Londra ’nın parkları serisinden sonra konuk yazarım Neslihan bu kez Londra’nın farklı 3 lokasyonu hakkında notlarını derledi. Bu yazıyla klasik gezi notlarından çok farklı mekanlara uzanıyoruz. Keyifli okumalar…
Geldiğimden beri termometrenin 36 derece sıcaklığını gösterdiğini de gördüğüm Londra, yazın yaşanması çok zor bir şehir. Şehirde yapıların çoğunluğunun eski ve klimasız olması en büyük zorluklardan… Yaygın toplu taşıma sistemi olan metro’da da klima yok. Uzun süredir yağmur yağmadığı için parkların yeşilden sarıya dönmesi ise benim bunca yıldır Londra seyahatlerimde hiç tanık olmadığım bir durum.
Şu an hava 16 derece hissedilen, şakır şakır yağmur beni son 3 haftadır Londra’daki günlerimi yazmaya heveslendirdi.
Seyahatim öncesinde 20 Temmuz tarihinde Buckingham Sarayı’nın halka açılacağını bildiğim için bu geziye İstanbul’dan rezervasyonumu yaptırmıştım. 31 Temmuz Salı günü saat 10.30 için aldığım randevuma yolculuğum kaldığım yerden 20 dakika süreceği için 1 saat önce Green Park’a doğru yola çıktım. Yaz mevsimi Londra’nın turist açısından en kalabalık zamanlarından. Üstelik turistler akın halinde hareket ediyorlar. Green Park durağında indim ve turistlerin ziyaret noktalarından biri olan Buckingham Sarayı’na doğru sürü halinde yürüyen topluluğa katıldım. Çoğu turist asker değişim töreni için gelmiş. Benim katılacağım ücretli geziye katılım dışarıdaki töreni izlemeye gelenlerden oldukça azdı.
Sarayın önünde ‘Burası hırsızlık noktası, dikkatli olun’ uyarıları vardı. 1990’lı yıllarda geldiğim Londra otobüslerinde o zaman toplu taşınma kartı (oyster card) yoktu. Kontrol için dolaşan biletçiler turistleri uyarır, ‘çantalarınıza dikkat edin’ derdi. Maalesef Avrupa’da özellikle turistlerin çok rağbet ettikleri yerlerde hırsızlık vakaları daha çok görülüyor. En çok da Barcelona ve Roma’da… Neyse ki benim başıma gelmedi şükürler olsun ama şahit olduğum oldu.
Buckingham Sarayı’nda gezimize geri dönersek; gezilecek odalar ‘State Room’ dedikleri daha çok konukların ağırlandığı odalar. Elçilerin kabul edildiği kapıdan içeri sıkı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra alındık. Bütün ziyaretçilere elektronik rehber dağıtılıyor. Prens Charles hiçbir fedakarlıktan kaçınmayarak geziyi seslendirmiş, gerçi ben Prens William’ın anlatmasını tercih ederdim.
Tur sırasında fotoğraf çekmek yasak. Tabii bunun benim için çok zor bir durumdu. Özellikle tavan ve merdiven meraklısı olduğum için bu gezide fotoğraf çekemiyor olmak beni gerçekten üzdü…
Bir konu da bu gibi gezilerde turistlerin neden tek başına geziyormuş gibi davranıyorlar dersiniz? İnanın üzerime birkaç kişi çıkabilirdi ama neyse ki kendimi kurtarabildim.
Daha önce İngiliz Konsolosluğu’nda rastladığım ve senelerdir İngiltere seyahatlerimdeki ziyaret ettiğim tarihi mekanlarda gördüğüm dekorasyon sarayda mevcut. Pembe Oda, Beyaz Oda, Yeşil Oda gibi dekorasyonun rengine göre isimlendirdikleri onların deyimiyle drawing romların hepsi arka bahçeye bakıyor. İçlerinden en sevdiğim Prens William’ın vaftiz edildiği Beyaz Oda oldu. Bu gezide muhteşem kristal avizeler, kraliyet ailesinin yüzyıllardır sarayda yaşayan atalarının tabloları, dekorasyon objeleri başta olmak üzere görecek çok eşya vardı. Prens Charles ve (antipatik) eşi Camilla’nın kurdukları ve himaye ettikleri vakıf koleksiyonlarını da gördük. Prenses Diana’nın ölümünden beri Camilla ve Charles İngiliz halkının olduğu kadar benim de çok sevdiğim kraliyet üyeleri arasında yer almıyor.
Odaları sırayla gezip bahçeye çıktığımızda anılarımda kalan Picture Gallery adını verdikleri odanın tabanındaki muhteşem ipek hali oldu. Prens Charles’ın himayesindeki vakfın sahip çıktığı genç sanatçılardan biri tarafından üretilmiş.
Sadece bahçeden fotoğraf çekebilerek arka bahçeden saraydan ayrıldım. Bu geziye bir kez daha katılır mıyım? Kesinlikle hayır. Ama yine de kraliçenin yaz aylarında sarayda olmadığı bir zamanda bu fırsatı yakalamak da her zaman yaşanacak bir durum değil, değerlendirdiğim için mutluyum.
Seyahatin başlangıcında 1 Sterlin 6,2 TL idi. Bu satırları yazdığımda ise 7 TL’yi geçti. Kurlar bu seviyede olduğu müddetçe uzun bir süre yurtdışına çıkış hayal olacak. Onun için gördüklerim yanıma kar kalacak diye sevinsem de ülkenin ekonomisinin hali malum, insanın morali çok bozuluyor.
Regent Canal bu sene Londra da ilk defa gördüğüm yerlerden biri oldu. Londra’nın kuzeyinde 13,8 km uzunluğunda Thames nehrine çıkan kanalda mavna ile yapılan turlardan birine katıldık. Çok güzel bir deneyim oldu. Çok memnun kaldık. Başlangıç noktası Paddington Arm istasyonu çıkışında. Saat 18.30’a rezervasyon yaptığımız yemekli tekne turumuz saat 10’da sona eriyordu. Fiks menü teknedeki ufacık mutfakta hazırlanmasına karşın çok da lezzetliydi. Gezimizden çok keyif aldık, kesinlikle tavsiye ederiz…
Londralı gençler küçük ‘Go Boat’ adı verilen teknelerle (günlerden Cuma akşamıydı) yanlarına aldıkları içki ve yemekleri ile kanal gezimize eşlik ederler. Pek de neşelilerdi… Keyifle yanımızdan geçerken bize el sallamayı da ihmal etmediler.
Kaldığım bölge bu kanala çok yakın. Her fırsatta kanal kenarında yürümek çok keyifli oluyor. Ama kanal gezisi bambaşka bir keyifmiş ^^
[wp_ad_camp_1]
Regent Park da yine kaldığım bölgeye çok yakın olduğu için birden fazla kez gittim ama her gittiğimde makinem yanımda olmadığı için fotoğraf çekememiştim. Bu kez sıcak bir Londra gününde Frieze Heykelleri adı verilen açık hava sergisini de görme fırsatını yakaladım. Dünyanın ünlü heykeltıraşlarının heykelleri Regent Park’da İngiliz Bahçeleri’nde sergileniyor. 25 sanatçının katıldığı bu açık hava sergisi 25 Ekim’e kadar görülebilir. Bu 25 sanatçıdan Tracy Emin’in eserleri benim favorilerimden…
Yukarıda kurlardan bahsetmiştim, kur bu seviyede olduğu müddetçe Londra’da yapılabilecek ücretsiz aktiviteleri takip etmeliyim. Dönüşüme daha üç hafta var, bu süreyi akıllı telefonuma indirdiğim Visit London aplikasyonundan takip edip planlayacağım.
Bakalım diğer 3 haftada neler görüp neler fotoğraflayacağım, görüşmek üzere…
Editör notu: Ne yazık ki Neslihan’ın çektiği o güzel fotoğraflardan sadece birkaçını ekleyebildim yazıya… Çok daha fazlası yazarın pixbynes_photo instagram hesabından inceleyebilirsiniz.
Editör notu: Admin yazıyı bloga ekleyene kadar 1 GBP 8,89 TL oldu 🙁
Gezdim Gördüm kategorisindeki diğer yazılar için tıklayınız
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.