İzledim

AİLE – Tepeden Tırnağa Herkes Yaralı

Aile dizisi son yıllarda çekilmiş en kuvvetli oyuncu kadrosuna sahip dersek yanlış olmaz. Dizinin 2. bölüm reytingleri Total’de 5,27 reyting ile 4.cülük ve AB’de 8,16 reyting ve ABC1’de 8,12 reyting ile 1.lik. Bölüm izlenimleri  Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar…

 

2.bölümüyle ekrana gelen dizimizde bu hafta hikâye az da olsa açılmaya başladı. Bölümün iki saatten az sürmesi hoşuma gitti. Sıkılmadan izledim. Biraz da aksiyon eklenirse, Soykan ailesinin kirli işleri hakkında bir şeyler öğrenirsek, düşmanları ortaya çıkar ve taraflar arası akıl oyunları başlarsa benim açımdan dizinin bir eksiği kalmayacak. Aksiyon derken illa birilerinin birlerini kesmesi vurması gerekmiyor ya da her dakika silahların patlaması, kan gövdeyi götürmesi de değil kastım. Ancak sahnelere biraz gerilim katmaktan zarar gelmez. Mesela geçen haftaki bina patlatma sahnesi… Önce yerleştirilen dinamiti, ardından İbrahim Soykan’ın gelmesiyle binanın yıkılmış olduğunu gördük. Oysa adam binaya geldiği anda bina patlatılabilirdi, o anı görebilirdik. Aynı şekilde Aysel’in nasıl kaza yaptığını bu hafta Cihan ve Hülya’nın ağzından öğrendik. Bunun yerine yemek sahnesiyle paralel olarak takip ve kaza anı verilebilirdi. Naçizane fikrim bu.

Tempo genel olarak düşük, bölüm yine çoğunlukla çift odaklı ilerlemiş olsa da özellikle Hülya ve Devin’in dernekteki diyalogunu ve Devin’le babasının yüzleşme sahnesini sevdim. Cihan ve Yağmur’un iç dünyasına giriş yaptık. Leyla’nın eşi ve çocuklarıyla ilişkisi hakkında – yeterli olmasa da – yorum yapmamıza yarayacak iki üç sahnemiz oldu.

Geçen bölümü; Devin, Soykan ailesinin sofrasına oturmuşken, aynı anda Aysel’in kaza yaptığı aracın içinde gösterilmesiyle kapatmıştık. Yeni bölümü aynı sofra sahnesiyle açtık. Sofrada Zeynep’in Devin’e sorduğu “Sen şimdi bütün gün delilerle mi uğraşıyorsun?sorusuyla, konu psikoloğa gitmek olunca  “Ben deli miyim de deli doktoruna gideyim. Asıl sen git” cümlesini söyleyen insanlara atıfta bulunuldu. Maalesef hâlâ bu zihniyette olan insanlar mevcut. Psikolojik destek aldığını söylemeye utananlar, söylerse herkesin onu deli sanıp etrafından uzaklaşacakları endişesini yaşayanların sayısı azımsanmayacak ölçüde.  Oysa daha kaliteli, daha sağlıklı ve huzurlu bir hayat sürmek için destek almanın doğal olduğu kabullenebilse ve yadırganmasa keşke.

Sofrada Tolga ve Leyla arasında gelişen ilaç sürtüşmesi de dikkat çekiciydi. Tolga’nın amacı gayet de Leyla’ya taş atmaktı bence. Kendisi inkâr etse de Leyla bunu yutmadı tabi. Karı koca arasında sevgi temelli olmayan bir ilişki olduğunu zaten biliyoruz ama birbirlerine pek saygı da duymadıkları sonucunu çıkarabiliriz sanırım bu sahneden. Zira Tolga’nın Leyla’ya “İlaç gerekirse senden isterim” demesi rencide ediciydi. Tabi Tolga’nın bu noktaya nasıl geldiği de önemli. Normal olmayan bir ailenin içinde yaşamanın etkisiyle yılların birikimi sonucu saygıyı yitirmiş olabilir eşine karşı. Ve merak ettiğim soru: Leyla zaten anne baskısından dolayı sorunlu muydu yoksa Tolga mı onu bu hale getirdi?

Hülya’nın kendisine yönelttiği soru karşısında bir anlık bozulmuş gibi dursa da Devin’in açık sözlülükle ailesinden bahsetmesi Aslan’a misilleme niteliğindeydi.  Ne de olsa Aslan ailesi konusunda Devin’e dürüst davranmamıştı ama Devin ailesi hakkında ne varsa bir çırpıda saydı. Babasının sevgisizliğinden ve yeni ailesinden tut, anne ve kız kardeşinin hastalığına kadar… Duydukları karşısında neye uğradığını şaşıran Hülya’nın tepkisine bayıldım ve çok güldüm. “Geçmiş olsun” diyebildi sadece.

Hülya’nın Devin’i kurucusu olduğu SEVDEM derneğinin davetine götürme teklifine Aslan’ın müdahale etmesine verdiği tepkide haklıydı Devin. Soru Devin’e sorulmuştu cevap vermek de ona düşerdi. Aslan’ın niyeti kötü değildi, annesinin amacının iyi olmadığını biliyordu, kendince Devin’i korumak istedi ama şu da bir gerçek ki hayatının ipini bir kere başkasının eline verirsen, senin adına konuşma ve karar vermesine izin verirsen, kendi hayatına hükmetme şansın kalmaz. Bağımsız bir birey olmaktan çıkarsın. Devin sofrada o tepkiyi vermemiş olsa, arabada Aslan açıklama yapma gereği bile duymazdı büyük ihtimalle.

 

Aslan: Annem arada böyle can sıkıcı bir tip olabiliyor.

Devin: Annen can sıkıcı biriyse neden benimle tanıştırıyorsun Aslan? Ben söyleyeyim sana, gövde gösterisi için. Aranızdaki bir kavga sonucu oraya çağrıldığıma yemin edebilirim ama ispatlayamam.

 

Devin, mesleği gereği Aslan ve ailesini- özellikle de anne oğul ilişkisini- klinik vaka gibi inceliyor. Tespitlerinde de genel olarak yanılmıyor şimdilik. Annesinin doğum tarihini sorduğunda aldığı yanıt üzerine kendi kendine “bir kere de yanılt ya” diye tepki vermesi de bu nedenleydi. Tabi burada astrolojiye ilgi duyduğunu, Hülya’ya burç kişilik analizi yaptığını da düşünebiliriz.

 

 

Dernekte Devin ve Hülya arasında geçen diyalog, bölümdeki favori sahnelerimden biriydi. Hülya’nın takındığı sözde samimi ve iyi niyetli tavırla, onu koruma adı altında Devin’i Aslan’a karşı doldurma çabası, Devin’de karşılık bulmadı. Aksine karşı atağa geçti. Danışanlarından yola çıkarak yaptığı hastalıklı anne- oğul ilişkileri analiziyle Hülya’yı nasıl bir anne olduğuyla yüzleştirdi bir bakıma. Oğullarını “Aslan’ım,  Kaplan’ım, Paşa’m” gibi lakaplarla sözde seven aslında yüceltip pohpohlayan, her yaptığını mazur gören, kendilerini dünyanın merkezi gibi gören, kadına şiddeti, kadın cinayetlerini kendine hak sanan erkekleri yetiştiren annelere vurgu yaparak ülkemizin kanayan yaralarından birine de parmak basmış oldu. Peki Hülya kendine buradan bir ders çıkardı mı? Tabi ki hayır. Aksine Devin’i terbiyesiz ilan etti.

Dernek’te röportaj yapılırken gelen soruyu Hülya’nın sorduğundan emindim, yanılmadım.

Devin’in Aslan’la bir geleceklerinin olamayacağıyla yüzleştiği ansa aile terapistine gelen çiftin sözleriyle oldu. Annesine inat evlenme teklifinde bulunan adamla, o teklifi, babasından görmediği sevgi yüzünden yüreğinde açılan boşluğu doldurma ihtiyacından kabul eden kadının hikayesiyle, sadece Devin değil biz izleyiciler de Aslan ve Devin’in gelecekteki hallerini gördük. Bunun üzerine Aslan’dan ayrılmaya karar veren Devin’i büyük bir sürpriz bekliyordu hatta ters köşe de diyebiliriz. Sırf ayrılık konuşmasını yapamasın diye Devin’i yatıyla alan, rüzgârı, motorun sesini bahane edip söylediklerini duymazlıktan gelen, onu Atilla’nın davetine götüren Aslan’ın,  geçirdikleri güzel gün ve gecenin ardından ayrılık kararını açıklamasına başka ne denir ki!

 

 

Aslan: Ben hayatta olduğum müddetçe babamın belgeselini çekmeye ne kimsenin gücü ne cesareti ne de ömrü yeter.

Atilla: Kendi evimde şu anda açık açık tehdit ediliyorum sanırım.

Aslan: Tehdit falan yok. Sığ adam mıyım ben? Ben bilimsel bir şeyden bahsediyorum. Geçen sizin gazete de yayınlanmadı mı? Yapılan bir araştırmaya göre her yüz kişiden yüzü de ölüyormuş. Onu diyorum ben.

 

Atilla karakteriyle Ushan Çakır dahil oldu diziye bu hafta. Atilla demişken davette Yusuf Soykan’ın belgeselini çekme teklifi Aslan tarafından reddedilince üstelik bilimsel bir açıklamayla tatlı tatlı tehdit edilince aynı teklifi İbrahim Soykan’a yapması da İbrahim’in kabul etmesi de şaşırtmadı beni. Bu belgesel davası sayesinde haftaya dizide biraz aksiyon görürüz belki.

 

 

Devin’in oluşturduğu savunma bağırma üzerine. Yapılan bir şey, hoşuna gitmeyen bir söz duyduğu anda otomatikman bağırmaya başlıyor. En büyük tepkiyi de onu koruma iması yapıldığında veriyor. Korumaya ihtiyacı olan yaşta terkedilmiş olmaya inat, ailenin sorumluluğunu almak zorunda kalmanın da etkisiyle, kendi ayakları üzerinde duran ve kararlarını verirken kimseye bağımlı olmayan, hayatını kafasına göre yaşayan güçlü bir kadın olmak için öyle bir savaş vermiş ki aksi ima edilirse şiddetle karşı çıkıyor. Onun tam tersine Aslan da o kadar baskıcı ve göstere göstere yapılan bir sevgiye maruz kalmış ve hayatına müdahale edilerek büyütülmüş ki, karşıdaki kadına sevdiğini somut yollarla ispatlama, onun iyiliğini düşünme adı altında onu kontrol etme çabası içinde hep.

 

 

Devin: Bende büyük hatalar yapma isteği uyandırıyorsun.

Aslan: Yapalım. Nasılsa en büyük hataları birlikte yapacağız.

Devin: En büyüğü ne olacak? Aslan: En büyüğü benim sana evlenme teklifi ediyor olmam olacak. Senin de bana “evet” diyor olman olacak.

Devin: Bu benim bile yapmayacağım bir hata.

 

Devin belki de içten içe babasına benzettiği biriyle yapamayacağını düşündüğü ya da hata yapmak benim kontrolümde, sen istiyorsun diye yapmam mesajı vermek için Aslan’ın o istedi diye yaptığı teklife “hayır” dedi. Böylece hayır diyebileceğini kanıtlamış oldu kendince.

Ertesi gün Aslan ondan ayrılma kararını açıklarken, ona günübirlik ilişki yaşayamayacak kadar değer verdiğini, onu önemsediğini söyledi Devin’e. Acaba tek sebep bu muydu yoksa kontrol edilemeyecek kadar asi, deli olmasını mı kendine yediremedi Aslan ya da kontrol edemezsem koruyamam düşüncesi mi taşıyor? Babasının ölümü için ağabeyini suçlar gibi görünse de aslında babamı koruyabilsem ölmezdi, koruyamazsam Devin’i de kaybederim korkusu yaşıyor olabilir mi?

Bölüm fotoğraflarındaki mezarlık sahnelerini ilk gördüğümde Yusuf Soykan’ın ölüm yıldönümü için toplanacaklar sanmıştım. Meğerse Atilla’nın amcasının cenazesiymiş.  İbrahim Soykan geçen hafta yerle bir olmuş binasının yanında Atilla’yı sormuştu. Bu sahnenin üzerine amcasının ölümünde İbrahim’in parmağı var mı diye düşünmedim değil. Tabi hastalık sonucu eceliyle de ölmüş olabilir bilemeyeceğim. Bu konuda bilgi verilmedi.

 

 

Aslan ve Cihan’ı, Atilla’nın amcasının cenazesi sonrasında Yusuf Soykan’ın mezarı başında yan yana gördük. Aralarındaki diyalog ağabey kardeş ilişkisi hakkında fazla bir bilgi veremedi bana. Nejat İşler ve Kıvanç Tatlıtuğ’u aynı sahnede izlemek keyif verici olsa da anne oğul sahnesinde aldığım duyguyu ağabey kardeş sahnesinde alamadım. İki karakteri de yakından tanıdıkça belki söylenen sözler kafamda oturur anlamlanır. Bende ilk uyanan his, Aslan’ın sözlerinde hem sitem hem suçlama, Cihan’ın sözlerinde ise yaptığı iyiliği haber verirken, aynı zamanda kardeşine karşı küçümseme olduğuydu. 30 yıl ailesinin yükünü sırtlanmış biri olarak Aslan’ın 5 yılda bıkkınlık noktasına gelmesini şımarıklık olarak gördüğünü düşündürdü kendisi böyle ifade kullanmasa da.

Cihan’la ilgili en ilgi çekici bilgi Aslan’ın birlikte olduğu her kadına karşı bir tür takıntı oluşturduğu oldu. Aslan’ın deyimiyle “onun hayatına giren her kadından sevgi dilenen bir ağabey” Cihan. Ama neden? Aysel’e yardım etmeyle başlayıp öpüşmeyle biten sürecin amacı, onu sorun çıkarmasın diye kontrol altında tutmak değil orası kesin. Psikolojide karşılığı olan bir hastalık mı bu acaba? Yoksa annesi tarafından sevilmeyen bir adam olarak kardeşinin sevmediği kadınları kendine yakın mı hissediyor. Onun veremediği sevgiyi verirse, karşılığında sevgi görürüm düşüncesi mi taşıyor? Haftaya Devin ona terapi uyguladığında bu sorunun cevabını alırız belki.

Devin ve Yağmur’un baba özlemiyle, Cihan’ın anne özlemini vurguladığı sahneler karakterlerin yaralarının derinliğini gözler önüne serdi. Gerek Cihan- Hülya, gerek Devin ve Yağmur, gerekse Devin ve babasının diyalogları etkileyiciydi.

 

 

Sanırım üç karakterden en çok Yağmur için üzüldüm bu hafta. Babasının,  doğum gününü kutladığı, isterse görüşebileceklerini, özür dilemek istediğini yazdığı mesajı gördüğü halde cevap vermediğini söylerken sesindeki burukluk, üzüntü, ablasından, davet edildiğinden emin olduğu doğum günü yemeğinde babasına selam söylemesini isterken ki kırgınlık çok gerçekçiydi. Baba özlemi çeken küçük kız çocuğunu gözlerinde görebildim.

Senaristlerimiz karakteri kurgularken Boardline( Sınırda)Kişilik Bozukluğuyla ilgili araştırma yapmışlar belli. Yağmur’un bağımlı olması, intihar meyli, başını hep belaya sokması hastalıkla birebir örtüşüyor. Hastalığın genetikle ilgili olabileceği erken yaşta ihmal taciz terk edilme gibi travmaların hastalığın  gelişiminde rol oynayabileceği düşünülüyor ki Yağmur’un hastalığın neredeyse tüm belirtilerini yoğun şekilde göstermesinde hem baba hem annenin etkisi var. Yani babasının onu suçlamak yerine ben nerede yanlış yaptım da kızım bu duruma geldi diye düşünüp hatayı biraz da kendinde araması gerekiyor.

 

 

Cihan’ın annesine ihtiyaç duyduğunu ve yalnızlığını dile getirdiği, onun sevgisinin de nefretinin de kabulü olduğunu yeter ki yok saymamasını istediği anlarda Hülya’ya çok kızdım. Cihan sanki küçüklüğünden beri istenmeyen çocuk olduğu duygusuyla yetişmiş gibi hissediyorum. Babasının ölümü de onu aileden dışlamak için bahane olmuş sanki.  Babası intihar ettiğinden beri uyuyamadığını, uyursa sevdiği birini daha kaybederim korkusu yaşadığını söyledi Cihan. Yusuf intihar ettiğinde, o uyuyordu diye algıladım bu cümleyi. Uyanık olsam babamı kurtarabilirdim belki diye mi düşünüyor acaba Cihan?

 

 

Devin’le babasının doğum günü yemeğindeki yüzleşmesi üç karakter içinde en sert olanıydı. Devin’in evin bahçesinde geldiğindeki kararsızlığı, yabancı bir yere gelmiş gibi tedirginliği, babasının onun gelişinden mutlu olmadığını kapı eşiğinde eşiyle yaptığı tartışmadan anlaması, babasıyla tokalaşarak doğum günü kutlayabilmesi üzdü. Tartışma annesinin oturduğu evi almak istemeleriyle başladı. Devin içini döktükçe ben rahatladım. Devin sözleriyle içindeki 12 yaşındaki terkedilmiş kız çocuğunun intikamını aldı babasından. Özellikle de madem ilk çocuktan sonra işler kötü gitti ebeveyn olmayı başaramadınız bari ikinci çocuğu yapmasaydınız dediği yeri çok haklı buldum. Bile bile bir çocuğun daha günahına girme hakkını kimse kendinde görmemeli. Devin, yeni ailesinin adamın içinde sakladığı öfkeyi görmesine vesile oldu bu konuşmayla.

Bazı insanlar anne baba olmamalı diye boşa demiyorlar. Devin’in babasıyla Aslan’ın annesi bu kategoriye giriyor kesinlikle. Biri çocuklarını babalarının mutluluğunu kıskanmakla, mutsuz doğup mutsuz yaşamakla suçlar, diğeri küçük oğlunun ilişkisini bozmak için büyük oğlunun zaafını kullanıp onu kıza yönlendirir. Biri müptezel dediği hasta kızının tedavi parasını karşılamayı babalık sanır, diğeri çocuklarına kendi istediği hayatı yaşamaları için dayatma yapmayı annelik.

Devin’in annesi rolünde İpek Tenolcay’a merhaba dedik bu hafta. Hoş gelmiş.

Hülya Devin’in ailesini kendilerine layık görmedi, hepsini hastalıklı olduğu için küçümsedi de kendisinin hangi çocuğu normal acaba? Evin içinde bir tek Ceylan’ı sindirememiş. Kız asi, dik başlı ve anneye tepkili. Annesi partiye gitmesine izin vermedi, arkadaşlarını evine çağırmasını söyledi diye partinin formatını değiştirdiğini düşünüyorum. Partiyi dağıtmak için tüfekle pencereden ateş etmek nedir Allah aşkına. Başkalarının hastalığına laf edeceğine önce kendisi gidip tedavi olmalı.

Silah patlayınca Leyla’nın korkuyla uyanması Zeynep’i sakinleştirip ardından Kaya’nın iyi olup olmadığını kontrol etmesi, hâlâ babasının ölümünün etkisinde olduğunu düşündürttü bana tabi geçmişte silahla alakalı başka bir olay yaşanmadıysa.

 

Zeynep kardeşine vurdu diye Leyla’nın kızması üzerine kızın: O da konuşsun artık diye tepki vermesi üzerine Kaya’nın konuşamadığını öğrendik bu bölüm. Acaba sebebi ne? Doğuştan gelen bir rahatsızlığı mı var yoksa sonradan mı sustu? Leyla hamileyken ilaç alıyor muydu yoksa Kaya’nın durumundan sonra mı başladı? Leyla belki de bu durumundan dolayı çocuğa bebek muamelesi yapıyor hâlâ. Zeynep de muhtemelen annesinin kardeşine olan ilgisini kıskanıyor.

 

 

Seher Soykan’ın sofrada Devin’le konuşması duygulandırdı beni. Depresyonun( eski adıyla gönül yorgunluğunun) ilacı olup olmadığını sorması, oğlunun da gönlünün yorgun olduğunu söyleyip derdinin devasını sorması… Sadece Devin’i değil sofradaki herkesi etkiledi bu sözleri.

 

Seher: Kızı üzme. Bu kız yaralı. Gözlerinde gam var. Ben anlarım. Git elini tut, bir daha da bırakma.

 

Seher’in Aslan’a Devin’i sormasını sevdim. Aslan kıza davranışından dolayı zaten pişmandı, babaannesinin Devin’le ilgili analizi üzerine Devin’in baba evindeki yemeğe katıldı. Baba kız kavgasına bire bir şahit olunca Devin’in yarasının ne kadar derin olduğunu daha iyi anladı ve ona olan aşkını tane tane babaya anlattı. Devin Aslan’ın sözleri üzerine aşkından emin oldu muhtemelen ki peşinden koştuğu arabasının kırmızı ışıkta durması üzerine Aslan’ı aşağıya çağırıp ona onun sözleriyle evlenme teklif etti. Bölüm ikili bakışırken sona erdi.

 

Bölüm sonrasında verilen fragmana göre Devin Aslan’ın içindeki ikinci adamla tanışacak gibi duruyor. Olay nasıl gelişecek ve Devin nasıl tepki verecek merak ediyorum. Devin’le konuşan adam meslektaşı mı acaba? Cihan Devin’den terapi için randevu alırken ismini Sadık olarak vermiş. Bakalım Devin onu görüp Cihan olduğunu anlayınca ne tepki verecek? Aralarında geçecek diyalogları merakla bekliyorum.

İlk iki bölümde genel olarak Devin’in ailesini tanıdık. Üçüncü bölümden itibaren Aslan’a ağırlık verileceğini düşünüyorum. Bu bölüm Cihan’la birlikte Leyla’yı da tanımaya başlasak ne güzel olur. Bir de ailenin halası olduğunu öğrendik. O da ileride diziye dahil olur mu acaba?

Yeni bölüm yorumlarında görüşmek dileğiyle… Keyifli okumalar.

 

Göz atmanızı öneririz: Aile Bölüm Yorumları

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap