İstanbul sıcak, sıcaktan öte nemle boğuşuyorken Assos Kadırga Koyu’nun rüzgarlı sahilinde birkaç günlük tatile kim hayır diyebilirdi? Bu kısa kaçamakla favori tatilimin içinde “beach” değil halk plajı barındıran olduğu tescilledi. (Favori tatilim olmayabilir ama ara sıra trendy(!) plajlarda da boy göstermek lazım ^^)
Deniz ve güneşten faydalanırken bütçem el verdiğince – kampanya döneminde yapılması oldukça tepki çekse de sloganını dilimize pelesenk olan, “Alın verin, ekonomiye can verin” kapsamında Kaşkaya Köyü ekonomisine de destek olmadım değil. (Sanırım iflah olmaz bir alışveriş bağımlısıyım, tatili planlarken bile – önceki yıllardaki deneyimim ışığında, “oyalı yazmalardan da alırım” diye heveslenmiştim.)
Deniz suyu buz gibi ve oldukça da derin… Benim açımdan tam sevdiğim gibi. Ama bu önemli detayı bilmeden tatil yöresi için tercih edenlerin epeyce mutsuz olduğuna şahit oldum:
X: Deniz nasıl da soğuk.
A: Assos’un denizi çok hamam gibi olmaz zaten, bu aralar rüzgar da var.
X: Bi’de taşlık olması kötü!
A: Taşlar girerken rahatsız ediyorsa, sizin tesisin iskelesi var oradan girin?
X: İskeleden giremem ki, çok derin…
Tahmin edebileceğiniz gibi sohbet kilit. Bir sonraki tatil planı yaparken tercihini Akdeniz bölgesinden yana kullanmasını tavsiye ederek veda etmek en doğrusu…
Kadırga Koyu’na sabah saatlerinde yaklaşık 12 kmlik yoldan gelen Yörük köylüleri şezlonglar arasında dolaşıp çeşitli meyve paketleri, baharatlar, zeytinyağlı doğal sabun, oyalı yazmalar, tülbentten deniz elbiselerinin satışa sunuyorlar.
Meyvelerden beyaz nektarin ve kırmızı erik poşetlenmiş olarak, incir ve köy armudu ise kova ile önünüze geliyor ve poşete doldur doldurabildiğince sistemi ile satılıyor. Paket fiyatı 5TL’ye sabitlenmiş. Diyet yapıyorsanız – miktarca biraz fazla olsa da, ara öğün olarak ideal. Neredeyse dalından, taptaze…
Yazmalar daha çok ilgi gördüğü için bandana gibi üçgen kesilmiş, kenarı rengarenk ince yün ile püsküllerle süslenmiş. Benzer süsler tülbent kumaşından renkli deniz elbiselerinde de var. Benim gibi klasik oyalı yazma isterseniz küçük boyları 10 TL, büyük boyları 15 TL’den satın alabilirsiniz. Oyalı yazmaların çoğunluğundaki sandık lekesi ürünün tarihçesini destekler nitelikte, ne hoş değil mi?
Aldıklarım arasından iğne oyası nedeniyle fiyatı daha yüksek olanın kenar sürü iğne yerine mekik oyası çıksa da (Ah Hamide Teyze, neden kandırdın beni yahu ^^) her bir alışverişim alan memnun satan memnun olarak sonuçlandı. Sonuç olarak 10 adet oyalı yazmam daha oldu.
Plajdaki satıcılardan birinin daveti üzerine sahilin en ucunda kızları satış için plajı dolaşırken torunlarına bakan, aynı zamanda ufak çaplı bir sergi de yapan Hamide Teyze’ye* de uğrayıverdim. Adı üzerinde sergi, ürünleri sırtında taşımıyor ya, bir sürü çeşit; seç, beğen, al… Daha fazla adet satın almam konusunda beni ikna etmeye çalışırken aramızdaki geçen diyalog sohbeti alım satımdan çok daha farklı yerlere götürüverdi:
H: Bak bunu da alıver, çok güzel ya bu…
A: (Hali hazırda 5 tane ayırmışım kenara) Ne yaptın teyzem, bi’ dur, çalışmıyorum ki ben…
H: Sen çalışmıyosen da beyin çalışıveriyoodur. (ideal mantığı çözmüş ^^)
A: Beyim de yok ki benim
H: Niye yokkine, anlamadım ben. O zaman bunu al sen al, çeyizine koyuveriysen…
Sohbeti baldan tatlı… Akşam yemeğinden sonra çaya da uğramam üzerine sözleşsek de gerçekleşemedi; kısmet bir başka sefere…
Son gün artık alacak bir şey kalmayınca Ünzile’den şimşir kaşık aldım. Konumuz satışı sonuca ulaştıran teknikler ise Yörük Kızı Ünzile * (kendini bu şekilde tanıtıyor) seminerlere konuk olabilecek, şirketlere pratik uygulamalar konusunda danışmanlık verebilecek niteliklere sahip bir genç kadın. Öncelikle CRM’i çok iyi kullanıyor. Daha önce diyaloğu olan tatilcileri selamlamayı, hal hatır sormayı, yeni sohbetin içinde onların diğer tatilcilerden farklı kodladığına dair bir işareti eklemeyi unutmuyor. Satışa sunduğu ürünleri tanıtırken ürünün hikayesini de faydasını da açıklıyor. Kendi hayat hikayesini de sohbet konusu yapıyor ama içine bir gram duygu sömürüsü dahil etmiyor. Özellikle hayatını idame ettirebilmek üzerine paylaştıkları “Ne hayatlar var, şükür etmelisin” diye insana kendi hayatını sorgulatıyor. Sohbeti tatlı da olsa, samimiyet sınırını dikkatlice çekiyor. Yanında bulunmayan hayvansal ürünlerinin siparişi için iletişim bilgilerini vererek gelecek dönemler için alıcı bağlıyor.
Sizce neden Yörük Köylülerine ürünlerini sergileyebilecekleri stant, sahil kenarında bir dinlence alanı ayrılmıyor? Cevabı kaynağına sorduğumda “Buranın köylüsü olmadığımızdan istemezler bizi, Behramkale köylülerinin stantları var bak ilerde” dediler. Ama o statlar magnet, takı, rüzgar çanı vb. dekorasyon üzerine. Yanlarına el emeği satanlar da eklense fena mı olur?
Henüz yaz bitmiş değil, tatil planınızda yolunuz Kadırga Koyu’na düşerse dönüş bavulunuzda şimşir kaşık bile olabilir. Bütçenizi planlarken plajda sizi ziyarete gelecek Yörük Köylülerinden alışveriş için de küçük bir pay eklemeyi unutmayın ^^
(* Hamide Teyze ve Yörük Kızı Ünzile’nin fotoğraf kullanımları için kendilerinden izin alınmıştır. )
Alışveriş karınımı acıktırdı, Halk Plajı’nda ne yenir alınır fikir edinmek için Yedim İçtim kategorisindeki yazımı ziyaret etmek için tıklayınız…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.