Adım Farah için 27. Bölüme kaç bölüm kaldı diye hesap yapmadan, dizimizin keyfini çıkartalım. Bölüm analizi Gözde‘ nin kaleminden, keyifli okumalar ^^
Adım Farah’ta bu hafta özellikle son 40 dakikası oldukça akıcı ve sürükleyici bir bölüm seyrettik. Bu bölüm bana Orhan’ın varlığı ve hikaye akışıyla ilk sezonun bölümlerini hatırlattı. Bölüm kesinlikle kötü değildi, sadece eksikleri vardı. Ne yazık ki yine aşk ve çiftler biraz geri plana atılmıştı. Aksiyonda ise senaristlerimiz freni bozuk araba gibi yazdıkça yazmışlar, durdurabilene aşkolsun.
Bu hafta FaHir sahneleri içerik olarak geçen haftalardan daha tatmin edici olsa da ne yazık ki bölümde çiftin birlikte sahnelerinin süresi oldukça yetersizdi. 143 dakikalık bir bölümde en az 45 dakika çift sahneleri olması gerekir ki seyirci çifte doysun. O yüzden de bölümün geri kalanı aslında iyi dahi olsa ekran başından memnuniyetsiz kalkma durumu oluyor.
Geçtiğimiz bölümü Ali Galip’in cesedinin bulunmasıyla noktalamıştık. Tam “Her şey normale dönmeye başladı, FaHir sıradan hayatına başlıyor.” derken yine karanlık günler başladı. Bana Bekir’in yüzü gerçeği bildiğini hissettirdi ancak sadece sevmediği amcasının cesedinin bulunması nedeniyle yüzünün şekli değişmiş de olabilir. Bölüm içinde bunu öğrenemedik ne yazık ki. Acaba bizim ana karakterlerimizin yüzü tahminen ne zaman gülecek, sadece final bölümünde son 10 dakikada mı? Resmen bela paratoneri gibiler. Başlarından bela hiç eksik olmuyor, belanın biri bitiyor, hop yenisi başlıyor.
Benim bu bölüme dair en merak ettiğim şeylerden biri cinayetle ilgili gerçeğin Mehmet’e söyleyip söylenmeyeceğiydi. Bana göre gerçeği saklamamak, onlara yardımcı olabilmesi açısından daha doğruydu. Sonuçta Tahir haklıydı, Mehmet kendi kardeşini bulmak için suç işlemeyi göze aldığı gibi şimdi de gerçek suçluları saklayabilirdi. Cam parçasında Farah’ın parmak izi de olsa ben Mehmet’ten gerçeği saklamalarını doğru bulmadım. Madem Tahir ile Mehmet kendilerine yeni bir hikaye yazacaklar, el ele üç kadınımızın bu işten en az hasarla çıkmalarını sağlayabilirlerdi. Ve eğer Mehmet’e gerçek söylenseydi ne Farah ne Tahir Orhan’ın kirli işlerine alet olmak zorunda kalmazlardı. Orhan’ın Mehmet’e söylediği cümle bu bölümde daha net bir anlam kazandı. Can kırıkları diye nitelediğini “Orhan’ın Mehmet’i vurması” olarak yorumlamıştım kafamda ancak şimdi ondan cinayete dair gerçeklerin saklamasını, saklanmaya devam edecek olmasını kasdettiğini düşünüyorum.
“Cam kırıkları ile ölmek daha kolaydır, can kırıkları ile yaşamaktan…”
Mehmet’in bölüm başında devamlı Tahir’i iğneleyen sözleri beni çok rahatsız etti. Onun artık dünyaya kendi bakış açısıyla bakmamayı, Tahir’i de olduğu gibi kabul etmeyi öğrenmesi gerekiyor. Adamın resmen önünde bir perde var, Tahir’in çabaladığı görmüyor, en ufak hatasında onu suçlamak için yer arıyor. Neyse ki en azından dinlemeyi biliyor. Yani öz kardeşi olarak o da Tahir’i dinleyip anlamayacaksa işimiz var. Bir de gördüğüm bir şey var. Mehmet’in bu tavırları Tahir’i biraz ona karşı baskı altında tutuyor, o da sıradan ve temiz bir hayat yaşamazsa ağabeyinin onu sevmeyeceği duygusunu hissediyor. Halbuki aile üyelerimiz bizi her durumda anlaması, sevmekten vazgeçmemesi gereken kişiler değil midir? Tahir bölüm boyunca her Mehmet’e yalan söylediği an için, ona verdiği sözü tutamadığı için utandığında kahroldum. Utancındaki samimiyet, gözlerindeki keder mahvetti beni. Aslında eminim ki Tahir ona gerçeği söyleseydi Mehmet’in de işi her yönden kolaylaşırdı. Mesela Tahir, Orhan’a çalışıyor gibi görünürken aynı zamanda Bekir gibi Mehmet’in Orhan’a karşı muhbiri olsa şahane olmaz mıydı?
FaHir’in yeniden evleneceklerini, Farah’ın gelinlik, Tahir’in şık takım giyeceğini, kutlama yapacağımızı falan beklerken boşanma iptali birazcık ‘tatsız’ bir sürpriz oldu. Ancak Farah’ın vatandaşlık meselesini düşündüğümüzde bu yol daha uygunmuş ne yazık ki.
Madem senaristlerimiz ilk sezona paralel sahne yazmayı sevdiler keşke Farah ile Tahir’in yüzüklerini Gülsima değil de o zamanki gibi kendilerin birbirlerinin parmaklarına taksalardı. Gülsima’nın varlığından memnunum ama her misyonu da ona yüklemeyelim lütfen. Neyse en azından bu defa karı koca baş başa fotoğrafımız çekildi.
FaHir sahneleri nihayet özlediğim gibi yazılmaya başlanmış. Ali Galip’in cesedi ortaya çıkmışken maksimum böyle sahnelerimiz olabilirdi, ilk defa bu hafta sahnelerin içeriklerinden şikayet etmeyeceğim. Sonunda Tahir’in libidosu yerine gelmiş, Farah da bu şartlarda kocasına olabildiğince yakın davranmaya çalışıyor. Şu şartlar altında buz gibi davransa bile şaşırmazdım ancak onun da ateşi harlanmış belli. Bahar Lekesiz’i de leylekler getirmeyecekse yapım aşamalarını görmek isteriz. ^^
Mesela FaHir’in yatak odalarındaki yakınlaşma sahnesi neden sonuçlanmadı? Eller birleşti ancak ertesi günkü repliklerden bir şey yaşanmadığı anlaşılıyor. Madem bunca olay arasında çifti yakınlaştırmakta mahsur görülmedi neden sahnenin devamı gelmedi? Lütfen “Taktın.” demeyin, ilk sezondaki o tutkulu sahneleri özlemek suç mu? Farah’ın Tahir’i kıskandığı anlar bana ilk sezonda Tahir Farah’ın gözünün içine baka baka parmaklarıyla kızları sayıyordu ya, işte o sahneyi anımsattı. Anlaşılan senaristlerimiz bu paralel işini pek sevmişler. ^^
Farah’ın öyle ya da böyle sonunda mesleğini yapacak olmasına hiçbir itirazım yok. Onun Orhan için çalışacak olması, mafya doktorluğu yapmaya başlaması bir nevi dizinin orijinal hikayesine dönüş oldu, bu nedenle olumsuz bir durum da bundan da bayağı memnunum. İlk sezonda bunu ne yazık ki sadece bir iki kere görebilmiştik. Farah’ın mafya doktorluğu o zamanlar başlayamadan sona ermişti. Bu arada ben Farah iş görüşmesine çağrıldığında bunun Behnam’ın bir oyunu olduğunu sanmıştım, Orhan çıktı. Al birini vur ötekine… Yine de Farah’ın gözünden baktığımda bir daha Behnam ile yan yana gelmesini istemem.
Farah’ın hastaneyi gezdiği sahne de yapısı itibariyle ilk sezon 13. Bölümde Farah’ın gördüğü rüyayı hatırlattı bana. Rüyasında ek binaya benzeyen yerde Behnam ile bir telefon konuşması yapmıştı ve ardından Tahir’in ölüsünü görmesiyle rüyası kabusa dönüşmüştü. Şimdi de ek bina denen yerde başta yine o zamanki gibi Tahir’in ölüsüyle karşılacağını düşündü. Kabusu gerçek mi oluyordu diye geçen saniyelerden sonra Orhan’a çalışmak zorunda kalarak başka bir kabusa adım attı. Odaya koşuşu, kapıyı açışı, o ilk bakış aynı o kabustaki gibiydi. Böyle paralel sahneler yerinde kullandığında güzel oluyor.
“İnsanoğluna bahşedilmiş en büyük lütuf nedir bilir misin? Her duruma adapte olabilmek.”
Gerçekten de Orhan bu söylediğinde haklı. Farah ilk sezonda hatırlarsınız birkaç olayda hemen pratik zekasıyla çözümler bularak durumlara adapte olurdu. Cinayet gecesi, Tahir’in arabasından kaçarken, Tahir ile ormana gittiklerinde vb. Yine aynı şekilde Orhan’ın konuşturmak için vurduğu adama müdahale ederken, onun için çalışmaya başlarken de aynı şeyi gördük. Farah ile aynı şekilde Tahir de Orhan için çalışmaya, eski hayatına geri dönüp benzer şeyler yapmaya, hatta eskisi gibi Mehmet’ten kaçmaya bile hemen adapte oldu.
Bölümde bir paralellik daha seyrettik. Farah’ın 13. Bölümdeki rüyasında Tahir onu ilk iş günü elinde bir buket çiçekle ziyarete gelmişti. Yine aynısı oldu ancak bu defa daha komik, daha ateşli bir Tahir vardı. Tahir’in bir de Farah hastaya “Üstünüzü çıkartın.” dedi diye üstünü çıkartması yok mu? Bu adamın ateşi başına vurmuş. Farah’ın da yandığını ama kendini tutmak için irade mücadelesi verdiğini gördük. E bir seneden fazladır birlikte olmamış, birbirine hasret bir çift varken olsun o kadar. Valla ben Farah’ın yerinde olsam irademe hakim olamayıp işyeri kurallarını ihlal edebilirdim. ^^
Tahir ile Mehmet’in gerçek soyadı Temizyürek’miş. Senaristler kesin bu soyadını seçerken Engin Akyürek’in soyadı Akyürek’ten esinlendiler. Bildiğim kadarıyla ilk senaristlerimiz de Lekesiz soyadını Akyürek’ten esinlenerek seçmişlerdi. Biz Lekesiz’den devam edelim hem Tahir’e çok yakışıyor hem dilimiz alıştı hem de zaten bu soyadını kendi seçmişti diye anımsıyorum.
Tahir’in yeni Ak Kuzu olacağını geçtiğimiz hafta gelen not ve fragmandan sonra bölüm analizimde yazmıştım. Tahmin ettiğim gibi Tahir yeni Ak Kuzu oldu. Orhan tabii ki yanında Ali Galip’in en has adamını, tüm bağlantıları bilen adamı istedi. Tahir silahındaki kurşunlardan birini gösterip Orhan’ı bir gün onunla öldüreceğini ima etti ya, umarım bunu gerçekleştirmesine fırsat kalmaz. Orhan ölecekse hapse girdiği için kendi kafasına sıksın. Ayrıca mezar başındaki tüm konuşmalarda Tahir haklı, orada kuzuların varlığı ona engel olmasaydı da Orhan tam o mezara gömülmelik bir pişkinlik içindeydi. Madem “Can dostunun oğlu.” olmak senin için bu kadar mühimdi, Mehmet’e nasıl kıydın şerefsiz?
Yalnız hem Tahir hem de Farah’ın ‘Orhan için çalışmaya başlamak zorunda kaldıklarını’ birbirlerinden gizlemeleri pek hoşuma gitmedi ancak bu durum şaşırtıcı da değil. İkisinden biri diğerine bunu söylediğinde iş karakolda itirafla bitebilirdi. Çünkü ikisi de birbirinin iş birliğine mecbur bırakılmasını, sıradan hayat yaşamak isterken yine suça bulaşmasını istemez.
Ben Tahir’in montaj ses kaydı ve Farah’ın kanında ilaç olması sayesinde Farah’ın suçunu üstlenme planının tedbir aşamasında kalmayacağını ve önünde sonunda gerçekleşeceğini düşünüyorum. Çünkü Farah hapse girerse vatandaşlığı iptal olur. Orhan’ın da her an cam kırığını kullanma potansiyeli çok yüksek. Bu olaydan sıyrılabilme ihtimalleri neredeyse yok. Diğer bir ihtimalde ise Gönül hapse girebilir ve nefsi müdafaa nedeniyle kısa süre hapis yatıp çıkar. Zaten vicdan azabına dayanamadığını kaç kere gördük.
Tahir – Kerimşah sahnesine kalbimi bıraktım. Sonunda Kerimşah’ın astronot kostümü olmadan görmek istediğim baba oğul sahneleri geldi. <3 Kerimşah’ın Tahir gibi giyinmesi kimin fikriyse bayıldım. Bordo çoraba kadar giydirmişsiniz. ^^ Bu sahnede en sevdiğim şey ikisinin birlikte çiftetelli oynaması değil, Tahir’in Kerimşah’a babasıyla ilgili söyledikleriydi. O da tıpkı Farah’ın daha önce yaptığı gibi Kerimşah’ın kalbine babası için nefret tohumları ekmiyor, babasını kötülemiyor. Ben bu davranışın doğru olduğuna inananlardanım. Çok elzem olmadıkça asla ayrılan ebeveynler çocuklarına diğer ebeveyn hakkında kötü şeyler söylememeliler.
Orhan’ın yeniden diziye dahil olmasıyla ilgili şikayetler okudum ancak yarım kalmış konularımız olduğu ve bu konuların çözümünün Orhan’dan geçtiğini unutuluyor. Orhan’ın şu anki yazım şeklinden ben çok memnunum. Hatta karakter ilk sezondan bile iyi yazılıyor. Kötü dediğin böyle olur. Adam Ali Galip’in ölümünü kendi işleri için kullanacak bütün hamleleri tek tek yaptı. Herkesi tek tek parmağında oynatıyor. Onu bir kötü olarak ciddiye alabiliyorum.
Orhan’ın Ali Galip’in ölümünde Gönül’ün de suçunun olduğunu öğrenmesine rağmen Farah ve Tahir’i ayrı ayrı sıkıştırmaya devam etmesi de zerre şaşırtmadı. Orhan menfaatlerinden başka hiçbir şeyi umursamayan bir adam. Onun kendi öz kızını bile gerçekten sevdiğini düşünmüyorum. Mehmet’i de öz oğlu gibi seviyordu ama ne oldu hatırlayın… Diğer şaşırdığım şey ise onun Akbar’a sözünü geçirebilmiş olması. Akbar gibi temiz, dürüst imajı çizen bir adamın Orhan’a çalışıyor olması büyük bir hayal kırıklığı.
Orhan’ın konuşturduğu adamın Behnam ile ilgili verdiği bilgi ve Behnam’ın Hamit ile konuştukları gösteriyor ki cumartesi akşamki bölümde bir sevkıyat gerçekleşecek ve Behnam için dananın kuyruğu da orada kopacak. Ben ya tutuklanıp kalp krizi geçirip öleceğini ya da İspanya’ya kaçacağını düşünüyorum.
Yeni gelen emniyet müdürü Salim’i oynayan Tuncay Kaynak tam da rolüne uygun bir seçim. Bu oyuncumuz Kara Para Aşk’ta da aynı rolü oynamıştı, güzel tesadüf olmuş. Ne güzel Mehmet’in yanında, onu dinleyen, ona inanan biri gelir derken bu da “Orhan bla bla bla.” diyen birisi çıktı. Gerçekten yeter ya! Bu adama kimse inanmayacak mı?
Gülsima’nın olduğu sahneler bence çok güzel, ne Perihan ne Vera anne boşluğunu dolduracak bir misyona sahip olamamışlardı dizide. Tahir’in ona “Anne.” diye hitap etmeye başlaması çok anlamlıydı. Ömründe hiç bu kelimeyi annesine söyleyememiş, daha konuşamazken annesini kaybetmiş bir adamın “Anne.” diyebileceği birinin olması çok kıymetli. Gülsima’nın yatağa alışamayıp boş bir odada yer yatağında yatmasıysa çok üzücü bir sahneydi. Elbet zamanla normal hayata alışacak ama odasındaki boş yere bile değil, evdeki boş bir odaya gidip yere yatak hazırlaması cidden yüreğimi parçaladı. Annemizi hep birlikte iyileştireceğiz. Gülsima’nın Merjan’a aşk ve tutku arasındaki farkı anlattığı sahnede Tahir’in Farah’a duyduğu şeyin aşk, Behnam’ın duyduğu şeyin ise tutku olduğunu net bir şekilde vurgulandı. Bence Merjan da aynı fikre kapılmış olmalı ki Kerimşah’a Behnam’ın verdiği gazete kupürünü veremedi.
GönBek çifti varla yok arası bir yerde, tek sahneleri bile çift sahnesi sayılabilir mi bilemiyorum… Çiftin büyüsü kaçmış gibi… Yine de Bekir’in aşkına saygı duyuyorum ve nihayet Mehmet’ten bu ilişkiye onay gelmesi sevindirici. Orhan’ı sallayın, o zaten ya hapsi boylar ya ölür. Bekir’in Mehmet için Orhan’a yanaşıp muhbirlik yapması da güzel. Bu onun temiz bir dünyaya geçişinin de en büyük adımları. Bu ters köşe de bu hafta en sevdiklerimden oldu. Zaten ablasının bir daha anne olamayacak olmasına sebep olan Orhan’a karşı Bekir’in samimi bir sevgi, saygı duyması imkansız. Unutmadan bu hafta Gönül’ün yazım şekli çok iticiydi. İlk sezon ara ara böyle iticileşiyordu ya, aynı o haldeydi. Saçını başını yolasım geldi. Neyse ki Farah sayesinde babasıyla ilgili gerçekleri öğrendi, yeni bölümde fabrika ayarlarına döner.
MehBad çiftinden bu bölümde hiç sahne göremedik. Çok mu zordu ceset ortaya çıktığı için evde endişeli Bade ve onun bu halini merak eden Mehmet sahnesi yazmak? Mehmet’in yarım yamalak değil şöyle aşk sözcükleriyle özür dilediğini de görebilirdik. Hiç olmazsa Orhan’ın gelişi hakkında bir dertleşme de olabilirdi, Bade Mehmet’e ne hissettiğini sorabilirdi. Sonuçta bir yıl sonra onu alnından vuran adamla karşılaşmıştı. Evlilik, evlat edinme zaten hiç yazılacak gibi durmuyor. Yani yazılabilecek onca alternatif varken elde var kocaman bir sıfır…
Hızır Yılmaz’ın bu bölümde de dizide görmek güzel oldu. Yalnız bu bölüm karakterde tam anlamıyla ‘geçerken uğramış’ havası vardı. ^^ Merjan’ın Kerimşah’a vermekten vazgeçtiği gazete kupürünü ne yapacağını, kime vereceğini, atacağı adımı merak ediyorum. Yani bunu saklamamalı, Merjan iyilik yapmış olabilir ancak Behnam tekrar bunu Kerimşah’a ulaştırmak isteyecektir. Ayrıca Merjan ile Hızır Yılmaz’ı birbirlerine gerçekten yakıştırdım, umarım kalan bölümlerde onları çift olarak görebiliriz. HızMer hayırlı olsun inşallah. ^^
Bence Rahşan sahneleri de işlevsizleşti. Yani “Rahşan İran’a gönderildi.” denilse dizide hiçbir şey değişmez o kadar söylüyorum. Akbar sahneleri de bekleneni veremedi, sadece Orhan ile telefon konuşması anlamlıydı o kadar.
Bölüm son dakikalara doğru öyle bir hal aldı ki Farah, Tahir, Mehmet, Orhan, Gönül, İlyas hepsi bir şekilde birbirine kördüğümle bağlandı. Bu düğüm nasıl çözülecek? Mesela Farah ve Orhan polise nasıl yakalanmayacaklar? Gönül, Orhan onu fark etmeden hastaneden uzaklaşabilecek mi? Tahir, Mehmet’e yakalanmadan sıyrılabilecek mi veya yakalanırsa içinde bulunduğu durumu tüm detaylarıyla anlatabilecek mi? Mehmet’e neden Orhan için çalıştığını anlattığında Mehmet onu anlayabilecek mi? Farah ile Tahir birbirlerinin Orhan için çalıştıklarını öğrenecekler mi, öğrenirlerse nasıl öğrenecekler? Ve Behnam bu kördüğümün neresinde?
Son olarak şunu belirtmek istiyorum. Bu bölüm için hazırlanan 2. fragman son derece hatalıydı. Fragmanı pazartesi akşamı yayınlamak yerine perşembe akşamı veya cuma sabahtan yayınlasaydınız seyircinin ilgisi çekecek birçok sahne fragmanda yer alabilir ve bölüm çok daha iyi reyting alabilirdi. Örneğin Mehmet’in Tahir’i kovaladığını gören bir seyirci bölümü bir hayli merak ederdi.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Yalı Çapkını 85. bölümde özlenen Svl analizleri geri döndü. Keyifli okumalar…
Yalı Çapkını 85. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…