Bay Yanlış final bölüm fragmanlarını izlemeye hazırlıklı değildik. Final kararı üzdü.
Bölüm izlenimleri konuk yazarım Gözde ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^ (For my foreign followers, please go to select language section for google translate. On the top right side of the screen for desktop, Last line on the hamburger menu bar for mobile)
Bu bölüm yazısına içim buruk başlıyorum. Yazıya başlamadan evvel “Bay Yanlış 14. Bölüm’de final yapacak.” haberi geldi ne yazık ki…Maalesef bu sektörde çarklar reytingle dönüyor ve çoğu zaman elden bir şey gelmiyor. Her şeye rağmen Bay Yanlış korona nedeniyle geçirdiğimiz sıkıntılı günlerde ilaç gibi gelmişti.
Bölüme dönersek;
Açıkçası bu bölümden çok yüksek beklentilerim vardı fragmanlardan dolayı ama beklentinim altında kaldı. Belki de çok fazla fragman verilmesinden kaynaklı bu durum. Yine de keyifli bir bölümdü.
Ezgi’nin Serdar’ın kumpasıyla nezarethaneye atılmasıyla Özgür’ün de yanına girmeye çalışması güzel hareketti. Çok sevdiği kadını yalnız bırakmak istememesi, onun için her şeyi göze alması güzel hareket. Yan yana nezaretlerden birbirlerine sokulmaları, öyle bir ortamda aşklarından aldıkları güçle sapasağlam durmalarını sevdim. Nezarethanedeki kadınların Özgür’ü beğenip asılmaları, “Bize de göndersene.” demeleri; Ezgi’nin de onu sahiplenmesi çok doğal ve çok komikti. Valla şükretsinler kadınlar karşı nezarethanedeydiler yoksa Özgür’ü parçalarlardı. ^^
Maalesef çiftimiz annelerinin de bu durumu öğrenmesinden kurtulamadı. Aileler arasında yeni bir kriz çıkmadı, çok şükür sadece biraz atıştılar. Nevin haklı ama uzun süre içerde kalsa yine de erimez Özgür’ün kasları. Senaristlerimizin sosyal medyada çok lafı edilen kaslarla ilgili ara ara yazdığı dokunmalı repliklerine bayılıyorum doğrusu. Tabii bu olay yüzünden Sevim ile Fitnat yine soluğu İstanbul’da aldı, en iyisi temelli taşınsınlar. Ama lütfen Ezgi ile Özgür’e bebek muamelesi yapmadan otursunlar yerlerinde.
Ezgi ile Özgür’ün serbest kalır kalmaz Tolga’nın mekanına gidip hesap sordular. Ezgi’nin Özgür’den kaba kuvvet uygulamamasını isteyip kendisinin Tolga’ya saldırması tatlı bir ironiydi. Tolga’nın saçlarımı bozdu diye tribe girmesi ise çok çocuktaydı, e zaten hala yaralı olan bir çocuk kendisi.
Ezgi’nin Özgür’ün kendisine sürpriz hazırladığı öğrenince bunun evlilik teklifi olduğunu sanması kadar doğal bir şey olamazdı. Akşam evin terasındayken gördüğü bir kutuyu yüzük sanıp sonra onu suya düşürdüğünde yaşadığı panik de kutu açıldığındaki hayal kırıklığı da o kadar normaldi ki. Özgür de niye kutuyu diz çöküp açıyorsa kızın önünde. Meğerse kutuda kulaklık varmış. ^^ Aslında Ezgi kutuyu almaya çalışıp bir de suya düşse daha da komik olurdu aslında. Ayrıca Özgür gibi bir adam yüzük kutusunu öyle ortalıkta bırakmaz, Ezgi bunu nasıl akıl edemediyse.
Daha sonra yine sürpriz lafını duyunca aynı beklentiye girdi Ezgi ve bu seferde kendisi için hazırlanan ofisle karşılaştı. E bu kadar hayal kırıklığından sonra akışına bırakmak en doğrusu. Tamam çok aşıksınız ama ne bu acele Ezgiciğim? Biraz sevgililiğin tadını çıkartmak lazım. Anneler bile baskı kurmuyorken rahat rahat aşkınızı yaşamalı.
Ezgi’nin Özgür’le birlikte çalışmama kararını da çok tuttum. Elbette bu başarıları Özgür sayesinde değil, o çok yetenekli. Ama hep Özgür’ün gölgesinde kalacak, Özgür sayesinde bir yerlere geldiği, torpilli olduğunu iddia edilecekti ve yeteneği, çabası göz ardı edilecekti. Hem çiftlerin evde işte devamlı birlikte olmaması, birbirlerini özlemeleri de ilişkiyi besler.
Deniz ve Ozan’a tam ne güzel bol bol sahne yazılıyor dedik, yine iki ya da üç sahneyle yetindik… Halbuki Serdar yerine, onun yaptıkları yerine OzDen sahneleriyle gözümüz gönlümüz açılabilirdi. Yine de özellikle mutfaktaki sahneleri çok güzeldi. Ozan’ın yeni yaptığı tatlıyı Deniz’e tattırması ve Deniz’in yerken hissettikleri. Ozan tatlının ismini Kilimanjaro koydu ama biz aşkın tatlısı diyelim. ^^
Deniz’in yeni avukatlık bürosu tarihi bir binada, eskisi gibi lüks de değil evet ama önemli olan daha huzurlu olması ve işlerinin yolunda gitmesi bence. Yalnız ilk işinin nezarethaneye düşen Ezgi olması ve ikinci davasının ise Fitnat olması trajikomik bir durum gerçekten.
Tüm bekarları evlendirmeye ant içen Fitnat’ın boşanıyor olmasına ne demeli peki? ^^ Kocasının onu aldattığı sekreteri kendisinin tanıştırmış olması da ayrı bir olay. Ama şimdi kocasını süründürme istediğinde, ona yapacaklarında sonuna kadar haklı. Ve Deniz bunun için biçilmiş kaftan. Fitnat üzülmesin, herkesle uğraşıp dursun, onu böyle görmek istemiyorum. Fitnelik yapsın ama başına böyle şeyler gelmesin.
Cansu’nun gelinlik provası sahnesini çok sevdim, çok doğaldı her şey. Levent geldiğinde saklanmasını da hiç yadırgamadım, aksine doğal buldum. Damadın nikah gününden önce gelinlikle görmesini uğursuzluk sayan o kadar çok insan var ki. Ben daha çok Ezgi ve Deniz’in Zeynep ordayken Cansu’nun anne olması konusundaki konuşmalarını yadırgadım. Kızın duyabileceği şekilde hemen anne olmalısın denir mi? Zaten bu kızın bu konudan dolayı tepkili olduğunu en iyi bilenlerden değil misiniz siz? Çocuk bir de bunun üzerine hastanede benzer bir duruma tanık olunca iyice gerilir tabii. Üvey anneden değil öz anneden bile kardeşinin olması çocuklar için oldukça zor bir süreçken etrafındaki herkesin daha özenli davranması gerekirdi.
Hayalini kurduğum isteme sahnesi ne yazık ki olmadı. Halbuki Levent’in istemedeki hallerine ne çok gülebilirdik. Bekarlığa veda eğlencelerinde kız tarafının organizasyonu güzeldi ama bu Cansu’nun o geceye çağırabilecek başka bir arkadaşı yok mu yahu? En azından iş arkadaşlarından birkaç kişi daha olmalıydı. Ayrıca o gecelerde evlenecek kişi beyaz giyer, Ezgi’nin beyaz elbisesini yadırgadım bu yüzden. Ön plana çıkmamalıydı. Erkeklerin şüphelendiği gibi zenci erkek dansçı ya da zenne gelse çok ama çok gülerdik.
Erkek tarafı organizasyonu ise başta çok ruhsuzdu, eve geldikten sonraki kısım ise ne yazık ki çok kısa kesilmişti. Özellikle dansçı kızlar geldikten sonra çok daha fazla gülebilirdik. Tadına doyamadım sahnenin kesinlikle. Kızlar çok çabuk gelip bastılar erkekleri. Özellikle Özgür ve Ozan’ın ödevini yapmayıp tahtanın önünde duran öğrenciler gibi halleri çok ponçikti. Gecenin sonu ise güzel tatlıya bağlandı bence, üç çiftimizden de aynı anda romantik bir dans.
Cansu ve Levent’in nikahında Cansu’nun annesini ünlü bir oyuncu oynar diye beklemiştim doğrusu. Sade ama tatlı bir organizasyondu ve Cansu çok güzeldi. Tabii nedimelerimiz de. Emre’nin nikah şahidi olması da çok iyi düşünülmüştü, ne de olsa Doktor’un kankisi Barmen. ^^ Ben nikahı Levent’in eski eşi Işıl basar diye beklerken Zeynep korkularına yenik düşüp kaçtı ve nikah iptal oldu. Açıkçası bu kadar çok bahsi geçen Işıl’ı çoktan görmüş olmalıydık zaten. Acaba Zeynep’in kaçmasından sonra görebilir miyiz?
Gizem’in Tolga’nın planıyla tekrar Özgür’ün yanında işe başlamasına memnun oldum doğrusu. Bu geri dönüşün kötü niyetli olduğunu bilsem de özellikle Emre ile atışmalarına bayılıyorum çünkü. Gizem de ne numaracıymış. Kim olsa inanırdı pişman olduğuna. İşsiz kalırsa oyuncu olabilir. ^^ Yalnız aferin Özgür’e, onu en alt kademeden garson olarak işe başlatması çok akıllıcaydı. Sonuçta görev beğenmeyip kendisi istememişti buraya gelmeyi.
Emre-Gizem atışmalarını çok özlemişim. Tabii bu defa Emre daha çok uğraştı onunla, kendisi daha üst mertebede çalışıyor diye. Leydi Gagi kokteyli esprisi bölümde en çok güldüğüm an olabilir. Gagi yani Garson Gizem kokteyli hazırlamış kıza. Az değilsin Emre. ^^
Serdar’ın bölüm boyunca bu kadar ön plana çıkmasından ve entrika üstüne entrika yapmasından bunaldım. Açıkçası bu kadar kötülük beni yordu. O kadar değer verdiği Ezgi’yi Özgür’den ayırmak uğruna da olsa nezarethaneye attırması kabul edilebilir değil. Bir de suçu önce Tolga’ya, sonra İrem’e attı; romantik komedi için bu kadar kötülük aşırı. Serdar’ın İrem sayesinde hastanedeki işinden de olmasını ve artık geri planda kalmasını isterdim. Ama yaptığı bütün kötülükler yanına kar kaldı. Bir de iftiradan aklanmaları konusunda yardım eden kahraman da olmadı mı, pes dedim. Kötülüğü yüceltilmiş oldu.
Haydi Tolga’dan öğrendikleriyle Özgür’ün gönül yarası Bayan Yanlış’ı bulup getirmeye çalışmasına tamamım, ama nezarethane olayı çok rezilce, yeni mekana yaptıkları ise çok çocukçaydı bence. Hiçbir olaya gülemedim. Özgür’ün dükkanı böcek bastığında yürüyen böceklerle ilgili yaptığı espriye ise gülmeyi bırakın sahneden tiksindim, ekrana bakmakta zorlandım. Zaten böcek fobimden daha fragmandan çok rahatsız olmuştum bu sahneden. Yeni mekan, yeni bir hayat ve çok daha fazla mutluluk derken bambaşka şeylerle karşılaştık. Tolga bir şekilde Özgür’le uğraşmaya devam etse onu haklı bulurdum ama Serdar’ı asla.
Unutmadan, geçtiğimiz yazılarımda Özgür’ün kesinlikle böyle bir gönül yarası var, o yüzden Ezgi’yle yüzleşmeden ayrılmaya kalkıştı diye. Demek ki gönül yarasına sebep olan kadın Bayan Yanlış’mış. Bakalım 14. Bölüm’de tanışabilecek miyiz kendisiyle?
Bölüm Serdar’ın Ezgi’ye, Tolga’ya ait ses kayıtlarını vermesi ve bununla ona şantaj yapma teklifiyle son buldu. Böylece Özgür La Gabbia’yı geri alabilecek ve Serdar da bir kez daha kahraman olacak. Tam o esnada yanlarına Özgür geldi. Acaba Ezgi ilk anda söylediğinin aksine bu teklifi kabul edecek mi? Benim görüşüm Özgür’ün istemediği bir şeyi yapmayacağı yönünde. Ama Özgür ile Ozan’ın şahit olduğu konuşmasından dolayı da teklifi kabul ederse de şaşırmayacağım.
Peki siz bu bölümü nasıl buldunuz?
Bay Yanlış bölüm yorumları için tıklayınız.
(link otomatik olarak oynamadıysa 1.Fragman için tıklayınız)
(link otomatik olarak oynamadıysa 2.Fragman için tıklayınız)
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.