Adım Farah taptaze açılımlar ile yeni sezona giriş yaptı. Reytingi bol, sıralamadaki yeri zirve olsun… İkinci sezon bölüm analizleri ilk sezonda da olduğu gibi Gözde‘den. Hadi bakalım başlıyoruz, keyifli okumalar ^^
Adım Farah yeni sezona bana göre oldukça başarılı bir giriş yaptı. Yeni hikayelere girilecek olması, kadroda ayrılıklar ve yeni katılan oyuncular olması nedeniyle açıkçası biraz endişem vardı ancak bölüm sonunda tüm endişelerim uçup gitti. Endişelerim yerini üstümden kamyon geçmiş gibi hissettiğim bir acı çekme hissine bıraktı. FaHir’in ayrılacağını biliyordum ancak bu ayrılık o kadar can yakıcı işlenmiş ki kalbime bir öküz oturdu sanki. Ha elbette bölümde ağırlık merkezinin Behnam olması biraz rahatsız ediciydi ancak bu yeni dünyanın tanıtılması için gerekliydi. Mehmet uyandıktan sonra ilk sezondan hikayesi devam eden karakterlerimizle birlikte daha dengeli bir anlatım olacağını düşünüyorum.
Geçtiğimiz sezonu üç ayrı yerde üç soru işaretiyle noktalamıştık. Orhan Amir, Mehmet’e yakalanınca onu alnının ortasından vurmuştu. Açıkçası Mehmet’in yaşaması oldukça mucizevi olacağı ve Tahir ile hikayesi devam ettiği için ben bu anın hayal olduğunu düşünmüştüm. Tahir, Ali Galip’in Kerimşah’ın donörünü öldürttüğü öğrenince öfkesine hakim olamayıp onu öldürmek istemişti. Tahir Ali Galip’i öldürürse hapishaneden çıkamayacağı için bu kısımla ilgili Tahir’in Ali Galip’i öldürmediği birkaç farklı teori düşünmüştüm. Son sahnede ise Farah evlerine giren eski sevgilisi ve oğlunun babası Behnam ile karşılaşmıştı. Ben Behnam’ın onları kaçırmayacağını, sadece gözdağı vereceğini ve Farah ile kedi fare oyunu oynayacağını düşünmüştüm. Görünen o ki bu üç sahnedeki teorilerimden sadece Tahir’in Ali Galip’i öldürmediğini tutturabilmişim. ^^
Bölümün kaldığımız yerden 1 sene sonrasında, Farah ve Tahir’in boşanma mahkemesiyle açılması bence yerinde bir tercih olmuş. Nasıl bu noktaya geldiğimizi, Farah’ın neden böylesine soğuk ve duygusuz davrandığını, Tahir’in Ali Galip’i öldürüp öldürmediğini, Mehmet’e ne olduğunu ilk 10 dakika boyunca merak etmemiz, o heyecan duygusunun devam ettirilmesi yerindeydi. Bölüm içinde de günümüz ve geçmişi parça parça görmemiz de bence mantıklıydı. Geriye dönüşler günümüzdeki sahnelerde gereken yerlerde yapılmıştı. Daha bölümün başında, mahkeme sahnesinde FaHir’in ayrı olsalar dahi hala devam eden aşkları bize gösterilmişti. Farah’ın aşırı soğukluğunun, o zengin görünüşünün, tavırlarının da büyük bir mecburiyet içerdiği hissediliyordu. Ben yaşadığı evde büyük bir keyifle hazırlanan bir kadın görmedim. Ben uzun zaman sonra oldukları arabalarda cam açtırarak nefes almaya çalışan Farah ile Tahir’i, yaşadıklarından dolayı boğulmuş, başka başka kafeslere kapatılmış iki aşık gördüm. Mahkeme salonuna girdiğinde Farah’ı o halde gören Tahir’in ona bakışları, konuşması, ağlamaktan kızarmış ve aşkla bakan gözleri beni mahvetti. Böyle güzel aşk acısı çekilmez be adam. ^^ Ayrıca Farah’ın Tahir’i terk etmek, boşanma dilekçesini eline vermek için bile hapse gidememiş olması bana çok koydu. Tahir’in o hapishane günlerini de flashback ile görmek isterim. Hayır bir de Farah sanki böyle şeyler söylemeyecekmiş gibi Behnam da mahkeme çıkışına Tahir’e görünmeye gelmiş. Resmen gövde gösterisi yapmak istemiş psikopat. Bir de Farah’ın suratını da sevmez mi, o elini kırasım geldi. Bu arada ben olsam Tahir’in bu anı da görmesini sağlar, ona daha çok acı çektirtirdim. Ne yapayım Engin Akyürek çok güzel aşk acısı çeken adamı oynuyor ve Tahir’in duygu değişimlerini bize mükemmel yansıtıyor.
Tahir’in cezaevine geri götürülürken kaçtığı sahneyi her detayıyla çok beğendim. Fazla bir zarar görmesinler diye jandarmayı düşünüp kemerlerini taktırması favorimdi. Yalnız Tahirciğim ben Adil ve Haydar’ı çok seviyorum ancak bence Behnam ile mücadelende onlar yetersiz kalırlar. Behnam ilk defa Tahir’in evine girdiğinde hiçbir şey yapamadıklarını, onu engelleyemediklerini bizzat gördük. Mehmet ve Bekir de Behnam’a karşı Tahir ile iş birliği yapsalar hiç fena olmaz.
Tahir’in Ali Galip’i öldürmekten değil de Mehmet’i yaralama şüphesinden hapse girmesi çok daha doğru olmuş. Eğer Ali Galip’i öldürüp hapise girseydi oradan çıkma ihtimali yoktu, şimdiyse bir umudu var. Ben Tahir’in Ali Galip’i öldürmemesinden sadece bu açıdan değil; temiz kalmak için bunu yapmamasından, gözü dönmüş halde bile kendine hakim olabilmesinden çok memnunum. İşte böyle bir durumda bile öfkesini kontrol edebilmesi Tahir’in ne kadar değiştiğinin en somut göstergesi. Ancak Ali Galip’i salarken onun başına açabilecekleri nasıl düşünmez, hayret…
Şunu da söylemezsem olmaz. Madem Ali Galip bu bölümde ölecekti, keşke Tahir ile yüzleşirken ona ve ailesine yaptıklarını ağzından kaçırıp onunla bu konuda da yüzleşmiş olsaydı. Evet bu olayların müsebbibi Vera hayatta, Vera’nın Tahir ile manevi bağı daha derin, Tahir onu anne yerine koymuş ancak ben ikisiyle de ayrı ayrı yüzleşme seyretmek istiyordum…
Sezon finalinin ardından sosyal medyada Mehmet için “Memo Tatlıses” diye espri yaparken resmen bunu yaşayacağımızı, Mehmet’in gerçekten vurulduğunu hiç düşünmemiştim. ^^ Mehmet de tıpkı İbrahim Tatlıses gibi başından yaralanıp hayatta kalmayı başardı. Çünkü Tahir’in de söylediği gibi
“Başkomiser hikayesi yarım kalacak adam değil, nefes alıyorsa vardır bir umut.”
Ayrıca onun lakabının da ‘Mecbur’ olduğunu unutmayın. Mecbur Mehmet, Tahir’in öz ailesinden kalan tek kişi olarak yaşamaya mecbur. Bade’nin biricik aşkı olarak yaşamaya mecbur. Örgütün hala emniyette devam eden yapılanması varsa onu çökermek için yaşamaya mecbur.
Geçtiğimiz sezon başında Tahir’i içeri tıkmak için elinden geleni ardına koymayan Mehmet’in, şimdi Tahir’i hapisten çıkartabilecek tek kişiyken komada olması çok ironik olmuş. Ve üstüne Mehmet’i hastaneye getiren, onu verdiği kanla yaşatan kişinin de kardeşi Tahir olması çok anlamlı. Geçen sezon 4. Bölümde Tahir Mehmet’e can borçlanmıştı, şimdi Mehmet’in de ona can borcu var. Bade’ye de ayrı bir parantez açmak istiyorum. Mehmet’i bu kadar güzel sevmesiyle onu ailesi gibi görmesiyle bu aşka vurulmayalım da ne edelim. ^^ Çok az kadın bir sene boyunca bir adamın iyileşmesi için ona evinde bakar, hiç usanmadan ilgilenir, bir mucize olup iyileşmesini dört gözle bekler… Dilerim Mehmet uyandığında Bade’yi, ona duyduğu aşkı ve bir senedir Bade’nin başucunda ona söylediklerini hatırlar. MehBad aşkı hatırlanmayı ve birlikte mücadele edilmeyi hak ediyor.
Behnam rolüyle Feyyaz Duman dizimize hoş gelmiş. Kendisi rolüne inanılmaz yakışmış, tam bir İranlı kötü adam olmuş. Ali Galip ve Orhan’ın diziden ayrılmasıyla oluşan kötü karakter boşluğunu başarıyla dolduracaktır. Bölüm boyunca az küfretmedim kendisine. Farah’ın yıllar sonra Behnam’ı karşısında gördüğü sahnenin duygusu tam da olması gerektiği gibiydi. Hem öldürdüğü sandığı adamı diri diri karşısında görmenin yarattığı duygu hem ona duyduğu sonsuz nefret hem onun kudretinden ve Kerimşah’ı alma ihtimalinden dolayı yaşadığı korku, tüm duygular ardı ardına geçti bize. Açıkçası Behnam’ın nasıl bir adam olduğunu, zihniyetini, Farah’a olan saplantısını ve nefretini tam anlamıyla bilebilmemiz açısından yazılan sahneler gerekliydi fakat bazı replikler fazlaydı.
Özellikle Farah’ı zina yaptığı gerekçesiyle hamamda kaynar suyla yıkayıp tövbe ettirdikleri sahne gereğinden uzundu. Kafasından aşağı bir kere su döküldüğünü görsek yeterdi, beş kere dökmeye ne gerek vardı… Behnam’ın evli bir kadına “Bu yatakta mı bıraktın namusunu?” diye sorması da o kadar abesti ki. Ağabeyciğim kadın resmî nikahla evlenmiş, evinin yatak odasında kocasıyla istediği gibi beraber olabilir yani. Sana ne adam böyle kabul etmiş mi etmemiş mi, aynı yatakta yatıyorlar mı yatmıyorlar mı? Sana ne! Behnam’ın tam bir İran şeriat kafasına sahip olduğunu ve kadına, cinselliğe bakışını tam anlamıyla anladık. Hayır yani Farah’a zina suçu işledin diyen kişi sanırsın sütten çıkma ak kaşık. Sen de evlenmeden bir birliktelik yaşayıp zina yapmışsın, sen günahkar değil misin? Ama bu Behnam gibi zihniyete sahip olanlara göre erkeğe her şey hak. Ha belki de aslında Farah ile beraberken evliydin, bu konuda tam bir bilgimiz yok. Bence replikler, tavırlar ağır olsa bile bu adamı bir bölümde tam anlamıyla tanıdık. Seyrettiğimiz sahneler her ne kadar çok ağır olsa da Demet Özdemir’in bu sahnelerdeki performansı mükemmeldi ve kendisi bölüm boyunca çok zor sahnelerin altından başarıyla kalkmış.
Behnam, Türk dizi tarihinin en kötü erkek karakterlerinden biri olmaya aday. Bir kadını sırf kendisi günahkar görüyor diye kaynar suyla yaktırarak işkence etti. Şu an şifreyle girilebilen bir odada Farah’a resmen hapis hayatı yaşatıyor. Acaba Kerimşah ile annesinin hangi sıklıkta bir arada olmalarına izin veriyor? Farah’ın evden dışarı çıkmasına izin veriyor mu? Kerimşah ile ilişkisi konusunda daha esnekmiş gibi konuştu ama ne böyle olduğunu ne de Farah’ı evden dışarıya çıkardığını pek sanmıyorum. Farah mahkemeye giderken uzun zamandır dışarıya çıkmamış gibiydi. Ayrıca muhtemelen giyeceği kıyafetleri bile o seçiyor. Kim bilir o görmediğimiz bir sene içinde daha başka neler yaşandı? Sanıyorum ilerleyen bölümlerde buna dair flashback’ler görebiliriz.
“Her lafın kırık bir cam parçası gibi saplanıyor böğrüme…”
Ben Farah’a Behnam’ın evinde yaşadığı ve Tahir’e soğuk davranmak, ona yalanlar söylemek zorunda kaldığı için asla kızmıyorum. Aksine onu böyle davranmaya iten gerekçeler o kadar sağlam ki ben ona hak veriyorum. Farah, sadece kendisi hapise girmemek için değil, yıllarca onun için hayatta kaldığı Kerimşah’tan ayrılmamak için, Tahir’in canı için, Gönül ve Bade’nin hapise girmemeleri için bu adama katlanıyor. Sonuçta kamera kayıtlarında Gönül ve Bade de vardı, göründüğü şekliyle suça ortaklık etmiş oluyorlar. Bu arada ben Farah’ın Tahir ile görüşmediği gibi hiç kimseyle görüşmediğini düşünüyorum. Çünkü Behnam başkalarına gerçekleri söyleyeceğini düşünür. Tahir’in de Farah’ın tüm soğukluğuna ve yaptığı hiçbir şeye tam anlamıyla inanmayıp her şeye rağmen ailesinden vazgeçmemesi doğru bir hareketti. Çünkü FaHir’in arasında başka bir bağ var ve Tahir Farah’ı, Farah da Tahir’i çok iyi tanıyor. Ve unutmayın “Tahir asla pes etmez.” Aynı şekilde Farah da çok güçlü bir kadın. Şimdi içine içine ağlıyor diye onu artık güçsüz sanmamalı. Benim tanıdığım Farah, Behnam oğlunu iyileştirmiş olsa dahi kendisine çektirdiklerinin intikamını almak için gün sayıyordur. Farah ebediyen kaybettiğini sandığı Kerimşah’a tekrar kavuştuysa özgürlüğüne ve sevdiği adama önünde sonunda kavuşur. Hiçbir kötülük cezasız kalmaz, elbet Behnam bu yaptıklarının cezasını çekecek.
Kerimşah ile Tahir’in bir kez bile Kerimşah’ın üzerinde astronot kostümü olmadan sarıldıklarını, temas ettiklerini görmeden, Kerimşah’ın Behnam ile sarıldığını görmek beni bir seyirci olarak çok üzdü. Kerimşah ile o şekilde bir teması en çok Tahir hak ediyordu. Ayrıca Kerimşah tarafından ilk kez kendisine “Baba.” denilmesini de Tahir hak ediyordu. Onun Behnam’a -hem de Tahir’in duyabileceği şekilde- “Baba.” dediğini duymak da beni çok üzdü. Ayrıca Kerimşah iyileşirken de yanında olmayı hak eden Tahir’di, sırf donör olduğu, biyolojik babası olduğu için Behnam değildi. Ah Tahir’im Kerimşah’ı öyle iyileşmiş gördüğünde kaç farklı duyguyu bir arada yaşadın. Yüzündeki o mutluluk nasıl da acıya dönüştü. Ve bu mimiklerdeki saniyelik geçişler kusursuzdu. Üstelik tüm bunların dışında Behnam Farah’ın hamile olduğunu duyduğunda onu bebeğin babasının başkası olabileceğiyle itham etmiş ve bu yüzden Farah tarafından yaralanmış bir adam. Sırf erkek diye seviyor göründüğü bu çocuğun saf ve masum sevgisini kesinlikle hak etmiyor. Senaristlerimize bu konuda bayağı kırgınım hiç kusura bakmasınlar. Umarım Kerimşah’ın Tahir ağabeyini unutmadığını ve onu hala çok sevdiğini duyarız.
Kerimşah’ın Behnam ile ilişkisine de biraz değinmek istiyorum. Ben Behnam’ın Kerimşah’ı kalpten sevdiğine inanmıyorum. Onu sadece soyunun devamı olarak görüyor. Zaten babalık öyle kan bağıyla değil, gönül bağıyla olur. Benim için Kerimşah’ın babası hala Tahir, bunu hiçbir DNA sonucu değiştiremez. Açıkçası Behnam, Kerimşah’ı seviyor olsa bile çocuğun hiçbir zevkine saygı duymuyor, çocuğa tamamen kendi istediklerini dayatmaya çalışan bir adam bu. Futbol sevdiğini söyleyen Kerimşah’ın babasıyla basket oynaması, Kerimşah en sevdiği kitabı okurken Behnam’ın kitabı çocuğu okumaya devam etmek yerine elinden alıp resmen yere fırlatması ve ona erkek oyuncağı dediğimiz bir oyuncak vermesi çok dikkatimi çekti. Sadece bunlar bile bize gösteriyor ki Behnam resmen Kerimşah’ın geçmişteki hayatını, özellikle Tahir ile olan anılarını silmeye çalışıyor. Daha babası olduğunu öğrenir öğrenmez ona bunu söylemesi bile bu nedenden ötürü. Çünkü Kerimşah Behnam’ın evine geleli beri Tahir ağabeyini sorup duruyordu.
Ali Galip’i ölümü hem çok beklenmedik bir şekilde gerçekleşti hem de yeni sezondaki ana hikayeye hizmet etti. Behnam, Bekir, sezon finalinde para transferi için buluştukları adam aklıma gelirdi ancak asla Gönül, Bade ve Farah gelmezdi. Dizinin bu üç genç kadını resmen kendilerine bunca kötülük yapan adamdan intikamlarını aldılar. Farah, ilk bölümde Ali Galip’i kurtararak kaderini Tahir ile mühürlemişti, şimdi ise Ali Galip’in canını alarak kaderini Behnam’ın ellerine teslim etmiş oldu. Ve Farah’ın katil olmasıyla, onun beyazı Tahir’in siyahına karıştı. Bunu dizinin 2. Sezon afişinde de görebiliyoruz. Tahir’in kıyafeti simsiyahken Farah beyaz bir elbise giyiyor ve siyah bir fular takıyor. Ve bence bu siyah fular aynı zamanda onun boynuna geçirilen kelepçeyi, esaretini de ifade ediyor.
Behnam’ın annesi Rahşan rolüyle Hatice Aslan diziye hoş gelmiş ancak herhalde bu karakteri seven tek bir kişi bile olmamıştır. Benim onu sevmeme nedenim sadece Farah’a duyduğu kin değil. Hatta o annenin yerinde ben de olsam oğlumu neredeyse öldürecek kadını uğursuz sayardım. Behnam’ın bu kadar kötü olmasının nedenlerinden biri çok net annesi. Rahşan bir anne olarak o kadar kötü kalpli ki Farah’ı Kerimşah’tan ayırmayı gerçekten istiyor. Ne annelik duyguları ne Kerimşah’ın öz torunu olması kadının umurunda değil. Behnam’ın eşi ve iki kızının da dizide lafı geçti ancak anladığım Behnam bu bir sene içinde eşinden boşanmış değil. Madem Farah’ı Tahir’den boşatıp onunla evlenmeyi planlıyor, neden eşini çoktan boşamadı?
Yeni karakterlerimizden Behnam’ın amcası Akbar ve kuzeni Merjan’a karşı ilk izlenimlerim olumlu. Behnam’ı hiç sevmemeleri ve onunla görüşmüyor olmaları, onun tarafında yer almayacak olmaları Farah ve Tahir için iyi. Tahir’in Behnam’ı bitirmesinde ona yardımcı olabilirler. Engin Akyürek ve Burak Tamdoğan’ı Kara Para Aşk’tan yıllar sonra yeniden bir arada görmek de çok güzel. Üstelik Burak Tamdoğan’ın dizideki ilk sahnesinin de Engin Akyürek ile karşılıklı bir sahne olması da harika denk gelmiş. Sahneyi çekerken ne duygular yaşadılar merak ediyorum. ^^
Sera Kutlubey’e Merjan olmak yakışmış, saç rengini de beğendim. Kendisini ilk defa seyrediyorum. Merjan karakteri şimdilik FaHir açısından bana zararsız geldi ancak ilerleyen bölümlerde Tahir’den etkileneceğini düşünüyorum. Tahir, Merjan’ı alıkoyduktan sonra, arabasıyla yolda giderlerken Merjan’ın sözleri nedeniyle cinayet gecesini, arabasındaki Farah’ı hatırlaması da çok başarılı bir detaydı. Resmen Tahir’e her şey Farah’ı hatırlatıyor, onun aklı fikri Farah’la dolu. Eğer ileride Tahir’i Merjan’la bir ilişki içinde görsek bile bunun asla duygular nedeniyle olacağını düşünmüyorum, olsa olsa sadece Behnam’a karşı intikam amaçlı olabilir. Unutmadan, Tahir ne fenasın ya, kızı sabahın köründe sahilde öylece tek başına bırakıp gittin. Yasemin’i de 2. Bölümde kapının önüne böyle koymuştun. ^^
Bir sene sonraki hayatlarında Vera, Perihan, Gönül ve Bekir’in ne durumda olduklarını henüz görmedik. Açıkçası en çok Vera’nın Tahir ile ilgili düşüncelerini merak ediyorum. Onlara ihanet ettiği için ondan nefret mi ediyor, yoksa hala onu oğlu gibi mi görüyor? Perihan’ın ölüm savaşındaki Mehmet’e ne kadar üzüldüğünü gördük, büyük ihtimalle Mehmet uyandıktan sonra aralarında ilk sezondan çok farklı bir ilişki göreceğiz. Artık Perihan’ın yıllardır ona tam anlamıyla yapmadığı anneliği yapacağını, ona sevgisini göstereceğini düşünüyorum. Gönül’ün ve Bade’nin de işlenen cinayet nedeniyle duygularını çok merak ediyorum. Özellikle Gönül bu psikolojiyle nasıl baş ediyor, iç dünyasında neler yaşıyor görmek istiyorum.
Ali Galip ile telefon görüşmesinden Orhan’ın Mehmet’i vurduktan sonra kaçtığını anladık. Bildiğimiz kadarıyla Orhan’ı oynayan Ali Sürmeli diziden ayrıldı, peki bir sene sonra onun hikayesi nasıl devam edecek? Hala kaçak olarak gösterilirse bu duruma Mehmet’in reaksiyonu nasıl olacak, peşine düşmeyecek mi? İlyas hala polislik görevine devam ediyor mu? Ak kuzu, kara kuzu yapılanması hala devam ediyor mu? Aklımda böyle pek çok soru var. Ben Mehmet’in İlyas’ın da vurulduğu gün orada olduğunu hatırlayacağını, ancak bunu hatırlamıyormuş gibi davranacağını düşünüyorum, yoksa örgütün diğer bağlantılarını tespit edemez. Ha tabii bu yazdıklarım Mehmet hala bunu yapmak istiyorsa geçerli.
Jenerikte Kaan’ı oynayan Oktay Çubuk’un da ismini göremedik. Diziden ayrıldığını biliyoruz, en azından Gönüller ailecek Mehmet için hastaneye geldiklerinde “Kaan nerede? Kaan neden gelmedi?” gibi replikler olsa iyi olurdu. Çünkü onun herkes oradayken orada olmayışı çok saçma durdu. Bakalım Kaan için bir sene sonra ne denecek? Bari Gönül ile boşanmış olsalar. Kaan’ın Yasemin ile öpüşmesinin ardından GönBek ilişkisini kabullendiğim için aralarında kağıt üstünde de olsa bir evlilik olsun istemem. Ben aşka aşık biriyim, aşıklar mutlu olsun isterim.
Son olarak geçtiğimiz sezondan kapanmamış konularımızı hatırlatmak istiyorum:
-Farah’ın “Bu kolye bizim her şeyimiz.” diye bahsettiği kolyesinin sırrını öğrenemedik.
-Alperen’in katilinin İlyas olduğunu kimse öğrenmedi.
-Tahir ile Mehmet’in kardeş olduğunu henüz ikisinden biri öğrenemedi.
-Vera ile Orhan’ın arasındaki ilişkiyi araştıran Gönül bunu öğrenemedi.
-Farah ve Bade’nin içinde bulundukları arabayı taratma emrini Orhan’ın verdiğini Bekir’den başka kimse öğrenemedi.
-Kara Kuzu’nun Orhan olduğunu Mehmet ve Bekir’den başka kimse öğrenemedi.
-Kaan’ın Yasemin ile öpüştüğünü biri görmüştü. O kişi kimdi?
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler Adım Farah’ın yeni sezon ilk bölümünü nasıl buldunuz?
Göz atmanızı öneririz: Adım Farah Bölüm Yorumları