AŞK MANTIK İNTİKAM – Seviyorum Diyen mi, Sevdiğini Gösteren mi?

Aşk Mantık İntikam hakkında yazılanları takip ederken  Kore‘nin “Artık dizilerde kadınların kendilerini ağlatan değil güldüren erkekleri seçtiği bir ülkeye uyanmak istiyorum. Belki o zaman bir şeyler değişmeye başlar.” yorumuna rastlamıştım, ne kadar doğru…  Dizi hakkında yorumları da öyle… Keyifli okumalar…

 

Sevmek zor iş. Güzel sevmek daha zor.

Mesela sevdiğini sevginle boğmadan, senden ve kendi sevginden ötesini görebilecek derinlikte bakmak ona ve elini tutmadan yanında olmak zor iş. Onu özgür kılacak ama yüzünü okşayan bir sabah güneşi gibi gülümsetecek sıcaklıkla sarmalamak zor. Bakmadan görmek birini ve gördüğüne tutunmak zor çok zor. Peki hiç görmediğini sevmek? Sevdiğini iddia etmek mümkün mü? Gerçekten sevmek mi bu yoksa sevmeyi bilmeyen bir çocuğun ayak tökezlemeleri mi?

Görüyorsunuz ya sadece zor olsa mevzu tüm zorluklara bir umut bağlardık aşk deyince. Ama bu hikaye  ‘zor’un değil. Sevdiği kadın tarafından hiç görülmediğini iddia eden bir adamın, tüm  kalbini gördüğünü iddia ettiği kadını sevme hikayesi! Ya da çocukluğundan beri herkes tarafından çözüldüğü zannedilen bir kadının, kendisini görünmez zanneden adamı sevme hikayesi. Bu hikaye görünmüyorum zannedenin bir kitap gibi okunduğu, her yerden göründüğü iddia edilenin sisli perdeler arkasında kaldığı bir hikaye.

 

 

 

Esra babadan yana gülmeyen kızlar kulübünün uzun süreli üyesi olarak annesi gibi olmaktan, tek başına koca bir hayatı sırtlanmaktan korkarak büyümüş. Ama işte yıllar önce başka bir hikayenin bize söylediği gibi “insanın kaçtığına tutulduğu yerdir cehennem.” Esra annesinin kaderinden kaçmak için uğraşırken kendince aşk değil mantık evliliğinde karar kılmış ve çocukluğundan beri kendisine aşık olan Bilgisayar Mühendisi hali hazırda iş güç sahibi olan Ozan’a elini uzatmış. (tamamen ikna olmadım ama neyse)

İzlerken fark ettim ki Ozan bu eli de hiç sorgulamıyor. Hatırlarsanız ne dedi yıllar sonra;

“Tüm mahalle aşıktı ona ama o beni seçti.”

Ama neden onu seçtiğini pek sorgulamış gibi gelmedi bana. Tıpkı bir cümle ile onu hiç sevmediğine ikna oluşu gibi. Üstelik hemen öncesinde “sen de bana aşıksın” diyecek kadar güveniyorken bu sevgiye. Evliliği boyunca tek bir an dahi sevildiğinden şüphe duyan buna neden olacak bir söz bir bakış bir davranış hisseden hiç kimse bu cümleleri sarf edemezdi. Ama Ozan sarf ediyor çünkü hiçbir zaman sevilmediğini hissedeceği bir şey olmamış tek bir an bile . Yani buradan anlıyoruz ki Ozan’ın duygusal zekası zayıf değil Ozan’ın duygusal zekası bildiğin yok. Belki de eğitim sistemimizdeki tüm sayısal bölümleri Türkçe –Matematik yapmanın vakti geldi. Bu çocuk iki tane fazladan “şair burada ne demek istemiştir” ya da” yukarıdaki paragrafın ana fikri nedir?” tarzı soru çözseydi daha acısız olurdu belki de hayatı. Aslında bu hayatın, kiraların, evin geçiminin fotosentezle karşılandığını zannetmesinin de sayısalcı olmasından başka anlaşılır yanı yok gibi. Ya da var adı da ‘Oğluşum Zümrüt’.

Karakter tanıtımında Zümrüt’ün kocasının bir kadın için onları terk ettiği ama Zümrüt’ün elaleme ne derim diye üzüldüğü yazıyor. Oğlunu kızından daha çok sevdiği de bunu zaten anladık. İşte Ozan her şeyi kendisi için halleden bir kadınla büyürken, Esra ayakta kalmayı öğren diyen bir kadınla büyümüş. Aslında ikisi de dünyayı tek başına sırtlayan iki anne ama işte çocuklarına öğretileri farklı olmuş. Bu yüzden “sanki zora gelebilirmiş gibi “diyen Ozan bilmiyor asıl zorluk nedir ? Önce annesi, sonra Esra girmiş çünkü hayatın zorlukları ile arasına. Onlar göğüslemiş ve Ozan karşılaşmamış bile hayatın kendisi ile. Sonra da Çınarla tanışmış ve bu seferde Çınar açmış yolunu. Paşamda ben ne yangınlar gördüm havasında dolaşıp duruyor. Başta nankörlüğüne çok kızmıştım ama baktım ‘nan’ı yok safi “kör” bu, zerre fikri yok bunun hayat hakkında. Eyvallah bilmemek değil öğrenmemek ayıp işte kızdığım nokta da bu. Öğrenmiyor. Öğrenmek için çabalamıyor bile.

 

 

Yahu o ev nasıl geçindi, faturaları ödemedin o borçlar ne oldu, bu kız bunları yapıyor ama nerelerde çalışıyor ,ne işler yapıyor insan hiç mi merak etmez. Bir de kendi evinizin faturalarını ödemek için çalıştığı işleri küçümsüyor aşağılıyor aklınca. Yahu anan yapmazdı karının yaptığını. Tüm korkularına rağmen sana inanıp şans vermiş, korkularını bastırıp evet Ozan babam değil belki de haklıdır demiş. Hayallerinin peşinden git diye gece gündüz çalışmış neler feda etmiş. Bu kadarcık mantığı bile kuramaması çok sorunlu bence. Bozuk plak gibi takılmış mahkeme kapısına . Ama işte o kapıdaki kadını da görmüyor ki. Bu yüzden diyorum insan hiç görmediği birine aşığım diyebilir mi ?

Sen tanımıyorsun ki bu kızı? Hiç hem de. Ozanın gözünden Esra, bencil, kendinden başkasını düşünmeyen, zora gelemeyen, paragöz biri. Eh ben de bu noktada şunu merak ediyorum Ozan’cım biliyorum sorgulamak senin işin değil ama ben düşünmeden edemiyorum tüm mahalle bu kıza aşıksa mahallede senden başka okumuş, iş güç sahibi, standart üstelik düşman başına bir oğluşum Zümrüt annesi olmayan başka bir adam yok muydu ki bu kız o eli sana uzattı ?

 

 

İşte Esra ‘da tam ikna olmadığım “mantık” bu ? Madem çok seçeneği vardı neden Ozan. Zümrüt tek başına bir boşanma sebebi iken neden hiç kocasını kendisi ve arsız kaynanası arasında bırakmamış, neden hiç ses etmemiş (Zümrüt komik değil terbiyesiz biri bence oğluna da kötülükten başka bir halt etmiyor) Neden Ozan için işten işe koşmuş son raddeye gelene kadar ses etmemiş. Bunların büyük kısmı tabi ki anne öğretisi kaçtığına tutuluyor ve belki fark etmeden kaderine kapılıyor bir süre büyük bir kayıp verene kadar. Ama asıl sorduğum Esra Ozan ile hep mutlu, huzurlu, sevgi dolu görünüyor.

Sevgili hemcinslerim hepimiz din kardeşiyiz, biz birbirimizi biliriz. Bizler sevmediğimiz insanla yerden bilmem kaç metre yüksekte dünyanın en eğlenceli, zamanın nasıl aktığını bilmediğimiz vakitler geçiremeyiz, oturup gelecek hayalleri kurmayız, sevdiği sevmediği şeyleri aklımızda hiç tutumayız. Hele ki sevmediğimiz bu adamdan boşanıp kurtulduysak. Bu yüzden hepimiz hemfikiriz ki Esra seve seve terk etti Ozan’ı.  Artık sevgisinin devam etmesine yetmeyeceği kadar yorgun olduğu tükendiği bir yerde.

İstanbullu gelin’de Süreyya “Sen ne zaman nefes alacaksın?” sorusuna “Aldığım nefes içime batmadığında” demişti bir keresinde belki bu hayata dair birilerini görmek özellikle babası gibi onu görmeyen, yardım etmeyen, yalnız bırakan Ozan’ı görmek aldığı nefesi içine batıracak gibiydi bir ömür ve onun olmadığı yeni bir sayfa açmak istedi. Ozan’ın şarkıdaki gibi “tam karşıya geçerken bıraktığın o al benim ” deyip durduğu ama Esra’nın çoktan çıkmaz sokağın dibini gördüğü o mahkeme kapısında.

 

 

Benim Esra’dan anladığım aslında Ozan’ı da değil kendisini suçluyor yaşadıklarından. Her ne kadar senin yüzünden dese de gerçekten böyle düşünseydi Ozan’daki kinin binde biri olurdu kızda ama yok. Tabii ki yalnız bırakıldığını, haksızlığa uğradığını biliyor ama Esra bebeğinin ölümünden kendisini suçluyor. (Artık spoilerlık yanı yok herke biliyor zaten ) O zamanda suçlamış annem gibi olmayacaktım ama oldum ve bu yüzden bebeğimi koruyamadım diye düşünmüş muhtemelen. Kendisini bundan kurtarmak için de her şeyi kesip atmış. Hani canın aniden yandığında elinde ne var düşünmeden yerinden zıplar fırlatırsın ya. Öyle yapmış can acısı ile fırlatmış her şeyi.

Ben Esra’nın hatası da Ozan’a yaşadıklarını anlatmaması falan diye düşünmüyorum bu süreci. Her ne kadar sonradan o kendisine suç bulacak olsa da ben bulmuyorum yok çünkü. Kimse Esra anlatmayı denemedi diyemez. Kız tükendim diye bağırdı karşısındaki adam ne diyordu ? İnternet kafe ! Onu değil dinlemek, duymayan bir adamla evliydi bu kız. Anlatmayı denediği anda kulakları tıkalı birine ne anlatacaktı ki.

Ya da daha basiti Zümrüt’ten rahatsız olduğunu söylese ne olacaktı ki ? Ozan bu açmazı çözebilecek biri miydi? Esra bunu görmüyor mu? Yani bazılarına çok tatlı geliyor biliyorum ama eski Ozan tüm kadınların iki günde boşayacağı biri. Tüm bunlar olsun olmasın Esra o mahkeme kapısına ya da bebeğe gelene kadar yüzlerce kez haklı zaten. Ozan evlilik nedir bilmeyen, anlamayan, eş olmanın ne demek olduğunu kavramamış eşi ve ailesi arasında denge kuramayan, karısını hem kendi, hem ailesine ezdiren ve üzgünüm ama karısını istismar etmiş birisi. Öyle gözlüklerinin arkasına saklanıp sevimli sevimli bakınca durum değişmiyor. Ne olurdu işten çıkmadan yürütse projesini, ne olurdu bir senede değil de 3 senede bitse, ya da ne olurdu part- time bir işe girse projeyi hayatı değil de hayatının bir parçası yapsa. Ben söyleyeyim o inşa ettiği hayallerindeki ev var ya bugün içinde hiç yaşanmamış hayalleri boş duvarlara bakıyor olmazdı. Sevdiği kadın ve çocuğu olurdu yanında.

 

 

Ozan Esra’yı çok sevdiği ve belki kendinden yukarda gördüğü bir hayranlık beslediği için ona en iyisini vermek istiyor olabilir. Bunu anlıyorum ama yine aynı yere çıkıyoruz. Karısını görmediği tanımadığı gerçeğine. Bu kız senden böyle bir şey istiyor mu? İstese senden daha iyi seçenekler yok mu? Her şey ucu ucuna yetiyordu ama mutluyduk demedi mi? Çünkü o zamanlar bu hayatı paylaşıyordunuz. Esra’yı değiştiren senin hayallerinin peşinden koşmak için işten çıkman değil onunla hayatı paylaşmayı bırakman onu yalnız bırakman. Sadece para değil ki eskiden birlikte vakit geçirebiliyorlarmış, sohbet edebiliyorlarmış. Ama o süreçte gördüğümüz Ozan ile Esra iki kelime konuşmaya çalışıyor ama konuşamıyor bile çünkü adamın önü arkası sağlı solu proje olmuş. Çoktan kaybetmişler birbirlerini aynı evde yaşıyor olmak sadece bir formalite.

Yine de bunca şeye rağmen biz Esra’ya bakınca cıvıl cıvıl, neşeli, cana yakın, dışa dönük, aklına geleni söyleyen bir kız görüyoruz. Sanıyoruz ki bu kız hiçbir şeyi içinde tutmaz. Tutmuyor da sustuğu tek yer var acıları. Canını gerçekten yakan şeyler hakkında dilsiz Esra. Ben ailesinin bile bildiğini sanmıyorum bebeğini kaybettiğini. İşte Esra tam bu noktada bir diğer karakterle çok yakın bir yerde duruyor.

 

 

Çınar ile birbirlerine çok benziyorlar. Aynı sıcakkanlılık, açık yüreklilik Çınar’da da var. Ama onunda bunlar dışında seslendirdiği bir şey yok demek ki o da acılarına susuyor. Üstelik tıpkı Esra gibi sevdiği biri için göstere göstere değil sessizce yapıyor yapacağını. Reklamını yapmaya ihtiyaç duymuyor minnet istemiyor. Ben seviyorum benim kararım diyor. Belki de bu yüzden yaşayacaklarını veya çekeceği acıyı da aynı yüce gönüllülükle kabullenecek. “Benim kararımdı” diyecek. Belki Esra da bu yüzden bu kadar sağlam yaşadıkları karşısında, çünkü evlilikte, bu evlilik için kendimi paralamakta benim kararımdı diyor içinden. Bedelleri de benim. Halbuki bazıları seçimlerinin sonucunda çektiği acının bedelini de karşıdan istiyor. Bak bana yaptıklarına rağmen ceketimi veriyorum diye her şeyin gösterisini yapıyor.

Ozan için her ne kadar acı verici ve zor bir süreç olacak olsa da sevdiği için sessizce fedakarlıklar yapan, onu herkese eminim ilerde kendi ailesi dahil herkese karşı koruyacak olan ve en önemlisi yalnız kalmasına, yalnız hissetmesine izin vermeyecek olan Çınar’dan çok şey öğrenecek Ozan.  Bu sefer öğretmen Çınar, dersler matematikten daha zor olacak.

 

 

Yol daha uzun. Hikayeleri henüz Esra’nın yarım kalmış cümlesi gibi.

“Ben senin yüzünden…”  ne zaman ötesi merak edilir bu yarım cümlelerin bazıları tarafından. Çoktan ciğerini çözdüm zannedilen kadının gözlerine gerçekten bakılır, o yaralar ne kadar derinde bu gülücükler aslında bir şeyi kırk kere söylersen olur niyetiyle mutluluğu arıyor o zaman iyileşiriz belki birlikte. Bana sorarsan yaraları görecek olan ortada onunla devam etmekte hiç yanlış görmem ama Türk dizi tarihinde bu çığırı açacak senarist henüz doğdu mu bilmem?)

 

 

Ama sen yine de kalp kırmaya bu kadar hevesli olma Ozan’cım. Çünkü kalp kırmaktan kolay bir şey yok “Bana uzattığın parada benim çocuğumun kanı var…” denir mesela kırılıverir kalbin.

Ama bu tuhaf bir hikaye. Çocukluğumdan beri seviyorum diyen adamın paramparça edebildiği. Hiç sevmedim diyen kadının bir türlü kıyamadığı. Böyle olunca insan Esra gibi merak ediyor. Neden sözcüklere bu kadar takıldın yaptıklarının tam tersi olduğunu ağzınla söylerken hem de. AŞK NE Kİ ?

Aşk Mantık İntikam 3. Bölüm yazısını okumuş muydunuz?  Aşk Avı Başladı

 

Göz atmanızı öneririz: Aşk Mantık İntikam Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

3 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce