Ekranların duygulara dokunan dizisi Baba 10. bölüm reytinglerine göre Total’de 3,95 reyting ile 6., AB’de 5,14 reyting ve ABC1’de 5,58 reyting ile 4. oldu. Bölüm yorumu Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Aile her şey midir? Anneniz, babanız, kardeşleriniz, yeğenleriniz size ne yaparsa yapsın ne söylerse söylesin onlar sizin en değerliniz midir? Kalbinizde, ruhunuzda açılan yaraların hiçbir önemi yok mudur? Onları açanlar ile kan bağınız var diye onlardan vazgeçilmemeli midir? Onlarsız var olamaz mıyız, onlarsız ayakta duramaz mıyız? Onlardan göreceğimiz ufacık bir sevgi kırıntısı için kendimizden, hayallerimizden, geleceğimizden mi vazgeçmeliyiz? Baba’nın bu bölümünden sonra bunları sorguladım durdum. Ve kendi adıma bu sorunun net bir cevabını veremedim tıpkı Kadir, Büşra, İlhan gibi…
Büşra da tam İlhan’ın evlenme teklifine cevap verecekken babası Emin’in gelişiyle aşkı için, yetişkin bir birey olmak için sırtını döndüğü ve ona kapılarını kapatan ailesinden hala vazgeçemiyor olduğu gerçeğiyle yüzleşti. Bugüne kadar her konuda onun dediklerinin dışına adım atmadığı Emin’i karşısında görünce, onun İlhan’a karşı olduğunu duyunca, onu İlhan’ın değiştiğine ikna edemeyince yanlış mı yapıyorum hissine kapıldı. Halbuki bugüne kadar babasının sözünden çıkmamak uğruna kim bilir nelerden vazgeçmemiş miydi? Ufacık bir çocukken bile istediği oyunu oynayamamış, mutsuzlukla yoğrula yoğrula bugüne gelmemiş miydi? Emin’in söylediği her şey doğruysa neden Ahmet’ten boşanmak istiyordu? Neden Emin kendisini korumadığı için ağabeyinin evine sığınmıştı? Evet Emin değişmemişti, yenilmişti, hastalığı onu çevresindekilere eskisi gibi davranamayacak bir hale getirmişti. Önceden olsaydı orada Büşra’ya demediğini bırakmaz, kolundan tutup götürürdü. Ancak Büşra haklıydı, insanlar değişebilirdi. İlhan da değişmişti, olmak istediği adamı keşfedip Ferit gibi kötü olmak yerine iyi bir adam olmayı seçmişti. Olaylar, duygular, düşüncelerle insanlar değişebilir, ilişkiler değişebilir. Hepimiz yaşadıklarımızın etkisiyle bazı konularda değişmedik mi?
Büşra: “Baba! Baba! Baba dur ne olur! Baba Allah aşkına dur. Allah’ın adını verdim, ne olur.”
Emin: “Nasıl yaptın kızım? Sen evlisin, kocan var.”
Büşra: “Baba sen Ahmet’le aramızda olanları bilmiyorsun. Her şeyi bilmiyorsun.”
Emin: “Doğrudur. Ama benim bildiğim bir tek şey var. Bu adam benim size öğrettiğim her şeye karşı. Bütün değerlerimize, bize karşı bu adam. Gözüyle, bakışıyla, varlığıyla, her şeyiyle karşı.”
Büşra: “Değil. Eskisi gibi değil, değişti.”
Emin: “Sen daha çocuk değilsin. Artık çocuk değilsin be kızım. İnsan yedisinde neyse yetmişinde de o. Sen bunu bilecek yaştasın. İnsan değişmez”
Büşra: “Değişir baba. Sen değiştin mesela. Değişmedin mi?”
Emin: “Ben değişmedim kızım. Ben yenildim.”
Büşra: “Baba…”
Açıkçası Büşra’nın İlhan’ı elinde yüzükle bırakıp Emin’in peşinden koşması bende eğer Emin ilk defa nikah günü onların yanına gelmiş olsa İlhan’ı nikah masasında bırakırdı hissi uyandırdı. O an Büşra’dan çok İlhan’a üzüldüm açıkçası. Zar zor dizlerinin üzerine çökmüş adam yine beş çocukla ortada kalmış gibi kalakaldı. Bir de bu adam hala kendinden önce Büşra’yı düşünüp onun derdini anlamaya çalışıyor. Böyle adama o an “Evet.” denirdi be Büşra. O adam hasta yatağında uyurken bir not bile bırakılmadan habersiz terk edilmezdi. Telefonlarına cevap vermemezlik yapılmazdı. Sen böyle davrandığın halde sana hiç kızmayan, sadece seni merak eden İlhan’dan ben razıyım. Lütfettin de onunla yüz yüze konuşmaya gittin yani.
Büşra ile İlhan’ı sırf ayırmış olmak için ayırmışsınız kusura bakmayın. Onca zaman ailesi olmadan İlhan’ın yanında durabilen Büşra şimdi ailesini temelli kaybetme korkusuyla mı İlhan’ı terk ediyor yani? Ayrıca kim böyle bir aile için “Hazinem” tabirini kullanır? Hazineye bak! Biri işe gitmesine engel olmaya kalkar, evinde otur der, ona tecavüz etmeye kalkan adam için kocandır der, tek vazifen çocuk yapmandır der; biri sevdiği adamın yanında para için durduğunu iddia eder, boşamak istediği adam boşanamasın diye yardım eder, dibinden ayırmaz; biri kağıt üzerindeki kocasını aldattı diye orospu diye kapıya koyar; biri ona şiddet uygulayan kocasından evlilik kavilleşmektir diye boşatmaz; biri çocuğu olmuyor diye canını acıtmaya çalışır? İçim şişti yazarken… Hazinenin ne olduğu bilmesek yutturacaksınız yani… Kusura bakma Büşra ama Kadir ile Binnur hariç o ailede kimseye hazine denmez. Ailem dediğin insanlarla aran bozuk diye mutsuz olacağını sanıyorsun ancak İlhan uyandıktan sonra onun yanında pekala çok mutluydun, hiç ailenin eksikliğini çektiğini görmedik. Belki ailenden başka hiç kimsen olmadığı için onlarsız yapamayacak olma endişeni anlayabilirdim ama hazine lafından sonra seni anlamam mümkün değil. Tam dedim kendi ayaklarının üzerinde durabilecek, güçlü bir kadın olmaya evirileceksin, İlhan ile birlikte bizi de yıktın geçtin.
İlhan: “Gidelim mi? Nereye istersen. Dünyanın öbür ucuna gidelim de gelirim seninle.”
Büşra: “Yapma ne olur. Söyleme böyle şeyler. Bu yaşananlardan sonra ailemin yanına geri dönemiyorum. Senin yanına da gelemiyorum. Dünyanın öbür ucuna nasıl geleyim. Gelemem.”
İlhan: “Tamam o zaman ne yapmak istediğini söyle. Şunu yap İlhan de yapacağım. Gerçekten.”
Büşra: “Senin yapabileceğin bir şey yok ki. Olsaydı keşke. Onların yanına gidemiyorum. Senin yanına gelemiyorum. Beni ben yapan şey ailem. Onlar benim en büyük hazinem İlhan. Ne olursa olsun bu böyle. Yüzüme bakmasalar bile. Şimdi böyle bir başına kalınca, kalbim sızlıyor benim. Canım yanıyor. Bir yanım hala orada çünkü. Onların yanında. Korkuyorum İlhan.”
İlhan: “Neden?”
Büşra: “Hayatımın geri kalanını olmadığım biriymiş gibi yaşamak zorunda kalacağım sanki, öyle geliyor bana.”
İlhan: “Öyle olmak zorunda değil ki. Değil.”
Büşra: “Şimdi böyle düşünüyorsun. Ama bir süre sonra fikrin değişir. Mutlaka değişir.”
İlhan: “Hiçbir zaman istemediğin bir şeyi yapmaya zorlamayacağım seni. Hiçbir zaman.”
Büşra: “Dürüst olalım hem kendimize hem birbirimize. Ben sana bundan daha fazla yaklaşamam. Özür dilerim. Çok özür dilerim.”
İlhan: “Gitme.”
Büşra ile Kadir’in tam olarak barışmasalar da eskisi gibi dertleşmelerine, Kadir’in Büşra’ya kol kanat germesine sevindim. Onlar etle tırnak gibiler, birbirlerinden kopamazlardı. Büşra’yı Emin konusunda da en iyi Kadir anlardı zaten. Büşra’nın eve geri dönmek istemeyişi de doğru bir karardı. Dönse ne olacaktı, hiçbir şey eskisi gibi olamazdı artık. Baksanıza Büşra’nın yokluğunda annesi olacak Fazilet kızını tümden yok saymış, odasını ellere veriyor, kızına açması gereken kucağı ellere açıyor. O evin dönülecek bir yanı kalmamış ki. Büşra ile Kadir’in konuşup dertleşebilmelerine rağmen hala ikisinin de bir yanının kırgın olduğu belli. Kadir, İlhan’ı kabul etmeden, onun aşkına inanıp güvenemeden de bu kırgınlık tam anlamıyla bitmez.
Büşra: “Babam beni İlhan’la gördü.”
Kadir: “Ne zaman?”
Büşra: “Ne önemi var ağabey? Gördü işte. ‘Bana bunu yapmadın değil mi kızım?’ dedi. Hayatım boyunca bunu düşünmekten hiçbir şey yapamadım ki zaten ağabey ben. Babam duymasın, babam üzülmesin, babamın yüreğine inmesin, babamı utandırmayalım. Böyle büyüdük biz. Böyle yaşadık. Kendi hayallerimizden, geleceğimizden vazgeçtik.”
Kadir: “Haklısın.”
Büşra: “Babam görmeseydi, annem görseydi, yüzüme bakmasaydı bir daha, yemin ederim ona da tamam. Ama böyle olmadı. Elini öpüp hayır duasını alamadıktan sonra… Biliyorsun ağabey, dokunuyor bana böyle şeyler.”
Kadir: “Biliyorum. Bilmem mi? Eve geri dön Büşra.”
Büşra: “Olmaz. Dönemem.”
Kadir: “Dönersin. Sen benim kardeşimsin. Orası senin de evin. Ben babamla da konuşurum, yeter ki sen iste.”
Büşra: “Konuşacak bir şey yok ki.”
Kadir: “Yahu evet de ben sizi karşılıklı oturturum.”
Büşra: “Çok geç ağabey her şey için. Çok geç. O bilmeden anlatsaydık, belki. Ama şimdi gördükten sonra… Bana bir bakışı vardı. Yer yarılsaydı da içine girseydim o an. Olmaz, yapamam yani dönemem. Her gün her an babamla… Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.”
Kadir: “Sen ne biliyorsun?”
Büşra: “Bilmiyorum. His. Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Büşra demişti dersin.”
Büşra’nın Elif ile dertleşip onda kalması da Elif’in bu kadar çabuk Ferit’in amaçlarını anlayıp artık onun için çalışmayacağını söylemesi de Elif ile Kadir ilişkisinin yolunu açmak için yapılmış hamleler. E Kadir artık biraz da kendi hayatını yaşasın değil mi? Emin’in yerini dolduracağım diye kendini paraladı canım sarı çocuk. Büşra da İlhan ile ilgili konuşmaya gelmişken Kadir ağabeyciğinden bahsederek Elif’e güzel malzeme verdi. Onun iyice Kadir’i merak etmesini sağladı. Kadın hemen ertesi akşam adamı iftara çağırdı. ^^ KadEl’in ilk tanıştıkları bölümde Elif’in de biraz törpülenmesi lazım demiştim ya Elif’in bu bölümdeki Kadir ve Büşra’ya davranışları tam da öyleydi. Yine devamlı otuz iki diş sırıtan ama daha oturaklı davranan bir Elif ile karşılaştık. Elif ile Kadir şu an birbirlerine iyi gelen iki iş ortağı, iki arkadaşlar. Zaten yıllarca Sevil’e aşık olduğunu bildiğimiz Kadir’in Elif’e pat diye aşık olmasını da bekleyemeyiz. Bebek adımlarıyla da olsa güzel ilerliyorlar, Elif şu an Kadir’e iyi geliyor.
Kadir hiç kusura bakma ama Ferit’in evine gidip ona diklenmen kadar saçma bir eylem görmedim. Ona “Hodri meydan.” demenin benim için şakşaklanacak bir tarafı yok. Ferit haklı, güç paradan daha değerli ve Ferit şu an iş dünyasındaki geçmişiyle, bilgisiyle, kurnazlığıyla, aklıyla senden daha güçlü. O adamın şirketi tümden ele geçirmek istemesinden rahatsız olabilirsin, olmalısın da ancak 360 milyon dolar borç vermiş birinin de Ödemişli Kadir Saruhanlı’ya koşulsuz güvenmesini bekleyemezsin. İlk taksiti ödedin, peki ya sonrası ne olacak? İşçiler çıkmasın diye onları hissedar yapan sen, kendi karından vazgeçen sen bu holdinge nasıl kar ettireceksin diye düşünmekte haksız mıyım?
Kadir’in Burak veya Ceyhun dururken güvenlikçi ve ailesini buldurmak için Elif’i araması ona ne kadar güvendiğini gösterdi. Adamı Sedez Süt Fabrikası’nda işe almak da şu an için en mantıklı çözümdü. Ancak bana Ferit – Firuz iş birliğiyle gerçekleşen patlamada o adam ölecek gibi geliyor. Yazık oldu… Patlama sahnesi ise Ay Yapım’a yakışmayacak kadar kötüydü. Komiklikte Çukur’daki patates atan amcalı ev basma sahnesiyle yarışır. ^^ Kadir de Ferit’in ne kadar tehlikeli olduğunu ne kadar güçlü olduğunu bu sayede anlasa iyi olur, çünkü Ferit çok sert oynuyor ve durmayacak. Elif artık Ferit’in kayyumu olmadığına göre yerine ikili oynayan İlhan’ın geleceğini düşünüyorum. Ferit’in tarafında gibi görünüp aslında Kadir’in şirketi başarıdan başarıya götürmesinde onunla sırt sırta çalışabilir. Servet zaten Ferit’in yanında bir hissedar olduğu ve işlerden çok da anlamadığı için Ferit’in adayı olmaz. Aklına İlhan’dan daha iyi bir isim gelen varsa yorumlara beklerim.
Kadir ile Emin böyle hiç tartışmadan gül gibi geçinip gidiyorlar ya hayretler içinde seyrediyorum. Emin eskisi gibi olamayacağı için, yenildiği için, rolleri değiştikleri için bu böyle sürüp gidecek. Eskiden Emin oğluna pirzolaların kemiklerini sıyırıp etlerini verirdi, şimdi Kadir babasına aynı şeyi yapıyor. Çünkü Kadir şu an ailenin koruyucusu, haliyle Emin’in de koruyucusu gibi yani bir nevi ailenin babası konumunda.
Kadir’in Emin isimleri karıştırmaya başladığı için tüm ailenin fotoğraflarını çerçeveleyip duvara asması da çok anlamlı bir jestti. Alzheimer olan biri için doğru bir teknik. Yine de Kadir ile Emin arasında bir şeyler eksik kalmadı mı? Onlar da İlhan ile Ferit gibi bir yüzleşme tam anlamıyla yaşamadılar. Kadir bir iki cümle etti ama gerisi gelmedi. Emin’in ona Resmiye ve Mirza’yı anlatmasını, korkularını paylaşmasını isterdim. Bu Emin’i elbette aklamaz ancak Kadir’in bunu Emin’den duymaya hakkı var.
Emin ile İlhan sahneleri bölümün sürprizi oldu valla. Ama güzel de oldu. İlhan, Büşra’ya aşkını ispat etmek için Emin ile anlaşmaya çalışması yerinde bir adım. Malum Büşra Emin’i gördükten sonra hazinem zırvalığını söyleyip İlhan’dan uzaklaşmıştı. Nerede o ilk tanıştıklarında Emin’e merinos koyunu diyen İlhan, nerede bu sevimli damat İlhan? İşte değişim budur. Yalnız namaz kılan adamın başında dikilip meraklı çocuklar gibi soru sorması sitcom’dan hallice değil miydi? Kızma Emin Amca’sı çocuk merak ediyor, seninle konuşmaya çalışıyor. Yakında seninle Bayram namazına gelecek, öğrenmesi lazım. ^^
İlhan’ın Emin sanki çok iyi bir babaymış gibi babasıyla ilgili yaralarını Emin’e anlatması, ondan akıl alması o kadar absürt ki. Kadir’e anlatsa daha yerinde olurdu. Ama bir yandan da İlhan’ı bu konuda anlayabiliyorum çünkü Emin onun gözünde onun karşısına geçip evlatlarını canhıraş savunmuş bir baba figürü. İlhan, Emin’in çocuklarını tıpkı kendi babası kadar sevgisiz büyüttüğü bilmiyordu, sadece kuralcı sanıyordu.
İlhan: “Her gün beş kere kılıyor musunuz gerçekten?”
Emin: “İnna sabirin. İnna sabirin.”
İlhan: “Yok kızmayın. Ben gerçekten merak ettiğim için sordum.”
Emin: “Evet, her gün kılıyorum beş vakit. Kılamazsan sonradan kazasını kılarsın. Bunun farzı var, sünneti var, değil mi?”
İlhan: “Vardır.”
Emin: “Peki neden farzın kazasını kılarsın da sünnetin kazasını kılmazsın?”
İlhan: “Neden?”
Emin: “Çünkü adı üstünde biri farz, biri sünnet.”
İlhan: “Benim babam da biraz sizin gibi. Anlaşması zor. Siz Kadir ile arada tartışıyormuşsunuz. Bizde öyle tartışma olmaz pek. Kendimi bildim bileli ne yapacağımı söyler, ben de yaparım. İstediği gibi olmadığı zaman da bana ‘Beceriksiz.’ der. Hayatım boyunca bir kere bile saçımı okşadığını hatırlamıyorum, biliyor musunuz? Bana gülümsediğini, aferin dediğini, benimle oynadığını. Kendimi bildim bileli o ne istediyse onu yaptım. Sırf beni sevsin diye. Sorgulamadım bile. Sadece…”
Emin: “Sen bizim Kadir’i bilirsin. Ben de ona çok laf söylerim. Ama o yine doğru bildiğini yapar. Didişir benimle. Eğilip bükülmez. Ama benim en güvendiğim evladım kimdir, biliyor musun?”
İlhan: “Kim?”
Emin: “Bana karşı lafını esirgemeyen, doğru bildiğini söyleyen, karşımda eğilip bükülmeyen. Daha on yaşında küçücük veletti. Böyle parmağını gözüme gözüme sallayıp ‘Sen bizi niye sevmiyorsun?’ diye bana sorabilen. Bana soruyor düşün. Sen babana sordun mu bunları? Sorabildin mi? Onun için bunları bana anlatma, git babana anlat.”
İlhan’ın Emin’e ona yol gösterdiği için teşekkürü ne kadar içtense laf arasında Servet’in onu ittiğini söylemesi de öyleydi. Kesinlikle art niyeti yoktu, sadece duygularını anlatmaya çalışıyordu. Sohbeti de Emin başlatmıştı zaten. Eğer İlhan amaçlı davranmış olsaydı Emin dükkandan gittikten sonra yüzünden bunu okurduk. Yüzünde okuduğum şey Emin’in bu gerçeği bilmemesinin verdiği şaşkınlıktı sadece. Göreceksiniz Emin, İlhan’a inanacak, onu sevecek, Servet’in yerine İlhan onun oğlu gibi olacak.
Hakan Kurtaş’ı ne kadar övsem az. O kadar İlhan oldu ki her hafta hayranlıkla seyrediyorum kendisini. İlhan’ın her duygusunu gözleriyle, mimikleriyle, vücut diliyle o kadar iyi yansıtıyor ki İlhan’ı iyisiyle kötüsüyle bana sevdirdi. Diziye asıl Tolga Sarıtaş için başlayan ben düpedüz Hakan Kurtaş fanı oldum yahu. Dizinin temel taşlarından biri oldu kendisi, bir bölüm yokluğu bile o kadar hissediliyor ki. Sakın bir daha yataklara düşmesin rica edeceğim.
İlhan’ın Ferit ile yüzleştiği sahne benim için bölümün en iyisiydi. İlhan çocukluğundan bugüne ona karşı içinde biriktiği ne varsa korkmadan yüzüne haykırdı. Artık o babasından aferin almak için kendini paralayan, kendinden, isteklerinden, hayallerinden vazgeçen, insanlara tepeden bakan, onları aşağılamayı, insanlara zarar vermeyi marifet sanan birine dönüşen, sevilmeyen bir adam olmaktan vazgeçtiğini onun yüzüne vurdu. Onun hayatında güzel şeylerin, mutlu anların sadece Büşra’nın yanında ve rüyalarında olması içimi parçaladı. Bu denli sevgisiz olmak, sevgi dilenmek için didinip durmak öyle acı ki. İlhan bu acısını gözleriyle babasına anlatmaya çalıştı. Ferit o kadar kötü ki zerre umursamadı İlhan’ın söylediklerini, zerre duygulanmadı. Halbuki Zaten oğlu ölümle pençeleşirken şirketinin derdine düşen adamdan ne beklenir ki? İlhan da beklemiyordu. Beklememeyi öğrenmiş olmasına rağmen yine de içinde iyi bir yerin kalabilmesi ne kadar kıymetli. Ben o an İlhan’ı sarıp sarmalamak isterdim, acısını hafifletmek istedim. Sonunda İlhan özgürce nefes aldı, sanki yeniden doğdu ya şimdilik bu yeter de artar.
Ferit: “Aklın başına geldi demek ha? Geri döndüğüne göre.”
İlhan: “Benim hep aklım başımdaydı babacığım. Sadece biraz gözüm açıldı.”
Ferit: “Diğerine geçmiştim, ondan ver.”
İlhan: “Şimdi benim yapmam gereken şey bu tabağı bırakıp diğerini almak, değil mi? Çünkü sizde sistem böyle işliyor. Siz emrederseniz, ben yaparım. Açın ağzınızı. Ben çok sık rüya görüyorum biliyor musun baba? Tuhaf bir şekilde de mutlu rüyalar. Geçen gece şey gördüm. Sen ayaktasın, hiçbir sorunun yok. Bu bahçede barbekü yapıyoruz. Torunların var. Ben evlenmişim aşık olduğum kadınla. Hatta yanımızda annem de var. Üzerinde o öldüğü gün giydiği beyaz elbisesi var. O kadar güzel gözüküyor ki. Benim gibi bir adamın böyle rüyalar görmesi mucize. Çünkü, çünkü ben bir kabusu yaşıyorum, senin yüzünden. Kendimi sana beğendirebilmek için her şeyden vazgeçtim ben, her şeyden. Sevdiğim şeylerden, merak ettiklerimden, çocukluğumdan, oyunlarımdan, kahkahalarımdan bile vazgeçtim ya. Sen beni en son ne zaman gerçekten gülerken hatırlıyorsun? Hatırlamıyorsun, değil mi? Ben de o kadar çok şey hatırlamıyorum ki. Sen benim saçımı hiç okşadın mı? Hı? Ben üzülürken gelip bana bir kere sarıldın mı? Bebekken uyuduğumda nefesimi, sesimi duyabilmek için diğer babalar gibi yanıma geldin mi? Notlarıma benim bir kere aferin dedin mi? Cevap ver, cevap ver. Çünkü ben hiçbirini hatırlamıyorum. Bacakların üzerinde basabilirken benimle bir kere oyun oynadın mı? Bana bir kere insanmışım gibi baktın mı? Yanındakilere gururla işte bu benim oğlum dedin mi hiç? Beni niçin hiç sevmedin baba? Sevmen için her şeyi yaptım ben. Ama sen her zaman en çok işini sevdin. Ben ölürken yaptığın ilk şey biricik şirketine gitmek oldu. Hepsini biliyorum. Sen bana bir kere bile evlat gibi bakmadın. Ben senin için bir projeydim. Sen bana bir imparatorluk falan bırakmadın. Sen bana cehennemi bıraktın! Haydi şimdi afiyet olsun. Baba.”
Saruhanlı köşküne köşk demek yetersiz kalır, orası olsa olsa Saruhanlı Kimsesizler Yurdu olur. Baksanıza yardıma ihtiyacı olan, zorda kalan, evsiz barksız kalan kim varsa köşke alıyorlar. Bir Büşra’yı sığdıramadılar o köşke. Yaşar şimdilik Uğur’a yardım ettiği konusunda Binnur’u ikna etti ama bakın görün Yaşar ile Uğur yakınlaşacaklar ve o çocuk Yaşar’ın nüfusuna kaydedilecek. Binnur da safın teki, hemen inandı kocasıyla Uğur’un masumiyetine de kadına bebek hediyeleri bile aldı. Gereksiz bir vıcık vıcıklık. Unutmadan, evde ortalığın karıştığı sahnelerde çok eğlendim. Tam bir mahalle kavgası gibiydi. Kadir sen bu köşktekilerin başında durup kendini yıpratacağına git kendi hayatını yaşa. Bunlarla uğraşılmaz.
Gözlemim Şahika’nın Servet’e aşık olduğu ve ondan çocuk sahibi olmak istediği. Şahika Kürşat’a yalan söylüyor, korunmuyor ve hamile kalacak. Böyle olunca da Kürşat saf Kübra’yı kandıracak ve muhtemelen onunla evlenecek. Zavallı Kübra, okula git, düzgün eğitimli bir yaşıtın bul, bu herife mi kaldın. Cansu da çok yakında Kadircan’ı kandırıp nikah masasına oturur. Cansu öyle uyanık, öyle çakal ki o evden ayrılmamak için yapmayacağı şey yok. Sözde anne Fazilet Hanım sana yukarıda sövdüm, bir posta daha söveyim. Hata yaptı diye gözden kızını gözden çıkarıp bir de üzerine Uğur ile Cansu’ya kucak açtın ya sana yazıklar olsun. Böyle annelik olmaz olsun. Annelik sadece doğurmakla olmaz, annelik hata yapsa da evladından vazgeçmemektir. Annelik evladın senin gibi değil diye ondan vazgeçmemektir. Ama sen sadece oğullarının annesinin ve sen asla değişmezsin.
Servet sen ne tür bir kımıl zararlısısın? Aldın yanına Ahmet denilen işe yaramaz yalakayı boş egonu tatmin ediyorsun. Sen istediğin kadar ortalığa para saç, üzerine yüz bin liralık takımlar giy yine de adam olamayacaksın. Servet ile Ahmet ikisi de öyle görmemişler ki her hareketleriyle bunu ispat ettiler. Ahmet sen kim cilt bakımı yaptırmak kim? Sen o tiple yüzüne maske yaptırsan kaç yazar, sana anca yanında Servet var diye bakarlar. Bir de Servet müdürü yapmış bunu. Boş işler müdürü herhalde. ^^ Hakikaten bir insan kardeşlerini sinir etmek için nasıl yanında bu kadına şiddet uygulayan tipi gezdirir? İnsanın kendisine hakaret. Ayrıca fikrim hala değişmedi, seni ihbar ettiği için Yaşar ile uğraşmakta haksızsın Servet Efendi. İlhan’ı suçlayarak kendi hatalarını aklayamazsın.
Servet gerçekten de Emin’den hiçbir şey öğrenememiş. O kadar insanlıktan nasibini almamış ki o güvenlikçi ve ailesini lojmandan yaka paça atabiliyor. İnsan olan o insanları yerleştirildikleri evden etmez, gider şirkete veya Mehmet Ali’ye ait evlerden birinde kalır. Kadir Ferit’e racon kestiğinde onu eleştirdim ama Servet’e racon kesmeye devam edebilir. Çünkü Servet dejenere olmuş haliyle her türlü kötü muameleyi hak ediyor. Sözde dindar Servet’e bak sen, Ramazan günü barlarda içip kadınlarla eğleniyor. Şirketin onca borcu varken paraları har vurup harman savuruyor. Kadir ceketi yakmak yetmez, keşke pantolonunu da yaksaydın. Yalnız söylemek isterim Taner Rumeli ve Alper Çankaya o kadar iyi oynuyorlar ki Servet ve Ahmet’i, ekranda onları gördüğümde istemsiz küfredip yüzlerine tüküresim geliyor.
Servet: “Hayrola Emin Bey, evine dönmeye mi karar verdin?”
Emin: “Allah’ın verdiği canı Allah’tan başkası alamaz. Sen hiç mi bir şey öğrenmedin? Yazıklar olsun sana. Bana da yazıklar olsun sana hiçbir şey öğretememişim.”
Servet: “Baba, sen o adam yüzünden felç oluyordun ya.”
Emin: “Senin yüzünden felç oldum ben. Sen benim kurallarımı ezdin geçtin, beni ezdin geçtin. Ölebilirdi o adam. Sen katil de olabilirdin. Bir insan öldürmek ne demek biliyor musun sen? Biliyor musun? Anneni öldürdün, babanı öldürdün, çocuğunu öldürdün, kardeşlerini öldürdün. Bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmektir. Ben öğretemedim mi sana bunu? Yazıklar olsun sana. Lanet olsun senin gibi evlada. Sen, benim oğlum olamazsın sen!”
Servet: “Eeeeeeehhh yeter be! Babası bir taraftan, oğlu bir taraftan. Evet ulan ben yaptım. Onu da yaptım. Onu da yaptım. Onu da yaptım, hepsini ben yaptım!”
Emin: “Senin doğduğun güne lanet olsun! Senin tohumunu attığım güne lanet olsun!”
Servet: “Hah. Çıkar baklayı ağzından. Delikanlı ol ciğerimi ye Emin Bey. İşte şimdi oldu. İşte şimdi çıktın er meydanına. Hani sen hep derdin ya paranın kendisi değer değildir diye. Ben de içimden hep gülerdim sana. Ne saçmalıyor ya babam derdim. İşte şimdi dışımdan söylüyorum. Ne saçmalıyorsun ya sen baba? Paranın kendisi değer değilmiş. Göstereceğim ben sana değer mi, değil mi? Aha bak buraya yazıyorum. Bundan sonra ben de sana çektirmezsem, seni süründürmezsem, senin olan ne varsa elinden almazsam, o çocuklarına, torunlarına elimi öptürmezsem, bana da Servet demesinler! Bundan sonra benden çekeceğin var. Baba.”
Emin, Servet’in İlhan’ı inşaattan attığı öğrendiğinde ona okkalı bir tokat attı ya, Servet bundan kat be kat fazlasını hak ediyor. İsterse dünyanın en kötü babası olsun babaya el kaldırmak nedir? Sanki kendi onun kuklası olmamış, bugüne kadar ilk defa İlhan tarafından kötü yola düşürülmüş gibi adamı inşaattan atmak nedir? Ama o tokatla Servet’in aklı başına gelmez, yaptığı yanlışları fark etmez. Emin Bey sen ne söylersen söyle Servet yoldan çoktan çıktı bir kere. Keşke hapiste sürünseydi. Servet öyle bir yoldan çıktı ki freni patlamış kamyon gibi önüne çıkan her şeyi yakıp yıkacak. Ne olur da akıllanır bilmiyorum ancak arkasına Ferit’i alan, cebinde parası olan Servet kolay kolay durmaz. Emin Alzheimer olduğu için önce buna oynayacağını düşünüyorum. Ama şirket hisseleri artık dört kardeş arasında paylaştırılmadı mı, daha ne yapacak ki?
Bu dizide sonraki bölümde ne olacağını kestirememeyi seviyorum. İlBüş ayrılmamış mıydı? Hangi ara barıştılar da evlenmeye karar verdiler de düğün yapıyorlar? Ahmet nasıl boşanmaya razı oldu? Kadir, İlhan’ı nasıl eve kabul etti de İlhan Fazilet’e teşekkür ediyor? Son olarak koskoca Ay Yapım Büşra’ya neden bu kadar kötü bir gelinlik giydirdiniz. O kadar kötü ki perde mi desem, atlet mi desem ne desem bilmiyorum. Biz bu gelinliği görmemiş gibi yapalım, siz hemen yeni bir gelinlik giydirin olmaz mı? Yeni bölümü bir hayli merakla bekliyorum. İlBüş bu kadar erken evlendiğine göre o evlilik burnumuzdan gelecek belli. Bizi bol bol dram bekliyor. Kadir’ciğim neyse ki çabuk iyileşmiş de damadıyla görüşüyor.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.