Baba 15. bölüm ile sezon finali yaptı. . Bölüm reytingleri ise Total’de 3,75 reyting ile 4., AB’de 4,48 reyting ile 2. ve ABC1’de 4,75 reyting ile 3. oldu. Sezon finali değerlendirme yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Baba ortalama bir bölümle sezon finali yaptı. Bölüm süresi biraz daha uzatılarak, üstünden geçilen sahnelerin de hakkı verilerek çok daha etkili bir sezon finali sunulabilirdi. Ayrıca sezon finalinde baştan sona çoğunlukla kötü olaylar hakimdi, ekran başından içim şişmiş olarak kalktım. Evet, biliyorum dizi “İstanbul Saruhanlılar’a yaramayacak, başlarına bin bir türlü felaketler, uğursuzluklar gelecek.” teması üzerine kurulu ancak yine de nefes aldıran sahneler biraz daha fazla olabilirdi.
Geçtiğimiz bölümü Kadir’in Firuz sayesinde İlhan’ın paralarını çalmasının ardından kendi payına düşen kısmını İhan’ın gözü önünde pazardaki vatandaşların üzerine atmasıyla noktalamıştık. İlhan’ın bu olay üzerine iflas edeceğini düşünerek bir sürü teori geliştirmiştim ancak meğer İlhan parasını sigortadan alabilecekmiş. İlhan’ın Vedat’ı kovması da yerindeydi çünkü Kadir’in şirkete verdiği zararlarda Vedat’ın payı büyüktü. Yine de İlhan, Vedat’ı tekrar yanına alıp ona son bir şans verecektir çünkü İlhan’ın yeni birine güvenmesi çok daha zor. Elbette bu olay İlhan’ı Kadir’e daha çok hırslandırdı. Ben aralarındaki bu boş, anlamsız savaş bitsin de katili bulmaya yönelsinler diye beklerken tabii ki katil peşine düşen bizim bahtsız Büşra’mız oldu… Resmen dört bölümdür ortada birbirleriyle kavga etmek için ellerine geçen her fırsatı kullanan iki tane beyinsiz var. Haydi biri öfke ve yas etkisiyle doğru yolu bulmamakta direniyor bari diğeri kendini aklamaya çalışsın, o da yok. Hal böyle olunca işin sonu Kadir ile İlhan arasında it dalaşına dönüştü.
Açıkçası bu kavgayı ateşleyen olayda benim için İlhan da Firuz’u ihbar eden Kadir gibi hatalı. Firuz, yedikleri baskında İlhan’ın dahili olmadığını anladığında Kadir’e yine zarar verirdi ve onun için en değerli şeyin ailesi olduğunu zaten biliyordu, Kadir bunu ona iki kere söylemişti. Ama direkt olarak Emin’i kaçırmayı akıl etmezdi. Besbelli İlhan ona ailede Kadir’in en çok değer verdiği kişinin Emin olduğunu yumurtlamış. Ben Firuz’un başına silahı dayasa bile Emin’i öldüreceğini sanmıyorum. Firuz ile İlhan muhtemelen sadece Emin’i kaçırma yoluyla Kadir’in endişelendirilmesi şeklinde anlaşmışlardır ancak Emin’e dayak yoluyla zarar da vermiş bu Firuz. Bu kaçırılma yüzünden şu an İlhan’a kızgınım, Kadir’den daha fazla dayak yese de hak etti derdim. Umarım İlhan hatasını telafi edecek bir şey yapar ve kendini bu olaydan aklar. Firuz’un kaçırdığı yeri biliyorsa bunu polise mi söyler yoksa başka bir şey mi yapar orasını bilemem ama elini taşın altına koymalı.
Emin de yeterince yaşadım diyerek ölümü sükunetle kabullenmiyor mu? Rahmetli anneannem de böyleydi, dünyadan çok ahiret için yaşamaya başlamıştı. Aslında bu sahnede Emin’in aklı başında olmasından çok Alzheimer belirtilerini görmeyi isterdim. Adam Alzheimer ama kaç bölümdür ilaçlarını alıyor diye sanki hiç Alzheimer olmamış gibi bir hava hakim dizide.
Kimse alınmasın gücenmesin Kadir ile İlhan’ın dövüş sahnesinde benim en çok ilgimi çeken şey onları karşılıklı seyretmek oldu. İkisi de dipçik gibi adamlar neticede. ^^ Dövüş koreografisi ve çekimler idare ederdi, üstüne bir de birbirlerini boğazlamaya kalktılar, bunun nesini öveyim. Genelde çoğu dövüş sahnesinde ön planda olan şey dövüşün kendisidir, bizimkindeyse repliklerdi. İlk dikkatimi çeken Kadir’in İlhan’ı bugüne kadar babasından başka kimsesi olmadığı için, kendi ağabeyleri olduğu için bel altı vurmasıydı. Bunu daha önce de yapmıştı. Ben bu davranışı Kadir’e yakıştıramıyorum. İkinci dikkatimi çeken İlhan’ın bale yapmış olması. İnsanın aklına babası nedeniyle çocukken bile yapmış olabileceği gelmiyor. Üçüncü dikkatimi çeken şey İlhan’ın babasıyla ilgili söyledikleriydi. Onu nasıl bir adam olursa olsun babası olarak sevdiğini vurguladı. Aslında Kadir de böyle değil mi? Emin sanki çok doğru bir baba mı? Kadir ona “Birazcık şefkat için bizi adam öldürecek hale getirdin.” dediği günleri ne çabuk unuttu? Şükür Elif geldi de öfkeden gözü kimseyi görmeyen bu ikisinin akıllarını başlarına getirecek hamleyi yaptı. Ciddi ciddi şirketler üzerinden, iş hayatı üzerinden kapışması gereken bu iki adam neden bu hale geldi? Biz neden buna maruz bırakıldık? Düğün öncesi kayyumlu bir yönetim kurulu meselemiz vardı, o bundan kat be kat ilgi çekiciydi.
Kadir: “Babam nerede?”
İlhan: “Bölüm sonu canavarını geçmen lazım önce.”
Kadir: “Senden korkan senin gibi olsun.”
İlhan: “Kork ya da korkma umurumda değil. Ben istediğimi alacağım zaten.”
Kadir: “Bana bak. Benimle istediğin kadar uğraş. Ama sakın aileme bulaşma.”
İlhan: “Sen bana emir veremezsin.”
Kadir: “Benim iki tane ağabeyim vardı lan. Ben bir lokma yemek için bile onlarla kavga ettim. Senin kimin vardı? Ha? Hiç!”
İlhan: “Benim öğretmenlerim vardı. Jimnastik, judo, boks. İnanmazsın bir dönem bale bile yaptım. Annem hayattaydı o zaman. Babamdan gizli tabi. İnsanın vücudunu tanıması için inanılmaz bir eğitimdi. Kasların esnekliği için. Öyle senin gibi elime sopa alıp mahalledeki her kavgaya dalmadım ben. Babam demişken, babamı neden öldürdün Kadir? Ha? İtiraf edeceğim, ben de çok istedim biliyor musun, benim de aklımdan çok geçti. Ama yapamadım. Neden yapamadım biliyor musun? Çünkü o beni hayata bağlayan tek daldı. Bozuktu, çürüktü, her zaman kırılmaya mahkumdu ama o benim dalımdı! Bu gece burada sadece ikimizden biri sağ çıkacak. Bu da ben olacağım Kadir.”
Kadir: “Antrenmanın bitti mi? Hı?”
Elif: “Kadir? Durun! Büşra’nın hayatı tehlikede!”
Senarist Büşra’dan nefret ediyor olmalı. İlk bölümden itibaren başına gelmeyen kalmadı. O kadar az yüzü güldü ki… Daha çocukluğundan beri kurallarla büyümüştü. Yıllarca bir adamdan şiddet görürken ailesi yüzünden o adamla boşanamadı. Anne babasının evinde kocası ona tecavüz etmeye kalktı. Bunu duyan annesi kocandır deyip kızına sahip çıkmadı. Babası onu korumadı ve sahip çıkmadı. Kağıt üzerinde evli olduğunu tüm aile bilmesine rağmen aşık olduğu adamla öpüştüğü için büyük ağabeyi orospu deyip evden kovdu. Diğer ağabeyleri de onu anlamadı, birisi para için bu adamın yanında durduğunu iddia etti. Aşkını, kendi kararlarıyla yoluna devam etmeyi seçti diye tüm ailenin onunla konuşması yasaklandı. Yıllar sonra ona nefes aldıran, aşkı tattıran adam ağabeyi tarafından inşaattan itildi ve günlerce komada ölüm kalım savaşı verdi. Hayatındaki ilk evlilik teklifini bile babasının gelişi yüzünden kabul edemedi, kendini suçlu hissetti. Ailesinin onayı olmadan evlenmeyi göze aldı, evlendiği gece kayınpederi öldürüldü. Kocası ağabeyinin katil olduğuna inanıp ağabeyine yapmadığını bırakmadı, üzerine ağabeyi de kocasına saldırmaya başladı ve kanlı bıçaklı oldular. Evliliğini yaşayamadığı yetmiyormuş gibi ikinci kocası da ona psikolojik şiddet uyguladı. Ailesiyle görüşmesine izin vermedi; önce eve, sonra odaya kilitledi. Kocası ve ağabeyi birbirine girdiği için katili aramak ona kaldı ve katili ararken ona travmalar yaşatan eski kocasıyla yüz yüze geldi. Üstüne bir de eski kocası onu süs havuzunda boğmaya çalıştı. Büşra’nın çektikleri yetmedi mi sayın senarist? Bu kadın ne zaman gerçekten nefes alıp mutlu olacak?
Büşra’nın Ahmet ile buluşmaya gitmesinde onu hatalı buluyorum. Elbette Elif’e haber vermeden, kendi başına bir işe kalkışmasının bir bedeli olmalıydı. Üstüne bir de cinayet itirafını kaydettiği telefonu adamın gözüne soka soka sallamaya kalktı. E be kızım biz seni akıllı bilirdik, İlhan ve Kadir gibi aptalca davranmana ne gerek vardı? Neden sen de Kadir gibi fevri davranıyorsun? Adama başta ne güzel bela okudun, itirafı da aldın, ayağı aksayan adamın yanından koşup uzaklaşsana. Ama yine de havuzda boğulmak da çok ağır oldu be. Büşra bu yüzleşmede ne kadar hatalı davransa da sözleriyle Ahmet’i kışkırtsa da onun tarafından boğularak, vahşice öldürülmeyi asla hak etmiyor. Hiç kimse, hiçbir kadın ne yaparsa yapsın öldürülmeyi hak etmez.
Büşra: “Sen öldürdün.”
Ahmet: “Oyuna mı getirdin lan beni?”
Büşra: “Allah senin belanı versin! İnsan değilsin sen! Pislik herif!”
Ahmet: “Bağırma lan. Polise haber vermedin değil mi lan?”
Büşra: “Var ya. Küçücük bir an acıdım sana. Küçücük bir an ya. Belki dedim yapmamıştır. Belki günahını alıyorumdur. Ama yanılmışım. Aptalım ben.”
Ahmet: “Yeter lan yeter! Yeter lan yeter! Ömrü hayatımda şans bir kere yüzüme güldü lan benim. O ne s. bok olduğu belli olmayan akrabalarınız öldü de zengin olduk bir anda, oh be dedim. Sonunda. Ama parayı görünce hepinizin götü başı ayrı oynamaya başladı. Sen oğluyla fingirderken bana da kötürüm babası kaldı. Ömrümde yemediğim dayağı yedim ben o pezevenk yüzünden, haberin var mı lan senin? Ağabeyinin soktuğu bıçak bile o kadar acıtmadı. Lan yaşasaydı size de beterini çektirecekti, sen ne zannediyorsun lan. Öldürdüm de kurtardım sizi. Teşekkür edeceğine bir de geçmiş karşıma…”
Büşra: “Beter ol! Beter ol Allah’ın cezası! Beter ol! Ama benim seninle hesabım kapandı! Var ya, sen hapislerde çürü, gör gününü!”
Ahmet: “Ver lan şunu bana!”
Büşra: “Bırak!”
Ahmet: “Ver şunu bana!”
Büşra: “Bırak beni!”
Ahmet: “Gebertirim seni lan.”
Büşra: “Bırak beni!”
Ahmet: “Kimsenin ruhu duymaz Allah’ıma kitabıma bak!”
Büşra: “Çek o pis ellerini üzerimden! Bırak beni!”
Açıkçası ben sezon finalinde Büşra’nın hamile kalacağını, Ahmet’in bunu duyduğu için hırslanıp onun bebeğine zarar vermeye çalışacağını düşünüyordum. Ancak senarist bu yolu seçmedi. E madem Ahmet ona başka bir yoldan zarar vermeye, öldürmeye çalıştı bari İlhan ile Kadir gelseydi de bölüm Büşra İlhan’ın kollarında nefessizken bitseydi. Dramın dibini sıyırmışken daha da sıyırsaydık. Bir dizi klişesi olarak “Acaba Baba dizisinde Büşra ölecek mi?” şeklinde merak ettirilmeye çalışılmış ancak o bu yazdığım şekilde de seyirci Büşra’nın ölüp ölmeyeceğini merak edebilirdi. Büşra İlhan’ın kucağındayken Haluk Bilginer’in sesinden aynı tiradı duyardık ve İstisna temasının sözlü hali de o şarkının öznelerinin üzerinde veya onları gördükten sonra siyah ekranda çalmaya başlardı.
İşte Baba sezon finalinde Haluk Bilginer’in sesinden dinlediğimiz o sözler:
“Hiçbir zaman anlamadı insanoğlu.
Dünya birine kalacak olsaydı Süleyman’a kalırdı,
ölüm satın alınsaydı nemrut tutar alırdı.
Çıkmadık canlara derman bulurdu,
Lokman hekim ölmedi mi?
Bu yüzden hiç korkmadık biz.
Umudumuz hep Allah’tandı.
Derdimize yüksel dedik, istediğin kadar yüksel.
Nasıl olsa geçmeyecek misin?
Zalimlere güçlen dedik, dilediğin gibi güçlen.
Nasılsa düşmeyecek misin?
Öyle oldu, olacak.
Dünya, iyiyle kötünün arasında bir yerde.
Ama günü geldiğinde iyilerden taraf olacak.”
Yeni sezondan beklentim bölümün bu yazdığım şekilde açılması. İlhan ile Kadir’in panik halde Büşra’yı bulmasını ve onlar sırıta sırıta boks yaparken başına gelenlerden dolayı acılar içinde kıvrandıklarını görmek istiyorum. Ahmet’in yanında getirdiği silahla ya kendi kafasına sıkacağını ya da oraya gelenlerden birini yaralayacağını/öldüreceğini düşünüyorum. Ancak yine de önce İlhan eşek sudan gelene kadar şunu bir dövsün, istek değil ihtiyaç. Hatta onun kafasını o havuza sokabilirler. Ahmet’e uygulanacak şiddete karşı değilim, hak ediyor şerefsiz.
Ben Servet yaşadığı pişmanlıkla anne babasına sığınacak, yaptıkları, yaşattıkları için af dileyecek, elini öptürmek istediği insanların ellerine ayaklarına kapanacak diye beklerken şapkadan Emin ile Servet’in Ödemiş’teki flashback sahnesi çıktı. Ne o, Emin’in Şahika’yla evlenme kararın karşısında söylediklerinin çıkmış olması ağrına mı gitti de “Sen haklıymışsın baba.” demeye cesaret edemedin Servet Efendi? “Ailemin yanında değilken onlara zarar vermiyorum.” türünden bahanelere sığınma sakın. Yanlarında değilken yanında yörende gezdirdiğin, lüks içinde yaşattığın Ahmet en son kız kardeşini boğmaya çalışıyordu. Sen onu zamanında polise teslim etseydin iş bu raddeye gelmeyecekti. Kadir ile İlhan arasında yaşananlar bile sadece İlhan’ın sabit fikirleri, Kadir’in de ona ayak uydurmasıyla değil, senin o hıyarı polise vermemenle bağlantılı. Senin Firuz ile yaptığın iş birliğiyse şu an Emin’in kaçırılıp başına silah dayanmasına kadar giden süreçle dolaylı yoldan bağlantılı. Sen bu iş birliğini yapmasaydın Kadir ile Burak, Firuz’u polise ihbar etmeyeceklerdi. Servet de Firuz da neden kendilerini ihbar edenin İlhan olduğunu sandılar ki? Bu durumu detaylarıyla bilen kişi Burak’tı ve onları ihbar ettiğini düşünecekleri kişi de o olmalıydı. Servet de madem yaptıklarının bedelini ödemeye Şahika ile sevgilisinin köşkü soymasıyla başladı, Ahmet’i polise teslim etmemesinin ve amcasının dişiyle tırnağıyla kurduğu, hatta geçmişte babasının bile emeği olan şirketi kaçakçıya peşkeş çekmesinin bedelini de ödeyecek değil mi? Öyle elini kolunu sallaya sallaya kaçamasın, İlhan’ı öldürmeye kalktığı için yırtmıştı, bu defa hapsi boylasın.
Kadir de İlhan’ı soyduğu için Firuz’u ihbar etmedi, gayet bu hırsızlığa, uyuşturucuyu finanse etmesine göz yumdu, kendi de hırsızlık yaptı ama Burak ondan yalvar yakar ricacı olunca Firuz’u ihbar edesi tuttu. Bir de kalkmış polise “Ben hayatım boyunca haram yemedim, böyle gördüm, böyle öğrendim.” demez mi? ^^ Kadir İlhan’ı da çok hafife alıyor, bu yaptığıyla iflas ettireceğini sandı ama İlhan parasını sigortadan aldı sonuçta. Ben bu saatten sonra Kadir’in doğruluk timsali olmasına, dürüstlüğüne nasıl inanacağım? Onun adaletli bir adam olmasına nasıl inanacağım? Tek gözlemim Emin’in hep söylediği gibi yaptığının bedelini ödüyor oluşu. Bu bölüm hataları nedeniyle bedel ödemeyen kimse kalmadı desek yerinde olur, Kadir de onlardan biri. Firuz onun sayesinde eline bu kadar yüklü bir para geçmeseydi Ornaz’ı kullanıp kaçmaya çalışmayacaktı, Kadir de onu ihbar edip sinirlendirmeyecekti ve İlhan’ın da akıl vermesiyle Firuz’un ilk hedefi Emin olmayacaktı.
Emin karakteri bu bölüm yine çok geri plandaydı ve kaçırılması haricinde bölümü domine edecek bir etkisi olmadı. Bu belki Haluk Bilginer’in kişisel tercihidir lakin diziye başlama nedenlerinin içinde onun başrolde yer alması olan bizlere büyük haksızlık. Önceden olsa aslen Kadircan ile ilgili kararın anne babasına ait olması gerekse bile önce Emin’e danışılırdı. Binnur kendisi istese dahi babasının evine gidemezdi. Emin mutlaka Kadir’in Firuz ile iş birliğini öğrenir ve hırsızlık yaptığı için Kadir’in canına okurdu, aralarında büyük bir tartışma kopardı. Ama bizim gaddar Emin Bey, ponçik Emin Dede şeklinde gelini Binnur’un saçını sevip ona teselli cümleleri kurdu. Önceden geliniyle bu kadar samimiyet kurduğunu hiç sanmam.
Büşra’nın İlhan’ı bu intikam yolundan uzaklaştırmak için verdiği çabayı çok değerli buluyorum. Ama ne yazık ki onca emeği ziyan olup duruyor. İki denemesinde de başta her şey çok güzel giderken, çiftimiz eski günlerindeki gibiyken bir anda büyü bozuldu her şey son dört bölümdeki o sevimsiz haline döndü. Büşra’nın evliliğini kurtarmak için çırpınmasını sadece ikinci evliliği de başarısız olmasın diye çabalıyor şeklinde açıklayamayız. Ahmet ile boşanmamasındaki sebeplerden biri Emin’in inadıysa ikincisi de buydu. Burada ise ön plana çıkan duygu aşk. Büşra karşılıklı aşk duygusunu yaşadığı adamın bu nefretle yoğurulu girdaptan çıkıp özüne dönmesini istiyor. İstese gidebilir, boşanabilir ama bir şeyi iyice kırıp döktükten sonra eskisi gibi olur mu? Büşra da daha fazla kırılıp dökülmeden o hepimizin aşkına, davranışlarına hayran olduğu İlhan’ı yeniden karşısında bulmak istiyor. O İlhan’ın tamamıyla yok olmadığını o da görebiliyor, çünkü bir iki cümleyle bile o İlhan’ı, Büşra’ya istisnası gibi bakan İlhan’ı görebiliyoruz.
Büşra İlhan’ı ilk olarak ona aşık olduğu restorana çağırdı. Bu sahnede en sevdiğim detay aşık olduğu adama kalbinin onun aşkıyla ilk defa çarptığı yerde “Seni seviyorum.” demesiydi. İlhan bunu duyunca nasıl heyecanlandı, nasıl eli ayağına dolandı, gözlerindeki bakışlar değişti ve karısına belki de kaç zaman sonra ilk defa “Ben de seni çok, çok seviyorum.” dedi. İlhan Büşra’nın söylediği gibi içine çekildiği o bataklıktaki canavarın sesini duymasaydı belki duracak, öfkesini susturmaya çalışacak, Büşra’ya ve gerçek katili bulmaya odaklanacaktı. İlhan’ın içindeki canavar bana hep Ferit gibi geliyor. İlhan’ın yoluna devam etmesi için dizinin ikinci bölümünde Sevil’in okuduğu şiirdeki gibi içinde babasını öldürmesi gerekiyor. Yoksa İlhan kaldığı yerden hayatına devam edemeyecek ve babasına daha çok benzemeye devam edecek. Şu an o tam olarak o korktuğu adam değil. Bir kere o ihtimalin kıyısından Büşra sayesinde dönmüştü, isterse yine dönebilir. Yeter ki nefret duygusundan beslenmeyi bıraksın. Nefret belki onu şu an ayakta, diri, güçlü tutuyor ama o nefret aynı zamanda sevdiklerine ve kendisine zarar veriyor,
İlhan: “Ben hayatım boyunca en çok babama benzemekten korktum. Ama onun gibi biri oldum sonunda. Affedemiyorum. Hiç kimseyi affedemiyorum, hiçbir şeyi affedemiyorum. Sanki o hissi içimden söküp aldılar, sanki böyle içimde kaybolup gitti o his.”
Büşra: “Kimi affedemiyorsun?”
İlhan: “Babamı. Annemi. Beni böyle bırakıp… En çok da kendimi affedemiyorum biliyor musun? O kadar öfkeliyim ki. O kadar öfkeliyim ki. Bir daha kimseden böyle nefret edemem sanıyordum. Yerim yok sanıyordum ama. Edebiliyormuşum…”
Büşra: “Kadir ağabeyim…”
İlhan: …
Büşra: “Peki biraz zamana bıraksan. Düşünmesen mesela. Bu içindeki bir bataklık ve sen debelendikçe daha da dibe batıyorsun. Yapma! İlhan bana inan sen durunca her şey duracak. O bataklık kuruyacak ve sen çıkacaksın içinden.”
Normalde “İlBüş neden evli oldukları halde ev yerine parkta buluşup piknik yapıyor?” diye sormam gerekir ancak bu mekanın İlhan’a geçmişteki güzel anılarını hatırlatma amacı gütmesinden dolayı bu soruyu sormayacağım ama madem öyle neden parktaki gece pikniğimizde olduğu gibi öpüşmediler? O zaman İlhan Büşra’yı öpmüştü, şimdi de Büşra İlhan’ı öpüp uyuyan prensi uyandırabilirdi. O gözümü alan kocaman kek, börek, dans İlhan’ın içine çekildiği bataklıktan çıkabilmesinin yolunu açamadı ama öpücük bu görevi başarıyla yerine getirebilirdi diye düşünüyorum. Ben Ferit’in katili hala ortaya çıkmadığı ve adamın kırkı daha çıkmadığı için sevişsinler derdinde değilim ama evli çift olarak bari öpüşsünler! İlhan bunu düşünecek bir psikolojide değilse Büşra onu öpsün, biraz dişiliğini konuştursun. Yine de Büşra’nın travmalarını yenmesini sağlama yolundaki adımın için ben senden razıyım İlhan. Aşkınızın alevlendiği o günlerde, aynı yerde “Bir gün oturmakla dans etmek arasında bir seçim yapmak istersen ben buradayım.” demiştin, sözünü tuttun ve Büşra dans etmeyi seçtiğinde orada oldun. Ayrıca piknik güzel bir alışkanlık ama evde yapılabilecek alışkanlıklar geliştirseniz daha güzel olur. ^^
İlhan: “Çok teşekkür ederim, çok güzel bir geceydi.”
Büşra: “Hıh.”
İlhan: “Hep yapalım mı bunu? Yaşlanınca da. Olur mu?”
Büşra: “Olur, yaşlanınca da.”
Siz öyle büyülü bir çift oldunuz ki size kıyacaklar diye çok korkuyorum canım çiftim. Size birlikte birbirinizin yaralarını sarma, travmalarını atlatma şansı verilmeli. İlhan’ın bu zor günlerin ardından terapi alması gerekiyor, Büşra da ona eşlik etmeli. Siz bugüne kadar yaşadığınız tüm acıları mutlu evliliğinizde unutmalısınız. Yıllarca çektiklerinizden sonra siz bunu hak ediyorsunuz. Haydi her şeyi geride bırakın ve birlikte nefes alın.
Yorumlarımda çoğunlukla hak yememeye çalıştığımı sadık okuyucularım bilir. Aslen İlBüş’ü fanları olacak kadar çok sevsem de KadEl çiftinin de özellikle bu bölümde hakkının yendiğini düşünüyorum. Onların hakkını yiyen kurgucu mudur, yönetmen midir bilmem ancak KadEl’i dans ederken 40 saniye daha gösterseniz dünya durmazdı. Çiftin ilk dansı özeni hak ediyordu. Birbirlerine dans ederken birer kez baktılar, 20 saniye mi ne geçti, tak İlBüş’ün parktaki sahnesine geçtik. Bu çifte standart olmuş oluyor. Bu iki sahneye eşlik eden şarkının da devamı olduğuna, süre kısıtlaması olmadığına göre bu ayıp neden?
Elif’in Kadir’e iyi gelme, onu gündelik dertlerinden uzaklaştırma çabalarını çok beğeniyorum. Kadir onunla yeniden aşkı buldu. Ama Kadir onun için ne kadar farklı bir adam da olsa Elif onu çok fazla şımartıyor. Ben Kadir’in karşısında onu ayran budalası, ergen aşık gibi görmek istemiyorum. Ona bakarken gözlerinin içi aşkla gülsün ama bazı repliklerini dinlerken kendimi gençlik dizisi seyrediyor gibi hissediyorum. ^^ Ayrıca Kadir de sanki hiç romantik jestleri bilmezmiş gibi davranmıyor mu? Sevil ile dört yıllık ilişkileri olmuş, ona hediye bile almış, evlenme teklif etmiş. Şiir okuyan, kitap okuyan bir adam bu, en kötü oralardan öğrenmiş olması gerekirdi bir şeyleri. Elif’e çiçek almayı Burak söylemeden de akıl eder bu adam. Dans etmeyi de bilmiyor olamaz yahu, düğünlerde veya daha önce gittiği müzikli mekanda hiç mi dans etmedi yani? “Beceremem.” daha inandırıcı bir replik olurdu. 7. Bölümde Elif ile karşılıklı laf yarıştıran Kadir nerede, şimdiki Kadir nerede?
Kadircan’ın diziden çıkması için seçilen hikaye mantıklı ancak yöntem yanlış. Kadircan’ın Cansu’yu öldürerek hapse girmesi, aslında diziye geri dönebileceği bir açık kapı bırakılmış olması yerinde bir karar. Çünkü Cansu uçurumdan aşağıya Kadircan onu ittiği için değil, kendisi Kadircan’ı ona yaklaşmaması için ittiği sırada ayakkabısının topuğu dönüp dengesini kaybettiği için düştü. Ancak bu ikisinin uçurumun kenarında konuşmaya kalkmaları tam bir saçmalık. Kadircan’ın, Cansu ile Servet’i gördüğü restoran oraya yakın olsa bile saçma. Cansu’un merdivenlerden aşağıya düşmesi, kafasını kaldırıma çarpması, kafasını taşa çarpması gibi çok daha mantıklı seçenekler dururken en mantıksız şeyi seyrettik. Yere çakılan kadının kafasından zerre kan gelmemesi de cabası.
Zaten Kadircan, Cansu ile köşkte yüzleşmişken, Cansu onu parası için sevdiğini söylemişken, onu artık istemediğini söylemişken hala takip etmesi, tekrar hesap sorması da anlamsız. Anladık çok aşıksın da azıcık gururlu olsaydın, böyle işlere kalkışmasaydın şimdi nezarethanede demir parmaklıklar arkasında olmayacaktın. İkisini yan yana iğrenç bulsam da Cansu da Servet de yetişkin iki insan ister öpüşür ister sevişirler sana ne? Servet, Cansu’nun niyetini biliyordu zaten ancak başına gelenlerden dolayı o kadar mutsuzdu, o kadar sevilmeye ihtiyacı vardı ki Cansu’nun ilgisi hoşuna gitti ve ona karşılık verdi.
Kadircan’ın birini öldürdüğünü öğrendikten sonra Binnur ve Yaşar’ın anne ve baba olarak verdikleri tepkileri, davranışlarını tam kararında buldum. Sedef Akalın ve Deniz Hamzaoğlu da bayağı iyi oynamışlar, karakterlerin duyguları bana tam anlamıyla geçti. Binnur’un Yaşar’dan Kadircan’ın suçunu üstlenmesini istemesini ve bu isteği gerçekleşmeyince de babasının evine gitmek istemesi de anormal değil. Aksine tamamen annelik içgüdüsünün hakim olduğu, mantığın devre dışı kaldığı, duygusal istek ve kararlar bunlar. Mantık devrede olsaydı oğlunun daha mahkemesi bile görülmeden şehri terk etmeye kalkmazdı. Buradaki yanlış Binnur evden gitmeye karar verdiğinde Kadir’in ona Yaşar’ın durumunu söylememesi. Karısı olarak kocasının ameliyatta olduğunu bilmeye hakkı vardı, hangi nedenle olursa olsun bunu ondan saklamamalıydı. Kadının oğlundan acısı var, bir de bunu üzülmesin diye söylemedi herhalde ama çok saçma. Binnur’un hayatı hakkında resmen Kadir söz sahibi olmuş oldu.
Yaşar’ın bel fıtığının ilerlemesi nedeniyle ameliyat olması ciddi sonuçlar doğuracağa benzer. Yoksa böyle bir ameliyata girmesinin, hatta ameliyatla az kalsın ölecek olmasının yazılmasının bir anlamı yok. Bence Yaşar fıtık ameliyatında ölmeyecek ancak felç kalacak. Normalde Binnur, Yaşar’ın durumunu ve Yaşar’ın suçunu üstüne almak istemesine rağmen gidip Kadircan’ın suçunu itiraf ettiğini öğrendiğinde babasının evinden döner ancak Ecrin’i oynayan Kayra Sır Instagram’da veda paylaşımı yapmış. Açıkçası diziden ayrılabilecek onca oyuncu varken neden Binnur ve Zeynep haricindeki tüm çocukları ayrılıyor? Neden böyle diziye az da olsa keyif katan karakterler ayrılıyor anlayamıyorum.
Sezona dair genel bir yorum da yapmadan yazıyı bitirmeyelim. Baba’nın ilk sezonu benim açımdan beklenenin altında kaldı. Bunda en büyük etken senaryonun 7. Bölüm itibariyle revize edilmiş olması ve birden olayların 200 km hızla giden bir araba misali hızlanması. Emin’in hastalığı çok erken ortaya çıktı, Kadir ile Emin arasındaki çatışma son bulmamalıydı. İkisi arasındaki ilişki dizinin can damarıydı. Onlar barışınca Emin karakteri boşa düştü ve etkisizleşti. Kadir huy olarak Emin’e benzese de bu kadar çabuk Emin’in halefine dönüşmemeliydi. Emin bu süreçte Servet ile çatışsa bile Alzheimer olduğu ortaya çıktığı için bu beklenen etkiyi yaratamadı. Kadir’in evi terk etmesinin ardından ben Sevil ile olan ilişkisinin ciddileşeceğini beklerken Kadir bu ilişkisinde pasif kaldı ve Kadir için çift sorunu oluştu, daha ayrılıklarının üzerinden çok kısa bir süre sonra yeni bir ilişki inşa edilmeye çalışıldı. Aslen güzel de oldu ancak önce Kadir’in ayrılık acısı çektiğini hissetmek gerekirdi. Ayrıca Elif ile Kadir arasındaki rakip, düşman, çatışan aşıklar klişesi işlenirken birdenbire bundan da vazgeçildi. Elif sadece 1 bölümde Ferit için çalışmaktan vazgeçti ve dizideki işlevi Kadir ve Büşra’yla arkadaşlıktan ibaret oldu. İş kadını Elif Paktaş kayboldu. İlBüş ilişkisi beklenenden çok hızlı ilerledi ve çift kendini 11. Bölümde evli buldu. Ben aşklarına gönülden inanıyorum ancak ilişkileri ağır ağır işlenseydi hiç kimse “İlhan oyun mu oynuyor?” gibi şüphelere düşmeyecek, aşklarını önce inkar edip kabullenme süreçleri daha ilgi çekici olacak, aşklarına dair ailenin tepkileri daha iyi işlenebilecek ve onların aşkı tüm seyirciler tarafından daha çok sevilebilecekti. Emin’in felç geçirmesinden sonraki fizyoterapi sürecinde ne kadar zaman atladığımız belirtilmedi. Bu da seyircide ciddi kafa karışıklıkları oluşmasına sebep oldu. Servet’in şirketi ele geçirmesinden sonra şirket tarafı fazlasıyla boşlandı. Kadir’in kendisinin ve ailenin geri kalanının hakları olan hisseler için mücadele etmesi yazılmadı. Kadir ile İlhan arasında suni bir çatışma yaratıldı, türü dram, aile olan diziyi aksiyona çevirme çabası oldukça sakil durdu.
Tabii ki sezon değerlendirmem sadece senaryoyla sınırlı değil. 15 Bölüm boyunca sallanıp duran ve mide bulantısı yaratan kamerayı unutmak ne mümkün. Gerekli gereksiz kamera hareketleri de cabası. Diziye yeterince PR yapılmıyor. Bölüm sonrası bir önceki bölümden sahnelerden başka bir paylaşım görmek pek mümkün değil. Kamera arkası, özel videolar gelmiyor, oyuncuların setten paylaştığı fotoğraflardan hiç resmi hesaplarda paylaşılmıyor. Fragmanlar aşırı geç geliyor. Fragmanlar geç geldiği gibi çoğu zaman bu açığı kapatabilecek ön izleme de yayınlanmıyor.
İlk sezonda yarım bırakılan, unutulan, belirsiz kalan konular:
– Süt dağıtımının duyurulması için tüm ailenin katılacağı gece düzenlenecekti, adı geçmez oldu.
– Kübra’nın gizlice bardan çıktığı görüntülerini aile görmedi, ayağını nasıl kırdığını kimse öğrenemedi.
– Zeynep’in hırsızlıkla suçlanıp kimliğini kaptırdığını, annesinin altınlarını çaldığını kimsenin öğrenip öğrenmediğini, Zeynep’in kimliğini nasıl geri aldığını görmedik.
– Dizide zaman atlaması oldu, ne kadar zaman atlanıldığı belli değil.
– Uğur ve Ceyhun, Uğur’un köşke geldiği ilk gün bakışmışlardı, altından bir şey çıkmadı.
– Verdana’nın Ornaz’a kayyum atama konusu havada kaldı, Elif’in yerine yeni bir kayyum atanmalıydı.
– Emin Alzheimer’dı, ilaç alıyor diye normalleşti. Resmiye kayboldu.
– İlhan’ın Büşra’nın Ahmet ile neler yaşadığını öğrenip öğrenmediği belirsiz kaldı.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler sezon finalini nasıl buldunuz?
*Kapak fotoğrafı çalışması için değerli dostum Gülsüm’e çok teşekkürler.
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.