İzledim

ADA MASALI – Sanki Gözlerin Kal Der Gibi

Ada Masalı 4. Bölüm reytingleri küçük bir düşüş ile (moral bozmak yok!) Total’de 3,40 reytingle 3. AB’de 2,32 reytingle 6. ve ABC1’de 3,20 reytingle 4.oldu..  Bölüm yazısı konuk yazar Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

Ada Masalı’nda bu hafta romantizm ağırlıklı bir bölüm seyrettik. Ancak bölümü sevmekle birlikte bölüm boyu Haziran’ın zaten er ya da geç adadan gidecek olması ve bir de üzerine iş teklifi ile bu durumun hızlanma ihtimalinin yarattığı gerginliğin zaman zaman boğucu olmasını sevmedim. Gerginliğe eyvallah, ama zırt pırt güzelim sahneleri katletmesine hayır. Yine de bu gitme teması her iki karakterin de duygularıyla yüzleşmesi açısından güzel işlenmişti ve bölüm akıcıydı bunu da söylemeliyim.

Geçtiğimiz bölümü tam Haziran ile Poyraz öpüşecekken noktalamıştık. Açıkçası henüz birbirlerine olan hislerini kendilerine bile itiraf edemeden yeni bir öpüşme için erkendi. O yüzden İdil’in onları o halde görüp sinirinden saksıyı tekmelemesi iyi oldu. Ben İdil’in, Haziran ile Hakan’ın tanıştıklarını düşündüğünü bu kadar çabuk Poyraz’a söyleyeceğini düşünmemiştim. Biraz daha gözlem yapar, başka bir plan kurar diye bekliyordum. Ama o anda beklediği tepkiyi göremedi ya, önemli olan bu. Hakan İdil’in şutunu öyle güzel çevirdi ki hayran kaldım. Bu Hakan’dan korkulur. Halbuki Hakan’ın da en az Haziran kadar Poyraz’ın gerçekleri öğrenmesinden korkması gerekiyor, ancak o Haziran’a göre gamsız. “Nasılsa İstanbul’da işim hazır, Poyraz’a ihtiyacım kalmadı.” diye düşünüyor olmadı ancak kendisine vefanın İstanbul’da bir semt olmadığını hatırlatmak lazım. Şimdilik sessiz kalsa da PoyHaz ilişkisi resmileştiğinde bu ilişkinin dinamitlemeye en yakın aday Hakan.

 

 

Haziran’ın nişandaki konuşmalarından önce de Haziran ile Poyraz hiçbir konuda anlaşamıyorlar, ama bir şekilde orta yolu buluyorlardı. Ama bu konuşma Poyraz’ın içine nasıl oturduysa, üstüne de Haziran da kalıcı olmadığını vurgulayınca bölüm boyu sürecek gerginliğin adımları atıldı. Halbuki Poyraz müzik kutusunu tamir ettiği için inanılmaz mutlu ve çalan şarkının etkisiyle romantizmin doruklarına çıkan bir çiftimiz vardı. Yeşilçam filmlerini anımsatan şarkı eşliğinde tam romantizmin dibine vuruyorduk ki sahne yarım kaldı. Ah Haziran ne gerek vardı kalıcı olmadığını hatırlatmaya… Yalnız Poyraz’ın da aslında Haziran olmadan oteli işletmek istemediği oradaki cümlelerinden hemen anlaşıldı ancak tabii ki Haziran bunu anlayamadı. Acaba ne zaman birbirinizin ne hissettiğini duymadan anlayabileceksiniz gençler?

 

Haziran: “Ya bu çok güzel oldu. Oldu ama biz neyi unuttuk, neyi düşünmedik? Otelin ismini. Otelin ismi ne olacak?”

Poyraz: “Ya ondan ben hiç anlamam ki. Sen karar ver.”

Haziran: “Yok ben karar vermeyeyim, yani sonuçta ben burada kalıcı değilim.”

Poyraz: “Biliyorum kalıcı olmadığını. Ben de zaten kalıcı değilim ki. Kredi borcunu ödedikten sonra durmam ben de burada. Fabrikama dönerim, eski hayatıma.”

 

 

Haziran’ın telefon bağımlılığına yapılan vurguyu çok beğendim. Sürekli elinde telefonla gezmesini, internetten alışveriş yapıp durmasını, yediğini içtiğini, gördüğü yeni bir güzelliği çekip paylaşmak istemesini hiç abartılı bulmadım. Aksine günümüzün gerçeği bu. Devamlı telefon elimizde ve sosyal medyada yaşıyoruz. Koronadan sonra internetten alışverişler iyice tavan yaptı. Tuvalete bile elinde telefonla girenler var. ^^ Poyraz’ın önce öğlen yemeğinde kapatmasını istemesini, sonra da Haziran’ın elektriksiz ve internetsiz şekilde yaşayıp yaşayamayacağı üzerine iddiaya girmeleri keyifliydi. Yalnız Poyrazcığım sen Haziran’ın ne kadar hırslı olduğunu unuttun mu da risk alıp onunla iddiaya giriyorsun? Poyraz’ın teknesinin üzerini karalığı isim acaba ne? Bence ya annesinin ya da eski kız arkadaşının ismi “Birine alışırsan her zaman terk edilirsin.” diye düşünmesinin bu isimle kesin bir bağlantısı var. Poyraz, Haziran’ın denizde olmaktan bu denli korktuğu bilse eminim ki hiç aniden teknenin motorunu çalıştırıp onu ıssız adaya (yani koya) götürmeye kalkmazdı. Haziran kabul etseydi hemen geri götürecekti zaten. Yalnız Biricik’in Haziran’ın bu korkusunu unutup olaya romantik açıdan bakması bayağı komikti. Kafayı Alper ve aşkla bozduğundan olsa gerek. ^^

 

Haziran: “Alo. Biricik, hemen sahil güvenliğini ara çünkü Poyraz beni tekneyle kaçırıyor.”

Biricik: “Keşke biri de beni kaçırsa. Neyse sonra konuşuruz Haziran kuşum. Haydi bay bay.”

 

 

Issız ada sahneleri çok keyifli ve romantikti. Bir kez daha Haziran’ın istediğinde neleri başarabileceğini gördük ve aslında isterse kendini törpüleyebileceğini anladık. Poyraz’ın bulduğu Muhsin Usta’nın esnaf lokantası işlettiği için onu önce küçümseyip sonra yemeklerine bayılıp otelde aşçı olarak onu istemesi de buna bir örnekti. Haziran pekala ada hayatına uyum sağlayabilir ve bu hayatı sevebilir. Zaten şehir hayatını sevmesinin temelinde de hep kaçtığı korkuları var. Hem Haziran’ın sevdiği masal dünyası Kırlangıç Adası ile daha uyumlu.

Haziran ile Poyraz gece ıssız adada birlikte uyurken Haziran’ın tekneye bakarak uyumak istememesi bana basit bir detay gibi gelmedi. Haziran’ın babası tekne / gemi kazasında ölmüş olabilir mi? Çünkü deniz üzerinde teknede bile durmak onun en büyük korkusu. Bakalım ilk Haziran mı, Poyraz mı birbirine yarasını açacak? Bence Haziran, çünkü ıssız adada denizle ilgili travması olduğunu söyledi. Poyraz’ın Haziran’ın bu korkusunu yenmesine derman olacağı besbelli. Çünkü Haziran ona kalpten güveniyor. Keşke bu etapta hiç Poyraz’ın Haziran’ın zaten gidici olduğuna veya Haziran’ın kalıcı olmadığına vurgu yaptığına tanık olmasaydık. Ama Poyraz bu duruma bu bölüm o kadar takmıştı ki ağzını açmasa şaşardım. Ancak PoyHaz birlikte o kadar mutlu ve huzurlu uyudular ki sahneleri tekrar seyredene kadar yine bu konunun gündeme geldiğini bile hatırlamıyordum.

 

“Neyse merak etme sayılı gün çabuk geçer derler. Sende bir an önce kavuşursun şehrine.”

 

 

Haziran’in Batu’dan iş teklifi alması zaten onun er ya da geç gideceğini düşünüp bundan korkusundan deliren Poyraz’ın iyice zıvanadan çıkmasına neden oldu. Tam ıssız adada yakınlaştılar derken yine aralarına kara kedi girdi resmen. Biricik’in arkadaşına yardım etmek istemesi normal ancak bu doğrudan hayatına müdahale, o yüzden bence yanlıştı. Ben Haziran olsam bu kadar yumuşak tepki vermezdim.

Poyraz’ın babaannesine Haziran’a olan duygularını itiraf ettiği sahnede onun için üzülmekle birlikte bir yandan da içimden “Madem üzülüyorsun git konuş be adam!” diyerek saçımı başımı yoldum. Üstelik daha iş teklifini kabul bile etmemişken bu nasıl bir kabulleniştir? Dili öyle söylese de üç ay sonra belki de adadan gitmek istemeyecekti, nereden biliyorsun? Aliye Teyze uyandığında tüm bu duyduklarını hatırlayıp hemen Haziran’ı istemeye giderse şaşırmam. ^^

Haziran ile Poyraz’ın ayrılık öfkesi öyle başlarına vurmuştu ki ikisi de karşısındakini hırpalayacak yer aradılar resmen. Düşündüklerinin, hissettiklerinin aksini söylediler birbirlerine. Halbuki birbirleri için ne kadar değerli olduklarını daha bir gün evvel teknede ve ıssız adada birbirlerine hissettirmişlerdi. Birbirlerine o kadar sert cümleler kurmaya başladılar ki ancak bunun temelde Poyraz kaynaklı olduğunu gördük. Haziran, Poyraz’ın ona nezaketen de olsa “Gitme, kal.” desin diye bekliyordu ama Poyraz odunu öfkeden burnunun ucunu görmüyordu ki. Halbuki Haziran, bir “Gitme.” için Poyraz fırtınasını göğüsleyecek kadar kalmaya gönüllüydü.

 

Haziran: “Ben iş teklifini henüz kabul etmedim. Kabul edeceğimi de söylemedim.”

Poyraz: “Etmeyeceğini de söylemedin.”

Haziran: “Ya sen benim gitmemi mi istiyorsun? Açık açık söylesene.”

Poyraz: “Sen gitme istediğini söyledin, ben de engel olmadım sana, o kadar.”

Haziran: “Sen bensiz otelle ilgilenebilecek misin? Yani sonuçta müşteri ilişkilerinde bayağı zayıfsın. “

Poyraz: “Ben hallederim merak etme sen. O kadar da vazgeçilmez değilsin aslında.”

Haziran: “Değilim?”

Poyraz: “Değilsin.”

Haziran: “Değilim… Peki ya. Tamam o zaman ben hemen Batu’yu arayıp teklifini kabul ettiğimi söylüyorum. Böylesi zaten daha iyi biz hiç anlaşamıyoruz yani öyle aylarca didişeceğimize sen yoluna ben yoluma! Bitti yani?”

Poyraz: “Aynen öyle. Aynen.”

twitter

Haziran: “İstanbul’a adımımı attığımda hiç burada yaşamamış gibi olurum tamam mı_ Hem burada hatırlamaya değer ne oldu ki? Hiç!”

Poyraz: “Bak bu konuda anlaştık işte. Benim de hatırlamaya dair tek bir şeyim yok. Haziran. Haziran benim için on iki aydan biri. Onun dışında hiçbir anlam ifade etmiyor!”

Haziran: “Demek ki birbirimizde hiçbir iz bırakmamışız.”

Poyraz: “Hem de hiç.”

 

Boş zamanlarında hep sirtaki yapan Görkem ^^

 

Nevi şahsına münhasır Görkem’e bayılıyorum. Sahneleri komik olsun diye yazıldığını için değil, o böyle bir karakter olduğu için güldürüyor. Sirtaki oynadığı sahne o kadar komikti ki ara sıra gülmek istediğimde açıp seyrediyorum. Yalnız insan çektiği videoyu göndermeden bir seyreder yahu, böyle bir yalanın içindeyken nasıl bunu ihmal eder, pes! Tabii sen videoyu Selma’nın olduğu kısmı kesmeden Zeynep’e gönderirsen o da Kırlangıç Adası’nda olduğunuzu şıp diye anlar. Zaten devamlı pot kırıyordun, anlaması yakındı. Anlasın, onun gelişi diziye hareket katar. Poyrazcığım cadı kaynanan geliyor haberin olsun.

 

 

İdil’in devamlı kötülük peşinde olması beni bezdirse de o başarılı olamadıkça mest oluyorum. Poyraz’ı haddinden fazla sahiplenmiş olması, ona buna “Benim Poyraz’ım.” diyebilmesi akıl sağlığı için tehlikeli. Büyük ihtimalle annesini kaybedince ona sarmış. Sözde yakın bir arkadaşı var ama ben ona karşı sevgi beslediğini hissetmedim. Daha Haziran’ın bindiği gemi hareket etmeden lokma dağıtmaya kalktı. Yalnız İdil Hanım onca lokma boşa gitti bilesin. Senin tapulu malın sandığın Poyraz, senin gibi Haziran’ın gitmesini istemiyor, ne haber? İdil’in Haziran’ın gitmediğini öğrendiğinde yüzünün alacağı şekli görmek için sabırsızlanıyorum. Bir de İdil kötü karakter ama onu biraz yumuşatamaz mıyız? Mesela boynuna yapışık duran inci kolyesi annesinden kalmış olsa, oradan onun annesini ne kadar sevdiğine dair bir hikaye görsek ve babasıyla kişisel ilişkisine dair sevgi dolu sahneler görsek güzel olmaz mı?

 

 

İdil’in babası belediye başkanı Latif nihayet diziye teşrif etti. Çukur’da Nedim karakteriyle seyrettiğim İlkay Akdağlı çok sempatik bir belediye başkanı olmuş. İdil gibi bir kötü kraliçenin pamuk gibi bir babasının olması çok mutlu etti beni. İdil’in Haziran’ı onun sayesinde göndermesi oldukça zor görünüyor. Hele de Haziran, Zeynep’in kızı olunca. Haziran ile Latif’in tanıştığı sahnede sanırım herkes Latif’in eskiden Zeynep’e aşık olduğunu düşünmüştür. Bence Zeynep bu aşka eskiden karşılık vermemiş. Muhtemelen Zeynep’in adaya gelişiyle Latif’in aşkı yeniden depreşecek, belki bu defa yaşanacak. Besbelli içinde ukde kalmış.

 

 

Biricik’in kardeşi Ateş’in adaya geleceğini duyduğumda aklımda asosyal bir ergen yoktu. Böyle bitirim diyebileceğimiz bir tip beklemiştim. Zengin aile çocuğu ama giyimi bile pahalı markalardan olsa da albenisi yok. Her yıl gittiği kamplar yerine adanın sevgi dolu ortamı ona da iyi gelecektir. Şimdiden Alper’in yanında çalışmak ona iyi geldi. Nehir de aslında renkli ve neşeli gibi görünüyordu ama İdil’in tehditlerinden sonra onun da duygusal tarafını gördük. E normal ergen bir genç kız o. Bakalım Nehir ile Ateş’in arasında göreceğimiz aşk, yaz aşkı olarak mı kalacak yoksa şu “Lisede tanıştılar, uzun yıllardır birliktelerdi. Sonunda evlendiler, çocukları oldu, çok mutlular.” diyeceğimiz türden mi?

 

 

Biricik ile Alper’in yemekte yüzleşmelerini çok sevdim. İkisi de eteğindeki taşları döktü. PoyHaz gibi hissettikleriniz içinizde dağ gibi büyüyeceğine konuşmak en doğrusu. Melisa’nın bu konuşmanın ortasında kalmış halineyse hem güldüm hem de üzüldüm. Galiba ben Alper’i ikisiyle de yakıştırıyorum. Biricik ile alev alev bir çift olur imajı var, Melisa ile daha şeker. Siz bu üçgende hangi çiftten yanasınız?

Haziran’ın evin önündeki kargayla konuşup durduğu sahneler çok eğlenceliydi. Haziran adada sessizlikten kargayla bile atışır hale geldi. Yalnız sevgili Haziran kargalar kinci hayvanlardır, öyle Poyraz gibi devamlı kavga edersen başına gelecek var. O yüzden gitmeden kargayla anlaşmak iyi fikirdi, nasılsa dönecektin.

 

 

Haziran ile Poyraz’ın birbirine vedası bana yazımın başlığında esinlendiğim Barış Manço’nun Gibi Gibi şarkısının sözlerini hatırlattı:

Sanki biraz naz ediyorsun amma

Senin bana gönlün var gibi gibi

Yüzüme karşı git diyorsun ama

Sanki gözlerin kal der gibi gibi 

 

Ah Poyraz ah. Gitme diyebilseydin veya sakladığın bilekliği verseydin Haziran o an gitmekten vazgeçecekti. Gözlerinin içine bakıp durdu, senden bir adım beklediğini üstü kapalı dile getirdi ama sen o kadar kendine odaklıydın ki bunu anlayamadın. Halbuki Haziran bir gece önce söylediğinde çok haklıydı, sen de biliyordun.

 

Haziran: “Beni silmek sandığın kadar kolay olmayacak.”

 

İnan bana bu yaşa gelip hala hislerini dile getiremezsen yüz yaşında yalnızlıktan delirmiş bir dede olursun. Birine değer vermek, ona bunu hissettirmek, onunla konuşmak, onunla gülmek illa sonunda senin kalbinin kırılacağı anlamına gelmez. Kurtul bu kafadan.

Adalıların Haziran’ın gidememesi için yaptığı numaraları sevdim, çok eğlencelilerdi. Ama Haziran gemiye yetişsin diye lokmacının aracını çalıp Haziran’ı onunla götüren İdil beni daha çok eğlendirdi. Bu nasıl bir azimdir. ^^ Ancak galip gelen Poyraz’ın susmayan kalbi oldu. Haziran’ın gitmek istemediği Melisa’dan duymasa kalbinin sesini duymazdan gelmeye devam edecek miydi acaba merak ediyorum.

 

YORUM

 

 

Poyraz gibi bir adamın Haziran’ın bindiği gemiye yetişmek için var gücüyle koşması ve ona “Gitme.” diyebilmesi çok değerli. Bu duvarlarının yıkılmaya başladığını ve bunu karşısındakine göstermeye de cesaret edebildiğini gösteriyor.

Tabii şimdi Poyraz, Haziran’a aşık almaya başladığını söyleyecek değil ya. İşleri onsuz yürütemeyeceğini anladığını söyleyecektir. Ha gerçeği itiraf ederse bu benim için çok beklenmedik olur. Ama en yakın zamanda aşk itirafı da gelse memnun olurum. PoyHaz’ı sevgili olarak görmek için sabırsızlanıyorum. Çok yakışıyorsunuz hem de çoook. Şimdi Haziran Batu’nun iş teklifini de geri çevireceğine göre Batu’nun adaya gelişi yakındır. Poyraz kadar olmasa da onun kıskanacağı kadar yakışıklı olursa sevinirim. Çünkü kıskançlık severiz, Poyraz’ın gibi adamların hislerini açıklamasında teşvik primi olur. ^^

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

 

 

Ayça Ayşin Turan ve Alp Navruz, Hello dergisinin bu ayki sayısında yer aldılar. Çok güzel bir çekim olmuş. Kapak fotoğrafı sizce de muhteşem değil mi?

Ada Masalı 4. Bölümde çalan şarkı: Güneşin Kızkardeşi – Gökçe Kılınçer

 

Göz atmanızı öneririz: Ada Masalı Bölüm Yorumları

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap