İzledim

BABA – Bak İşte Yaklaşıyor Fırtına

Baba dizisi 8. bölümde Total’de 3,87 reyting ile 7., AB’de 5,52 reyting ile 4. ve ABC1’de 5,24 reyting ile 5. oldu. Bölüm yorumu  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Ben değişimlere, yeniliklere açık, karakterler arası çatışmaları seven, içinde kaos ve entrika olan hikayeleri seyretmekten keyif alan biriyim. Baba bu hafta tam da bu söylediklerimin hepsinin yer aldığı bir bölümle karşımızdaydı. Senaryodaki bu hızlı ilerleyişten ve önümüzdeki bölüm neler yaşayabileceğimizi neredeyse hiç öngöremeyişimizden de oldukça memnunum. Bu merak duygusu beni yeni bölümler için heyecanlandırıyor.

 

 

Geçtiğimiz bölümü Servet’in seks görüntülerinin ortaya çıkmasının ardından Emin’in onu evden kovması ve hemen peşine fenalaşıp yere düşmesiyle noktalamıştık. Açıkçası Emin’in Alzheimer olduğunun aile üyeleri tarafından bu kadar çabuk öğrenileceğini düşünmüyordum. Bunun en erken sezon finalinde ortaya çıkabileceğini ve hatta ilk öğrenenin Kadir olacağını beklerken daha 8. Bölümde Emin’in Alzheimer olduğunu ailede öğrenmeyen kalmadı. Yalnız Emin hastaneye gitmediğine göre doktor bu bilgiye nereden ulaştı? Emin’in durumundan mı bu sonucu çıkardılar yoksa Emin’in doktor arkadaşı mı onun hastalık bilgilerine bunu işledi?

 

 

Emin’i bugüne kadar ne kadar eleştirmiş olursam olayım gözünü açtığında çocuklaşıp annesini istemesi beni oldukça üzdü. Alzheimer hastaları böyle sık sık zamanları karıştırabiliyor, çocuklaşabiliyor. E tabii her insan hasta olduğunda annesini yanında görmek ister. Hiç kimse, hiçbir doktor annenin, anne şefkatinin yerini tutamaz bir çocuk için. Emin’in de çocukluktan kalan anne özlemi o kadar büyük ki gözünü açar açmaz ilk sayıkladığı annesi oldu. Kadir’e de “Kadir’im.” diye hitap etmesi, sevgi ve özlem dolu ses tonu duygulandırdı. Keşke ondan ve diğer evlatlarından sevgisini, şefkatini hiç esirgemeseydi. Onları bu duyguya aç bırakmasaydı, ruhları yaralı evlatlar olmasalardı. Ona korkuyla karışık değil, sevgiyle karışık saygı duysalardı.

Emin kendini aciz, yetersiz, güçsüz hissettiği için kimsenin onu bu haliyle görmesini istemedi. Çünkü bu Emin’in yıllardır kurduğu korku imparatorluğunun duvarlarını delecek, otoritesini sarsacaktı. Emin sevgiden çok saygı duygusuyla ayakta kalabilen bir adam. Oğlu öldüğü zaman da bir yıl evinden uzaklaşmış çünkü o yıkılmış, bitmiş halini hiç kimse hatta karısı bile görüp ona acısın istememiş. Şimdi de aynı şekilde düşündü. Ama bu onu boşu boşuna yalnızlığa mahkum etti. Halbuki insanın zor zamanlarında sevdiklerine ihtiyacı vardır, şifa arayan bir hastaya ilaçlardan, tedavilerden sonra sevdiklerinin sevgiyle bakan gözlerinden daha iyi ne gelebilir ki? Pekala Emin bu fizyoterapi sürecini köşkte de geçirebilirdi.

Yalnız Emin ilginç bir şekilde Cemal’den ve Kadir’den bu halini saklamıyor. Onların kendisini böyle görmesinden rahatsız olmuyor. Peki neden? Her ikisi de onun bu halinden kimseye bahsetmeyecekleri, iyi birer sırdaş oldukları için mi? Yani hayatta en çok güvendiği iki insan onlar olduğu için mi? Bence bu soruların cevapları evet.

 

 

Emin, Kadir ile küs oldukları zamanda bile en çok onu seviyor, en çok ona güveniyor. O yüzden de onunla çocuk gibi inatlaşmaktan, onu zorlamaktan zevk alıyordu. Bir şekilde ona nazının geçebileceğinin farkındaydı. Emin ile Kadir’in nasıl küstülerse öyle barışmaları anlamlıydı. Küserken nasıl selamlaştılarsa, barışırken de öyle selamlaştılar. Emin belki de çocukluğundan sonra ilk defa Kadir’e öyle sıkı sıkı sarılmıştır. Geçtiğimiz bölüm Emin Büşra’yı almaya geldiğinde onların böyle sarılmasını gördüğünde Kadir nasıl da üzülmüştü, imrenmişti. O da öyle sevilmek istemişti. Kadir’in Büşra’dan yana kalbi çok kırılmış olsa da Emin hastalığının etkisiyle Kadir’e de sevgisini göstermeye başladı ve bu Kadir’in kalbine iyi geldi.

Emin: “Ben iyi değilim be oğlum.”

Kadir: “Biz de sensiz iyi değiliz baba. Haydi gel dönelim evimize. Sen yine bağır çağır, yine kavga edelim ama evimizde edelim. Olmaz mı?”

Emin: “Yok. Ben bir işe yaramam artık.”

Kadir: “O nasıl söz baba, olur mu öyle şey?”

Emin: “Olur, olur, olur, olur çok da güzel olur.”

Kadir: “Olmaz baba olmaz, sen başımızda durmayınca, höt demeyince, öyle kaşlarını çatmayınca olmaz. Vallahi olmaz.”

Emin: “Takatim yok Kadir. Onu bırak, isteğim de yok. Bak, on adım yürüdük nefes nefese kaldım. Aslında para pul benim umurumda değil. Torunlarım daha iyi bir hayat yaşasın diye, güzel günler görsün diye. Paranın fazlası insanı bozar. Gördün mü Servet’in yaptığını? Onun için benden bu kadar artık Kadir’im. Bundan sonrası sende. Ailemizi sen koruyacaksın. Sen hep çığırışırdın bana pencereleri aç diye. Açarsın. Rüzgar beklersin ama bir fırtına kopar darmadağın eder her şeyi. Ailemizi koru Kadir. Ailemizi sen koruyacaksın Kadir. Sen koruyacaksın. Ben yapamam, yapamıyorum.”

Kadir: “Yaparsın babam yaparsın, yaparsın.”

Emin: “Çok yorgunum Kadir’im. Çok yorgunum. Nefes almaya bile takatim yok. Onu bırak istediğim de yok. Ben size ayak bağı olurum artık.”

 

Emin, Kadir’in şirketi de aileyi de toparlayacak, birlikte tutabilecek güç olduğunu biliyor. O yüzden de her şeyi ona emanet etti. Ancak benim de Emin gibi korkum Kadir’in pencereleri, kapıları açayım derken onları daha büyük bir fırtınanın içine atması. Aşırı özgür kalan Saruhanlı ailesi birden sapıtmasa bari. Neyse en azından Kadir onları toparlamadan önce birbirlerini yiyorlardı, başımızı şişiriyorlardı. Şimdi en azından fabrika ayarlarına döndüler. Ödemiş’teki gibi iftar saati tüm aile sofranın başında, yemek odasına getirtilen televizyonda iftar saatini takip ettiler, oruçlarını açtılar. Ben Ramazan geldiğinde dizilerde ailenin yapısı müsaitse oruç tutulmasını, iftar sofralarında hep birlikte oruçların açılmasını seviyorum. Hele “Bir Anadolu Hikayesi” dediyseniz bu olmazsa olmazlardan.

Emin hangi kafayla gidip bakkal dükkanı açtı? Hayata bir yerden tutunmalı ama koskoca serveti olan adam bakkal dükkanı mı işletecek? Ama şu da var Emin şu an işlerin başında durabilecek bir fiziki ve psikolojik güce sahip değil. Böyle bir holdingi yönetmek onun boyunu fazlasıyla aştı ve o da bunun farkında. İşleri Kadir’e devrederek son yıllarını bu küçük bakkal dükkanında geçirmek onu daha mutlu edecektir. Bunu iş gibi değil de bir nevi hobi gibi düşünmek lazım. Belki Ödemiş’teki gibi evinin bahçesinde sebze meyve yetiştirmeye de başlar.

 

 

Büşra ile Kadir’in yüzleşmesinde bence her iki tarafın da kendince haklı olduğu taraflar vardı. Kadir, Büşra evliyken böyle bir şey yaşadığı için haklıydı. Çünkü ne yazık ki kağıt üzerinde bir evlilik de olsa Büşra’nın İlhan ile görüşüp öpüşmesi düpedüz aldatma. İlhan’ı onun düşmanı olduğu, kendisine, babasına saygısızlık yaptığı için de Büşra’nın onu sevmesini istememekte, onaylamamakta haklıydı. Ama Kadir’in Büşra’nın yüzüne onun için dört yıl hapis yattığını söylemesinden ben hiç hoşlanmadım. Senin dört yıl hapis yatmanın sebebi bir kere Büşra değil, Emin’in şikayeti geri çektirmemesi de değil; öfkene yenik düşmen. Bu hata sana ait. Büşra’ya değer verdiğin için sinirlerine hakim olamamışsın ama bu sana minnet duyan Büşra’nın kalbini, aklını, davranışlarını yönetmene hakkı vermez. Bu Büşra’nın hayatı, o bir yetişkin, o bir birey. Onun da sevmeye, sevilmeye, gerekirse hata yapmaya hakkı var. Bırak İlhan ile birlikte olmak yanlışsa Büşra bunu kendisi anlasın. Gerekirse üzülsün, yıkılsın, düşsün, paramparça olsun ama kalkmayı da bilsin. Büşra şu an başka bir İlhan tanıyor. O İlhan’ın bambaşka bir yüzünü, sadece onun yanında gösterebildiği halini tanıyor. İlhan ona bugüne kadar tatmadığı duyguları yaşatan adam. Büşra’nın vurguladığı şey o çok önemliydi. İlhan onu “dinledi.” Bu Büşra için sevilmekten daha önemli. Çünkü kimse Büşra’yı dinlemiyordu. Büşra ne söylerse söylesin evdekiler sadece anlamak istediklerini anlıyorlardı. İlhan onu dinledi, ona saygı duydu, ona değerli olduğunu, kadın olduğunu hissettirdi. Çok kısa bir zaman oldu belki onlar tanışalı ama önemli olan nicelik değil, nitelik. Büşra eğer şimdi sesini çıkaramasaydı, aşkına sahip çıkmasaydı ve o eve geri dönseydi bir daha asla bu gücü kendine bulamayacaktı. Büşra o eve geri dönseydi sindirilecekti, yine dilsiz Büşü olacaktı. Hayatının kontrolünü sizler ele alacaktınız. İşte bu yüzden Büşra da kendince haklı.

O yüzden önemli olan Kadir’in Büşra’ya İlhan’dan vazgeçmek koşuluyla kucak açması, ona ağabeylik yapmayı sürdürmesi değil önemli olan onu böyle kabullenmesi. Kadir sen yıllar önce Emin istemediği, onaylamadığı halde hapse girmeseydin Sevil’den vazgeçecek miydin? Emin’e rağmen onunla evlenmeyecek miydin sanki? O yüzden asıl senin Büşra’yı anlayabilmen lazımdı. Ama sen kalbini verdiği kişinin İlhan olmasına şartladın kendini. Ayrıca Kadir tam bir anneci çıktı ve onun sözünü çiğnemedi. Kaç zaman Büşra’yı aramadı, sormadı, yumuşamadı. Kadir’i Emin’e benzediğini de tahmin ediyordum, resmen onun kadar gaddar olduğunu ispatladı. Kardeşini bu kadar çok seven bir ağabey kırılsa da anası emir verse de uzaktan da olsa kardeşini gözlemlerdi, elini üzerinden çekmezdi.

Kadir: “Sen, sen kimsin? Sen benim kardeşim değilsin, benim kardeşim bunu yapmaz çünkü. Bu saçmalığı yapmaz benim kardeşim. Konuşsana Büşü, desene. Yapmadım de Büşü. Yapmadım ağabey de ben sana bunu yapar mıyım de. Ben senin kardeşinim, ben Büşü’nüm ben senin ben. Herkes yapar, ben sana yapmam de. Yapmadım de Büşü. He? Ya sen… Sen bizim en akıllımızsın. Ağabeylerimle beni koy bir yere, hepimiz senin tırnağın etmeyiz. Ya… Ya sen hangi ara bu şerefsizle buluştun, hangi ara görüştün? Hangi ara ikiniz? Tövbe estağfurullah. Nasıl yaparsın ya böyle bir salaklığı? De bana.” 

Büşra: “Anlamazsın ki.”

Kadir: “Ne?” 

Büşra: “Anlamazsın dedim ağabey.”

Kadir: “Neyi anlamayacağım. Büşra? Benden yakın kim var sana kızım? Kaç tane saç telin var onu bilirim. Ne yersin, ne içersin, neyi seversin, neye ağlarsın, neye üzülürsün benden iyi bilen mi var? Anlat anlamaya çalışayım, haydi anlat.”

Büşra: “Beni dinledi.”

Kadir: “Sen hala evlisin Büşra. Kağıt üzerinde de olsa hala evlisin. Yakıştı mı, yakışmadı. Ailemize yakıştı mı, yakışmadı. Ya ben dört senemi heba etmişim, bir güne bir günde ağzımı açıp bir şey dememişim, hala beni sevdi diyorsun.” 

Büşra: “Beni sevdi demedim, dinledi dedim. Gördün mü sen de dinlemiyorsun işte. Dinlesen duyarsın ne dediğimi.”

Kadir: “Ben…”

Büşra: “Sen yoktun ağabey. Dört yıl boyunca yalnızdım ben. Ya kimin için diyecektin, haklısın beni korumak için amenna. Allah razı olsun bir sen vardın, bir sen korudun beni. Ama bu başka. Hayatımda ilk defa biri bana değer verdi. Gözlerimin içine baktı. Hatalıyım kabul, ama hatasız kim var ağabey? Günahsız kim var, de bana.”

Kadir: “Olmaz, öyle olmaz. Bu adam olmaz, olmaz.” 

Büşra: “Kararımı verdim ben, boşanma davası açacağım.” 

Kadir: “Boşansan da olmaz. Babama ettiği laflar, bana ettiği laflar. Bu herif bizi küçümsüyor Büşra. Bu adam bizle dalga geçiyor. Hırkalılar diyor bize, bu adam bizi yok etmeye çalışıyor.”

Büşra: “Öyle değildir o, öyle demek istememiştir.”

Kadir: “Ya sana ne oldu Büşra? Nerede benim akıllı kardeşim? Benim her şeyin en doğrusunu bilen, benim her şeyi gören, gurur kaynağım, gözümden sakındığım. Ya ben senin saçının teline zarar gelse… Yok senin aklın karışmış senin, aklın karışmış senin. Sonra uzun uzun konuşuruz biz tamam mı? Böyle olmaz, böyle konuşmayalım. Al çantanı gidiyoruz haydi. Burada kalmana izin veremem. Haydi al çantanı.”

Büşra: “Gelmeyeceğim ağabey ben. Çocuk değilim ben, dönmeyeceğim eve. İlhan’ı bir başına bırakamam. Yalnız bırakamam. Ne yapar, nasıl iyileşir?”

Kadir: “Ne gerek vardı be Büşü? Başkası olsa sıyırır geçerdi de. Sen öyle büyük hayal kırıklığına uğrattın ki beni… Öyle yıktın ki beni… Anlatsam aklın hayalin almaz.”

Büşra: “Ben içeri geçeyim.”

Kadir: “O kapının arkasında ailen yok, biz yokuz. Ben yokum.”

 

“Halalarının mal kocası.”

 

Ahmet gerizekalısı bunca yıl Büşra’ya yapmadığını bırakmamışsın; kocasıdır, erkektir diye Kadir hariç kimse sana ses çıkarmamış diye ilk fırsatta Büşra’yı ağabeylerine yem ettin öyle mi? Kendince Büşra’nın evi terk etmesinin, sana posta koymasının intikamını mı aldın? E be gerizekalı sen şimdi İlhan ile öpüşmesini görüntüleyince Büşra’dan boşanmayıp ömür boyu o servetten pay alabileceğini falan mı sanıyorsun? Aksine hakime karının seni aldattığı söylesen sizi hemen boşar zaten. Sen de azıcık akıl olsaydı o videoyu kendine saklayıp sadece Büşra ile paylaşır, onu yeniden bu aşağılık evliliğe mahkum ederdin. Şimdi gerekirse Büşra sana bir miktar para öder ama o davayı açıp seni boşar, sen de gerisin geri Ödemiş’e dönersin. (Amin.)

Ben Ahmet’e Büşra ile İlhan’ın öpüşme videosunun Ferit tarafından gönderildiğini düşünüyordum ama meğer o görüntüleri Ahmet çekmiş. İlBüş’ün en güzel anlarının Ahmet tarafından gözetlenmiş olması çok sevimsiz. Bu anları görebilecek son kişi Ahmet’ti. O iğrenç gözleriyle mutluluğumuzu lanetlemiş resmen, baksanıza bu bölüm İlBüş ne hallere düştü…

 

 

 

“Neden böyle oldu söyle bana lütfen. Sen beni dünyanın en mutlu insanı yapmıştın. Sevinç vaat etmiştin, mutluluk vaat etmiştin. Şimdi nereden çıktı bu keder? Ben hiç bilemedim sevinç mi kederden büyük, yoksa keder mi sevinçten? Benim hayatımda bunlar hep yan yanalar. Hep birlikte geliyorlar beni ziyarete, el ele. Hiç ayrılmıyorlar birbirlerinden. Ne zaman bir şeye sevinsem biliyorum ki yine peşinde keder. Ölme ne olur. Ben seninle nefes almaya başladım. Yaşamaya başladım ilk defa. Ne olur ölme.”

 

Tıpkı Büşra’nın İlhan’ın başucunda söylediği gibi yüzünde güller açan çiftimizden biri günlerdir hastanede komada, diğeri de onun başında ağlamaktan gözleri şişmiş, bitkin halde. Ancak inanıyorum ki İlBüş’ü bu kederin ardından yine sevinç bekliyor. İlhan iyileşecek, onun için yapayalnız kalmayı göze kalan kadına kollarını açacak. Artık bir başına olmadığını, Büşra’nın onu hiç yalnız bırakmayacağını bilecek. Bugüne kadar bir başına olan İlhan hastanede Büşra’nın onu bir başına bırakamadığını bilecek. Hiç tatmadıkları duyguları hayatında ilk defa yaşayan bu iki taze aşık birlikte özgürce nefes alacaklar. İlhan’ın muhtemelen bir fizik tedavi süreci olacaktır. Bu süreçte Büşra’nın hep yanında olduğunu, iyileşmesi için çaba gösterdiğini görmek istiyorum. Yine birlikte yemek yediklerini görmek istiyorum, İlhan’ın artık yalnız yemek yemediği için sevinçle tebessüm ettiğini görmek istiyorum. Birlikte ilk ortak şarkılarını dinlediklerini, Büşra’nın Ferit’in mahvettiği gül odasını baştan yaratıp her gün o güllere su verdiğini görmek istiyorum. Ve önümüzdeki bölüm kanlı canlı bir İlhan görmek istiyorum, bu koma hali fazla uzadı. İlhan dizinin en önemli renklerinden, o olmayınca ciddi bir eksiklik duygusu oluyor. İlhan’ın durumu da cidden Kenan Işık’a benzedi. Bir uyanacak etrafında o kadar çok şey değişmiş olacak ki. Adam birden kendini Ramazan Bayramı’nda Emin ile bayram namazında bulabilir o derece. ^^

 

 

Servet’in İlhan’ı inşaattan aşağıya attığı ön izlemenin rüya / hayal çıkmayacağına emindim. Ancak İlhan nasıl Servet’in onu yürüye yürüye kenara götürdüğünü fark etmedi bundan dolayı çok şaşkınım. Bizim tanıdığımız İlhan böyle bir tongaya düşmezdi. Bence Servet’in böyle bir şey yapabileceğini beklemiyordu ve Ferit’in dediği gibi aşk onu zayıflattı. Servet geldiğinde dinlediği şarkının sözleri bile buna işaret. Baksanıza İlhan Karaçam aşk şarkıları dinliyormuş.

İlhan daha geçen bölüm terapistine “Yalnız öleceğim.” demişti, yalnız ölmekten korkuyordu ve neredeyse Servet yüzünden yapayalnız ölecekti… Bu nasıl bir sezgidir arkadaş? Adam resmen başına gelecekleri hissetmiş. Ama korkma İlhan yalnız ölmeyeceksin, artık Büşra senin hep yanında. Neredeyse hiç elini bırakmadı sen hastanede yatarken.

 

 

twitter

Servet, İlhan’ın nabzını kontrol ederken ne de güzel kendi kabahatlerini onun üzerine yıktın sen öyle? İlhan senin 1400 TL’lik boğaza nazır kahvaltı ücretini öderken, onunla kankacılık oynarken her şey çok iyiydi. İlhan seni zorla mı partiye götürdü? İlhan seni zorla mı içirdi? Sana “Git uyuşturucu al, şu kadınla seviş, karını aldat.” mı dedi? Duyan da Ödemiş’te akşamları hiç dışarıya çıkmıyordun sanacak. Biraz yaptıklarının arkasında dur. İlhan senin görüntülerini çekip Emin’e gönderdiği için kabahatli ancak ona bu malzemeyi sen verdin. Bir hata yaptın, hatanı kabul edeceksin. Babana asıl senin yüzünden inme indi. Emin imkan verse başka gecelere de akacaktın, belki de İlhan değil başkası ifşalayacaktı seni. Kadir’in sırlarını İlhan’a sattığını da unutmadık.

 

 

Emin hep ne derdi: Herkes yaptığının bedelini ödeyecek. Madem öyle zamanında Kadir yaptığının bedelini ödemiş, Büşra kendi yaptıklarının bedelini ödüyor, peki Ahmet ile Servet neden bir bedel ödemiyor? Servet, İlhan’ı kasten öldürmeye teşebbüsten hapse girmediği, video yüzünden evden kovulmadığı, kimse ona sırt çevirmediği gibi bir de mirasın tüm nimetlerinden sonuna kadar faydalanmaya başlamaz mı? Ölüm hak, miras helal ama bu Servet için geçerli olmamalı. Biri şu Servet’i polise şikayet etse de hapsi boylasa.

Bir de kalkmış Büşra’ya İlhan’ın yanında parası için durduğunu söylemez mi? Sen Büşra’yı kendinle veya Şahika’yla karıştırdın galiba. Büşra’nın ne zaman çok paraya heveslendiğini gördün ya da duydun? Bu kızın özgürce nefes almaktan başka bir isteği mi oldu sanki? Bence Servet’in İlhan’ı ittiğini ve hiç pişman olmadığını söylemesi Büşra’yı Kadir’in söylediklerinden çok daha fazla etkiledi. Bu gerçek kalbini yaraladı, kırdı, paramparça etti.

 

 

Yaşar Büşra’yı evliyken bir başka erkekle öpüştüğü için evden kovdun da orospu kelimesi fazla olmadı mı? Sen bunca yıl bu kız kocasından neler çekerken neredeydin? Bir gün olsun Emin’in sözüne karşı çıktın mı? Büşra’yı kocasını aldattığı için evden kovan sen karısını aldatan Servet’in eve girmesine nasıl müsaade ettin? Aldatma erkek olunca normal, kadın olunca suç mu? Üstelik görünen o ki Servet ile bu olayların ardından aylardır aynı evde, aynı masanın etrafında gül gibi geçinip gidiyorsunuz.

Bir de kız kardeşini evden kovan sen, evli kuzeninle ilişki yaşayıp ondan hamile kalan bir kadını nasıl yardım, iyilik kisvesi altında eve almayı düşünebiliyorsun? Bu kadının yaşadığı ilişki çok mu normal? Kadir bile bunu düşündüğün için sana iyi olduğunu söyledi ya, pes dedim. Ya bu kadın gerçekten Orhan’dan hamile değilse? Üstelik de eğer öyleyse Mehmet Ali Saruhanlı’dan kalan tüm miras o bebeğe kalıyor bilmiyorsunuz galiba. ^^

 

 

Binnur ve Münevver ne de çok seviyorlarmış Büşra’yı. Kim istemez böyle seven yengeler? Binnur’un Yaşar’ın karşısına dimdik dikilmesi, Büşra’yı kovmasına engel olmak istemesi harikaydı lakin Münevver’in Ahmet’in yüzüne tıpkı bir lama gibi tükürmesi efsane bir hareketti. O Ahmet rezilinin Büşra’ya bunca yıl çektirdiklerinin yanında bu az bileydi ama eminim benim gibi tüm seyircilerin içi soğumuştur. Ancak madem Büşra’yı çok seviyordunuz sevgili yengeleri, Fazilet’in saçma kararına rağmen onu arayıp hal hatır sormalıydınız. Üzgünüm ama sizlerde olumlu yönde en ufak bir değişim yok. Özellikle Büşra’ya küçük anne olan Binnur’dan bunu beklerdim. Büşra için kocasına rest çeken kadın pekala bunu da yapabilirdi.

 

 

Fazilet senin gibi anne olmaz olsun. Servet karısını aldatıp üzerine babasına inme indirince ona kucağın açık, ama sana evliliğinde neler yaşadığını söylemiş kızın kocasını aldattı diye kapı dışarı öyle mi? Anne dediğin evlatlarına her daim kucak açan değil midir? Anne dediğin evlatlarını hatalarıyla kabul eden değil midir? Anne dediğin evlatlarını kız olsun, erkek olsun önemsemeden ayırmayan değil midir? Senin anneliğin sadece oğullarına hiç kusura bakma. Ha unutmadan Fazilet zamanında bir yıl gidip onu iki çocukla bir başına bırakan Emin’in de bu hatasını affetmiş. Büşra’nın suçu düpedüz kadın olmak işte. Çünkü ona göre kadınlar sadece evinin hanımı, çocuklarının anası olmalı, başka bir vasfı olmamalı. Bir erkek mutsuzsa evliliğinden vazgeçebilmeli ancak kadın o mutsuzluğun içinde nefes almayarak çürümeli.

Resmen Fazilet’in içinden Emin’in yokluğunda Emin Saruhanlı’nın başka bir versiyonu çıktı. Kadir hapisteyken kimsenin onu aramaması, kimsenin onunla görüşmemesi ne kadar yanlışsa senin aynısını Büşra’ya yapılmasını istemen de yanlış. Ha o zamanlar Kadir hapiste diye 4 sene kocanla tek kelime konuşmamıştın, keşke şimdi de biri aynısını Büşra için sana yapsa. Benim gözlemim Emin’in böyle bir baba olmasından Fazilet de suçlu. Çünkü Fazilet bir gün bile Emin’e karşı gelmemiş, ona yanlış yaptığını söylememiş, onun davranışlarını doğru kabul edip yoluna devam etmiş.

 

 

KadSev çiftini sevenler sanırım bir bardak soğuk su içmenin vaktidir. Hayır madem Kadir’i hala Sevil’i seven, onunla barışmak için kapısına giden adam olarak görecektik neden geçtiğimiz haftalarda Sevil’i bu denli sert, Kadir’i ise pasif yazdınız? Bir de şimdi Sevil’i hala Kadir’i severken, ona öyle güzel bakarken başka adamlarla akşam yemeğine çıkartıyorsunuz. Bizi Sevil’den soğutmak istiyorsunuz anladık, teşekkürler.

İşin kötüsü Elif ile Kadir’i yakıştıranlar, KadEl ship’leyenler için de bu haftaki sahneler geçen haftakiler gibi keyif vermedi. İş ortaklığında zıtlaşmaları normal zaten, ikisi de patronluğa farklı açılardan bakıyorlar. Kadir, Elif işçi çıkarttı diye gemileri yakmakta haksızdı. Çünkü en son işleri tamamen Elif’in kontrolüne bırakmak üzerine anlaşmışlardı. Madem işçiler kırmızı çizgiydi, Kadir sözleşmeye bununla ilgili bir madde ekletmeliydi. Açıkçası üretimi sıkıntıya sokacak bir şey olduğu için Elif’in işçileri neden çıkarttığını da merak ettim. Kadir’in Elif ile bu ortaklığı sürdürmek ve orta yol bulmaya çalışmaktan başka şansı yok, çünkü şu an ona ortaklık için aldığı parayı ödeyemez, ortaklığın bozulması da piyasada pek hoş karşılanmaz.

 

 

İlhan’a kötü diyenler onun birkaç üst sürümü Ferit için “İlhan onun yanında hiçbir şeymiş.” diyecekler mi acaba? Adam o kadar güç delisi ki o yaşta, hasta haliyle hala şirketinin batmamasının derdinde. Ölümle pençeleşen evladına “Beceriksiz.” diyecek kadar da sevgisiz, bencil herifin teki. Kadir ve diğerleri İlhan’ı mumla arayacaksınız ben diyeyim. Ferit’in ölüsü bile sizi gömer. Kadir sen İlhan’ı babası yüzünden borcun ilk taksitini istedi, size hırkalılar dedi, saygısızlık etti, geri dönmenizi söyledi diye onu dünyanın en kötü adamı bellemiştin ancak Ferit oyunu çok daha sert oynuyor ve şu an yaptıklarına bakarsak İlhan’ın basına görüntüleri servis ettirmesinden, Sevil’in geldiğini babanın öğrenmesi ve ona söyledikleri yüzünden kavga etmenizden çok daha kötü. Adam öyle zeki ki Kadir’in Firuz’u Verdana’ya sarma planını bile anında tersine çevirdi. Kadir, İlhan’a zarar vereyim derken Firuz yüzünden kendisi zarar görecek. Firuz, Servet’e boşuna yanaşmadı. Firuz bu planla daha fazla para kazanacağına göre aptal Servet’i kullanarak kara parasını sizin şirketinizde aklayacak olmalı. Ferit, İlhan’ın sözleşmeye ekletip bugüne kadar yürürlüğe koymadığı maddeleri bile hemen yürürlüğe koydu. Şimdi şirkette kayyum var, Elif ile ortaklığınızda iyice kanlı bıçaklı hale geldiniz. Üstüne Büşra ile kardeşliğiniz daha büyük bir yara aldı.

 

 

Büşra’nın şirketteki hissesiyle Karaçam ailesinin şirkete yönetici atamasına izin vermiş olmasını sadece Kadir’i sırtından vurmak olarak görmek sığ bir bakış açısı olur. Kadir orada sadece kendini değil, diğer tüm Saruhanlıları da temsil ediyor. Yani Büşra’ya öyle birkaç gün değil birkaç haftadır sırtını dönenleri temsil ediyor. Büşra’nın onlara “Ben varım, ben buradayım, ben artık eski Büşra değilim, ben kendi kararlarımı kendim verebiliyorum.” demesinin, ona sırt çevirenlerin karşısına çıkmasının tek yolu buydu. Ben o yüzden bu değişen, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, sesini çıkarabilen, kendini ifade edebilen Büşra’nın şirket ortamında neler yaşayacağını oldukça merak ediyorum. Bence Kadir şu an sırtından vurulduğunu düşünse de asıl şimdi Büşra’yı anlayabilecek. Onu yok sayınca nasıl anlayabilecekti ki? Ve farkında olmasa da Elif ile Büşra’nın varlığı şirketteki işlerin idare edilebilmesinde fayda sağlayacak. Tek temennim Ferit’in Firuz üzerinden yapacağı hamlenin çabuk fark edilmesi.

Oldukça hızlı ve sürprizlerle dolu bir bölümdü. Gelecek bölümde olacakları inanılmaz merak ediyorum. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

 

*Baba 8. Bölümde çalan şarkılar: Ahdım Olsun – Ebru Gündeş

Doğum Günü – Ahmet Kaya

Bir Zamanlar – Eda Güney

 

 

YORUM

 

Göz atmanızı öneririz: Baba Bölüm Yorumları

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap