Adım Farah reytinglerde izleyicileri pek mutlu etmedi ama bölüm için aynı şeyi söyleyemeyiz. Çok tempolu, çok akıcı güzel bir bölümdü ve dizimiz hak ettiği reytinglere yakında kavuşacak. Bölüm analizi Gözde‘den. Keyifli okumalar ^^
Adım Farah bu hafta geçtiğimiz bölümden daha akıcı, karakterlerin ekran süreleri daha dengeli yazılmış bir bölümle ekrandaydı. Benim için bu bölüm de yeni sezonun ilk bölümü gibi sezona girizgah bölümüydü. Asıl olayların 17. Bölümde başlayacağını düşünüyorum.
Geçtiğimiz bölümü Mehmet’in bir yıllık uyku halinin ardından parmağını oynatmasıyla noktalamıştık. Yeni bölümü ertesi sabah Farah’ın Behnam’ın evindeki yaşantısını daha iyi anlayabildiğimiz sahnelerle açtık. Farah’ın hayatıyla ilgili detayları öğrendikçe Farah’ı Behnam’dan kurtarmayı her şeyden çok istedim. Bunun adı aşksa böyle aşk olmaz olsun. Behnam en kötü erkek karakterlerden biri olmaya aday derken boşa konuşmuyormuşum. Bu adam Kerimşah’a sadece Tahir’i değil Farah’ı da unutturmaya çalışıyor. Ömrünü hasta oğluna adamış, o maddi imkansızlıklar içinde onu bu yaşa kadar yaşatmış bir anneye reva mı bu? Aynı sofrada bile oğluyla yemek yiyemiyor, onu günde 5-10 dakikacık görebiliyor, oğlunu masallarla uyutamıyor. Behnam resmen Kerimşah’ı kendisinin küçük versiyonu yapmaya çalışıyor. Çocuk evin içinde bile hep düğüne gider gibi giyiniyor. Behnam gibi insanlara üstten bakan, zorba bir çocuğa dönüşüyor. Annesinin yetiştirdiği o güzel çocuk kayboluyor. Nerede bizim o çok sevdiğimiz Kerimşah? Ben bu duruma şaşırmıyorum, çocuklar manipülasyona, beyni yıkanmaya ne yazık ki daha müsaitler. Ve onları bir oyuncakla, bir çikolatayla kandırmak da o kadar kolay ki…
Neyse ki onun annesine olan bağını hiç kimse koparamaz. Farah yıllarca onun hem annesi hem babası hem en yakın arkadaşıydı, Farah Kerimşah’ın gözyaşına kıyamadığı biriciğiydi. Kerimşah annesi üzülmesin diye ölme ihtimalinden duyduğu korkularını bile içine atardı. Şimdi geriye merak ettiğim, öğrenmeyi beklediğim tek bir şey kaldı: Kerimşah’ın yeni dünyasında Tahir ağabeyini özleyip özlemediği… Umarım Kerimşah’ın onu hatırladığı ve mümkünse Tahir’in steril şekilde odasına girdiği, ona sarılıp vakit geçirdikleri bir flashback görebiliriz. Kerimşah’ın aslında çok mutlu gibi gözükürken eski günlerini de özlediğini görsek ne güzel olur. Kerimşah Tahir’e aşkla bakardı, idolü gibi bakardı, onu unutmuş olmamalı. Ben babasına bile böyle baktığını görmedim. Bence Kerimşah annesinin kaldığı o odayı da hiç görmedi. O evde dönen dolaplardan çocuğun hiç haberi yok.
Dizinin tema müziklerine imza atan Aytekin Ataş’ın sazıyla sözüyle diziye konuk olması çok hoş bir sürpriz olmuş. Sesiyle kulağımızın pası silindi. Türkü de Tahir’in o kedi yavrusu gibi hali de çok hüzünlendirdi. Umarım dizide daha fazla Aytekin Bey’in sesinden türkü duyarız. Ayrıca bu sezon yeni tema müzikleri de bir harika.
Dizilerde, filmlerde tahliye haberi alan mahkumların çoğunlukla bu haberi sevinçle karşıladığına tanık oluruz. Tahir’in de aklandı, tahliye haberi geldi diye gözleri ışıldamalıydı. Ama o bu habere sevinemedi bile. Çünkü Farah ve Kerimşah’sız ona her yer zindan. Hapishaneden çıksa bile ruhu, kalbi hep bir hapishanenin içinde olacak. Bade’nin ona bu haberi anlatma şekliyse çok gerçekçiydi, tam anlamıyla sevdiği adamın uyanmasından duyduğu o sevinç tavırlarına yansımıştı.
Mehmet uyandı ama ne yazık ki vurulma anı hafızasından silinmiş. İlyas’ı görürse hatırlamaya başlayacağını düşünüyorum. İlyas, ihanetini hatırladığını düşünüp Mehmet’i görmekten kaçıyor ama emin olsun eğer Mehmet gerçekleri hatırlasaydı şimdi kodesteydi. Mehmet uyanınca öyle her şeyin dört dörtlük olmaması çok normal. Mehmet’in türkücü diye örnek verdiği İbrahim Tatlıses’in de hala bir elinde titreme var mesela. Mehmet en kısa zamanda ayaklanmalı ve dizide sahneleri artmalı. Böylece seyirci ilk sezonki dünyayla bu kadar kopukluk hissetmez. Kendi adıma bölümlerde Mehmet ve Behnam’ın ekran sürelerinin eşit veya buna çok yakın olmasını bekliyorum.
Tahir ile Mehmet sahnelerini çok özlemişim. Sırada Mehmet’i ayağa kaldırıp omuz omuza mücadele var. Onlar dakikalarca böyle tatlı tatlı didişsinler ben seyrederim. Mehmet’in artık kan mı çekiyor nedir yanında en uysal olduğu kişi de Tahir. Onunla olan yakınlığı bir başka. Mehmet, Kara Kuzu’nun kim olduğunu hatırlayana kadar bu işin üstüne çok eğilecek gibi durmuyor. Tahir’in de belli ki artık umurunda değil. Bence Behnam’ın da bir mafya tarafı var ve ikisi bunu çözmek için iş birliği yapacaklar.
Ayrıca Mehmet o kadar uyandı, biz neden MehBad sahnesi göremedik? Özellikle tam Mehmet yeni uyanmışken şöyle hem duygulu hem eskisi gibi didişmeli sahneler bekliyordum. Bade’nin onun uyandığını görmesi bile geçiştirilmiş gibiydi. Şöyle bir tanecik dolu dolu MehBad sahnesi yazmak zor olmamalı, mesela dizinin bir diğer yan çiftinin en az bir tane elle tutulur sahnesi vardı.
Orhan Amir’in ölmemesi, “Ak Kuzu Kara Kuzu” hikayesinin bitmemesi, bu hikayenin diri kalması için fena olmamış. Ama Perihan’ın onunla gizli iletişimi ve Mehmet’e karşı ikiyüzlülüğü çok aşağılık bir davranış şekli. Vera da Perihan da Tahir-Mehmet kardeşlerin manevi anneleri olarak sınıfta kaldılar. Vera sanki Tahir’e doğru dürüst annelik yapmış, onun ailesinin katlinin sebebi değilmiş gibi davranmaz mı deli oldum. Sen Tahir’i de öz oğlun gibi okuttun mu, onu kendi evine aldın mı? Dayısının evinde neler çektiğini biliyordun, o adamla kalmasın diye sahiplendin mi? Kendi ağzınla söyledin bir kere Kaan’ın yanında ona sarılmadığını. Vera çıkarcı bir kadın ve onun için her zaman tek önemli şey Kaan ile maddi durumu, alıştığı hayat olmuş. Şu anda da umurunda olan şey Ali Galip’in ölmesi değil, kaybettiği itibarı ve eski yaşantısı. Bu arada Vera şimdilik Tahir’e düşman gibi dursa da bir şekilde ondan yardım isteyecek gibi duruyor. Yoksa Behnam’ın yanında azıcık hisseyle, onun vereceği parayla yaşamaya devam etmek zorunda kalır. Bekir ve Gönül’ün ona Tahir’den yardım istemeyi teklif etmeleri, bu konunun gündem olması boşuna değildi. Vera’nın itiraz etmemesi de bunun gerçekleşme ihtimalini artırdı gözümde. Tabii bu hemen olabilecek bir şey değil, bunun için Vera’nın iyice köşeye sıkışması gerekiyor. Ayrıca Tahir ile Vera’nın ileride yaşanacak yüzleşmeleri için de aralarının normale dönmesi gerekiyor. Tahir daha manevi anne gördüğü kadından hesap soracak, Vera bunun mahcubiyetini yaşayacak.
Tahir’e bu bölüm çok fazla “Kimsesizsin.” dediler, “Ailen yok senin.” dediler, “Tek başına gebereceksin.” dediler, canını yakmak, onu böylece güçsüzleştirmek istediler. Farah bile “Sen bunu anlayamazsın.” diyerek onu gerçek baba oğul bağını bilmemesinden vurdu. Tahir, Farah ve Kerimşah’a kadar hiç gerçek bir aileye sahip gibi hissetmemişti ve şimdi onların yokluğunda gerçekten kimsesizdi. Önceleri kimsesizlik ona bu kadar koymazdı; alışmıştı kimsesizliğine, kabullenmişti. Ama Farah’tan sonra yeniden kimsesiz kalmak onu çok korkutuyordu. Şimdiki bu durum yüzüne vuruldukça Tahir’in kalbinin ne denli incindiğini gördüm. Tahir’in kalbini hiç acımadan cam kırıkları gibi toz haline getirdiler. O yüzden bir an önce Mehmet’in öz ağabeyi olduğunu öğrenmeli, kimsesiz olmadığını, ailesiz olmadığını öğrenmeli ve kalbindeki sızı biraz olsun dinmeli.
GönBek neden bu kadar imkansız yazılıyor ki? Keşke Kaan’ın düğün günü Yasemin’le öpüştüğü ortaya çıksa da Gönül de bu kendisini umursamayan adamı beklemekten kurtulsa. Zaten bence Kaan Amerika’ya çalışmak için gitmedi, babası gidince korkak olduğu için ihale ona kalmasın diye tüydü. Ben Gönül olsam kayınvalidemin evi yerine annemin evinde yaşardım ama o biraz da kendisini Vera’yı yalnız bırakmanın müsebbibi olarak gördüğü için onu yalnız bırakamıyor olsa gerek.
Bekir, Gönül’e sevgilisi olduğunu, onunla aynı evde yaşadığını söylese de besbelli Bekir’in hayatında hiç kimse yok, bu konuda Gönül’e yalan söylüyor. Onun hala Gönül’e nasıl aşık olduğu ortada. Ama Gönül Kaan’a bağlılık duyuyor diye kendini geri çekiyor. Bekir’in Behnam’dan hiç hoşlanmayışı ve Gönül zarar gördü diye ona iyice bilenmesi isabet oldu. Behnam’ın faydasız diye nitelediği Bekir istediğinde gayet becerikli olabiliyor. Bekir’in hayatında ilk defa kendi isteğiyle Tahir’in yanında bulunacağını düşünüyorum.
Bade ve Gönül, belli ki Behnam’ın cinayeti bildiğinden haberdarlar. Ama Farah ile görüştüklerini hiç sanmıyorum. Acaba o gün cesedi nasıl ve nereye sakladılar? Behnam mezarın yerini de biliyor olmalı. Belki de eve kendi geri döndü, olaya tanık oldu veya bir şekilde haberdar oldu, kadınlarımıza adamı yardım etti. Bakalım Gönül ve Bade’den hangisi çözülüp bu gerçeği Tahir ile paylaşacak? Bana bu kişi Gönül olur gibi geliyor. Bade bu konuda daha sakin, daha rahattı. Gönül’ü zapt edemese Gönül birine her an içindekileri söyleyebilir. Ayrıca Bade bu sezon çok pasif yazılmış, nerede bizim deli fişek, emniyet koridorlarını titreten Bade’miz?
Farah ile Tahir’in geçmiş güzel günlerini görmek güzeldi ama çok da yaralayıcıydı. Kerimşah’ın iyileşmesine sevinirken bir yandan “Bedeli bu mu olmalıydı?” diye sormadan edemiyorum. Resmen karşımda ilk sezon aşklarına aşık olduğum Fahir vardı. Bu sahnede iki şey çok önemliydi. İlki Kerimşah’ın düştüğünde annesini değil Tahir’i yanına çağırması. Bu durum bende Kerim’in kalbinden Tahir silinmemiştir düşüncesi yarattı. İkincisi Farah’ın sözleri. Bu cümle beni “İleride Behnam’ın da öldüğü bir senaryoda Farah ölecek mi?” diye düşündürdü.
“Yani bana bir şey olsa gözüm arkada kalmaz.”
Farah’ın, Tahir hapisten çıktığı için deli gibi sevinirken, sevinç gözyaşlarını gizlemek zorunda kalması, kalbinin bir yanı ona gitmek isterken Kerimşah için bunu yapamayışı yine onun nasıl bir çıkmazda olduğunu gösterdi. Kerimşah mevzubahis olmasa Farah Rahşan’ın teklifini mutlaka kabul ederdi. Bu hafta Rahşan seyri daha keyifli bir kötü haline gelmiş. Tahir Farah’ı kaçırdığı için o numara yapan halleri beni çok güldürdü. Rahşan da FaHir shipper diyebilir miyiz artık, bence diyebiliriz. ^^ Bu kadın Farah’tan kurtulmak için her şeyi yapar. Behnam istediği kadar Farah’ı uğruna ölecek kadar sevsin, Rahşan da o denli nefret ediyor. Tahir’in Farah’ı kaçırmasıyla Rahşan amacına ulaşmış oldu. Sonuçta o Farah’ı kaçsın diye alışverişe çıkarmıştı. Hem Farah Tahir ile kaçtı hem paraları ona kaldı. ^^
Farah bu defa Tahir’e yine bin bir yalan sıralarken gözleri öncekiler kadar buz değildi. Tahir ona yaklaştığında içi gidiyordu. Tahir’in nefesi yüzüne, gözleri gözlerine, teni tenine değerken ona aşkını haykırmamak için kendini zorluyordu. Kalbinin onu ele geçirmesine izin vermemek için savaş veriyordu. Özledim diye haykırmamak için kelimeler boğazında düğümleniyordu. Ona son 1 sene içinde yaşadıklarını tam tersiymiş gibi anlatırken Tahir’in halini gördükçe gözyaşları gözlerinin içini doldurdu, hatta ağlamaya başladı ama kendini dahası olmaması için zorladı.
Tahir zaten Farah’ın Behnam’a geçmişte duyduğu aşkın yeniden alevlenmesinden korkuyordu. Bir gece Farah uyurken sesli dile getirdiği ne varsa tek tek onları Farah’tan duydu. O yüzden de istemeye istemeye de olsa söylediklerini kabullenmeye çalıştı Ama o da fark etti Farah’ın söyledikleriyle gözlerindeki bakışların bambaşka olduğunu, fark edilmeyecek gibi değillerdi ki? Ama evet Farah’ı kimse Tahir kadar sevemez. Tahir aşık olduğu kadın mutlu olsun diye kenara çekilecek, savaşı bırakacak erdemi gösterecek bir adam. Tahir asla Behnam gibi Farah kendini yeniden sevsin diye zorbalığa başvurmaz. Bana göre Tahir asıl Farah onu etkisiz hale getirip evden kaçtığı, ardından Behnam onu o evde bulduğu için gündüz söylediklerini kabullendi ve ardından Behnam’a “Farah ve ben diye bir şey yok.” diyebildi. Çünkü evin yerini Behnam’a Farah’ın söylediğini sandı. Onu ölüme Farah’ın gönderdiğini sandı. Nereden aklına gelecekti ki evin yerini söyleyen kişinin Vera olduğu?
Hem Tahir’in o perişan haline hem o 1 sene içinde gerçekte yaşadıklarının ağırlığına dayanmak öyle zordu ki… O 1 seneye dair gerçekleri gördükçe Farah için üzüntüm katlandı; onun neden böyle davrandığını, neden bu kadar iyi rol yaptığını daha iyi anladım. Bu kadın yıllarca bu çocuğu yaşatmak için savaş verip sonra çocuk iyileştiğinde bunu doya doya yaşayamadı. Kızgın ateşlerde yanasın Behnam. Demet Özdemir’in o günleri anlatan sahnelerdeki performansı mükemmeldi. Kendisi kesinlikle bu yılın en iyi kadın oyuncularından biri.
Merjan’ı her bölüm daha çok benimsiyorum. ( Umarım bu sözlerimi yutmam. ^^ ) Onun Behnam’a karşı korkusuz ve saygısız olmasından ben memnunum. Erkek ve yaşı büyük diye Merjan’ı o yönetemez. Saygı önce hak edene gösterilir. Ayrıca onun da İranlı bir kadın olarak özgürlüklerine düşkün olması, modern fikirli olması da güzel bir örnek. Merjan, Farah’ın onu değil hala Tahir’i sevdiğini Behnam’ın tavırlarından anladı. Ve en iyi o biliyordu Behnam’ın Tahir’e yapacaklarının sınırının olmadığını, çünkü aynı yoldan geçmişti. O öfkeyi tanıyordu. O yüzden de Tahir’in de kendi sevdiği adam gibi Behnam tarafından öldürülmesine göz yummak istemedi. Tahir’e aşık olur mu bilmiyorum ama Behnam’dan öyle nefret ediyor ki Tahir’in intikamında gönüllü olarak ona en çok yardım edenlerden biri olacaktır. Zaten 1 sene önce kendisini alıkoyduğu için ona karşı bir rahatsızlık, nefret duygusu da görmedim tavırlarında.
Akbar ile ilgili henüz çok fazla fikir edinemedik, sadece sıradan bir diplomat mı yoksa geniş bağlantıları mı var? Tek emin olduğum Behnam ile aynı hayat görüşüne sahip olmadığı. Ben hala Akbar’ın da Tahir’e büyük destek olacağını düşünüyorum. Üstelik Ali Galip gibi onu kendi çıkarları için kullanan biri değil samimi bir baba gibi yaklaşacaktır. Çok babacan bir mizacı var. Ayrıca anladık ki Rahşan da Akbar’a karşı bir şeyler hissediyor ama Akbar hiç oralı değil.
Tahir ile Behnam sahnelerinde ekrandan resmen 1000 Walt elektrik çıkıyor. Engin Akyürek ve Feyyaz Duman’ın karşılıklı enerjileri muazzam, sahnelerinde inanılmaz bir seyir zevki var. Behnam’ın Tahir’i sürekli olarak küçük görmesi, onu aşağılaması, zorbalıkları oldukça sinir bozucu. Ama Tahir de ne kadar güçlü olsa da Süpermen değil. Bir de aralarındaki en büyük fark Behnam’ın merhametsiz bir zorba olması. Farah Tahir’e zurgu (zorba) diyordu ya, Tahir Behnam’ın yanında zurgunun z’si olamaz. Behnam Tahir’i maddi gücüyle ve iş dünyasındaki statüsüyle de vurmaya kalktı. O yüzden Tahir’in bir an önce onunla rekabet edebilecek seviyeye gelmesi lazım.
Bölüm sonunu hiç böyle beklemiyordum. Bu olanlar Tahir’in intikam hareketini başlatacak ama bir yandan da Farah’ın dolan bardağı taştı ve artık isyan zamanı. Tahir’in ne kadar zeki olduğunu Behnam’ın silahındaki kurşunun bitmesini hesaplamasıyla bir kez daha gördük. Ama çıplak elle dövüşeceğiz dediği adam cebindeki sustalıyı çekecek kadar da kalleş. Ah Tahir’im sen neden böyle merhametlisin ki… “Merhametten maraz doğar.” diye boşuna mı söylemiş atalarımız? Sen Kerimşah babasız kalmasın diye Behnam’ı ölümden kurtar ama o seni artık Farah konusunu kapattığın halde öldürmeye kalksın. Behnam belki çok güçlü, çok zorba, çok sinsi olabilir ama süzme aptal. Bu yaptığının Farah’ın içinde uyuyan anne aslanı uyandıracağını hesap edemedi. Farah o evde yaşadığı her şeye hapse girmemek için değil Kerimşah ve Tahir için katlanıyordu. Sen onun dayanma gücünün yarısını elinden alırsan bu kadına hala her istediğini kolaylıkla yaptırabilir misin? O yüzden Farah mutlaka Tahir’in inşaattan aşağıya itildiğini öğrenmeli. Diğer aptallığı da Tahir geri çekilmişken aralarındaki meseleyi şahsileştirmesi. Tahir muhtemelen zaman atlamasıyla ayağa kalktığında Behnam ile daha sert bir savaş başlayacak.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki siz bu bölümü nasıl buldunuz?
*Adım Farah 16. Bölümde çalan şarkılar: Ervah-ı Ezelde – Aytekin Ataş