Aşk Mantık İntikam 9. Bölüm reytinglerinde totalde yine zirvede. Üstelik tüm gruplarda yükselen reytingleri ile; Total’de 5,41 reyting ile birinci olurken, AB’de 4,03 reyting ve ABC1’de de 4,75 reytingle iki grupta da gün 2.’si oldu. Bölüm yorumu Kore‘den. Keyifli okumalar…
Dinlemiyoruz !
Evet doğru üstelik dinlemeye dinlemeye dinlemek nasıl olur onu da bilmiyoruz. Çoktan unuttuğumuz bir yerde kaldı. Dönüp arasak bulabilir miyiz bilmiyorum. Artık birisi ile konuşurken onun ne söylediğinden çok kendi söyleyeceğimiz şeyleri düşünüyoruz. O anlatıyor bizim kafamızda sıra bize geldiğinde söyleyeceklerimiz var sadece. Bir düşünün, deneyin kendinizi doğru olduğunu fark edeceksiniz. Böylece karşınızdakini kalbinizle değil sadece kulağınızla dinlediğiniz göreceksiniz. İşte modern dünyanın iletişimi. Kimse gerçekten birbirini dinlemeden, sadece kendi anlatacaklarını anlatır ve gider. Evde oturup duvarlara anlatsanız aynı verimi alacağınız şeye günümüzde iletişim denir oldu.
Ozan buydu bu bölüm benim için. Dinlemeye hazır olduğunu ima etti, dinliyor gibi göründü. Ama aklında sadece kendi söyleyecekleri vardı. Henüz tam olarak duymaya hazır değil çok normal henüz iletişim seviye 1 aşamasında. Nerdeyse umudu kesecektik bu bir mucize sayılır o yüzden asla şikayetim yok deneme yanılma ile öğrensin yeter ki öğrensin. Ama şu an ki aşamasını anlamalıyız diye düşünüyorum.
Ozan’a göre bu ayrılık sadece onu sarsmıştı. Esra’nın umurunda değildi o hiç üzülmedi, hiç acı çekmedi. Bu inanç ilk olarak Çınar, Esra önceki evliliğinde incinmiş dediğinde darbe aldı. Daha önce Esra “senin yüzünden” dese bile dışardan birinin yorumu gibi etki yapmadı düşünmedi bile üstüne. Ama Çınar’dan duyduktan sonra Esra’nın sözlerine daha dikkat edilmeye başlandı. Bu yüzden ikinci darbe Tarık Hoca’sının evinde Esra’nın da bu ayrılık sürecini zor geçirdiğini duyması ile geldi. Bundan önce değer görmediğini düşündüğü süreçte Ozan’ın Esra’yı dinlemeye cesareti yoktu. Ama ne zaman sevildiğini hissetmeye başladı Ozan o noktadan sonra Esra’yı dinleme cesareti göstermeye başladı yavaş yavaş. Bunun en önemli sebebi hala kendi baktığı dar pencereden hatalarını tam olarak görememesi ve bilmemesi. Açtığı açmaya çalıştığı kapıdan üzerine bir enkaz yığılacağını kestiremiyor.
Bu yüzden Esra işten ayrıldıktan sonra da duruma bakış açısı “geldi yine hayatımı dağıttı ve gitti olmuş” Ne zaman ki Feraye giderken ağladığını söyledi ,Ozan ancak öyle öncekilerle birleştirebildi durumu. Esra gitti ve giderken bir ton şey söyledi ama o da üzgündü belki de önceden de durum böyleydi çıkarımını yapabildi. Evet tek seferde anlamıyor bu da böyle işte. Zamanla pratik kazanacak inşallah. Ama Ozan’ın kafasına ne düştü de Esra’nın bazı durumlarda kaçan ve kaçarken geri dönüş olmasın diye köprüleri yıkan biri olduğu sonucuna vardı derseniz bence bu şekilde birleşti.
Ondan sonrasında Ozan her ne kadar eski halini nerede bıraktıysanız orada kalsın dediğimiz biri haline gelse de bir nebze yapay gözüküyor. Çünkü elinde bir sürü anahtar takılı bir anahtarlıkla Esra’nın kapısını açmak için o anahtarları seri bir şekilde deneyen bir adam var. Hızlıca ne gelirse deneyip diğerine geçiyor. Sanki elinde 100 Temel İnsan Davranışı tadında bir kitap var ve içinde karşınızdaki size şöyle davranıyorsa bunu söylemek istiyordur ona şöyle cevap vermelisiniz diye okuyup okuyup kopya çekiyor gibi. Tüm bu büyük büyük laflar, inanılmaz özgüven bu bir nebze gerçek. Çünkü ayrılıkla birlikte kendisini sebepsiz yere terk ettiğini düşündüğü sevdiği kadına dair tüm iyi özellikleri ve anıları bloklamıştı. Her zaman sözcüklere değil davranışlara da bakmayı öğrendiğinde gördükleri ile o engellediği özellikleri tek tek açmaya başladı. Fakat yine de finale kadarki davranışlarının büyük bir kısmı ise şişirilme. Amacı Esra’yı zorlamak ve bu şekilde teslim olmasını kabul etmesini sağlamak. Takdir ediyorum fena taktik değil. Ama Esra tüm bu büyük lafları ve atakları geri çevirmeyi başarıyor. Teslim olduğu yer Ozan’ın şişirilmiş sıkıştırma sözcükleri değil sonunda yaptığı gerçek itirafı oluyor. Ozan Esra’nın kabul etmesini söylemesini beklemek yerine doğru bir şey yapıyor ve kendi duygularını kabul etmekle başlıyor.
Evet hala seni seviyorum
Evet seni unutamadım
Evet sana çok kızgındım
Evet seni deli gibi kıskanıyorum
Evet her şeyi senin için yaptım
Sevdiği kadın tarafından görülebilmek için gökyüzündeki en parlak yıldız olmaya çalışan bir adam. Görür de merak edip gelir belki diye, bir belki ile hayallerini devam ettirmiş bir adam. Tüm bu işkolikliğin ve insanların şirketi Ozan’ın hayatı zannetmesinin nedeni Ozan’ın tutunduğu bu “belki” yani Esra. Her ne kadar Esra döndüğünde öfke bulutlarından göremese de demek ki umduğu bir gün pişman olup gelmesi ve kendisini affettirmesi. Zaten 6.bölümde bizi zorlayan Ozan’ın delirdiği şey bu. Madem benim için değildi, madem başkasını hayatına alabiliyorsun neden dönüp girdin hayatıma diye çıldırdı. Onu çoktan geride bıraktığını düşündüğü, aşık olduğu kadının ikisi için hayal ettiği evde hiçbir şey olmamış gibi salınması onu delirtti. Daha fazla yere iz bırakmasına tahammül edemedi.
Ve sonunda bu samimi itiraflarla Esra’nın kapısını aralayabilen bir Ozan. Peki şimdi ne olacak. Kapıyı araladık ne zaman açabilecek açtığında gördüğü baharlar bahçeler mi olacak yoksa üstüne koca bir enkaz yığını mı yıkılacak. Kapı açılır da molozlar ne kadar zamanda temizlenip yol yeniden açılır onu göreceğiz. En azından bu sefer kendi aşkını kendisi itiraf ederek ikinci şansına doğru bir başlangıç yaptı.
Ozan bir şekilde sonuna kadar taktiksel ilerlese de, takındığı o taktiğin altındaki kompleksli , hala korkuları ve sanrıları olan Ozan’ı da satır aralarında yakalamak mümkün. Mesela Çınar’ın değişen konumunun Esra üzerinde etkili olabileceğinden korkan Ozan ya da Çınar’a böyle mi Esra’yı etkileyeceksin diyen Ozan, Çınarın aklına bile gelmemiştir Esra’yı tanıyor yaptıkları da sadece Ozan’a yönelik, yani bu tamamen Ozan’ın sanrısı çünkü içinde hala bir yerlerde öldüremediği korkular var.
Çınar ile yüzleştiği sahnede mesela. Asla hatalı olduğunu kabul etmiyor ki buz gibi gerçek hatalı olduğu dibine kadar yanlış yaptı. Ama bahane uyduruyor. Çınar’ı daha da sinir edende asla hata yaptığını düşünmeyen bu Ozan zaten. Diğer hataları gibi ilerleyen zamanda bu konuda da suçunu kabul edeceğine inanıyorum. İnsani ilişkilerinin geleceği için Ozan adına olumlu bir adım olur. Yaşamanın tek sebebi Esra olabilir ama sadece Esra ile yaşayamazsın o yüzden insanlarla sağlıklı ve doğru ilişki kurmanın yollarını keşfetmen lazım.
En belirgin körlüğü ise itiraf ederken Esra’yı affetmesi gerekenin kendisi olduğuna inandığını açıkça ifade etmesinde görüyoruz. Hiçbir neden yoktu beni terk etmen için o yüzden sana çok kızgındım ama artık sen beni, ben seni istiyorken, Çınarda peşimizdeyken ve bir kere sensiz kalmışken bunların bir önemi yok hadi barışalım demeye getirdi lafı. Seni affediyorum da deseydi tamamlanmış olacaktı aslında. Yani hala bir şeyin farkında değil. O yüzden kapıyı aralaması önemli çünkü açtığı o kapıdan yine de Esra ‘ya ulaşamadığını gördükçe sorgulamanın bir sonraki aşamalarına geçeceğini umuyorum.
Ozan artık anlat diyor. Peki bu Esra’yı ikna edip açar mı ? Bu bir şey yoktur bence ama hadi anlat bakalım tavrı. Evet öyle çünkü Ozan altından ağır bir şey çıkacağını anlamıyor. Çınar ona “Esra’yı bu kadar üzen adam senmişsin” dedi ama ya ben ne yapmışım bu kadar dediği yok. Ufak tefek iletişimsizlikler falan sandı herhalde birazda fazla yüklendim mi diye düşündü sanırım Tarık Hoca’daki laflardan sonra. Ama ne düşünürse düşünsün sert bir şey beklemiyor. Ha bu arada diğer yanda zamanla bana güvenebileceğini anlayacaksın diye ve aceleye getirmeyen ne kadar kırık olduğunu gören biri de var.
Esra, evliliği boyunca duyulmamış bir kadın. Anlatmak istemiş, yardım istemiş, yorgunum dayanamıyorum demiş, gitme demiş ama cevap yok. Çünkü kocası hep kulaklıkların ardında. Kendisi konuşuyor ama karşısındakini duymuyor. Böyle böyle Esra duvarlara bile konuşmayan, hatta kendi içine bile anlatmayan bir şey sorulduğunda artık sadece kısa cümleler kuran bir kadına dönüşmüş. Giderken havaya uçurduğu o köpüler sadece kaçmak için değil aynı zamanda Esra’nın sessiz cezası. Köprüleri yıkıyor ki kendisini duymayan görmeyen adam için yol kalmasın. İhtimalleri de öldürerek gidiyor. Şimdi yeniden bir şeyler anlatabilmek için ilk önce kendi sesini bulabilmesi gerekiyor. Konuşmaya konuşmaya kısılan o sesini. Bunun içinde işine gücüne sarılıp başarılı olduğunu görmeli. Hayattaki isteklerini, tutkularını, kendisini bulmalı Esra hiç böyle bir vakti olmamış çünkü Esra’nın, hiç kendisini dinleyememiş. Bunları keşfetme yolu da sanki tıpkı ex kocası gibi Çınar’dan geçiyor. (Evet fragmana rağmen)
Çınar için ata sporu nerede acıdan saklanmış kendi kabuğuna gizlenmiş birini görse onu ürkütmeden yerinden çıkması için cesaret vermek sanırım. Ne güzel bir yetenek ve ne acı içine düştüğü durum. Hikayemizde ilk Ozan’ı görmüş Çınar. Ayrılıktan sonra, sert bakıyordun sana dikkat etmediğimi görünce demişti. Artık bakışları değişen Ozan ile tanışmış ilk. O kendisine güveni olmayan, yaralı ayrılık sözleri ile iyice özgüvenini yitirmiş, kayıp adamı sığınağından çıkmaya ikna etmiş Çınar. Tıpkı Esra’yı konuşturabildiği gibi Ozan’ı da konuşturmuş. Projesini dinlemiş. Onu acıtan evlilik hikayesini tıpkı Esra’ya söylediği gibi ‘istersen anlatırsın’a bırakmış, zorlamamış, hala acıttığını anladığı için bu konudaki sessizliğine saygı duymuş. Ona Esra’dan sonra inanan ilk insan olmuş. Kardeşini ikna etmiş onu ikna etmesi için babasına yollamış. O Ozan’ın Çağla’ya ya da o adama bir şey anlatması mümkün değildi bunu doğal yeteneği ile sağlayan Çınar’dı hep söyledim. O yüzden Ozan’ın yaptığı inanılmaz büyük bir nankörlük bunu kabul etmek lazım ne çok şey borçlu bu çocuğa zaten bu kadar yaralayanda bu değil mi. Üstelik hala kabul etmek yerine kendi sebeplerini ki hiçbirinin çok kabul edilir yanı yok onları sıralıyor. Ne demek engel olmaya çalıştım hepimiz gördük ki kıskançlıktan sabote ettin. Öyle yüce bir amacın falan yoktu. Engel olmadığını sandığında delirip gidin çocuk yapın dedin.
Özür dileyecektin ya Ozan özür dileyip mahcup olman gerekiyordu. Ama zaten Esra’ya da nankör değil mi Ozan. Bunları anlamasını beklemiyor muyuz. İşte o yüzden Çınar’a yaptığı ve Çınar’ın tüm bölüm anlatmaya çalıştığı şeyi de bir gün anlayıp özür dileyecek. Ne çok özür var seni bekleyen Ozan.
Çınar bu yüzden bu kadar kırgın bu kadar üzgün ve öfkeli ama buna rağmen sağduyusunu kaybetmeyecek bence (evet yine fragmana rağmen) sadece bu hikayeyi biraz daha anlaması ve haklı kızgınlığının da soğuması gerek o kadar. Öfkesi arkadaşı olan adamın ona anlatabileceği bir şeyi anlatmayışı ile yarattığı duruma. Esra’ya kızmıyor mesela çünkü onun sorumluluğu olmadığını biliyor. Şirkete geldiğinde bununla Esra’yı etkilemek aklından geçmiyor ne saçmalıyorsun diye bakıyor Ozan’a. Tüm bunlar sana bir şey anlatmak için Esra’ya değil. Hat tabi artık elinin altındaki imkanlarını kullanacaktır ama o başka bir şey.
Toplantıda Ozan doğru söylüyor yanlış söylüyor önemli olan bu değil mesela. Problem Ozan’ın başkalarının da söz hakkı olduğunu onlar adına neyin iyi olduğuna karar verip kestirip atamayacağı gerçeğini kabul etmesi. Ozan o insanların taleplerine de ilgisiz mesela. Yeterli açıklama ile tatmin etmiyor ve bu yüzden sürekli aynı sorunla karşılaşıyor işte Ozan2ın hayatının minik bir kısır döngüsü basit bir sahnede. Her şeyin en iyisini bilmiyorsun bak en iyisi böyle diye çıktığın yolda ne haldeyiz gör kabul et hatanı diyor.
Öfkesinin yönelebilecek en doğru yere yönelmiş olması ve bu öfkenin de “çocukça” tabir edilmesi Ozan’ınki yüzsüzlük olsa bile bilmeden doğru bir tanım yaptı. Çınar’ın hatalar yapsa da özünde kötü bir insan olmadığını belirtiyor. Öfkesinde haklı ve çocukların öfkesi düşünmeden hareket ettikleri için tehlikelide olabilir ama amaçları kötülük yapmak zarar vermek değildir sadece gözleri bir an görmez ve o hırs bir anda söndüğünde yine size gelmek isterler.
Bu yüzden Çınar’ın kendi hırsından Çağla’yı gazladığını düşünmüyorum. En başından beri vazgeçmek gibi bir felsefesi olmadığını vurguladı ona göre bir insan savaşmadan pes etmemeli Çağla’ ya da bunu tavsiye ediyor. Ha işin sonunda ne olacağını düşünüyor, düşünüyor mu ? Kendisi insanların geçmişini önemsemediği için bunu sorun etmiyor olabilir ama ikisi de kazandığı takdirde ortaya çıkacak absürt durumun şu an farkında olduğunu sanmıyorum. Önemli bir nokta “ben senin peşini kolay kolay bırakmam” dedi asla demedi. Çınar’ın bir sınırı olacak ne takıntılı ne kötü birisi zaten kararı Esra verecek demesi bundan ama kararın ne olduğunu ve değişmeyeceğini biz biliyoruz Çınar kendisini göstermeden bu kararın ne olacağını bilemez bizim gibi. Bunun için zaten bu birlikte çalışma süreci gerekiyor.
Çınar o koltuğa arada Esra’yı yanına çağırmak için oturmadı bir şekilde bu Esra ile çalışma işi olacak. Çınar’ın hiçbir şey bilmeden Esra’yı sevmeye başlaması burada işe yarayacak. Çünkü o gördüğü an içini ısıtan, şirkette yok diye her şeyin anlamını yitirdiği, her gün görmeye gittiği , kafasında onu bu kadar yaralayan adamı düşünüp ona öfke duyduğu, hala yüzüne bakınca bir saniye önceki öfkesinin falan kalmadığı, sırları olduğunu ve bunlardan kaçtığını anlayınca anlatabilirsin diye ona bir yol göstermek için çırpındığı kadının acılarına kayıtsız kalamayacak bu adam. O yüzdende Esra ile vakit geçirmesi onu daha fazla tanıması ve aşkını bu aşk için gösterdiği fedakarlığı görmesi gerekiyor. Bana anlatabilirsin boşuna gelmedi. Esra ile dostlukları ilerleyecek ve dertleşmeye geçecek. Herkesten daha iyi gören gözlere sahip olması da çok daha iyi anlamasını sağlayacaktır. Ve gördükçe daha fazla aşık ve daha fazla imkansız olduğunu görüp kabul edecek. Üstelik Esra’nın gözünden Ozan’ı görmekte yeniden tanıştığı o üzgün ve iyi adamı hatırlamasını sağlayıp onu bir noktada anlamasına yarayacak. Çınar’dan umudum var benim kötü birisi değil bunu gördük. Çağla’nın da Ozan ile ilgili yanılgılarını ve aşkını görmesini diliyorum bu süreçte ama ondan çok emin değilim. Yine de diliyorum ki zannettiği Ozan’ın hayatının neyden ibaret olduğunu anlaması onu da durdurur. Biz iyi düşünelim belki Çınar Esra’nın aşkını tanırken Çağla’da Ozanınkini görsün diye vazgeçmeme durumuna girilmiştir.
Zaten bunları dışardan birileri ayıramaz hiçbir zaman öyle olmamış şimdide olacağı yok. O yüzden beni çok kızdırmıyorlar. Esra ve Ozan’ı ayıracak yine kendileri olacak. Şimdi ne olduysa oldu geride kaldı diye bir adım atmaya çalışıyorlar ama geride kalmayacak hepimiz biliyoruz. Ozan’ın komplekslerini kaybetmediğini satır aralarında gösterdiler demiştim. Esra Ozan’ın Çınar’ın zengin olması ile ilgili imalarını anlamadı. Ama Ozan’ın korkuları hala orada duruyor. Yani kendisini Esra için yetersiz hissetme korkusu o özgüvenin altında her an semirmeye hazır hızla büyüyebilecek bir korku. Çınar’ın Esra’ya aşık olduğunu da bu yüzden söylemiyor. Esra için her anlamda yeterli olan başka bir adam ve bunu Esra’nın fark etmesi onu korkutuyor. Esra’nın daha iyi bir seçenek için ya da o yetersiz olduğu için onu bırakması korkusu. Esra için bir şey ifade edeceğinden değil bunu biz biliyoruz ama korku işte mantığı yok. İşte Ozan zamanla bu deliklerden su sızdırmaya başlayacak çünkü onun kafasındaki hikaye eksik ve o eksik parçayı kendisi tamamlamaya çalışmaktan kendisini alıkoyamayacak. Koyamadıkça da hata yapacak. Girdap gibi eksik parça tamamlanmadıkça Ozan o girdaba kapılıp duracak. Bu ancak neden terkedildiğini ve aslında bunun terk ediş değil özgür bırakma olduğunu görene kadar düzelmeyecek. Çünkü Esra gitmedi aslında sadece Ozan ile yola devam edemeyecek kadar sert yara aldı ve onu da kendisi ile birlikte sürüklememek için, öfkesinden yaralamamak için özgür bıraktı.
Esra’nın da korkusu aynı şeyleri tekrar yaşamak. Ozan’ın korkularının belirti vermeye başlaması Esra’nınkileri de tetikleyecek ve nihayetinde eksik biçimde birbirine tutturmaya çalıştıkları parçalar dağılacak. Yani bir prototip ilişki izleyeceğiz aynı hatalar yapılacak ve sonunda Ozan bu sayede öncesinde aslında ne olduğunu görmeye başlayacak. Bu dağılma sonunda Esra’nın Ozan’a her şeyi olmasa bile başarılıda olsa başarısızda olsa onu terk edeceğini hiçbir şeyin değişmeyeceğini söyleyeceğini düşünüyorum. Esra ondan sonra kendisini bulmak ve başarılı olma motivasyonuna döndüğü için muhtemelen Çınar ile çalışmaya başlayacak ve Ozan bu yalancı baharın sonunda “biz ne için ayrıldık?” sorusu ile baş başa kalacak. Ancak bu soruyu sorduktan sonra tüm o borçları, hacizleri, Ekrem’in habersiz para almasını öğrenmeye başlayacak, annesine ayar verecek vs. Gerçekten kendi hatası ile elinden kaydığını anlaması gerekiyor ki ancak o zaman gerçek bir savaş verebilsin. Şu an anca değirmenlerle savaşır çünkü hiçbir şeyin farkında değil.
-Lütfen Zeynep karakterini çok ortalara çıkarmayın. Çok üzgünüm ama inanılmaz itici bir enerjisi var. Karakteri de öyle gidelim diyen Esra’yı iteklemesi falan ne kadar anlamsız tavırlar. Sırf bebek meselesini biliyor diye tutmaya hiç gerek yok. Musa’da iticileşti onunlayken mahallede tutun şu kızı gözünüzü seveyim.
-Eko mükemmel ilerlemiyor mu ? Elif sevdasından vazgeçse Zeynep’i de daha az kikirdemesi şartıyla onunla yapsak belki Eko sayesinde az sevimlileşir.
-Esra ve Elif’in hala tek sahnesi yok size de mantıksız gelmiyor mu ?
-Helva sahnesinde görüyoruz ki Zümrüt insan gibi bir adım atsa Esra hiçbir şeyi mesele yapmayacak. İkisi de savunmada olduğu için birbirlerini asla göremiyorlar. Neyse Zümrüt’ bu yolun sonunda oğlundan xxl ayar paketi hazırlanıyor gibi.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.