Kategori: İzledimBaba

BABA – Gidiyorum Ben

Baba dizisinde Haluk Bilginer, Tolga Sarıtaş resitali ile sona eren beşinci bölüm reytingleri pek de parlak değil. Bu bölüm Total’de 4,02 reyting ile 10., AB’de 5,37 reyting ile 4. ve ABC1’de 5,26 reyting ile 5. oldu. Bölüm yorumu  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Geçtiğimiz bölümü Emin’in tüm aileyi karşısına alıp onları düpedüz tehdit etmesiyle noktalamıştık. Ailesine kuralları ve bedelleri hatırlatırken sanki erlere ültimatom veren kumandan edasındaydı. Emin bunca yıl farkına varamamış, insanları bu kadar kurallarla boğarsan elinden ilk kurtuldukları anda hata yapmaları kaçınılmaz olur. Çünkü yasaklar cezbedicidir. Bölüm boyunca da yasakların cazibesine kapılan aile bireylerinin kendilerine ve ailelerine birer birer nasıl zarar verdiklerini tek tek gördük işte.

 

 

Madem her konuda kararı Emin verecekti, Kadir’i Ödemiş’ten getirmeseydi de çözümleri kendi bulsaydı. Sen bu işi Yaşar ve Servet ile beceremeyeceğin için Kadir’i çağırmadın mı Emin Bey, ne çabuk unuttun. Sen Kadir’in çözümünü beğenmeyip başka bir çözüm bulmadan, İlhan’ın yüzüne 40 milyon dolarlık çek çarpıp ucuz şovlar yapacaksın diye şirketi ne kadar zor durumda bıraktın haberin var mı? Holdingi toptancı dükkanınla karıştırdın galiba. O kasadan aldığın para 40 milyon dolar, 40 TL değil. Artık sen uğraş dur bütün ödemeler aksayınca. Kadir’in yerinde olsam hiçbir şey yapmam, öylece beklerim. Nasılsa Emin, ödemeler aksayınca o “Sattırmam.” diye tutturduğu fabrikayı satmak zorunda kalacak. Hayır “Ağabeyimin emaneti.” diyor da ağabeyi asıl satılmadığı için şirketi batıyor diye mezarında ters dönüyor.

Ayrıca o borç Kadir gidip İlhan’a diklendiği, sesini yükselttiği için erkenden istenmedi. Ama tabii senin işine gelmiştir en ufak şeyde olduğu gibi Kadir’i suçlamak. Daha geçen hafta yazmıştım Emin Kadir’i suçlamaya yer arıyor diye. Bir de İlhan’a söylediklerini duyunca alttan alttan sırıtıyorsun. Kadir sana saygı duyuyor diye seviniyorsun. Peki sen ona ne kadar saygı duyuyorsun? Ne şirket için fikirlerine saygı duyuyorsun ne özel hayatına… Sadece Kadir’e değil onun güvenip şirkete gelmesini istediği Büşra’ya da saygı duymuyorsun. Onun yerine işe yaramaz Ahmet’i en önemli toplantıya çağırabiliyorsun.

 

 

Bir de borçlu olup İlhan’a hala hödük mödük demiyor mu Emin? Başta ben de İlhan’ı haksız buluyordum bu konuda ama şartlara baktığımızda haklı. Sizi tanıyor mu da o kadar büyük bir meblağ için bir sene beklesin? Ayrıca malum tepesindeki yaşlı gıcık patron parayı almasını salık verdi. Hayır, gidip borcu ödediğin yetmiyor, bir de adama oğullarınla böbürlenme derdindesin. Şimdi biz sana neden aferin diyelim oğullarını oyun çağında amele gibi çalıştırmışsın diye? Kadir haricindekiler aklını kullanmaktan aciz, bunda senin hiç mi payın yok? Üstelik o yerdiğin İlhan, senin oğullarından -Kadir hariç- çok daha akıllı. Yalnız evlatlarının ve torunlarının -Büşra ile Kadir hariç- bugüne kadarki davranışlarıyla senin övündüğün gibi ne akıllı ne dürüst ne çalışkan olmamaları ne kadar ironik değil miydi? Bakalım sen bunu ne zaman anlayıp bu laflarını bir güzel yutacaksın.

Yalnız İlhan, Emin’in sözleri karşısında nasıl da üzüldü fark ettiniz mi? Onun babası onu başkalarına karşı hiç böyle savunur muydu? Ferit savunmayı geçtim, yüzüne karşı devamlı ona beceriksiz diyen bir adam, gider Emin’in karşısında da oğlunu bir güzel yerer, bundan da zevk duyardı. Aslen Emin’in babalığı, kuralcılığı, korumacılığı, despotluğu kötü ama bu sahne özelinde Ferit’ten daha iyi bir baba portresi çizdi. En azından Ferit’e oranla oğullarını seven bir baba portresi sundu. Ha bence Emin’in çocuklarını sevdiği falan yok, onun sevgisi kurallarına uyan emirleri olduklarından.

 

Emin: “Ben sana ne dedim? Alacağını erken isteyene hödük derler dedim mi dedim. Sen ne yaptın? Tarihi daha da erkene çekip gerçek bir hödük olduğunu ispat ettin.”

İlhan: “Emin Bey bu işler böyle…”

Emin: “Al bakalım ilk taksit. Artık duvara mı asarsın, güle güle harcar mısın, ne yaparsan yap ama ikinci taksit gelene kadar bizden uzak Allah’a yakın ol.”

İlhan: “Sen beni kiminle karıştırıyorsun Emin Amca? Sünepe evlatlarınla falan mı? Burası benim dünyam.”

Emin: “Sünepe? Benim evlatlarım 10 yaşında hayata atıldı İlhan Efendi. 10 yaşında çalışmaya başladı hepsi.” ….. “Sen 10 yaşındayken ne yapıyordun İlhan Efendi? Senin kıçındaki boku hizmetçiler siliyordu hala doğru muyum? Sen oyuncak arabaları çarpıştırırken benimkiler kamyonet sürüyordu. Onun için benim evlatlarıma sünepe demek senin haddin değil. Benim evlatlarım çalışkan, ahlaklı, saf çocuklar.”

 

 

Kadir ilk ne zaman zenginliğini tam olarak hissetti deseler Sevil’e yolladığı mektubun şiir kitabıyla birlikte onun eline aynı gün ulaştığını öğrendiği an derim. Sen kalkıp eski usul el yazısıyla mektup yazıp yollarsın, ama senin mektup yanında bir buket gül ile birkaç saat içinde karşı tarafın elinde olur. İşte zenginlik böyle hayatı kolaylaştırdığı gibi bir yandan da elinde tutması için büyük çaba isteyen, çok zor bir şey.

Sevenleri kavuşturan İlhan sayesinde olmasından aslen hoşlanmasam da Sevil’in temelli İstanbul’a gelmesi, artık Kadir’in hep yanında yöresinde olacak olması, bunca zorluğa göğüs gererken ona destek olacak olması, aşklarını yeniden yaşayacak olmaları çok sevindirici bir gelişme. Dizinin en pozitif karakterini daha fazla seyredecek olmak da cabası.

Ne güzel KadSev yıllar önce İstanbul’a geldiklerinde gittikleri bir yerde buluştular, peki neden biz bunu flashback olarak göremedik? Aşklarını böyle geçmişteki sahnelerle beslemek ne kadar zor olabilir? Aşkları hala taze ama hayatın ikisini de değiştirdiği, özellikle Kadir’in yeni hayatı ortada. Sevil bu yeni hayatı yüzünden Kadir’e karşı tereddütlü davranabilir. Onu rahatlatabilecek tek kişi Kadir. Onu eskisi gibi her şeye rağmen istediğini belli etmeli ve bu defa elini çabuk tutmalı evlilik konusunda.

 

 

Emin’in Servet’ten duyduklarıyla gidip Sevil ile konuşması bana eski Yeşilçam filmlerini hatırlattı. Ama bu filmlerde ya zengin olan taraf ailesine resti çeker ya da aşıklar birbirilerinden ayrılsalar da bu ayrılığa dayanamayıp barışırlardı. Aferin Sevil’e Emin’in karşısında dik durdu, kendi ayakları üzerinde duran güçlü bir kadın olarak asla taviz vermedi. Özellikle çocuğu söz konusu olunca öyle bir kaplan kesildi ki Emin bile onun böyle biri olmasından aslında memnun oldu ben size diyeyim.

 

Emin: “Yeni işin, yeni hayatın hayırlı olsun. Ama benim oğlumdan uzak dur. Hele şimdi hepten uzak dur.” 

Sevil: “Anlamadım ne demek şimdi bu?” 

Emin: “Anladın, anladın. Sen de televizyon seyrediyorsun, gazete okuyorsun. Artık biz kimiz, Kadir kim…”

Sevil: “Siz ne dediğinizin farkında mısınız?”

Emin: “Farkındayım ben, farkındayım. Bir de çocuk varmış galiba. Allah bağışlasın. Sakın onu da benim oğluma yamamaya…”

Sevil: “Sakın. Sakın benim kızımı bu işe karıştırmayın. Sakın. Gidin lütfen.”

Emin: “Ben diyeceğimi dedim, sen anlayacağını anladın. Haydi Allah’a emanet ol.”

 

 

Açıkçası Servet, İhan’a başta Kadir’i satmayacağını söylediğinde ona geçici bir sempati duymuş olabilirim. Ama tabii ki Servet beni yanıltmadı ve bu sempatim çok kısa sürdü. Şimdi Servet kızı Kübra’nın görüntüleri yayınlanmasın diye Kadir’i sattı diye ona çok iyi baba mı demeliyiz? Yoksa kızını bahane edip kendisini kurtarma peşinde mi demeliyiz? Benim için ikincisi. Çünkü ben Servet’in hiç kızını önemseyen, ona değer veren bir babalığına tanık olmadım. Varsa yoksa uçkuru.

Servet’in Emin’e Sevil ve Kadir hakkında söyledikleri de tam bir ataerkil, cinsiyetçi zihniyet ürünü. Kadir, Sevil’i böyle kabul ettikten sonra size laf düşmez. Hem bir erkek ikinci kez evlenebildikten sonra kadın neden evlenemesin? Neden bazı tipler her şey erkeklere hakmış gibi davranıyorlar… Kadınların da sizin yaptığınız neredeyse her şeyi yapabildiğini kabul edecek ve onlara saygı duymayı öğreneceksiniz.

 

 

 

Büşra’nın Kadir’in ve Emin’in konuşmasından sonra İlhan’ın hediyesi olan tokayı çöpe atması tam da ona yakışan davranıştı. Ağabeyini bu kadar çok seven ve babasından bu kadar çok korkan bir kadın daha fazla kendileriyle uğraşan adamın hediyesini takmamalıydı. Bu bir nevi arkalarından iş çevirmek demek çünkü.

İlhan’ı şirkette tekrar gördüğünde ona mesafeli tavrını da beğendim. Gerçekleri bilmeden önce onun sayesinde güldü, mutlu oldu diye de ona daha fazla yüz vermemeliydi. Sonuçta İlhan şu an onların bir nevi düşmanı. Oh olsun sana İlhan, iyi oldu Büşra’nın bu tepkisi. İlhan, Büşra’ya karşı bir şeyler hissediyor olsa bu onun Büşra’ya amaçları için yanaştığı gerçeğini değiştirmez. Odadan çıkarken onun bu tepkisi üzerine yaptığı yorum gayet de onunla oynama amacının devam ettiğini gösteriyordu.

 

 

Hangi kadın kurtulmak istediği kocasından gelen güllerden ve o bayram tebriği kılıklı mesajından etkilenirdi? Zaten bunca yıllık evliliklerinde Ahmet Büşra’ya bir kere çiçek ya da hediye almamış, haliyle de Büşra da başta güller İlhan’dan zannetti.

 

Ahmet: “Canım karım, yeni işini en kalbi duygularımla tebrik ederim. İnşallah ailemize sağlık, huzur ve neşe getirsin, hayırlara vesile olsun.”

 

Ay bir de üzerine “Beğendin mi gülüm?” diye sormuyor mu bu Ahmet? Tam kafayı sinirden duvarlara vurmalık. Bir de İlhan’a bak. Kadın zor durumda kalmasın diye hiç üşenmemiş evinin bir odasını güllerle donatmış ve romantik mesajından da anlaşılıyor ki çiçek olarak gül seçmesi Büşra’yı güldüren adam olmasıyla bağlantılı. Üstelik bunu Ahmet gibi, biri onu dürttüğü için değil kendi istediği için yapmış. Büşra’nın yerinde olsam ben de benim için içten, samimi duygularla bir şeyler yapan adamdan etkilenirdim. Sakın “Ama Büşra evli.” demeyin. Kağıt üzerinde, bitmiş, uzatmaları oynayan bir evlilik var ortada. O yüzden İlBüş demeye devam.

 

İlhan: “Bu güller senin için. Yanlış anlaşılmasın diye gönderemedim. Şimdilik yanımda duruyorlar. Belki bir gün gelir onlara suyunu sen verirsin. Hem küçük bir özür hem tebrik hem bir hatırlatma olarak gör bunları.” Ben seni güldüren adamım hala. Hiçbir şey değişmedi. Bir tek kravatımı senin dediğin gibi bağlıyorum o kadar. Bende değişen tek şey bu.”

 

 

Anladık Saruhanlılar’ın sana borcu var İlhan, ama bu sana her gün onların şirketlerine elini kolunu sallayarak girme, onları sinir edecek şeyler söyleme hakkı vermez. Sen kalkıp icra dersen Kadir’in de senin sinirlerini bozacak şeyler söylemeye hakkı olur. Ayrıca Kadir haklı, paradan para kazandığın yalan mı? Bankacı görünümlü bir nevi tefeci değil misin? Yalnız Kadirciğim burası senin babanın toptancı dükkanı değil, koskoca holding. İlhan haklı vizyonsuzsun. ^^

İlhan’ın elinin kolunun bu denli uzun olması ve devamlı onun kazanması beni aşırı rahatsız ediyor. Borç ödense bile şu an için o kazanmış oldu, çünkü kasa boşaldı. Neden her istediğini bu kadar kolay elde edebiliyor, insanlar bu denli mi paragöz? Anaokulu öğretmenleri bile paraya tamah etti. Eğitimcisiniz siz ya! Eğitimci için para elbette önemlidir ama paradan çok daha kutsal şeyler vardır. Evdeki hizmetçi Gönül ile şirketteki o adam siz de ekmek yediğiniz yere ihanet ediyorsunuz. Haydi hizmetçiyle şirket çalışanını anlarım da eve kamera koymak ne alaka? Ceyhun kadar gözü açık, her şeyin farkında olan bir adam bunu nasıl fark etmez? Sevil’in gelişi bile İlhan’ın marifetiyle oldu iyi mi… Kadir ile Emin’in bu denli kopmasını da o tetikledi neticede. Biraz da Kadir kazansın İlhan’a karşı. İyilik kazansın. Bölüm boyunca hep kötülükler, kötü şeyler seyrettik zaten. Açıkçası bölüm bu açıdan oldukça karanlıktı.

 

 

Bu evde bir tane aklı başında genç neden yok? Tamam yaşları itibariyle akılları havada olabilir ama aklı havada olmak başka, salaklık başka. Emin’in “Kendinizi Ödemiş’te bulursunuz.” demesine rağmen Kübra’nın Cansu’yu kandırıp evden çıkmasının, kafelerde gezmesinin, üstüne gizlice eve girerken ayağını burkmanın salaklıktan başka açıklaması olamaz. Bari seni o halde gören Ceyhun’dan yardım isteseydin de gizlice ayağını bandajlasaydı. Zeynep’in hırsızlık iftirası atıldı diye ondan bir dünya para isteyen adama annesinden çaldığı altınlardan götürmesinin, kimseye haber vermemesinin salaklıktan başka açıklaması olamaz. Haydi panik oldun, iki gram aklın gitti “Mağazadaki güvenlik kamerası görüntülerine bakın.” demedin, bari git Kadir Amca’ndan yardım iste. Kadir’i hiç mi tanımadın be kızım, şıp diye çözerdi olayı. Zaten o mağaza müdürünün gözü doymayınca, altınlar da bitince önünde sonunda gideceksin ondan yardım istemeye. Kadircan’ın kitapçıdaki olaya rağmen hala gizlice Cansu ile buluşmasının salaklıktan başka açıklaması olamaz. Büyük ihtimalle evine gittiğinde birlikte de oldular. Bakalım Cansu Kadircan’ı nasıl yolacak? Cansu bence Kadircan’dan hoşlanıyor ancak bu paradan daha fazla hoşlanmasına engel değil.

 

Münevver sen daha iyilerine layıksın. Servet senin ona hala hissettiğin sevginin kırıntısını bile hak etmiyor. Ortak bir evladınız olduğu için gerektiğinde yan yana gelip iki çift laf etmeniz normal ama muhtemelen bu adam seni o Şahika ile aldatmış, sonra da seni boşamış, sen hala onun iyiliğinin peşindesin. İnsan biraz öfke duyar. Aynı evin içine tıkılmanız ve senin onun evliliğine tanık olman Emin’in yüzünden, ama geçmişte Servet’in yüzünden yaşadıklarını asla unutmamalısın. Benim senin yüzünü yeniden güldürecek bir adayım var: Ceyhun.

 

 

Fazilet sen Resmiye kim diye tavır alıp ona buna Resmiye’yi soracağına, önce evin içinde olan bitenle mi ilgilensen? Kendi öz kızın, Büşra ne halde ona mı odaklansan? Gelinin Şahika’nın sözde ağabeyiyle fingirdeştiğini mi anlasan? Torunların neler karıştırıyorlar onu mu fark etsen? Neden sadece o gün pişecek yemekle ilgilenen, sadece Kadir’e değer veren, öylesine yaşayıp giden birisin? O evin içinde bir ağırlığın olmayacak mı? Neden evdeki saksılardan farksızsın?

Besbelli Resmiye’nin kim olduğunu Mehmet Ali biliyormuş. Kadir Resmiye’nin kim olduğunu Emin’e rağmen mutlaka öğrenir. Emin istediği kadar engellemeye çalışsın, Kadir o hayalet yazarın adresini bir kez daha alır ve gidip Mehmet Ali’nin yazdırdığı kitapta yazanları öğrenir. Aslında normalde adresi alan Emin gidip yazarla konuşup Kadir’in öğrenmesine engel olmalı. Ama muhtemelen hastalığın etkisi ve otoriter kafayla Kadir’in onun sözünü dinleyip bu işin peşini bırakacağını düşünecektir. Tahminimce Resmiye ile Emin’in gençliğine dair flashbackleri Kadir hayalet yazar ile görüştüğünde seyredebileceğiz.

 

 

Emin: “Evde bela işte bela yeter be.”

Kadir: “Ahmet o odada yatmayacak.”

Emin: “Karışma. Bir kere olsun ka-rış-ma.” 

Kadir: “Ya bir tarafından düzeltiyorum, öbür tarafından dağıtıyorsun ya. Bir kere izin ver ya, bir kere izin ver ya.”

Emin: “Vermeyeceğim. Sen karışma. Karı koca onlar.”

Kadir: “Allah aşkına yapma şunu, Allah aşkına yapma ya. Bu başkasının çocuğu mu? Bu sokak çocuğu mu ha? Senin çocuğun bu da. Niye göz göre göre mutsuz olmasına izin veriyorsun, niye?”

 

Final sekansına kadar bölüm, 4. Bölümde yakalanan ivmenin gerisinde kalmıştı. Ancak bölüm içinde Kadir ile Emin arasında yavaş yavaş tırmanan gerilim doruğa ulaştı ve muhteşem bir final sahnesi seyrettik. Bu sahne gösteriyor ki Haluk Bilginer ile Tolga Sarıtaş’ın karşılıklı sahneleri çoğalmalı. Aralarında müthiş bir uyum var.

Aslında İlhan’a yapılan ödeme ve Resmiye konuları yüzünden gerilseler de o akşam için tartışmaları çok da büyümeyecekti. Ancak Emin’in yine yeni yeniden Büşra’nın duygularını hiçe sayan, her şeyin doğrusunu ben bilirim tavrı Kadir’in şalterlerinin atmasına neden oldu. Büşra bilmiyor mu kocasını kendi odasına almayı? İstese Kadir’e söyler, Ahmet de onun odasına gelir. Demek ki Büşra, Ahmet’i odasında istemiyor be adam. Ayrıca bu onların evliliği, bunu sürdürüp sürdürmeyeceklerine sen karışamazsın. Servet isteyince boyu kadar kızı varken kendinden kaç yaş genç bir kadınla ikinci defa evlenebiliyor, bir de üzerine eski karısıyla aynı evde yaşayıp bir nevi harem kurabiliyor ama Büşra’ya gelince “Evlilik kavilleşmektir, söz bir kere verilir. Ben Emin’in kızı boşandı dedirtmem el aleme.” Yok öyle yağma Emin Bey, bazı haklar sadece sana ve oğullarına mahsus değil. Kadın olmak onun hakkındaki kararları bir erkek verebilir, kadın ikinci sınıf varlıktır demek değil. Kadir asi değil, Kadir haklı. Kadir kimsenin dile getiremediklerini senin yüzüne çatır çatır söyleyecek kadar özgüvenli, cesaretli. Kadir de sana saygı duyuyor ama o diğerleri gibi senden korkmuyor. Çünkü Kadir kendi ayakları üzerinde durabilecek bir birey. Herkes senden korkuyor da ne oluyor? Hepsi birer birer hata yapıyor.

 

Emin: “Ben ne dedim size? Ya benim kurallarımla yaşarsınız bu çatı altında ya da defolup gidersiniz demedim mi? Bak. Dedim. Bak herkes susuyor. Bir tek sen çıkıntı, sen asi.”

Kadir: “E ben onların yerine konuşuyorum zaten. Baksana gıkları çıkmıyor senin korkundan. Hiç kimse senin korkundan konuşamıyor ki.”

Emin: “Korkudan değil, bana güvendiklerinden. Babam daha iyi bilir dedikleri için. Ama sen. Sen nerede bok var burnunu sokuyorsun. Yok elin kızı gelmiş de İzmir’den, İstanbul’a yerleşecekmiş de her şey çok güzel olacakmış da. Senin kanını emmeye geldi efendi, sen farkında değilsin. Allah’tan ben gördüm de müdahale ettim.” 

Kadir: “Ne yaptın?”

Emin: “Müdahale ettim. Dedim kızım burada sana ekmek yok dedim. O da doğrusunu gördü.” 

Kadir: “Sen benim neyi, nasıl yaşayacağıma nasıl karışırsın ya?”

Emin: “Karışırım. Bu çatı altında olduğu sürece karışırım. Herkese karışırım. Ben sizi korumak zorundayım.” 

Kadir: “Bizim senin korumana ihtiyacımız yok! Yok! Hepimiz kocaman insanlarız! Anla artık şunu, anla!”

 

Kadir bu denli gerilmelerine rağmen evi terk edecek noktaya gelmeyebilirdi. Ancak Emin’in onun “kendi için istediği tek şey” olan Sevil ile gidip konuşması bardağı taşıran son damla oldu. Sevil, Kadir’in kırmızı çizgisi. O çizginin aşılmasına asla tahammülü yok. Zamanında hapse girmeseydi ondan asla vazgeçmezdi. O zaman da gerekirse Sevil ile olmak için o kapıdan çıkardı, tıpkı şimdi olduğu gibi.

Hiç kimse Kadir’in gidişine sesini çıkarmazken, Büşra bile onunla gelmeye cesaret edemezken Kadir’in gözlerindeki o hayal kırıklığı bir Emin’i üzmedi. Onları seviyormuş-muş. Peh! Evet, Büşra’nın da Kadir ile gitmesini beklerdim. Onun bu yönde bir adım atmayışı hayal kırıklığına uğrattı beni. Bir gece önceki o imrenilecek hallerinden sonra, bu hayatta en sevdiklerinin birbirleri olduğunu gördükten sonra Büşra, Kadir ile kuru ekmeği tercih eder diye düşündüm. Ama şu da var: Büşra’nın şu an Kadir ile gidecek cesareti olsa babasına Ahmet ile boşanmaya karar verdiğini de söylerdi. Büşra hala Emin’e karşı çıkmaktan her şeyden daha fazla korkuyor. Bir de açıkçası Büşra özgürlüğü bir başkasının, ağabeyi de olsa bir erkeğin yardımıyla değil, kendisi almalı. Cesur olmalı, Emin’e karşı dimdik durmalı, isteklerini korkmadan yüksek sesle dile getirebilmeli. Büşra bir şeyleri birey olarak kendisi başarmalı. Kim ne derse desin o gidip boşanma davasını açmalı.

Baba 5. Bölümünde Kadir evi terk ederken ne söyledi?

 

Kadir: “Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü.”

Emin: “ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü.”

 

Kadir’in evden çıkarken bu şekilde selam verdi, Emin de ona karşılık verdi. Çünkü Müslümanlık’ta selama mutlaka karşılık verilir. Dindarlar bir yere girerken de çıkarken de bu şekilde selamlaşabilirler. Buna dair hadisler de mevcut.

Bu selamlaşmanın anlamı şöyle:

 

Kadir: “Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.”

Emin: “Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi senin de üzerine olsun.

 

Yani bu selam verme Kadir’in evi terk ettiği anlamına gelse de “Ne ölüme ne ölüne.” denilmesi gibi ipleri tamamen koparmak anlamına gelmiyor. Zaten bu denli bir kopuş yaşansa fragmanda Kadir’i şirkette görmezdik.

Baba 5. Bölümüyle benim beklentimin altında kalan bir bölüm sundu. Geçen hafta da belirttiğim gibi bir bölümde bütün karakterlere yer verilmezse, ağırlık merkezi Kadir – Emin – İlhan – Sevil – Büşra gibi başroller olursa, tempo daha yüksek olursa dizi beklenen ivmeyi yakalar. Unutmadan, rica edeceğim lütfen şu kamerayı sallayıp durmaktan vazgeçin. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

 

* Baba dizisi 5. Bölümde Sevil ile Kadir’in gittikleri yer: İsmail Ağa – Asırlık Kanlıca Yoğurdu 

* Baba dizisi nerede çekiliyor? Baba dizisi İstanbul Kadıköy’deki Reşat Paşa Konağı’nda çekiliyor.

 

 

Göz atmanızı öneririz: Baba Bölüm Yorumları

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce