Bu bölümde “Bir suçlu arıyorsan O da benim” ortak paydasında birleşen açıklamayı hem İdris hem de Salih yaptı. Herkes suçu üstlenmeye ne meraklıymış… Gerçeklik payı bile olsa…
Finali bir kenara bırakalım, merkezinde Salih olan iki büyük karşılaşma bölüme damgasını vurdu: Salih ve Selim, Salih ve Sadiş…
Sadiş Salih’in -dikkatinizi çekerim Salih’inin diyemiyorum, hayatta olduğunu öğrendi. Vartolu’nun (sözde) ölümü süresince Saadet’in acısına şahit olmak isterdik. Bu bölümde durgunluğu, siyah kıyafetleriyle yasını sadece tahmin edebildik. Ve ardından öğrendik ki Salih’in Sadiş’i ona kırgın… Belli ki o gün, o caminin önünde ‘aile’ bildiklerini ‘İdris Baba’sını ve Çukur’u geride bırakmayı kabul etmiş olarak Salih’in gelmesini boşuna beklediği an onun Salih değil Vartolu olmayı tercih ettiğini kabul etti. Kırgın olması çok doğal değil mi? Oysaki Sırf Salih ölmesin, kan bağı olan bir kişiyi daha öldürmesin diye ona ne güzel bir mutluluk tablosu vaat etmişti. Çok büyük fedakârlık değil mi bu? Ama bu kırgınlığı İdris Koçovalı’nın yüzüne karşı olmasa da Salih hakkında konuşurken ‘oğlum’ diyebildiğini bilse kararını yeniden gözden geçirirdi… Geçirecek de…
“Selim, biz seninle kardeşiz birader”
Selim Vartolu’nun yaşamasına mı Vartolu’nun baba bir kardeşi olmasına mı şaşırdı dersiniz? Yukarıdaki fotoğraf dirilen Vartolu’yu gören Selim’in yüz ifadesi. Diğerine daha az tepki gösterdi sanki…
Selim’in tepkileri bir yana; Çukur’un en akıllısı Selim. Bu net. Beyefendi’ye karşı kurgulanan planın temel taşlarını Selim koymadı mı? Keşke zamanında babası tarafından doğru yönlendirilebilseydi.
Salih’in ilk hedefinin şeytanı ortadan kaldırmak olacağı belli idi. Paylaşımlarına istinaden direk Yamaç’a gider düşüncesindeydim ki yolun sonu aynı bile olsa Selim’in yönlendirmesi aklıma gelmemişti doğrusu. Hatta Selim – Salih iş birliği de ‘hayatta olmaz’ dediğim konulardan biriydi. Vartolu’nun ‘sırrın mezara kadar benimle’ demesi Selim’in içini ne kadar ferahlatmıştır değil mi? Bence Selim’in bakış açısına göre su hala tam berrak değil…
Eksik kalan yüzleşmelerimiz de var. Vartolu Saadettin kimliği hakkındaki gerçekleri öğrenen Koçova kadınları Sultan ve Nedret’le henüz karşılaşmadı. Gelecek bölümde merakla beklediğim açılımlardan biri… Vakit bulursanız Vartolu’nun Ayşe’yi hastanede gördüğü sahnede yengesine doğru gülerek yürümesini izleyebilir misiniz?
Baykal’ın başına gelenlere çok sevinmiştim. Ama böylesine ‘güçlü’ bir adamın kapana kısılması da bir o kadar abes gelmişti. Bu bölümde de kapandan kahraman oğlu Emrah sayesinde kurtuluyor olması da bir o kadar abesti. Kayıp şimdiden 100 milyon TL dedi Nazım, Baykal Bey’imizin can damarları kesilmiş olmuyor mu? Son hamlesi sonunda ‘oğul’ olarak kabul ettiği Nazım ve Emrah’ı gaza getirmekle mi sınırlı? Babası tarafından hor görülmüş bir evladın alacağı bir darbede o ‘yok’ kabul edilirken kardeşinin sevilmesine şahit olmasıdır. Nazım’ı artık kimse tutamaz… Nedir bu çocukların babalarından çektikleri?
Final sahnesiyle tahmin edebiliyoruz ki kahraman Emrah babacığını kurtarmaya gelir ama elbet Baykal için de dejavu¹ zamanı gelecektir.
Diğer esas oğlanımızı unutmak olmaz… Yamaç’ın ellerinde kan gördüğü sahne çok güzel düşünülmüştü. İşte özlenilen Yamaç. Tetiği kendi çekmemiş olsa bile Vartolu yerine geçirdiği adamın ve Hale’nin ölümüne (dolaylı da olsa) sebep olmanın şokunu yaşıyor. Her gün morga teslim ettiği kurbanlar için vicdan azabı çekiyor… ‘Bu sen değilsin’ hatırlatması Sena’dan gelmediği müddetçe ben de ‘gerçek’ Yamaç’ın bugün izlediğimiz Yamaç Babamız olmadığını düşünenlerdenim. Demiyorum ki Çukur’u sahipsiz başı boş bıraksın ama devir etmek bu kadar zor olmamalı… Hücredeki ‘Selâmün aleyküm’- ‘Aleyküm selam’ diyaloguna dikkatinizi çekerim. Yoksa gülmekten dikkatinizden kaçtı mı?
[wp_ad_camp_1]
Meliha kim?
Hadi Meliha hakkında biraz fikir yürütelim.
Aliço Hale’nin evinden Meliha’nın tam da İdris’in elinde olan fotoğrafını buldu. Yaşı yetenler fotoğrafın çekilmiş olabileceği o dönemleri düşünsün, tek kişilik bir fotoğraf birden fazla basılıyorsa birine ‘anı’ olarak vermek içindir. Bu fotoğraf birden fazla var ve biri ailede biri sevdiğinde (tahmin) ise o fotoğrafı İdris’e Meliha verdi.
Meliha’yı Paşa tanıyor. Demek ki İdris’e kan bağıyla bağlı biri değil. Bunu özellikle belirtmek istedim, benim tahminim aile ferdi olmasına yönelikti. Çünkü Mihriban’dan sonra İdris’in aşk hayatını bir daha işlemezler diye düşünüyordum. Yanıldım. Meliha ‘büyük aşk’ çıktı a dostlar…
İdris’in araştırması sonuçlanmadığına göre Meliha kimliğini pek de güzel gizlemiş. Bu fotoğrafla Salih(!) Nazım Özgenli’nin röportajı aynı panoda yer aldığına göre Meliha ile Baykal’ın da bağlantısı var! Bu arada Nazım’ın babacığına doğum günü hediyesinde gördük ki Baykal’ın soyadı K. Demek ki Baykal DNA testi yaptırarak kan bağından emin olduğu Nazım’a soyadını vermemiş.
Beyin fırtınasını bir kenara bırakıp efsane son sahneye gelmek istiyorum. Ne kadar çok güldüğümü kelimelere dökemem sanırım. Yamaç – Salih kendi tarzlarıyla Heyecanı Yok (Gazapizm) eşliğinde dans ederken ben de zevkten dört köşeydim…
Yazıyı bölüm finali tadında çok güldüğüm bir replikle sonlandırmak istiyorum ^^
Salih: Ben beğendim besteyi. Vallahi bayıldım ya, benim anladığım rakınrol da tam olarak böyle bir şey işte
…
Salih: Benim kafama vurup vurup durmayın laa…n…
Medet: Niye yaptın ki bunu?
Yamaç: Anlamadım?
Medet: Aha bunu bunu… İt….Niye yaptın? Niye yaptın bunu niye?
Yamaç: Sana…hesap mı vericem…Medddeeeet! Soyun bakalım.
Medet: Abiii, abi abi… Abi soyun diyor abi, Abiii, abiii… Abi, Soyun diyor abii… Abiiii…
Bi’ de her bölüm rakınrolcu Yamaç izleyebilirim ^^
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
ÇUKUR – 22. BÖLÜM SNEAK PEEK
¹ TDK’ya göre dejavu (Fr. déjà vu) a. ruh b. Bir yeri daha önce görmüş olma veya bir olayı daha önce yaşamış olma duygusu