Kategori: Gezdim Gördüm

YUNANİSTAN – Sakız, Simi, Rodos, Az Biraz da KOS II

Deniz, güneş, gökyüzü ortak ama bambaşka topraklara dair  YUNANİSTAN – Sakız, Simi, Rodos, Az Biraz da Kos yazı dizisi devam ediyor.

Konuk yazarım Yasemin ile serinin ilk yazısında tanışmıştınız. Ben zaten Gezdim gördüm diyenlere ‘anılar anılar’, bize ise keyifli okumalar ^^

 

Sakız Adası’nı anlattığım yazıda Simi’ye ilk görüşte âşık olabilirsiniz demiştim. Buyurun bu potansiyel aşka doğru Kos’tan geçerek yola çıkalım.

 


 

Kos

 

Bu adadan sadece az biraz bahsedeceğim çünkü Kos’ta sadece kısa ziyaretler için bulundum. Anlatacaklarım bu tarz ziyaretlerinizde neler yapabileceğinize dair fikir vermek amaçlı.

Gittiğiniz Yunan adası büyükse yapılacak en güzel şeylerden biri arabayla plajları keşfetmek. Rodos yazısında bundan bolca bahsedeceğim. Kos’a ilk gelişimiz günübirlikti ve hızlıca araba kiralayıp keşfi uzatmadan kendimizi adanın diğer ucuna, güney tarafında kalan plajlardan birine attık. Kumsaldaki salaş restoran tam bir cennetti. Denizden çıkıp az ileride, tahta iskemlelerde kalamara, uzoya uzanıyorsunuz. Teninizi de sıcacık Ege güneşi sarmalıyor. Yunanistan’a hoş geldiniz 🙂

Kos diğer adalara geçişte bir aktarma noktası gibi. Yolunuz buraya aktarma amaçlı düşerse adanın merkezi limanın hemen ardında. Sokakları, mağazaları, kafeleri, kitapçıları arasında birkaç saat rahatlıkla kaybolabilirsiniz. Yolculuğu için kitap arayacaklara bir öneri: Uğradığım kitapçılarda sadece yerel dilde yayınlar vardı. İngilizce yayınlar için News Stand adındaki dükkana bakabilirsiniz.

Limana yakın plajlardan birine konuşlanmak da vakit geçirmenin bir diğer yolu. Yürüme mesafesinde plajlar var.  Denize girmeden de içeceğinizi yudumlayıp etrafı izleyebiliyorsunuz. Aslında Kos yüzyıllar öncesine uzanan bir tarihe ve o dönemlerden birçok esere sahip. Deniz – kum – güneşle tatlandırılmış mini bir kültür turu sevenlerin adanın bu yönünü de araştırmasını öneririm. Bizim niyetimiz deniz – kum – güneş ağırlıklı romantik günlerdi ve Simi’ye yol aldık.

 

Simi

 

Evet, nereden başlasam, nasıl anlatsam…

Şöyle bir ada düşünün: Rodos ya da Kos gibi büyük değil. Küçük ve sevimli bir ada. Hayat genel olarak merkezde ve doğu kıyılarındaki plajlarda akıyor. Merkezin yer aldığı koyu çevreleyen yamaçlar göz alıcı renklerde, neoklasik üslupta evlerle süslenmiş. Merkezi arkanıza aldığınızda Pedi koyu sağ yanınızda, Emporios ise solunuzda kalıyor. Bir de adanın güney ucuna yakın, Panormitis Manastırı’nın yer aldığı koy var. Ana hatlarıyla ada bu bölgelerden, bunların arasındaki masal diyarı koylardan ve de adayı çevreleyen mavi – yeşil, cam gibi berrak sudan oluşuyor.

Denizden özet tarif bu şekilde. Tepelerden tarif ise iki kelimeyle “bolca kayalık”. İlk birkaç günün ardından eşime “bu adada içimden keçi olmak geldi” dediğimi hatırlıyorum. Kayalıklar tam keçilere göre. Arabayla Panormitis’e gittiğimiz günü anlatırken bu konuya yine geleceğiz.

Adaya merkezdeki Saat Kulesi tarafından geldik. Bir bakışta tüm koyu görmek mümkün. Bir uçtan diğerine yürümek yirmi dakika civarı. Limanda dahi deniz çok temiz. Yamaçlardaki evlerin renkleri denizin rengiyle birleşince ilk görüşte aşk başlıyor işte.

Simi oldukça romantik bir ada. Balayı için ideal. Denizi bugüne kadar gördüklerim arasında en iyilerden. Merkezden her sabah koylara tekneler kalkıyor. Dileğiniz koyda inip günü geçirip, akşam üstü de yine aynı teknelerle geri dönüyorsunuz. Favorimiz Agia Marina koyu. Yukarıdaki fotoğraf Agia Marina’dan. Suya girişi sığ ve kumluk, deniz tertemiz, müzik yayını olmayan oldukça sessiz bir yer. Akşam üstü sevdiceğinizle yan yana oturup ayaklarınızı suya sallandırabileceğiniz mini bir ahşap iskelesi var. Genel olarak kitabınızı okuyup ruhunuzu dinlendirmelik. Aşağıdaki fotoğrafta hem Agia Marina’nın sularını hem de benim kitap önerimi görebilirsiniz.

 

 

Marathounta koyunu da denedik. Burası daha bakir. Güneşlenirken yanınıza keçiler geliyor, arkanızda derme çatma bir lokanta, akşam dönüş teknesi gelinceye kadar ayrı bir dünyadasınız. Deniz taşlık, yine müzik yayını yok. Merkezin diğer yanında kalan Emporios’ta ise şezlong ve şemsiye dahi olmadan, orada yaşayan halkla birlikte yol kenarındaki kumsaldan denize giriliyor. Tam bir adalı gibi. Buraya gidiş arabayla.

 

 

Bir günümüzü araba kiralayıp adayı keşfe ayırdık. Önce yaklaşık kırk beş dakika mesafedeki Panormitis’e gittik. Buradaki manastır Yunan denizciler tarafından hac yeri kabul ediliyormuş. İçinde iki tane de müze var. Dönüş yolunda Pedi’ye uğradık ancak Pedi bize çekici gelmedi açıkçası. Çok uzatmadan Toli Beach’e geçtik. Tepeler oldukça kayalık ve yollar bazı yerlerde oldukça dikkatli araba kullanmayı gerektiriyor. Örneğin Toli Beach’e inen yol bunlardan biri.

Toli geç öğle yemeği için harika bir seçenek. Sabahtan o saate kadar arabayla yol yaptıktan sonra, aşağıdaki koyun mavi sularını tepeden izleyerek, dalga seslerini dinleyip yemeğinizi yiyerek soluklanabileceğiniz bir vaha. Dilerseniz denize de girebiliyorsunuz.

Adanın gündüzü bu şekilde mavi – sakin geçerken sabahı ve akşamı da ayrı keyifli geçiyor. Güne  erken başlayanlardansanız kimseler uyanmadan etrafı keşfe çıkmak büyük keyif. Dönüşte de yeni yeni açılan dükkanlardan birinde sabah kahvenizi içip oteldeki kahvaltınızla güne devam edebilirsiniz. Koylara giden tekneler makul saatlerde kalktığı için sabah tüm bunları yapmaya vakit yetiyor.

Akşam yemeği için seçenek çok. Çoğu yerde de gayet memnun kalırsınız. Hala açık mı bilmiyorum ama tekrar gitsem soluğu önce Mythos’ta alırım. Çeşit çeşit mezeleri ve tüm limanı gören harika bir teras manzarası var. Hizmeti, sunumu şık. Simi karidesini ilk defa burada denedim. Bence  adanın spesiyalleri simi karidesi, keçi eti ve ahtapot.

Yazının başında da belirttiğim gibi Simi, deniziyle, sabahıyla, akşamıyla, dinginliğiyle komple bir balayı adası tadında. Fabrika ayarlarınıza geri dönebileceğiniz bir yer. Burada hayata dair yanıtlamanız gereken sadece iki soru var: Bugün hangi koyda yüzsem? Akşam nerede yemek yesem? 🙂 Bir yandan bu kadar basit ve bakir, diğer yandan gösterişsiz bir kalitesi var. Günün her saatinde sizi dinlendiriyor, besliyor. Küçük olmasına rağmen bir hafta rahatlıkla kalınabilir. Tekrar gidilir mi? Kesinlikle gidilir!

 

 

Editör notu: Ne yazık ki Yasemin’in çektiği o güzel fotoğraflardan sadece birkaçını ekleyebildim yazıya… Çok daha fazlası yazarın kişisel instagram hesabında  > https://www.instagram.com/yasemindiriceyarar/

 

Serinin ilk yazısı:   YUNANİSTAN – SAKIZ, SİMİ, RODOS, AZ BİRAZ DA KOS I

 

Gezdim Gördüm kategorisindeki diğer yazılar için tıklayınız

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce