Sen Çal Kapımı 29.bölüm bir kez daha gösterdi ki dizinin sosyal reytingi ve yarattığı etkileşimi mükemmel, reytingleri de arttırdı, çok daha fazlasını hak etse de şimdilik Totalde 4.55 reytingle 9. , Ab’de 4.28 reytingle 6. ve Abc’de 4.72 reytingle 8. oldu. Bölüm yazısı konuk yazar Sevil ‘in kaleminden, keyifli okumalar ^^
Sosyal medyadan edindiğim izlenim, 29. bölümün ‘Sen Çal Kapımı’ izleyicilerini ‘sevenler’ ve ‘sevmeyeler’ olarak elma gibi ortadan ikiye böldüğü yönünde. Tepkinin daha çok neye olduğunu pek anlayamadım: Selin’in geri gelmesi mi, Eda ile Serkan’ın ayrılmış olması mı yoksa Serkan’ın Eda’ya karşı olan tutumu mu? Belki de bambaşka bir şeydir, bilemiyorum; ama ben bölümü de senaristlerin girdikleri yolu da beğenen taraftayım.
Selin’i gördüğüme sevindim mi? Tabii ki hayır! Kötü karakterleri, özellikle de sevenlerin arasına girenleri kim sever ki?! Yine de Selin’i Balca gibi ucuz kötü karakterlere tercih ederim. Ayrıca, Serkan’la Eda’nın arasına üçüncü bir kişi girecekse bundan daha iyisi olamazdı bence. Bunun nedenlerinden biri, Serkan’ın hafıza kaybına (Retrograd amnezi) uygun ve mantıklı bir seçenek olması; ikincisi ise Selin’in ilk seferinde olayların içinden kendini kolayca sıyırıp gitmiş olması. Sebep olduğu olaylar açığa bile çıkamadan ortadan kayboldu ve bu sefer umuyorum ki hak ettiğini bulmadan kaçıp gidemeyecek.
Selin’i ekranda her gördüğümde ve Selin her seferinde Serkan’a ‘sevgilim’ ya da ‘aşkım’ dediğinde canım nasıl yandı, anlatamam. Serkan’la Selin’in elleri birbirine her değdiğinde, Selin’den her ‘sevgilim’ lafını duyduğumda sanki biri karnımı yumrukluyormuş gibi hissettim. Selin için söylenecek pek bir şey yok aslında. Sadece obsesif biri değil, aynı zamanda da Serkan’ın savunmasız ve zayıf anından faydalanıp onu kendi lehine manipüle edecek kadar da aşağılık bir insan. Bu yaptığının istismar olduğunu söylemeye zaten gerek bile yok. Bir insan nasıl olur da başkasına aşık olduğunu bildiği birinin bu durumundan faydalanıp onunla birlikte olmayı kendine yedirebilir? Sana hiçbir zaman aşık olmadığını yüzüne söylemişken Serkan’la birlikte olmayı nasıl gururuna yedirebildin? İnsanın her şeyden önce kendine saygısının olması lazım.
Hande Erçel kesinlikle harika bir performans sergiledi. Eda’nın acısını, durumu kabullenememesini, Serkan’ı ilk gördüğündeki şaşkınlığını, gözlerine inanamayıp ona dokunmak istemesini ve o andaki duygu yoğunluğunu öyle derinden hissettim ki… Çaresizliği karşında ve her ‘Benim, ben, Eda!’ deyişinde kalbim paramparça oldu. Serkan ona her ‘Eda Hanım’ deyişinde benim de kalbim çamaşır gibi sıkıldı.
Serkan: “Hayatımda ilk defa görüyorum seni…”
Eda: “Yaşadığımız aşkı unutmuş olamazsın!”
Serkan: “Gözlerimi açtığımda hatırladığım şey, Selin’le sevgili olduğumdu ve şu an ben o andayım.”
Eda: “Kendini Selin’le sevgili zannediyorsun, ama yok öyle bir şey!”
Serkan: “Sen benim için bir yabancısın.”
Eda: “Yaşadığımız aşkı unutamazsın. Tamam, akıl unutsun; ama kalbin unutmaz. Ben orada bir yerdeyim, biliyorum. Sadece aç kapıyı, Serkan! N’olursun, hatırla!”
Serkan: “Ben şu an Selin’le birlikteyim.”
Serkan: “Bir kelepçe bana ne hatırlatabilir? Eskiden suç ortağı falan mıydık?”
Eda: “Evet, benim suçum seni sevmek; senin cezan, benim! Hüküm verildi: Ömür boyu birliktelik, oldu mu?”
Serkan: “Koordinat gibi bir şey herhalde, çok saçmaymış.”
Eda: “Saçma falan diyemezsin, bana aldığın yıldızın koordinatları onlar!”
Şirketten hiç kimsenin de çıkıp Selin’e herhangi bir tepki göstermemesine sinir oldum. Hepsi de Serkan’ın Selin’i sevmediğini biliyor. Evet, Ferit birkaç laf etti, ama bu da yetersizdi. Pırıl neredeyse Selin’i kucağına alıp okşayacaktı; fakat hepsi bir yana, hiçbiri beni Aydan kadar hayal kırıklığına uğratmadı. Oğlunun nişanlısından, kızım dediğin insandan nasıl olur da gerçeği saklarsın? Nasıl olur da göz göre göre Eda’nın acı çekmesine göz yumarsın? Serkan’ın olayın gizli kalmasını istemesi, Eda’ya söylememesi için maalesef geçerli bir neden değil benim gözümde. Eda’nın yerinde olsam nasıl hissederdim kendimi diye düşünüyorum: Kendimi kandırılmış, aldatılmış hissederdim. Tabii ki Selin’e de herhangi bir tepki verdiğini göremedik. Oğlunu resmen kurdun ellerine teslim etti! Aydan’ı kesinlikle defterden sildim. Eğer olur da Eda bir gün onu affederse ben de affetmeyi düşünebilirim.
Aydan: “Eda, seni kızım gibi sevdiğimi biliyorsun.”
Eda: “Beni gerçekten sevseydiniz çektiğim acıya seyirci kalmazdınız!”
Melo, Ceren, Sirius ve Deniz dışında hiç kimse Eda’nın yanında değildi. Ayfer’e zaten diyecek bir şey bulamıyorum. Alex’le aralarının olmasına sevindim. Böylece birlikte İtalya’ya gitmeleriyle ilgili dileğimin gerçekleşmesine bir adım daha yaklaşmış bulunuyorum. Deniz karakterini ise sevdim. Eda’ya olan duygularını kenara itip ona destek olmasını ve Eda’nın Serkan’ı bulmasına yardım etmesini beğendim. Deniz’in, Serkan’ın üstten bakan ve küçümseyen tavrının altında kalmayıp ona laf sokması ve Serkan’la Deniz arasında geçen konuşmanın şekli de ileride bu ikisi arasında yaşanacak gerilimin habercisi niteliğindeydi.
Deniz: “Sizin İstanbul’u daha önce aramayı akıl etmemeniz belki de iyi oldu, biliyor musunuz? Eda’nın umutla yaşaması, unutulduğunu öğrenmesinden çok daha iyiydi.”
Serkan’ın, Deniz’in Eda’nın çocukluk arkadaşı olduğunu duyunca istemsiz bir şekilde agresifleşmesiyle Eda’ya karşı olan saygısız ve küçük düşürücü tutumunun ardındaki nedenler aynı. Akıl her ne kadar unutsa da kalp unutmuyor ve adlandıramadığı, onun için yeni olan ve ilk kez yaşadığı duygular Serkan’ı hırçın bir şekilde davranmaya itiyor. Serkan, şu an için aklıyla kalbi arasında sıkışıp kalmış biri. Bir yanda Selin’den duydukları, diğer yanda da anlamlandıramadığı hisleri var.
Serkan’ın, Engin’in anlattıklarını saçma bulmasını anlayabiliyorum; çünkü olaylara bir sene önceki, Eda’dan önceki Serkan’ın gözünden bakınca bu duyguları yaşamış olabileceği ve bu şekilde aşık olmuş olabileceği ona mantıklı gelmiyor. Kim ne derse desin, Eda Serkan için bir yabancı. Engin’e de dediği gibi, Serkan koca bir seneyi hatırlamıyor ve bildiği her şey bir anda değişti. Selin, onun için değişmeyen tek şey. Bir de bunun üstüne beyni yıkanmış, Selin tarafından manipüle edilmiş bir Serkan var. O yüzden de senaristlerin Serkan Bolat karakterini anlamadıkları, karakteri bozdukları yönündeki eleştirilere kesinlikle katılmıyorum. Bir şeyler hisseden, bu hissettiklerinden huzursuz olan ve hissettikleriyle başa çıkamayan bir Serkan var. Bu korku ve huzursuzluk içinde mantığı ona bilinmeyen sulara yelken açmamasını ve güvenli bir limana sığınmasını söylüyor. Serkan için bu güvenli liman da çocukluğundan beri tanıdığı Selin. Yani zamanında Selin’le neden beraber olduysa şimdi de aynı nedenden ötürü onunla beraber.
Serkan: “Anlattıklarınız, resimler… Bana hiçbir şey ifade etmiyor!”
Engin: “Peki Selin? Selin sana bir şey ifade ediyor mu?”
(Cevap yok; çünkü Selin de bir şey ifade etmiyor.)
Serkan’ın Selin’e evlenme teklif etmesi önceden planladığı bir şey değildi, içgüdüsel bir hamleydi. Zira Eda’nın yakınına gelince kalbinin çarptığını fark etti, Eda’dan gözlerini alamadı, Eda’nın öpücüğü Serkan’ın içinde fırtınalar kopardı ve Serkan’ın zaten karışık olan aklı daha da fazla karıştı. Bu evlenme teklifi onun için duygularından bir kaçıştı. Teklifi herkesin önünde yapmasının nedeni de buydu.
O öpücük seni fena kovalayacak, Serkan Bolat! Rüyalarına girecek, hatta yeri gelecek kabusun olacak. Hafızan yavaş yavaş yerine gelmeye başladığında ise Eda’ya yaşattıklarından dolayı o uçaktan sağ çıkmamış olmayı dileyeceksin! Uçağını denize bir karış kıyısı olan Slovenya açıklarında düşüren şansın içine tükürmek isteyeceksin. Neyse, Serkan’ın köpek gibi Eda’nın ayaklarına kapanıp yalvarmasını istediğimi anlamışsınızdır sanırım. Serkan’ın bir suçu yok; ama acıdan besleniyorum, n’apayım!
Bütün bölüm boyunca göğsümde öküzler tepindi, ama yine de çok sevdim bölümü. İlk bölümlerdeki gibi mantığıyla kalbi arasında gidip gelen bir Serkan izleyeceğiz. Evet, Eda’nın durumuna çok canım yandı, ama öncesine kıyasla hem Serkan’ın aşkından emin hem de şirketin %45 hisselerine sahip ve o yüzden de Selin’den birkaç adım önde olan ve güçlü bir Eda var. Selin’le mücadelesi bambaşka olacaktır. Serkan “Yüz kere dünyaya gelsem yüzünde de sana aşık olurdum” demişti. Nitekim Serkan’ın, hafızası yerine gelmeden Eda’ya bir kez daha aşık olmasını isterdim ben. Selin’in fazla kalacağını sanmıyorum, ama Serkan’ın hafızasının hemen yerine gelmesini de beklemiyorum. İzleyeceğimiz flashbackleri, paralelleri düşündükçe içim kıpır kıpır oluyor. O yüzden, siz de yavaşça arkanıza yaslanın ve Serkan’ın tekrar Eda’ya çekilmesini ve izleyeceğimiz güzel bölümleri düşünün…
Sen Çal Kapımı dizi yorumları haftalık olarak okumak için tıklayın .