Bugünkü konumuz Seni Çok Bekledim dizisi nedeniyle STAR TV’nin gününü değiştiği dizilerden biri olan Akrep. Biliyorum belki de birçoğunuzun takip etmediği radarına girmemiş bir dizi. Hatta büyük ihtimalle bu yazı asla popüler diziler köşesinde kendine bir yer edinmeyecek ama olur da iptal edilirse diye en azından hakkında bir yazı bulunsun istedim.
İlk bölüm hikayesi basit… Bir gece yarısı bir kadın ve bir adam çok güzel bir ahşap evde gecenin keyfini çıkarmaktadırlar. Daha sonra öğreniriz ki orası Sapanca’dır. Adam gecenin bir vakti evden çıkarak kadını yalnız bırakır. Noir filmlerden fırlamış bir araba yolculuğuna çıkarız. Daha sonra adam telefonda kayınvalidesi olduğunu öğrendiğimiz bir kadınla konuşur. O zaman anlarız ki adam başka biriyle evlidir ve bu akşam da evlilik yıl dönümüdür. Kulübedeki kadın da aslında sevgilisidir.
Sonra yeniden adının Ferda olduğu kadına döneriz. Ferda adam evden çıkar çıkmaz evin telefonundan bir kadını arar. Kadın bu numarayı tanımaktadır çünkü bu ev aslında onun Sapanca’daki evidir. O eve gittiğinde de hayatının en büyük şokunu yaşar. Telefondaki kadın kocasının sevgilisidir. Ama asıl şaşırdığı kadının karşısındaki cüretkar tavırları ve yaş olarak kendisinden bile büyük olmasıdır. Sonrası iki kadın laf dalaşına girer ve bu laf dalaşı hararetlenerek itişmeye ve devamında da birinin düşerek kafasını çarpmasıyla son bulur.
Sonrası malumunuz klasik bir aşk hikayesi. Adam ve kadın tanışır. Adam kadına aşık olur. Kadın onu ve zenginliğini maşa olarak kullanır. Sonrasında sevgilisi olur. Büyük bir aşk yaşarlar. Adamın eşi aldatmayı öğrenir ve en sonunda da kadın adamın karısını öldürür. Klasik bir aşk hikayesi olduğunu söylemiştim. Her tutkulu aşk zaten birinin ölümüyle bitmez mi? Boşuna dememişler herkes öldürür sevdiğini ama bu durumda aşığının eşini.
Ancak hikaye bu kadarla da bitmez. Ferda’nın kazayla ölümüne sebep olduğu kadının aslında kız kardeşi olduğunu öğreniriz. Sonra da Ferda’nın hikayesine geçeriz. Ferda’nın asıl derdi adam değil Berna’dır. Çünkü kendisini bir yaşındayken kötü bir babanın eline terk edip giden annesi Perihan Hanım, birlikte iyi bir hayat sürdürdüğü kızı Berna’ya annelik etmeyi seçmiştir. Ferda kendini bir “çöp” gibi terk eden annesinden intikam almaya en değer verdiği “mücevheri” olan kızı Berna’nın canını yakmakla başlamıştır. Ancak cinayetle biten bu yüzleşme, planların değişmesine ve annesine hayatı dar etmek için girmiş olduğu bu intikam oyununu malikanesine taşımasına neden olur.
Ne dediğiniz duyar gibiyim her yıl bu hikayeyi paylaşan birçok dizi yayın hayatına başlıyor ve derdini anlatamadan yayın hayatı son buluyor. Bunu farklı kılan ne? Belki de hiçbir şey ya da belki de çok şey.
Bu soruya en basit şekilde, hikayesini anlatma tarzı olarak cevap verebilirim. Zira Akrep dizisi bizim ülkemizde izleyicilerin pek de alışkın olmadığı iki zamanlı anlatım tarzını benimseyen işlerden biri. Daha ilk bölümde Ferda’nın hapse girmiş olduğunu ve onu temsil eden bir kamu avukatıyla konuşmakta olduğunu görüyoruz. Bundan sonra izleyeceğimiz her şey aslında Ferda için çoktan yaşanmış. Ama işlediği suç yüzünden mi yoksa başka bir nedenden dolayı mı içeride bilmiyoruz. Üstelik onun dışında başka hiçbir karakterin gelecekteki halini de görmüyoruz. Onlara ne olduğu bizim için hala gizemini korumaya devam ediyor.
Eğer kitabın sonunun ne olduğunu öğrenince tadı kaçıp kitabı bırakan okuyuculardan biriyseniz bu hikaye kesinlikle size göre değil. Ama siz de tıpkı benim gibi kitabın sonunu görünce o noktaya nasıl geldiğini, sonun kendisinden daha fazla merak eden okuyuculardan biriyseniz bu hikaye tam da size göre. Bu yazıyı kaleme aldığım dakikalarda Sadakatsiz dizisi de aynı tekniğe başvuran bir bölümle şubat ayı açılışını yapmakta:)
Akrep dizisi hikayesinin, şu ana kadar yayınlamış olan on bölümden hareketle, asıl kahramanı olan Ferda’nın annesiz geçen yıllarına herhangi bir geri dönüş yapmadığı ve bu nedenle de izleyicilerine empati yapmaya uzak bir karakter sunduğu iddasıyla ağır eleştirilere tabi tutuldu. Üstelik Perihan’ın Ferda’yı terk etmesine neden olan ev yaşamına ve zorla evlendirilmiş olmasına dair herhangi bir geri dönüş sahnesine de rastlamadık. Ama dizi tam da bu noktada yakaladı beni. Hikayenin kendi karakterlerini anlatma derdiyle onları “güzellemeye” çalışmamasıyla. İki başrol karakteri de aslında bu hikayenin “kahramanı” değil; her ikisi de birbirinin hikayesinin “kötü adamı”. Bu dizi de bir kahramanlar değil anti-kahramanların hikayesi.
Daha önce pek çok dizide fazlasıyla mükemmel karakterleri izleyip gerçek hayatta kimse bu kadar mükemmel olamaz demişizdir. Bu karakterlere bakıp kendinizi hiç eksik hissetmediniz mi?
Bu konuda hikaye tam da yapması gerekeni yapıyor aslında. İnsanın çirkin ve kusurlu yüzüne ayna tutuyor. Karakterler masallardan fırlamış gibi değil. Hepsi aslında kusurları olan gerçek insanlar ve kusurlu gerçek bir dünyada yaşıyorlar. Senaryo ekibi kızını arkasında bırakarak kendine sıfırdan yeni bir hayat kuran annemiz Perihan için bahaneler uydurarak onu güzellemeye, biz izleyicilerin onunla bir empati kurmasını sağlamaya çalışmıyor. Hele de “Kızını terk etti ama tüm hayatı boyunca onun özlemini çekti” dedirmeye hiç çalışmıyor.
Ferda’nın annesi hatırlayamadığı bir yaşta terk edildiği evde baba şiddeti ve açlıkla sınandığını göstererek onu, intikam sürecinde izleyici karşısında sevimli bir hale getirmeye çalışmıyor. Onun için “Vah Vah küçücük yaşta annesi tarafından terk edilmiş. İntikamının arkasında yüreği yaralı küçük bir kız çocuğu var” dedirtmiyor. Ferda’nın bu yola sonunun yıkım olacağını bildiği bir intikam savaşına bile isteye girdiğini gözlerimizle görüyoruz. Gerçi Ferda’nın intikam hırsının aslında annesinin sahip olduğu her türlü zenginliğe ve güce sahip olma hırsı olduğu eleştirisini de çok yapan oldu. Ama bana soracak olursanız, Akrep dizisinde hiçbir şey göründüğü gibi değil.
Bu noktaya kadar dizide kendisinden söz ettiğim karakterlere ve hikaye örgüsüne beni asıl bağlayan şey, aslında tanıtımlarında yer alan bir cümle: Geçmişin aynasında bugünün savaşını veren iki kadın. Öyle bir geçmiş ki onda yapılmış ya da yapılmamış her şey bugün bu iki kadının birbiriyle yıkımı çok büyük olacak bir savaşa girmelerine neden oluyor. Öyle bir savaş ki büyük yıkımlara neden olacağı hem Ferda’nın hem de Perihan’ın evlerinin kapılarının “kırmızı” olmasıyla bile simgeleniyor. Üstelik o “bugün” savaşı bizim için aslında “dün”. Ne kadar insani kavramlar dün, bugün ve geçmiş.
Bütün çirkinliklerine ve kusurlarına rağmen bu insani kavramlar beni diziye bağlayan en büyük etkendi. Ve geçmişte yapılan bir seçimin nasıl olup da bir ailenin kadınlarının üç jenerasyonun hayatlarını etkileyebildiği. Hayatımız boyunca verdiğimiz her kararın sadece kendi hayatımızı etkilediğini düşünerek yaşıyoruz ama aslında hiç farkına varmadan başkalarının hayatını da etkiliyoruz ve bu dizinin “kelebek etkisi” de Perihan’ın zamanında vermiş olduğu kararın, bugününde hem kızlarının hem de kız torunlarının hayatını nasıl etkilediği.
Bütün bu karmaşanın başrol kahramanı. Genç yaşında zorla evlendirildiği adamın tecavüzünden olan kızı Ferda’yı bir yaşında terk ederek hayata gerçekten sıfırdan başlamış. Çalışıp çabalayarak girmiş olduğu Eczacılık Fakültesini bitirmiş, eğitimli, zeki ve güçlü bir kadın. İkinci eşiyle birlikte Emgan Kimya adı verilen başarılı şirketi kurmuş. Bu evlilikten olan kızı Berna; kızına asla layık görmediği damadı Fikret; bu evlilikten olan torunları Duru, Şahin ve Ece ile birlikte malikanesinde huzurlu bir yaşam sürmekteydi. Ta ki kızı Berna’nın intihar olduğu söylenen cinayetine ve öteki kızı Ferda kapısına dayanana kadar.
Zamanında Ferda’yı kötü bir adamın elinde eziyet ve açlık çekmeye terk ederken aslında gözü gibi baktığı kızı Berna’nın da kaderini belirlediğinden habersiz bir yaşam sürdü. Geçmişte verdiği bir kararın ne Ferda’yı bir akrebe çevirebileceğini ne de bu yüzden kızı Berna’nın hayatını kaybedeceğini tahmin edemezdi. Terk ettiğimiz her insan ne yazık ki geçmişte kalmıyor.
Bu hikayenin “Akrep”i. Dizinin başrol kahramanı. Perihan’ın ilk evliliğinden olan ve herkesten sır gibi sakladığı kızı. Bir yaşında annesi tarafından terk edilmenin acısını ağır bir şekilde yaşamış. Hayatın acımasız yüzüyle çok erken yaşta tanışmış. Annesi olmadığı için hiç şefkat görmemiş üstelik babası tarafından da sürelik eziyete maruz kalmış. Sevdiğinle evlenmeyeceksin, evlendiğini sevmeyi öğreneceksin diyecek kadar aşktan uzak bir karakter. İki kız çocuğu annesi. İlk kızını evlatlık vermek zorunda kalmış ama eksikliğini hep yüreğinde yaşamış. Bu yüzden de bütün sevgisini öteki kızı Merve’ye vermiş.
Babasının eziyetleri ve anne şefkati eksikliği bugünkü karakterinin temel taşlarını oluşturmuş. Annesinin bırakıp gidişi onda hem annesine karşı bir özlem duygusu hem de bir intikam isteği uyandırmış. Eğer annesi onu yanına alarak evi terk etmiş olsaydı şimdi çok başka bir hayatı olacağına inanıyor. O yüzden de onun olan tüm zenginlikte ve güçte hakkı olduğunu düşünüyor. Annesini incitmek için kardeşine oynadığı oyunun cinayetle sonuçlanması onun için de büyük bir sürpriz oluyor. Çünkü niyeti asla kardeşine zarar vermek değildi. O yüzden de küçük yaşta annesiz kalmasına neden olduğu yeğeni Ece’ye düşkün.
Ferda’nın evlatlık verdiği ve bir sır gibi sakladığı büyük kızı. O doğduğunda ortalıkta herhangi bir babanın olmaması, annesinin çok genç olması ve daha aydınlatılmamış birçok nedenden ötürü evlatlık verilmiş. Zeki, çalışan ve iyi eğitimli. Perihan Hanım hayatına girene kadar evlatlık olduğunun hiç hissettirilmediği bir ailede büyümüş.Üniversitede hukuk bölümünde okumuş ve yeni avukat olmuş. İlk bölümde Ferda ile konuşan kamu avukatı da aslında kendisi.
Onunla büyümediği halde annesine daha çok benziyen Ayşem, hırslı ve zeki bir kız. Kendisini bulup ortaya çıkaran anneanesi Perihan’ın onu, annesine karşı bir silah olarak kullanmak istediğinin farkında. Kim olduğunu söylemeden Merve ile bir ilişki kurma çabasına bile girdi. Benim için dizinin sürpriz elemanı. Çünkü nerede duracağı ya da stratejisinin ne olacağı hiç belli değil. Anneannesinin aklına uyarak annesine cephe almak için mi onun avukatı oldu yoksa içindeki “öz anne” merakına yenilerek onu savunmayı mı seçti belli değil. Üstelik annesiyle konuştuktan sonra “akrep” dövmesi yaptıran da kendisi.
Ferda’nın evliliğinden olan kızı. Ferda’nın bütün varını yokunu önüne serdiği çocuğu. Belki de Ayşem’e duyduğu özlem nedeniyle her iki kızına da duyduğu sevgiyi verdiği kızı. Merve yoklukla büyümüş o yüzden de elindekilerle yetinme derdinde. Bu huyu dolayısıyla da annesine pek benzemiyor. Hayatta büyük istekleri ulaşmak için her şeyi yapabileceği hırsları yok. Küçük mahallesindeki küçük kuaför dükkanında çalışmaktan memnun. Kanaatkar, içine kapanık, huysuz ve kavgacı, yaşadığı hayat yüzünden zengin insanlara karşı ön yargılı hatta biraz aşağılık kompleksi var denebilir. Öz güven konusunda annesiyle yarışamaz bir durumda.
Onun hayatı da aslında annesinin yarım kalmışlıklarıyla altüst olmuş durumda. Kızlar annesinin kaderini yaşar sözünü destekler gibi yoksul bir hayat ve kendisine eziyet eden bir babayla büyümüş. Hayatta en çok istediği şey, komşu oğlu Aras. Ve bu yüzden de annesi nasıl kardeşi Berna’nın hayatını kıskanmışsa o da Aras’ın duyduğu ilgi dolayısıyla kuzeni Duru’yu kıskanmakta.
Perihan’ın ikinci evliliğinden olan kızı. Alçakgönüllü, eğitimli, güçlü ve çocuklarını çok seven bir anne. Annesiyle çok güzel bir ilişkisi var. Annesinin aksine çalışma hayatı ve şirket işleriyle pek alakası olmayan daha mütevazi bir hayat sürdürme peşinde. Çok sevdiği ama kendisini sürekli olarak aldatan Fikret ile evli. Duru, Şahin ve Ece’nin annesi.
Ne yazık ki annesinin ondan yıllardır sakladığı bir kardeşi olduğu gerçeği önce evliliğini sonra da yaşamını kaybetmesine neden oldu. Bir insanın verdiği kararların ötekilerin de hayatını etkilediğinin en büyük kanıtı. Eğer bu yüzleşme sırasında annesi ve Ferda hakkındaki gerçeği bilseydi itişmeleri sonucu kazayla ölümü gibi bir durum söz konusu olmazdı.
Berna’nın Fikret ile olan evliliğinden olan üçüncü çocuğu. Daha beş-altı yaşında. Yaşı küçük olduğundan etrafında olan bitenin farkında değil. Haliyle babasının annesini aldatmalarını da bilmediğinden babasıyla arası çok iyi. Ferda Teyzesiyle ilk olarak o tanışıyor. Tanıştıkları günden itibaren de teyzesi ona kol kanat geriyor. Anneannesinin sırrı yüzünden teyzesi Ferda gibi annesiz büyümeye mahkum olduğundan en çok onun hayatının parçalandığını söylemek yanlış olmaz.
Berna’nın Fikret ile olan evliliğinden olan ilk çocuğu. Duru huyları konusunda annesine çok benziyor. Alçak gönüllü, sınıf ayrımı yapmayan, eğitimli, zeki bir kız. Annesinin aksine iş dünyası konusunda bilgili ve istekli. Bunun dışında ayrım yapmasa da aslında ayrıcalıklı bir hayatın bütün meyvelerinden faydalanmış. Dış dünyanın ne kadar adaletsiz olduğu konusunda hiçbir fikri yok. İsteklerini yüksek bir dille ifade edecek kesinlikten uzak daha yumuşak başlı, zarif ve klas sahibi biri.
Onun hayatı da annesinin ölüm haberiyle değişiyor. Öğrenir öğrenmez yurt dışındaki okulunu bırakıp ülkeye dönüyor. İlk başta bunun bir intihar olduğuna inanmak istemiyor ama zamanla kabulleniyor. Anneannesi Perihan’ın geçmişiyle ilgili sır yüzünden annesini kaybediyor. Aslında bu sır en çok onun kayıplar yaşamasına neden oluyor. Aras nedeniyle varlığını yeni öğrendiği kuzeni Merve’nin sürekli kıskançlıklarına ve iğnelemelerine maruz kalıyor. Aşk nedeniyle bir de bu cephede savaş veriyor.
Göründüğü gibi dizi bütün o intikam ve entrikaların altında aslında bir ailenin kadınlarının üç jenerasyonunun hayatına ışık tutan hikayeyi, kendisiyle tekrara düşmeden izleyicilerin ilgisini her daim ayakta tutacak ters köşeler ve hızlı ilerleyen temposuyla izleyiciye aktarmayı hedefliyor. Hatta dizinin senaryo bazında anlattığı hikayeyi çok sert ve cüretkar bir dille de seyirciye aktardığını söylemek mümkün.
Eğer erkeklerin dünyasında haksızlığa uğramış kadınların göz yaşlarıyla ıslattıkları hayatta kalma mücadelelerini izlemekten sıkılmış bir izleyici iseniz, yaşadıkları dünyayı kuranın da kurallarını belirleyenlerin de kadınlar olduğu bir dünyaya ait bu hikayenin en azından ilk iki bölümüne bir şans vermenizi öneririm. Zira kendi gibi kadın izleyicilere hitap eden diğer birçok dizinin aksine Akrep dizisinde ipler gerçekten kadınların elinde. Onlar erkek hakim dünyanın avları değil; aksine bu dünyayı parmaklarında oynatmayı çok iyi bilen avcıları.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.