Babalar ve Oğulları … Bölüm öncesi sosyal medya etiketi ‘Babalar ve Oğulları’ olarak belirlenince, ‘İşte gönlüme göre bir etiket seçilmiş’ dedim. Ne ön izleme ne de fragmanlar -ki fragmanlardan biri ön izlemeyle neredeyse aynıydı, bölüm için koşarak ekran karşısına geçme isteği uyandırmamıştı ama bu etiket bana göre hikâyenin temeli… Blogumun sürekli ziyaretçilerinden Ayla’nın yorumu durumu çok güzel özetliyor, altına imzamı atarım: ‘Ben bu hikâyede oğul görüyorum ama baba göremiyorum’
Vartolu Saadettin olarak hayatımıza giren, derine indiğimizde içerilerde bir yerlerde gizlenmiş Salih’i bulduğumuz, hatta tanıdıkça sevdiğimiz karakterimiz dönüşümünü tamamladı, artık kesin ve net olarak yolunu çizdi. Salih mi Saadettin mi olacak derken dönüşüm tamamlandı. Vartolu geri dönüyor…
Bölümün sosyal medya hashtagini bölüme özel seçmişlerdi sanki: Heyecanı Yok . Yine de 23 bölüm itibariyle anlaşılıyor ki ‘Artık hesap sorma zamanı geldi’, bu net …
“Sana bizi anlatmışlar, belli… Ama eksik anlatmışlar. Kimse benim sevdiklerime zarar veremez. Kimse…”
Yamaç bu sözleri yeni kötü karakterimiz Elvis’e söylerken ben de aklımdan aynı cümleyi geçirdim: “Kimse benim sevdiklerime de zarar veremez. Hatta sevdiklerimin sevdiklerine bile…” Elimi kana bular mıyım? Ya da olmayan ekibimi toparlayıp çatapata çıkar mıyım? Cevabı bilmiyorum ama elimden geleni ardıma koymayacağım kesin. Ya sizin?
Bu bölümde “Bir suçlu arıyorsan O da benim” ortak paydasında birleşen açıklamayı hem İdris hem de Salih yaptı. Herkes suçu üstlenmeye ne meraklıymış… Gerçeklik payı bile olsa… Finali bir kenara bırakalım, merkezinde Salih olan iki büyük karşılaşma bölüme damgasını vurdu: Salih ve Selim, Salih ve Sadiş…
Yamaç zaten ‘baba’ olmak, tahtta oturmak değil evine dönmeyi, derdi tasayı ardında bırakıp Sena ile huzurlu, mutlu bir birlikteliği hedeflemiyor muydu? O zaman sorun ne? Şeytanın sağ kolu Vartoli gitti, kavga bitti. Artık Çukur Evimiz Salih Babamız…
Her hafta Çukur yazılarımı keyifle ekliyorum bloga, bir o kadar da yorum bölümünde (yoksa siz yazı altındaki yorum bölümünü fark etmediniz mi?) katılımlardan keyif alıyorum… İşte bu yorumlar arasında bu bölümdeki yüzleşmeleri detaylı bir şekilde masaya yatıran öyle bir yorum vardı ki, kesinlikle bloga misafir olmalıydı. Kalemine sağlık Buke <3. Keyifli okumalar ^^
Ne güzel demiş ünlü filozof corç kuluniy abimiz: “Never say never” yani Türkçesi asla asla deme. İdris Koçovalı oğlunun katiliyle aynı hücreye kendini kilitleyeceğini ve belki de gün olacak ona ‘oğlum’ diyeceğini hayal edebilir miydi? Hayat sürprizlerle dolu sevgili okuyucu… Anlaşılan o ki Çukur ’da sürprizler devam edecek…
Eve Dönüş … Teknik olarak hala yerin dibinde, parmakların gerisinde de olsa evinde… Daha da önemlisi hayatta Vartolu Saadettin.
Çukur yazılarının altındaki yorumlara göz atıyor musunuz? Bu bölümde en az bloglardaki yazılar kadar güzel analizler, yorumlar oluyor.
İşte bu yazı, yorum bölümünden Nur’un kaleminden…
Baba ile oğul aile nedeniyle karşı karşıya… Baba Emmi ve Paşa’yı, kardeşlerini, ailesinin kollarını koruma peşinde, oğul onun elinden alınan aile’ nin öcünü alma… Bu işe izin vermeyecek tek kişi idi Yamaç… Ve sonuç; Vartolu için geri sayım başlar: “Sana 24 Saat müddet, bu herif bu mahalleyi terk edecek ister tabutta ister yürüyerek…”
“Hazır mısın?” diye sordular bölüm başında. Bir önceki bölümün kapanışıyla Vartolu Saadettin ile Yamaç arasındaki büyük yüzleşmeye hazırdım. Yüzleşme olmadı, bir başka bahara ama keyifli bir karşılaşma gerçekleşti bu bölüm.