Bu bir Gezdim Gördüm değil, Gezip Görmeyi Diledim yazısı… Nasıl mı? Bir arkadaşım sosyal medyada rastladığı Setur ve Qatar Airways sponsorluğunda hediyeli ‘Seyahat Yazarlığına İlk Adım’ yarışması paylaşımını ‘tam sana göre’ yorumuyla iletti. Yarışma kuralları oldukça basit: 12 punto ile 1 sayfalık ‘Tayland Hayali’ yaz, gönder. Hediye ne? 3 günlük Bangkok seyahati. Hediyeli Tayland Hayali. Ne güzel değil mi?
Ha bugün, ha yarın derken katılımın sonlanmasına 1 gün kala yazımı gönderdim. Jüri değerlendirme sürecindeyken ben de kazandığım seyahatimi planladım. 3 günlüğüne Bangkok’a mı gidilirmiş! O kadar uzaklara gitmişken seyahati uzatıp Singapur’a arkadaşa mı uğrasam, yoksa mevsim çok uygun değil ama Phuket deniz tatili ile mi birleştirsem alternatiflerini masaya yatırdım ve Singapur ağır bastı. Bekle beni Bangkok, bekle beni Singapur…
Seyahatimi planlamakla kalsam iyi; benimle seyahat edecek şanslı(!) kişi için birçok kişiye de mavi boncuk dağıttım. Mavi boncuğa tek red cevabı veren sevgili ablam -insan bir kaç yıl önce pek keyifle anmadığı bir Bangkok seyahati yapınca, bu güzel teklife olumsuz yanıt verebiliyor, oldu.
Ve sonuç; kazanamadım. Evrene gönderdiğim o kadar güzel ve olumlu mesajlara rağmen hem de… Ne diyelim, kısmet. Bana kalan mavi boncuk dağıttıklarımın ‘Olsun, sen bizim kalbimizin birincisisin’ yanıtı oldu. En güzeli ^^ Belki bir gün, hatta adını da koyalım bu Kasım, hatta belki Kasım’dan da yakın Tayland Hayalim gerçek olur, bloga seyahat notlarımı eklerim. Kim bilir? Şimdilik ekleyebildiğim ise hediyesiz Tayland Hayalim…
Yolcu… Ne güzel ne anlamlı bir kelime: ‘Yolculuğa çıkmaya hazırlanan kimse’. An itibariyle ben de bir ‘yolcu’yum, üstelik ilk defa bu kadar uzaklara doğru bir yolculuğa çıkıyorum. Dile kolay, iki sonraki güne 10.000 km uzakta uyanacağım. Hedef Tayland’ın en büyük şehri ve başkenti Tayca Krung Thep, yani ‘Melekler Şehri’ anlamına gelen Bangkok.
İlk defa evimden bu kadar uzaklara gidiyorum ya, ilk defa da bu kadar uzun süreli bir uçak yolculuğu yapacağım. Uçuşum Qatar Airways ile Doha aktarmalı, aktarmayla birlikte yaklaşık 13 saat sürecek. Sıkılır mıyım? Hayır. Hem hiç uçmamış olsam da Qatar Airways’in uçuş konforundan eminim, hem de kitaptan, tablete keyifli ve kaliteli zaman geçirecek araçlarım yanı başımda hazır. Anlayacağınız gönül rahatlığıyla ‘hayır’ diyorum çünkü ihtimalleri neredeyse sıfıra indirdim. Bi’ de yan koltukta hoş sohbet bir yol arkadaşım olursa değmeyin keyfime…
Bir ‘ilk’ daha var bu yolculukta: İlk defa tropikal iklimin hüküm sürdüğü bir bölgeye gidiyorum. Biliyorum ki havalimanından adımımı attığım anda nemli ve sıcak bir havasıyla karşılayacak beni Bangkok. Bu nedenle bavulumu daha bir özenle hazırladım bu sefer, bu ‘ilk’e de hazırlıklıyım.
Gelelim seyahat planıma; konaklama için Setur aracılığıyla şehir merkezinde bir otel seçtim. Otelin manzarası mükemmel ama konaklamada manzarayı izlemektense o manzaranın içinde olmak daha da mükemmel olmalı… Yine de 10.katta yer alan havuzu deneyimlemek için son dakikada bavuluma mayo eklemeyi akıl ettim. Şuraya konu ‘yüzme’ olunca fırsatı hiç kaçırmayan bir Aslı çizelim mi?
Konaklama süremin kısalığına karşın upuzun bir yapılacaklar/ görülecekler listem var. Dersimi çalıştım, zamanımı etkin kullanmak için günlük programımı şimdiden hazırladım. Maddeler arasında vazgeçilmezlerim: Göz kamaştırıcı Büyük Saray (Grand Palace) ve tapınaklar, çok sevdiğim Thai Mutfağı, çılgın gece hayatına dalacağım Patpong, tuk-tuk, çeşit çeşit lezzetli(!) böcekleri kesinlikle tatmayacağım fakat -koku elverdiğince, merakla tezgâhları inceleyeceğim Khao San Road, yükseklik korkumu aşacağıma inandığım Baiyoke Tower ve tabii ki masaj…
En az yarım günümü de Bangkok’un 120 km dışında Nakhon Pathom şehri yakınlarındaki Yüzen Pazar’a (Damnoen Saduak Floating Market) ayırmaya kararlıyım. Khao San Road’da böcekleri deneyemeyeceğim kesin ama tropik meyveler söz konusu olunca hepsinin tadına bakmak isterim. Biliyorum ki kralın emriyle ülkede kimyasal gübre yöntemiyle tarım yapmak yasak ve bu pazardaki Tayland malı tüm meyve ve sebzeler organik.
Bir akşam üstü –günbatımına yakın saatlerde, Chao Praya Nehri’nde tekne gezisi sonrası civardaki cafelerden birine oturup geceyi şehrin en önemli dini yapılarından biri olan Wat Arun Tapınağı’nı izleyerek karşılamak isterim.
Şehirlerin ruhları olduğuna inanır mısınız? Benim inanırım. Ve biliyorum ki aynı coğrafyada, aynı zaman dilimi içinde modern ve geleneksel, batı ve doğunun bir arada olduğu İstanbul gibi Bangkok da sadece birkaç gün kalındığında size ruhunu açacak bir şehir değil.
Varsın ruhunun tamamını açmasın, bir noktadan başlamak bile güzel… İşte tam da bu nedenle Yatan Buda Tapınağı’nda (Wat Pho) duvarın dibinde sıralanmış 108 bronz kâseye para atıp şehre bir kez daha gelmeyi ve bu sefer daha uzun kalmayı dileyeceğim. Sizin için de bir dilek tutmamı isterseniz, haber verin…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.