Yalı Çapkını 12. bölümünde de Dünya Kupası’nın önemli maçlarının yayınlandığı yoğun bir günde zirvedeki yerini istikrarlı bir şekilde korudu. 12. Bölüm reytingleri Tota| 12,73 reyting, AB 10,45 reyting ve ABC1 11,05 reyting. Bölüm izlenimleri Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Geçtiğimiz bölümü Ferit’in haberinin gazeteye basılması üzerine Kazım’ın sabah sabah yalının kapısına dayanarak hem Seyran’ı eve götürmek hem de Halis Ağa ile konuşmak istemesi, Halis Ağa’nın da salona inip kapının önüne gelmesiyle noktalamıştık. Tıpkı ilk bölümdeki benzer sahnede olduğu gibi bu durumun da dizinin hikayesinde yeni bir dönem başlatacağı belliydi. İlki Seyran ile Ferit’in istemeden, kağıt üstünde evlenmesiyle sonuçlanmıştı, kincisi de ya evliliğin bitmesine ya da gerçek bir evliliğe dönüşmesine neden olacaktı. Bana göre gerçek bir evliliğe dönüşme süreciydi bu. Çünkü bölüm karakterlerin duygularından tam olarak emin olmamı sağladı. İkisinin de en büyük sınavıydı tüm bu olanlar ve artık karakterlerde bir kırılma, patlama görmemiz kaçınılmazdı.
Kazım’ın Seyran’ı baba evine götürmek istemesi bana göre olumlu bir durumdu. Seyran ile Ferit’in buna tepkisini ve haliyle hislerini anlayabilmemiz için bir fırsattı. Dikkat ettiniz mi Seyran daha önce Ferit’e “Babamın yanına gider cehennemi yaşarım daha iyi.” dediği halde tek bir adım dahi atmayı düşünmedi. Hatta Kazım’ın karşısında onlara inansın diye Ferit’in elini sımsıkı tuttu. Bu daha önce Ferit’in onun elini dedesinin önünde inandırıcı olmak için tutmasıyla aynı değildi, orada oyun vardı, Seyran’a aslında inanmayan bir Ferit vardı. Şimdiyse Seyran sevdiği adamın elini ondan gitmemek için tuttu. Çünkü artık o Ferit ile kalmak istiyor. Bu evliliği inşa etmek istiyor. Ferit’in korkusu da aşikardı. Kazım Seyran’a yanıma gel dediğinde ilk defa tam olarak Seyran’ı kaybetme korkusunu hissetmeye başladı ve belki de bunun etkisiyle Kazım’a gazete haberinin eski olduğu yalanını söyledi. Yalnız Kazım da hiç aptal değil ha. Korhanlar Kazım’ı parayla sustururuz kafasıyla fazla hafife alıyorlar. Kazım’ın kızlarına aldırdığı onca eğitim bile zekasının göstergesi. Açıkçası herkes sırayla yalanları dizerken Kazım karşısında sürünmelerinden keyif aldım. Çünkü Seyran bunları, böyle bir adamı hiç hak etmiyor.
Ferit’in haber gazeteye basıldığı için Seyran’ı suçlaması tabii ki klasik Ferit Korhan savunması. Hiç demiyor “Bu tip durumlar neden beni buluyor?” diye. Bu noktaya gelene kadar ne yapıp ne ettiğini unutuyor. Daha geçenlerde Seyran annelerinde kalırken de Pelin ile dışarı çıktığında pekala magazinciler fotoğrafını çekebilirlerdi. O yüzden ne Seyran ne Pelin suçlu tüm bu olup bitenlerde. Seyran ile kavga ettiler diye kendini barlara mı atması mı lazımdı? İlla içmek istiyorsan git teknede iç. Ferit böyle suçu başkalarına attıkça kendi yaptığı hataları fark edemiyor, hatalarıyla yüzleşip ders çıkartamıyor ve bu hataları tekrarlamaya devam ediyor. Bir konuda değişimin başlaması için önce hatayı kabullenmek gerekir. Ferit’in de önce hatanın kendinde olduğunu kabul etmesi ve özellikle Seyran’ı suçlamayı bırakmayı gerekiyor. Ama aferin Seyran’a onca lafa, haksız yere suçlanmaya altta kalmadı ve Ferit’e bu hale düşmesinin asıl nedenini yüzüne vurdu:
Ferit: “Yine her zamanki gibi benim hiçbir suçum yok. Ok?”
Seyran: “Evlendiğin halde sevgilinin olması kimin suçu peki Ferit?”
Ferit: …
Seyran: “Ben de öyle düşünmüştüm.”
Ferit’in temel yanlışı evliliğini tam anlamıyla içselleştirmemiş olması. Evli olmasına rağmen hala eski hayatını bir şekilde sürdürmek istiyor olması. Eğer Ferit’in hayatında Pelin olmasaydı Yusuf’a rağmen bu ilişki bu durumda olmayacaktı. Çünkü Seyran’ın Ferit ile bazı şeyleri yaşamak istemiyor olmasının asıl sebebi Pelin’in varlığı. Seyran sadece kendisine sadakatle bağlı olmayan bir adamın ilk öpüştüğü, ilk seviştiği adam olmasını istemiyor. Kim ister ki? Hangi büyük aşk bunu kabullenebilir? Üstelik Seyran, eğer Ferit Pelin ile sevgili olmasaydı daha ilk evlendikleri gece Ferit’i hiç sevmediği halde onunla birlikte olmaya hazırdı.
Kazım’ın memleketlisi diye Yusuf’tan kendine laf taşımasını istemesi hikâye akışı için güzel bir adımdı. Şimdilik Yusuf sayesinde habere dair gerçekler ortaya çıktı ve Seyran’ın Ferit için neleri göze aldığını gördük. Ancak gerçeklerin ortaya çıkışı domino taşı etkisiyle ardı ardına olaylara sebep olacak. Ve önünde sonunda Yusuf’un Kazım’a laf taşıdığı ortaya çıkınca yalıdan gönderilebileceğini düşünüyorum. Böylece -umarım- Seyran’ın eski sevgilisi olduğu ortaya çıkmadan ondan kurtulmuş olacağız. Kazım da tam adamından köstebek olmasını istedi. Yusuf’tan başka hiç kimse ona yalıdan haber uçurmazdı. Ben kesin kararını Ferit onu dövdüğünde verdiğinde düşünüyorum, ne zaman Ferit ona zarar verse Yusuf daha da bileniyor ve sert adımlar atıyor. Resmen Yusuf’a gün doğdu Seyran’ı Ferit’ten ayırmak için. Nasılsa Ferit’in sorduğu sorudan gerçekten karı koca olmadıklarını da anlamıştı, “Ayrılırlar, Kazım Ağa da beni sevdi, belki Seyran’ı bana verir.” diye düşündü herhalde aptal. Ama unuttuğu, fark etmediği bir şey var: Seyran da Ferit de birbirlerine aşık oldular ve Seyran her şeyde olduğu gibi aşkta da gözü kara biri olacaktır, Ferit’ten kolay kolay vazgeçmeyecektir.
Kazım Yusuf’a kendisine bilgi taşıması için yakın davrandığında Ferit’in onlara bakışları cidden ürkütücüydü. Ferit, Yusuf’un iftirasından beri aşık olduğu kadının ilk aşkı, ilk birlikteliği benimle değil de bu adamla oldu diye deliriyor. Ve bunun iftira değil de gerçek olduğuna, Seyran’ın da hala onu sevdiğine kendini o kadar inandırmış ki bu gördüğü sahne onun kıskançlığının tavan yaparak sinir krizi geçirmesine neden oldu. Mert Ramazan Demir bu sahnede müthiş oynamış. Duruşuyla, bakışlarıyla, gülümsemesiyle, konuşma şekliyle gerçekten delirmiş gibi bir hali vardı. Onu kim böyle görse söylediklerine rağmen onun bu haline üzülür ve yardım etmek isterdi. Seyran da her şeye rağmen ona yardım etmek için çırpınıyor, kocasına yardım etmek istiyor. Peki ona kim yardım edecek? Devamlı Ferit’ten psikolojik şiddet gören, Yusuf tarafından iftiraya uğrayan, hala Kazım’ın ona uyguladığı şiddetten kurtulamayan Seyran ne yapsın? Ferit bencili sadece kendini düşünüyor ama Seyran’ın da onun gibi yardıma ihtiyacı var. Evlendiği günden beri o evde mutlu olduğu, yüzünün güldüğü anlar sayılı. O kız baba evindeki onca çektiğinden sonra mutluluğunu en çok hak eden kişi. Ha Ferit de öyle, Ferit’i bu hale Seyran’ınki kadar olmasa da zor geçen çocukluğu, ergenliği getirmiş. Her ikisi de birbirlerinin yaralarını sarabilir, birbirlerine ilaç olabilirler ancak önce bu manasız kavgaların son bulması gerekiyor. Özellikle Ferit’in Seyran’a güvenmeyi öğrenmesi gerekiyor. Sağdan soldan duyduklarına değil yalnızca onun söylediklerine inanmalı. Seyran’ı anlaması, ona inanması için aynı yatağa girip ilk ilişkisi olduğunu anlaması gerekmiyor. Ferit Pelin’i bırakıp Seyran’a gelse, ona karşı hisleri olduğunu, ona aşık olduğunu söylese zaten Seyran’ın da aynı hislerle dolu olduğunu, bunu duyduğunda gözlerinin nasıl ışıldadığını görecek.
Ferit sanıyor ki Seyran onunla evlenmeyi sadece Yusuf için istemedi. Ama çok yanılıyor, yanıldığını kabul etmek de istemiyor. Aslında Seyran evlenmeyi gelecekle ilgili kurduğu hayaller için istemedi. O Yusuf ile evlenmeye meraklı değildi ki. Yusuf ona evlenme lafı ettiğinde önce üniversite okuyacağını söylüyordu. Ferit kendi kafasında kurduklarına saplanıp kalmak yerine Seyran ile adam gibi konuşmayı denese bunları o da öğrenecek ama nerede… Aslında geçen akşam onun geçmişini de olduğu gibi kabul edeceğini söylemişti ama Kazım ile Yusuf’u yan yana görür görmez eski kasetler gibi başa sardı. Halbuki nasıl Seyran onun davranışlarının dilinden yaşadığı kıskançlığı, kafaya takmasını, onu suçlamasını anlayabiliyorsa Ferit de Seyran’ın davranışlarından Yusuf’u değil kendisini sevdiğini, Yusuf’u zerre umursamadığını anlayabilir. Tabii davranışlarını doğru yorumlayabilirse. Ferit Seyran’ın hapis ihtimalini duyduğunda hissettiği korkuyu, endişeyi, gözlerindeki yaşları bile yanlış anlayacak kadar kör. Kız senden kurtulup Yusuf ile kavuşacağı için mutlu değil, senden ayrılacağı, sensiz kalacağı için mutsuz. Kimse değer vermediği birinin haberi yayınlandı mı diye takip etmek için bütün gecesini uykusuz geçirmez. Kimse sevmediği bir adamın derdini dert edinip de “Bunu da atlatacağız.” demez. Seyran sana resmen artık ikiniz için sen ve ben olmadığını, biz olmak istediğini söylemiş bu cümlede. Ama bizim adam odun olunca bunu dümdüz, alelade bir cümle sanmış işte ve yine Seyran’ı anlayamamış…
Seyran: “Merak etme Ferit, bunu da atlatacağız.”
Ferit: “Atlatamayız belki. Senin de işine gelir. Aşağılık kompleksli kocandan kurtulursun.”
Seyran: “Ah Ferit…”
Ferit’in Taylan ile buluşması baştan aşağı yanlıştı. Adam haberi gazeteye basmış, daha neyi konuşuyorsun? Öfkeyle kalkan zararla oturuyor işte, adama malzeme verdin. Adama bunu neden yaptığını sorsan, bir cevap alsan ne olacak? Olanı değiştirebilecek misin sanki? Ferit yine egosunun kurbanı oldu. Ona göre Taylan gibi bir gazeteci Ferit Korhan’a bunu yapamaz. Adamın da zaten ne amaçla buluştuğu belliydi. Ferit’in bunu ilk anlar anlamaz yanından uzaklaşması gerekiyordu. Bu arada o kaşlarla ilgili repliğin de Mert Ramazan Demir’in kaşlarına laf edenlere gönderme olarak yazıldığını düşünüyorum. Bu buluşmada da anladık ki Ferit Pelin’e hiçbir şey hissetmiyor. Öyle olsa Pelin hakkında konuşulurken de şalteri atardı. Ferit’in şalteri Taylan Seyran’a laf söylediğinde attı. Çünkü Seyran Ferit’in ilk aşkı ve kırmızı çizgisi. Seyran’ın başka biriyle olma ihtimali onu delirtiyor, haliyle Taylan da onu buradan vurunca çıldırdı. Daha önceki kavga ettiği adamların da Seyran hakkında konuşmaları Ferit’te benzer bir etki yaratmıştı. Yusuf’a da devamlı bu yüzden sarıp duruyor. Yalnız bir kavgada daha Seyran’ın Ferit’e bir zarar gelecek ne kadar endişelendiğine tanık olduk. O yüzden de kavganın devam etmemesi için yine onu durdurmak istedi. Ancak ilk defa bunun için ona sarıldığını gördük, çünkü artık hisleri Yusuf ile kavga ettikleri dönemde onunla evcilik oyunu oynayan o kızdan bambaşkaydı. Nasıl da hem endişe hem de ona bir şey olmadığı için sevinçle sımsıkı sarıldı sevdiğine…
Pelin ve Ferit’in tartıştıkları sahnedeki oyuncu performanslarını çok beğendim. Buçe Buse Kahraman 2 bölümdür Ferit’e karşı hastalıklı bir sevgiye sahip Pelin’in duygularını bize çok doğru geçiriyor, kendisini tebrik ederim. Ben geçtiğimiz haftadan beri Pelin için üzülenlerden değilim. Ferit ile Pelin’in tartıştıkları sahnede de kendine böyle bir ilişkiyi layık gördüğü için Pelin’e sadece acıdı. Bir kadın aldatıldığı için nasıl kendini değersiz hisseder? Bana göre aldatılmak sadece aldatanın kabahatidir, onun ilişkisine sadakatsizliğini gösterir. Asla aldatılana kabahat bulamam, aksine aldatan değersizdir. Yalnız Ferit’in Pelin’e yaptıklarını duyunca kulaklarıma inanamadım. Kızı resmen her açıdan manipüle etmiş. Beyefendi kendisi her altı yiyor ama -aşık bile olmadığı- sevgilisinden el değmemişlik beklemiş. Çünkü Ferit Korhan ya, onun sevgilisi sadece ona ait olmalı. Bir de kısıtlamalar, hayatına karışmalar var ama Pelin’in ona böyle davranması yasak. Bu konuşmalardan sonra birkaç bölüm önce Pelin’in Burak ile dışarı çıktığı için tedirgin oluşunu, Ferit’in Pelin’in evini bastığında evde biri var diye neden delirdiğini ve Yusuf’a neden bu kadar taktığını daha iyi anladım. Resmen egolu erkeklerin özeti bu davranışlar. Tabii ailesinin kafası da mevcut kendisinde. Ferit’in çapkınlıklarına rağmen ona temiz bir kız bulunması istenmişti hatırlatayım.
Bir de Pelin’e masum diyenler oluyor ama o Pelin, Ferit’i Seyran’ın geçmişinde Yusuf olmasıyla vurmaya kalktı, Ferit’i Seyran’ı kötüleyerek manipüle etmeye kalktı fark ettiyseniz. Ben bu sahnede asıl kapıdan konuşmaların yarısını duyan Seyran’a üzüldüm… Ferit’in başta evliliği istemediğini biliyordu ama istenmediğini bir kez daha duymak, Allah’ın Anteplisi dendiğini duymak canını yaktı. Halbuki Ferit “İsteyerek evlenmedim.” dese de bunun aksi olduğu aşikar. Ferit evlenmeyi istememiş olabilir ama Seyran ile evlenmeyi kendisi istedi. Seyran’ı baklavacıda görüp beğenen, isteme akşamı annesinden kendisine onu istemelerini isteyen de babamdı sanki. ^^ Seyran bunun üstüne bir de geçmişinin böyle Pelin’in ağzında sakız olduğunu duydu ve Ferit’in de bu yüzden ona kalbini açmadığını düşündü. Hiç suçu olmadığı halde kalbinde yer bulamadığı anladı. Halbuki Seyran Pelin’e rağmen kalbinin kapısını Ferit’e açmış, onu orada gizli bir hazine gibi tutmaya başlamıştı. Esasında Pelin’in de Seyran’ın da burada fark edemediği şey Ferit’in ciddi bir yaşanmışlık var zannetmesine ve bunu bir hayli önemsemesine rağmen Seyran’a aşık olabildiği. Çünkü aşk öyle geçmişte biri mi varmış, benim her hatamı kabul mu etmiş, hayatını bana göre mi düzenlemiş gibi şeylere bakmaz. Aşk insanın hayatına bir anda geliverir ve usul usul kalbine sokulur. Seyran da Ferit’in hayatına yıldırım hızıyla girdi ve bu kısa zamanda önce aynı odada yaşamaya alıştığı, ardından onun için çabaladığı ve deli gibi arzuladığı, kıskandığı kadın haline geldi. Seyran için de böyle. Eğer aşkta mantık olsaydı, Seyran da Ferit gibi onu anlamayan, kırıp döken bir adama aşık olmazdı.
Seyran kapıyı çaldığında ve kapı açıldıktan sonraki ilk bakışma da bu yüzden anlamlıydı. Ferit, Seyran içerdeki olumsuz konuşmaları duydu diye mahcup ve tedirgindi, Seyran ise haksız yere sevilmediği, istenmediği için üzgün, kırgın… Yalnız yine de Seyran’ın Ferit’in üzerindeki etkisini gördük bu sahnede. Seyran istediğinde Ferit’i kontrol edebiliyor. Bu arada ben tartışma sırasında Ferit’in ne kadar sinirlense de Pelin’e fiziki şiddet uygulayacağını düşünmüyorum. En fazla duvarı yumruklardı. Pelin’e de Seyran’a yaptığı gibi psikolojik şiddetin alasını uygulamış ancak fiziki şiddet uygulamamış gibi duruyor.
Kazım’ın Korhanların adına ve parasına tav olurken bu konuyu bu kadar büyütmesi beni çok şaşırttı. Aslında onun yerinde başka bir baba olsaydı onun vermesi gereken tepki de tam olarak buydu. Hangi baba ister kızının gururuyla, onuruyla oynanmasını? Tabii ki Kazım’ın asıl derdi Seyran değil, kendi itibarı, Antep’te arkasından konuşulacaklar. “Adam o kadar kızını yetiştirdi, şimdi o kızı kimlere gelin verdi, gördünüz mü?” densin ister mi hiç? Bir şey daha şaşırttı beni. Ferit’in yaptıklarına karşı Seyran’a “Kocana karılık yapamadın.” diyerek onu asla yermedi, hedefinde direkt Ferit vardı. Baktığımızda Kazım çok kötü bir baba ve eş olabilir ancak namus ve sadakat konusunda davranışları ortada. Yerinde başkası olsaydı Esme iki tane kız doğurdu diye onun üstüne kaç tane kuma getirmişti. Ama tabii bu ona uyguladığı şiddeti asla hafifletmez.
Yalnız Kazım Orhan ve ahlaksızlık örneği verince Orhan nasıl da gerildi. ^^ Gülgün de bariz biliyor aldatıldığını ve net kim olduğunu da biliyor. Çünkü Orhan evden çıksa belli olurdu. Seyran’ı da bu kadar çok korumasının, onu kendine yakın hissetmesinin sebebi de bu. İfakat’e bu kadar sinir olmasının sebebi sadece onun hakkı olan evin hanımlığını almış olması değil, Gülgün bunu takacak bir kadın değil çünkü. Benim merak ettiğim Gülgün’ün bunu ilk ne zaman fark ettiği? Hiç bu konuda biriyle dertleşti mi? Orhan’a bunu ima etti mi? Bu yalıda boşanma kavramına yer olmadığı için boşanmadığı ortada, peki aldatıldığı halde kocasını hala nasıl sevebiliyor? Cemiyet hayatındaki ilişkileri nasıl, arkasından konuşan dedikodusunu yapan var mı? Ben artık Gülgün’ü daha iyi tanımak istiyorum.
Bu arada bir şey dikkatimi çekti. Eğer Halis Ağa Kazım’a bir daha bir şey olduğunda Orhan’a değil direkt kendisine gelmesini söylemeseydi Kazım Yusuf’tan duyduklarından sonra Orhan’a gider ve olay bir şekilde yine sümen altı edilirdi. Halis Ağa her ne kadar Ferit’e inanmış gözükse de bir şeyler dönüyor olma ihtimalini de hesaba katabilecek bir adam. Ayrıca Kazım “Eski damadım.” diye bahsetmeye başladı Ferit’ten, onu yeniden ikna etmek vakit alacak. Benim şikayetim yok, Seyran’a onca yaptıklarından sonra Ferit bol bol sürünsün.
Bana göre Ferit’in Halis Ağa’ya gerçeği söylememesi çok yanlıştı. Halis Ağa ona açık çek verdi, fotoğraf yeni bile olsa ona kızmayacaktı, affedecekti. Ancak Ferit buna rağmen yalanı sürdürmeyi tercih etti. Evet Halis Ağa hasta olabilir, olaylardan sağlığı etkilenebilir ama dürüstlük onun kırmızı çizgisi. Halis Ağa için en önemli şey kendisine doğruların söylenmesi, arkasından iş çevrilmemesi. Yanlış şeyler yapılsa da ona dürüst olunması Halis Ağa’nın merhametli yüzünü görmemizi sağlıyor. Yoksa o sadece otoritesi ve öfkesiyle yeri göğü titreten kudretli bir adamdan ibaret değil. Ferit’in hayattaki en büyük arzusu dedesinin onu takdir etmesi, güvenmesiyken ona bir kez daha yalan söylemesi yanlıştı. Zaten Yusuf için yalan söylemişti, onun da bir gün ortaya çıkma ihtimali varken bir de üstüne bunu eklemenin gereği yoktu. Bunu muhtemelen yine korkudan yaptı ama Halis Ağa kaçın kurası, bunu fark ettiği için ısrarla tekrar tekrar sordu ancak Ferit yanlış yolu seçti. Doğru yolu seçse Halis Ağa’nın gözündeki değeri de katlanacaktı.
Seyran ertesi gün Halis Ağa’ya gazete haberiyle ilgili gerçeği söylemekle çok doğru bir şey yaptı. Zaten Yusuf konusunda Halis Ağa’ya yalan söylemişken, bunun mahcubiyetini yaşarken bir de bu konuda yalan söylememeliydi, onun kendisine olan güvenini bir kez daha suiistimal etmemeliydi. Gerçeği söyleme nedeni asla Ferit’ten kurtulup Yusuf’a kavuşmak, Ferit’in ona yaptıklarının hıncını çıkartmak veya okula gidebilme şansını kaçırmamak değildi. Zaten Suna’ya gizlice kayıt yaptıracağını da söylemişti. Gerçeği söyledi, çünkü Ferit’in Taylan’ı darp ettiği için hapse girmesinden çok korkuyordu ve Halis Ağa’nın gerçeği bilirse onlara yardım edebileceğini düşünüyordu. Akşam Abidin’e de Halis Ağa ile konuşmayı teklif etmişti ve endişeden döktüğü gözyaşlarını görmüştük. Ferit orada yerin dibine girerken, sandığı gibi Seyran bu durumdan zevk almıyordu, en az Ferit kadar Seyran da üzgündü. Kim ister kocası, sevdiği adam ailesinin, evin hizmetçilerinin önünde dedesinden azar üstüne bir de Osmanlı tokatı yesin? Seyran, Ferit tokat yiyip hizmetçilerin ayağının önüne düştü diye mutlu olabilir mi? Büyük ihtimalle Ferit böyle düşünecek ve bu olanlardan “yine” Seyran’ı suçlayacaktır ancak Seyran o masadaki en suçsuz kişilerden biri… Üstelik bu gerçeği söylemek Seyran’ın baba evine dönmesi demek, Seyran buna rağmen gerçeği söylediyse bu Ferit’i ne kadar sevdiğini gösterir. Hem hatırlatayım Ferit aynı masada Seyran hayatının en mutlu gününde en büyük hayaline kavuşmanın sevincini yaşarken kendi kıskançlığı ve dedesi tarafından övgü almak uğruna onun adına konuşup kızın hayallerini yıkmıştı.
Yalnız Ferit’in yediği tokatı hak ettiğini düşünsem de asla çalışanlar dahil herkesin önünde yemesini doğru bulmuyorum. Bu 24 yaşında, evli bir erkek için çok onur kırıcı. Genel anlamda ailelerin çocuklarına / torunlarına terbiye amaçlı dayak atmalarını desteklemiyorum ancak Halis Ferit’e fotoğraf yeni olsa dahi gerçeği söylemesi için açık çek vermişti; Ferit onun güvenini suiistimal ederek, onu Kazım gibi bir adama mahcup ederek, herkesin Halis Ağa’ya yalanlar söylemesine neden olarak bu tokatı ne yazık ki hak etti. O adam hasta, sen o adam sayesinde okumuşsun, istediğin hayatı yaşıyorsun, tam sevdiğin dedenden taktir görmüşsün, yalan söylemeye ne gerek var? Gerçeği söylesen de Halis bir şekilde Kazım’ı Seyran’ı götürmemesi için ikna ederdi.
Valla Sunacığım çok haklısın, İfakat’ten ben bile korkuyorum. Kadın yalının dişi Halis Ağa’sı. Zamanında İfakat Antep’te gelin olarak Suna’yı seçmişti ve onun seçiminin aksi olmuştu, şimdiki düşüncesi belli ki Fuat ile evlendirip çocuk yaptırarak ileride kendi yerine Suna’yı eve hanım yapmak. Evet Seyran’ı da sevdi ama Seyran onunla dik dik konuşabiliyor, tam anlamıyla itaat etmiyor. Gülgün’ün gelinini değil de kendi hamisi olduğu, yetiştirdiği kız onun veliahdı olsun istiyor. Seyran’dan çocuk olma ihtimali varken Suna’yı Fuat’a yamamaya bu kadar takması da benim tezimi doğruluyor. Fuat’ın gül gibi darısı Asuman’ın duygularının ne önemi var zaten, Korhan geliniysen fedakarlık yapmak zorundasın değil mi? Nefret ediyorum sizin soyadı etiketinizden ve geleneksel yaklaşımlarınızdan. İfakat’in Suna aldığı elbiseyi giyerken ona gözlerini dike dike bakması da çok rahatsız ediciydi. Hamamda görmüştün, daha neyini inceliyorsun? Kesin vücudu Fuat’ı etkileyebilecek gibi mi diye bakmıştır. Tabii bir yandan da üzerinde hakimiyet kurmaya çalışıyor, her dediğini koşulsuz yaptırmaya çalışıyor.
İfakat’in Suna’ya verdiği zarafet derslerinde iki tavsiyesini beğendim yalnız: Önce kendine değer vermesi ve erkeklerle arasına mesafe koyması. Suna çok özgüvensiz, kendine hiç değer vermiyor, hatalarının baş sebebi de bu. O yüzden de en ufak bir değer gördü mü buna karşılığı gereğinden büyük olabiliyor. İfakat’in ilk ödev olarak Seyran ile arasına mesafe koymasını istemesinin de sebebi çok net Suna ile Seyran’ın arasını açmak istemesi. Başta da dediğim gibi bu kadın Suna’yı kendi yerine veliaht olarak hazırlıyor. Ama Suna’nın İfakat’in bu dediğini yerine getireceğini sanmıyorum ki bunu bütün gece Seyran ile Ferit’in olayı için endişelenmesinden gördük. İfakat’in dediğini yapacak olsa umursamaz, çok daha erken saatte odasına dönerdi.
Bu arada Suna’ya alınan elbiseleri, onu bu elbiseleri denerken görmemizi de ben yine Antep’teki hayatına paralellik için yazılmış olarak gördüm. Antep’te kızların güzel elbiseleri hep poşet içindeydi ve izinle giyebiliyorlardı, resmen hizmetçi üniforması içindelerdi. O günleri hatırlayınca Suna için seviniyorum ama bir yandan da korkuyorum, kız resmen yağmurdan kaçarken doluya tutuldu. İfakat’in bunlarla göz boyamaya çalıştığını, asıl amacını bir bilse…
AbSun çiftimiz bebek adımlarıyla ilerliyor ancak kısacık sahnelerinde bile ne anlamlar saklı. Abidin Suna’ya abayı yaktı bunu anlamamak için kör olmak lazım. Ancak Suna’nın da kalbi Abidin için çarpmaya başladı, sadece kendini henüz bunun tam olarak farkında değil gibi. Çünkü aşk onun için yepyeni bir duygu. Ancak eğer Abidin’den etkilenmemiş olsaydı, Fuat ile konuşurken gözü Abidin’e kaymaz, Abidin yanlarından gitmek zorunda kalınca üzüntüyle arkasından bakmazdı. Yalnız bu bölümde ilk defa gözlerini kaçırmadan birbirlerine bakabildiler ya, çok memnunum. Hala sizli bizli konuşsalar da aralarındaki mesafenin azaldığını hissediyorum. Suna haliyle bu bölümde en çok yeni odasının, yeni kıyafetlerine odaklıydı, çünkü yıllardır hayalini kurduğu şeydi bu. Ama Abidin’in de Ferit dışında odağında artık aşk var. Ve eminim Abidin Suna’nın o yalıya neden getirildiğini anladı. Merak ediyorum buna engel olmak için adımlar atacak mı? Fuat’ı nasıl kıskandığını gördük. Abidin ilk aşkını, o masum, saf kızı o evli, çapkın herife kaptırmamalı.
Yalnız bir de Suna ve Abidin konuşurlarken Fuat geldiğinde üslubu resmen Abidin’i küçük görüyor gibiydi, resmen tavırlarıyla yerini bilmesini söyledi adama, hiç Ferit’in ona arkadaşça yaklaştığı gibi değildi. Bu da Abidin’in o anda kıskançlığın üstüne kendini dışlanmış ve yetersiz hissetmesine neden oldu. Zaten fark ettiyseniz gündüz Ferit de manevi ağabeyim dediği adamı iki kez aynı şekilde aşağılamıştı. Konusu açılmışken Abidin hakkındaki teorimi de paylaşmak isterim. Bence Abidin bir Korhan. İki seçenek var: Abidin ya İfakat’ın ölen kocasının gayri meşru oğlu ya da Halis’in gayrı meşru çocuğunun oğlu. Karakter fotoğrafında Abidin’in diğer çalışanlar gibi ayakta durmuyor oluşu da onda farklı bir şeyler olduğunu gösteriyor. Ferit ile yakınlığından, Suna ile yaşayacaklarından fazlası olduğunu düşündürüyor bana. Bir de ona böyle tepeden bakanların mors olduklarını da görmek istiyorum.
Ben Asuman ve Fuat’ın da onca tantana koparken odalarından çıkmamalarına da hiç şaşırmadım. İlk bölümdeki olayda da aynı davranışı sergilemişlerdi. Ferit’in hatalı davranışlarının gölgesinde kalmaktan yorulmuş ikisi de. Asuman’ın, evliliklerinin Ferit’in sorunlarından çok daha büyük bir derdi varken hep odakta olan Ferit. Buna tepki göstermeleri de çok doğal. Sonuçta Ferit ne kadar Korhan ise Fuat da o kadar Korhan. Üstüne bir de Fuat’ın Asuman’a soğuk davranıp Suna’ya kur yapması eklendi. Asuman aptal bir kadın değil, Suna’yı yalıya neden getirdiklerinin farkında. Açıkçası ben Fuat’ın ne Suna ile Asuman ile olmasını istemiyorum. Asuman bu heriften daha iyilerine layık. Herife bak ya, Suna’ya kahve içmeyi teklif edebiliyor ama aynı teklif kapısından gelince yorgunum ayağına yatıyor. Tüm Korhan erkekleri neden bu kadar şerefsizsiniz?
Bu haftaki bölüm duygu olarak ağır bir bölümdü. Oldukça sarsıcıydı. Sadece dram ağırlıklıydı, öncekiler gibi komik anlar yoktu ki böyle bir durumda komedi yersiz olurdu, bunun fark edilmesi yerindeydi. Tek sorun temelde yine tek bir olay üzerinden, gazeteci ve fotoğraf mevzusundan ilerlenmesiydi ki bu iyi bir bölüm olmasına rağmen beni birazcık sıktı. Bu arada bölümde kullanılan Dip şarkısını bölüme ve sahnelere uygun bulmadım. Hele hele şarkıdan diğer müziğe geçilecek yer tam bir fiyaskoydu. Latif’in namaz sahnesinde müzik değişmiş olmalıydı. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
*Yalı Çapkını 12. Bölümde çalan şarkı: Dip – Madrigal
Merak edenler için, Yalı Çapkını 2. fragman artık Çarşamba günleri yayınlanıyor 🙁