Baba 17. Bölümde bir önceki bölüm ile benzer reytingler aldı; Total’de 3,51 reyting ile 10., AB’de 3,01 reyting ile 8. ve ABC’de 3,62 reyting ile 7. oldu. Bölüm yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
“Umudunu kaybetmek kadar kötüsü yok. İnsan hep bir ışık arar, en kötü zamanda bile. Ayakta tutacak bir şey, tutunacak bir dal… Umut fakirin ekmeği diye boşuna denmemiş, umutsuz yaşanmıyor… Umut sadece fakirin ekmeği değil, herkesin umuda ihtiyacı var. Aslında içerde bir yerde saklıdır umut, ortaya çıkması da pek kolaydır. Gülümse. Hallolur, çözülür, dert etmek demek gülümse. Umut fakirin ekmeği, umutsuz yaşanmıyor.”
Geçtiğimiz bölümü Kadir’in Hacı Selahattin’in evinde birkaç gece önce barda tanışıp tek gecelik ilişki yaşadığı Firuze’nin onun dul ve aslında kapalı gelini olduğunu öğrenmesiyle noktalamıştık. Konuşmanın nasıl devam ettiğini görmeyip direkt Kadir’in evden gidişine geçmemiz ve Firuze’nin ayakkabıya not bırakması detayını beğendim. Adamın eline not tutuşturamayacağına göre haberleşmek için mantıklı bir seçenek bu. Konuşmanın devamında ne olduğu az çok belliydi zaten.
Firuze’nin buluşmaya elinde bıçakla gelmesinden Kadir’in hayatına giren diğer iki kadından farklı olduğunu bir kez daha gördük, onun gözü kara, daha cesur. Firuze her ne kadar Kadir’i tehdit edip onu unutması için uyarmaya gelse de bakışları zaman zaman aksini söylüyordu. Bir ara öpüşecekleri sandım valla, sanki adamın boynundan çok dudağına bakıyor gibiydi. Belli ki o da Kadir’den etkilenmiş, tıpkı Kadir’in ondan etkilendiği gibi. Vallahi aralarındaki elektriğin çok bariz hissedildiği bir sahneydi.
Firuze ile Kadir’in kaderleri resmen birbirine yazılmış yoksa kader onları aynı köyde karşılaştırır mıydı? Kadir ikide bir Selahattin ile çatışıp onun evinin yolunu tutar mıydı? Gece Firuze’nin bindiği taksinin şoförü Kadir çıkar mıydı? Farkındasınız değil mi Kadir Firuze’nin yanında ne kadar da rahat. Sadece onun yanında dertlerini unutuyor, onun yanında dolu dolu gülebiliyor, onun yanında acısı biraz olsun hafifliyor. Onu böyle mutlu eden kadının da bir zahmet elini bırakmasın ve onu o evden kurtarmak istesin. Düşünün ki Firuze’ye ne kadar değer vermiş ki hiç korkusuzca evin kapısında kadına dokunup onu öpebiliyor. Açıkçası bunca acının içinde Kadir’e bu mutluluğu çok görmemeliyiz. Ancak bu aşkın yolları dikenli sevgili KadFir sevenler. Hele Firuze bir hamile kalsın da göreceğiz ne olaylar yaşanacak.
Firuze içinde bulunduğu şartlara duyduğu öfkeden sanki dışına sert bir zırh giymiş gibi. Ama kendini görmek istediği şekilde bir kadına dönüştüğünde içinden gençliğini gönlünce yaşamak isteyen, capcanlı bir kadın çıkıyor. Kadının cinsel kimliği din olayıyla bastırılmış belli ki. Bunu devamlı kendine seksi gecelikler, süslü sabahlıklar sipariş edip aynada kendi vücuduna bakmasından, bara giderken giydiği kıyafetlerden, kışkırtıcı dansından da anlayabiliyoruz. Evde resmen hizmetçi muamelesi yapılıyor Firuze’ye ve ben Selahattin’i ona karşı hiç iyi niyetli bulmadım. Firuze’de gözü var gibi. Sonuçta Firuze karşı cins ve bu adam neden odasının kapısını kilitlememesini istiyor? Bu gayet art niyet. Firuze’nin evden çıkıp gecelere akmak için kullandığı bahane de aslen güzel ama onun bu diğer hayatını bugüne kadar öğrenememiş olmaları biraz garip değil mi? Kimse mi bu kız annesindeyken onu aramadı? Veya annesi kızına ulaşamayıp Selahattin’i veya evini aramadı? Yani ancak annesinin haberdar olması lazım ki annesi de dindar biri olmalı, hiç sanmıyorum. Ayrıca görümce Hafsanur’un da Firuze’yi hiç sevmediği de belli. “Görümce görmeyeyim ömrümce.” Sözünün vücut bulmuş hali kendileri. Ağabeyinin ölümünden Firuze’yi sorumlu tutuyor olabilir veya kocası ölmüşken hala o evde kalıyor olmasından hoşlanmıyor olabilir. Firuze annesine gitmek için evden çıktığında da gidip dolabını karıştırmıştır muhakkak. Bu görümce son sahnedeki Kadir öpücüğünü de yüzde yüz görmüştür. Ben aşkımıza yardımcı olur derken, bu görümceden çekeceğimiz var besbelli.
Emin için şu an yazılan hikayeyi ben beğeniyorum açıkçası. Alzheimer olan biri kaybolup böyle bir hayatın içine pekala düşebilir. Emin’e hem çok üzülüyorum hem de bir yandan çocuklarına, torunlarına çektirdiklerinin cezasını çekiyor diye düşünüyorum. Kendi kayıp ilanını bulup camdaki yansımasıyla karşılaştırırken fotoğraftakinin kendisi olduğunu anladığı sahneyi çok sevdim. Sanki eski Emin’i, en azından dış görünüş olarak hatırlamaya başladı. Ancak geçmişte yaşadığı diğer olaylar, yüzler hala bulanık. Kadir ve Fazilet ile kavuşma sonrası bu bulanık yüzler birden aydınlanacaktır ancak Alzheimer etkilerinin devam edeceğini düşünüyorum. Daha eski ve onunla ilişkisi daha travmatik olduğu için Resmiye’nin yüzünü hatırladığına göre Fazilet’i resmiye sanması ihtimali de yüksek. Telefon kulübesinde ilandaki numarayı ararken son iki numara yırtık olduğu için sırayla tüm numaraları denemesine bayıldım. Onun durumundaki biri için bayağı zekiceydi. Kendisini tanıyıp kötü niyetle üstüne gelen adamlardan kaçarken de telefon etmek için gereken kartı alacak parayı toplarken de biriktirdiği paraları çalanlardan paralarını geri alırken de hep zekasını kullandı. Ayrıca Alzheimer olanlar saldırgan olurlar, çevremden biliyorum. Ve Emin’in paralarını geri alabilmesi beni çok mutlu etti. Çünkü bu durumdaki yaşlı bir adamın sürekli horlanmasını, dövülmesini, böyle sefil bir halde sokaklarda yaşamasını görmek beni çok üzüyor.
Emin, Kadir’in numarasını aradığında Kadir’in o telefonu meşgule atması çok yanlıştı. Bir kere babasını arayan adam öyle bilmediği numara arayınca mutlaka heyecanla açar, iki eli kanda olsa bile o telefonu açmamazlık etmez. O numarayı geri aradığında açılmazsa da tekrar tekrar arar, ulaşamazsa merak eder ve hatta numarayı araştırtır. Kadir nasıl İlhan’dan Selahattin’i araştırmasını istedi, bu numaranın nereye ait olduğunu da araştırıp Emin’in hangi semtte olduğu bilgisine ulaşabilirdi.
Emin’in ona sadaka veren adamla oğlunun bisiklet temalı konuşmasından hafızasının tetiklenip bir şeyler hatırlamaya başlaması ve çocukluğunda oğlunu sevindirememişken bu fakir çocuğu sevindirmesi ne kadar güzeldi. Bunu yaparken geçmişe dair hiç pişmanlık duygusu hissetti mi acaba? Oğlunu üzdüğü için başka bir çocuk üzülmesin isteğiyle mi ona bisiklet almak için o kadar para biriktirdi? Yoksa kafası gidip geldiği için çocuğu kendi oğlu mu sandı? Yine de o çocuğu ve babasını sevindirdi ya o çocuğun gülüşü her şeye bedeldi.
Kadir’in araba mezarlığındaki otobüsün camına yazdığı yazı sonrası Emin’in de aynı yere gelmesi ve okuduklarıyla geçmişe giderek ona “SABRET” diye cevap yazması yine camideki tesadüf gibi olmamış mı? Ayakları ikisini o gün sırayla camiye götürmüştü, şimdi de sırayla araba mezarlığına geldiler. Kadir orada Emin’in geçmişte kendisine yaptıklarına, esirgediklerine isyan ederken haklıydı. Emin resmen Kadir’in eksik bir çocukluk, ardından da gençlik geçirmesine sebep olmuş. Gerçekten de Kadir çok yüce gönüllü bir adam. İnsan kendine bunları yaşatan babayı da o babaya ses çıkarmayan anneyi de bu kadar sevemezdi, onlara bu kadar bağlı olamazdı. Hala bile geçmişte yaşadıklarının yarası kapanmamış. Ben Kadir’in yerinde olsam bu babayı bu kadar sevmezdim, formaliteden görüşsem bile aynı evde yaşamazdım, elbette Alzheimer olmasına üzülürdüm ve kaybolduğunda onu arardım ama bundan dolayı kendini dipsiz kuyulara atılmış da çıkamıyormuş gibi de hissetmezdim.
Kadir’in babasının yazdığı cevabı gördüğündeki yüzü nasıl da mutluydu? Gözlerine o anda yerleşen ve gittikçe artan umudun yerini umutsuzluğa bırakmaması ve Kadir’in bir an önce Emin’i bulması gerekiyor. Bu kadar acı, bu ceza Kadir’e yeter de artar. Kadir Emin’i bulsun ki kendini yeniden bulabilsin ve önüne bakabilsin, çünkü Kadir şu an bir şeylere tutunmaya çalışsa da aslında boşlukta savrulan bir yaprak gibi. Onun ağacı babası, Kadir o gelince tekrar dalında yeşerecek.
Kadir’in yaşadığı köydeki insanlara yardım etmek istemesi tipik Kadir hareketi. İlk bölümde Emin “Komşusu açken tok yatan bizden değildir.” demişti ya, Kadir’in de düşünce yapısı da aynı bu, isterse kendisi de çamura batmış olsun. Kadir yakında Salihleri de kendi evlerine getirirse şaşırmayacağım. Kadir’in Salih’e olan sevgisinin, ona yardım etmek isteyişin altında biraz da Salih’in bel fıtığının olması var. Malum Yaşar’ı bel fıtığı için girdiği ameliyatta kaybettik, Salih, Kadir’e Yaşar’ı hatırlatıyor.
Kadir’in hem tesiste Muhsin’e hem de Selahattin’e devamlı diklenmesini temelde doğru bulmuyorum. Çünkü şefini, müdürünü sevmesen de gerektiğinde yüzüne gülmek gerekiyor. Ayıya dayı demek gerekiyor. Çünkü Kadir şu anlık Selahattin’in verdiği eve ve işe muhtaç, en azından bize yansıtılan bu yönde. Ancak Kadir’in kendisini tehdit eden Selahattin hakkında araştıma yaparak ona kolay lokma olmadığını hissettirmesi de bir yandan gerekliydi. Çünkü Kadir’i sohbetimize gelsin diye inatla çağıran kendisiydi, adam doğru düzgün cevaplar verip, köydeki insanların durumundan bahsedince niye kabahatli oluyor? Bu arada Kadir’in Selahattin’e rest çektiği sahnede kendimi Çukur dizisini seyrediyormuşum gibi hissettim, dizinin kendini bu havadan bir an önce kurtarması gerekli.
Selahattin, Ahmet’i buldurup o köye boşuna getirmedi. Ahmet’in varlığıyla da Kadir’i, Büşra’yı rahatsız edecek. Onların sinirlerini gerecek ve hatalar yapmalarını sağlayacak. Selahattin Ahmet’i nereden öğrendi peki? Bence Servet hıyarı anlattı. Bu öyle Kadir onun çöplüğünü karıştırmaya çalıştı diye bir anda alınmış bir kadar da değil. Selahattin uzun süredir Kadir’e karşı husumet besliyor olmalı. Ama neden? Bu konu Selahattin ve Emin’in geçmişine uzanıyor olabilir mi? Emin ve Selahattin tanışıyor olabilir mi? Veyahut da sadece onların büyük bir mirasa konan Saruhanlılar olmasıyla mı alakalı?
Selahattin’in Ahmet’i köye yerleştirmesinden de anlaşıldığı üzere kendisi ne kadar hırlı hırsız veya muhtaç varsa köye topluyor. Muhtemelen çöp tesisinde çalışanların büyük çoğunluğu, belki de hepsi sigortasız. Besbelli Servet şu an kaçak olduğu için orada sigortasız çalışıyor. Bu da sezon finalindeki olaylarla bağlantılı olmalı. Şirket ve köşkü göremeyişimiz de buna bağlı olmalı. Ne köşkte ne de şirkete kayıtlı diğer evlerde neden yaşamadığımızı acaba ne zaman açıklamayı düşünüyorsunuz? Bütçeden kısmak için bizi köye getirdiğinizi düşünüyorum ancak bunları mantıklı temellere oturtmazsanız inandırıcılığı kalmıyor bilesiniz.
Fazilet’in geçen hafta evlat acısını anlamaya çalıştığım, Kadir ile küsmesini de olağan karşıladığım için pişmanım. Herkese batırdığı o iğneli diliyle etrafa nefret saçınca onunla empati kurabilmem imkansız. Fazilet, Kadir’i nasıl Yaşar’ın masada kalmasından sorumlu tutulabilir? Ameliyatı Kadir mi yapıyordu? Üstelik Fazilet dindar, benim bildiğim dindarlar ecele inanır ve ölümlere bir sorumlu, bir neden aramaz. Bir de Kadir’e öfkelisin diyelim, Kübra ve Zeynep’in ne suçu var da onlara da dilinden zehir saçıyorsun be kadın!
Geçtiğimiz hafta İlBüş’ün ve İlhan’ın yazımından hiç memnun olmadığımı dile getirmiştim. Aynı memnuniyetsizliğim ne yazık ki bu hafta da devam etti. Büşra’nın en sonunda babasının kaybolmasıyla sabır taşının çatlamasıyla İlhan’ı terk etmesini, yani ayrılığa hak verdiğimi söylemiştim. İlhan’ı hala sevdiğini de görebiliyorum. İlhan’ın lafını ettirmemek isteyişi de ondan aslında, onun hakkında olumlu şeyler duyup etkilenip gardını düşürmek istemiyor. Gururu, aşkının önünde geliyor. İlhan onunla konuşmaya geldiğinde, onu aylar sonra ilk defa karşısında kanlı canlı görünce nasıl da içi titredi görmediniz mi? Ancak İlhan ona geldiğinde, ona olan hislerini dile getirdiğinde sadece tek bir cümle söylemesine anlam veremedim. Hiç mi koskoca dört ayda içinde bir şeyler biriktirmedi bu kız? Bizim o ağzı laf yapan Büşra’mıza ne oldu?
Fazilet’in İlhan’a öfkesini anlıyorum da adamı taşlamak nedir? Sadece “Defol git buradan.” deyince adam gitmeyecek mi sanki? Ayrıca çok büyük bir hata yapmış da olsa şu an o hatasını telafi etmek için elinden gelen her şeyi de yapıyor. Fazilet neden pişman olana karşı en ufak bir yumuşama göstermiyor? Madem İlhan kabahatli, Emin’in kaybolmasından sorumlu Kadir ve Servet’le niye hala aynı evde yaşıyor? Çünkü maddi olarak onlara muhtaç, çünkü kesin aile her şeydir. E İlhan da aileden değil mi, damadın değil mi? Bir gün Büşra onu affedip kocasına geri döndüğünde ne yapacak? Ayrıca Büşra’ya da bu sahnede ne olursa annesine tepki göstermediği ve bir de üstüne o anasının dizlerine kafasını koyup şefkat dilendiği için kızgınım. O adam ne olursa olsun onun nikahlı kocası. Koskoca İlhan Karaçam seni Fazilet tarafından taşlanırken değil, o eski halinle Verdana’da görmek istiyorum koçum. Kayınvalidemdir yapar diye düşünmemelisin, sen Büşra ile evleneceğiniz zaman ne kadar medeni bir şekilde köşke gidip de Fazilet ile konuşmuştun hatırlatırım. Neyse en azından Kadir ile İlhan’ın arası bayağı iyi, Kadir’in fikri İlhan’ın imkanlarıyla açtıkları o barınma merkezi projesi de Emin bulununca sonlanmasın, İlhan gibi eskiden kendinden ve babasından başka birini düşünmeyen bir adamın bu değişimi bir anlık olmasın.
Bir de Büşra artık şu Muhsin sana asıldığında ona “evli” olduğunu söyler misin? Sen bu adama ne söylersen söyle, ütülerken giysilerini yak onu yıldırmaz. Bu adam bunları cilve sanıyor, kaçan kovalanır durumu yaratmaya çalıştığını sanıyor olabilir. Ha ayrıca Muhsin illa kendine bir eş arıyorsa kendisine Selahattin’in küçük kızı Hafsanur’a yürümesini tavsiye ederim.
Begüm karakteri diziye İlhan’ın gizli kardeşi, düşmanı, uzun zamandır görüşmediği kuzeni falan olarak değil, bildiğiniz düpedüz ona aşık bir kadın olarak gelmiş, ne kadar hoş değil mi? Büşra ile İlhan’ın zaten gayet geçerli bir ayrılık nedeni varken üstüne Begüm sosu eklemeye gerek var mıydı? Ayrıca ben anlayamadım, bu kadın seneler sonra gelip birden çok yakışıklı bulduğu İlhan’a mı aşık oldu, yoksa çocukluk aşkına yeniden mi vuruldu? Bu arada sevgili senarist Begüm simitli, ağaçlı falan birtakım çocukluk anıları anlatıyor da geçen sezon bizim çocukluğunu gördüğümüz İlhan 8 yaşındayken gayet yalnız ve mutsuz bir çocuktu. Hayatı yatılı kolejlerde geçmişti. Bu yaşında geceleri uyurgezer gibi davranışları, anne, anne diye sayıklamaları vardı. Begüm’ü bu “travmatik” geçmişe nasıl monte ettiniz acaba? Begüm de maşallah Büşra’nın neredeyse hiç yaklaşamadığı kadar yaklaştı İlhan’a. Biz İlBüş’ün ilk öpücüğünden sonra hiç böyle bir an görememiştik…
Ne güzel Büşra İlhan’ın babasını bulmaya yardımcı olmak için açtığı o barınma merkezini görmeye gitti, İlhan’a aylar sonra bir adım attı, demek ki birazcık yumuşamaya başladı derken karşısına Begüm çıktı iyi mi? Üstelik Begüm niyetinin ne olduğunu daha konuşmanın başında belli etti. İstediği kadar lafı kıvırmayı denesin Büşra da gayet iyi anladı onun gözünün İlhan’da olduğunu ve kendisini İlhan’a yakıştıramadığını. Ama ona cevabını öyle güzel verdi ki aferin Büşra’ya. İnanıyorum Büşü’m sen ne olursa olsun kocanı bu sarı çıyana kaptırmazsın. Ha bu arada Begüm, İlhan’ın Büşra’da ne bulduğunu anlayamamış ya, hiç şaşırmadım doğrusu. İlhan o hassas, kırılgan, duru, herkesten başka “istisna” olan kadına vuruldu; hayatında ilk defa aşık oldu, ilk defa kalbinin attığını hissetti, ilk defa gerçek duygularını olduğunu anladı, hayata bambaşka gözlerle bakmaya başladı. Yani Begümcüğüm bunları senin anlayabilmen, zamanla çözmen biraz zor.
Kübra ve Zeynep’in geçtiğimiz bölümde duygularını kendin adıma hiç anlayamamıştım. O kadar kayba, düzen değişikliğine rağmen çok normal görünüyorlardı. Ama bu bölümde onları da anlayabileceğimiz sahneler yazılmış. Onların da yaşananlardan sonra aslında psikolojik ve fizyolojik olarak nasıl yıkıldıklarını görebildik. Servet hisseleri ele geçirdikten sonra prensesler gibi dolanıp evlere temizliğe giden annesini aşağılayan Kübra, şimdi para kazanabilmek için aynı duruma düştü. Etme bulma dünyası işte. Zeynep ise onca zamandır gözleri bozuk olduğu halde durumları yok diye sesini çıkartamamış, halbuki birçok sağlık sorunu içinde en acillerinden biri göz. Ödemiş’teyken kitaplardan kendine bir dünya kuran o genç kız şimdi soğan doğrayabilmeyi yeterli görebilecek bir psikolojiye girmiş. Gözü doğru düzgün görmüyorken bu halde istese bile işe giremez. Kadir amcaları her gece içkiye para harcayacağına, Selahattin ile uğraşacağına Zeynep’in bu sağlık problemini bir an önce çözse daha iyi eder.
Yeni bölümden gelen ilk fragmanda Kadir ve Emin’in kavuşma sahnesi var ve bu sahne ilk tanıtımdakiyle ilk bölümün başındaki sahnenin aynısı. Nihayet bu sahnenin öncesini ve sonrasını da görebileceğiz. Ve inanılmaz duygulu, bizi ağlatacak bir kavuşma sahnesi geliyor. Bu beni heyecanlandırdı doğrusu.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler yeni bölümü nasıl buldunuz?
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.