Prag seyahat notlarımı sıcağı sıcağına yazmak için ekran başındayım ^^ İlk defa bir seyahatimi programsız, kendime görmeden / gezmeden/ yemeden dönme listesi hazırlamadan, günlük rota çizmeden yapıyorum. Neden? Çünkü bu seyahat özünde bir aile ziyareti… Kuzen Fatih, sevgili eşi Marketa ve Tarçın’a misafirperverlikleri için teşekkürler <3
İstanbul’dan birçok hava yolu şirketinin Prag ’a direk uçuşu var. Havalimanı çok büyük değil, 3 ayrı terminalden oluşuyor. Özel uçaklar/jetler, Avrupa Birliği ülkelerinden uçuşlar ve Avrupa Birliği hariç uçuşlar. Alandan merkeze ulaşım için toplu taşıma tercih edecekseniz otobüs + metro en kısa yol. İki alternatifiniz var: otobüs (100) + Metro (B) ya da otobüs (119) + metro (A). Biz 119+A alternatifiyle ilerledik. Bu alternatifte otobüsten inerek metroya geçiş yaparken bir sürprizle karşılaşacaksınız. Dejvicka metro istasyonunda ne asansör ne de yürüyen merdiven var. Ama bunun yerine merdiven başında bavulunuzun merdivenleri aşmasına yardımcı olacak taşıyıcılar var ^^
Bilet nerden alınacak? Alandan çıkmadan sağ taraftaki kiosktan. Hemen burada bir parantez açayım. Prag ’da biletleme sistemi saat ve gün bazında. Daha önce Avrupa’ya seyahat ettiyseniz biniş sayısına göre kartlara aşina olabilirsiniz, Prag ’da böyle bir sistem yok. Toplu taşımalarda olmayan bir şey de turnike. Biletinizi ilk kullandığınızda metroda peron girişinde otobüs ve tramvayda ise aracın içindeki makinalarda damgalatmanız yeterli.
İşin açıkçası sistem biletsiz seyahat yapmaya çok müsait. Bilet kontrolü de yok, var da ben rastlamadım. Kontrolde biletsiz yolculuk yaptığınız ortaya çıktığında ödemek zorunda olduğunuz ceza CZK 800. Yarım saatlik biletin CZK 24, 90 dakikalık biletin CZK 32 olduğu bir ülkede böyle bir risk almaya değer mi? Değmez. Biletler şehir içinde sadece metal paraya çalışan bilet satış makinelerinden alınıyor. Bu makineler hemen hemen her metro istasyonunda var. Turistler için günlük bilet uygulaması da var (1 günlük CZK 110 – 3 günlük CZK 310) biz hiç ihtiyaç duymadık çünkü şehir merkezinde her şey derli toplu, konaklama yerinize göre gidiş/dönüş bileti almanız yeterli olacaktır. Daha önce rastlamadığım bir konu da vatandaşlar için geçerli olan cep telefonunuzla bilet alabilme olanağı, ücreti faturanıza yansıyor ya da kontörünüzden düşüyor. Direk aklınıza İstanbul’daki otobüs yolculuğunda “Fazla bileti olan var mı?” sorusu geldi değil mi? Metrolarda dikkat çekici bir konu da aracı peronda beklerken bırakın uyarı çizgisini geçmeyi neredeyse duvar dibinde bekliyorlar. Bu nedenle inenlere yol veriniz gibi bir uyarıya hiç ihtiyaç yok. Prag ’daki bir güzellik de toplu taşımalarda çocukların mutlaka oturtulması. Yaşlısı genci ayakta yolculuk eden çocuğa mutlaka yer veriyor.
Metro haritası çok karışık değil. Çünkü sadece 3 hat var: Sarı, Yeşil ve Kırmızı. Düşündüm de kırmızı hatta hiç binmedim. Hmm, demek ki bir turistin yolunu düşürmesi gereken güzergâhlara gitmiyor. Şehir merkezinde yer üstünde hizmet veren toplu taşıma ise tramvaylar… Yavaş ilerliyor ama bir turist için bundan güzel bir şey var mı? Geze geze gidiyorsunuz, miss… Tramvay sefer aralıkları ise oldukça sık. Durağa gitmenizle binmeniz arasında geçen süre 5 dakikayı geçmiyor. En ünlü tramvay 22 numara. Turist tramvayı olarak da biliniyor. Biz eski şehir merkezinden kaleye gitmek için yaklaşık 2 km. yokuş yukarı tırmanmaktansa işte bu tramvaya binerek yukarı çıkmayı tercih ettik. Akıllı mıyız? Evet ^^
Toplu taşımalar sabahın erken saatlerinden gece yarısına kadar faaliyette. Metro gece yarısı kapansa da gece yolcuları için belirli güzergâhlarda çalışan otobüsler ve tramvaylar da mevcut.
Prag’da araç ile yolculuk
Gelelim Prag ’da araç kullanımına… Şehir merkezine gidişimizde sadece bir kez toplu taşıma kullanmadık. Neden park problemiyle uğraşalım ki? Ama şehir dışı yolculukları için tren/otobüs sorunuz varsa bilmediğim yerden sordunuz, arabayla gittik. Yol boyunca billboardların sadece Çek bayrağı ile dolu olması dikkat çekici. Bu ne vatanseverlik diye düşünsem de işin aslı yakın zamanda otoban boyunca billboardların yasaklanması ve büyük tabelalar sökülene kadar reklamların üzerinin bayrak görseliyle kaplanması imiş.
Otobanda bana çok ilginç gelen bir uygulama var. Sol şerit sadece sollamak için kullanılıyor. Anlayacağınız ‘Nasıl olsa hızlıyım, soldan basıp giderim’ durumu yok. Araçlar sağ şeridi takip ediyor, öndeki aracı sollamak istediğinizde sinyal vererek(!) sol şeritte geçiyor ve akabinde sol şeritten devam etmeden hemen sinyal vererek (!) sağa geçiyor. Ünlemlerden anlayacağınız gibi sinyal Prag trafiğinin olmazsa olmazı. Sinyal çok peki ne yok? Korna… Seyahatim boyunca sadece bir kez duydum. Öyle bir vakada İstanbul’da bir sürücü olarak kornaya deli gibi bastırıp, camdan ‘kör müsün?’ diye bağırmam olası iken, Prag ’da şahit olduğum kısa bir dat’tan öteye gitmedi.
Toplu taşımayı gezi notlarıma giriş paragrafı olarak başladım. Upuzun bir yazı olmuş. Burada notlara bir virgül koyayım, anlaşılan o ki 5 günlük Prag seyahati bir yazı dizi dizisi olacak…