Arıza ilk bölümü ile görücüye çıktı. ‘Yayın günü yanlış’ eleştiri yağmurları altında “Tüm ekibin emeğine sağlık, ne güzel bir bölümdü, umarım izlenme oranları da tatminkar gelir de bu proje reyting kurbanı olmaz” denilen bir proje oldu. İlk bölüm sıralama Totalde 3.72 reyting ile 5. , AB’de 3.49 reytingle ile 4. ve ABC1’de ise 4.35 reyting ile 3. olarak gerçekleşti.
İlk bölüm izlenimleri konuk yazarım Gözde ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^ (For my foreign followers, please go to select language section for google translate. On the top right side of the screen for desktop, Last line on the hamburger menu bar for mobile)
Arıza başrolleri açıklandığında radarıma girmişti. Tolga Sarıtaş’ı bugüne kadar hiç seyretmedim ama Ayça Ayşin Turan’ı Meryem dizisinden beri çok severek takip ediyorum. Daha sonra açıklanan diğer oyuncular ve fragmanlarla “Ben bu diziye kesin bakarım.” dedim ve sürpriz bir şekilde hafta içi bir gün yerine pazar akşamı Arıza ile tanıştık. Açıkçası pazarları seyrettiğim bir dizi olmadığı için benim için mükemmel bir gün seçimi oldu. ^^
“Derler ki intikam almak isteyen iki mezar kazsın. Biri düşmanı, diğeri kendi için. Yüreğime bu ateş düşene kadar kendi halinde bir taksi şoförüydüm. Benim canımı öyle bir yaktılar ki, bütün İstanbul’u bir mezara sığdırsam yine de yüreğim soğumaz. Benim adım Ali Rıza. Birazdan memleketin en büyük mafya babalarından birinin oğlunu öldüreceğim.”
Dizi bu cümleler eşliğinde yağmurlu bir gecede geçen sahnelerle açıldı. Doğrusu çok şık bir girişti. Merak duygumu katlayan bu girişten sonra 15 gün öncesine döndük ve bu noktaya bizi getiren olayları seyrettik.
Kendi halinde bir hayat süren ve mert bir adam olan taksici Ali Rıza ile karanlık dünyanın güçlü patronlarından birinin kıymetli kızı Halide’nin yolları bir kahramanlık hikayesinde kesişir. Ali Rıza ile müşterisi Halide’nin karşılaşmaları her ikisinin de hayatlarını sonsuza kadar değiştirir.
Arıza, bir taksicinin, şehrin krallarıyla girdiği büyük savaşı ve bu amansız mücadelenin gölgesinde yaşanan tehlikeli aşkın hikayesini anlatıyor.
Arıza hikaye olarak daha önceki bazı işlerle benzerlikler taşıyor. Deli Yürek ve Poyraz Karayel’e benzetenler var, ben de Karadayı’nın üçüncü sezonuyla benzerlik hissettim. Ama bu benzerlikler beni rahatsız etmedi. Çünkü ortaya çıkan iş ciddi anlamda çok eli yüzü düzgün. İlk bölümün kusuruna bakılmaz derler, neredeyse kusursuz bir ilk bölümdü bana göre. Oldukça akıcıydı, boş bir sahne yoktu. Tek bir kusuru vardı: Müzikler daha iyi olabilirdi. Örneğin Burak’ın sahnesi haricinde rap müziği hiç yakıştıramadım diziye.
İlk bölüm olmasına rağmen tüm oyuncular sanki birkaç bölümdür birlikte oynuyormuş gibi uyumluydular. Bu da hikayeye ve ilişkilere çok daha kolay adapte olmamı sağladı. Neredeyse tüm karakterleri tanıdık ve haklarında ilk bölümün gerektirdiği kadar fikir edindik.
Tolga Sarıtaş’ın oyunculuğunu çok beğendim, ekrana çok yakışıyor. Karakterin duygusunu o kadar iyi geçiriyor ki “Uzun uzun sahneleri olsa da seyredeyim.” dedim. Aksiyon sahnelerinde de tecrübesinin etkisiyle çok iyiydi. Sıradan bir taksici olan Ali Rıza’dan Arıza’ya dönüşecek bir karakter için ideal bir seçim olmuş. Bundan sonraki işlerinde de takipçisi olurum.
Dizide Ali Rıza ve ailesi Çerkez. Bundan dolayı kız kardeşi Nihan’ın gelinlikle evden çıkmasında ve düğününde pek bilmediğimiz adetler ile danslara tanık olduk. Ancak onlar tabii ki bunun için Çerkez yazılmamış. Ali Rıza için karakter tanıtımlarında şöyle yazıyor: Onun umursadığı Thametelerin şiarıdır: “Uğrunda savaşılacak iki şey vardır: Evimiz, şerefimiz”. Ali Rıza bu yüzden babaları öldüğünde evini geçindirmek, ailesini bir arada tutmak için kendi eğitiminden vazgeçip evin reisi olmuş. Yine bu yüzden onlara duyduğu sevgi ağabeyden öte baba sevgisi boyutuna varmış ve şimdi de Nihan’ın katilli ile ona arka çıkanların hak ettiklerini yaşamaları için tüm hayatını değiştirecek, sadece adalet yoluyla değil onların anladığı dilden de savaşacak.
Ben Ali Rıza’nın kız kardeşi Nihan’a olan ağabeylikten öte baba sevgisine çok inandım. Ona o kadar sevgi dolu bakıyordu ki ve ölümünden sonra acısı o kadar büyük, o kadar gerçekti ki… Burak yalancı şahitlerle hapse girmekten kurtulunca onu öldürmek istemesi de çok normal. Hele bir de hapse girmeyen Burak, utanmadan yüzsüzce arayıp dalga geçiyorsa. Ama tabii fragmanlarda da gördüğümüz üzere Fuat’ın eş zamanlı Ali Rıza’nın ailesinin başına silah dayaması ona engel olacak ve başka bir yol deneyecek.
Ayça Ayşin Turan güçlü ve güzel bir kadın olan Halide’yi çok başarılı canlandırmış. Halide’nin en büyük zaafı ise içinde taşıdığı yara. Şimdi bu yarası onun zaafı değil en büyük gücü olacak. Annesi ve iki ağabeyinin katillerine karşı bir mücadele bekliyor onu. Uzak durmaya çalıştığı mafya dünyasının göbeğine bu yüzden geri dönecek.
Halide’nin geçmişine dair bu büyük sırrın da ilk bölümde verilmesi yerinde oldu. Meğer annesi ve iki ağabeyini öldürüp onu sağ bırakan Burak’mış. Ancak dizide bunu babası Haşmet’in rakiplerinin yaptığına dair bir konuşma geçti. Şimdi Haşmet de gerçeği öğrendiğinde eski gücünü toplayıp bıraktığı bu dünyaya geri dönüp ağabeylik ettiği Fuat’a karşı mücadele edecektir.
Ayrıca flashback sahnelerinde Halide’yi şarkı söylerken gördük. Ayça Ayşin Turan kendi sesiymiş, cidden güzel bir sesi var.
Ben Ali Rıza ve Halide’yi yakıştırdım. Arkadaşlıkla başlayan bu iki yaralı yüreğin ilişkileri zamanla aşka dönecek bu belli. Tabii imkansız bir aşka. Ali Rıza’nın ailesi Nihan’ın ölümünden onu sorumlu tutuyor ve bunun kolay kolay değişeceğini sanmıyorum. Olsun, imkansız aşkları severiz. Peki yeni ship’imiz nedir acaba? #ArHal ?
Ayrıca herkes Nihan’ın ölümünden Halide’yi sorumlu tutuyor ama kimse Ali Rıza ile Burak’ın o esnadaki kavgasını büyüten Hasan’a bir şey demiyor? “Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.” demek istiyorum. Hasan olaya karışmasa Ali Rıza Burak’la oradan gidecekti.
Ali Rıza ile Halide’nin ilk karşılaştıkları sahne, düğünde kavga ve Nihan’ın vurulması, Halide-Haşmet dertleşmesi, Ali Rıza-Fuat konuşması, Ali Rıza’nın Burak’ı öldürmeye gittiği sahneler bölümdeki favori sahnelerim oldu.
Düğünde kavga ve vurulma anı özellikle kurgusuyla çok dikkatimi çekti. Ali Rıza’nın Burak’ın evindeki korumaları tek tek indirirken her birinin mahkemedeki konuşma görüntülerine yer verilmesi güzel düşünülmüştü. Karşılaşma sahnesinde tokat ise gerçekten de Burak’ın bu sözleri sarf edeceği kadar vardı:
“Kurşun adamın canını alır, ama tokat itibarını alır. Kurşunu yersin ölür gidersin, ama tokat yersen bir ömür sersefil yaşarsın.”
Bölüm girişindeki ve bu cümle gibi dikkat çekici replikler de dizinin artılarındandı.
Halide ile Haşmet gerçek bir baba kız gibi olmuşlar. Yalnız duygusal sahneleri bana çok dokundu. Halide’nin Van’dan döndüğü sahnede de annesi hakkında dertleştikleri sahnede de ağlamamak için kendimi zor tuttum. Sanırım bunda babamı 19 yaşımda, annemi 29 yaşımda kaybetmiş olmamım etkisi büyük. Haşmet rolünde Ahmet Mümtaz Taylan’ı görüyoruz. Sanırım ilk defa mafya babası rolünde seyrediyorum kendisini.
Olgun Toker Burak rolünü öyle güzel giymiş ki üstüne bence dizinin parlayanlarından olacak. Yalnız biraz az bağırırsa daha iyi olur. Onu daha önce kötü rolde hiç seyretmemiştim ama zerre yadırgamadım. Halide gibi küçük şeylerden mutlu olabilecek bir kadını onun için hastane almak gibi abartılı şeylerle etkilemeye çalışan klasik bir zengin evlat. Tabii ki bu hikayenin kaybedeni olacak. Zaten Burak Halide’nin anne ve ağabeylerinin katili olduğu halde hala nasıl onunla evlenmeyi düşünebiliyor, pes!
Levent Can’ın oynadığı Fuat Ersoylu tıpkı Vatanım Sensin’de oynadığı Filippos rolündeki gibi ilk bölümden kendinden nefret ettirdi. Tez zamanda aynı onun gibi kafasına sıkmasını diliyorum.
Fuat Ersoylu’nun hem ofisi hem evi Zalim İstanbul’da Agah Karaçay’a ait olan yerlermiş ve ofis dekorasyonunda tek bir değişiklik bile yok. Bari arkadaki tablolar değişseymiş. ^^ Üstelik baksanıza iki karakterin el hareketi bile benziyor:
Ali Rıza’nın mahalleden avukat arkadaşı Füsun’u oynayan Dilara Aksüyek’in ekran enerjisini çok sevdim. Işıl ışıl, çok güzel bir kadın. Karakter tanıtımlarına göre ileride Ali Rıza’ya olan aşkından vazgeçecek gibi görünüyor. Bence zaten Ali Rıza-Halide aşkında zaten hem imkansızlık hem de Burak’la bir üçgen varken, bir de Füsun’a gerek yok.
Yeşim Salkım’ı uzun süredir ekranlarda görmemiştik. Melek rolüyle diziye yakışmış. Kocası Mithat’la muazzam sinsi bir çift olmuşlar.
Ali Rıza’nın ablası rolünde Pınar Çağlar Gençtürk, kardeşi Mete rolünde Yağız Can Konyalı ve damatları Ferit rolünde Cankat Aydos Bizim Hikaye dizisinden sonra yine bir araya gelmişler. Güzel bir tesadüf olmuş.
Yeşim Gül’ü de sanırım ilk defa zengin kadın rolünde görmüyoruz. Rukiye rolünde biraz yadırgamadım değil ama zamanla alışırım herhalde.
Murat Daltaban’ın rolünün ise Poyraz Karayel’dekine çok benzediğini söylediler, öyleyse bence o diziyi seyredenler için bu kötü bir durum olmuş. İnşallah oradakinden ayrılan yönleri vardır da aynı karakteri ikinci kez görüyoruz durumu yaratmaz.
Fragmanlara göre 2. Bölüm’de Ali Rıza’nın A.rıza olma yolculuğu başlıyor. Ben bu yolculukta Ali Rıza ve Halide’ye eşlik ederim. Uzun soluklu olması dileğiyle…
Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
*Tweet’iyle yazıma renk katan Ayten Teksoy ‘a çok teşekkürler.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.