Ada Masalı 14. Bölüm reytingleri Total’de 2,20 reyting ile 13. , AB’de 1,73 reyting ile 13. ve ABC’de2,03 reyting ile 15. oldu. Bölüm yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Ada Masalı’nda bu hafta ekran başından hiç memnun ayrılmadım. Hani biz klişeden olabildiğince uzaktık? Hani bizim çiftimiz PoyHaz her şeye, herkese el ele direnecekti? Hani onları hiç kimse, hiçbir şey ayıramazdı? 12. Bölüm sonunda bizi hayran bırakan senaristimiz, neden şimdi klişe olan diğer yolu seçti? Umarım bizi mutsuz eden bu ayrılık, dizi için güzel şeylere gebedir. Belki bizi öyle bir senaryo bekliyordur ki, bu yazdıklarıma pişman olurum ha, ne dersiniz?
Geçtiğimiz bölümü Haziran ile Poyraz’ın nikah töreninde noktalamıştık. Sevgili aptal aşıklar, nikah kıyıldıktan sonra Aliye ile Zeynep’i çağırmalıydınız. İşte böyle yarım kalır töreniniz, evlenemezsiniz. Aliye ile Zeynep’in bu nikaha itiraz etmeyeceğini beklemek büyük saflık. Ayrıca ilk gelen itirazdan sonra da yasal olarak Poyraz istediği kadar “Herkes çıksın. Biz evleniyoruz.” dese de o nikah kıyılamazdı. Yalnız Haziran’ın herkes eteğinden çekiştirirken “Evet, evet, evet.” diye bağırması hayatını Poyraz ile geçirmek için ne kadar kararlı olduğunu gösterdi.
Aliye’nin Haziran’ın yüzüne tükürmesi ne kadar iğrenç bir davranıştı öyle. Bu kız sana ne yaptı da kalkıp yüzüne tükürüyorsun? Sanki Haziran zorla oturttu Poyraz’ı o nikah masasına. Halbuki bu plan, asıl toruncuğun Poyraz’a ait. Haziran, sadece torununu her şeyden çok sevdi Aliye Hanım. Zavallı PoyHaz, ne umdu ne buldu… Günü aynı evde, yeni evli bir çift olarak bitireceklerini beklerken kendilerini hastanenin soğuk koridorlarında buldular. Bir de büyükler devamlı bir duygu sömürüsü yapmazlar mı… Sanki çok gençler de tansiyonlarının çıkmaları falan anormalmiş gibi davranmıyorlar mı? Yahu o Aliye beni bile gömer mazallah. Komadan bile uyandı cadı.
Haziran ile Poyraz, asla hastane köşesinde duvağını çıkartmayı, üzerlerinde düğün elbisesi ve damatlıkla gözyaşı dökmeyi hak etmedi. Neyse, en azından onları ikinci kez böyle gördüğümüzde sadece yüzlerinin güldüğü sahneler seyredeceğimizden eminim. Hatta düğünden öncesini yani evlilik teklifi, isteme, söz, nişan, gelinlik provası ve diğer güzel olayları da görürüz. Yalnız madem bölüm finalinde ayrılacaklardı, Zeynep ile Aliye’nin gözyaşlarıyla daha iki günde pes edeceklerdi, neden hastanede birbirlerine ayrılmayacaklarına dair söz verdiler?
Haziran: “Biz şu an evli olabilirdik. Nasıl bir evde oturacağımızın hayalini kuruyor olabilirdik. Herkesten uzakta balayında olabilirdik.”
Poyraz: “Hepsi olacak. Biraz daha sabır sadece.”
Haziran: “Nasıl olacak Poyraz? Biz ne yapsak olmuyor, kaçıp gidelim desek o da bir çözüm değil. Ailelerimiz böyle davrandıkça hiçbir şey olmayacak.”
Poyraz: “Olacak olacak. Onlar hep böyle olamaz ki, olmamalı.”
Haziran: “Benim artık buna sabrım kalmadı. Ben şimdi, bu andan sonra hep seninle birlikte olmak istiyorum.”
Poyraz: “Ben de istiyorum sevgilim. Ve olacağız da zaten. Hem bak ben sana bir söz verdim değil mi? Bizi hiç kimse ayıramayacak dedim sana, hiç kimse de ayıramayacak.”
Haziran: ”Bunun için bir mucize olması lazım.”
Poyraz neden Haziran’ı alnından öpüp duruyor? Karanlık oda sahnesinde, o loş kırmızı ışıkta bile alından öpücük mü? O sahnede bize yansıyan aşk ateşine, tutkuya alından öpücük mü? Açıkçası o sahneye ateşli bir öpücük yakışırdı. ^^ Bir de o ortamı neden İdil’in gelişiyle mahvettik? Bizim yarım kalmayan bir PoyHaz sahnemiz olmayacak mı? Zaten diğer Poyraz sahnelerimiz de bu hafta hep hüzünlüydü. Bölüm sonunu da bildiğim için hep bir yanım buruk seyrettim. Birlikte uyuya kalmalarına, sabah koyun koyuna uyanmalarına bile sevinemedim.
Batu’yu oynayan Erdem Kaynarca artık dizinin kadrolu oyuncusu. Bu da demektir ki Batu’nun rolü devamlı hale geldi. Daha geçen haftaki yazı altı yorumlarda aramızda bunu konuşmuştuk. ^^
Batu İdil ile yakınlaştıkça, biz onları ship’ledikçe bunun olacağı belliydi. Eh zaten İdil için Poyraz’ın bir takıntı olduğu, ona duyduğu şeyin elde etme hırsına dönüştüğü malum. Bu bölüm kendi henüz görmek istemese de Batu’ya aşık olmaya başladığı çok belliydi. Kimse kolay kolay başına bir şey gelmesin diye yeni tanıdığı birinin peşinden yalınayak koşmaz. İdil, Batu’ya aşık oluyor ama bunu öyle hemen kabul edemez. Poyraz’a aşık olmadığı kabul etmek onun için bir yenilgi çünkü. Ancak İdil’den nefret ettiğim halde onun endişesi için, yara olan ayakları için üzüldüm. Eğer Batu ile değişirse, yaptığı kötülükleri unutturarak iyi bir insan olursa onu sevebilirim.
Batu’nun mafya babası Cenap Nemranlı’nın gelişi çok da umduğumu vermedi bana. Çünkü kendisinin Poyraz’ın üvey babası olduğunu düşünüyordum. Ancak hem Poyraz ismine kayıtsız kalması hem Batu’nun da Zeynep için onlara kötülük yaptığını söylemesi benim bütün kardeşlik teorilerimi çöpe attı. Yalnız Poyraz ile Haziran’ın onlardan gördükleri onca kötülüğe rağmen Batu’ya yardım etmeleri, onu babasının elinden kurtarmaları takdir edilesi. İyi ki bunu Aliye duymadı. Haziran’ı istememek için bir neden daha çıkardı ona. Batu, Haziran’ın arkadaşı ya ona göre… Haziran ile Poyraz çok temiz kalpli, işte bu yüzden her önüne gelen bunu kullanıp onların canına okuyor. İdil ile Batu’ya yardım etmeleri güzeldi, ancak genel anlamda bu iyi kalpliliğin fazlası aleyhlerine.
İdil, Batu’nun ona karşı hislerini anladı, onu şimdilik reddedip kalbini kırdı ancak zamanla kırdığı kalbi onaracak. Batu da güzel şeyler söyledi, hazırladığı ortam da çok romantikti ancak fazla aceleydi. Az sakin be adam, İdil kaçmıyor bir yere. Batu’nun çocukluk travmaları için de üzüldüm. Komik olarak, espriler yaparak bunların üzerini örtmeye çalışsa da aslında yaraları sadece sırtında değil, çok derinlerde. Umarım Cenap Nemranlı, silahını ve adamlarını dizide tekrar görmek zorunda kalmayız. Çünkü dizinin masalsı atmosferine hiç yakışmadılar.
Biricik’i kötüye evirme fikrinden hiç mutlu değilim. Elbette kendisine yapılan haksızlığa ses çıkarmalıydı, elbette Alper’den ayrılınca adaya onu bağlayacak bir adım atılmalıydı. Ama bu Melisa’nın ekmek teknesini elinden almak olmamalı. Bu onu haklıyken haksız duruma düşürdü. Biricik şu an kandırıldığı, ihanete uğradığı için öfkeli ve fevri hareket ediyor. Ancak ben onun Alper’e çok aşık olduğuna inanmıyorum. Şu anki hali aşktan değil, öfkeden. Ben Biricik’in tek başına o dükkanı işletmekte başarılı olabileceğine de inanmıyorum. Oranın müdavimleri alıştıkları lezzetleri arayacak, adaya yeni gelenler methini duydukları ada kurabiyesinden yemek isteyecek; işletmecilik de kolay değil zaten. Biricik sabahları erken kalkmaya, sürekli aynı yerde aynı şeyi yapmaya da alışık değil. Bir süre sonra başarısız olacaktır. Umarım o dükkanı tekrar Melisa ile işletirler.
Melisa’nın Biricik’e karşı duyduğu vicdan azabı çok gerçek. Biricik ona dükkandan ayrılması için bir gün süre verdi, yasal hakkı olan bir ayı kullanmak bile istemedi. Alper’in kendisini sevdiğini bildiği halde onu Biricik ile birlikte olmaya teşvik ediyor. Ancak suçluluk duygusuyla intihar etmeyi düşünmesi çok yanlış. İntihar, cana kıymak bu kadar basit olmamalı. İntihar edecek kadar ağır mı bu yaşananlar? O zaman herkes her aşk acısında intihar etsin, dünyada sağlam adam kalmasın. Sakın aşk acısını basite aldığım sanılmasın, intiharı o kadar basit bir şey olarak görmediğimden böyle yazıyorum.
Alper’i ise bu bölüm az da olsa takdir ettim. Melisa’ya aşık olduğunun, bugüne kadar neyi neden yaşadığının bu kadar farkında olması beni şaşırttı. Ancak Biricik duyduklarına kızsa da Alper’in ona dürüst yaklaşmasını beğendim. Onu sırf vicdan azabı çekiyor diye kandırıp, seviyor numarası çekse daha mı iyi? Madem Melisa ile ikisi birbirlerini bu kadar çok seviyorlar, hatalarına rağmen aşklarına sahip çıksınlar. Ayıplansalar da sahip çıksınlar, Biricik’i üzecek olsalar da sahip çıksınlar. Çünkü severken uzak durmaya çalışmak ikisini de daha çok yıpratacak.
Görkem haklı, Kırlangıç Adası’ndaki çiftler içinde en imkansız olmayanı Selma ile Latif. Yaşasın, Nehir’den de bu ilişkiye onay çıktı. Gelsin Selma ile Fatih’in ikinci baharı. Selma ilk kocasında bulamadığı mutluluğu Fatih ile bulsun. O kadar çok seviyorum ki onu, hiç üzülsün istemiyorum. Selma biraz pasif biri, Zeynep’e karşı Haziran’ın mutluluğu için mücadele etmesini istiyorum. Keşke Haziran’ın annesi Selma olsaydı. Zeynep, Haziran’ın nahif kalbini anlamaktan çok uzak. Zeynep de ne oldu da döndü Latif’in evine anlayamadım. Madem böyle bir anda evine dönecekti, neden adamcağızı terk edip üzdü? Tam bir bencil. Sadık da şükür diziye geri döndü. Hakan gibi onu da kaybettik sanmıştım. Tombik döner ve Görkem sahneleri dizinin neşesi.
Poyraz’ın Zeynep’e kendini sevdirme çabası sadece kendini sevdirmesi amacıyla değil sanki Poyraz’ın hayatındaki yeni bir ihtimalin habercisi gibi geldi bana. Sanki Poyraz, Haziran nedeniyle İstanbul’a gidecekmiş ve arkadaşı Fatih’in dergisinde fotoğrafçılığa başlayacakmış gibi bir his var içimde. Hem neden sadece Haziran değişiyor, Poyraz ve aşkı için Kırlangıç Adası’nda kalıyor? Biraz da Poyraz, Haziran için kabuğunu kırsın, bilmediği sularda yüzsün, bir daha gitmem dediği İstanbul’a gitsin, İstanbul ile barışsın.
Aslında Zeynep bencilini memnun etmek için bugüne kadar çektiği, onlarca lira değerindeki fotoğrafları bedelsiz vermeye değmezdi de Haziran için her şeye değiyor işte. Zeynep’in Poyraz’ın bu fedakarlığı zerre anladığını sanmıyorum. Ayrıca Zeynep Hanım, Latif ile herkesi karşısına alarak evlenirken hava hoş, PoyHaz’a gelince bahaneler sırayla. Kendisine bencil diye boşuna demiyoruz.
Haziran, Aliye’nin altın gününe geldiğinde oradaki diğer teyzeler tarafından horlanır, yaptıklarının kıymeti bilinmez, hepsi Aliye’den taraf olur diye düşünüyordum. Ancak aferin onlara Haziran’ın yanında oldular, onun çabasını, samimiyeyi gördüler. Ama Aliye tabii ki yine kızı hırsızlıkla suçladı. Sanki istese su böreğinin tarifini verecektin ona. Zavallı Haziran, keşke o Aliye’yi memnun etmek için saatlerce börek yapmakla uğraşmasaydın. Daha sonradan baş başayken emeğini takdir etti de ne oldu?
Açıkçası ben anlamıyorum Aliye ve Zeynep’in geçmişte arasında ne yaşandı da bu kadar birbirlerini sevmiyorlar. Haziran ile Poyraz’ın bir araya gelmemesini istemedilerindeki asıl neden geçmişte yaşananlar bu çok belli. Onların birbirine denk olmayışı, Haziran’ın Kırlangıç Adası’nda bir ömür geçiremeyeceği fikri, Poyraz’ın Haziran’a alıştığı, sevdiği hayatı sunamayacak olması ve birliktelerinin onları mutsuz edeceği düşüncesi işin bahanesi. Açıkçası Aliye ile Zeynep’in düşmanlığının gerçek nedenini bilmeden PoyHaz’ın ayrılması bana çok altı boş geliyor. Kesinlikle Haziran ve Poyraz ile yaptıkları konuşmalar da planlıydı. Ne söyleyecekleri bile önceden kararlaştırılmışlardı. Resmen onları ikna edebilmek için sözlerine onların çabalarını överek başladılar. İyi niyetli olduklarına bir güzel ikna edip vicdanlarına oynadılar. Ayrıca aşk illa mutlu etmek zorunda mı? Bırakın mutsuz olacaksa olsunlar, ama bunu yaşayarak görsünler. Mutsuz olup ayrılırlarsa tecrübe edinmiş olurlar, ileride aynı hataları yapmazlar olur biter. Sizin onların mutlu olabilme ihtimalini ellerinden almaya ne hakkınız var?
Açıkçası Haziran ile Poyraz’ın bölüm sonunda ayrılma kararı alsalar bile son öpücük sonrası bu kararlarından vazgeçeceklerini sanmıştım. Ancak senarist bu defa bize ters köşe yazmamış. Sahne duygusu, oyunculuklar, seçilen şarkı anlamında çok başarılıydı. Severken bu ayrılığa dayanamayacağını bilen Haziran’ın Poyraz’ı sevmekten vazgeçme, kendini buna inandırma çabası da mantıklıydı. Her ne kadar bunu yapamayacak olsa da aşkından kendini ve Poyraz’ı vazgeçirmeye çalıştı. Birbirlerini sevmeyeceklerine dair söz verdiler ama o işlerin öyle kolay olmadığını biliyoruz. Aşk öyle lafla kalpten çıkmaz, onlarınki de çıkmayacak. Yalnız sahnedeki bağırış çağırış beni rahatsız etmedi, ayrılığa direndikleri için tavırları öyleydi. Ayrılığın öfkesinin dışa vurumunu gördük. Ah aptal aşıklarım benim, neden kandınız Aliye ile Zeynep’e? Neden onların söylediklerinin gerçek olduğuna inandınız? Neden timsah gözyaşlarına aldandınız? Hele Haziran’ı gerçekten sevmeyen Zeynep’e nasıl inanırsın Poyraz? Haziran’ın değiştiğini, adada mutlu olduğunu bilmiyormuş gibi nasıl inanırsın ona? Ya sen Haziran, nasıl Aliye’nin sözleri kafanı karıştırabilir? Son kez sımsıkı sarılmanıza, öpüşmelerinize bile sevinemedim. Açıkçası sahne beni o kadar etkiledi ki plan içinde Hint filmi gibi zoom mu yapılmış, şimşek çakma efekti çok mu kötüymüş, rain kiss fikri başka bir diziden mi alınmış umurumda olmadı. Ancak bu sahneye de sağanak yağmur yakışırdı. PoyHaz’ın ayrılık gözyaşlarına tabii ki onların ayrılığına ağlayan gökyüzü eşlik etmeliydi.
Haziran: “Böyle olmaz, tamam mı? Böyle severek olmaz, tamam mı? Benim senden nefret etmem lazım. Benim sana öfke duymam lazım. Benim sana kızmam lazım. Benim senden nefret etmem lazım. Ben senden nefret ediyorum.”
Poyraz: “Haziran. Hayır, hayır, hayır, bu gerçek değil, hayır. Hayır, yapma.”
Haziran: “Böyle olacak, tamam mı? Sen aramayacaksın sormayacaksın. Biz görüşmeyeceğiz yoksa başka türlü olmayacak.”
Poyraz: “Haziran yapma. Yapma bunu bize. Böyle olmaz bu.”
Haziran: “Evet böyle olacak. Anladın mı? Böyle olacak. Biz bir daha birbirimizin gözüne bakmayacağız, anladın mı? Yoksa ben yapamam. Ben kaldıramam, anladın mı Poyraz? Sen söz ver bana, tamam mı? Söz vereceksin sen bana. Bir daha evime gelmeyeceksin, sormayacaksın. Sen benim gözlerime bakmayacaksın, tamam mı? Sen sevmeyeceksin beni. Sevmeyeceksin beni çünkü ben seni sevmeyeceğim. Ben seni sevmemek için elimden gelen her şeyi yapacağım. Seni sevmemek için. Alışacağım yokluğuna. Hayatıma devam edeceğim. Bilmiyorum nasıl yapacağım ama, ben bunu yapacağım ve sen buna engel olmayacaksın! Söz ver, söz ver engel olmayacaksın! Poyraz, bana söz ver!”
Poyraz: “Tamam, tamam! Söz! Söz veriyorum! Tamam söz! Söz!”
Haziran: “Şimdi son kez öp beni.”
Şimdi Haziran gerçekten Kırlangıç Adası’ndan gidebilecek mi? Kalbinin sesini susturabilecek mi? Poyraz, bu defa da sevdiği kadını gitmekten vazgeçirebilecek mi, yoksa o da peşinden İstanbul’a mı gidecek? PoyHaz’ın hikayesi nasıl yeniden yazılacak? Bu ayrılık nasıl son bulacak?
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Ada Masalı 14. Bölümde çalan şarkı: Sevmemeliyiz – Sena Şener
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.