Ağladım. Mutlu musun sayın senarist? Günlerden Son Yaz olunca, keyifle Akgün Soner, Akgün Selim, Selim Canan ve tamam biraz da Akgün Yağmur (Normalde Yağmur enerjimi emiyor diye serzenişte bulunurum ama son birkaç bölümdür o bile daha çekilir) sahneleri izlemek için ekran karşısına geçiyorum, sonuç? Göz yaşı, dram…
Gökhan Şen hoş geldin. İtiraf edeyim. Gerçek abi olma ihtimalini hiç düşünmemiştim. Üstelik Soner’in bulduğu kanıtlar tam tam bir Halil Sadi oyun kurgusu denecek kadar güçlüydü. Hem bu abinin kadar yakın mesafede olması da enteresan bir tesadüf değil mi diye düşünen sadece Soner olamazdı elbette. Ama bölüm finalinde denklem bozuldu, hem de çok kötü bozuldu. Halil Sadi’nin senaryosunu ezberliyor diye düşündüren o minik post-it’ler kim olduğunu hatırlamak içinmiş. İşte tam da bu yüzden doğum lekesine yaptırdığı o dövme o kadar anlamlı ki…
Akgün’ün yeri ayrı ama ibre Gökhan Şen’e de döndü. Beyninde tümör olmasından, öldürmeyen Allah öldürmez ama doktorların öngörüsüne göre 6 aylık kısacık bir ömrü kalmasından değil, 28 yıllık hayatında ona çektirenlerden intikam alarak ölüme yürümesini yadırgayamam. Selçuk Taşkın yatacak yerin yok!!!
“Benden aldılar, herkesi… 6 ay… Kaldı, 6 ay bana yetiyor doktor. Bana bu kim yaptı, tek tek ağlatıyorum. Sahne benim. Ağlıyorlar. Ben onlara bakıyorum. Ve güzel gülüyorum. Seyirci gözyaşları var, herkes bana bakıyor. Ve ben gidiyorum… Finish. Perde… Kapanıyor.”
Finali bu sahne ile ve Olgun Toker ile bitirmeyen rejiye “pes!” Bu 6 ay içinde lütfen Gökhan ‘kötü’ kalsın. Onun da kalbi yumuş yumuş olursa hikayede kocaman bir delik olur. Lütfen, reji karaktere vurucu final verecek kadar değer vermemiş bari senaristler versin.
Gökhan ile Akgün Gökalp elbette -farklı amaçlarla da olsa- yakınlaşacaklar. Akgün’ün ponçik kalbi abisine attığı dayaktan sonra kendine gelemez bir süre. (Aracı olan Soner’e yine sarmaz umarım). İki kardeş maceradan maceraya koşarlarsa ‘hayır’ demem… Örneğin Son Yaz’ın olmazsa olmazı araba ile kovalamaca sahnesi bu bölüm Akgün ile Gökhan’a kısmet oldu. Yine kahkahalarla güldüren bir sahne, şaşırtmaz. Bize böyle sahnelerle de gel sayın senarist.
Bu hafta primetime Gülseren Budayıcıoğlu kalemini ve anlatmak istenilen mesajı psikolojik ve fiziksel şiddeti izleyicinin gözüne sokmadan, dramından beslenmeden farklı türlü nasıl anlatabilirsin diye tartışırken -ki bence mümkün- Son Yaz’da Avukat Canan’ın şiddet gören kadınları -sırf iyi halden faydalanmak için değil- gönüllü olarak savunması güzel bir mesaj vermedi mi? Canan Kara, yakışır! Umarım hikaye içine yerleştirilmiş kısa bir sahne ile de desteklenir bu sahne…
Söz Canan’dan açılmışken Canan’ın bu bölümde yaptığı bir güzelliğe daha yer vermemek olmaz. Selim dram içeren ‘aile’ geçmişine dalınca elinden tutup çekirdek ailesinin her şartta yanında olduğunu ve olacağını hissetmesi için uykudaki çocuklarının odalarını ziyaret ettirmesine kaç puan verirsiniz. Kendi yatak odasında son bulan bu ziyaret için sahneleri kesen yapıma da sevgilerimizi sunalım tabii…
Sevgi pıtırcıkları Akgün ve Selim’e dair tek bir replik yeter. Seviyorum bu ikiliyi, hem de çok ^^
-“Ya siz beni seviyorsunuz ya sen beni seviyorsun işte canan hanım da söyledi ailen beni seviyor ya canan hanım kendi ifadesiyle belirtti bana bi’ sevgi bağı var ya savcım sen beni seviyorsun sev-seviyorsun. “
-“La oğlum seviyorum seviyorum ya seni seviyorum”
Ah be Akgün, bir gün önce tanıştığın, kan bağın olduğunu sandığın için kucak açtığın adam için Soner’i, Soner’ini, seni koruyan kollayan hatta kollamanın bir derece üstü, senin için hapishaneye girecek kadar önem vermen adama söylenecek laflar mıydı onlar? Dilin de bir kemiği olur değil mi? Yanı başında Soner gibi bir kardeş varken “abi de abi” nedir… Soner’in gururunu kırmana değdi mi? Zaten Akgün duygusallığa hızlı geçiş yapınca beyin hücrelerinde de erime oldu sanırım. Kurtlar sofrasında büyümüş ama abi özlemi ile karakteri 180 derece değişiverdi, aile özlemi, duygusal açlık da bir yere kadar…
“Kalabalığın içinde itilmiş kakılmış istenmeyen bir evlatsın lan sen. Duydun mu beni? Hiçbir işe yarayan bir adam değilsin sen. İnsan yerine koymamışlar lan seni”
Yine de özrü güzel oldu <3 ama umarım aklın başına gelmiştir Akgün Gökalp Taşkın! Karşına çıkan ilk soru işaretinde sevdiğini en zayıf yerinden vurmak kabul edilir değil, yazdık bir kenara…
Finalde golü yedik, DNA testinden de bir gol yemeyiz değil mi? Sosyal medyada rastladığım teorilere göre Gökhan’ın Halil Sadi’nin oğlu olduğu bu nedenle tarak Soner’in de olsa, Akgün’ün de olsa sonucun değişmeyeceği bir tablo ile karşılaşabilir miyiz mesela? Akgün’ün babası da Halil Sadi’ye olan düşmanlığı nedeni ile oğlanı uzak diyarlara göndermiştir. Halil Sadi’nin oğullarına duyduğu sevgi malum, uzağa gitmesini önemsememiştir bile, taa ki işine yarayacağı zamana kadar. Mantıklı ama böylesine bir sarmal yapmaya gerek var mı? Bence yok.
Son Yaz reytingleri yükselişte. Yuppi…. Total’de 5,14 reytingle 7. ve AB’de 5,85 reyting, ABC1’de 6,43 reyting ile 3. oldu.
Son söz; Mehmet Esen gelmiş, hoş gelmiş ve Serap sen bir salaksın, net!
Edit: Yazıda AkMur (Akgün Yağmur’a hiç yer vermemişim, Yağmur’un terlik pijama Akgün’ün yanına koştuğu sahne pek güzeldi <3 Madem yazıda es geçilmiş bari sahnenin anlam ve önemi için fotoğraf ekleyeyim.
Göz atmanızı öneririz: Son Yaz Bölüm Yorumları