Öncelikle anlaşalım, dizi izlerken salt mantık hatalarına odaklanırsak zevk alacağımız noktaları kaçırırız. Into the night izlerken de bunu aklımızın bir köşesine koymamız lazım. Yoksa ‘o kadar yüksek bir feetde ve uçak hızlı iken iniş takımı, flap açılmaz’, ‘pushback olmadan uçağın park yerinden geri geri çıkması mümkün değildir’ gibi detaylar ile boğulursanız, inanılır geçmişleri olan karakterlerin hayatta kalma çabası ile hemen felaket senaryosuna adapte olmasını, bu küçük (hatta giderek küçülen) grup içinde kaçınılmaz olarak ortaya çıkan gerilimler ve çatışmaların gerçekliğinden uzaklaşırsınız. (Ne kadar uzun bir cümle kurdum ^^)
Belki ben bu mantık hatalarını da fark edecek kadar havacılık ile ilgili teknik bilgim olmadığı için avantajlıydım. Aşağıdaki bilgilerin karışıklığına bakar mısınız?
Into the night Polonyalı bilim kurgu yazarı Jacek Dukaj’ın the Old Axolotl (Starosc Aksolotla) adlı romanından (2015’de sadece dijital olarak yayınlanmış) uyarlanmış. 2020 Belçika yapımı dizi şimdilik 1 sezon ve 6 bölümden oluşuyor. Altı bölümün altısında da bir solukta izlenmesini sağlayacak şekilde her an temponun yüksek kalması sağlanmış. Unutmadan dizinin yaratıcısı ise Jason George.
Into the Night Konusu Nedir?
Dünyada yaşanan kozmik bir felaket sonrası gece uçuşundaki bir uçakta bulunan bir grup farklı ülkelerden gelen insanın yaşadıkları anlatılıyor. Uçaktaki bu insanlar, güneş ışınlarının bilinmeyen bir sebeple ölümcül hale geldiği bir dünyada hayatta kalmak için sürekli batıya doğru uçuyor. Çünkü güneş, dünya için büyük bir tehlike oluştururken, yoluna çıkan herkesi öldürüyor.
Dizinin oyuncu kadrosu Jan Bijvoet, Nabil Mallat, Pauline Etienne, Laurent Capelluto, Babetida Sadjo, Stéfano Cassetti ve Mehmet Kurtuluş.
Yazının bundan sonrası spoiler içerir. İzlemeyen okuyuculardan, ben spoiler okusam da izlerken sanki okumamış gibi aynı keyfi alabilirim diyenler devam etsin.
Dizinin en güzel yanı kriz zamanlarında oluşan panik atmosferinin çok gerçekçi yansıtılması. Ölüm kalım savaşı içinde bir de demokrasi uygulamasını deniyorlar ki, uygulamanın zorluklarına dair güzel sahneler izliyoruz. Demokrasi uygulama sonucu geride bırakma (daha doğrusu ölüme bırakma) ile sonuçlanabiliyor.
Kocaman bir artı da farklı milletlerden karakterlerin kendileri ile baş başa kaldıklarında yada aynı milletten olan kişi ile ana dilleri ile konuşmalarına. Rus anne ve oğlun Ruşça konuşması, Ayaz’ın Türkçe küfür etmesi…
Farklı milletlerden karakterler dedik. Peki kim bunlar? Dizinin her bölümünde bir karakteri daha yakından tanıyoruz. Detay sahneleri (flashbackler) o kadar kısa ki, yormuyor. Evinden intihar etmek için çıkan bir insanın kendi hayatı ile birlikte başkalarının hayatını da kurtarma mücadelesi paradoksu yaşayan Sylvie, onursuz pilot Mathieu. Onun geçmişine dokunmasak da hayatını sosyal medyadan kazanan, yeni bir paylaşım yapacakken görecek kimsenin olmadığını hatırlayan Ines’i merak ediyorum doğrusu…
Bir İtalyan, bir Faslı, bir Türk… Fıkra gibi değil mi? Hayatlarına uzandığımız karakterlerin hemen hemen hepsi farklı ırklardan. İşte size bir kaç örnek:
Terenzio / Nato’da çalışan İtalyan binbaşı: Nato toplantısı sırasında öğrendiği dünyanın sonu geldi bilgisi ile sadece batıya gitmeye çalışan asker. Karakterine bakarsak en önemli özelliği ırkçı olması. Biraz da anlama güçlüğü var diyebilir miyiz? Kurtulma planını eline yüzüne bulaştırıyor.
Osman / Fas kökenli temizlikçi : Kadere bakın, son dakikada bir çocuğun boyadığı tepsiyi temizlemek için uçak içinde. Karakter bana göre tipik bir arap olarak çizilmiş. En iyi Müslümanlar Araplardır öyle ki Türk için ‘gerçek Müslüman bile değil diyebilir. Tarihte bir çok kez örneğini gördüğümüz üzere Türk’ü sattı. klasik uyuşuk arap olarak yansıtılmış.
Zara ve oğlu / Rus: Oğlunun ameliyat parası için böbreğini satacak kadar fedakar bir anne. Anne – oğul ilişkileri, önceliğin her zaman ve her şartta oğlu olması çok güzel yansıtılmış. Hikayede bir Rus ve bir Türk var ise aralarında etkileşim olmazsa olmaz ^^
Rik / Belçikalı. Hikayesinin derinine inildiğinde en üzüldüğüm karakter. İnternet dolandırıcılığına kurban gidecekken Tanrı’nın sevgili kuluymuş misali, kurtuluyor. Hem maddi hem manevi anlamda ^^ Grubun içinde en zayıf, en ezik olanı. Bu nedenle en güçlü gördüğü kişinin yanında olmayı tercih ediyor. Dini öğretilerinin, vicdanının sesi ağır basınca ondan vazgeçmekten çekinmiyor.
Jakub / Polonyalı: Aynı Osman gibi tamamen şans eseri uçağın içinde kalıyor. Başlarda isyankar bir imaj çizse de çalışkan bir görev adamı.
Ayaz / Türk: Darbe üstüne darbe alan ama yıkılmayan bir karakter. Geçmişi karanlık, ama bu karanlık geçmişteki deneyimler onu güçlendirmiş, kriz anında çözüm önerebiliyor, liderlik özelliği dikkat çekici. İnatçı, cesur, dirençli, milliyetçi, yardımsever, agresif. Belçika’da göçmenlerin durumuyla ilgili analizleri nokta atışı. Terenzio’nun “Bir çete üyesine göre kendini ve boktan ülkeni çok önemli görüyorsun.” Sözlerine “Ülkemi aşağılama” ile yanıt vermesi ise 10 numara 5 yıldız.
Bu arada into the night dizisindeki farklı milletlerden karakterin arasındaki ilişkilerin Birinci Dünya Savaşı sırasında ülkeler arasındaki diplomatik ilişkilerle olan benzerliğinin altını çizmek lazım…
6 bölüm çabucak bitti, devamı da gelecek belli ki… Ama uçak ve felaket olunca insanın aklına Lost geliyor. Umarım finali bizi Lost gibi hayal kırıklığına uğratmaz. Sahi into the night ikinci sezon ne zaman?
Dizi ertesi genel bir soru da dizideki Türk oyuncu Mehmet Kurtuluş kimdir? Yazıyı dizinin yıldızı hakkında bilgi ile bitirelim…
Mehmet Kurtuluş Almanya’ya çalışmak üzere giden bir ailenin çocuğudur. Yine kendisi gibi oyuncu olan ve Alman Sat.1 televizyonunda Lenßen & Partner isimli polisiye dizide oynayan kardeşi Tekin Kurtuluş ile birlikte Almanya’nın Salzgitter kentinde büyüdü. 1989 yılında ilk tiyatro çalışmalarını Fredenberg kasabasında bulunan okul tiyatrosunda yaptı. 1991 yılında mezun olduktan sonra amatör olarak tiyatro çalışmalarına devam etti. 1993 yılında profesyonelliğe geçerek Braunschweig Devlet Tiyatrosu’nda oynamaya başladı. 1995 yılında sinema kenti Hamburg’a giderek daha büyük bir tiyatroda Komödie am Winterhuder Fährhaus isimli komediyi oynadı. O dönemde ünlü Alman oyuncu Evelyn Hamann tarafından keşfedilerek Episode isimli televizyon dizisinde oynadı. 1998 yılında Hamburg’un özel tiyatrosu olan “Hamburger Kammerspiele”de otururken Türk kökenli Alman yönetmen Fatih Akın ile tanıştı. Fatih Akın ona, Kurz und schmerzlos (Kısa ve Acısız) filminde başrol verdi. Genç bir Türk’ü canlandırdığı bu filmden sonra yıldızı parladı. 2007 yılına kadar 20 kadar filmde oynadı. Bu arada 2007 yılında Alman oyuncu Désirée Nosbusch ile tanışarak evlendi. (Kaynak Wikipedia)
Into the Night Fragman