BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA – Aşkın Gücü Kaderi Yenebilir mi?

Bir Zamanlar Çukurova sezon devreden rakipleri yeni sezonuna başladığı halde tüm kategorilerde en çok izlenen yapım oldu!  Tebrikler…

Konuk yazarım Gözde dizinin 2.bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?

 

Kaderin önüne geçebilir misiniz? Bu soruya hepimizin bambaşka cevapları vardır elbette, ama ben kaderimizde ne varsa onu er ya da geç yaşayacağımıza inananlardanım. Züleyha ile Yılmaz’ın başına gelenler ve bunların sonucunda yollarının Yamanlar Çiftliği’ne düşmesi de kaderlerinde yazıldığı için. Haklarındaki gerçeklerin bu kadar çabuk ortaya çıkması, Demir’in Züleyha’ya aşık olması, Züleyha’nın hamile kalması ve bu bebeğin Hünkar tarafından Demir için bir umut kapısı olarak görülmesi de… Ne yazık ki Züleyha ile Yılmaz’ın büyük aşkının kaderinde de ayrılık var ve adım adım yaklaşıyor.

Bir Zamanlar Çukurova yine sürükleyici bir bölümle karşımızdaydı. Bölüm Hünkar’ın Züleyha ile Yılmaz’ı öpüşürken görüp kardeş değil sevgili olduklarını anlamasıyla başladı ve bölüm boyunca Hünkar’ın öğrendiği bu gerçek karşısında ciddi bir hamle yapmasını bekledik. Tabii önce Hünkar’ın iki aşığımıza dair tüm gerçekleri enine boyuna öğrenmesi gerekliydi. Hünkar beklenenin aksine, çoğumuzun yapacağı gibi, onlara kendilerini gördüğünü söylemek yerine, bu gerçeği kendine saklamayı ve bunu gelişen olaylar karşısında kendi lehine kullanmayı tercih etti. Olaylar karşısındaki bu sakinliği; fevri hareket etmeyip, on düşünüp bir adım atması O’nu çevresindeki herkesten farklı kılıyor.

 

Vahide Perçin <3

 

Geçen bölümün sonunda odasından kaçan Haminne dere kenarına gitmişti ve onu arayanlardan korkunca suya düştü. O kadar insan öylece bakarken Haminne’yi kurtaran Yılmaz oldu. Hiç düşünmeden buz gibi suya atlayacak cesareti gösterdi ve herkesin takdirini kazandı. Bunu duyduğunda Demir de O’na daha çok güvenmeye başladı. Bu olay sayesinde Hünkar tarafından yüklü bir parayla ödüllendirildi ve bu sayede planladıklarından çok daha erken bir zamanda sahte kimlik yaptırmak için tekrar şehir merkezine doğru yola düştü. Ama bu sırada bilmediği bir şey vardı: Bir yandan Hünkar O’nunla ilgili gerçekleri öğrenmek için Gaffur’u İstanbul’a, araştırma yapmaya yollamıştı. Bir yandan Naci’nin adamı her yerde O’nu arıyordu ve yolunun çiftliğe düşmesi an meselesiydi. Bir yandan da gazetede arandığı yazıyordu. Yani Yılmaz için çember gittikçe daralıyordu. Ama her şeyden bihaber olan Yılmaz sahte kimlik için Şeref Yağcı’yla görüştü, yeniden alyans aldı ve ilk gün borçlandığı şalgam satıcısına borcunu ödedi. Bu davranış Yılmaz’ın ne kadar karakter sahibi olduğunu bize bir kez daha gösterdi.

Hünkar’ın Yılmaz hakkında bilgi toplamak için İstanbul’a gönderdiği Gaffur maalesef tüm gerçeğe kısa sürede ulaştı. Tahminlerimde yanılmamıştım. Yılmaz’ın ustası Naci’nin adamları tarafından dövülmüş, ustaya inme inmişti, konuşamıyordu. Ama ustanın iyi niyetli, saf karısı her şeyi bir bir anlattı Gaffur’a. Ah teyzem belki adamın niyeti kötü, sen neden sahte güler yüzüne inanıyorsun? Aynı sıralarda Hünkar da gerçeği Naci’nin Adana’daki adamından öğrendi. Ama ona Yılmazların çiftlikte olduklarını söylemedi. Döndüğünde Gaffur’dan da bildiklerini kimseye söylememesi için yemin istedi. Hatta Yılmaz’ın arandığı yazılı gazete kağıdını da yaktı. Bana Gaffur o yemini muhakkak bozar, Saniye’ye bildiklerini hemen söyler gibi geliyordu ama Gaffur bunu yapmayarak beni çok şaşırttı. Belki de kahyalık ve alabileceği yüklü bahşiş daha tatlı geldi.

Bülent Polat her hafta kendine hayran bırakıyor. Gaffur’u O’ndan başka kimse bu kadar iyi canlandıramazdı. Görüntüsüyle de tıpkı o yıllardaki Yeşilçam kötülerinden Bilal İnci’yi hatırlatıyor bana. Selin Yeninci’nin canlandırdığı Saniye’yle de sanki gerçek karı koca gibi uyumlular, aralarındaki enerji muazzam. Onların o tatlı tatlı cilveleşme sahnelerini seyretmek çok keyifli.

Yılmaz – Gaffur çatışmasının devam edeceğini, Gaffur’un Yılmaz’dan kurtulmak için eline geçecek tüm fırsatlarını değerlendireceği ilk bölümden belliydi. Haminne’yi kurtardığı için Yılmaz’ı tebrik edeceğine O’nu ucuz kahramanlıkla suçladı. Tamam Yılmaz Züleyha ile gizli köşelerde buluşurken sen Haminne’yi aramakla meşguldün kabul. Ama Yılmaz’ı ucuz kahramanlıkla suçlayacağına, bön bön bakmak yerine suya sen atlasaydın ya Gaffur’cuğum? Yılmaz kahyalığını elinden alacak diye korkuyorsun madem, peki almasın diye sen ne yapıyorsun? Irgatlar çalışırken yan gelip yatan sen, onlara verilen erzağı eksik dağıtan sen, huğlardan elektrik parası alınmayacağı halde bunu ırgatlara söylemeyip muhtemelen o parayı cebe indiren sen, huğlardaki salgın hastalığın sorumlularından biri yine sen! Valla hiç kusura bakma Gaffur ama bu yaptıklarınla işini kaybetmen çok yakın hele Demir profesyonel bir idare şekline geçmek isterken. Yalnız burada Yılmaz’ın da hatası var. Neden bunları bildiği halde Hünkar ya da Demir’e söylemedi? Gaffur’a bunları bildiğini söylediği halde Gaffur O’na kötü davranmaya devam ediyor sonuçta. Yılmaz gibi bir adama bunu yakıştıramadım doğrusu. Cinayeti gizlemesi konusunda hak versem de bu konuda veremiyorum.

Aynı süreçte bir yandan da Züleyha’nın çiftlik çalışanlarının tavırlarından dolayı bir an önce başka bir yere gitme isteği gittikçe artıyordu. Saniye ve Fadik O’na nefretle yaklaşıyorlardı. Yılmaz’ın arandığı gazete kağıdında görmesiyle yakalanacağına dair korkusu da başladı. Özellikle Haminne kaybolduğu geceki mutfak sahnesinde Züleyha’nın düştüğü duruma çok üzüldüm. Bu sahnede gözyaşlarını tutmaya çalışıp kendini diğerlerinin yanında sıkan ve onlar gidince gözyaşlarına hakim olamayan Züleyha’yı çok güzel canlandırmıştı Hilal Altınbilek. Evet, Züleyha oradaki tüm çalışanlardan çok daha güzel, görgülü, bilgili, ilk bakışta tüm dikkatleri üzerine çekiyor. Ama neden işlerini ellerinden alacakmış gibi muamele yapıyorlar kıza? Çok şükür Gaffur’un kardeşi Gülten ve çiftlikteki diğer insanlar O’na iyi davranıyor da Züleyha’nın hayatı biraz olsun katlanılabilir hale geliyor. Gerçi Gülten’in gerekçesi Yılmaz’a olan duyguları. Züleyha’yı da kardeşi sandığı için iyi davranıyor. Ama aşkının karşılığını Yılmaz’da bulamadığında ya O da diğerleri gibi davranmaya başlarsa Züleyha’ya diye şüphe etmiyor değilim.

 

Aşka düşen Demir ne kadar da mutlu.

 

[wp_ad_camp_1]

 

Züleyha’ya ilk görüşte aşık olan Demir bu bölüm attığı hızlı adımlarla dikkat çekti. Hatta o kadar hızlıydı ki ekran karşısında şoke oldum. Her ne kadar önce arkadaşı Cengaver’le sohbet ederken denk olmadıklarından dolayı bu aşkı imkansız olarak görse de Cengaver’in sözleriyle ikna oldu. Arkadaşı eski karısı Filiz’le denk olduklarını ama evliliklerinin yürümediğini hatırlattı.

Demir Züleyha’ya olan ilgisini bulduğu her fırsatta O’na göstermeye çalıştı, hem sözleri hem hareketleriyle. İltifatlar, O’nun peşinden şehir merkezine hastaneye gitmeler, dönüş yolunda O’nun sağlığı için endişe edip yemek yiyecekleri bir yere götürmesi, orda Züleyha uyuduğu için O uyanana kadar oradan ayrılmamaları, saçını okşayışı, kitap okumayı seviyor diye O’na okuması için kitap vermesi…

 

Demir: Sen de iyi ki buradasın Züleyha. Farkında mısın varlığın çok şeyi değiştirdi.

Züleyha: Nasıl?

Demir: Güneş gibisin. Olduğun yeri aydınlatıyorsun, daha ne olsun?

 

Tıpkı Yılmaz gibi Demir de güzel seven, güzel bakan adamlardan. Demir’in Züleyha’yı düşünürken ya da O’na bakarkenki halini görünce “Keşke ben de böyle sevilsem.” diyor insan. Bakalım bu sevgisiyle ilerde Züleyha’nın kalbini de kazanabilecek mi? Yoksa kazanamadığı için O’na bakan gözlerinde hırs ve öfke mi olacak? Demir’in Züleyha’ya olan bu ilgisi hem Hünkar’ın hem de Yılmaz’ın gözünden kaçmadı tabii. Zaten bu ilgiyi fark etmemek için kör olmak lazım. Hünkar oğlunun ilgisine karşı ne yapacağı konusunda çok temkinli yaklaşırken Yılmaz ise sonunda Züleyha’ya patladı. Önce Demir’in ikisi hakkında birçok soru sorması, ardından şehir merkezinden dönerken onları arabada yan yana görmesi, sonra da Demir’in geç saatte Züleyha’yı çalışma odasına çağırması Yılmaz’ın Züleyha’yı Demir’den kıskanmasına sebep oldu. Ama Züleyha’nın Yılmaz’a söylediği gibi kalbinde O’ndan başkasına yer yok. Yılmaz’ın da bundan bir an bile tereddüt etmemesi gerekirdi. Bu davranışından dolayı O’na biraz kırıldım.

 

“Benim kalbim senden başkasına kapalı Yılmaz, padişah gelse açamaz.”

 

Züleyha ile Yılmaz ne güzel seviyorlar birbirlerini. Ne kadar güzel bakıyorlar birbirlerine. Onlarınki hem naif, hem tutkulu bir aşk. Kardeşiz yalanı yüzünden gizli kapaklı sürüyor sevdaları. Mutlu olmadıkları çiftlikten ayrılmak için gün sayıyorlar. Halbuki bilseler başlarına gelecekleri ne sahte kimliklerin çıkmasını, ne biraz daha para biriktirmeyi bekler, habersiz ayrılırlardı çiftlikten. Yılmaz’ın yakalanma riskinden dolayı ayrılma ihtimallerini düşündükçe onlar için çok üzülüyorum. Sonsuza kadar ayrılmasınlar, çocukları olsun, mutlu mesut yaşasınlar istiyorum. Ama sırlarını bilenler çoğaldıkça bu isteğimin imkansızlığı da artıyor. Onları bekleyen kaderleri için şimdiden üzülüyorum.

 

Sizi harcayacaklar…

 

Şermin ne yazık ki sadece menfaati olduğunda Hünkar ve Demir’e iyilik yapan bir karakter. Filiz’i Hünkar’la görüşmeye teşvik etmesi tam O’nluk bir hareketti. Ama sevgili kızı Betül’ün ihtiyacı var diye Hünkar’dan 5000 frank istemeye gelirken hediye eşarp getirmeyi de ihmal etmiyor. Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyen türden biri.

Hünkar’ın bölüm boyu öğrendiği gerçeklere dair hiçbir ciddi hamlede bulunmadığından bahsetmiştim. Ne sevgili olduklarını yüzledi, ne de Yılmaz’ın kaçak bir katil olduğunu. Sadece bölümün sonlarına doğru bebeğini düşürmek için bir karışım içen Züleyha’yı yakaladı ve emin olmak için hamile olup olmadığı sordu. İlk etapta itibarlarına gölge düşmesin, çiftliklerinde bir katil çalıştırıyorlar denmesin diye böyle hareket ettiği aşikar. Ama Demir’in Züleyha’ya ilgisinin günden güne arttığını fark ettikçe, Eski karısı Filiz’in yaptığı ziyaret sonrası Demir’in kısır ağa olarak adının çıkma ihtimali de iyice artınca, Züleyha’nın fark ettiği hamileliği kendi lehine kullanmaya karar verdi. Oğluna kısır ağa deneceğine itibarına gölge düşmesini tercih etti ve Yılmaz’ı jandarmaya ihbar etti. Bölüm jandarmanın çiftliğe gelip Yılmaz’ı aramasıyla son buldu.

 

 

[wp_ad_camp_1]

 

Dizide dikkatimi çeken ve çok sevdiğim birkaç noktadan daha bahsetmek istiyorum:

Bölümlerin içine yerleştirilen o döneme ait şarkılar dizinin güzelliğini bir kat daha arttırmıyor mu sizce de? Esengül’ün Taht Kurmuşsun Kalbime ve Esmeray’ın Unutama Beni şarkısı ne kadar da güzel seçimlerdi. Her bölümde sahnelerin ruhuna uygun dönemin şarkılarına yer verilmesi beni çok mutlu ediyor, bakalım bir dahaki bölümde hangi şarkılar eşlik edecek yolculuğumuza?

Çiftlikte ırgatların kaldığı huğlara salgın hastalık bulaşmıştı. Çalışanlardan biri Hünkar ve Demir’e durumu haber verdi. Gördükleri manzara gerçekten içler acısıydı. Sudan tifo bulaşmıştı özellikle çocuklar ve yaşlılara. Eğer Şermin, Hünkar’ı dinlese ve kocası Sabahattin’e huğlardaki çocuklara aşı yapmaya gitmesi gerektiğini söyleseydi bunlar olmayacaktı. Şermin kocasına karşı kendini “Oradaki insanlarla da sen mi ilgileneceksin?” diyerek savunmaya çalıştı. Halbuki doktorluk ihtiyacı olan herkesle ilgilenmek değil midir? Dizi sadece bir aşk öyküsünü anlatmakla kalmıyor, aynı zamanda çiftlik hayatına ve orada yaşanabileceklere de dikkat çekiyor.

Haminne Alzheimer hastası ne yazık ki. Serpil Tamur o kadar gerçekçi canlandırıyor ki karakteri aklıma Alzheimer olan babaannem geliyor O’nu seyrederken. Senarist Yıldız Tunç yine böyle bir hastalıkta görebileceğimiz bir detayı atlamamış. Bir akşam salonda altına çişini kaçırıyor Haminne. Yıldız Tunç’un bu tip detayları gözden kaçırmamasını seviyorum.

Şermin’in akıl vermesiyle Demir’in eski karısı Filiz karnı burnunda Hünkar’ı ziyarete geldi. Evlilikleri süresince adını kısır geline çıkarttığını yüzüne vurdu. Neden evliliklerde çiftler çocuk sahibi olamayınca bunun suçu kadında aranıyor? Şimdilerde bu durum oldukça azalsa da, özellikle o yıllarda hemen sorun kadında aranır,  sadece ona tedavi uygulanır, eğer çocuğu olmazsa adı kısıra çıkartılırmış. Kadını ne kadar aşağılayan bir davranış bu ve bunu dizide kayınvalidesi yapıyor gelinine. Çünkü oğlu Demir O’na göre kusursuz. Halbuki anneler kendi evlatları gibi başkalarının evlatlarının da değerli olduğunu hatırlasalar onlara bu muameleyi yapmazlar. Dizi bu davranışın ne kadar yanlış olduğunu da gösterdi bize.

 

“Hünkar Hanım, çocuğum olmuyor diye beni doktor doktor gezdirdiğiniz günleri unutmadım.”

Ben bölüm sonunda ekran başından memnuniyetle ayrıldım. Peki ya sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

 

Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz  İzledim / Bir Zamanlar Çukurova  kategorisini ziyaret edebilirsiniz.

 

BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA – 3. Bölüm Fragman

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce