Hekimoğlu 35. bölüm reytingleri AB’de küçük bir yükselişle Total’de 3.13 reytingle 20. AB’de 4.59 reytingle 5. ve ABC’de 3.95 reytingle 14. sırada. Bölüm yorumu konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
“Tut ki gecedir
Karanlık sıvaşmış ellerine camdan
…
İhanete gece müthiş bir gerekçedir.”
Bölümün final sahnesine Attila İlhan’ın bu dizeleri damgayı vurdu. Hekimoğlu 35.bölüm #İhaneteGerekçe etiketi ile ekranlardaydı.
Geçen haftanın aksine bu bölümü beğendim. İpek’e mi üzüleyim, Emre’ye mi, Ateş’e mi karar veremediğim bir bölümdü. Ateş’e kızdığım noktalar da oldu hak verdiğim noktalar da bölüm boyunca. Mehmet Ali ve Zeynep’in yargısız infazı ise şaşırttı ve üzdü beni.
Orhan’ın eve gitmemesi, Ateş’in merak edip ona nerede olduğunu sorması, Orhan’ın otelde kaldığını söylemesi, Ateş’in ona evine dön öyle otel köşelerinde kalma deyişi birbirine küs bir karı kocayı izliyormuşum hissi uyandırdı bende. Orhan biraz yatışmıştı, en azından günaydını esirgemedi arkadaşından. Ateş de fırsat buldukça konuşmaya çalıştı onunla. Duygu ve düşüncelerini açık açık söylemesini, içine atmamasını istedi. Dargın, kırgın ama yine de birbirlerini düşünmekten, merak etmekten vazgeçemeyen, geceleri uyuyamayan halleri yüzümü, gülümseten sahnelerdi.
Mahir’in elinde savcılık soruşturmasıyla gelerek, tüm hastanenin soruşturma kapsamına alındığını bildirmesi, Ateş için daha zor bir sürecin başlamasına neden oldu. İpek ona artık reçete yazamayacağını, Mahir’in gözlerinin üzerlerinde olduğunu, dikkatli davranmaları gerektiğini söyledi. Ona bundan böyle belli aralıklarla ilaç vereceğini de sözlerine ekledi. İpek onu o kadar iyi tanıyor ki iki saatte bir ilaç almanın ağrısını kesmeyeceğini söylediğinde zulanı patlat dedi Ateş’e. Bu sahnede İpek’in mimikleri çok iyiydi.
Ateş: “Neden bana normal bir insanmışım gibi davranıyorsun ki? Neden anlamıyorsun çektim ağrının boyutunu? Bu hap bana iki saat yetmez.”
İpek: “Abartma Ateş. O zaman zulanı patlat.”
Ateş: “Patladı gitti o çoktan.”
İpek: “O zaman en gizli zulanı patlat. “Ah öldüm bittim, mahvoldum” zulan vardır senin, onu patlat.”
Ateş bölüm boyunca ilaç aradı durdu. Teybin içine mi bakmadı, bastonlarını mı saçmadı ortalığa, evin içini, ofisi mi didik didik etmedi ama nafile. Bulduğu her ilaç kutusu boş çıktı maalesef. İpek’in verdiği ilaçlarla yetinmek durumunda kaldı.
Mahir ekip üzerindeki baskısını artırdı bu hafta. Ekip içinde üzerine oynamayı seçtiği isim Emre oldu. Zeynep ve Mehmet Ali’nin de işini çok kolaylaştırdığı doğrudur. Kendi hesaplarının bloke olup Emre’ninkinin olmadığını anladıkları an Emre’yi zayıf halka olarak seçmişler, konuştuğuna inanmışlardı aslında bakışları ve sergiledikleri tavırla. Emre de bunu hissetmiş olacak ki, ertesi gün kendi hesabının dondurulduğu yalanını söyledi. Buna rağmen Mehmet Ali, ona tavırlı davranmaya devam etti. Mahir’in diğer hamleleri olmasa da sonunda suçladıkları isim Emre olacaktı. Emre’nin tek hatası Mahir karşısında diğerleri kadar güçlü duramaması oldu belki de. Mahir çağırmadan yanına ifade vermeye gitmesi, kantinde yanına geldiğinde Mahir’i uzaklaştırmaması, orada Mahir’in oyununa gelmesi, hastane çalışanlarının ve Zeynep’in dikkatini çekti.
Emre kendini anlatmaya çalışsa da Zeynep her şeyin ortada olduğunu söyleyerek onu dinleme gereği bile duymadı. Ne de olsa Vahap zamanında, mesleğinden olmamak için ispiyonculuk yapmıştı, şimdi de Mahir’e Ateş’i satabilirdi pekala. Mehmet Ali de Zeynep de tam olarak böyle düşünüyordu. Hesaplarındaki blokenin kalkmasıyla da bunu dillendiren Mehmet Ali oldu ve Ateş’e direkt Emre’yi hedef gösterdi. Zeynep içimizden birinin bunu yaptığını sanmıyorum dese de bakışları maalesef bundan şüphelendiğini gösteriyordu. Emre derdini Ateş’e anlatmaya çalıştı. Ateş için önemli olan Mahir’le ilgili meseleden ziyade vakaya tanı koyup tedavi etmekti. O yüzden Emre’yi dinlemedi.
Bu haftaki vakamız 6 yaşındaki Melis’ti. Babasıyla birlikte lunaparkta ahtapota bindikten sonra rahatsızlanıp hastaneye kaldırıldı. Melis’in annesiyle babası boşanmış ve hiç anlaşamıyorlardı. Anlaşamadıkları yetmiyor ki bir de kızın yanında kavga etmiyorlar mı sinir oldum. Hadi kızınızdan çekinmiyorsunuz, bari odadaki doktorlardan çekinin ama yok. Kızın kalp atışları hızlanana kadar İpek’in aileye müdahale etmemesine kızdım.
Bölümün en keyifli sahneleri çocuğun ailesi, Ateş ve İpek’in hakime hanım karşısında, kızı ameliyat olmaya ikna etmeye çalıştığı anlardı. Anne kızının ameliyat edilmesine karşıyken, baba kızının iyileşmesi için ne gerekiyorsa yapılması taraftarıydı. Dolayısıyla Ateş’e göre ideal ebeveyn babaydı. Ateş’in ikna kabiliyeti iyi olmasına iyiydi ama İpek olmasa, Ateş’e arka çıkmasa, onu desteklemese kadın kıza safra kesesi ameliyatı yapılmasına izin vermeyebilirdi.
Ameliyat sonrasında kızda enfeksiyon meydana gelince Ateş yeni bir işlem yapılmasına karar verdi. Ancak Mahir’le yaptığı konuşmada Hekimoğlu’na görevi kötüye kullanmaktan soruşturma açıldığını öğrenen baba bu müdahaleye karşı çıktı. Anne ise Ateş’ten yanaydı. Yeni bir anlaşmazlık yaşanınca kendilerini tekrar hakime hanım karşısında buldular. Ateş’in aynı hakimenin karşısına çıkacağını hesaplayamayıp bu sefer anneyi ideal ebeveyn olarak gördüğünü söylemesi güldürdü. Bu sahnede İpek ve Ateş’in küçük birer çocukları gibi hakime hanımın önünde başları önce duruşları çok sevimliydi.
Anne baba çocukla ilgili ortak karar alamayınca, hakime hanım onu İpek’e emanet etti. Bu karar Ateş’i de İpek’i de çok şaşırttı. Onunla ilgilenecek ve hakkında karar verecek isim İpek’ti artık.
Ateş İpek’i geniş spektrumlu antibiyotik vermesini isterken, o kızda alerji bulgusu olmadığı için normal bir antibiyotik verdi.
Emre’nin Melis’e kitap okuduğu, Mehmet Ali’nin çarpım tablosuna çalıştırdığı sahneleri çok beğendim. İpek’in Melis’e güzel güzel baktığı sahnelerde annelik özlemi hissediliyordu.
Melis’in babası tarafından hastaneden çıkarılıp, fenalaştıktan sonra geri getirmesinin ardından kızda yeni belirtiler görülmeye başlandı. Çektiği ağrılar sonucunda kollarında ve bacaklarında görülen kırmızı yanık gibi yaralar sonucu Ateş, İpek ve Melis’i duş altında gördüğünde, İpek’e istediği antibiyotiği vermediği için kızdı. Doktor olarak yanlış müdahaleye kızması anlaşılır bir durumdu ancak “İyi ki anne olmamışsın” diyerek onu zayıf noktasından, en büyük özleminden vurmak akıl alır gibi değildi.
Ateş çok ayıp etti İpek’e. Tamam ağrısı çok fazla, işine odaklanmakta zorlandığı halde kızı tedavi etmeye uğraşıyor, düşünmekte zorlanıyor ama ağzından çıkana da dikkat etmesi lazımdı. İpek’i kırdığının farkında mı bilmiyorum ama, İpek Orhan’a Ateş’in bunu bilerek, canını acıtmak için yaptığını söylerken, onunla ilgili yaptığı analiz çok doğruydu. Orhan ve İpek çok tatlıydı bu sahnede. İpek ona içini döktü, anne olmak için tedavi gördüğünden bahsederken, Melis’in korkularına çare olamadığı üzülürken, Orhan onu teselli etmek için elinden geleni yaptı. Ateş’i ciddiye almaması gerektiğinden tutun, iyi bir anne olacağına kadar. Birbirlerini ne kadar güzel seviyorlar.
Ateş’in iki haftadır kırdığı insanlar Orhan ve İpek’le kalmadı. Ekip ve Emre de paylarını aldılar Ateş’in öfkesinden.
Önce ekip hışmına maruz kaldı ki o sahnede Ateş’in sözlerine hak verdim. Ateş Melis’e et yiyen hastalık teşhisi koydu, hastalık vücudun diğer yarısına yayılırsa kızın öleceğini, vakitleri olmadığını savundu. Ekip ise emin olmadan kızın bir kolun ve bacağının kesilmesine karşı çıktı. Bunun üzerine Ateş parladı. Söylediklerinin alt metninde dünyada adaletin olmadığı vardı aslında. Hayat herkese adil davranmıyordu, ölüm ve kötü hastalıklar yaşa bakmıyordu.
“Küçük sevimli kızların başına böyle korkunç hastalıklar gelir. Masum doktorlar da hapse girer. Niye? Sizin gibi korkaklar, dik durup doğru şeyi yapamadıkları için. Siz oturun burada zayıf halka kim onu tartışın. İspiyoncu kim onu tartışın. Ben gidip işimi yapacağım.”
Ateş İpek’e teşhisini bildirdi. Emin olup olmadığı sorusuna da evet cevabını vermişti. Ailenin bu gerçekle yüzleşmesi kolay olmadı. Uzun süre ameliyat için ortak karar veremediler. Verdiği karar konusunda Ateş’e güvenip güvenemeyeceklerini sorduklarında, hastalık konusunda Ateş’in doğru karar verdiğini, böyle durumlarda yanılmadığını ifade etti İpek. Kızlarının hayatının geri kalanı sakat geçirmesine karar vermek elbette ki düşünmeden verilebilecek bir karar değildi. Anne kızının hayatta kalması için her şeye razıydı. Baba ise yanlış bir karar vermekten korkuyordu, durumu kabullenemiyordu. Anne İpek’le, baba Orhan’la korkularını paylaştı. Sonunda ameliyat konusunda hemfikir oldular.
Kız ameliyata hazırlanırken ekip ofiste Ateş’in durumunu tartışıyordu. O sırada Emre Ateş’in lazeriyle Mehmet Ali’yi rahatsız ederken, ışığın vücudu yakmayacağına geldi konu. Emre o anda Ateş’te olduğu gibi bir aydınlanma yaşadı ve kızda et yiyen hastalığı değil, güneş alerjisi olduğunu fark etti. Hastanede Ateş’i aradığı sırada kıza anestezi veriliyordu. Sonunda Ateş’i bulduğunda ameliyatı durdurmasını, kızda güneş alerjisi olduğunu söyledi ama onu ikna edemedi. Ateş gitmeye çalıştı Emre engel oldu. Ağrılarıyla baş edememenin de etkisiyle Ateş Emre’ye yumruk attı. Yere yapıştığı halde koyduğu tanının arkasında durdu Emre ve Ateş’e tane tane açıkladı durumu.
O anda Ateş yaptığı hatayı anladı. Koyduğu yanlış tanı yüzünden 6 yaşında bir kız çocuğu neredeyse kolsuz bacaksız kalacaktı. Emre ameliyat haneye koşarken, Ateş de telefon etti ve kesim başlamak üzereyken nihayet ameliyat durduruldu. Ardından Emre Orhan ile konuşurken, ne kadar kızgın ve kırgın olduğu belli oluyordu. Her şey üst üste gelmişti. Önce ekibin tavrı ve hain olarak görülmek, ardından Ateş’in onu vaka konusunda da dinlememesi ve son olarak yediği yumruk. Hepsine içerlemişti belli ama ona en çok dokunan takdir edilmemek oldu sanırım. Orhan Emre’nin morarmış çenesine şaşkınlıkla bakarken, Emre artık beklemediğini söylerken, bu kızgınlıkla Mahir’le konuşmaya gider mi diye düşünmedim değil bir anlığına da olsa. Ama ardından gelen sahnede tamam dedim ihanet edenin Orhan olacak.
Zira bölümde bir ihanetin olacağının sinyali bölüm etiketi ile verilmişti. Ofiste Orhan ve evde Ateş’in eş zamanlı çekimleri, fonda yaptıkları tüm konuşmalar akarken sahne geçişleri yine çok iyiydi. Ve Orhan’ın Mahir’in yanına gitmesiyle bölüm sona erdi.
Mahir: “Hayırdır doktor, elini mi kestin?”
Orhan: “Nasıl diyeyim… Karanlık sıvaştı ellerime camlardan…”
Mahir: “O Attila İlhan ha. İhanete gece müthiş bir gerekçedir.”
Orhan’ı bu kararı almaya iten sebep Ateş’in hastaya koyduğu yanlış tanıdan ziyade, İpek ve Emre’nin canını bu kadar acıtmış olmasıydı bence. Kendisine de sevdiklerine de daha fazla zararı dokunmasın istedi. Yine de Ateş’i Mahir’e mecbur bırakması hoşuma gitmedi.
İlk kez Ateş iyi ki yanlış teşhis koydu dedim. Azaltılan ilaçlar ve artan ağrılar hata yaptırdı Ateş’e. Bu durumdan bir ders çıkaracak mı, yaptığı yanlışların farkına varıp, sorumluluğunu alacak mı merak ediyorum. Ama Ateş’in bu halinde İpek ve Orhan’ın da payı olduğu yadsınamaz. Sonuçta bu adam bu ilaçlara yeni bağımlı olmadı ki onunki tam bağımlılık sayılmaz. Evet yoksunluk çekti ama ağrılara dayanabildi de. İpek’in verdiği iki saatte bir verdiği ilacı aldı ama aldığı anda içmedi. Dayanamayacağı ana kadar bekledi. Mahir’in iddia ettiği gibi uyuşturucu bağımlısı olsa gözü hiçbir şeyi görmez, hastaneden ya da İpek’in odasından ilaç çalabilirdi.
Ateş gerçekten acı çekiyor, ağrıları günlük hayatını, işini olumsuz etkilediği için alıyor o hapları. İlaçlar olmadan günlük hayatına devam etmekte ne kadar zorlandığını gördük. Peki arkadaşları 5 yıldır neden göz yumdular bu ilaçları deyimi yerindeyse şeker gibi yutmasına, kendini uyuşturmasına? Cevabı belli aslında: İşini iyi yaptığı için… Hastalarını tedavi edebiliyor, kimsenin kurtaramadığı hayatları kurtarabiliyorsa o ilaç sayesinde oluyor bu. Zamanında müdahale etselerdi, onu rehabilitasyon merkezine yönlendirselerdi ya da gitmesi için zorlasalardı, Ateş bugün bu durumda olmazdı belki. Çektiği acıyı, ağrıları görüyorlar ama anlayamıyorlar kendileri bu duyguyu bilmedikleri için, Ateş anlattığında ise abarttığını iddia ediyorlar. Hissettiği en küçük ağrıda eski haline dönmekten korkarken Ateş, bunu önemsemediler mesela. Mahir başlarına bela olmasaydı Ateş’e reçete yazmaya devam edeceklerdi. Onu ilaçları azaltması için zorlamayacaklardı. Ateş’ten çok kendilerini düşünüyorlar şu anda. Evet başlarını belaya sokan Ateş, tüm hastaneye baş ağrısı olduğu da doğru ve sorumlulukları paylaşması, üstüne düşen neyse yapması da lazım ama bu Mahir’e boyun eğmek mi olmalı? Sahte reçete yazdığını itiraf eder ve termometre meselesi yüzünden özür dilerse Mahir çekip gidecek mi bizimkilerin hayatından?
Fragmanlara göre daha fazlasını istiyor Mahir. Ya tedavi olacak ya hapse girecek Ateş. Üçüncü bir seçenek yok gibi önünde. Keşke Mahir’in de tedaviye muhtaç kaldığını izleyebilsek bu hafta.
Ateş’in kısıtlı sayıda ilaçla yeterince şiddetli olan ağrıları, İpek’in ilaçları tamamen kesmesi ile dayanılmaz bir hal alacak gibi duruyor. Bu bölüm Ateş’in ağrılarla mücadelesini izlemeye dayanamadım, haftaya onu izlemek daha zor olacak. Timuçin Esen duyguları o kadar iyi geçiriyor ki çektiği ağrının büyüklüğüne ve gerçekliğine inandırıyor izleyenleri.
Orhan önümüzdeki hafta aldığı kararın hesabını herkese verecek gibi duruyor. Ateş- Orhan dostluğunu seviyorum. Bozulmasını hiç istemiyorum. İnşallah Ateş, Orhan’ın- Mahir’e gitmesine kızsam da- onun iyiliği bunu yaptığını anlar inşallah en kısa zamanda. Ateş’in üzerindeki baskı artacak, herkes onu anlaşma yapmaya ikna etmeye çalışacak. Her iki durumda da Ateş’in payına acı çekmek düşecek.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle… Keyifli okumalar.
Hekimoğlu dizi yorumlara göz atmak isterseniz tıklayınız
Hekimoğlu 36.Bölüm Fragman