Bay Yanlış 5.bölüm Total’de 5,04 ile zirvede iken AB’de 4,38 ve ABC’de 4,59 reyting ile ikinci. Bir haftalık bayram tatili arasından sonra bakalım 6.bölüm nasıl izlenme oranları alacak?
Bölüm izlenimleri konuk yazarım Gözde ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^ (For my foreign followers, please go to select language section for google translate. On the top right side of the screen for desktop, Last line on the hamburger menu bar for mobile)
Bölüm başlarken ne güzel tebessüm ediyorduk, bölüm boyunca kahkahalar hiç eksik olmadı, bölüm sonunda içimiz hüzünle dolu… Tıpkı Ezgi ile Özgür gibiyiz…
Bu oyunun gerçeğe dönüşeceği en başından belliydi. Daha Göcek’e gitmeden önce kalplerine o ilk kıvılcımlar düşmüştü, Göcek’te de aşkın ateşiyle yangın yerine döndü kalpler. İçlerinde yeşeren filizler çiçek açtı. Ezgi ile Özgür istedikleri kadar aşktan kaçmaya çalışsalar da bir elmanın iki yarısı olunca birbirlerini tamamlamaları kaçınılmaz oldu. Doğru insan olmak demek Serdar gibi olmak demek değil. Doğru insanlık sadece fizikle, kariyerle ölçülemez. Aynı zamanda o kişinin karşısındakine yaklaşımı ve senin ona hissettiklerin de mühim.
Özgür, dışarıdan Bay Yanlış gibi görünüyor olsa da aşka yeniden kapılarını açtığında Ezgi için en doğru erkek O olacak. Çünkü bu hali O’nun gerçekte nasıl bir adam olduğunu perdeliyor. Ama ilk bölümden beri görmedik mi aslında ne kadar duygusal, merhametli, düşünceli, sorumluluk sahibi olduğunu? Hiçbir şeyi umursamayan bir adam olsa annesini, kız kardeşini de önemsemezdi, düğüne de son dakika katılıverirdi. Bu kadar neşeli insanların içinde hep fırtınalar koptuğuna inanırım. Yaşadıkları büyük acıları, üzüntüleri gizlemeye çalışıyor gibi gelirler bana. Özgür de kesinlikle böyle biri. Üstelik Ezgi, Serdar’a karşı hiçbir şey hissetmiyor, kalbini çarptıran O değil.
Ezgi düğünde çok güzeldi. Saks mavisi elbisesi, sade saç modeli ve saçının kenarına iliştirdiği papatya. Özgür’ün tarzı her zamanki gibiydi, düğünde uzun kollu gömlek giyer diye ummuştum, ama kostüm tasarımcılarımız yine kolsuz giydirmeyi tercih etmişler. Yalnız bu kostümü hazırlarken Taş Devri’ndeki Fred Çakmaktaş’tan ilham almış olabilirler mi acaba? Benzerliğe bakar mısınız? ^^
EzGür kesinlikle birbirine çok yakışıyor. Sen Çal Kapımı – EdSer seven adminciğim darılmasın, bence bu yaz dizilerinin en yakışan çifti EzGür’dür, net! Onları seyrederken tıpkı aile büyükleri gibi ekrana bakmaktan kendimi alıkoyamıyorum.
Düğüne Serdar’ın katılacak olmasıyla büyük bir şok yaşamıştık, ikinci şok ise düğüne Serdar’la beraber Yeşim’in katılması oldu. Meğer Yeşim, Serdar’ın kardeşiymiş. Senaristler bizi şaşırtma çıtasını daha ne kadar yükseğe çıkartacaklar merakla bekliyorum. Ama biraz sürprizlere ara verebiliriz bence. Yoksa çok alışacağız her bölümde yenisini beklemeye, benden söylemesi.
Normalde düğüne yalnız gitseydi Özgür’ün başına gelecek şey Ozan’ın başına geldi ve düğün boyunca şişman, sevimli bir kadınla dans etmek zorunda kaldı. Deniz bu kadını kıskanmadı ama Yeşim restoranın yemeklerini övünce bozulduğu besbelliydi. Yeşim, Özgür’le ilişki yaşamış da olsa oldukça güzel bir kadın, Deniz’in yerinde kim olsa kıskanır. Yalnız Ozan kadınlara nasıl yaklaşacağını hiç bilmiyor. Levent’in taktik diye söylediklerini bile gidip kızın yüzüne söylemeye kalktı. Özgür’cüğüm, Ozan’a da ilişki koçluğu yapmalısın ama kızdan uzaklaşmalısın demeden mümkünse. Deniz, Levent’in dediği gibi negatif enerjili olabilir ama aşk O’nu da pozitif hale hızla getirecektir. Ozan’la çok yakıştırıyorum ben ikisini. Yan karakterlerde böyle güzel çiftlere bayılırım, OzDen’e fena düştüm. Deniz Ozan’ı devamlı tersleyip reddetse de sonunda olacak bu iş. Hiçbir şey hissetmiyor olsa Ozan’ın söyleyeceklerinin devamını bu kadar merak etmezdi, hem de İstanbul’a O’nunla baş başa dönecek kadar. Acaba karakter tanıtımlarında Deniz’den hoşlandığı yazan patron bu ilişkinin başlamasında katalizör olur mu?
Unutmadan, Deniz’in plajda o güneşlenirken kendisine bakan iki adama verdiği tepki sahnesi çok iyiydi, senaristlerimizi alkışlıyorum. Hakikaten nedir bu bazı erkeklerdeki azıcık açık kadın gördüğünde öküz gibi ağzının suyu akma durumu? Kadınlar istediği gibi giyinip, hele plaj gibi bir yerde de bikinisini, mayosunu giyip özgürce oturamayacak mı? Ayrıca hiçbir kadının böyle bir durumda bir erkeğin korumasına, karışmasına da ihtiyacı yok.
Levent bu bölümde de ön plandaydı. Hiç şikâyetim yok, hep olsun. Esprileri, analizleri on numara beş yıldız. Direkt şu sahnesi, şu repliği favorimdi diyemiyorum çünkü hepsinden ayrı keyif alıyorum. Serdar Ezgi’yi kıskandığı için O’na Yeşim ve Özgür’le ilgili attığı yalanlara ağzım açık kaldı. Zaten az çok yalan ustası olduğunu anlamıştık Cansu’yla sahnelerinden. Umarım Serdar sözünde durur ve bunları Yeşim’le paylaşmaz. Yoksa Yeşim de Özgür cephesinde başımıza kalacak. Tabii bu kadar iyi yalan söylediğini gören Cansu da artık her söylediğine kolay kolay inanmasa iyi olur Levent’in.
Ama Cansu da asla kendini ezik hissetmeyip yalan söylememeli karşısındakine. Yüzme bilmediğini sakladığı için Levent tarafından suya itildi. O kadarcık suda boğulmaz tabii, ama yaşadığı korku az şey mi? Çiftler ilişkilerde dürüst olmalı birbirlerine.
Serdar’ın Ezgi’ye olan ilgisini ilk bölümlerde çok ciddiye almıyordum açıkçası. Ama şu an Ezgi’yi gerçekten beğendiğine ikna olmuş durumdayım. Yoksa Özgür’le nerdeyse bütün gece dans etmesini neden bu kadar kıskansın? Ama hala hakkında jinekolog oluşu, beyin cerrahı bir baba, Yeşim ve tenis dışında bir şey bilmiyoruz. 5 bölüm geçti, hala karakterin çok karanlık noktası var. Her ne kadar öyle olduğunu düşünmesem de evli çıksa şaşırmam. Levent O’na yalanları sıralarken “Olayı çok yanlış anlayıp Ezgi’den uzaklaşabilirdim.” dediğinde “Ah keşke.” dedim. Aşk üçgeni, dörtgeni olmadan EzGür’e doymak istesem çok şey mi istemiş olurum?
Geçen bölüm yazısında resmen şom ağızlılık etmişim. Soner, bebek kaybından sonra nişanlısıyla ayrılmış ve şimdi de Ezgi’yi yeniden kazanmak istiyor. Böyle kayıplarda ayrılıklar sıkça yaşanıyor ama beklediğimden de hızlı ayrıldılar. Demek ki ilişkinin katalizörü zaten bebeğin varlığıymış. Peki Soner’in pişkinliğine ne buyrulur? Sen Ezgi’ye yapmadığı bırakma, huyuna suyuna onca laf et, ilişki boyunca da zaten değersizmiş gibi davran ama başkasıyla yürümeyince hemen O’na yanaş. Ezgi de salaktı zaten, açmış kollarını senin geri dönmeni bekliyordu. Özgür’e aşık olmasa, Serdar gibi bir aday olmasa ve Soner geri dönmek istese maalesef kabul ederdi Ezgi. Ne yazık ki bazı kadınlar hatalarından, kendine yapılanlardan ders almıyor- almıyoruz. Bu defa karşımızdaki değişecek, bize gerçekten değer verecek, ilişkimiz mutlu sonla bitecek sanıyoruz. Ama çoğunlukla yanılıp aynı hüsranı yaşıyoruz. Soner solucandı, bu haftadan itibaren sülüklüğünü de göreceğiz, haydi geçmiş olsun.
Tabii Soner’i Ezgi’yi geri kazanabileceğine inandıran asıl kişi Gizem’di. Kendisi Özgür’ü ve yeni mekandaki işi istiyor diye Ezgi’yi neden harcıyor? Seven insan, sevdiğinin mutluluğunu istemeli, böyle bencil olmamalı. Kendisi seviyor diye Özgür de O’nu sevmek zorunda değil… “Sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart mı?” diye boşuna yazmamış şair Nazım Hikmet. Hem zaten bu restoranda gayet iyi bir işi de var. İyi ki Emre tüm bu planlardan haberdar oldu. Uzaktan Gizem’in ağzını okuması çok yaratıcıydı. Emre’nin bu konuda Ezgi’den taraf olmasını istiyorum, açıkları var diye Gizem’e alet olmasın. Baştan iş birliği yapsa bile Ezgi’yi tanıdıkça pişman olup vazgeçecektir zaten.
Ailelerin Fitnat’ın gazına gelip evlilik işini hızlandırmaya çalışmaları beni hiç şaşırtmadı. İki annenin de çocuklarını evlendirmeye ne kadar meraklı olduğu aşikâr. Eğer bizimkilerin normal bir sevgililik ilişkileri olsaydı çok yakında istememiz vardı ama durum böyle olunca hemen aileleri nasıl vazgeçiririz diye düşünmeye başladılar. Ah attıkları yalanlarla ailelerini sinirlendirip üzerlerken ekran başında onlar için bizler de üzülmedik mi… Daha iki gündür tanıdığı kıza hediye alacak kadar zarif Sevim’i bayıltacak hale getirmeye ne gerek vardı? Tamam, Levent’in bu fikri çok yerindeydi ama Ezgi ile Özgür de abartmanın cılkını çıkardılar. Esasında Sevim, Nevin ve Ünal biraz uyanık olsalar yaptıkları konuşmalardan kaynaklı numara çevirdiklerini anlarlardı. Belki biraz düşününce gerçeğin farkına varırlar. Üç çocuk hayali kuran Ezgi’nin beş aylık doğurup emzirmem demesi ironisi. ^^ Nevin bilmiyor mu ki kızının bu hayalini? Sevim’ciğim Ezgi’den soğumasın, ponçik bir kayınvalide olsun lütfen. Ben bu klasik zengin dizi kayınvalidesine dönüşmesini hiç sevmedim. Halbuki düğün öncesi aile fotoğrafları çekilirken gözü nasıl da sevgiyle Ezgi’nin üzerindeydi? Kızının düğününde miydi, Ezgi ile Özgür’ün mü belli değildi desek abartmış olmam. ^^ Unutmadan, konsept olarak bayağı güzel bir düğündü, çok sevdim.
Şimdi Ezgi ve Özgür İstanbul’a döndüler. Biz şimdi Fitnat’sız mı kalacağız? Tabii diğer karakterlerimiz de bizi çok güldürüyor ama Fitnat bir başka. Sevim’in, Nevin ile Ünal’ın temelli İstanbul’a taşınması daha kolay, ya Fitnat? Çocuklarından biri İstanbul’da yaşıyor olsa karısıyla, gelip başlarına ekşise hiç fena olmaz. Hatta o gelin şu bahsettiği cadı gelin olsa tadından yenmez.
Düğünde gerçekler ortaya çıkmasın diye verilen onca çabadan sonra tam Serdar Ebru’dan gerçekleri öğrenecekken Ezgi bayıldı. Açıkçası kesin numara yapıyordur demiştim, meğer gerçekmiş. Aslında Serdar’ın duyacaklarının oyunlarını ortaya çıkarıp anneleri üzecek olmasının bilinç altında yatan gerçek sebep olduğunu düşünüyorum ben. Serdar’a sonradan bu mecburi oyunu pekala açıklayabilirlerdi.
Düğün öncesi olsun, düğün sırasında olsun Ezgi ile Özgür’ün didişmelerine bayılıyorum. Sevgili olsalar da bu tatlı didişmeler hiç bitmesin. Çocukça belki ama böyle çok şekerler. Zaten tüm o çocukça, tatlı didişmeler de hep aşktan. Otuzundaki bir adamın “Sarıl yoksa kolunu ısırırım.” demesi, Ezgi’nin Serdar’la dans ederken Özgür’e dil çıkarması cidden çok çocukça. Ama unutmamak gerekir ki ikisi de tam anlamıyla büyüyememiş, olgunlaşamamış.
İstanbul’a yola çıktıklarında radyoyu açtıklarında çalan şarkının düğünde dans ederken çalan şarkı olması tesadüf değil. Şarkının sözleri onların kalplerinde hissettikleri, birbirlerine söyleyemedikleri değil de nedir?
Bugünlerde bir şeyler oluyor bana acep neden?
Yalnızlık geçiyor gönlümdeki ıslak caddelerden
Bakarsan buğulu penceremden
Dünyam kapkaranlık, neden bilsenAç kapıyı gir içeri, gönlüm bekliyor seni
Bana ne şu yalan dünyadan yanımda sen olmazsan
Gözlerim kapanmaz seni sinemde uyutmazsam
“Sevmeyince hayat bomboş.” dedin
Yaşamayı bana sen öğrettinAç kapıyı gir içeri, gönlüm bekliyor seni
Ve her ikisi de hüzünlüydü bu yolculuğun başlangıcında. Çünkü oyun bitti, şimdi yepyeni bir yol var önlerinde. Bütün yollar birbirlerine mi çıkacak? Yoksa mantık aşkın önüne geçip Ezgi’nin Özgür’e giden yollarına engel mi olacak? Bence artık bu imkansız. Aşkla bakan gözler birbiriyle buluştu. Her ikisi de sevdiğinin ve sevildiğinin bal gibi farkında.
Meğer Ezgi bayıldığında O’na odaya kucağında taşıyan, şefkatiyle seven, bütün gece yanında uyuyan tabii ki yine Özgür’müş. İki bölümde bir rutin haline geldi bu durum. ^^ Düğünde dans ederken nasıl aşkla baktılarsa birbirlerine, odada da öyle bakıyorlardı. Dudaklar değil ama gözler birbirine her şeyi söylüyor.
Ve artık çift oluşlarının simgesi papatyalar gibi birçok şeye baktıkça hep birbirlerini hatırlayacaklar. Artık aşk zamanı, gönüller birbirini bekliyor. Haydi ilk adımı atma vaktidir.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
*Tweet’iyle yazıma renk katan ayc ‘ye teşekkürler.
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.