Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Deha tempolu bir girişle başlayan, keyifle izlediğim bir bölümle ekranlara geldi bu hafta. Geçen hafta Çağlar’ın ölmesiyle biten sahnenin perde arkasını izledik açılışta bir nevi. Bölümün ilk sürprizini burada yaşadım. Çağlar’ı arayan kesin Cesur’dur demiştim Hakim çıktı. Adamın donörü öldürmekle tehdit edip ardından “Oğlunun yaşamasını istiyorsan hiçbir şey söylemeden direkt kafana sık” talimatını yerine getirişini izledik Çağlar’ın. Bir hafta boyunca adamın ölümüyle ilgili Devran mı vurdu, Cesur mu teorileri dönmüştü. Kurşunun yandan girdiği, bu nedenle vuranın başkası olduğu konuşmaları yapılmıştı. Gördük ki Çağlar kendisini vurmuş Devran’a kendini öldürtemeyince. Oğlu hayatta kalsın diye kendini feda ederken, susarak Boran’ın cinayetinin aydınlanma ihtimalinin bir kez daha engellenmesine sebep oldu. Hakim’e Çağlar’ın yerini haber veren de Cesur çıkmadı. Hakim’in adamları zaten takipteydi Çağlar’ı, malum geçen hafta infaz emrini vermişti Hakim, bunun üzerine de Çağlar Devran’la konuşma kararı almıştı.
Çağlar’ın intiharı üzerine, hastaneden kaçarken karşısına çıkan her güvenlik kamerasının bozuk olmasının şans olmadığı, üstüne oyun oynandığı gerçeğiyle yüzleşen Devran, en sonunda bir de ölüm tehlikesi atlatınca, karşısında büyük bir güç olduğunu, onunla tek başına baş edemeyeceğini kabullendi ve arkasına destek bulmak için harekete geçti. Hastanede illegal ameliyatlar yapıldığı için kameraların çalışmaması bana tuhaf gelmemişti. Meğerse özellikle Hakim’in emriyle adamı tarafından bozulmuş kameralar.
Sadece Devran değil Cesur açısından da önemli kırılma noktalarının olduğu bir haftaydı. Cesur’un ilk kez biri için gerçek anlamda korktuğuna, endişelendiğine şahit olduk. Devran’ın Hakim’in adamının peşine takıldığını gören Cesur, Devran’ı kurtarmak için canını tehlikeye attı, tıpkı eleştirdiği “iyi” insanların yaptığı gibi, gözünü kırpmadan kendini feda etmeye kalktı desek yalan olmaz. Devran’ın ölmesinden korkması onu önemsemeye başlamasından mı yoksa Boran konusunda içten içe duyduğu vicdan azabı yüzünden bir masum daha canından olmasın mı istedi?
Hakim’in acımasız yüzüyle bir kez daha karşı karşıya gelen, adamın her adımının planlı olduğunu, pisliğin üzerine bulaşmaması için her önlemi aldığını ve Hakim’le yaptığı ortaklıkta iplerin kendi elinde olmadığını anlayan Cesur belki de ilk kez kendisini sorgulamaya başladı. Bu noktada Devran hakkında da kafası karıştı Cesur’un. Devran’ın amacına ulaşmak için neler yapabileceğini, ne kadar ileri gidebileceğini, elini kirletip kirletmeyeceğini kestiremiyor Cesur. Belki de onu kurtardığı anda boğazına yapışmasından, gözlerinde gördüğü öfkeden, bu işin içinde olduğundan emin olduğunu söylemesinden dolayıdır tereddüdü.
Çağlar’ın karısını ziyarete giden Cesur’un ona olaylarla ilgili sorular sorması, Devran ona gelirse kadının konuşmayacağına ikna olması, biri için kendini feda etmenin nasıl bir şey olduğunu sorması, kadının “sen hiç sevmedin/sevilmedin mi?” sorusuna cevap verememesi, ardından sevilmeyi hak edecek biri olmadığını eklemesi üzdü. Böyle düşünmesi hem çocukluğundan beri yaşadığı hayatla ilgili hem de günümüzde yaptığı kötülüklerden dolayı bence.
Bu arada başta mesafeli bir ilişkileri olduğunu düşünsem de iki haftadır İmre Cesur kardeşliği hoşuma gidiyor. Samimi bir ilişkileri olduğunu hissediyorum. Geçen hafta şakalaşmaları, bu hafta Devran’la alakalı yaptıkları konuşma, İmre’nin Cesur’un halinden ters bir şeyler olduğunu anlaması, Cesur’un Devran konusunda İmre’ye “Kendine çok güvenme” uyarısı. Geçen hafta da dediğim gibi İmre Devran’ı kendine aşık etmek istersen kendi aşık oldu. Devran ismi bile ayarlarını bozuyor. Devran için iyi biri demesine Cesur’un tepkisi “Ablamın ilk kez bir erkeği övdüğünü mü duyuyorum?” oldu. İmre inkâr etse de bakışları, Devran’ın onun yarasına baktığı anı hatırlaması çok şey anlatıyor.
İmre Cesur ilişkisindeki samimiyeti bir de Yaman Devran’da buluyorum. Bu bölüm Yaman içine gizli zula yaptığı araç ve araç sahipleriyle yakalanıp nezarete atıldıktan sonra izlediğimiz sahne bunlardan biriydi. Öncesinde İskender’in, memura rüşvet vererek çıkmasını sağladığını öğrenen Yaman, nezarete götürülmeyi talep etmişti, babasına saldırmaya kalkmış ve polisler tarafından Devran ve İskender’le birlikte tekrar gözaltına alınmıştı. Orada konuşurlarken İskender’in azarlaması üzerine ikilinin çocukluk anıları canlandı. O anılardan bahsettikleri sahne çok doğaldı. İskender gerçekten uyuyor muydu yoksa onları dinledi mi merak etmedim değil.
Geçen haftaki İmre Ceylan Esme sahnesinin benzeri bu hafta biraz yumuşatılarak verildi. Okumanın önemli olmadığı, parayla diploma alınabilir muhabbeti hoşuma gitmemişti. İmre yine Ceylan’a gitti ama bu sefer Esme’nin konuyu saptırdığını, okumanın tabi ki önemli olduğunu, onun bahsettiği şeyin istediği alanda okuma imkanını tepmemesi, kafasını sevmediği konularla doldurmaması, İskender’in onları terk etmenin bedeli olarak, onun eğitimini karşılamasına izin vermesini söyledi. Ceylan’ın aklı zaten karışmıştı, İmre’den dinledikleri de cazip geldi ve sonunda İmre’ye gitti.
Devran’ın ailesinde bir sınavı da Ferman veriyordu. İskender’in tüm baskı ve telkinlerine rağmen onun iş teklifini kabul etmiyordu ki bu noktada İskender oğlunun zaaflarına oynamaya başladı. Zaten Ferman’ın Devran’a karşı bir kıskançlığı vardı ilk bölümlerde hissedilen, İskender’in “Parası olan saygı görür, parası olmayanı annesi bile sevmez” sözleri aklının köşesinde yer eden Ferman, Gülce’nin yeniden gündelikçiliğe başladığını öğrendikten sonra annesine tepki gösterdi. Annesinin “Senden izin mi alacağım?” demesi üzerine İskender’in sözlerine hak verip insan yerine konmadığı siteminde bulundu annesine. Üzerine Gülce arkadaşının yanında çalışma kararını tek başına alınca, Devran da onu destekleyince, babasını arayıp işi kabul ettiğini söyledi. Evin büyüğüyken küçük kardeşin evde sözünün geçmesi dokundu belli ki ona. Devran’ın değer görmesini de kazandığı 1 milyon dolara bağlıyor herhalde. Tabi bir de hoşlandığı kızın İskender’in oğlu olduğunu anladığından beri ona gösterdiği ilgi de aklını karıştırıyor, kız kendini seviyor sanıyor safım.
Devran bir yandan Karga’ya karşı planını adım adım uygularken, diğer yandan hem Esme’nin üniversiteye devam edebilmesi için üstüne düşeni yapmaya, hem de İmre meselesinden dolayı kızın gönlünü almak için çalışıyordu. Gerek dükkandaki sahne gerek okuldaki ayrı ayrı güzel sahnelerdi.
Dükkana gelen Devran’ın bu sefer işi dalgaya vurmak yerine duygularından bahsetmesi, Esme’nin onun için ne kadar önemli olduğunu vurgulaması ne yaparsa yapsın Esme’nin onun için yaptıklarıyla yarışmayacağını yine de onun için bir şeyler yapması için izin vermesini, ertesi gün öğlen saatlerinde üniversitede onu beklemesini istedi. Bu sahnede Devran’ın “Çukur” dizisine çaktığı selamı aldık kabul ettik.
Esme sayesinde İmre- Ceylan konusunu, İskender’in Ferman’ın peşinden ayrılmadığını ve annesinin yeniden evlere temizliğe gitmeye başladığını öğrendi Devran. Tam da bu noktada Devran’ın Esme’ye “Sen benim görmediklerimi gören, aklımın yetmediğini bilensin” demesi daha bir anlamlı oldu.
Cesur da Esme konusunda İmre’nin yolundan mı yürüyor yoksa bana mı öyle geliyor? Her fırsatta Esme’nin karşısına çıkması, Devran ve İmre konusunda imalarda bulunması, kıza yardım teklifi, Devran istediğiyle görüşürken onun da kendisiyle konuşabileceğini söyleyip telefonunu vermesindeki amaç masumane bir yardım değil orası kesin. Esme’nin Cesur’a karşı net duruşu Devran’a örnek olmalı. Aynı duruşu İmre’ye karşı Devran’dan bekliyorum. Esme’nin her şartta Devran’ı savunması, ondan başka kimsenin yardımını kabul etmemesi onu sevdiğinin ve ona güvendiğinin kanıtı.
Üniversite sahnesinde Devran’ın geç de olsa gelmiş olması Esme için önemliydi. Onun hakkında yanılmak, hayal kırıklığına uğramak istemiyordu. Dahası Cesur’un haklı çıkmasını istemiyordu da bence.
“Kadınlarımız ilim ve fen sahibi olacaklar ve erkeklerin geçtiği öğretim basamaklarından geçeceklerdir. Kadınlar toplum yaşamında erkeklerle birlikte yürüyerek birbirinin yardımcısı ve destekçisi olacaktır.”
Devran’ın üniversite sahnesinde 10 Kasım sebebiyle Mustafa Kemal Atatürk’ü, kendi sözleriyle anması, bu yolla da Esme’nin yanında olacağını göstermesi bölümün sevdiğim sahnelerinden biriydi. Esme Devran sarılması, Devran’ın öylece kalmak istemesi hoşuma gitti.
Bu hafta Devran ilk defa İskender ve İmre’nin yanında Esme’den “Benim Hanım” diye bahsetti. Esme kim diye sorduğunda hep sessiz kalıyordu İskender’e karşı. Bunu ona karşı zaafını göstermek istememesine yormuştum hep. Esme’nin kendi için ne anlam ifade ettiğini açıkça söylemesi iyi oldu.
Devran’ın Timuçin yardımıyla İmre’nin telefonuna ulaşması, oradan kapalı çarşı çetesiyle ilgili ele geçirdiği bilgileri Kadir’e teslim etmesi, İskender ve İmre’yle Karga’nın evine vardığında, Kadir’in harekete geçip bilgileri polise teslim etmesi, baskın haberinin Hakim ve Karga’ya ulaşması üzerine Devran onları kurtaracak çözümü sundu. İmre bunu Devran’ın paraya hayır diyememesine yordu. Ona göre bir mafya adamını polisten kurtarmasının tek sebebi para olabilirdi. Bu durum İskender’in işine gelmedi tabi. Onun amacı Devran’ı saf dışı bırakıp Ferman’ı oyuna dahil etmekti.
Karga, Hakim’in tereddütlerine ve karşı çıkmasına rağmen, polis soruşturmasına maruz kalmamak için Devran’ın teklifini kabul etti. Devran sayesinde, polis elde ettiği kayıtları izleyemeden kayıtlar silindi. Üstüne Devran kendi yaptığı güvenlikli şifreleme yazılımı Karga’nın bilgisayarına yüklemeyi teklif etti. Karga’nın kabul etmesi üzerine Devran harekete geçti. Artık Karga’nın ve iş yaptığı herkesin görüşmeleri gizliydi kendileri dışında kimsenin bu görüşmelere ulaşması mümkün değildi. Karga Devran’a bu hizmetinin karşılığını vermek istediğinde Devran ondan kardeşinin katilini bulmasını istedi. Boran’ın cebinden çıkan parayı Karga’ya teslim etti. İskender’in bu olaylarla bağlantısı olduğunu ekledi. Karga bundan böyle arkasında olduğunu, kardeşinin katilini bulmak için elinden gelen her şeyi yapacağının güvencesini verdi. Bir yandan da zafer kazanmış edayla “ Doğru yolu bulduğuna sevindim. Bize yüksekten bakarken simdi yardımınızı istiyorsun” demekten de geri durmadı. Devran da bu dünyada kuralın gücü gücüne yetene olduğunu anladığını söyledi.
Devran Barış Manço’nun “Eğri Doğru” şarkısı eşliğinde Devran’ın Sofi’nin kahvesine geldi. Eş zamanlı olarak, Ceylan’ın İmre’ye geldiğini, Yaman’ın patronuyla gittiğini ve Ferman’ın Boran’ın geçtiği yoldan geçtiğini, babasının onu aynı mekanlara götürdüğünü, onunla aynı kebapçıda fotoğraf çektirdiğini izledik. Bölüm başında Devran Sofi’nin yardımını isterken eğri büğrü ama doğru bir yolda ilerleyeceğinin sözünü vermişti, şimdi sözünü tutuyordu. Karga’nın bilgisayarına yüklediği yazılım sayesinde adamın kirli işlerini yürüttüğü herkes ve tüm iletişim ağı ellerindeydi artık. Zamanı gelince tüm bu deliller polise ulaşacaktı ama önce Boran’ın katilini öğrenecekti Devran. Bu sahneyle bölüm sona erdi.
Fragmana bakarsak Devran için işler zorlaşmaya başlıyor. Yanıltma yoksa eğer Devran Ferman ve İskender’in birlikte çalışmaya başladığını öğreniyor gibi. Cesur’un Esme’nin etrafında, İskender’in ve İmre’nin kardeşlerinin etrafında dolaşması karşısında Devran sonunda patlıyor gibi. İskender ailesini paramparça etmeden onu durdurması gerektiğini söylüyor Devran. İmre de damarına basmaktan geri durmuyor tabi.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle… Keyifli Okumalar.
Göz atmanızı öneririz: Deha Bölüm Yorumları