Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Deha’da 9.hafta geride kaldı. Geçen haftayı Devran’ın, Karga’nın bilgisayarına kurduğu program sayesinde, onun tüm gizli görüşmelerini ve kirli işler ağını ele geçirmesiyle kapatmıştık. Devran kardeşinin katillerini bulduktan sonra bu bilgilerle onları adalet önüne çıkaracağını söylemişti.
Bu hafta bölümün aynı yerden başlamasını, Devran’ın sonraki hamlesinin ne olacağını beklerken, alakasız bir yerden başladı, İskender’i yanında Ferman’la, kuracağı yeni işin hazırlıklarıyla uğraşırken bulduk ilk sahnede.
Kulaklarım yanlış duymadı, Ferman İskender’e “sana güvendim” dedi değil mi? İçinde az da olsa kuşku var yine de ama İskender onu temiz bir iş yaptığına inandırmayı başardı. Geçen hafta Boran’ın geçtiği yollardan geçiyordu, bu hafta ise 6 yaşındayken Devran’ın geçtiği yollardan geçti Ferman. Babasının gözdesi olmak, onun ışıklı, parıltılı hayatının bir parçası olmak. Bazen düşünüyorum da Ferman içten içe hep Devran’ın yerinde olmak mı istemişti acaba? Babasının en değerlisi olamadığı için mi Devran’a karşı zaman zaman sert tepkiler veriyor, onu kıskanıyordu. Peki, ama Devran’ın babası gittikten sonraki durumuna tanıklık etmişken, ona verdiği zararı görmüşken, aynı şeyleri yaşama ihtimali hiç aklına gelmiyor mu? Şimdi olmak istediği yerde ama umarım bu işin sonunda Devran ve Boran kadar büyük hasar almaz. Hoşlandığı kız kendisine ilgi gösterdikçe- bu arada kızı hiç sevmediğimi eklemek istiyorum-İskender’in oğlu olmanın nimetlerini görmeye başladıkça, babasına daha çok çekiliyor. O nedenle belki de İskender’in gerçek yüzüyle tanışması için bu hasarı alması daha doğrudur. Çünkü Devran ne derse desin, ne kadar anlatmaya çalışırsa çalışsın, ağabeyleri de kız kardeşi de yaşamadan anlayamayacaklar onu, bu bölüm daha iyi anladım. Devran çocuktu, Boran gençliğe yeni adım atmışken. Ferman ise gözlemleyebilecek, sorgulayabilecek yaşta. O yüzden “Kendi düşen ağlamaz.” deyip geçelim.
İskender tam bir laf cambazı. Sadece Ferman’ı değil, Karga’yı da ikna etmeyi başardı. Hakim bu durumdan rahatsız çünkü İskender’in nasıl bir dolandırıcı olduğunun en yakın şahidi. Bir de şimdi kardeşinin Boran’ın katillerini bulma sözü verdiğini öğrenince Devran’a, huzursuzluğu iyice arttı. Bu noktada Karga da olsan herkese güvenmeyeceksin bunu öğrenmiş olduk. Araştırmayı yapan adam Çağlar’ı da müptezel’i de gayet iyi tanırken, Hakim’den alacağı paraya karşılık Karga’ya yanlış bilgi verdi. Eninde sonunda Karga bu işin peşine bizzat kendisi düştüğünde ancak gerçeklere ulaşacak gibi duruyor.
Hakim İskender’in pençesine yeniden düşmenin acısını Cesur’dan çıkardı. Cesur, bu işin arkasından bir pislik çıkarsa Hakim’in neler yapabileceğinin farkında. O nedenle İskender’in rahatlığının aksine o oldukça temkinli ve tedirgin. Aysel’i de uyardı bu konuda ama o da işin temizliği konusunda Cesur’a güvence verdi.
Devran pek çok cephede savaştı bu bölüm. Bir yandan Ceylan’ın İmre’yle yakınlaşması, diğer yandan Yaman’ın uyuşturucu işindeki adamların arabasına zula yapması. Son darbe de Ferman’dan geldi malum.
Devran, Ceylan’ın İskender’in evinden çıktığını gördüğü anda tehlikenin farkında varmıştı aslında ama İmre’yle ve Ceylan’la ayrı ayrı konuştuktan sonra durumun vahametini daha net anladı.O andan itibaren de İskender’in ne planlar yaptığını anlamak ve onun engellemek için çalışmalara başladı. Timuçin ve dayılar bir yandan, Sofi ve adamları bir yandan destek oldular ona.
İskender’in son işinden mağdur olanlarla iletişime geçip, onları davacı olmaya ikna etme akıllıca bir adımdı ancak o sırada İskender de boş durmadı çünkü Devran’ın onu engelleyecek bir şeyler yapmaya çalışacağından adı gibi emindi. Müşterileri susturmak için, Karga’dan aldığı paraları onlara iletti. Bu görevi onun için Cesur üstlendi. İskender, zamanında dolandırmaya çalıştığı Hakim’i bir şekilde bu işe girmeye ve para yatırmaya ikna edebilmesiyle Cesur’u kendisine hayran bıraktı. Davacı olacakları gün kimsenin gelmemesi üzerine Devran, lansman günü İskender’in gerçek yüzünü herkese gösterecek bir plan yaptı.
İmre’nin geçmişinden bir kesit öğrendik Devran’la konuştukları sahnede. İskender’i kahraman olarak görme sebebi onu ve annesini, babasının elinden kurtarmasıymış. İskender’in Aysel için öldürdüğü adam İmre’nin babası diye düşünüyordum, galiba haklıyım. Babasının annesine uyguladığı şiddete şahit olmuş, babasından nefret eden bir kız çocuğu olarak İskender’e tutunmuş. İskender de onun duygularını çok güzel kullanmış, ona bakmış, büyütmüş, yurtdışında okutmuş, sevildiğini hissettirmiş, tıpkı Gülce’nin Devran’a “Sevmiştin onu, âşık etmişti seni kendine.”dediği gibi, âşık etmiş kızı kendine. İmre için İskender’in yaptığı, söylediği her şey doğru. İmre için bir suç örgütünün kuryeliğini yapmakta bir yanlış yok, İskender’in yalancı ve dolandırıcı olmasında da. İskender o kadar gözünü boyamış yani. İmre Devran’ın “İşine yaramayacak mala yatırım yapmaz o” sözünün doğruluğunu bir gün anlayacak. Boran çok geç anladı, bakalım İmre için o sert düşüş hangi olayla yaşanacak?
Cesur, İmre gibi körü körüne bağlı değil mesela İskender’e. Belki de onun üstünde istediği gibi hakimiyet kuramadığı için İskender ona karşı daha sert davranıyor, seviyormuş gibi yapmaya bile tenezzül etmiyor Cesur’u. Oysa o da İmre de aşık olduğu kadının çocukları. Cesur bir de kendi kanından. Ama sanki İmre öz evladı da Cesur evlatlık gibi davranıyor ki iki çocuğu da kendi çıkarlarına göre yetiştirmiş aslında. İkisini de kendi işlerinde, çarkını yürütmek için kullanıyorken bu tavrı ilginç.
İmre kendince Devran’ın gözünü açmaya çalıştı bu hafta. Bu ailenin içinde kardeş değil de baba misyonu üstlendiğini, ailenin babası olmadığını fark etmesini sağlamaya çalıştı. Öz babanın yerini kimsenin tutmayacağı konusunda hak verebilirdim eğer İskender Ceylan’a bir kere bile olsa babalık etmiş olsaydı. Doğmasını bile beklemeden çekip gitmiş olan, içinde gram babalık hissi taşımayan adamın yapacağı babalık eksik olsun. Bunu anlayabilirim. Sen ne yaparsan yap onlar kendi yollarını çizecek, kendini boşuna paralama demek istiyor da ailenin geçmişini bilmiyor bunu söylerken. Ailecek herkes bu aile için emek harcamış. Gülce çalışmış Ferman okumuş belki, Ferman çalışmış Devran okumuş. Yaman çalışıyor. Devran da ailesini bir arada tutmak istiyor çok mu? Yine de bir noktaya kadar haklı da olabilir. Ancak Esme için “Sevgilin de yok, çocuğun var.” kabul etmiyorum. Okula kaydolabilmesi için elinden bir şey geliyorsa yapmak babalık etmek değil, sevdiğine destek olmaktır. Ayrıca biri birine analık babalık ediyorsa, bence Esme Devran’a analık ediyor diyebiliriz. Devran Esme’ye “Sen benim görmediğini gören, aklımın ermediğini bilensin” demedi mi? “Senin benim için yaptıklarının yanından ne yapsam geçemem ben” demedi mi? Babasını dolandırma planı yaparken Esme’ye akıl danışmadı mı? Müptezel konusundaki son kararı Esme’ye bırakmadı mı? Bu mu babalık yapmak oluyor? Bu mu Esme’ye çocuğu gibi davranmak oluyor? Bence İmre’nin yaptığı talihsiz bir benzetme oldu. Hele ki kendisi baba parasıyla okumuşken, babasına rağmen eğitimine devam etmeyi seçen, babasından gördüğü şiddete rağmen dimdik ayakta duran, babasını şikayet etmekten korkmayan, babasının eline bakmayıp çalışan Esme’ye çocuk muamelesi yapması çok komik oldu. Devran’ın İmre’nin söylediği onca şeye karşılık susmak yerine gerekli cevabı vermesini beklerdim. Malum ağzı çok iyi laf yapıyor, “Sana benden, ailemden, kardeşlerimden, sevgilimden. Sen kendi ailen bak.” demekten aciz mi?
Bu arada mahalleli de Devran’ı ailenin reisi olarak gördükleri için mi yoksa en iyi iletişimi onunla kurdukları için midir bilinmez, Yaman’ın saptığı yoldan yaptığı işten rahatsız olan adam da Devran’a dert yandı hatta onu bir şeyler yapması konusunda uyardı.Devran Yaman’ın yaptığı işle yüzleşince de kardeşler arası kavga kaçınılmaz oldu. Yaman’ın haklı olduğu bir nokta varsa o da illegali aileyle tanıştıranın Devran olduğuydu. Amacı ne olursa olsun kara parayı akladı mı akladı. Uyuşturucudan kazanılan parayı eve soktu mu soktu. Kullanmadılarsa da o parayı bir kere insanların ne yollardan ne paralar kazandıklarına şahit oldular. Yaman da kendini uyuşturucu işine dahil olmadığı konusunda savunuyor. Satan ben değilim kullanan ben değilim, zula yapıyorsam ne var, para gelsin o yeter kafasında şu anda. Annesinin yeniden çalışmak zorunda kalması zoruna gittiği için girdiği bu yoldan pişmanlık da duymuyor. Devran da bir yandan onu anlıyor bir yandan kızıyor.
Bu arada İmre Devran’ı herkesi kontrol etmekle suçluyor ya, önce dönüp bir İskender’e bakmalı. Herkesi yörüngesine toplamaya kontrol altında tutmaya çalışan aslında İskender. İmre, Cesur hatta Karga ve Hakim yetmiyor gibi bir de Gülce ve çocuklarını kontrol etmeye kalkıyor. Neymiş o ev kendininmiş, Gülce karısıymış, çocuklar onunmuş, Sofi o eve giremezmiş. Oldu canım. Sen yıllardır ortada olma şimdi gel terk ettiğin kadına karım de, çocuklar benim de. Sofi çok güzel söyledi; baba olmak için emek harcamış olmak gerek, korumuş kollamış olmak demek. Gülce’yi kıskanması çok saçma. Buna sinir olsam da, Aysel’in öfke ve kıskançlıktan deliye dönmesinden bir o kadar keyif aldım. Ortada dolanıp Gülce ve Sofi hakkında atıp tutarken iyiydi. Şimdi kocasını o evden uzak tutmak için neler yapacak göreceğiz. Mahallede dolaşıp Gülce’yi huzursuz etmek iyiydi, biraz da kendisi huzursuz olsun.
Bölümün sürprizlerinden biri Sofi Cesur konuşmasıydı. Cesur’un amacı Sofi’yi manipüle etmekti bence ama söyledikleri de doğruydu. Devran’la onun kaderlerini belirleyen şey İskender’in Devran’ı geride bırakırken, Cesur’u yanına almasıydı. Cesur gerçekten de Devran’ın yerinde o olsa, onu yetiştiren Sofi olsa, nasıl bir insan olurdu, nasıl bir hayatı olurdu diye merak ediyor sanırım. Çocukluğundan tek bir kesit biliyoruz şimdilik ama içinde biriktirdiği öfkenin tek sebebi sekiz yaşında kaçırılmış olmaktan fazlası olmalı sanki. İskender’in oğlu diye nefret edilmek zoruna gidiyor belli ki. İnsanların ona önyargılı davranmasını haksızlık olarak görüyor. İnsanlardan kastı da büyük ölçüde Esme. Zaten Devran ve Esme, şimdi de Sofi’den başka mahallede biriyle iletişim kurduğunu görmedik henüz.
Devran, Ceylan’la yaptığı konuşmada karşısında Boran’ı görüyor gibi oldukça ne yapacağını şaşırdı. Kendini Boran’a söylediği sözleri Ceylan’a söylerken bulunca susmayı tercih etti. Sözlerinin, Ceylan’da tepkiye dönüşeceğinden ve onu İskender’e yaklaşmaya iteceğinden korktu belki de. Ve günün sonunda Ceylan İskender’den “babam” diye bahsetti. Bunun üzerine Devran Sofi’den Ceylan’la konuşmasını rica etti. Evlerine kahvaltıya gelen Sofi denedi ama pek de başarılı olduğu söylenemez.
İmre yine Ceylan’ın peşini bırakmadı. Onu okuldan almaya gelirken eli boş değildi. Ceylan önce alamam dese de İmre’nin hediyesini kabul etti. Esme ne yaparsa yapsın, ne kadar araya girmeye çalışırsa çalışsın korkarım Ceylan’a gerçekleri gösteremeyecek, tıpkı Devran gibi.
Esme bir yandan Devran’ı sakinleştirmek için uğraşırken bir yandan Ceylan’ı korumaya çalışıyor. Aynı zamanda da okula devam ediyor. Arada da, Cesur’u ısrarlarına rağmen başından savıyor tabi. Devran bu bölüm Cesur’un Esme’nin etrafında dolandığın ı nihayet fark etti, kıskandı ve tepkisi sert oldu. İmre de duruma müdahil olup Devran’a laf sokmadan duramadı. Devran da aynı şekilde Cesur ve İmre’yi sevgi ve sevilmek nedir bilmemekle itham etti. Herkesin sevgi anlayışı kendine has, herkesin aile ilişkileri farklı, bu konularda birbirlerini eleştirmeleri çok da doğru değil. İki taraf da bunu yaptı karşılıklı olarak. Bir şekilde birbirlerinin canını yakma girişimleri bunlar.
İmre’den her hafta klasikleşen iyilik, vicdan, fedakârlık zayıflıktır, zaaftır nutku bu bölümde de geldi. En sevdiklerinle sınanacaksın, en çok sevdiğinden en büyük ihaneti göreceksin cümleleri de eklendi üstüne. Tabi söz yetmezdi İmre’yi haklı da çıkarmak gerekiyordu o nedenle tüm aile için eve lansman davetiyesi gönderildi. Devran da planını uygulamak için daveti kabul etti.
Bir yandan aile bireyleri, bir yandan İmre, bir yandan İskender ve Cesur üzerine gelirken, düşünmekten, çıkar yol bulmaya çalışmaktan yorulmuşken, Devran’ın ilacı Esme geldi. Onu izledi bir süre ve koşarak sarıldığında Devran huzuru buldu. “Çok iyi geldi şu anda” sözü bunun ispatıydı zaten.
Lansman saati geldiğinde herkes yerini almıştı. Devran hazırlığını tamamlamış, Timuçin ondan gelecek mesajı beklemeye koyulmuştu. İskender ise Devran’a karşı en önemli kozunu oynamak üzereydi. İskender iş ortaklarını sahneye çağırıp teşekkürlerini sunduktan sonra sıra en büyük teşekkürüne gelmişti. Ferman’ın adını söylediğinde Devran ve ailesi büyük bir şaşkınlık yaşarken, İskender ve ailesi zafer kazanmış edasıyla oturuyorlardı. İmre’nin “Sen söyle genç Karan sıra sende…Bu kadar sevip böyle büyük ihanete uğramak nasıl bir his?” sözlerinin ardından Devran elinde telefonla Timuçin’e mesaj yollayıp yollamamak arasında kalmışken fonda İskender’in sesiyle bölüm sona erdi.
Devran’ın yerinde olsam ağabeyime rağmen yolumdan dönmem ve Timuçin’e “Başla” mesajını atardım. Yolun başındayken yaşayacağı hayal kırıklığı pisliğe iyice battıktan sonra yaşayacağından kesinlikle daha az olacaktır. Aynı zamanda İskender de beklemediği bir darbe yemiş olacak. “Ben istediğimi yaparım nasıl olsa Ferman yanımda, Devran avucumun içinde” diye düşünemez o zaman.
Fragman merak uyandırıcı. Devran “Parayla değil sevgiyle dolandırıyorlar” derken ,İskender’in kardeşlerini sahte sevgisine inandırıp yanına çekmesinden bahsediyor olmalı. Devran bu saatten İskender’in son hamlesini karşılıksız bırakmamalı ve pisliklerini ortaya çıkarmak için bütün tuşlara basmalı. İskender artık ciddi ciddi bedel ödemeye başlamalı. Karga da Boran’ın katillerinin peşine kendisi düşmeli ve ifşa olma korkusuyla köşeye sıkışıp açık vermeli.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle… Keyifli okumalar.