Aşk Mantık İntikam 5. Bölüm reytinglerine baktığımızda bu yaz reyting alamayan diğer romcomları da değerlendirmeye alırsak sonuç mükemmel. Ama daha fazlasını hak ettiği de bir gerçek… Total’de 5,27 reyting, AB’de 4,60 reyting ve ABC1’de de 5,07 reytingle üç grupta da gün 1.’si oldu. Bölüm yorumu Kore‘den… Keyifli okumalar…
Herkesin bildiği bir “gitmek” vardır. Sorun kalbinize o ilk terk edişi hatırlayacaktır. O ilk kayboluş, gözlerden, ellerden, teninden, yatağın sol tarafından, bazen bir kapı eşiğinden, bazen en kötüsü bu dünyadan silinişi sevdiğinizin… Poyrazcım Karayel’in dediği gibi “insanı balkonda kurutulmuş bir biber gibi bırakan o gitmeler”. Hani insanı bir günde büyüten cinsinden. En büyük korkusu olup hayatının, sırf bu korkudan kaderinin girdabı haline gelen. Ozan’ın bildiği gitmeler kapının çarpılışında saklı, Esra’nın kiler yanı başında oturup da hiç yanında olmamakta.
Ben insanın korkularını gerçekleştirme gücüne inanırım. Ne kadar çok korkarsan o kadar çok çağırdığına da. Ozan ve Esra’da kontrolsüz bir güç kullanmış korkularının üzerinde ve onları gerçek kılmışlar gibi geliyor bana. Ozan kapının çarpılmasından ve geride kalan olmaktan korkuyor. Esra o kapının içinde bir başınalığa terkedilmekten, görülmemekten. O kadar korkuyorlar ki bu korkudan kaçmak için uğraşırken onu gerçek kıldıklarının farkında değiller. Çünkü kendileri olmamışlar öğrendiklerini taklit etmişler. Çocuk büyütürken altın kuraldır çocukların en etkin öğrenme yolu taklit etmektir. Onlar, hayatı, rolleri gözlemlediklerini taklit ederek öğrenirler. Evcilik oynayan çocuklarınızı dikkatle izleyin girdikleri anne-baba rolleri sizsiniz aslında. Oyunda sizden gördükleri gibi birer anne babayı canlandırırlar. Kurdukları cümleler sizin cümlelerinizdir, kızdıkları şeyler sizin kızdıklarınız. Bu maalesef gerçek hayata geçişte de çoğunlukla böyle devam eder.
Esra, annesinden sadece hayata karşı tek başına dimdik durmayı öğrenmiyor ki. Aynı zamanda yalnızlığı tercih edişi de öğreniyor. Çünkü insanın hayatını şekillendiren sadece karşısındakinin davranışları değildir. Senin o davranışlara karşı tutumundur aynı zamanda. Menekşe onu hayata karşı yapayalnız bırakan kocasını kapının önüne koymuyor adına ister aşk deyin ister başka bir şey ben aşk diyemiyorum. Ama nihayetinde kızına miras bırakıyor her şeyi tek başına ses çıkarmadan üstlenmeyi. Böyle görmeseydi Esra, annesi bunun yanlış olduğunu anlayıp evliliğine çeki düzen verseydi olmuyorsa bitirseydi daha başından, belki Esra’da ses çıkarmadan yüklenmezdi her şeyi. O zaman farklı yollar bulunabilirdi ya da bu kadar acı olmadan bitebilirdi. Yani Esra ailesine bakarak büyürken sadece annesi gibi güçlü olmayı öğrenmemiş, onun gibi kalabalıkta yalnız kalmayı da öğrenmiş, buna alışmayı, hatta bazen bunu tercih etmeyi, acılarını susmayı.
Ozan her zaman kapının ardında kalan olmaktan korkuyor. Kapıların çarpıp gidilmesinden. Bildiği tek gidiş bu olduğundan da insanın aynı evde yan yana da yalnız kalabileceğini, aynı yatakta uyuduğun birini bile çoktan terk etmiş olabileceğini anlamıyor. Böyle bir gitmek bilmediğinden olsa gerek yaptığını bu şekilde adlandıramıyor. Üstelik bunu normal buluyor olması bir yanlışlık görmemesi de bunun öğrenilmiş bir şey olduğunu düşündürüyor. Belki de Ozanın ailesinde de ilk giden babası değildi.
Görüntüde Ozan daha çok kırılmış gibi geliyor bu hikayede çünkü daha gürültücü bir yapısı var ama biraz daha dikkatli bakmayı başardığınızda asıl darmadağın olanın Esra olduğunu anlıyorsunuz. Dikkat edin Ozan’ın iç dünyasını çok net görüyoruz o ördüğü söylenen duvarları o kadarda kalın ya da geçilmez değil. Ya da diğerlerinin Çınar’ın mesela zaten duvarı falan yok apaçık ortada bir karakter, Eko’su, Menekşesi, Yalçın’ı hepsinin içine bakabiliyoruz kolayca. En azından görünenin ardı ile ilgili emin olduğum birkaç şey sıralarım hepsiyle ilgili.
Ama Esra’da öyle değil. İzlediğim her sahneyi getiriyorum gözümün önüne. Acıları sadece bir gölge gibi silik bir ifade veriyor bana. Bir şeylerin ucu görünüyor ama hemen kayboluyor sis gibi bir türlü tam içine girip bakamıyormuşum gibi geliyor. Sanırım Esra’yı bir tek Çınar görmeyi başarıyor şu an inşallah kutuyu daha fazla açabilir. Görebiliyorsa yolu da bulabilir diye umuyorum çünkü görmeyen biri için o duvarları aşmak ve kapıyı bulmak çokta mümkün değil gibi. Hem belki bir kere açılırsa içinin ağırlığı da hafifler.
İnanmayacaksınız ki ben de şu an söylerken inanamıyorum ama Esra’nın bu yönü bana bir kişiyi daha anımsatıyor. Evet ex kayınvalidesini. Onun da görünenin arkasındaki karakteri ile ilgili pek bir emare yok. Kocası terk etmiş çocukları ile bir başına kalmış ama bakınca anlar mısın? Hayır. Menekşe ile çocukluğundan beri rekabet halindeymiş ama oğlunun Esra’ya aşık olduğunu ona söyleyebilmiş. İlginç bence oğlu için neler yapabilir? Bu kadar ters düştüğü biri ile dünür olabilirmiş demek ki.
Her sayfanın iki yüzü vardır. Ozan şimdiye kadar sadece kendi sayfasına odaklanmıştı ve orda yazanda sadece kendi acıları ve kalp kırıklıklarıydı. Şimdi birisi ona sayfanın diğer yüzünü okuyor ve orada da kırgınlıklar olduğunu söylüyor. Nasıl yani? Yanan sadece ben değil miydim? Bu buğulu camların arkasından baktığı Esra’ya camı silip tekrar bakmasını sağlayacak diye umuyorum. Orda daha önce görmediği bir kadın var Ozan, başkasının görebildiği ama senin göremediğin.
Ozan’da ki bu ilk farkındalık çok önemli. Çünkü bakmadığı açılardan bakmaya başladıkça daha önce görmediklerini de görecek, gördükleri kafasında oluşturdukları ile tezat oluşturdukça sorgulamaya başlayacak, sorguladıkça keşfedecek. Evet şimdilik bazı konularda biraz yavaş. Mesela zaten iş bitiminde yemeğe giden kızın halihazırda aç olduğunu anlamakta yavaş. Ama yavaşta olsa doğru sonuca ulaşması beni mutlu ediyor. Demek ki kendisinde umut var zamanla pratik kazanıp daha hızlı olacaktır ve o yemeklerin birlikte yendiği günlerde gelecektir
İnsanoğlu konuşmak ve içindekileri özgürlüğüne kavuşturmak için belki yüzbinlerce yıl çabaladı. Ama bir kere sahip olduğumuz her şey gibi zamanla onunda kıymeti kalmadı bizim için. Acılarımızı paylaşacaktık mutluluklarımızı ama biz yeni acılar yarattık keşfettiğimiz o sözcüklerle, ya da duymak için beklediğimiz o seslere sağır ettik kulaklarımızı bir süre sonrada ne dinledik nede konuştuk.
Bu ilişki ile ilgili en büyük sorunda problemlerin bir türlü konuşulamaması olmuş. Biri konuşmaya çabalarken diğeri kulaklarını tıkamış, Bir süre sonra konuşmaya çalışmaktan vazgeçilmiş ve sessizce gidilmiş. Ozan kinle karşılığı olsun diye söyledi ya hani Esra’ya sessizce git hayatımdan diye. Esra zaten sessizce gitmişti o hayattan.
Neyse ki o zamanlar sustuğu kırgınlıkları, kızgınlıkları, pişmanlıkları yavaş yavaş dile gelmeye başladı. Bir sorunu tartışmaya başlamadan çözmek imkansızdır artık tartışabildiklerine göre şansımız var.
Her ne kadar dilemesek de ve nadiren bunu kontrol edebilen hayran olunası çiftler olsa da maalesef kültürümüzde evliliklerin büyük çoğunluğu çiftlerle birlikte aileler arasında da olur. Ailelerin çocuklarını tapulu malları zannetme ve üzerlerinde her türlü kararı ve değişikliği yapma haklarının olduğu sanrısı bitmek bilmez bizde. Ayarı verirseniz de hain evlat olursunuz. Ben senin için saçımı süpürge ettim, dokuz ay karnımda taşıdım diye bir başladı mı aman sabahlar olmasın.
Hele birde bu aileler çocuklarına kendi özel hayatlarındaki sebeplerden ve iç dünyalarındaki sorunlar yüzünden ayrıca bir bağlıysalar size söyleyeceğim ilk şey evlenmeyin. Ama yok ben sevdim illaki ne yapayım diyorsanız da Allah kolaylık versin söke söke öğretirsiniz belki ama bu sökme işinde tek başınıza olacaksanız asla şansınız yok. Aileler konusunda eşlerin kimsenin gönlünü gerçekten kırmamaya dikkat ederek öncelikle birbirlerine destek olmaları ve bu aile istismarını evliliklerinden uzak tutmaları gerek.
Burada maalesef Ozan’ın tutumu benim mavi ekran vermeme neden oluyor.
-Evdeki her şeyin yerini değiştirerek o yuvanın hanımın özel alanını talan etmek.
-Evin eşyalarını baya baya çalmak.
-Düğün alışverişinde kendisine alışveriş yaptırmak neden çünkü oğlunun hayatındaki önceliğini kaybetmeye tahammülü yok.
Tüm bunlar normal mi? Mantıklı mı? Tamam annen seni tek başına büyütmüş onu da rahat ettirmek mutlu etmek boynunun borcu ama ille o gün mü olacak bu? İlle karını ezip geçerek birini ikinci sıraya atarak mı? Ozan bunu normal bulmaya devam ettiği sürece biz olduğumuz yerde döner dururuz. Vallahi Ozan sen bilirsin ama elimizde söz konusu Esra olunca aynı karında yan yana yaşayarak dünyaya adım attığı ikizine bile hesap soran bir Çınar var. Üstelik kız sonuna kadar haklıydı. Yine de bu davranış ona Esra’nın kardeşi için ne kadar özel olduğunu bi’ kere daha hissettirdiğinden, bunun Esra ile kendi arasında sorun yaratmasına izin vermeden Esra’ya bir şans daha tanıdığını ifade edip onu rahatlattı ve kardeşini de mutlu etti. Demek ki aile kurumunu biraz zorlamak ve bizim için değerli olan kişilerin değerini hissettirmek gerek öyle değil mi? Sen karına saygı duymazsan annende duymaz. Acaba Çınar birkaç kurluk bir kurs mu düzenlese sana.
Öte yandan Menekşe ve Zümrüt’ün aynı yerde çalışması bence bir fırsat bu nedenle hemen sona erdirmeyin derim. Karakter tanıtımında Zümrüt’ün çocukluğundan beri Menekşe ile rekabet halinde olduğu yazıyor hem bunun derinlerine inip Zümrüt’ü biraz katlanılır kılmak için hem de nihayetinde bu iki annenin en büyük didişme nedeni çocuklarının bu evlilikten yara alıp çıkmış olması. Çocuğunun canının ne kadar yandığını gören hangi anne sakin kalır ki. Bu yüzden birlikte zaman geçirirken bu evlilikte tıpkı Esra ve Ozan’ın konuşmaya başlaması gibi kendi yaptıklarını ve etkilerini de yavaştan konuşmaya başlamalılar.
Dikkatimi çekense, Zümrüt Esra’yı suçluyor belli ki ve Ozan’ın bir daha ona kapılmasından korkuyor. Bunun tek nedeni de istemediği dik başlı gelin olması değil oğlunun o dönemki hali bence. Ama Menekşe’den Ozanı suçlayan hiçbir tavır yok, hatta ona üzülüyor, hala kızını sevdiğini biliyor. Esra bir şey anlatmasa da kızının ne kadar üzüldüğünü yıprandığını görmemiş olamaz derdini anlatmadığını da bilmiyor değil. Yani o da kolaylıkla kim bilir ne kadar üzdün ki kızımda seni terk etti diyebilir aslında ama demiyor çünkü yapı meselesi birazda. İşte bu farklı bakış açılarını birbirlerine bulaştırmalılar. Ayrıca Menekşeden zamanı geldiğinde boşanma sürecindeki Esra ile ilgili bir gözlem almalıyız özellikle Ozanın kulağına doğru rica ediyorum.
Belli ki artık bu işin içinden kimse yara almadan çıkmanın bir yolu kalmadı. Sen zaten hiç yenilme diyor Çınar. Oradan da gol atılır mı hile bu. Evet biraz hile var bu işin içinde Çınar’cım sen henüz bilmesen de.
“Ben savaşçı adamım zaten pes etsem elimde ne bunlar ne de şirket olurdu” diye cevap veriyor CEO’muz. Hah işte tespit gibi tespit Ozan. Kesinlikle öyle! Uğruna savaştığın her şeye sahipsin ama bir şeyleri almak için bir şeyleri feda etmek gerekir. Sen ne karşılığında aldın bu sahip olduklarını? Neyi feda ettin.
Çınar’ı Ozandan ayıran yaşam şartları için savaşmamış olması ama konu aşka gelince ikisi de bu konuda bir savaş vermedi. İkisi de aşk vb. bir şeylere zahmetsizce sahip oldu. Aşk konusundaki tek farkları Çınar aşktan yara almamış, Ozanın almış olması.
Ah Çınar limonlu kekim, demek öyle acı çekmeli emin olmadığın platonik bir şey olmayacak bu hikaye ha. İlk aşkın ve ilk dost kazığın hayırlı olsun.
Hepimiz bir şeylerin hayalini kuruyoruz insanız sonuçta çok normal. Daha iyi bir hayatın güzel bir evin vs. Ama bunlar için yapabileceğimiz, yapmayı seçeceğimiz ve katlanabileceğimiz şeyler belli. Kaçımız Faust gibi ruhunu şeytana satar istedikleri için, ne kadar bedel ödemeyi göze alır?
Ozan sürekli bana söyleseydin yapardım ya da bizim daha iyi bir hayatımız olsun diye deyip duruyor da kim istedi ondan kocaman şirketleri havuzlu villaları ben orayı kaçırdım. Eğer birlikte kurdukları hayalden bu sonuca vardıysa ben çocuğun sonuca varmalarından çok korkuyorum artık.
Evet çok bolluk içinde değil sıradan ama mutlu bir hayatınız vardı. Sen ise Esra’ya sormadan o hayatı, daha fazlası için feda etmeyi seçtin. Kendin karar verdin, kimse senden istemedi. Önce bunu bir kararlaştıralım da çünkü 2021 Türkiye’sinde aşıklar her şeyi güzelleştirmenin yolunu bulurlar romantizmini çok ciddiye alamayacağım. Bu CEO’lar dolar kurunu takip etmiyorlar mı ki?
Sen biliyorsun Ozan sen! Çınar’ın duygularını da kendi duygularını da. Esra şu an bilmediği bir ilişkinin arasında bu ona haksızlık değil mi? Hoş ne Esra’ya haksızlık değil ki ve sen hangisini kabul ettin. Kendi korkularının faturasını Esra’ya kesmeye hakkın var mı? Birbirlerini sevseler zaten ne yapabilirsin ki.
Ama işte şu durum seni rahatsız ediyordu madem. Arkadaşının eski karına olan aşkını ağzından dinleyeceğine en başından ona durumu anlatmalıydın. Sahip çıksaydın ben utanmıyorum geçmişimden derken o geçmişin her bir köşesine bugün bu durumda kalmazdın. Ya da Esra’ya cesurca evet seni hala seviyorum ve seni görmek canımı yakıyor lütfen yapma desen kız kendini gözüne mi sokacak. Ama yok sen ne cesarete sahipsin ne kaybetmek istiyorsun. İlkinde olduğu gibi zahmetsizce senin olsun istiyorsun ama hani o savaşçılığın aşka gelince savaş baltalarını koyup çiçek mi atıyorsun arenaya.
Yapma Ozan bize çabalarını göster, yoksa kırıp döküp özür dilemenin hiçbir inceliği yok ki kalp dediğin sırça bir saray değil kapılarını tekmelesem ne olur deme. Porselen bir bebek o bir kırarsan yapıştırmak için her parçasını bulamazsın bile. Sakat bir kalbinde ne sana ne sahibine bir faydası dokunur.
-Gaye Esra’nın kovulacağından çok emindi. Ama kovulmayınca bir bozuldu. Zamanla neden diyecek gibi. Sanırım ilerde elinde çektiği video ile dolaşacak kişi belli oldu.
– Bu Feraye’nin Çınar aşkı başımıza ne iş açacak acaba, ekip yemeğinde bir eridi bitti yine. Yavrum sana biraz ufak değil mi bu çocuk. Olan yine Esra’ya olacak gibi.
-Eko’yu o evden ve Elif’ten ayırmanız inanılmaz iyi oldu seyir zevki vermeye başladı. Resmen eğlendim sahnelerinde. O çocuk ailesi ile kardeşi ile enişteleri ile olmalı. Zümrüt’le de arada takılabilirler faydacı kişilikleri ikisini arada tatlı kılıyor. Demek ki bazen seyircide haklı olabiliyor öyle değil mi. Bu kültürlenme çalışmaları sırasında Zeynep’le de arasını yapın olsun bitsin. Hem de ana karakterin yancılarını çift yapma klişesinden kurtuluruz.
-Korkuyla sindim Ozan’ın hayatımdaki kişi kim desem kim desem aaa Çağla aydınlanması yaşamasını bekliyorum. Allah’ım ne olur korktuğumla kalayım ama bu sosyal zekası yerlerde Ozan ölse anlamamıştır bu kızın kendisine yanık olduğunu
-Çiftimiz arasında ilk bölümden itibaren düzenli olarak söylenen şeyler var. Esra Ozan’ın artık kötü kalpli olduğunu söylüyor sık sık. Ozan’da Esra’yı hep zora gelemeyen olarak tanımlıyor (evet bayıldıktan sonra bile kalkıp savaşmaya devam eden kıza diyor) bakalım yolun sonu ne olacak.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.