ADIM FARAH – Kıyamet Günü Yaklaşıyor

Adım Farah  ile bir kez daha hak etmediği Total’i anlamak çok zor dedirten reytingler! 13. Bölüm reytingleri, Total’de 2,88 reyting ile 9.luk,  AB’de 2,82 reyting ile 6,lık ve ABC1’de 3,55 reyting ile 5.lik. Bölüm analizi  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

 

Geçtiğimiz bölümü Tahir’in Farah’a “Behnam’ın yaşadığını ve Kerimşah’ın iki tane kız kardeşi olduğunu” söylemesiyle noktalamıştık. Duyduklarından sonra Farah’ın hissettikleri gördüğü kabus ile yansıtmak güzel bir fikir olmuş. Bu, şoke olmuş bir halde vereceği ilk tepkiden, söyleyeceklerinden daha etkili bir yöntem. Ancak bölüm birden Farah doktorluk yaparken başlayınca garip gelmedi değil. Fragmanda görüp yükseldiğimiz Farah’ı ziyaret eden Tahir sahnesinin rüya çıkması da cabası oldu.

Eğer sezgileriniz kuvvetliyse rüyalarınız sadece duygularınızı yansıtmaz, ileriye dair mesajlarla da doludur. Farah’ın rüyası da öyleydi. Tam Tahir ile yeni bir hayata başlamış, çok sevdiği mesleğini yapıyor ve her şey dört dörtlük olmaya başlamışken Behnam’ın gelişi hayatlarını kabusa çeviriyordu. Görünen o ki Farah tam vatandaşlık almış bir an önce gitme hayalleri kurarken Behnam’ım gelişiyle hayatı kabusa dönecek. Farah’ın kabusunda, ardından bölüm içinde Behnam’ın yüzünü hiç görmeden sadece sesini duyduk ve ben duyduğum sesten ciddi anlamda ürktüm. Behnam bizleri bir hayli gerecek bir kötü olacak belli. Şimdiden Behnam rolüyle Feyyaz Duman’ı seyretmek için sabırsızlandığımı söyleyebilirim.

Ben Farah’ın gördüğü rüyanın da etkisiyle iyice büyük bir korkuya kapılıp Tahir’e öfkelenmesini anlayabiliyorum. Behnam’ı ve ailesini o tanıyor, neler yapabileceğini en iyi o biliyor, bizler de Tahir de Behnam hakkında sadece onun söylediği kadarına hakimiz. Ancak Farah’ın söylediklerinden, “Kimsem kalmadı.” demesinden anladığım onun kan bağı olan akrabalarının Behnam tarafından öldürülmüş olduğu. Farah’ın kimsesinin kalmadığını vurgulamasını, sadece Kerimşah kalmış şeklinde konuşmasını da ben Tahir açısından yanlış yorumlamadım. Burada kastettiği kan bağı olan kimsenin kalmamasıydı. Tahir’in Farah’ın öfkesi geçene kadar evden uzaklaşma fikri de bana başta ters gelmişti, yani kavgadan kaçıyor gibi düşünmüştüm ancak düşününce anladım ki Tahir’in buradaki amacı tartışmanın daha da büyümemesi ve yanlış anlaşılmalara izin vermemekti. İkisi de sakinleşene kadar uzaklaşmak istedi.

 

 

Tahir, kendisi güçlü biri olduğu için haliyle Farah’ın ona gösterdiği tepkiyi, kendini güvende hissetmeyişini başta abartılı buldu ve Farah’a kendisini yok sayıyormuş gibi olduğu için de çok sinirlendi. Farah onu yok saymıyordu, Farah Behnam’ın Tahir’den daha güçlü olduğunu biliyor ve üçü için endişeleniyordu. Behnam’ın Tahir’i İran istihbaratı aracılığıyla aldırması ve onunla kriptolu telefon aracılığıyla konuşmasıyla eminim Tahir de anladı Behnam’ım nasıl bir adam olduğunu, Farah’ın tedirginliğinde, gösterdiği tepkilerde haklı olduğunu. Karşısında derin devletle çalışan, İran’ın en güçlü ailelerinden birine mensup bir adam var.

 

 

“Katil değilsin. Yıllarca boşuna vicdanını taşıdın sırtında. İyi olmadı mı şimdi? Korktun. Alışacaksın. Sonra duygun ne olacak? Sevecek misin?”

 

Ben bu şekilde düşünmesi nedeniyle Tahir için çok üzüldüm. Farah’ın onu kendine benzettiği için aşık olduğunu düşünüyordu. İkisinin de elinde kan vardı. Şimdiyse Farah temizdi, aktı, üstelik eğitimli bir doktordu; Tahir ise tam tersi. Böyle bir kadın beni sevmeye devam etmez ki diye düşünmeye başlamış. Halbuki Farah ona sadece bu kader benzerliğinden aşık olmamıştı ki. Başta ona karşı büyük bir güven duygusu beslemişti, birbirlerine karşı gösterdikleri şefkatten etkilenmişti, ardından da kalbi onun için atmaya başlamıştı. Farah Tahir’e aralarındaki tüm imkansızlıklara rağmen vurulmuştu. Farah gibi anneliğini her şeyin üstünde tutan ve ondan başka bir duyguyu hayatına kabul etmekte zorlanan bir kadın öyle kolay kolay aşık olmaz, olsa da bunu kabullenmez ve karşı tarafa bu duygusunu dile getirmez. Eğer getiriyorsa da o aşktan vazgeçmez. O yüzden Tahir’in bu korkusu çok yersiz. Farah Behnam’ı görse de bir şey değişmez. Çünkü Farah’ın ona karşı içindeki duygu sadece nefret, öfke, kin, korku. Behnam, Farah için ezeli düşman.

 

 

Tahir’in Kerimşah’ı kaybetme korkusu yaşadığı çok açık. Kerimşah’ın bir tercih hakkı olsa kendisini değil de babasını tercih edeceğini düşündüğüne eminim, bu gözlerinden okunuyor. Kerimşah’ın rüyasında da baba olarak kafasındaki adamı görmesini de buna yordu. Ve bu Tahir’i de beni de çok üzüyor. Ve Behnam, Kerimşah tarafından kendisine ‘baba’ denilmesini asla hak etmiyor. Ben Farah’a oğluna onun kötü biri olduğunu söylemediğini için asla kızmadım. Mesela diğer ebeveyni çocuğun yanında kötülemek, boşanmış ailelerde gözlemlediğim en büyük hatadır. Ancak keşke Farah Kerimşah’a babasının kaybolduğunu değil, bir şekilde öldüğünü söylemiş olsaydı. Kerimşah aslında Tahir’e duyduğu sevginin adını koyabilmiş değil, ona olan tavırlarında ben baba sevgisi görüyorum. Mesela annesini onunla paylaştığı için hiç kıskançlık duymuyor, ona sarılışı o kadar candan ki. Üstelik Kerimşah babasının onu böyle Tahir gibi seveceğini düşünse de o adamda bu sevgiyi bulamayacak. Eğer Kerimşah erkek çocuk olmasaydı adam bu çocuk hakkında harfi harfine Farah’ın kabusunda telefonda ona söylediği şekilde düşünürdü.

 

 

Maşallah Tahir bölümde ne çok pasta mumu üfledi. Bu sahnelerin yansıttığı duyguyu sıralamam gerekirse bir numara Farah ile mekanın mutfağındaki. İki numara Kerimşah, Haydar ve Adil ile evdeki kutlama. Üç ise Akıncı villasındaki kutlama. Aslında Akıncı villasındakine numara bile vermemek lazım ortamın sahteliğinden. Bir Kerimşah’ın Tahir’in gözlerine bakışına, oradaki herkesin içten sevinişine, mutluluğuna bak, bir de o evdekilere. Kerimşah resmen Tahir’e aşık. Kerimşah hediye alamadığını söyledi ya, aslında onu beklerken ona özel bir resim yapmış olsa tatlı olabilirdi. Öyle bir hediye aldığında Tahir’in yüzünü görmek isterdim. Ayrıca Haydar ve Adil’in enerjileri, komiklikleri diziye bayağı renk katıyor, onlara daha fazla sahne yazılmalı.

Bir adam gelir değiştirir seni <3

 

Farah’ın giyim ve makyaj tarzının fazla hızlı değişmiş olduğunu düşünsem de Tahir’in doğum günü için saç ve makyajının Perihan tarafından yapılmış olması iyi düşünülmüştü. Çünkü bu defa makyajı bir hayli belirgindi. Böylece bu sahnedeki tarzı örneğin ilk öpüştükleri sahnedeki beyaz kıyafet gibi göze batmamış oldu.

Farah’ın Tahir’e doğum günü sürprizi hazırlaması ve bunda kendi el emeğinin olması beni çok mutlu etti. Onun için Türkçe şarkı ezberleyip söylüyor, sofra kuruyor, pastasının malzemelerini eliyle hazırlıyor. Ben Farah’ın şarkı söyleme performansını çok yerinde buldum. Şarkıcı olmayan, hiç şarkıcılık yapmamış, sesi güzel biri gibi söylemiş şarkıyı, ne eksik ne fazla. O acemilik duygusu bana geçti. Yalnız şarkıyı biraz daha uzun söylemesini beklemiştim. Ardından ilk dansları da yarıda kaldı, ilk dansı doya doya seyretmeliydik. Bir de Farah neden dansta başta 9. Bölümde onu orada reddedişini telafi edecek şeyler söylerken sonrasında birkaç gece evvel balkonda söylediklerinin bir benzerini söyledi Tahir’e? Bence onu reddetmesini telafi etmek için söyledikleri yerindeydi ancak gitme konusunun orada da gündem olmasını çok gereksiz buldum. Onun yerine susarak dans etmelerini tercih ederdim.

Farah’ın heyecandan unutkanlıkla pastanın kekini yakması ama Tahir’in durumu kurtarma çabası çok tatlıydı. Krem şantiye bulanmış çilek üstünden cilveleşmelerine de bayıldım. Açıkçası şarkı, dans ve pasta üçlemesinden en sevdiğim bu etap oldu. Galiba doğal bir cilveleşme, oradaki o tutkulu yakınlaşma, arzuların tavan yapması beni daha fazla memnun etti.

 

 

Tahir’in gerçek doğum gününü bilmiyor oluşuna mı üzülsem, doğum günü olarak anne babasının öldürüldüğü, ağabeyiyle ayrılmasına neden olan günü kutladığına mı üzülsem, doğum gününü onu ailesiz bırakanlarla kutluyor oluşuna, onları aile gibi görüyor oluşuna mı üzülsem bilemiyorum. Tahir’in doğum günü yemeğinden sonra Vera ile Ali Galip’in insanlığından daha fazla iğrendim. Ve o sahnelerde tahammül edebildiğim tek şey masadaki burç muhabbetiydi. İşte bir Adım Farah farkı daha. Hangi dizide burç konuşan mafya babası gördünüz? ^^ Tahir’in gerçek doğum günü olmadığını söyleseler de kesin gerçekte de boğa burcundaki bir günde doğmuştur, huyu suyu tipi tam bir boğa erkeği. ^^ Farah ise tam bir terazi. En az kendi kadar başkaları için de adalet savunucusu. Bade’nin de yengeç olmasıyla onunla bir yakınlaştım açıkçası, çünkü en iyi arkadaşımın da adı Bade ve o da yengeç burcu. ^^

 

 

Fragmanda Farah’ın Tahir’e ailesinin katliyle ilgili gerçeği söyleyeceğini görüp Tahir’in tepkisi için heyecanla bekliyordum, ancak sahne hayal çıktı. Ben zaten Farah’ın Tahir’e ailesi katledenlerin kim olduğunu söylemesi için erken olduğunu düşünüyordum. Böyle büyük bir sırrı söylemek kolay değil. Hele ki gerçeği öğrendiğinde Tahir’in yapabileceklerini düşününce Farah’ın yerinde olsam ne yapacağımı bilemezdim. Farah da zaten bu yüzden bir an önce Fransa’ya gitmek istiyor. Bunu asla sadece kendi için istemiyor, Tahir’i bu insanlardan uzaklaştırmak istiyor. Farah, Tahir’e onlar kötü olduklarını söylese de bir an önce gitmek istese de ne yazık ki Tahir Ali Galip için o son işi yapmak isteyecek, gitmeyi erteleyecek. Çünkü onlara karşı minnet duygusu o kadar büyük ki bu minnet borcunu ödemek için elinden gelenin fazlası yapmaya razı. Onlar onun kötü çocukluk günlerinden gelen kurtarıcı, onu bugüne getiren kişiler. Halbuki bilse kurtarıcı değil de kötü çocukluk günlerine sebep olanlar olduklarını… Kesin dünyayı yakar, kendi de yanardı. İşte Tahir bu yüzden Vera ve Ali Galip’e sırtını ancak gerçekleri öğrenirse döner.

 

“Elini ilk tutanı, elin kanayana kadar bırakamıyorsun.”

 

Gönül’ün Tahir’e gösterdiği tepkiyi çok abartılı buldum. Yurt dışına gitme kararını veren Farah’tı, öfke kusması gereken kişi o. Farah ne yazık ki Gönül’e kendini yeterince anlatamadığı, üstü kapalı konuşmak zorunda kaldığı için gitmek zorunda olduklarını anlayamadı. Keşke Farah, ona Ali Galip’i söyleyemediği için Behnam korkusunu bahane etseydi.

 

 

Tahir’in kendine bir şey olması ihtimalinde Farah ve Kerimşah’ı Mehmet’e emanet etmesi içten içe Mehmet’e güven duyduğunu gösteriyor. Bir de öz ağabeyi olduğunu öğrense bu güveni katlanacak. Mehmet onun için devleti, kanunu temsil ettiği için ona güvendiğini düşünüyorum. Mehmet’in bu teklifi kabul etmeyeceğini hiç düşünmedim. Sonuçta altı – yedi senedir Farah ile iyi kötü bir komşuluk ilişkileri oldu, Farah da bir başkasına tam anlamıyla güvenmez ama Mehmet’e güvenir. Vera ve Ali Galip’ten hiç hazzetmediği aşikarken onlara emanet edilemezlerdi. Tahir ve Mehmet artık Ali Galip’e karşı iş birliği içine girsinler, istek değil ihtiyaç.

 

 

12. Bölüm analizinde sorduğum bazı soruların yanıtlarını aldık. Orhan ile Ali Galip’in ortaklığı malum olayların yaşandığı geceden öncesine dayanıyormuş ancak uzun süreli kesintiye uğramış. Orhan da çok rezilmiş. Terfi edemedi, küçümsendi, başarısız bulundu diye mesleğine ihanet eder mi insan? Mesleğinde beklentisi karşılanmayan her insan pis işlere mi bulaşmalı? Ve Ali Galip’i de en tepeye oturtan Orhan’dan aldığı destekmiş. Belli ki o da bu yüzden ortaklıklarının yeniden başlamasını istemiş özel hayatlarında düşman oldukları halde. Tam bir çıkar ortaklığı. Peki Mehmet nasıl Orhan’dan hiç şüphelenmedi? Bekir ne dedi: “Polis emeklisi maaşıyla o ev, o halı saha nasıl alınır?” Bir de Farah’ın oturduğu ev de onların. Bunu Mehmet neden hiç sorgulamadı, nereden geldi bu değirmenin suyu diye hiç mi düşünmedi?

Mehmet, tam ne güzel Kara Kuzu’nun Orhan olduğunu öğrenecekti, İlyas sayesinde bu ertelenmiş oldu. Mehmet bu konu üzerinde hiçbir şey yapmadı, mesela emniyette aracının nerede olduğunu sistemden öğrenmeye çalışan biri oldu mu diye soruşturabilirdi ve böylece İlyas’ın ismine ulaşırdı. Zaten İlyas’tan da şüphelendiği için bunun üstünde durmadı herhalde. Bu sahnedeki heyecan duygusu, sonrasındaki kaçma kovalamacanın seyir zevki çok yüksekti. Yalnız Orhan da polislik tecrübesiyle çok profesyonel hareket ediyor. Camları karartılmış, plakasız araç, arabadan inerken ve indikten sonra aşırı temkinli hareket etme, sıradan bir giyimle sıradan bir emekliymiş gibi kamufle olma.

Ali Galip,  Orhan ile yapacakları son sevkiyat için ‘kıyamet günü’ tabirini kullanıyor. Demek ki sevkiyat günü çok büyük gelişmelere tanık olacağız. Ali Galip’in bir şekilde Tahir’i de işin içine dahil etmesinden dolayı bu işte bir aksaklık olursa ihale Tahir’e kalacakmış gibi hissediyorum. Polise yakalanıp hapse girme veya baskında vurulup hayatının tehlikeye girmesi gibi. Bu sevkiyatın başarılı olabileceğine ve ortaklığın biteceğine inanmıyorum. Ortaklığı Mehmet öğrenmeden bu ortaklık bitemez.

 

 

Bade, Ali Galip’e karşı Mehmet ile ilişkilerini inkar etti ama aslında söylediklerinin de tamamı doğru değil mi? Mehmetçiğim duyduklarına bozuldun, kendi kendine Bade’ye tavır yaptın, söylenip durdun ama sen de kabul etmelisin ki Bade’nin bu anlattıkları nedeniyle aranızdakiler bir türlü rayına oturmadı. Çok komik adamsın ya, bir de bunları dinlerken hala yiyip içmeye devam ettin, normal şartlarda boğazında kalması gerekirdi. Ama sen sahne boyunca dizi seyrederken televizyona laf atan teyzelerden farksızdın. ^^ Sayende onca olayın içinde sesli kahkaha attım. Yalnız Tahir’e de aferin, Bade’den sonra çekildiği sorguda MehBad’ı satmadı. Tabii kendi gizli işler çevirdiği için mi satmadı, yoksa aşka saygısından mı bilinmez. Ya bu arada Mehmet belki de ilk defa öz kardeşinin doğum gününü o görmese de duymasa da kutlamış oldu. Buna bölümde gülsem de yazarken aslında ne kadar acı bir durum olduğunu da anlıyorum.

 

 

Bu hafta da GönKa ve özellikle Kaan’ın enerjisi düşüktü, hele Kaan’ın o saçlarının hali neydi öyle? Bu cephede hiçbir gelişme yok, yani beklediğim gibi Gönül evlendikten sonra Kaan’a yeniden aşık olma yoluna girmedi. Ancak Kaan’ın dinleme cihazı konusunda Gönül’ü savunuş şeklini, ona asla toz kondurmamasını ve Ali Galip oda arkadaşı gibi olduklarını söyleyince sert çıkışını beğendim. Gönül’ü gerçekten seviyor, keşke bunu ona karşı da gösterebilse, sevildiğini hissettirebilse.

Gönül ile Bekir’in samimi arkadaşlığının seyriyse yine daha keyifliydi. Onların didiştikleri, sohbet ettikleri sahnelerde karakterler daha enerjik. Yalnız Bekir’in de kendilerinin arkadaş olduklarını vurgulaması dikkatimden kaçmadı. Bu onlar da Vera ile Orhan gibi ileride aşık olacaklar ama kavuşamayacaklar, Gönül de bir şekilde Kaan’a mahkum olacak mesajı mıydı? GönBek kalplerinde unutulmaz bir aşk hikayesi olarak mı kalacak?

 

 

Yalnız Bekir ikisi de aynı yere gittikleri için Gönül’ü Orhan’ın halı sahasına götürmedi, asıl amacı orada Orhan – Ali Galip ilişkisine dair bir şeyler öğrenmekti. Bekirciğim ateşlere yürüyorsun, Orhan ve Ali Galip konusunda çok cesur davranıyorsun. Bok yoluna gitmesen bari… Neden onları bildiğini Orhan’ın yüzüne ima ediyorsun? Kalkıp İlyas’a direkt bu ilişkiyi bildiğini belli ediyorsun? Yaşamaktan mı sıkıldın çocuğum? Soyadın Akıncı olabilir ancak bu ortaklık için Orhan da hatta Ali Galip de seni harcar. Bir de benim merak ettiğim bir şey var. Ali Galip’in sağ kolu olan Tahir, onun Orhan ile olan iş birliğinden neden haberdar değil? Gizli bir ortağı olduğu bilgisine sahip mi, yoksa bu konuda hiçbir şey mi bilmiyor? Mesela Erhan bu buluşmalara tanık olabiliyorken, Tahir ne kadar bilgiye sahip?

 

 

Bade’nin ses kayıt cihazı bulunduğunda onu odaya koyanın Farah olduğunu anladığı halde Farah’ı ele vermemesi beni memnun etti. Bade’nin burada hakkaniyetli davrandığını düşünüyorum, Farah’ın bunu yapma gerekçelerini makul buldu. E tabii ki Farah’ın ne kadar haklı gerekçeleri olursa olsun Ali Galip’in buna bir ceza kesmemesi beklenemezdi. Çünkü dünya sadece onun etrafında dönüyor, ondan başka kimsenin duygusunun bir önemi yok, onun önündeki engel olan herkes harcanabilir. Farah’a kestiği ceza da oldukça sert oldu ve üstelik bu davranışının Tahir’e zarar vereceğini bile bile yaptı bunu. Tam Behnam’dan kurtulacakken adamı hayatımıza katacak sağ olsun.

Bence Farah ve Bade’nin içinde oldukları arabaya silahlı saldırı düzenleyen kişi Ali Galip değil. Farah’ın cezasını ona göre zaten Behnam verecekti, bir de buna gerek yok ki. Ayrıca Bade onun yeğeni, onunla yüzleşmeden bunu yapacağını sanmam. Ona bu kadar büyük bir ceza verir mi emin olamıyorum. Bindikleri araba Bekir’indi, Bade’nin iki kere Bekir’in arabasıyla gideceği üstüne basa basa vurgulandı ve önceki gece İlyas Bekir’in arabasının plakasının fotoğrafını çekmişti. Bu saldırıyı Bekir’i ortadan kaldırmak veya gözdağı vermek için Orhan yaptırmış olabilir.

Adım Farah’ın bu haftaki bölümünü gerçekten çok ama çok beğendim. Sadece FaHir’in sahnelerinden tam anlamıyla tatmin olamadığım, bir eksiklik var hissine kapıldığım için bölüme puanım 10 üzerinden 9’da kaldı. Bu bölüm böyleyse sezon finalini düşünemiyorum bile. Başımıza neler gelecek kim bilir… Kıyamet günü vurgusu boşa değil. Son sözüm: Mukadderat.

Emeği geçen herkesin emeklerine sağlık. Peki siz bu bölümü nasıl buldunuz?

*Adım Farah 13. Bölümde Farah’ın seslendirdiği şarkı: Toprak Yağmura Akustik – Canozan

 

Göz atmanızı öneririz: Adım Farah Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

3 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce