Baba ikinci sezona ortalama bir reyting ile başladı. Baba 16. Bölüm reytingleri Total’de 2,70 reyting ile 10., AB’de 3,48 reyting ile 5. ve ABC’de 3,58 reyting ile 6. oldu. Sezonun ilk bölüm yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Baba’da geçtiğimiz sezonu Büşra’nın süs havuzunda Ahmet tarafından boğulduğu anda noktalamıştık. Açıkçası ben bölüm zaman atlamasıyla açılacak, biz Büşra’nın nasıl kurtulduğunu ve sonrasını göremeyeceğiz diye düşünüyordum ancak sahnenin devamını görmek beni şaşırttı ve sevindirdi. Benim anladığım Kadir, Ahmet’in ilgisini bilerek kendi üzerine çekti ve böylece İlhan’a Büşra’yı kurtarması için zaman kazandırmak istedi. Ve ben bu paslaşmayı, bu sezon göreceğimiz İlKad iş birliğinin başlangıcı olarak gördüm. Ama Kadir’in bunu yaparken kurşun yemesi, bir de üzerine İlhan Büşra’yı hastaneye götürürken onu da götürmek istediğinde reddetmesi hatalıydı. Adam neredeyse hakkın rahmetine kavuşuyordu yahu…
İlBüş sever olarak İlhan’ın suni teneffüs yaparak Büşra’yı o anda hayata döndürmesiyle gelen ikinci öpüşmemize tabii ki fazlasıyla sevindim, malum evlendiğimizden beri bu tarz bir yakınlaşmaya hasrettik ve klasik ikinci sezon ayrılığı yaşayacağımız için uzun süre yakınlık göremeyeceğimiz belliydi. Ancak ilk sezonla paralellik kurularak İlhan’ın Büşra’ya “Nefes al sevgilim.” dediğini duymamız gerekiyordu ama onun yerine beni pek etkilemeyen replikler yazılmıştı. İlhan’ın Büşra’yı hastaneye götürmesini ve onun Büşra ölümle pençeleşirken acısını, telaşını, pişmanlığını da görmek istiyordum. Çünkü Büşra’nın geldiği bu durumun sorumlularından biri İlhan’dı, bununla yüzleşmesi için böyle bir kaybetme korkusu yaşaması gerekiyordu. Bu sahneler de bu açıdan gerekliydi.
Büşra, Kadir ve Yaşar’ın aynı anda kalplerinin durması ile Büşra ve Kadir’in aynı anda hayata geri dönmesi çok beğendiğim bir detay oldu. Çünkü onlar ne yaşamış olurlarsa olsunlar kardeşlerdi, karındaşlardı. Ve yaşam mücadeleleri de işte böyle ortaktı.
Kadir’in Yaşar’ın öldüğünü öğrendiği an yaşadığı şok, kabul etmek istemeyişi, ilaç verilene dek sakinleşemeyişi de çok doğal yazılmıştı. Kadir’in o delirmeye doğru giden haline bayıldım. Ancak bu sahnenin kamera açılarıyla katledildiği kanaatindeyim, odağımız sadece Kadir olmalıydı ve mümkün olduğunda uzak çekim açılardan kaçınılmalıydı.
Büşra gözlerini açtığında İlhan’ın sevinci ve telaşı, İlhan inşaattan düştüğü zaman Büşra’nın aynı hisleriyle paralellik kurulması açısından güzeldi. Büşra, İlhan gözlerini açtığında onun elini öpmüştü, İlhan da Büşra’nın. Ancak üzgünüm ben çiftte o zamanki büyüyü göremedim. Bir de kameranın hareketlerinden başım döndü. Hala kamerayı sallayıp duruyorsunuz ya, pes. Büşra’nın babasını kaçırttığı ve kaybolmasına sebep olduğu için İlhan’ı terk etmesi doğru bir hareket. Zaten bunu çok daha önce, kendisini odaya kilitlediğinde yapmalı ve Elif’in yanından o eve hiç dönmemeliydi. Yani geç kalmış da olsa yaptığı doğru. İlhan onun kapısında sürünmeyi çoktan hak etti. En azından hala evliler ve birbirlerini seviyorlar diye kendimizi avutabiliriz. Ancak daha farklı bir yazım olabilirdi. Yani ayrıldıkları sahne dramatik açıdan bana yetersiz geldi. Duygusu düşüktü, oyunculuklar yetersizdi, ağzımda çok yavan bir tat bıraktı. Halbuki geçen sezonki İlBüş sahnelerini düşününce çok etkileyici, gözümden yaş getiren bir ayrılık sahnesi beklerdim.
Emin’i en son Firuz’un kafasına silah dayadığı anda bırakmıştık. Emin’in manipüle ve ikna yeteneğini kullanıp yalnız kaldığı adamı ikna edip oradan kurtulabilmesi doğal. Bunun örneklerini ilk sezonda görmüştük. Örneğin hiç hazzetmediği İlhan ile bile sohbet etmiş ve onun babasıyla gidip konuşmasına vesile olmuştu, Büşra’yı aslında yeterli olmayan bir konuşmayla eve geri dönmeye ikna etmişti. Bindiği arabada su şişesini vites sanıp kolunu uzatması ve bu nedenle kaza yapması da Alzheimer olduğunu için gayet mantıklı. Ancak nedenini anlayamadığım bir şekilde Firuz oradan ayrılıp mekanın konumunu İlhan’a yollamış. Madem Emin’i öldürmeyecekti ve bizimkiler gelip alana kadar başında biri dursun mantığı güdüldü, neden başına bıraktığı adamlara gerektiğinde onu öldürebilecekleri bilgisi verildi? Sonrasındaysa Emin’in bindiği arabanın kapısının kilitli olması gerekmez miydi? Ayrıca öyle bir kazadan da hastanelik olmadan kurtulması da pek inandırıcı olmadı bana göre.
Emin’e ne olduğunu Kadir onun yüzüğünü bulana kadar bilmeyişimiz merak duygusu için yapılmış ancak diziye adını veren “Baba”nın 15. Bölümde ölmeyeceği kesin olduğu için bunun çok anlamlı olduğunu düşünmüyorum. Aksine sonradan gördüğümüz o denk gelişleri, birbirlerine teğet geçtikleri anları normal akışta seyretmek heyecan uyandırıcı olabilirdi. Kadir onu ne zaman fark edecek diye hop oturup hop kalkardık. Haluk Bilginer oyunculuğunu yine konuşturmuş. İlk başlardaki o despot Emin ne kadar inandırıcıysa Alzheimer ve kaza nedeniyle hafızasını kaybedip kaybolmuş, sokaklarda sürünen Emin de bir o kadar inandırıcıydı. O kadar nefis bir oyunculuk seyrettik ki yine bir kez daha Haluk Bilginer’i seyretme şansına eriştiğimiz için şükrettim. Hafızasını kaybetmiş, kendini unutan, olaylar karşısında yeri geldi mi bir bebek gibi korkan, duygu karmaşaları yaşayıp duran adamı o kadar iyi canlandırmış ki o nefret ettiğim despot Emin’e yardım etme isteğiyle doldum.
Bölüm boyunca Kadir ile Emin arasında kurulan paralellikler, tesadüfler, birbirlerine teğet geçip durmaları benim bir hayli hoşuma gitti doğrusu. Çünkü ne kadar yıllarca ne kadar zıtlaşmış, ters düşmüş olsalar da onlar aslında karakter olarak birbirine çok benziyorlar. Koskoca İstanbul’da aynı camiye gitmeleri ve Emin’in yüzüğünü oraya bırakması normalde çok düşük bir ihtimal, bir mucize. Ama Kadir’i de ayakları babasının peşinden aynı camiye getirmiş sanki babasının oraya geldiğini hissetmiş gibi. Çünkü bence onların arasında benzerlikle birlikte telepatik bir bağ var. Emin ile Kadir’in birbirlerini hissettiklerinin, bu bahsettiğim telepatik bağın bir diğer göstergesi de tam Kadir harmandalı oynarken Emin’in de hiçbir müzik duymadığı halde harmandalı oynamasıydı. Her ikisi de aslında birbiriyle karşılıklı olarak harmandalı oynuyor gibiydiler. İşte onların arasında sadece kan bağı yok, sevgi ve güvenle örülmüş bir kalp bağı var.
Kadir ile İlhan’ın teşhis ettikleri adamın Emin’i kovalarken ölen adam olması da bence çok şık bir detay olmuş. Yani baksanıza neredeyse o minibüs Emin’e çarpacakmış ve bizimkiler Emin’in ölüsünü teşhis edeceklermiş. Kıl payıyla kaderleri değişmiş. Zaten bu teşhis sahnesinden hiçbir şey çıkmayacağı belliydi. Sahne aslında Kadir ile İlhan’ın, Ferit’in asıl katilini aramak yerine birbirlerine karşı yaptıklarının yanlış olduğunun farkında olduklarını, bu açıdan ikisinin aynı günaha ortak olduklarını, çok pişman olduklarını, artık aralarında bir üstünlük kurma çabası olmadığını göstermek ve ileride yeni bir düşmana karşı iş birliği içinde olabileceklerinin sinyalini vermek için yazılmış.
Bu sezon Kadir’in yazımını gerçekten beğendim. Tolga Sarıtaş’ın oyunculuğunu da aynı şekilde çok beğendim. Kadir’in duygularını yansıtma anlamında oyunculuğu ne eksik ne fazla, tek kelimeyle mükemmeldi. Kadir ile bölüm boyunca kurabildiğim iletişimin asıl mimari onun rolünü yaşamış olması. Yaklaşık bir yıl içinde önce yıllardır sevdiği, sonra ona iyi gelen kadınla ayrılmış, ağabeylerinden birini kaybetmiş, yeğeni hapse düşmüş, ailesi dağılmış, yaşam şartları iyice zorlaşmış, Alzheimer babasının kaybolmasına sebep olmuş, onu tüm evlatlarından çok seven annesi kendisine küsmüş, kız kardeşinin evliliği dağılmış, nefret ettiği ağabeyiyle aynı evde yaşamak zorunda kalmış, bırakalım da bu kadar yükün altında ezilsin. Ben bunca şeyi yazarken bile boğuldum, Kadir nasıl boğulmasın? O yüzden de bu denli dindar olduğu, harama el uzatmaktan imtina ettiği halde şu an bu noktada olmasına şaşırmamalı. Beni bu konuda rahatsız eden şey geçen bu değişimin bize çok ani sunulmuş olması. Eğer Kadir’in içki içtiğini, bara gittiğini biraz zamana yayılarak görseydik başta bu kadar yadırgamazdık. Firuze ile geçirdiği gecenin ardından camide dua ederken pişman olduğu halde bunu bir daha yapacağını söylemesi de kendini kaybettiğinin ve Emin’i bulmadan kendini yeniden bulamayacağını bildiği içindi. O yüzden de inandığı Allah’a yalan değil, gerçekten ne hissediyorsa onu söyledi. O ilk bildiğimiz dürüst Kadir gibi davrandı. Ama eminim Emin bulunduğu gün Kadir yeniden eski bildiğimiz Kadir’e daha yakın bir havaya bürünecektir. Kadir’in durumunu hala çok anormal bulan varsa onlara bir atasözümüzü hatırlatmak isterim: İnsan beşer, kuldur şaşar. (*)
Kadir’in babasını bulabilmek için taksicilik gibi devamlı şehir içinde gezebileceği bir işi tercih etmesi de çok mantıklı. Çünkü evde Kadir’den başka adamı arayan yok. Ancak 4 aydır sokağa bir tane bile ilan asılmaması saçma olmuş. Kadir’in camide Emin’in yüzüğünü bulduğunda yine polise ve İlhan’a haber vermemesi hatalıydı, çünkü Mobese kameralarına bakılarak Emin’in nereye gittiğini bulabilirlerdi.
Gelelim yeni çiftimiz KadFir’e. Bakın bu çifti de harcarsanız sizle fena meselem olur sayın Baba ekibi. Firuze’yi çok beğendim. Hem güzel hem alımlı hem içten içe yaralı olduğu belli, Kadir ile de çok yakışmışlar. Birlikte oldukları sahneden ziyade gün doğumunu seyrettikleri sahneye bayıldım. Sanki yeni tanışıp tek gecelik ilişki yaşayan bir çift değil de uzun zamandır birlikte olan bir çift havasındalardı. Bu çifte yazılan replikleri de derinlikli buldum. Buse Meral’i ilk kez seyrediyorum, bence oyunculuğu gayet yeterliydi. Hem barda kendine asılan adamla hem de bölümde ve fragmanda Kadir ile olan sahnelerine bakacak olursak bayağı dişli bir karakter. Sevil de Elif de güçlü kadınlardı ancak daha bilindik bir havaları vardı. Firuze ise biraz femme fatale havasında.
Yalnız Firuze ile Kadir’in erkekler tuvaletinde tanıştıkları sahneyi hiç sevmedim. Sarhoşken böyle şeyler olabilir ama büyük aşk yaşayacak bir çiftin bu şekilde tanışması bana saçma sapan, çirkin geldi. Hele o Kadir’in içeriye girip Firuze’ye askıntı olan adamın üzerine işemesi neydi öyle. Bu sahne resmen geçen sezonki Kadir’in sunuculara işediği sahneyle saçmalıkta yarışır. Senarist Kadir’i ne kadar uç yazabilirim diye düşünmüş olmalı. Pekala erkekler tuvaleti yerine barın içinde de tanışabilirdik.
Herhalde hepimiz hemfikiriz ki Kadir ile Firuze çiftinin bizi en çok çeken yönü Firuze’nin Hacı Selahattin’in dul gelini olması oldu. Ne yalan söyleyeyim bu bara giden dindar aile kızı hikayesi Bir Başkadır dizisinden kopyalanmış da olsa benim hoşuma gitti. Bayılırım düşman aile aşıkları klişesine. ^^ Çifti zaten beğenmiştim, beğenim ve merakım katlandı. Ancak şunu söylemeden geçemeyeceğim Hacı birinin gelini evde misafirin yanına başı kapalı gelir ama böyle yarısı açık yarısı kapalı bir bağlama şekliyle değil. Lütfen böyle detayları atlamayalım.
Büşra madem babasının kaybolmasına neden olduğu için İlhan’ı terk etti, bu konuda sorumluluğu olan Kadir ve Servet’e neden hiç tepki göstermiyor? Hatta Kadir hiçbir şey yapmamış gibi onunla gayet can ciğer kuzu sarması haldeler. Aslında ben kardeşlerin en akıllısı diye görülen, muhasebe mezunu, dört işlem yeteneği çok kuvvetli Büşra’nın o eve de dönmeyip kendi ayakları üzerinde durmasını isterdim. Çünkü Büşra aile evinde de İlhan’ın yanında yaşadıklarından çok farklı şeyler yaşamamıştı. Onu evden kovan Yaşar ölmüş olabilir ama Fazilet’in Büşra’ya söyledikleri hala kulaklarımda. Kadir ile parkta sallanırken de tekrar kulaklarımızla duymadık mı Büşra’nın nasıl bir psikolojiyle büyüdüğünü?
İlhan’ın Büşra’yı kaybettiği için sürünmesinden memnun olduğumu söylemiştim. Emin’i bulmadan Büşra’nın karşısına çıkmaya yüzünün olmayışı da doğal olan aslında. Çünkü Emin’i bulmadan Büşra’ya ne söylese boş, Büşra’nın onu asla affetmeyeceği belli. Ama emin olduğum şey Büşra’nın ağzı ne söylerse söylesin, gözleri aşığım diyor. Yüzde yüz Emin’i bulan da İlhan olacak ve İlBüş böyle barışacak.
Bu vesileyle gelişmiş olan Kadir ve İlhan ilişkisi herhalde bu ayrılığın tek kazancı gibi görünüyor. İlhan Kadir’e Büşra ile ilgili derdini anlatabiliyor, Kadir onları kavuşturmak istercesine İlhan’ın elçiliğini yapabiliyor. Madem konuşunca anlaşabiliyordunuz neden birbirinizi adam gibi dinlemek yerine son dört bölümde goriller gibi kavga edip birbirini boğazladınız ha? Neyse en büyük aşklar pardon dostluklar kavgayla başlar diyelim. ^^
İlhan’ın çocukluk arkadaşı Begüm, hayırdır sen nereden çıktın? Bu ne samimiyet? Yıllardır görmediğin adamı sorgusuz sualsiz soymak nedir? Biz Büşra’nın evliyken bile İlhan’a bu kadar laubali yaklaştığı görmedik. Şimdilik bu karaktere karşı nötrüm. İyi biri mi, yoksa sinsinin teki mi anlayamadım. Ferit’in onu yıllardır İlhan’dan uzak tutmak istemesi, görüşmelerine izin vermemesi dikkat çekti. İlhan’ın gayrı meşru kardeşi olmak ihtimali var. Ferit hayatında her şeyi belli bir düzen ve disiplin içinde yaşayan bir adamdı. Kalkıp da gayrı meşru ilişkiye girmiş olsa bile böyle bir çocuğu düzeni bozulur diye asla ailesine almaz. Ancak sadece gayrı meşru çocuğu diye değil İlhan’ı istediği gibi yetiştirmesinde engel gördüğü için de onu İlhan’dan uzaklaştırmak istemiş olabilir. Begüm’ü oynayan Hazal Türesan’ın oyunculuğunu severim. Önceden tanışıklıkları nedeniyle de Hakan Kurtaş ile hemen uyum yakalamışlar, bu da aralarındaki ilişkiye inandırıcılık katmış. Begüm, İlBüş’ün arasına sarı çıyan olarak girmediği sürece her türlü yazıma varım.
Fazilet’in Yaşar’ın öldüğünde Kadir’i suçlaması ve hatta ona tokat atması evlat kaybı yaşayan bir anne için eleştireceğim bir şey değil. Evlat acısı -evladınız kaç yaşında olursa olsun- çevremde gözlemlediğim kadarıyla en sarsıcı kayıp diyebilirim. 9 ay karnınızda taşıdığınız, emzirdiğiniz, yetiştirdiğiniz evladınızın çok nadir bir şekilde bel fıtığı ameliyatında öldüğünü öğrenseniz siz de aşırı tepkiler verebilirdiniz. Ayrıca Fazilet, Emin kaybolduğu için Kadir’e kızarken, onu konuşmayarak cezalandırırken de haklı. Kadir ceza almayacakken Emin yüzünden 4 sene hapis yattı diye Fazilet Emin’le konuşmadığında “Bravo.” diyoruz, ama Kadir’in Firuz’la önce iş birliği yapıp sonra onu ihbar etmesi ve İlhan nedeniyle Emin’in kaybolması, buna tepki olarak Fazilet’in Kadir’le konuşmamasını eleştiriyoruz, öyle mi? Eğer bu kadın Emin’e tepki gösterdiyse aynı şekilde elbette Kadir’e de göstermesi kadar doğal bir şey yok. Zaten Fazilet olanları ilk öğrendiğinde Kadir’in utancı, annesi konuşurken sadece susması da onun suçlu olduğunun farkında olduğunu gösteriyor.
Hem Fazilet’in hem de tüm ailenin Servet ile aynı evde yaşaması ve onun peşinden bu köye gelmeleriyse saçmalığın daniskası. Servet’in yaptıklarının neresi bu kadar çabuk affedilebilir? Eğer Fazilet “Bir oğlumu kaybettim, diğeri de gözümün önünde dursun.” mantığı güttüyse kendisine Servet’in ona öptürmek için uzattığı elini hatırlatmak isterim. Servet demişken onun pişmanlığına inanan var mı Allah aşkına? Daha bir gece önce Cansu ile restoranda öpüşürken, ertesi gün kaçmayı planlayıp sonra birdenbire o yeni köye gelip Hacı Selahattin’in konuşmasını dinleyince pişman olup tövbe edesi mi geldi yani? Haydi oradan. Unutmadan, şirketteki son kaçakçılık meselelerinden nasıl yırttı bu adam? Bunu da en azından bir öğrensek iyi olurdu. Anladığım bu durumla bağlantılı olarak o, Kadir ve Ceyhun sigortasız çalıştırıldıkları için Servet bu Selahattin’e minnet duymaları gerektiğini savunuyor.
Unutmadan, Kadir’in ne Büşra’ya ne Zeynep ve Kübra’nın çalışmalarına izin vermemiş olmasını yadırgadım. Köyde Hacı Selahattin’in işletmesinde değil, başka bir yerde de pekala çalışabilirler. Bu çok ataerkil bir düşünce ve Kadir hiç de öyle bir zihniyette değil. Hem böylece üzerinde yük de hafifler. Zeynep ve Kübra’nın rolü de sadece evde oturmak olmamalı, eğer bir hikayeleri olmayacaksa anneleri yokken neden hala o evdeler, öyle değil mi?
Levent Ülgen, Selahattin rolüyle Baba’ya hoş gelmiş. Onun diziye katıldığını ilk duyduğumda hiç böyle bir rolde oynayacağını düşünmemiştim. Hacı Selahattin rolüne cuk oturmuş. Onu en son Kaçış dizisinde de benzer bir rolde seyretmiştim. Orada terör örgütü lideri Emir Ebu Abidin idi; burada ise bir köyün yönetimini üstlenen, aynı zamanda kahvehanede orada yaşayanlara vaazlar veren bir nevi tarikat lideri Hacı Selahattin olarak karşımızda. İnsanların sırtından geçinip onlara vaazlar verirken, aslında onları zerre umursamayan; o insanlar yokluk çekerken kendisi altın varaklı eşyalarla dolu gösterişli villasında yaşayan bu adamı hiç ama hiç sevmedim. Böyle bir konuya yer verilmesi farklı ve iddialı olmuş olmasına da bu konunun dizinin ilk sezonu ve ana hikayesiyle alakası nedir? Bilen varsa bana da deyiversin. Anlaşılan o ki Selahattin işlerine çomak sokma potansiyeli taşıyan Kadir ile 2. Sezonda bol bol çatışacak. Zaten Kadir’in onun nasıl birisi olduğunun farkına vardığını anladığı için onun evini görmesinden de hiç çekinmedi. Ha Kadir bu gördüklerini köyden birine anlatsa haşa Hacı Selahattin öyle biri değildir deyip Kadir’i linç ederler.
Yeni gelen karakterlerden Salih, o çöp toplama firmasında çalışan komik minyon kadın da şimdilik hikayeleriyle hiç ilgimi çekmediler. Hacı Selahattin’in küçük kızı ise KadFir ilişkisinde aktif rol oynayacak gibi duruyor. Muhsin ise sevimsizlikte zirve. Ali İl’i normalde severim ama karakterini hiç sevmedim. Hele o Büşra’ya asılırkenki replikleri neydi öyle. Bu nasıl vasat bir asılma şekli, yeşil mercimekten soğutur insanı. İlhan ne kadar havalı ve karizmatikse Muhsin tam tersi. Selahattin’in sağ kolu olmasa hiç esamesi okunmayacak, boş bir adam. Umarım Büşra İlhan’a inat olsun diye boşanıp bu gerizekalı adamla evlenmeye kalkmaz. Ahmet’ten kurtulduk derken daha beteriyle sınanmayalım.
Baba yeni sezonuyla ilk sezonundan bambaşka bir hikaye ve atmosferle karşımıza çıktı. Kurulan dünyayı çok yabancı buldum, 4 ay sonraki hikayenin ilk sezondan çok uzak ve çok kopuk olduğunu düşünüyorum. Senaristin değiştiği inanılmaz belli oluyor, kadın bir kalemden erkek kaleme geçiş de hissediliyor. Kurulan dünya, bu yeni mahalle çok kasvetli ve boğucu olmuş. Dizi bu haliyle bana yeni senarist Gökhan Horzum’un son yazdığı iş olan Çukur’u hatırlattı. Sanki onun bir nevi devamını seyrediyorum. “Çöp” toplama bile burada modern haliyle karşımızda. Ayrıca seyirci tarafından sevilen ve benimsenen İlhan karakteri bu yeni hikayede çok atıl durumda. Diziden çıkartasınız gelmiş de Büşra var diye, tepkiler gelmesin diye tutuyormuşsunuz gibi hissettiriyor.
İlk sezondan kopukluğun bir diğer nedeni de hikaye değişimi dışında birçok belirtilmeyen, açıkta kalan şeyler olması. Açıkçası Yaşar’ın cenazesi gibi bir sahne sonrası ailenin nasıl dağıldığını da görmeliydik diye düşünüyorum. Zaman atlamasıyla 4 ay sonraya bir an evvel geçebilelim düşüncesiyle ilk sezonun devamı niteliğindeki sahneler çok paldır kültür geçti ve ben bu sahnelerin büyük çoğunluğunda baştan savma hissi aldım. Ve dizideki karakterlerin yarısı bir anda, sebepsiz yok oldu yahu. Sanki ilk sezonda hiç var olmamışlar gibi ayrılan karakterlerin adlarını bölüm boyunca duymadık bile. Binnur’un küçük çocukları alıp memlekete ailesinin yanına gittiğini biliyorduk da Kadircan’a ne oldu? Bölüm boyu hiç onun hapiste ziyaret edildiğini veya Cansu’nun kendisinin düştüğünün anlaşıldığını duymadık. Elif’e ne oldu mesela? Elif ile Kadir nasıl ayrıldılar? Münevver neden kızını da bırakıp ortadan kayboldu? Mirasın asıl sahibi olan bebeği doğurmak üzere olan Uğur nereye kayboldu? Kadir ile Burak kanka gibiydiler, Burak nerede? İlhan’ın sağ kolu ve tek arkadaşı Vedat nerede? Ahmet yakalandı mı? Bu dizinin ana çıkış konusu mirasla İstanbul’a gelen aile değil miydi? Peki ne oldu bizim mirasın son durumu? Şirkete, hisselere, köşke ne oldu? Bu konuda duyduğumuz tek şey köşkün hala var olduğu. Peki öyleyse neden biz bu köyde sürünüyoruz? Köşkün üzerinde ipotek mi var? Bunu öğrenseydik belki bu yeni dünyaya adapte olmamız da çok daha kolay olurdu.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki siz Baba’nın yeni sezon ilk bölümünü nasıl buldunuz?
* İnsan beşer, kuldur şaşar anlamı: İnsanlar, yaratılış ve doğaları gereği, her zaman her işi doğru yapamayabilir ve yanılabilirler. Allah hiçbir insanı kusursuz olarak yaratmamıştır. Kusursuzluk yalnızca Allah’a mahsus bir sıfattır. Dünyada yanılmayan, hataya düşmeyen tek bir insan bile yoktur. Bu nedenden dolayı, insanların hatalarını bazen hoş görmek gerekir.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.