Yazıya geçmeden önce sizi Selim Koçovalı için 1 dakikalık saygı duruşuna davet edebilir miyim? Evet evet, yanlış okumadınız Selim, bizim Selim… Koçovalı’ların ‘hain’ oğlu, Babasının Sevmediği Oğulları kulübünün potansiyel üyesi, abisinin ölümünde korkup saklanan ama… Selim Sultan’a duyması gereken ama kimsenin söylemeye cesaret edemediği şeyleri bir bir söylerken içim o kadar sevgi doldu ki ona karşı, bugün burada bu cümleyi tamamlarsam bu sevgi söner gider, sustum…
Bu haftaki bölüm yazısı konuk yazarım Buke’den… Keyifli okumalar ^^
27 bölümü geride bıraktığımız haftada, eğer deyim yerindeyse, merak ettiğimiz olaylar çözülmediği gibi, yeni olayların da eklenmesiyle, her şeyin arapsaçına döndüğü bir bölüm izledik. Kötü müydü? Hayır. Temposu yüksek, neler olacağını anlayamadığım için merakımı canlı tutan bir bölüm oldu benim için…
Geçen bölümü bitirdiğimizde aklımızda yeni bölümle ilgili birkaç soru vardı cevabını bulmayı umduğumuz:
- Saadet evlenme işine ne diyecek?
- Saadet’in evlilik meselesini evin erkekleri nasıl karşılayacak?
- Vartolu/Salih Saadet’in evlenme haberini nasıl karşılayacak?
- Selim BSO’ya katılacak mı, dördüncü sandalyeye oturacak mı oturmayacak mı?
- Medet o evden nasıl kurtulacak?
Öncelikle maalesef Saadet tam da tahmin ettiğim ama olmasını da istemediğim o tepkiyi verdi. Önce Sena’ya açıldı:
“Galiba beni evlendirecekler”
Kaderine boyun eğmişti Saadet. İdris Babası için uygunsa onun için de uygundu, çünkü o Koçovalı Ailesinin kızıydı ve bunun bedelini aşkını, sevdasını kalbine gömüp, istemediği biriyle -sırf ailesi uygun gördüğü için, evlenerek ödeyecekti. Bir yanda ailesi, bir yanda sevdiği adam. İki taraftan birinden vazgeçmesi gerekeceğinin farkındaydı ve tercihini ailesinden yana kullandı. Bu durum Sena’nın hoşuna gitmedi. Durumu Yamaç’a anlattı ayaküstü. Yamaç böyle bir şeye izin vermeyeceğini söyledi ve Sena’dan Saadet’e için rahat tutmasını iletmesini istedi. Sena bu ailede herkesin istemediği şeyleri yapmaya meraklı olduklarını ve bunu anlayamadığını söylediğinde Yamaç ile arasında yaşanan gerginlik, Sena’ya gelen telefon üzerine biraz daha arttı ve Sena odasına çekildi.
İşte tam da bu aşamada diziye yeni dahil olan -ki muhtemelen o da konuk oyuncudur, Anıl karakteri ile karşılaştık. Ben açıkçası Emrah Yamaç konusunda Sena’nın kafasını karıştırmaya devam edecek derken, adam Sena konusunda Yamaç’ın kafasını karıştırma yoluna gitti bu bölüm. Bir de annesini alet etti planına oh ne ala… Ama şu da bir gerçek ki Yamaç’ı asıl şüpheye düşüren olay Sena’nın yalanını yakalamasıydı. Annesinin rahatsız olmadığını, Sena’nın evde kalmadığını hemen anladı. Ardından gelen ‘hayal gücü hep geniş bir kızdı çocukluğundan beri’ sözü ‘acaba mı?’ dedirtti sanki Yamaç’a. Bu kumpas uzun sürer de ikilinin ayrılmasına sebep olur mu bilemem ama Sena’nın bu sefer söylediği yalan ve başına açtığı belayı affetmesi kolay olmayacak Yamaç’ın. Sena ise nasıl affettirir kendini, bekleyip göreceğiz…
Bilmediğin numarayı açıyorsun anladık, ‘Anıl’ adını duyunca dona kalıyorsun onu da anladık. Adam yüzünden zamanında başın belaya girmiş, adam seni kullanmış peki sen ne yapıyorsun? Çok sevdiğin adama yalan söyleyip, koşa koşa, acıdığın adamın yanına gidiyorsun. Yetmiyor adam senden uyuşturucu bulmanı istiyor, ‘Vartolu Saadettin’ adını veriyor. Sen onun seni yine oyuna getirdiğini anlıyor ve oradan gitmeye kalkıyorsun. Burası güzel. ‘Hatanın neresinden dönülse kardır.’ diyicem tam, hoppp adam bayılma numarası yapıyor geri dönüyorsun. Yetmiyor geceyi onunla aynı yerde geçiriyorsun. Üstelik telefonunu da kapalı tutuyorsun. Bitti mi, bitmedi… Sabah Emrah’ın yolladığı adamlar Anıl’ı kaçırıyor ve sen o adamın uğruna gidip Vartolu Sadettin’den uyuşturucu istiyorsun. Pesss!!! Adam sana ‘hayır’ diyor. Tanımadığın korumanın lafına güvenip kendi başına iş çeviriyorsun. Uyuşturucu teslim ettiğin yetmiyor, bir de Vartolu’nun adını veriyorsun. Üstüne de adamların eline rehin düşüyorsun. Sonra Vartolu kurtarsın, Yamaç kurtarsın… Bakalım tüm bunları Yamaç’a nasıl açıklayacaksın!!!
Bu bölüm en büyük alkışı Selim hak etti. Medet’i konuşturdu önce. Sonra onu odadan çıkarttırdı. Ardından geçti Sultan’ın karşısına, bizim sesimiz oldu. Haftalardır Sultan için söylediklerimizi çatır çatır yüzüne vurdu. Bu sözleri ona Yamaç söyler diye umuyordum ama olsun Selim de kabulüm. Selim’in dediği gibi Yamaç annesine kıyamadığı için bunları söyleyemedi belki ama bakışlarıyla abisini onayladığını hissettim ben.
Peki sonuç ne oldu? Hiçbir şey. Sultan aynı Sultan. Ne bir pişmanlık, vicdan azabı; ne de bir üzüntü kırıntısı… Aksine daha da hırslandı, daha da bilendi hem Selim’e, hem Vartolu’ya. Öfkesinden Yamaç da nasibini aldı tabi ki… Sultan öfkesini sonunda Selim’den çıkardı. Saadet için annesiyle konuşan Selim’in: “Saadet’in de mi başını yakacaksın, benim başımı yaktın yetmedi mi?” sözü Ayşe ile isteyerek evlenmediğinin göstergesiydi ki bu beni şaşırtmadı. Hatta ben Kahraman’ın da sırf ailesi istedi diye Nedret ile evlendiğini, asıl sevdiği kişinin başka olduğunu düşünüyorum. ‘Odam Kireçtir Benim’ türküsünü söylerken bu hisse kapılmıştım ve yanılmadığımı sanıyorum. Çünkü Koçovalı ailesinde anne ve baba karar verir, çocuklar ‘tamam’ der. Çocukların söz hakkı yoktur, kabullenmek dışında çareleri yoktur. 26 bölümden benim anladığım bu…
Evet bu bölüm Cumali’nin kolu ve elini gördük yeniden. Kendini de görmek nasip olacak inşallah^^ Demek Sultan Hanım ne yaptıysa oğlunun iyiliği için yapmış ve bu yaptığı şey yüzünden oğlu kendiyle konuşmuyormuş. Çok Yazıkkkk !!!!!
Sultan oğlunun iyiliği için ne yapmış olabilir? Aklıma tek bir şey geliyor: 10 yıl önce baskın olduğu gün İdris Emmi’ye: “Bu çocuk durmayacak, ona göz kulak ol” demişti. Emmi ise: “Elimden geleni yaparım ama sen oğlunu benden iyi biliyorsun” demişti. Buradan çıkarımla Cumali’nin başını sürekli belaya sokan, bela seven biri olduğunu düşünürsek; Sultan, Cumali başını derde sokmasın diye onu polise ihbar edip hapse attırmış olabilir. Baskın günü adamları Kahraman öldürmüştü ama hapse giren Cumali. O hapiste olduğu için Çukur’un başına geçen de Kahraman oldu. Bu yüzden Cumali annesini affetmiyor olabilir. Ne dersiniz?
[wp_ad_camp_1]
BSO ekibi daha ilk haftadan Vartolu’yu sattı iyi mi! Birbiri ardından iç çevirir birbirlerini yakarlar diyordum ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim. Emrah –Nazım kardeşler hem Koçovalıları hem de Vartolu’yu oyuna getirdiler. Sevmedikleri babalarının intikamını almaya bu kadar hevesli olmaları gözlerimi yaşartıyor doğrusu!!!
Remzi ikili oynuyor bunu gördük bu bölüm. Çukur’un sözde adamı hem Koçovalılar’ı hem de Vartolu’yu yakmak için Emrah’a çalışıyor. Vartolu ona güvenmiyor ama yine de uyuşturucu konusunda tuzağa düştü.
Bu Sadi dedikleri adam polis mi acaba? Vartolu’ya suç üstü mü yapacaklar? Sena mecburen Vartolu’yu arayacak. Peki Vartolu Sena’yı oradan çıkarabilecek mi ve neyin karşılığında serbest kalacaklar?
Vartolu Saadet’in evleneceği haberini Medet’ten duydu. Tahmin ettiğimiz gibi delirdi. Vartolu’nun bunu sessiz sakin kabullenebileceğini kimse ihtimal veremezdi zaten. Önce Saadet’i aradı. O arada İdris Salih’in Çukur’un gençlerini koruması yapmayı öğrenmiş ve bu kızgınlıkla Saadet’in evlilik işine onay vermişti.
Salih Saadet buluşmasında Saadet evlilik olayının gerçek olduğunu ve İdris babasına ‘Sen nasıl uygun görürsen’ dediğini söylediğinde Vartolu delirdi. Nasıl böyle bir şey söyleyebildiğini anlayamıyordu. Saadet onun Sadiş’iydi ve başkasının olamazdı. Bunu düşünemezdi bile. “Öldürürüm seni de öldürürüm o adamı da” diyen Salih değil Vartolu Saadettin’di ve bu Saadet’i çok korkuttu. Karşısındaki adama yabancıymış, onu ilk kez görüyormuş gibi baktı ve koşarak ayrıldı oradan. Salih daha o lafları ederken pişman olmuştu ama artık geçti Sadiş’i gitmişti.
Soluğu İdris’in yanında aldı. Ama İdris yine konuşturmadı onu. Kendi söyleyeceğini söyledi. Bir de azarladı “edebinle konuş” dedi. Salih’in İdris’in azarı karşısında suspus oluşu, kapıyı çarpacakken İdris’in ‘o kapıyı çarpayım deme’ demesi üzerine kapıyı yavaşça kapatması… Salih seviyor babasını, ayrıca da saygılı… Hem evlat hem damat olabilecek özellikte… İdris Koçavalı’ya duyurulur ^^
Herkes madem yaptıklarının sonuçlarına katlanacaktı, katlanma sırası İdris Koçovalı’ya gelmişti. Salih zaten Medet’i aldığı ve ‘uyuşturucu işi yapma, kendine yapacak başka iş bul!’ diyebildiği için Yamaç’a kızgındı. Kendi kendine ‘sen de silah satma o zaman’ diye söylenirken isyanında haklıydı. Sonuçta bir iş diğerinden masum değildi ki, ikisi de yasa dışıydı. Üstüne Saadet’in evlenecek olması bardağı taşıran son damla oldu Vartolu için. Koçovalılar’ın en büyük deposunu bulmuştu zaten, sırada depoyu patlatıp, Koçovalılar’ı zarara sokmak vardı. Önce Sadiş’inden gidip özür diledi ve Sadiş’i de onu affetti. Ardından düştü yollara vardı depoya. Paşa’nın kurduğu düzeneği, güvenlik şeyini devre dışı bırakmakla başladılar işe ki yangın söndürülemesin. Depoya benzin döküldü ve depo ateşe verildi.
Bu sırada -tahminimce Sena’nın telefonu açıldıktan sonra sinyal sayesinde yerini bulabildi, Yamaç Sena’nın girdiği kuaförün önünde bekliyordu. Bu sırada Paşa’dan gelen telefonla soluğu depoda aldı Yamaç. Paşa durumu anlattı. Burada Paşa’ya yine sinir oldum o ayrı: Be adam! Dünya kadar adamın yok mu senin! Yamaç’ı çağıracağına onlara tarif etsene düğmenin yerini. Hem en ince ayrıntısına kadar yerini tarif ediyor Yamaç’a, hem de ‘sen girme içeri’ diyor. Sanki Yamaç’ı tanımıyor, durmayacağını bilmiyor. Deponun patlaması Çukur’a zarar vermezdi ama Koçovalılar’ı maddi açıdan büyük çöküntüye uğratırdı, batarlardı. Bunu duyan Yamaç’ın bir şeyler yapması gerekiyordu ve tabi ki içeriye girmeyi seçti. Düğmeye ulaştı ve bastı ama düzenek devreye girmedi. Yamaç geri dönüp dışarı çıkacakken bir patlama sesi ardından ‘Yaşamak İstemem Artık’ parçası eşliğinde Yamaç’ın yere düşmesi ve yüzünden geçen bir gülümseme ile kendinden geçmesiyle bölüm sonuna geldik. Yamaç’ın yüzünde oluşan o gülümseme müziği duyduğu içindi sanki ben öyle hissettim…
[wp_ad_camp_1]
Bölümden önce çizgiyi aşan dört erkekten hangisi özür dilemeli gibi bir anket vardı Çukur resmî sitesinde. Ben de çizgiyi aşan kadınlar üzerine bir anket talep ediyorum yetkililerden:
- Sultan
- Ayşe
- Sena
Ayşe’ye çok sinir oldum bu bölüm. Neydi o Cemil’e yanaşmalar, göz süzmeler. Saadet’le evlenmeyi kabul etsin diye o oyunlar, kal demeler çok aşırı basitti… Bir de Selim’e demez mi ‘Nedret’in fikriydi Cemil’le evlendirmek’ diye… Selim’in ilk tepkisi komikti. Nasıl da şaşırdı Cemil’i Saadet’le evlendirmek istediklerini duyunca^^
Aliço –Selim sahnesine de değinmemek olmaz. Aliço’nun Emrah’ı tarif edişi çok tatlıydı. Selim onun ağzından ses kaydı ile bilgi almaya çalışırken, Aliço’nun takılmış plak gibi: “Saadet abla beni sevmez, evi kirletiyormuşum, ben evi kirletmiyorum ki sadece sandalyeye oturuyorum. Saadet abla beni sevmez olsun ben onu severim” deyişi üzerine Selim’in vazgeçip gitmesi. Ardından Aliço’nun gülerek: “Oyun yaptım ki, Oyun yaptım” demesine bir kalp. Bu arada Meliha olayı yerinde mi sayacak yoksa o ses kaydından başka bir bilgi çıkacak mı öğrenebilecek miyiz acaba?
Unutmadan Emrah nihayet kürdanı bıraktı oley oley oley. O sahnede bir ‘oh be’ dediğim doğrudur ^^
Yeni bölümde görüşmek ve merak ettiğimiz soruların cevaplarını almak dileğiyle…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Editör notu:
Sevgili Buke, Çukur yetkilileri duyar duymaz bilemem, ama bu blogun admini duyar ^^ (Admin mi kim? Ben oluyorum efeniim, canım kendim <3)
İşte sana anket:
ÇUKUR 27.Bölüm Sneak Peek