Arıza 21. bölümde yeni yüzlere merhaba dedik. Dizi Total’in en çok izlenen dizisi oldu. İşte reytingler: Total’de 5,95 reyting ile 4. ve AB’de 4,50 reyting ile 5. ve ABC1’de 5,48 ile 4. Bölüm izlenimleri konuk yazar Gözde‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
İlk bölümden bu yana sık sık diziyi övüyorum biliyorsunuz. Ama bu bölüm övülmeyecek gibi miydi? Hikayenin girdiği bambaşka yollar, senaryonun git gide beyin yakan bir hal alması, ters köşeler, üst üste gelen sırlar, ArHal çiftinin sahnelerindeki nahif havanın devamlılığı buna karşın Ali Rıza’nın odun tabir ettiğimiz bir adam olmaktan sıyrılıp romantik bir prense dönüşmesi, hepsi birbirinden güzel yeni müzikler ve yepyeni karakterler.
Nursel Köse’yi Paramparça dizisinde Neriman karakterliyle o kadar bağırırken hatırlıyorum ki İhtiyar’ın sakin sakin konuşmasını başta bir garipsedim ama çok da sevdim. Kötü karakter dediğin illa bas bas bağıracak diye bir kural yok. Önemli olan duruşun, ses tonun, konuşurken seçtiğin kelimeler, gücünü hissettirmen. Ali Rıza ile karşılıklı ilk sahnelerinden aralarındaki enerji bana geçti. E Ali Rıza şaşırmakta haklıydı, biz de İhtiyar olarak bir kadın beklemiyorduk. ^^ İhtiyar, Ali Rıza’yı bence bilerek küçümsedi, tepkisini ölçmek, onu hırslandırmak istedi.
İhtiyar: “Balaban’ı bul. Sana bu sefer süre vermeyeceğim. Satranç gibi düşün. Sen bir hamle yaptın, boşa çıktı, şimdi sıra onda. Saldıracak. Eğer bunu atlatırsan tekrar sıra sana gelecek ve sen onu alıp bana getireceksin.”
Ali Rıza: “Bu bir sınav mı? Test mi ediyorsunuz beni? Balaban’ı bulmak istedikten sonra siz bulursunuz, gücünüz malum.”
İhtiyar: “Benim işim ekonomi, para yönetmek, güç yönetmek. Sense diğerleri gibi bir mafyasın sadece. Bir tetikçi. Ölmeye, öldürmeye hazır bir maymun.”
Ali Rıza: “Siz benle henüz tanışmadınız. Nerden geldiğimi, nelerden geçtiğimi henüz bilmiyorsunuz. O yüzden beni başkalarıyla karıştırmayın.”
İhtiyar’ın gerçek ismi Bergüzar Ece. O da Melek gibi bir manipülasyon uzmanı. İkisi çok iyi anlaşır kesin. Derya ile Burak’ın manasız evliliği hariç tabii. Ali Rıza’nın kendine güvenen tarzı, ilkeli duruşu, ona kendini tanıtırken anlattığı hikayede bahsettiği tabloyu bilmesi yani öyle boş bir taksici olmaması İhtiyar’ı etkiledi bence.
Yalnız Safir ile İhtiyar ikilisi hem fikir hem de imaj olarak Matrix Reloaded filmindeki Seraph ve Kahin’den alınmış. Özellikle Safir, Seraph’a inanılmaz benziyor. Bunu fark edene kadar iki karakterin de tarzlarına bayılmıştım taa ki yakın bir arkadaşım hatırlatana kadar. Tabii bu durumda Ali Rıza da Neo oluyor. ^^
Katıldığı ilk Konsorsiyum toplantısında İhtiyar hemen gücünü hissettirdi. Öyle masanın başıyım diye böbürleniyordu Mithat, İhtiyar varken onun esemesi okunmadı. E ne de olsa para en büyük güç insanlar üzerinde. Toplantıya Balaban’ın mesajı damga vurdu. Ben Balaban toplantı yerini nerden öğrendi de drone ile mesaj gönderdi diye düşünüyordum, meğerse Burak’ın marifetiymiş. Ne kadar gereksiz bir ortaklık. Balaban, Burak ile niye ortak oldu, masadakilerin karşısında diye mi?
Balaban’ın ilk hamlesi beklenildiği gibi Halide üzerine oldu. Ama söylenildiği gibi Halide’yi öldürmedi, sadece bayılttı. Bence bunun nedeni Ali Rıza’nın babasıyla eski hukukları. Açıkçası klinikte Halide onu tedavi ederken Halide’yi beğenmiş gibi bir hali vardı ama umarım ben yanılırım. Tam Burak üçgeninden kurtulduk derken yeni bir üçgene hiç gerek yok.
Balaban, beklediğimden genç biri çıktı. Scooter’la gezen, karavanda yaşayan, hayvanlara insanlardan fazla değer veren, kendi tarzı olan biri. Sahipsizler isimli çetesini Çukur’un Karakuzular’ına benzettim. Onların hepsi siyah giyinir, siyah bere takardı. Bunlar da bir örnek hepsi bere takıyor ve uzun pardösü, kaban giyiyor. Balaban, tıpkı Burak gibi o da bir büyüğü tarafından bu dünya için yetiştirilmiş belli ki. Onun hakkında bildiğimiz en önemli detay yıllar önce Ali Rıza’nın babası Mehmet Emin ile sıkı dost, iş ortağı olması. Balaban’ı yetiştiren dayısının ve şu anda da arkasındakinin o olduğunu düşünüyorum. Asıl merak ettiğim Mehmet Emin, neden kendini ölü gösterdi? Cesedini Bergüzar görmediyse Rukiye nasıl gördü? Cevap basit muhtemelen yerine kendine benzeyen başka bir ceset koydu. Mehmet Emin, söyledikleri kadar güçlü biri miydi?
Balaban’ın Halide’nin kliniğine gelmesiyle Seda da deşifre oldu. Muhtemelen Seda-Mert ship’i de yalan oldu… Balaban, Seda’nın İhtiyar’ın muhbir kızlarından biri olduğunu söylerken haklı. Netice de bu bölümde bir kez daha gördük ki Muzaffer, İhtiyar için çalışıyor. Peki o halde neden Ali Rıza’yı Konsorsiyum’u yıkmak için bir yola soktu? İşte burada bir çelişki var. Muzaffer, Ali Rıza’yı devlet için çalışıyorsun diye yalan söyleyip onu kötü işlere mi bulaştırmak istedi? Mehmet Emin, onu annesinden ayırdığı için Ali Rıza’yı babasının istemediği bir hayata mı sürükledi? Muzaffer’i çok güvenilir sanmıştım ama senaristler beni yanılttılar, dizide şu an en güvenilmez adam o diyebilirim. Ali Rıza bundan böyle Muzaffer’e güvenmemeli. Konsorsiyum’un kılıcı olarak yoluna devam etmeli ama bir şekilde onları çökertmek için kendi başına ya da daha dürüst bir ortakla yürümeli.
Ne fragmanda ne ön izlemelerde ne bölüm fotoğraflarında bir tane bile ArHal sahnesi görememiştik. Açıkçası bölümler ucu ucuna yetişiyor biliyorum ama bunlardan herhangi birini bize sağlamak imkansız olmamalı. Üstelik diziyi bu çift için seyreden onca seyirci varken. ( Tam ben bu satırları yazarken 22. Bölüm fragmanı yayınlandı. Ben ve benim gibi düşünenleri dinlemiş olsalar gerek fragman tek sahneden oluşuyordu ve ArHal çifti vardı.^^ )
Ali Rıza, Balaban’ın Halide’ye saldırdığını öğrenince nasıl da endişelendi onun için… O endişe anları, Halide’yi kucaklayıp yaşayıp yaşamadığını kontrol ettiği anlar bana Nihan’ın ölümünü hatırlattı. Ali Rıza’nın yüzünde yine o tedirginlik… O sahnede Ahmet Mümtaz Taylan da Tolga Sarıtaş da o kadar güzel oynamışlar ki… Her zamanki gibi çok iyilerdi. İkisi de tam bir dram oyuncusu.
Ali Rıza’nın daha önce pes edip Halide’den ayrılmasından sonra hep ayrılık korkusu var içimde ama Ali Rıza bu korkuyu silip atıyor. Öyle güzel seviyor ki bu adam, ancak büyük bir mecburiyet olursa ya da Halide vazgeçerse ayrılabilirler bu kesin.
Ali Rıza: Dedim ki yine zor bir gün geçirdik. İzin vermeyelim Halide. Bizi üzmelerine, bizi huzursuz etmelerine izin vermeyelim.
Halide: “Buna o kadar çok ihtiyacım vardı ki.”
Ali Rıza: “Halide’m. Benim güzel sevgilim. Niye ağlıyorsun?”
Halide: “Bir türlü rahat vermiyorlar. Huzur vermiyorlar. Ben her an, her saniye bir şey olacak da sevincim kursağımda kalacak diye gülmekten korkar oldum.”
ArHal sahnelerindeki replikler yine o kadar güzeldi ki, yeni senaristlere gidip sarılasım var böyle güzel bir aşk seyrettirdikleri için bize. Halide ile Ali Rıza’nın geçmişine dair pek fazla bir şey bilmiyor oluşumuz ve çiftimizin özellikle ilk 13 bölümde pek fazla konuşmuyor oluşu yeni senaristlerimiz için büyük avantaj. Bu bölüm de öğrendik ki meğer Ali Rıza, Halide’yi tanışmadan önce rüyasında görmüş. Bu rüyayı sadece sözle değil sahne olarak da görmek isterdim diyecektim ki Halide sürpriziyle rüyayı gerçeğe dönüştürecekmiş meğer.
Halide, Ali Rıza’nın akşam gelip gelmeyeceğini teyit etmek için aradığında yanında babası olduğunu öğrenmesine rağmen telefonu kapatmadan önce Ali Rıza’ya “Seni Seviyorum.” deyişi beni güldürdü. Ali Rıza ne de zorlandı tüm konuşma boyunca. Damat dediğin böyle müstakbel kayınpederinden biraz çekinmeli, ona saygı duymalı.
İhtiyar’ın Haşmet’i evinde ziyaret ettiğinde söylediği gibi gerçekten de Ali Rıza, Haşmet’in gençliği gibi, ona benziyor. Bunu daha önceki bir yazımda da yazmıştım. Ama Ali Rıza genel anlamda daha sakin Haşmet’in aksine. E öyle olmasa aylarca Burak’a nasıl dayanacaktı? Haşmet olsa çoktan gırtlağını kesmişti.
Bence Haşmet, istediği gibi sıradan biri olmasa da Halide’nin Ali Rıza ile olan ilişkisinden memnun. O yüzden Bergüzar’ın “Damadın.” diye bahsetmesinden de ona benzetilmesinden de memnun oldu içten içe.
Haşmet, Ali Rıza’dan Halide’yle bir an önce evlenmelerini istemekte haklı. Sonuçta Haşmet o kadar da modern bir adam değil. Halide ile Ali Rıza tatile giderken ve orada neler yaşanacağı belliyken koskoca insanlar diye engel olmadı ama hiç de memnun değildi. Evet, kafasındaki damat adayı olmadığını söylemesi çok kırıcı ama bu gerçek.
Haşmet: “Böyle olmaz, bu şekilde. Kızımla her ne yaşıyorsan, daha doğrusu siz ne yaşıyorsanız bu şekilde olmaz.”
Ali Rıza: “E haklısınız tabii. Biz aslında…”
Haşmet: “Ali Rıza kafamdaki damat adayı sen değilsin. Ama sakın yanlış anlama, ben kızını düşünen bir baba olarak konuşuyorum. Onun normal bir hayat yaşamasını isterim. Gel gör ki gönül ferman dinlemiyor, öyle mi?”
Ali Rıza: “Öyle.”
Haşmet: “O zaman Ali Rıza, madem öyle, bir an evvel bu işin adını koyacaksınız. Ben Karadenizliyim. Beni çileden çıkartmayın.”
Ali Rıza, Haşmet evlenmelerini istediğinde ne kadar da mutlu oldu. Ama buna rağmen Halide’yle teknede bu konuyu konuşurken tereddütlü gibiydi ve onu geçiştirmeye çalıştı. Ama bu Halide’yle evlenmek istemediği anlamına asla gelmez. Sadece yaşadığı hayat yüzünden onu mutlu edememekten korkuyor. Halide bile bunu sık sık dile getirmiyor mu? Yalnız tekne sahnesi bu kadar kısa olmasa, o telefon daha geç çalsa ve Halide uyandığında notu yerine Ali Rıza’nın kendisini görse daha iyi olurdu. Tam romantik prense dönüştü diyorum, içindeki hödük ruh canlanıveriyor.
Murat’ın dönüşümü o kadar güzel yazıldı ki hayranlıkla seyrediyorum. Pasif ve işlevsiz bir karakterin adım adım şahlanışına tanık oluyoruz. Murat bugüne kadar hep hak etmediği bir muameleye layık görülmüş ve hala da Burak tarafından aynı muameleyi görüyor. Zayıf, yetersiz, kırılgan olduğu için değil, bu dünyanın yanlış olduğunu düşündüğü için uzak durmuş. Masada, o koltukta otururken önemli olan şey Murat’ta var: Doğru analiz yeteneği. Fuat ve Burak bencildi, sadece kendi çıkarlarını düşünüp duruyorlardı, hırsları yüzünden doğruları göremiyorlardı. Ama Murat, öyle değil. Şimdi ağabey olarak, ailenin büyüğü olarak aslında onun hakkı olan aile patronluğuna devam kararı aldı. Bakalım Burak, Murat’ın son sözlerinden sonra ona itaat edecek mi yoksa Balaban ile ortaklığa, kendi bildiğini okumaya devam mı edecek? Yalnız Murat, o yanındaki Füsun ile birlikte patron olunmaz. Füsun dizinin başlarında güçlü bir kadın imajı çiziyordu ama şimdi bölüm boyunca hiç sahnesi olmasa aramam. O yüzden Füsun’un acilen o Haşmet’e silah çekip kafa tutabilen kadın gibi davranması gerek. Füsun’a başka bir misyon yüklenebilir, sonuçta o adaletten, devletten yana biri.
“Bahaneler bitti Halide. Bir sabah ona sarıldım. Kokusunu ezberlemişim, kokusunu… Sonra Mehmet’e dedim ki onun yuvası burası. Anası da benim. O günden sonra evlatlarıma nasıl baktıysam, nasıl büyüttüysem onu da öyle büyüttüm. Allah biliyor ya, diğerlerinden hiç ayırt etmedim.”
Rukiye, Muzaffer ile konuştuktan sonra taşıdığı yük ona daha da ağır gelmeye başladı. Muzaffer neden Ali Rıza’nın “Emanet.” olduğunu ona hatırlatma gereği duydu? Bunun büyük ihtimalle Ali Rıza’nın öz annesi olduğunu düşündüğümüz İhtiyar’ın gelişiyle bir ilgisi var. Rukiye bunu biriyle paylaşmasa delirebilirdi, o yüzden de Ali Rıza’nın şu an en yakını olan Halide ile paylaşmak istedi. Evet, sahne belki uzundu ama başrole ait önemli bir konu geçiştirilse daha mı iyiydi? Ben Halide’nin hiç konuşmadan dinleyişine, bir yandan dışarı bir yandan içine akan gözyaşlarına, maviş gözlerindeki o hüzne ve Rukiye’nin o minik bebeğe nasıl bağlandığına odaklandım. Hiç konuşmadan gözleriyle oynayan ve bize müthiş duygu geçiren Ayça Ayşin Turan’a bir kez daha hayran oldum. Halide’nin Ali Rıza’ya ait en önemli gerçeği öğrenmesi iyi mi kötü mü oldu bilmiyorum. Ali Rıza’dan, canı kadar sevdiği adamdan bu kadar büyük bir sır saklayacak olmak çok zor. Halide meraklıdır. Şimdi bu sırrın üzerine gidebilir. Çünkü Rukiye emanet olduğu gerçeğini de anlatmıştır. Belki de Mehmet Emin’in yaşadığını ve Ali Rıza’nın gerçek annesini Ali Rıza’dan önce öğrenen o olur. Yakın zamanda gerçekleşeceğini düşündüğüm ayrılığın sebebi bu olabilir.
Ali Rıza, Balaban’ın dostluk ve masaya karşı birlikte mücadele etme teklifi reddettiği halde onu nasıl İhtiyar’a teslim edebildi? En son o Balaban’a silah çekmiş, Balaban’ın adamları da Ali Rıza’ya silah çekmişlerdi. Acaba Balaban, Ali Rıza’nın babasının Haşmet’in ailesinin öldürülmesindeki rolüyle ilgili soruya cevap mı verdi? Ve Ali Rıza bu nedenle, Balaban’la mı anlaştı? Bence anlaşsınlar. Karşılıklı enerjileri çok iyi her sahnelerinde. Ayrıca Ali Rıza’nın yanında Hasan, Ferit, Ramço yeterli olmuyor.
İhtiyar, Ali Rıza ile karşılıklı sahnelerinde Ali Rıza babasından bahsettiğinde onu tanıdığını da ona olan öfkesini de hiç saklamadı. Yani kartlarını çok açık oynuyor. Bunu Ali Rıza’nın kendi oğlu olduğunu bildiği ya da tahmin ettiği için mi yapıyor yoksa Mehmet Emin’e olan öfkesinin hala onu yakan bir ateş olmasından mı? Ali Rıza, bebekken Rukiye’ye emanet edildiğine göre bence cevap her ikisi de olmalı.
Haşmet ile İhtiyar’ın yaptıkları konuşmadan ve dizideki genel havadan çıkardığım sonuç Mehmet Emin’in hala yaşıyor olabileceği şeklinde. Haşmet’in ailesinin katli emrini de onun verdiği kesin. Peki Fuat, neden bu emri yerine getirmiş? Sadece kendi çıkarına uygun bir teklif olduğu için mi, yoksa o da devlete mi çalışıyordu?
İlk fragmana göre bizi romantizmin tavan yapacağı bir 14 Şubat Sevgililer Günü bölümü bekliyor. Ali Rıza’nın Halide’ye takside evlenme teklif ettiği sahneyi tamamıyla seyretmek için sabırsızlanıyorum. Tabii bir yanda da yine kafalar bolca yanacak.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler yeni bölümü nasıl buldunuz?
Arıza bölüm yorumları için tıklayın
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.