Ateş Hekimoğlu 40’lı yaşlarında başarılı bir doktor. Tıp Fakültesinden arkadaşı İpek’in yönetici olduğu vakıf hastanesinde Enfeksiyon Hastalıkları ve Nefroloji Uzmanı olarak görev yapmakta. Gerek yaşam tarzı gerekse hastalıkları ele alış biçimiyle bilinen doktor tanımından çok uzakta olan Ateş Hekimoğlu’nun en bilinen özelliği hastalarla birebir ilişki kurmadan, hastalıklara odaklanarak araştırma yapması… Her yeni karmaşık vaka onun için çözülmeyi bekleyen bir bulmaca gibi, kışkırtıcı ve heyecan vericidir. House M.D. ‘i zaten bilir, severdim. Uyarlama kadrosundaki isimler Timuçin Esen, Okan Yalabık ve Ebru Özkan da sevdiklerim <3
Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden Hekimoğlu’nun geride bıraktığımız 7 bölüm için genel değerlendirme yazısına göz atmak ister misiniz? Keyifli okumalar ^^
Bu sezon başlayan diziler arasında beni çeken dizi oldu Hekimoğlu. Polisiye ve hastane dizilerine olan zaafıma Timuçin Esen ismi de eklenince diziye bakmamak olmazdı. Doktor House dizisinin uyarlaması Hekimoğlu. Doktor House’u izlemedim. Ana karakterini ve özelliklerini de bilmiyorum ama yerli Doktor House Ateş Hekimoğlu’nu çok sevdim ben. Timuçin Esen çok iyi iş çıkarıyor.
Doktorumuz değişik biri. Poliklinikte zorla tutulan tek doktor kendi deyimiyle. Özellikle poliklinik hastalarına bakmaktan nefret ediyor. Eee kibar da değil hastalara karşı. Hatta bazen çok sivri dilli ve ukala da olabiliyor. Ama gelen hastalar da çekilir gibi değil doğrusu, adama hak vermiyor değilim yani çoğu zaman. İnternetten kendindeki belirtileri araştırıp hastalığının tanısını koyan ve doktora nasıl tedavi olacağını sormaya gelen mi ararsınız -ki doktor e onu da internetten araştırsaydın demekte haksız da değil yani- , rüşvetçi baba-oğul mu; doktorumuza hayran 82lik sifiliz hastası teyze mi ararsınız, hamile olduğunun farkına varamamış anne adayı mı, bebeğine aşı yaptırmayı uygun görmeyen anne mi, elinin uyuşması şikayeti ile gelip de sebebinin kol saatinin fazla sıkmış olması olabileceğini düşünmeyen hasta mı, ağabeyi gözetiminde olan ama neredeyse her gün burnuna başka bir oyuncak sokan bebek mi? Bir de iş kazası sonucu konuşma yetisini kaybetmiş babamız vardı tabi. Hekimoğlu O’nu iyileştirdiği halde tazminatını kaybetmemek için susmaya devam ettiğini anlamıştı Hekimoğlu… Ve daha neler neler…
Yine de gerçek hayatta olsam O’nun gibi bir doktora muayene olmak istemem herhalde. Her an azar işitmem olası olur çünkü^^
Doktorumuzun en büyük hobisine de değinmeden olmaz tabi ki… Hiç kaçırmadan izlediği dizisi… Neredeyse iki eli kanda olsa o saatte o diziyi izleyecek. Yeri geliyor kantinde izliyor, yeri geliyor hastalar arasına karışıp bekleme salonunda izliyor, hatta hastaların odalarına bile sızıyor izleyebilmek için. İpek’in odasına da girmişliği vardır. Ben bile ekranda verilen kısa kesitlerde diziye ve seslendirmeye katlanamaz iken, Hekimoğlu bu diziyi nereden bulmuş demeden edemiyorum her defasında…
Hastalarla iletişim kurmayı sevmiyor belki ama Hekimoğlu çok iyi bir gözlemci. Sadece hastaları değil ekip arkadaşlarını, tek arkadaşım dediği Orhan’ı , hastane yöneticisi İpek’i , hastane çalışanlarını da gözlemliyor .
Hekimoğlu’nun ekibi de güzel. Nişantaşı Emre, Dolapdere Mehmet Ali (Memoli) ve Doktor Zeynep… Hepsinin bir hikâyesi, bir yarası var. Bölümler geçtikçe Hekimoğlu sayesinde öğreniyoruz bu yaraları… Tabi sadece Hekimoğlu sayesinde değil, gelen hastalarla birlikte incelenen orijinal vakalar da aracı oluyor karakteri tanımamızda.
İlk olarak 2. bölümde okulunun basket takımında oynayan lise öğrencisinin hastaneye gelmesi ile Hekimoğlu’nun geçmişine indik. Bu Ateş’in gönüllü olarak aldığı ilk hasta olarak tüm ekibin ilgisini çekti. Bu olay sayesinde Ateş’in öğrenciyken basket takımında olduğunu, geçirdiği rahatsızlıktan dolayı topal kalınca basketbolu bırakmak zorunda kaldığını öğrendik. Bölüm sonunda “Bu Son Olsun” eşliğinde Ateş’in boş basket sahasında genç Ateş’i basket oynarken hatırlayışı o günlere olan özlemini çok güzel yansıtmıştı. Doğum günü kutlamayı sevmemesinin altında da bir hikaye olduğundan eminim ve bunun ortaya çıkış sürecini merakla bekliyorum.
[wp_ad_camp_1]
3.bölümde Hekimoğlu Yeni Doğan Ünitesindeki doktorların aralarında konuşmalarını duyup , bebekler arasında salgın olduğunu anladığında kimseyi inandıramadı. Ekibini seferber etti, tek tek bebekleri muayene ettirdi; sonunda 3 bebek farklı zamanlarda fenalaşınca sözüne gelinip o kat boşaltılıp karantinaya alındı. Bebeklerin annelerinden ayrılışı , annelerin çaresizliği, babaların isyanı en çok Zeynep’i etkiledi. Sadece bu da değil. Bebekleri hasta eden virüsün bulunabilmesi için iki bebeğe de uygulanan iki ilaçtan birinin kesilmesi gerektiğinde iki bebekten de farklı ilacın kesilmesine karar vermişti Hekimoğlu. Zeynep, Emre ve Mehmet Ali için durum daha da zor oldu. Çünkü bu yolla bebeklerden biri iyileşirken diğerinin durumu kötüye gidecekti, bu durumu ailelere anlatıp onaylarını almak genç doktorlarımıza düşüyordu. Emre ve Mehmet Ali bir aileye durumu soğukkanlılıkla anlatıp onay alabilirken, Zeynep bunu tam olarak başaramadı. Onayı aldı ama aileye bebeğin iyileşeceğine dair umut vererek yaptı bunu. Bu duruma şahit olan Orhan gördüğü manzaradan pek hoşnut olmayıp önce Zeynep ile konuştu ardından Hekimoğlu’na görüşünü bildirdi. Hekimoğlu Zeynep ile yaptığı görüşmede açık açık sordu: “Kimi kaybettin bir yakınını mı bebeğini mi?” Zeynep O’nu acımasızlık ile suçlayıp yanıt da vermedi haliyle…
Zeynep’in yarası 4.bölümde ortaya çıkacaktı. Şizofreni hastası olan, kola pıhtı atması sonucu hastahaneye getirilen, alkolik olma ihtimali olan ve yapılan tetkikler sonucu kanser olduğu tespit edilen anne sayesinde sadece Zeynep’in de Emre’nin de geçmişine uzandık. Kanser teşhisi anne ve oğula bildirildikten sonra ortadan kaybolan Zeynep’i gözyaşları içinde bulduğunda ondan anlatmasını istedi Hekimoğlu. Zeynep’in üniversitedeyken iken aşık olup evlendiğini, triod kanseri beyine sıçradığından kocasını 6 ay sonra kaybettiğini anlattı. “20 yaşındaydım ve kocamın ölümünü izledim” dedi. Hekimoğlu bundan fazlası olduğunu anlamıştı. Hastalığın hasta ölmeden bir yıl önce teşhis edilebileceğini ve edildiğini, adamın hasta olduğunu ve öleceğini bile bile evlendiğini anlatırken , Zeynep de sessizce onaylıyordu O’nu.
H: Zeynep; hem böyle duygusal, hem de bu kadar dengeli birisi olamazsın.
Z: Neden?
H: Çünkü gecenin bir körü böyle kendini kütüphaneye kapatıp ağlamaya başlarsın.
Z: Ya da insanlardan nefret edip, onlardan kaçarsın değil mi?
Bu sözlerle sadece Ateş Zeynep’i değil Zeynep de Ateş’i analiz ediyordu.
Gelelim Emre’ye… Emre’nin anne oğula ilgisi, alkol konusunda diretmesi Hekimoğlu’nun gözünden kaçmamıştı ve tabi ki konunun üzerine gidecekti. Emre’yle konuşmasında iki tane soru sordu:
– Sizin evin Kerem’i sendin değil mi?
– Peki sizin evin alkoliği kimdi?
Emre’nin evindeki alkolik annesiydi. Hekimoğlu’nun tahminin tersine annesini kurtarmak için doktor olmamıştı Emre ama annesi O’nu çocukken babasının kütüphanesine kilitlediğinde için oluşan korku ve boşluğu babasının tıp kitapları ile doldurduğunu anlattı Emre.
E: Annemi kurtarmak için değil için değil, içimde oluşan boşluğu doldurmak için doktor oldum ben. Peki siz neden doktor oldunuz?
H: Yazım kötüydü…
Günün sonunda kadının alkolik olmadığı, Hekimoğlu’nun teorisinin doğru olduğu ve sadece pizza yediği için K vitamini eksikliğine bağlı bir rahatsızlık olduğu ortaya çıktı. 18 yaşında olduğunu iddia eden oğul Kerem’in ise aslında 15 yaşında olduğu sosyal hizmetlere bildirilince çocuk bu durumdan Hekimoğlu’nu suçladı. Bu sayede doktorumuz kadının şizofren olmadığını anladı çünkü oğlunu kadın ihbar etmişti. Bu hasta birinin yapabileceği bir eylem değildi. Yaptığı araştırmalar sonucu kadının rahatsızlığının vücutta fazla bakır birikiminden kaynaklandığı ortaya çıktı. Tedavi olan anne ile oğlu kavuştu.
[wp_ad_camp_1]
6.bölüm ailesini kaybetmenin acısı ve onları öldüren kazada direksiyon başında olmasından dolayı çektiği vicdan azabı ile kendini kaybetmiş, sokaklarda yaşayan, bir zamanlar evi olan mekanda hala küçük oğlunu arayan kadın vakası ile başladı. Bölüm boyunca Mehmet Ali ve Orhan’ın tuhaf davranışları dikkat çekiciydi. Mehmet Ali kadının hasta olmadığını, birkaç gün kalacak sıcak bir yeri olsun diye hasta numarası yaptığını iddia ediyordu. Orhan ise kadının evsiz olmasından dolayı oldukça hassastı bölüm boyunca… Bölüm sonuna kadar kadının kiminle bir bağı çıkacak diye bekledim. İlk başta belirtiler Mehmet Ali’yi gösterse, sonrasında Memoli kadının gerçekten hasta olduğuna kanıt getirdiğinde, önceki davranışları konusunda hatalarını kabul edip, elinden gelen her şeyi yaptı kadın için. Sonunda kadının kuduz olduğu ortaya çıktı ama O’nun için yapılacak bir şey kalmamıştı. Mehmet Ali kadının yalnız ölmesini istemedi ve sürekli adını söylediği Mert’i bulabilmek için, kadının yaptığı çizimlerin yardımıyla önce evi, ardından da kadının ailesi ile ilgili gerçeği ortaya çıkardı . Bu süreçte Orhan da yanındaydı. Bölüm sonunda ise Orhan evsizlerin yaşadığı bir mekandaydı. Tabi ki Ateş de O’nun peşindeydi.Tek dostunu yalnız bırakmayacaktı. Burada Orhan Ateş’i bir ağabeyi daha olduğunu, Ateş mahalleye taşınmadan önce ağabeyinin gittiğini, O’nu en son gördüğü yerin burası olduğunu, belki ağabeyini bir kez daha görebilir diye buraya geldiğini anlattı.
Dizide yaralarını öğrenemediğimiz Mehmet Ali ve İpek kaldı şimdilik. Ve tabi az da olsa giriş yapılmış olsa da Ateş Hekimoğlu ile ilgili de daha öğreneceğimiz çok şey olacağını hissediyorum. Bir de Zeynep’in geçmişinde gerçekten bir bebek acısı var mı bu da merak ettiklerimden.
Dizide hastalıklar ile ilgili ilginç bilgiler öğreniyoruz. Mesela bu hafta izlediğimiz 7. Bölümde saç teli test edilerek hastanın son bir ayda uyuşturucu ya da herhangi başka madde kullanıp kullanmadığı tespit edilebildiğini öğrendim ben. Şimdiye kadar izlediğim dizilerde saç telinden sadece DNA testi yapılırdı. O yüzden şaşırdım bayağı…
[wp_ad_camp_1]
Doktorumuz Ateş Hekimoğlu iddiaları seven bir adam. Daha önce ekibi ile girdiği iddiada bir adamın çocuğun gerçek babası olmadığı üzerineydi. Ve haklı çıktı. Meğerse çocuk da bu gerçeği biliyormuş. İnternetten araştırmış yıllar önce. Çukur çene genetik bir özellikmiş. Babada yokken çocukta varsa, onlar baba oğul olamazlarmış.
Ateş kazandığı paralarla odasına televizyon alıp dizisini rahat rahat izlemekti derdi ama paraya İpek el koydu maalesef. Bu hayali başka bahara kaldı…
En eğlenceli iddia İpek ile girdiği iddiaydı. Elini sürmeden muayene edeceği her hasta için 50 TL vermeyi teklif edince İpek, Hekimoğlu kabul etmiş ve ortaya çok eğlenceli sahneler çıkmıştı.
Ama son bölümdeki iddia Hekimoğlu için bayağı acılı bir süreç oldu. Bacağındaki ağrıdan dolayı sürekli ağrı kesici kullanmak zorunda olan doktorumuz 1 ay poliklinikte hasta bakmamak uğruna 1 hafta ilacını içmemek üzerine iddiaya girdi İpek’le. Orhan’ın deyimiyle acıya kafa tuttu bölüm boyunca. Bacağının acısını hafifletmek uğruna balyoz ile parmaklarını kırması ekranda benim de canımı acıttı. Ama dayandı Ateş ve bölüm sonucunda ilacına kavuştu. Bölümün sürprizi ise bu iddiayı isteyenin aslında İpek değil de Orhan olduğunun ortaya çıkmasıydı. Bu durum Orhan ile İpek arasında sır olarak kalacaktı. Orhan ilaçların Ateş’i kötü etkilediğini, değiştirdiğini, insanlardan uzaklaştırdığını düşündüğü için yaşatmayı göze almış bu sancılı süreci O’na ama Orhan Ateş’e ilaçların O’nu olumsuz etkilediğini kabul ettiremedi o ayrı. İleride Ateş bu gerçekle yüzleşir ve kabul eder mi göreceğiz ama ben adam bu acıyı çekeceğine ilacını alsın derim.Tabi dozunu aşmamak şartıyla ki Orhan’ın da endişesi bu yönde zaten…
Hekimoğlu ve ekibinin yeni hastalarını, yeni vakalarını merakla bekliyorum. Yeni bölümde görüşmek üzere.