Arıza 24. bölüm reyting sıralamasında Total’de 5,06 reyting alarak 5., AB’de 4,12 reyting alarak 6. ve ABC1’de 4,76 reyting alarak 6.oldu Bölüm izlenimleri konuk yazar Gözde‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
Geçtiğimiz bölüm tam bomba patlayacağı sırada Halide ile Ali Rıza öpüşürken bitirmiştik. İhtiyar, Balaban’ın şartını kabul etmek zorunda kalınca bomba patlamadı elbette. Halide’nin eve gidene kadarki süreçteki tepkileri, panik atak geçirmesi çok gerçekçiydi. Bu olayda Ali Rıza’nın bir suçu olmasa da evde yalnız kaldığında kafasının karışması, onun telefonlarına cevap vermemesi de normal. Çok büyük bir olay atlattı, psikolojisi altüst oldu. Böyle bir zamanda kendini dışarıya kapatması normal. Yanında Melek olmasa, Haşmet onun baktığı açıdan bakıyor olsa çok daha zor atlatırdı. Kendini suçlayıp Haşmet’i üzüyor olduğunu düşünmesi çok yanlış, halbuki tam tersi Haşmet ve Ali Rıza’nın en büyük zaafı olmasının bedelini ödüyor. Lütfen uzun bir süre Halide’nin başına bir şey gelmesin, doktorluğunu yaptığını görelim ve Ayça Ayşin Turan’ın oyunculuğunun ön plana çıktığı sahneler seyredelim. Mesela Fuat ile ilgili gerçeği öğrendiği sahne gibi devleştiği sahneler görsek tadından yenmez.
Halide bir konuda çok haklı. Aslında Ali Rıza ile birbirlerini yeterince tanımıyorlar, geçmişlerini bilmiyorlar. Doğru dürüst bir araya gelmiyorlar ki birbirleri hakkında daha çok şey bilebilsinler. ^^ Halide, Ali Rıza’nın üniversitede hangi bölümü bıraktığını biliyor mu mesela? Hiç sanmıyorum. (Hikaye yaratıcılarından edindiğimiz bilgiye göre hukuk fakültesinde okuyormuş.) O yüzden de Ali Rıza’nın babasıyla ilgili duyduklarının doğru olduğunu ve kendisinden saklandığını bilmek ona bu gerçeği hatırlattı. Ama yakıp yıkmak yerine konuşarak anlaşmaları önemli. Birbirlerini anlayacaklar ki imkansızlığı el ele yenebilsinler. Bu aşk, Halide sadece Ali Rıza’nın zaafıyken ve Haşmet bu yüzden bu ilişkiye onay vermiyorken imkansız değildi ama şimdi tam anlamıyla imkansız.
“Halide’m, her şeyden önce dün seninle ölüme yürüyen adamım ben. Seni canından çok seven adamım. Bunu aklında tut yeter. Benim hakkımda öğrendiğin ya da öğreneceğin hiçbir şey bu gerçeği değiştirmeyecek.”
İhtiyar’ın Ali Rıza’ya karşı zaafı ne yazık ki onu düşmanına boyun eğmek zorunda bıraktı. Ama ben de İhtiyar gibi olaya iyi tarafından bakıyor ve düşmanın yakında olmasının avantaj olacağını düşünüyorum. Böylece Balaban’ı daha yakından gözlemleme şansı elde edecek ve arkasındaki kişinin ortaya çıkmasını sağlayacak. Balaban artık masanın bir parçası olduğu için daha serbest hareket edecek ve açık vermesi kolaylaşacaktır.
İhtiyar kadar güçlü diye lanse edilen ve diziye girişi oldukça havalı olan karakterin Ali Rıza’nın gerçek annesi olmasından kaynaklı zaafı ve yaraları o kadar çok gösteriliyor ki bu da karakterin güçlü duruşunu zayıflatıyor. Yeteri kadar onun bu yönünü gördüğümüze göre bence artık bastığı yeri titreten İhtiyar’ı tekrar sahalarda görmeliyiz.
Rukiye ile İhtiyar’ı nihayet yan yana görebildik. Bence bu sahnede aralarında oluşan o güzel iletişim gerçek ortaya çıktığında da devam etmeli. Sonuçta onları birbirine bağlayan çok özel bir bağ: Evlat. Senin oğlun – benim oğlum kavgası gereksiz.
Açıkçası İhtiyar, Rukiye’ye gerçeği söyledi diye aşırı heyecanlanmıştım ve Rukiye’nin tepkisini merak etmiştim. Resmen hevesim kursağımda kaldı. Meğer İhtiyar gerçeği söylediğini hayal etmiş. Eğer söyleseydi de Rukiye gibi nahif bir kadın onu anlayışla karşılayıp destek olurdu. Yirmi yaşında gerçeği öğrendiği halde ortaya çıkmadığı için asla ona kızmazdı ve zaten kızılacak bir şey yok. Evladın yaşı kaç olursa olsun, bunu ona en doğru zamanda söylemesi gerekiyor. Bu hikayede kızılacak tek kişi Mehmet Emin. Resmen koynundan almış Bergüzar’ın süt kuzusunu. Ne sebeple olursa olsun bir anaya böyle bir gaddarlık yapılır mı? Şu an onların savaşında tarafım belli: İhtiyar. Kadın olduğu için değil, haklı olduğu için. Çok büyük ihtimalle İhtiyar, Mehmet Emin’i Ali Rıza’nın yaşadığını öğrenince öldürmek istemiştir. Ali Rıza’nın yaşadığını öğrendiğinde yirmi yaşında olduğunu söyledi. Babasının öldüğü yaşlarına denk geliyor.
Bu bölüm İhtiyar için gerçekten üzüldüm. Oğlu için döktüğü gözyaşları onu hem daha yaralı yapmış hem daha da güçlendirmiş. Onu korumak için, sırrını unutmaya çalışıp o düzenin en güçlüsü olmuş hem de bir kadın olarak. Ali Rıza için Balaban’a verdiği taviz, Burak ve Balaban’ı şüphelendirdi. Ama lütfen bu konunun üzerine gidip de buradan İhtiyar’ı ve Ali Rıza’yı zor durumda bıraktıkları bir senaryo yazılmasın.
Balaban’ın koskoca konsorsiyum toplantısına scooter ve her zamanki giyim tarzıyla gelmesi komik olsa da tam ona göreydi. Adam asla ortama göre şekil değiştirmiyor, hep kendi gibi, özgün bir karakter. Ferit ve Sabri için sinir bozucu olabilir ama ben seviyorum, özellikle kaliteli esprilerini.
Ali Rıza, bugüne kadar cesaretiyle ön plana çıksa da tam anlamıyla Arıza’ya dönüşmemişti. Balaban’ın bahis mekanına Ferit ile birlikte düzenledikleri saldırıdan itibaren tam bir Arıza seyrettik ve belli ki bundan sonra da seyredeceğiz. Ali Rıza’nın aksiyon sahnelerinde artık yanında sadece Ferit’in olmasından ve onun sahnelerinin de arttırılmış olmasından çok memnunum. Füsun ve Derya yerine onu ve Mert’i seyretmeyi tercih ederim.
Ali Rıza’nın toplantıda Balaban’ın başına silah dayayıp onu götürmesiyle kuralları çiğnemesi iyi oldu. Kural tanıyan, devamlı emirlere göre hareket eden Arıza olur mu? ^^ Balaban’ın adamlarını öldürüp paralarını yakıp dersini verince benim de içim soğudu Haşmet gibi. Varsın artık masanın kılıcı olmasın. Ali Rıza zaten oraya o masayı dağıtmak için girmemiş miydi? Kaç zamandır hiç o havada değildi. Burak bile daha hevesli masayı dağıtmaya.
Balaban: “Anlamıyorum değer mi? Sırf Halide için bütün bunlardan vazgeçmeye değer mi?”
Ali Rıza: “Değer. Onun için her şeye değer. Onun için değil paraları, Dünya’yı yakarım. Hala anlamadın mı lan?”
Haşmet’in Ali Rıza’nın görevinden alınması ve Burak’ın tekrar kılıç görevine getirilmesi konusunda rengini belli etmesini, Ali Rıza ile babasından kaynaklı sorunlarına rağmen bunu yapmasını ise önemli bir nokta olarak görüyorum. Bu, Haşmet’in öfkesi dindiğinde tekrar yumuşayabileceğini ve Ali Rıza ile arasının düzelebileceğini gösteriyor.
Madem kız isteme merasimi yarım kalacaktı, bu sahneler daha uzun olsaydı. Muhtemelen artık bir daha böyle bir sahne göremeyeceğiz, Halide ile Ali Rıza evlense bile bir anda nikah günü alıp evlenecekler. Kız istemede Halide, Ali Rıza ve aileler o kadar güzeldiler ki… Keşke Derya, Halide’nin kuzeni olmasaydı da orada bulunmasaydı. Burak’ın kendisini gerçekten sevmiyor olmasının hıncını çıkartmasa olmaz. Az gururlu olsa da bu evlilikten kendisi caysa, ama nerde onda o kafa. Ne güzel Ali Rıza tuz konmamış köpüklü kahvesini afiyetle içemeden mahvoldu güzelim akşam.
Besbelli Balaban, Ali Rıza’yı yalnızlaştırıp kendi tarafına daha doğrusu babasının tarafına çekmeye çalışıyor. Onu Halide ve Haşmet’ten uzaklaştırmayı amaçlıyor. Bu yüzden de Mithat üzerinden Haşmet’in o malum videoyu seyretmesini ve gerçeği öğrenmesini sağladı.
Haşmet ile İhtiyar’ın daha önce cesedini görmediklerinden, saklandığından bahsettikleri kişi Mehmet Emin değil miydi? Bu bölümde İhtiyar’ın Balaban’ın arkasında olduğunu düşündüğü, gerçek düşmanı olduğunu söylediği Mehmet Emin değil mi? Peki o zaman Haşmet, neden görüntü kaydında Mehmet Emin adını duyunca “Mehmet Emin kim?” diye sordu? İhtiyar’ın bahsettiği kişi bir başkası mı? Yoksa Haşmet Mehmet Emin’i başka bir isimle mi tanıyordu? Bu konuda kafam karıştı doğrusu.
Haşmet’in öğrendiklerinden sonra her zamanki gibi Ali Rıza’ya yüklenmesi, onu üzmesi çok fazla oldu. Adam daha kendi hazmedememiş, bu gerçekle yüzleşememiş, belki Adem Zeyrek ile Balaban babasına bir oyun oynamış olamaz mı? Nasıl bunu kendinden saklayabileceğini düşünüyor? Gerçeği öğrenen Haşmet’e hak verdiğim kadar, Ali Rıza’ya da veriyorum. Ve tabii Haşmet’e karşı Ali Rıza’yı savunan Halide’ye de hak veriyorum. Ne olursa olsun sevdiğini korudu, onun arkasında durdu, aferin ona. Ayrıca teessüf ederim Haşmet’e, Ali Rıza ile Burak’ı bir tutmaya kalktı. Ali Rıza asla Burak gibi -sözde- sevdiği kızın ailesine zarar vermez. Ayrıca o Halide için de ölmez, sadece lafta böyle söylüyor.
İsteme merasiminden sonra ArHal çifti ayrıldı diye düşünenler olmuş. Yok artık, daha neler! Ben aksine birbirlerine daha sıkı kenetlenecek, herkese rağmen vazgeçmeyecek bir çift bekliyorum. O gece iletişimde bulunmamaları ayrıldıkları anlamına gelmez. Ama Ali Rıza telefonu açmayacak bile olsa Halide o gece onu aramalıydı. Ayrıca ayrılacak olsalar Halide evlerine gelip Rukiye’ye Mehmet Emin ile ilgili gerçeği açıklamazdı. Şimdi bu gerçeği Mert de duydu ya buradan Mert için bir atılım bekliyorum. Arıza ve Mert ikilisi aksiyonda kulağa hoş geliyor.
Olgun Toker iyi bir oyuncu olabilir, Burak karakterini iyi de canlandırıyor olabilir buna lafım yok. Birincisi karakter aksiyon sahnelerinde sırıtıyor. İkincisi hem Nihan’ın hem Halide’nin ailesinin intikamı alınmış değil ama Burak elini kolunu sallaya sallaya geziyor. Fuat ölünce intikam alınmışçasına bir hava esiyor dizide. Bir de Burak’ın yeterince sahnesi yokmuş gibi yeniden masanın kılıcı oldu. İnfaz emri olan biri nasıl tekrar kılıç olabiliyor, bu masanın kuralları yok muydu? Bu alemin içinden yepyeni bir oyuncuyu kılıç olarak diziye dahil edip ardından Derya elindeki ses kaydını ortaya çıkarsa ve Burak’ı Haşmet, Halide ya da Ali Rıza öldürse fena mı olur? Tabii Ali Rıza ve Ferit’in tekrar intikam lafı ettiğini de duymak isterim.
Burak’ın kız isteme olduğunu duyunca döktüğü gözyaşları da beni etkilemedi hiç kusura bakmayın. Çünkü Halide’ye karşı hissettiği şeyin aşk değil saplantı olduğuna inanıyorum. İnsan aşık olduğu kızın babasını güle oynaya öldürmek ister mi? Bir de dakikalar boyunca sürdü bu ağlamalı sahne. O süreyi kız istemede görmediğimiz aşamalarla geçirmeliydik.
Balaban’ın da Burak’ı pek ciddiye almadığını, onu kullandığını düşünüyorum açıkçası. Balaban’ı seyretmesi çok keyifli ama Burak ile uzun uzun sahnelerini seyretmek keyifli değil. Balaban’ın Ali Rıza, Haşmet, İhtiyar ile karşılıklı sahneleri mükemmel ama Burak ile sahnesi uzayınca kendimi stand up seyrediyor gibi hissediyorum. En azından Burak ile ortaklığı kanıtlarıyla ortaya çıktı, artık daha az bir araya gelirler diye umuyorum.
Füsun karakteri her bölüm gözümden bir basamak daha düşüyor. Mesleğine aşık avukat hanım evinin hanımı olmuş. Bir de yemekler yapıp Burak ile karşılıklı gülüşerek yiyor. Nereye gitti Ali Rıza’dan daha yüksek sesle Nihan’ın hakkını savunan o cevval Füsun? Ayrıca bize ne Füsun’un ayva tatlısının üzerine serpeceği fıstıktan? Füsun ile Derya’nın, eltilerin savaşını değil, başrol Halide seyretmek istiyorum.
Mithat’ın masanın başına geçince egosu şişti. Kendini dev aynasında görmeye başladı. Sonu Fuat gibi olacak. Çünkü Haşmet’in uyarılarını kulak ardı edeceği aşikar. Zaten kendi kabul etmese de Melek ondan çok daha zeki, güçlü.
“Geçmişimi bulmak için ölmeye razıyım. Karanlıkta yaşamaktan iyidir.”
Ali Rıza babasıyla ilgili belirsizlikle kendini kör bir kuyuda gibi hissediyor ya, bir de annesinin bir başkası olduğu öğrense ne olur kim bilir? Ama İhtiyar bu konuda çok doğru bir şey söyledi:
“Bazen ölmek gerekir Muzaffer. Yeniden doğmak için ölmek gerekir.”
Ali Rıza da ölecek ama Arıza olarak yeniden doğacak. Ve eskisinden daha güçlü, daha gözü kara, daha korkusuz bir adam olacak. Bu adamı çok bekledik, sabırsızlanıyorum.
Ali Rıza, geçmişindeki karanlığı aydınlatmak için babasının eski bir polis arkadaşına ulaşmak istedi. Direkt konuşmak zor olduğu için dövüşerek ve kazanarak dikkatini çekmek akıllıca. Ali Rıza’yı üstü çıplak boks yaparken seyrettiğimiz sahneler mekana girdiğinden itibaren çok başarılıydı. Açıkçası boks sahnesi ve diğer aksiyon sahnelerinin çekimleri bu bölüm çok daha iyiydi. Ali Rıza ringdeyken “Neden bu kadar iyi dövüşen Tolga Sarıtaş’ın potansiyelini bugüne kadar yeterince kullanmadınız?” diye sövdüm senaristlere. Burak’a attığı Osmanlı tokadına hayran olmuştum ilk bölüm, ama sonra çok az görebildik bu potansiyelini. Boks sahnelerine eşlik eden şarkı ise mükemmel bir seçim olmuş. İlk bölümden bugüne dizide kullanılan telifli şarkıları hep çok başarılı buluyorum. Bölüm Ali Rıza’nın ringde yere düşmesiyle son buldu.
Fragmana göre Ali Rıza yerden kalkıp dövüşü kazanıyor ve mekan sahibinin dikkatini çekiyor. Bakalım ondan babasıyla ilgili neler öğrenecek? Fragmanda asıl dikkat çeken İhtiyar’ın Haşmet’e Ali Rıza’nın onun oğlu olduğuna dair itirafı. Bunu duyan Haşmet kalpten gitmezse iyi.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Arıza 24. Bölüm’de çalan şarkılar; Düşüyorum Hayatın Ellerinden – Cem Adrian ve Sertlik Kanımda Var – Sagopa Kajmer
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.