Kategori: İzledimBaba

BABA – Hodri Meydan

Baba dizisi 7. bölümde iki kategoride reytingleri düşse de sıralamada yükselmeyi başarmış. İşte sonuçlar; dizi  Total’de 4,07 reyting ile 9., AB’de 5,42 reyting ile 2. ve ABC1’de 5,42 reyting ile 3. oldu. Bölüm yorumu  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Bu haftaki yazıya bölümde gördüğüm hatalarla başlamak istiyorum. Özellikle bölümün ilk yarısında özellikle İlhan’ın sahne sıralamalarında ciddi hatalar vardı. Senaryodan mı, kurgudan mı kaynaklı bilmiyorum ancak şu anki haliyle bile kurguda düzeltilebilirdi. İlhan Büşra gittikten sonra onu sahilde düşünürken Güneş batıyordu ancak devamında tüm İlhan, Emin, Kadir sahneleri ve diğer sahneler gayet gündüzdü. Ayrıca Büşra’nın İlhan ile sahilde otururlarken yanında hiçbir şey olmadığı halde hemen sonrasındaki piknik sahnesinde atkı ve bere takması da garipti. Nereden çıktı bunlar birdenbire? Sihirli lambadan mı? İlhan arabasında piknik sepetiyle birlikte bunları da mı getirmiş yani? Ve İlhan’ın Büşra’ya gönderdiği çiçeğin notunda da hata vardı. Çiçek geldiğinde Büşra henüz ona dansa davet oyunundan bahsetmemişti. Akşam yemeği sahnesinden sonra bu not yazılsa mantıklı olabilirdi. Bölümler ucu ucuna yetişiyor, muhtemelen bu hafta senaryoda da revize vardı ama bölümleri kurgu aşamasında sadece kurgucu seyretmiyor ya? Bu haftalık nazar boncuğu olsun diyelim. Unutmadan, kamera hala çok sallanıyor ve göz yoruyor. Ancak bölüm bu hataların haricinde oldukça dolu dolu ve tempoluydu. Daha önce belirttiğim gibi belli karakterlerin akışı yavaşlatmaması adına bu hafta geriye çekilmesi de isabetli bir karar olmuş.

 

 

Emin’deki resmen katır inadı. Anladık süt fabrikasını, ağabeyinden kalan malları satmak istemiyorsun, o zaman kafanı kuma gömme, gel şirketin başında dur ve çözüm üret. Madem çözümü sen üretemeyecektin, ne diye gittin şirketi bu noktaya getirdin? Bu olanlar Emin’e bir ders oldu ve Kadir’in arkasında durması gerektiğini, CEO’nun sözüne itimat etmesi gerektiğini anladı. Burası koskoca holding, dükkan mantığıyla işletmemesi gerektiğinin farkında vardı. Yani umarım varmıştır. Yalnız Emin’in bu inadı yüzünden fabrikayı satmadan 40 milyon doları yerine geri koymak için bulduğu çözümle Kadir tam da o şirketin başındaki kişi olma vasfında olduğunu gösterdi. Paktaşlar ile ortak olunduğunda ellerine 80 yerine 40 milyon dolar geçti ancak o diğer 40 milyon dolardan çok daha fazlasını kazanabilme ihtimali cepte, Emin’in isteğini yerine getirmiş olmak da cepte. E daha ne olsun?

“Verdim sana yetkiyi al. Madem çok biliyorsun sen bu işleri. Haydi yap görelim. Hodri meydan. Fabrikayı satmadan.”

 

 

Yeni ortağımız Elif Paktaş rolüyle Dilara Aksüyek de dizimize hoş gelmiş. Tolga Sarıtaş ile Arıza dizisinde de birlikte oynamışlardı, daha önce birlikte çalışmış olmalarının avantajıyla birbirlerine hemen uyum sağlamışlar. Elif ile Kadir sahnelerinde aralarında enerji yoktu demek haksızlık olur. Ama çok damdan düşer gibi olmadı mı her şey? Eğer ikili arasında aşk başlayacaksa önce ilişkileri arkadaşça devam etmeli. Sevil – Kadir – Elif üçgeni asla olmamalı, Sevil bir şekilde diziden çıkmadan da bu yeni ilişki başlamamalı. Elif ile olan sahnelerinde Kadir’in bildiğimiz Kadir gibi davranmadığını da düşünmüyorum; sadece karşısındakine ayak uydurmaya, onu bu ortaklığa ikna etmeye çalışıyordu, Kadir zaten hep karşısındaki insandan gelen pası güzelce alan, kendini oldukça iyi ifade eden bir adamdı. Hem karakteri değişmiş olsa otelde Elif’i kusma setiyle yalnız bırakmazdı. ^^

Yalnız Elif için “Dişi İlhan” yakıştırmasını biraz abartılı buldum. Sanırım Burak bunu Elif karşısındakine tepeden baktığı, egolu olduğu için söylemiş olmalı. Ancak fark ettiyseniz sohbet ilerledikçe Kadir’in karşısında daha samimi bir Elif vardı. Eh tabii bunda Kadir’in kendini ezdirmemesi, kartlarını açık oynaması, dürüstlüğünden ödün vermemesi, kararlılığını yitirmemesi, ortak bir noktada buluşma çabası da etkendi. Daha tanıştıkları ilk anda aralarındaki dinamiği yönetmek isteyen, üstün taraf olmak isteyen, üstünde durduğu attan inmeyen, adama tepeden bakan Elif’e onun gibi ata binerek karşılık verdi. Kadir bu işlerde tecrübesiz de olsa bu karşılıklı bir iş görüşmesiydi çünkü. Elif şu an için Kadir’den çok farklı. Kadir siyah ise Elif beyaz, bu derece farklı hayatlar yaşayan iki insan var karşımızda. Ancak Kadir’e katılıyorum Elif kötü bir insan değil, sadece deli dolu, çılgın. Ve patron olarak fazla havai geldi bana. O yüzden Elif’in en azından iş dünyasında daha oturaklı davranması yerinde olur. Aralarındaki ilişki ilerlerlerse her ikisi de birbirini elbet değiştirecektir, ancak Kadir hiçbir zaman bu dünyanın züppe delikanlısı olmaz. Elif de tıpkı benzetildiği İlhan gibi biraz törpülenmeli. Sahneleri zaten inanılmaz romantik komedi dizisi asıl çifti tanışma sahnesi kıvamındaydı, biraz daha oturaklı yazılırsa tadından yenmez.

 

 

 

Sevil ile Kadir’in hikayesi tam olarak bitirilmeden, üstelik daha 7. Bölümde Kadir ile çift olması amacıyla diziye Elif’in dahil edilmesi bana normal gelmiyor. Sahnelerinden bunun amaçlandığı çok belli. Madem Sevil’den bu kadar çabuk vazgeçilecekti, o zaman karakter 2. Bölümde evli çıksaydı ve biz birkaç bölümdür Kadir’in onu unutmaya çabaladığını görseydik, İlhan da boşuna anaokuluna ortak olmak zorunda kalmasaydı. ^^ Bu yapılan Sevil’i oynayan Beril Pozam’a da haksızlık. Kadın dizide adı jenerikte 4. sırada yer alan başrollerden biri. Bu kadar az sahnesi olsun, 7. Bölümde partnerine yeni bir partner gelsin diye mi bu kadar heyecan duydu bu proje için?

Ayrıca Sevil sahnelerinin bizi ondan soğutmak için yazıldığı da çok bariz. Sevil hep biraz sertti, kendinden emin, güçlü bir duruşu vardı ancak ne yaşanmış olursa olsun ne Kadir’e bu denli kötü davranırdı ne de çevresindekilere ve Emin’e. Onunla konuşmaya çalışan Kadir’e söz hakkı vermedikçe şoke oldum. Halbuki dört yıl sonra ilk karşılaştıklarında ona karşı ne hissederse hissetsin çok daha yumuşak davranmıştı, ona söz hakkı tanımıştı. Üstelik Kadir madem Sevil’i bu denli çok seviyordu, evliliğine, çocuğuna rağmen de istiyordu; neden iki bölümdür onu yumuşatmak için hiç çaba harcamadı? 2. Bölümde onu gördüğünde döktüğü gözyaşları yalan mıydı? 5. Bölümde İstanbul’a geldiği için çocuklar gibi sevinmesi yalan mıydı?

 

 

Geçtiğimiz bölüm sonunda Büşra onu gerçekten koruyan, ona ağabeyden çok “baba” olan Kadir’in yanına gitmişti. Daha ilk bölümde Büşra ile Kadir’in gerçek bir ağabey kardeş gibi olduklarını yazmıştım, hala da aralarındaki enerjinin eksiği yok fazlası var. Ağabeyler kız kardeşlerini korur kollar ama bu demek değildir ki hayatına o istemediği sürece müdahale etsin. Kadir de aynı mantıkla yaklaşıyor Büşra’ya. Onun kararlarına, isteklerine saygı duyuyor, çünkü onu hem birey hem yetişkin olarak görüyor ve onu çok iyi tanıdığı için sonsuz güveniyor, hata yapmayacağını düşünüyor. Ancak Kadir’in bu sonsuz güveni Büşra için istememeden de olsa üzerinde baskı kuruyor olabilir. Büşra da insan, o da kusursuz değil, o da hata yapabilir. Gidip de ağabeyinin düşman olarak gördüğü bir adama, ailesiyle uğraşan bir adama aşık olabilir, oldu da. Çünkü aşk, mantığın devre dışı kaldığı, sadece kalbinin sesiyle hareket ettiğin bir duygu. Kadir ileride İlhan’ı öğrendiğinde başta Büşü’ye çok kızacak, İlhan’ın aşkını da mutlaka sorgulayacaktır ancak biricik kız kardeşine ne olursa olsun kapısını kapatmayacak ve onu anlamaya çalışacaktır, ona saygı duyacaktır. Yine de oldukça uzun bir süre küs kalırlar mı diye korkmuyor değilim.

 

 

İlBüş çiftine düşmeyelim de ne yapalım? Öyle güzeller ki bu sıralar kalbimin baş köşesinde onlar var. O kadar nahif bir çift ki. Sadece Büşra değil, yan yana olduklarında ikisi de öyle kırılganlar ki. Onların sahnelerini seyrederken huzur buluyorum. Büşra ve İlhan ikisi de öyle yaralı ki birbirlerine öyle iyi geliyorlar ki. Resmen birbirlerini tamamladılar. Büşra onunla fark edilmeyi, sevilmeyi, kadınlığını hatırladı; ilk defa yabancı bir erkeğin yanında özgürce mutlu oldu. İlhan bir kalbi olduğunu hatırladı, onun yanında aslında olmak isteyip de babasının baskılarıyla olamadığı adam oldu. İlhan’ın Büşra’nın yanındaki dürüstlüğü çok değerli. Onu takip ettiğini bile saklamadı, bu ilişkiye yalanla başlamıştı ancak yalansız devam ediyor, yalanlarla bu ilişkiyi kirletmiyor. Onu incitmemek için o kadar zarif yaklaşıyor ki…

 

 

Tokanın da yenisini almış. Kırılan toka kırılan Büşra’yı temsil ediyordu; İlhan bu davranışıyla Büşra’nın kırılan kalbini onaracağını, onun yaralarını saracağını sözlerle değil bu şekilde ifade etmiş oldu. İlhan Büşra’yı öptüğü, Büşra ona engel olmadığı için de Büşra’ya asla kızmadım. Evli diye tepki tepki gösterecek değilim. Ortada kağıt üzerinde, kadının kocasından kurtulmak için çırpındığı bir evlilik var. Ortada yıllardır her türlü şiddeti gören bir kadın var.

İlhan’a pazar arabası taşıtan hayat bize neler yapmaz? Hırkalılar diye karşısındakilerle alay ediyordu, aşık olduğu kadın için pazar arabası taşır oldu. ^^ Ey aşk sen nelere kadirsin. İlhan’ın Büşra için neredeyse yapmayacağı şey yok. Öyle sadece kilolarca taze vişne getirtecek olmasından bahsetmiyorum, bundan daha ciddi şeyleri kastediyorum. Eğer Büşra’ya neler yaptığını öğrenirse bizi şu Ahmet şerefsizinden de kurtaracaktır. Besbelli henüz Büşra’nın evliliğinde neler yaşadığından haberi yok, sadece kağıt üzerinde evli olduklarını tahmin ediyordur. Haberi olsa benim tanıdığım İlhan, Ahmet’e neler yapar tahmin edemiyorum. Bu arada İlhan’ın Büşra’nın elinden yediği ilk yemeğin “gül” böreği olduğuna dikkatinizi çekerim. Gül çiftimizin simgesi. Bugüne kadar yüzü gülmemiş çiftimizin simgesi.

İlhan gibi bir adamın Büşra’ya aldığı çiçekleri kendisinin kapıya bırakacağına hayatta inanmazdım. Ama o Büşra’ya o kadar değer veriyor ki birilerinin aralarındaki şeyi fark edip bozmasını, kirletmesini istemiyor. O yüzden de çiçeği de elleriyle götürdü. Aslında Büşra alırken uzaktan onu gözlese daha da güzel olurmuş.

 

“Bir gün oturmakla dans etmek arasında bir seçim yapman gerekirse ben buradayım.”

 

Yazdığı not henüz bu konuda konuşmadıkları için hatalı olmuş ancak belki de Büşra’nın anlatacağı çocukluk anısıyla tesadüf etmesi amaçlanmıştır. Büşra köşke geri dönerken haliyle çiçekleri yanında götüremedi. Kesin yeni bölümde Kadir onları sakladığı dolapta bulacaktır. Bakalım Ahmet’ten geldiğini mi düşünecek yoksa Büşra’nın hayatında yeni biri olduğunu fark edebilecek mi?

Büşra çiçeklere teşekkür etmek için İlhan’ı aradığında ikisi de telefonla konuşurken tıpkı lisesi aşıklar gibilerdi. Gözlerinde ilk aşkın heyecanı vardı. İlhan haklı, onu özlediği için aramalı Büşra. Bir neden olmadan, sadece sesini duymak için aramalı. Şimdi köşke döndü, bu kadar rahat görüşemeyecekler ya Büşra İlhan’ı arayıp onu özlediğini söylese, İlhan’ın yüzünde o çocuksu sevinci görsek çok güzel olmaz mı?

Büşra henüz adı konmamış ama ne olduğu besbelli olan bu ilişkide kaybolmak istemiyor olsa da aşk onları çoktan esir aldı bile. Bugüne kadar hiç ona böyle hissettirecek bir duyguyu tatmamış olduğu için, Ahmet adlı bir prangası olduğu için korkuyor ama isterse o prangadan kurtulacak kadar güçlü olma potansiyeli taşıyan bir kadın o. Sadece cesarete ihtiyacı var ve ne olursa olsun yanında duracak bir adam var artık yanında. Bunu da açık açık dile getirdi. Kadircan ile ilişkisinden tiksinsem de Cansu’nun Büşra’ya söyledikleri de bu minvaldeydi. Büşra artık korkuya, Emin’in, Fazilet’in, Ahmet’in sesine değil kendi içindeki o çiçek kadının cesur sesine kulak vermeli. Ayrıca artık çiftimizin ortak bir şarkısı bile var. Büşra köşkte de bu şarkıyı dinleyip İlhan ile olan güzel anılarını hatırlayabilir.

Fazilet gibi bir zihniyetin ülkemizde şu yılda bile var olduğunu bilmek ne kadar da üzücü… Bir kadın nasıl kendine ve hemcinslerine bu düşünceleri layık görebilir? Hele ki günümüzde kadınlar iş hayatında bu denli aktifken bir kadın kendini nasıl sadece çocuk doğurmak, büyütmek, evinin işini, yemeği yapmakla sınırlandırabilir? Elbette isteyen kadın kariyerini geri plana atarak bu dediklerini de yapabilir, ikisi aynı anda da yapabilir; bu o kişinin kararıdır. Sen Büşra’nın yetişkin bir birey olduğunu unutup onun kendi hayatı hakkındaki kararlarına karışamazsın. Aynı evde yaşıyor olmanız da sana bu hakkı vermez. Kadir Fazilet’e on dakika değil, yüz dakika da bunları anlatmaya çalışsa Fazilet’in örümceklenmiş kafasındaki fikirleri değiştiremeyecekti o yüzden konuyu uzatmamakla doğrusunu yaptı. Ayrıca Büşra, Kadir ile birlikte kalıyor diye ona iyi bakmak, yemek yapmak zorunda da değildi. Pekala koskoca Ornaz Holding’in iki ortağının evinde de işleri hizmetçi ile aşçı yapabilirdi.

Ahmet o kadar çakal ki Emin’i nasıl kandıracağını iyi biliyor. Gerçekleri kabullenmiş görünme, kendini acındırma, duygusal soslu yalanlarla hemen Emin’i ikna etti. Emin de bu adamı sevmediğini yüzüne haykıran kızının onunla tüp bebek yapabileceğine nasıl da inanıyorsa? Halbuki inatçı ama akıllı bir adam Emin. Ahmet sırf evliliği devam etsin diye elinden geleni ardına koymayacak bir çakal. Anne babasını da başımıza sarmasa bari. Ama nedense bunu yapacakmış gibi hissettim. Ahmet’i oynayan oyuncu da maşallah o kadar Ahmet olmuş ki Yeşilçam dönemindeki gibi oyuncuyu yolda görsen taşlarsın o derece.

 

 

“Kızım. Ben büyük laflar edemem. Bilmem. Annenle ben çok zor sınavlardan geçtik kızım. Zor yollardan yürüdük. Ama hiç ayrılmadık. Hep yan yana, hep kol kola. Evlilik dediğin şey bu sınavlar, zorluklar. Ben zannettim ki kaçmak olmaz, yani beceremedim kaçtım gibi olmaz. Geri çekileceksin, bazen karşındakini iteceksin, orta yol bulacaksın ama mutlaka bir yol bulacaksın. Sen bana deyince ben zannettim ki kaçıyorsun. Kızdım sana, doğruya doğru. Senin iyiliğin için. Dedim ki benim kızım güçlensin, öyle devam etsin. Sen bana baba beni koru deyince ben anladım ki iş başka. Ben seni koruyamadım. Benim hatam. Ama ben hatamı telafi etmesini bilirim. Velhasıl kelam, eğer sende istersen evimize gidelim mi kızım?”

 

Emin’in Büşra’dan af dilemeye ve onu eve götürmeye geldiği sahnede aslında oyunculuklar nedeniyle duygulanmam gerekirdi ancak Emin’in gevelediklerinden çıkardığım sonuçtan dolayı hiç duygulanamadım. O evde Ahmet’in olduğunu bile bile sorgusuz sualsiz babasıyla gitmeyi kabul etmesinden dolayı da Büşra’ya kızdım. Bana Emin resmen Ahmet’ten duyduklarına inandı ve Büşra’yı eve aslında kocasıyla arasını düzelmesi için götürdü gibi geliyor. Büşra’nın güçlü duruşunu sürdürmesi ve ona “Eğer Ahmet varsa ben o eve gelmem.” demesi gerekirdi. O sahnede asıl üzüldüğüm kişi Kadir oldu. Şirketin yükü üstüne bindirilen, çıkıntı olarak görülen, ona karşı yapılan hataların hatadan sayılmadığı ve yapayalnız bırakılan Kadir… Dört yıldan sonra kavuştuğu ailesini yine kaybeden, onlara yine hasret kalan Kadir… Besbelli onlara içten içe imrenirken onun da aklına babasının Büşra ile Ahmet’in evliliğini devam ettirmeye niyetli olduğu gelmedi. Ne yapalım şimdi Büşra köşke adım attığı sırada Emin, Ahmet’e geride durmasını söylediyse? Emin, Büşra ile bir avukata gidip boşanma davası açarken kızının yanında olsaydı ben işte o zaman ona inanırdım. En azından direkt boşanma, ayrılık sözü edilse yine kabulümdü. O yüzden Büşra o evde yine Ahmet ile aynı odada kalacaksa, yine mutsuz olacaksa, boşanma gündeme gelmeyecekse Büşra sevgim Büşra kızgınlığına dönüşecek. Büşra’dan beklentim güçlü bir kadın olması, böyle kendi ayaklarıyla tıpış tıpış kafesine girip sesi kesilen bülbül, solan bir gül olmaması.

 

 

Sevil: “Ya sen kendinden koru ilk önce çocuklarını. Kendinden koru. Senin çocuklarının düşmana ihtiyacı yok ki. Sen tek başına hepsine yetiyorsun. Senin istediğin gibi bir hayat yaşayacaklar diye mahvetmişsin hepsini.”

Emin: “Yeter be sen ne biçim konuşuyorsun benimle? Benim ailem hakkında ne biliyorsun sen?”

Sevil: Oğlun yıllarca kiminle dertleşti sanıyorsun Emin Bey? Ben hepinizi çok iyi tanıyorum. Ben Kadir’in ağlama duvarıyım. Ben babamı çok seviyorum diye kaç kere benim omzumda ağladı senin haberin var mı? Sana diyebildi mi? Baba seni çok seviyorum diyebildi mi? Bir kerecik ya, cevap ver. Ama bu onun ayıbı değil, bu senin ayıbın. En son evinde ne zaman kahkaha duydun? Benim evimde hep duyulur kızımın kahkahası. Mutlu çünkü. O yüzden senin kafanda kurduğun her kimse ben o değilim. Ben gurur duyuyorum kendimle. Evet kızım babasız büyüyor ama korkmuyor. Benim ne olursa olsun onun yanında olacağımı biliyor çünkü.”

Emin: “Güzel konuştun kızım, kendi açından haklısın da. Ama sen benim neler yaşadığımı biliyor musun? Evlat acısı yaşadın mı sen hiç? Allah göstermesin. Allah kimseye göstermesin. Ben yaşadım hem de bir kere değil. O yüzden… Neyse… Haydi Allah’a emanet ol.”

 

Sevil Emin’e söylediklerinde çok haklıydı. Söylediklerinde tek yanlış yoktu. Ancak Sevil’in Emin’i kendi ayağına çağırması, onunla konuşma üslubu yanlıştı. Emin’in ona yaptıklarının rövanşını almak ister gibiydi. Emin’e kızgınlığının acısını okuldaki hademeden çıkartması da hiç hoş olmamıştı. Emin yeni evlat kayıpları yaşamayayım derken ailesi korku imparatorluğunun bireyleri haline gelmiş. Yusuf Emin, dedesi ona kahkaha at dendiğinde nasıl da inanamadı kulaklarına, haliyle Emin şaka yapıyor sandı. Bu yaşına kadar belli ki Emin’in yanında hep korkudan saygılı bir şekilde oturmuş, dedesinden sevgi görmemeye de alışmış ve bu durumu hiç sorgulamamış.

Emin’in iki evladını kaybetti diye ne çocuklarına ne torunlarına sevgi göstermemesi, onları kısıtlaması ne kadar da yanlış. Sen istediğin kadar onları korumaya çalış olanla ölene çare bulabilir misin? Sevgi göstermeyince, kurallar koyunca Kübra’nın ayağını kırmasına, Zeynep’in hırsızlık yapmamışken yapmaya mecbur kalmasına engel olabildin mi?

 

 

Bu bölüm Yaşar’a çok üzüldüm. Yıllarca kendini suçlamış, halbuki evlatlarını koruması gerekenler başta anne ve babalardır. Küçük bir çocuğa Gölcük Gölü’nün orada kardeşine sahip çıkma vazifesi verilir mi? Ağabeylik bu demek değil. Daha bölümün yayınlandığı gün tesadüf oradaydım, gerçekten de oldukça tehlikeli bir yer ve gölün çevresinde sık sık uyarı levhaları var. Emin ya da Fazilet bugüne kadar Yaşar’a onun suçu olmadığını hiç söylememişler mi ki de Yaşar yıllarca bu yükle yaşamış? Emin bir yıl evden uzaklaşıp geri döndüğünde Yaşar’a nasıl davranmış da Yaşar suçluluk psikolojisinden çıkamamış? Bugün yaptıkları bu konuşma belli ki seneler içinde hiç yapılmamış, Binnur’dan başta kimse ona “Senin suçun değil.” dememiş.

 

 

Fazilet’in Resmiye’nin kim olduğunu öğrenmesi Emin’in hastalığı için önem taşıyordu, bence o açıdan erken olmadı. Çünkü Emin’in Alzheimer’ı gördüğümüz üzere oldukça ilerlemiş. Emin’in Mehmet Ali ile küslüğünün Resmiye’ye dayandığını tahmin ediyordum. Demek ki Emin’in zengin olmak uğruna çok çalışması lohusa olan Resmiye’nin bunalımını arttırmış. Emin, belki de bu yüzden, ailesinden birini daha kaybetmek korkusuyla başta mirası reddetmiştir. Şu anda da hala onları kısıtlaması Resmiye ile Mirza’ya olanlar yüzündendir. Bu sahnede Haluk Bilginer ve Ayda Aksel’in performansları muhteşemdi. Bu anlatılanları kesinlikle flashbackler eşliğinde öğrenmeliydik ancak yine de Haluk Bilginer sahneyi o kadar iyi sırtlanmış ki Emin için sahiden üzüldüm. Yine de bu bölümdeki Emin sahnelerinin bize Emin’i sevdirmek amacı güttüğü çok açık. Bu dramatik geçmiş, çektiği acılar, Büşra’yı eve götürmek için kapısına gelmesi, Emin’in karakterine zıt davranışları benim Emin’i sevmeme neden olmadı. Bugüne kadar yaptıkları, hiç kimseye sevgisini gösterememiş olması, Büşra’yı eve geri götürürken, onu korumadığını düşünürken Kadir’e karşı zerre yumuşamadığını unutacak değilim.

 

 

İlhan: “Sen iyi alıştın bizim hayatımıza ha. Saunalar, manejler falan. 40 milyon dolar açığın var senin, uykularının kaçması lazım. Fabrikaların durmuş. Yıllardır işleyen sistemi iflas ettirmişsin. Hakkınızda sayfa sayfa haber var. Bana da dünya kadar borcun var. Bitmedi. Eğer batırırsan altından her şeyi alırım biliyorsun değil mi?”

Kadir: “Benim içim rahat ya, benim en azından sana borcum var. Ödeyemezsem malımı alırsın. Ama senin Allah’ın uyuşturucu kaçakçısına borcun var. Ödeyemezsen canını alır.”

 

Kadir, İlhan’a güzel laf çarptı çarpmasına da neden herkes İlhan borcun ilk taksitini erken isteyerek bilerek onları batırmaya çalışmış gibi davranıyor? Ferit istemeseydi İlhan asla taksiti vaktinden önce istemeyecekti. Ayrıca süt fabrikasını Emin yüzünden satamamaları İlhan’ın suçu mu? Yani İlhan onların canına zarar gelecek bir şey yapmadı, ama Kadir İlhan’ın şu an canıyla sınanmasına neden oluyor. Bu açıdan durumları denk değil. Ha ayrıca İlhan engellemeseydi paranın asıl sahipleri şimdiden bütün parayı geri isteyeceklerdi Kadirciğim.

Firuz karakteri İlhan’ı parasını geri vermesi için onu sıkboğaz etmekte haklı da İlhan bu parayı bulmak için yine Saruhanlılar’ı zorlarsa ne yapacağız? Kadir de böyle bir tehlike olduğunun farkında mı acaba? Hem zaten Firuz, İlhan’ı evin bahçesine falan gömmeyecektir. Gömerse parasını Verdana Grup’tan nasıl alacak? Yatalak Ferit’ten mi isteyecek parasını?

İlhan şu an için Saruhanlılar’ın bu ortaklığından hiç memnun olmadı ancak Saruhanlılar’ın batmasından ziyade ona borçlarını ödeyebilmelerini tercih etmesi gerekir. Sonuçta onlara borç verdiği para aslen başkalarına ait ve İlhan da onlara borçlu. Batsalar bu borcu nasıl ödeyebilecek?

Ferit korkunç bir baba. Bir baba nasıl oğlunun aşık olmasını bile istemez? Nasıl evladının mutlu olmasını istemez? Nasıl bir insan aşkı zayıflık olarak görür? Ne yani bu adam hiç aşık olmasın, tek gerçekten seveni olmasın, kendisi de hiç kimseyi sevmesin, mutluluk nedir bilmesin, sadece zafer kazanmayı bilsin ve yapayalnız ölüp gitsin öyle mi? Böyle baba olmaz olsun. Baba dediğin oğlunun ilk defa gerçekten mutlu olmasıyla mutlu olur ama Ferit olmaz. Onun tek derdi şirketi dimdik ayakta dursun, İlhan da onun işlerini yöneten kuklası olsun.

 

 

 

Müsaadenizle Hakan Kurtaş’ın terapi sahnesindeki performansını öve öve bitirememek istiyorum. O nasıl duygudan duyguya geçmektir be adam, inanılmazdı. Mimikler, ses tonu, vücut hareketlerini ne kadar doğru yerlerde en olması gereken şekilde kullanılmış. İlhan’ın ruh hali, kendi içindeki savaşı bu kadar iyi yansıtılamazdı. Büşra’ya duyduğu aşkı, onun yanında bizim gördüğümüz İlhan’ı nasıl da nahif bir şekilde ifade etti. Terapiste “Siz şöylesiniz, siz böylesiniz.” diyerek anlattığı her şeyin aslında kendi düşüncelerini yansıtması gerçeğiyle yüzleşmesi, ağlamak istemesi, kendini terapistin yanına ağlamamak için zorlaması, o görmesin diye yüzünü çevirmesi, ona Büşra’yı hatırlatan kravatı sıkı sıkı elinde tutması gibi detaylarla enfes bir sahneydi. İlhan karakterini sevebiliyorsak bunun en önemli sebebi kesinlikte onu Hakan Kurtaş’ın canlandırmasıdır, net! Kesinlikle yeni bir fenomen karakter yarattı.

 

İlhan: “Başka biri oluyorum yanında. Durduramıyorum kendimi. Hiç olmadığım, bambaşka birine dönüşüyorum. Hayatımda ilk defa, ilk defa ya. O kadar anlayışlı, o kadar yumuşak, o kadar kırılgan… Zayıf. Babam bile fark etti yani o derece. Ne hissedeceğimi gerçekten bilmiyorum, kafam çok karışık. Eee çözüm önerin ne? Ne yapacağım?”

Terapist: “Benim yıllardır yapamadığımı yapmış bu Büşra. Hani bin musibet bin nasihat meselesi vardır ya. Öyle de bakabilirsin ya da aşk insana neler yaptırır gibi de.”

İlhan: “Aşk mı? Yok artık.”

Terapist: “Peki.”

İlhan: “Siz aşık olursunuz, sizin gibiler. Biz olmayız. Siz kendinizi yalnız, güçsüz hissedersiniz. Biz hiçbir zaman güçsüz olmayız. Birileri elinizden tutsun, size kendinizi değerli hissettirsin diye çırpının durursunuz. Biz kendi değerimizi biliriz. Siz yalnız ölmekten korkarsınız. Biz… Biz… Yalnız öleceğim…”

 

 

Evet bu hafta adaya, pardon köşke veda eden isim Servet oldu. Servet hiç kusura bakmasın da kendi etti kendi buldu. Öyle İlhan’a ağız dolusu küfürler etmeye de hiç hakkı yok. İlhan zorla mı götürdü seni o partiye? O mu dedi sana sarhoş ol, uyuşturucu kullan, tanımadığın kadınla seviş diye? Yaptıklarının bedelini ödeyeceksin Servet Efendi. Bu hataları Emin’e gelip anlatınca ciddi ciddi tepki görmemeyi nasıl bekledin? Kusura bakma da salaksın Servet.

 

Servet: “Ben senin istediğin adam olabilmek için g.tümü yırttım. Sırf sen istedin diye Münevver’le evlendim ben. Biraz olsun gözüne girebilmek için be. Ağabey bırak. Sen torun isterim dedin diye kızım oldu benim. Bir kere de sırtımı sıvazlamadın. Bir kere de aferin evlat demedin be. Ölsem cenazemde ağlamazsın. Yeter bana ne anlatıyorsun?”

Emin: “Yeter çık dışarı, çık git evimden. Defol.”

Servet: “Baba bak çıkarım bir daha dönmem.” 

Emin: “Dönmeyeceksin zaten. Evlatlıktan reddettim seni.”

 

Emin gibi bir babanın seni ciddi ciddi affedeceğini, bir hatadır olmuş diyeceğini mi bekledin? Emin azıcık değişti de o kadar da değil be. Kadir’e eve dön dememiş adam seni mi kovmayacaktı? Bir de kalkmış Münevver ve Kübra’dan da kendiyle gelmesini istemiyor mu? Yahu Münevver senin eski karın, istediğin yere taşıyabileceğin çantan değil. O senin kuman da değil. Üstelik resmen onları aşağıladın. Şahika’nın Emin’e rağmen seninle gitmesini beklerdim, doğru olan buydu ama kendileri sana değil paraya aşık olduğu için üzülse de hemen Emin babasının sözünü dinledi.

Bütün bu olanlardan sonra fenalaşan Emin’in hastalığı ailesi öğrenecek mi? Büşra ile Ahmet boşanabilecekler mi? Kadir ile Emin’in ilişkisi nasıl devam edecek, Kadir sözünü çiğneyip köşke temelli dönecek mi? İlhan’ın yeni hedefi kim olacak ve Büşra ile ilişkileri devam edebilecek mi? Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

*Baba 7. Bölümde Büşra İlhan sahnesinde çalan şarkı: Sahil – Yavuz Çetin

 

 

Göz atmanızı öneririz: Baba Bölüm Yorumları

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

12 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce