Bir Zamanlar Çukurova yine Perşembe’nin lideri, Tebrikler… Dizinin 13.bölümü Total’de 14,46 reyting, 30,51 share ile; AB’de 11,89 reyting, 26,66 share ile ve 20+ABC1’de 14,55 reyting, 29,54 share ile her üç kategoride de birinci…
Konuk yazarım Gözde dizinin 13. bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Ve nihayet 3. Bölüm’den beri beklenen ZülMaz sahnesiyle başladı 13. Bölüm. En son Yılmaz nezarethanedeyken pencereden aşkla uzanmıştı birbirlerine elleri son kez. Şimdi yeniden bir nefes kadar yakınlardı birbirlerine, bir yandan da kilometrelerce uzak…
Bu sahneden evvel Yılmaz Züleyha’yı beklerken bir yandan da paralel kurgu ile saatli bomba ve patlamanın gösterilmesi bölümün başında heyecan yaratıp beklentimi çok yükseltti. Rejisi, senaryosu, oyunculukları, kurgusu, müzikleri vd. her şeyiyle dört dörtlük bir dönem işi seyrettik yine. Yeşilçam filmleri tadında nefis bir bölümdü. Yönetmen Murat Saraçoğlu sağ olsun atlarla ilgili de ne kadar güzel planlar görüyoruz. Şu ana kadar hiçbir hafta beni hayal kırıklığına uğratan bir bölüm olmadı, yazımı yazmak için bilgisayar başına oturmaktan hiç kaçmak istemedim. Aman nazar değmesin. ^^
Ne yazık ki Adnan bebeğe kavuşmak için başka çaresi olmadığına inandırılan Züleyha Yılmaz’a gerçekleri anlatamadı. Yılmaz ise yaşadığı acılardan burnunun ucundaki aşık kadını göremeyecek haldeydi. Belki 3. Bölüm’de ayrılan elleri birbirine dokunabilseydi hissederdi aşkını. Yüreğime öküz oturdu bu sahnede. İki oyuncu da çok iyi oynamışlardı. Birbirlerine duydukları aşkı; Züleyha’nın korkusunu, üzüntüden nefes almakta zorlanmasını; Yılmaz’ın acısını, öfkesini çok iyi yansıttılar. Onların karşılıklı sahnelerini çok özlemişim. Aslında Züleyha’nın devamlı gözlerini kaçırmasından, sesinin titremesinden anlamalıydı Yılmaz O’nun yalan söylediğini. Ama O sadece söylediklerine odaklanmıştı Züleyha’nın ne yazık ki. Öyle öfkelendi ki Züleyha’nın kalbini acıtacak cümleleri ardı ardına sıraladı. O sırada “Yılmaz çok iyi tanıdığın kadının bu sözlerine nasıl inanırsın? Bak bir gözlerine.” dedim içimden. Ama ilk başta Züleyha daha O’nu incitecek sözler sarf etmeden evvel öyle güzel şeyler söyledi ki Züleyha olsam yalan söylemeyi başaramayabilirdim.
“İstersen çekip gideriz buradan. Oğlunu da alır çekip gideriz. Ben oğluna baba olurum, evladım olur o benim. Lütfen söyle şimdi Demir mi zorladı?”
“Yılmaz: Sen serveti seçtin.
Züleyha: Servetle alakası yok.
Yılmaz: Neyle alakalı? Neyle alakası var?
Züleyha: Demir beni öyle güzel sevince…
Yılmaz: Sen de O’na aşık oldun.”
“Beni idama sen mahkum ettin Züleyha, mahkeme değil.”
“Senin Yılmaz’ın bu sefer gerçekten öldü.”
Bu buluşma sahnesinden sonraki halim tıpkı böyleydi:
ve işte müthiş ZülMaz sahnesi:
[wp_ad_camp_1]
Buluşma sonrasındaki sahnelerde kullanılan Dertler Benim Olsun şarkısı mükemmel bir seçim olmuş. Her iki karakterin de duygularını net ifade eden sözlere sahip. Buluşma sonrası hem Züleyha, hem Yılmaz öyle acıyla doluydular ki, onları ayıranlara bir kez daha öfkeyle doldu içim. Onlara bunu yaşatan Hünkar ve Demir ile gerçekleri saklayan herkesin cezasını çekmesini bir kez daha can-ı gönülden istiyorum. O yüzden Yılmaz Fekeli’den aldığı destekle ve azmiyle iş hayatında yükseldikçe, Demir’in yapmak istediklerini O’ndan evvel yaptıkça, Demir bunları duyup öfkelendikçe içimin yağları eriyor.
Çiftliğe gelip oğluna kavuşan Züleyha’nın Demir’le yaptığı konuşmadaki sözleri çok yerindeydi. Asla O’na aşık olmayacağını söyledi ama Demir nedense önce aşk dilenmediğini iddia edip ardından bir gün kendisine aşık olacağını ve o günü sabırla bekleyeceğini söyledi. Demir’in yine takındığı bu üsluptan hoşlanmadığımı daha önce de dile getirmiştim. Ama bir ay kadar kısa sürede Züleyha’yı vazgeçemeyecek kadar çok sevmesini ise o dönemin şartlarıyla düşününce normal karşıladım. O yıllardaki filmlerde de hep aşklar hızla gelişir ve ömürlük olmaz mıydı? Seyredenler hatırlayacaktır.
Yılmaz’ın dert ortağı her zamanki gibi Fekeli’ydi. Züleyha yapayalnız, derdini anlatacak kimsesi yok; iyi ki Yılmaz’ın manevi babası Fekeli var. Yine şiir gibi konuştu, O’nu dinleyince insan huzur buluyor. Yılmaz’ın da acısı dinmedi belki ama içi biraz soğudu Fekeli’nin sözleriyle. Söyledikleri o kadar doğru tavsiyeler ki sadece Yılmaz’ın değil bizim de öğrenecek çok şeyimiz var O’ndan.
Buluşma akşamı birden bire Züleyha ile Demir’i şehir kulübünde baş başa yemek yerken bulduk. Züleyha’nın akılcı konuşmaları dikkat çekiciydi, keşke hep böyle olabilse. Yılmaz’a alelacele not yollarken, evden kaçarken hiç böyle değildi. Ama ben daha kısa bir süre önce yaşananlar hiç yaşanmamışçasına Züleyha’nın Demir’le samimi halini yadırgadım. Seyrettiğimiz ZülMaz buluşmasına, Züleyha’nın çektiği acıya, Demir’e sözlerine çok ters bir sahneydi. Belki de etraftakilere karşı böyleydi tavırları. Ama ilerleyen sahnelerde Züleyha’nın kumaşlar alıp Hünkar’a elbise, Demir’e pijama dikmeyi düşünmesi de oldukça garipti. Bundan sonra Yılmaz’sız, sadece oğlu için yaşayacağı hayatına mecbur ayak uydurmaya çalışıyor olsa gerek. Ama sadece geceleri yatağında ağlayacağına, onların yanında her daim daha asık suratlı olsa bize hislerini daha iyi yansıtmaz mı? Başta kendimi O’na kızarken buldum bölüm sonunda.
Demir’in yemek sahnesinde O’nun fikrine karşı çıkmaması, dikiş dikeceğini öğrendiğindeki olumsuz tepkisinden dolayı üzdüğünde gelip O’ndan özür dilemesi de beni şaşırtan güzel davranışlardı. Demir, ilk bölümlerde de gördüğümüz gibi işler O’nun istediği gibi gittiğinde kibar olabilen bir adam. Ama bir şey hoşuna gitmedi mi yapabileceklerinin ucu bucağı da yok ne yazık ki.
Züleyha’nın buluşmada onların istediği gibi davranmasından sonra Demir çiftlikten artık kendi kendine çıkmasına izin vermeye başlamış. En azından bu gelişme sevindirici. Beklediğim gibi Züleyha – Nihal arkadaşlığı da ilerlemiş, yakında korkularını yenip O’na gerçekleri anlatacağına inanıyorum. Züleyha Nihal’le çarşıya çıktığında arabaya binmeden evvel uzaktan Yılmaz’la birbirlerini gördüler. Birbirlerine haykıramadıkları aşklarını gözleriyle söyledi ZülMaz. Ne yazık ki Yılmaz yine fark etmedi Züleyha’nın da kendisiyle aynı duyguları taşıdığını. Ama önünde sonunda tekrar karşılaşacaklar, belki de konuşacaklar ve Yılmaz gerçekleri anlamaya başlayacak. Dizi günümüzde geçse Züleyha çok daha korkusuz davranabilirdi ama ne yazık ki 70’lerde böyle olması çok doğal, hele ki hayatta en sevdiği varlıkla tehdit ediliyorsa. Yine de Yılmaz, Adnan gerçeğini olmasa da aşklarının hâlâ devam ettiğini öğrenmeli bir an önce. İkisini de mutsuz görmekten yoruldum. Yalnız yalan yok iki oyuncuya da ağlamak çok yakışıyor. Yine de artık ağlamasın ZülMaz.
Kesinlikle senaristlerimiz yan karakterleri ve onlara ait hikayeleri çok iyi yazıyorlar. Ancak özellikle Gülten’le ilgili konular aşırı yer tutuyor. Neredeyse başrollerden fazla Gülten adını duyduk bu bölümde. Tamam karakter birçok hikayenin ana yürütücülerinden biri ama açıkçası Züleyha’dan çok O’nun lafının geçmesinden fenalıklar geldi. Artık O’nun yerine çok daha ilgi çekici yeni yan karakterler seyredebilir miyiz lütfen? Şükür diziye Melike İpek Yalova’nın canlandıracağı Âlâ isimli yeni bir karakter katılıyormuş.
Sabahattin’in Hünkar’a Gülten’le haklarında çıkan dedikoduyla ilgili bir şey yapıp yapmadığını sormasıyla Demir de hem boşanma kararını hem de bu yüzden Gülten’in köye gönderildiğini öğrendi. Gülten’in dürüstlüğüne, namusuna güvenip O’nu kollaması, bu dedikoduyu çıkartanı bulup cezalandırmak istemesi yerinde ve takdir edilesi hareketlerdi.
Demir bütün çalışanları bahçeye topladı, hem Sabahattin zekice bir konuşma yaparak kendini bu konuda akladı, hem de dedikoduyu başlatanın Fadik olduğu ortaya çıktı ve çiftlikten kovuldu. Fadik Hünkar’a dua etsin, huğlara yerleşip ırgatlık yapmasına izin verildi. Zamanında Züleyha konakta çalışırken tekrar huğlara döndüğünde arkasından bayram eden Fadik’in bu hale düşmesine hiç üzülmedim. Konakta çalışanların en fesadı O’ydu zaten. Üstelik Züleyha tarafından affedildiği için konakta çalışmaya devam ediyordu. Davranışlarına çok dikkat edecekti. Bu yaptığından sonra Saniye ve Gaffur da O’na sırt çevirdi. “Ne oldum değil, ne olacağım.” demeli insan. Konakta çalışıyorum diye herkese hava atıyordu, şimdi ise durumu ortada. İçimin yağları eridi bu halini gördükçe.
Demir bu dedikoduları önleyemediği için Saniye’ye de kızdı ama hamile olduğu için yine affedildi. Saniye’nin hamile olduğunu öğrenen Hünkar O’na çok anlayışlı davrandı. Zaten Hünkar bir yandan hem çok merhametli hem de çok gaddar. Bu merhametinden dolayı O’ndan tümüyle nefret etmek mümkün olmuyor.
Demir Gaffur’dan Gülten’i köyden getirmesini isteyince Gaffur soluğu Yılmaz’ın fabrikasında aldı tabii. Yeni makineleri görünce dibi düştü ve Yılmaz’a tüm yaptıklarını unutup asker arkadaşı diye samimi davranmaya kalktı. (Yüzsüz!) Ama Yılmaz’ın hiç oralı olmaması, kendine onca şeyi yapan adama zerre müsamaha göstermemesi, Yılmaz “Bey” demesini istemesi çok yerindeydi. Gülten’in de misafiri olduğunu ve ancak kendi isterse çiftliğe döneceğini söyledi. Tabii Gaffur Gülten’i çiftliğe döndürmek istemekte çok haklı. Demir bunu duyarsa bu defa hamileliği umursamayıp onları kovabilir. Gülten’in Yılmaz’a olan aşkından hiçbir şeyi gözü görmedi zaten bugüne kadar. Yamanlar’a kaç kez ihanet etmiş oldu. Bence O Fekeli’nin evinde kalmaya devam etsin. Zaten öyle de oldu, Gülten çiftliğe dönmeyi kabul etmedi, Züleyha’dan daha cesur davrandı valla ağabeyine karşı. Orda kalmayı bir gün Yılmaz’la kavuşma umuduyla istedi elbette. Fekeli’ye de Züleyha hakkında yalan söyledi, O’nunla yakın olduklarını gizledi. Bunu Züleyha ve Yılmaz’ın iyiliği için, Demir onları öldürmesin diye yaptığını söylüyor ama asıl sebep bu umut. Unutmadan, Sabahattin Yılmaz’ı huğlarda ameliyat ederken ısırdığı kaşığı saklayıp bir de Yılmaz’a getirip göstermesi, “Hatırladın mı?” diye sormasıyla “Yok artık.” dedirtti. Yılmaz acilen O’nunla konuşmalı, Gülten aşkını kalbine gömmeli. Belki umudu sönerse Züleyha ile ilgili gerçekleri de söyleyiverir kim bilir. Gülten’in onca bildiği şeye rağmen kendi aşkını ön planda tutup boyuna susması beni deli ediyor. Birkaç bölüm önce aşkın bu olmadığına dair Demir için yazdıklarım Gülten için de geçerli. Aşık için sevdiğinin mutluluğu kendininkinden önce gelmeli, nokta!
Gülten’e karşı hislerimin iyi bir anlatımı için buyurun:
Gaffur’un Gülten’i bulmak için İstanbul’a gider gibi yapıp o uzaktaki ahırda saklandığı, gece eve girdiği ve az kalsın Saniye’nin O’nu çifteyle vuracağı sahneler pek keyifliydi. Saniye – Gaffur ve Haminne sahneleri de olmasa dizideki dram ve entrikadan boğulabilir insan. Yalnız Haminne’m bu bölüm sütlacını yiyip yemediğini sormadı kimseye, hiç olmadı bu valla. ^^
[wp_ad_camp_1]
Şermin’in iş ortaklığı için Veli’ye verdiği aile yadigarı takılar satılınca Demir’in bundan haberi oldu. Şermin o devirde nasıl bu hatayı yaptı, pes! Ben akıllı sanırdım, meğer sadece sinsi ve uyanıkmış. Demir Şermin’den hesap sorunca Şermin hemen kendini sıyırmayı başardı ve Gülten’in çalmış olabileceğini iddia etti. Gaffur Gülten’i getiremeyince Saniye çareyi O’nun İstanbul’a kaçtığını söylemekte bulmuştu, herkes hırsızlığa ihtimal verdi haliyle. Halbuki onca zaman tek bir şey çalınmamış, asla böyle düşünmeyip Şermin’in üstüne gidip gerçeği öğrenmelilerdi.
Bunu duyan Sabahattin öfkeyle Hünkar ile Demir’den hesap sordu ve onları herkesin hayatını karartmakla suçladı. Demir kimi kastettiğini sorsa da söylemedi ama bu kişi Züleyha’ydı elbette. Züleyha’nın anlamlı bakışlarını fark eden Demir artık Sabahattin’i hafife almaması gerektiğini anlamalı artık. O’nun boşanmalarına izin vermediğini söylemesine rağmen Sabahattin çok kararlı ve Şermin’den boşanmayı başaracak bence. Artık durmadan “Boşandık Şermin.” der durur. ^^ İtibar için kimseyi mutsuz, huzursuz bir evliliğe mahkum etmeye hakkı yok hiç kimsenin.
İtibarı için boşanmak istemeyen Şermin Veli ile birlikte olsa neler olabileceğini de düşündü bir yandan. Tekrar Betül’ün adını duyduk. Acaba Betül diziye ne zaman katılacak?
Veli’nin otelde hiç kalmadığını öğrenip soluğu Füsun’un evinde aldı ve az kalsın Füsun’la Veli’yi birlikte yakalayacaktı Şermin. Veli’nin aslında Füsun’la ilgilendiğini belliydi. Ama bence O’nunla da parası için birlikte. Şermin hem Sabahattin O’nu boşayınca, hem de Veli tarafından kandırıldığını anlayınca çifte darbe yiyip ortada kalacak. Bunu çoktan hak etti. Aynı arkadaşı gibi kötülük peşinde olan Füsun da Veli’den yiyeceği darbeyi sonuna kadar hak ediyor. İkisi için de zerre üzülmeyeceğim.
Yılmaz sanayileşme yolundaki adımlarına devam etti. Kendi hayallerini O’nun gerçekleştirdiğini duyan Demir’in öfkelenmesi çok hoşuma gidiyor doğrusu. Fabrikanın yemekhanesi açıldı; işçilere etli yemek, tatlı olarak baklava bile çıktı. (Vaaay!) Hatta eli makineye yatkın yeni işçiler alacağını da duyurdu. Sanayi odası kurma çalışmalarına başladı. Yaşadığı topraklara ve onun insanına bu yaptıklarını takdir ediyorum. Hem Yılmaz’ın da dediği gibi “Doğduğun yer değil doyduğun yerdir memleketin.” Pek çok patronun çalışanlarına ne kadar kötü, ne kadar umursamaz davrandığı ortadayken kendi çalışanlarına böyle davrandığı için Yılmaz “Bey” olmayı hak etmiyor mu sizce de? Fekeli’nin parasını har vurup harman savursa daha mı iyi? Bu arada çırçırı fabrikaya dönüştürürken adını “Cihan Pamuk İşletmeleri” koyması ne kadar da anlamlı. Cihan, Fekeli’nin ölen oğlunun adı çünkü.
Hünkar Fekeli’nin yaşadığını öğrendi. Fekeli arabasıyla çiftliğin önüne geldi ve balkondaki Hünkar’a kendini gösterdi. Zamanı geldiğinde yaşadığını öğreneceklerini söylerken neden bu kadar acele davrandı acaba? Hünkar’a olan aşkı mantığının önüne mi geçti yoksa bunun sonuçlarını mı görmek istedi? Hünkar’ın O’nu gördüğünde dağılmış, gözleri dolu dolu hali O’nun da hislerinin tam olarak bitmediğini anlatıyor. Açıkçası bu sahnede geçmişlerine dair bir flashback çok yerinde olurdu. (Bekledim de gelmedin flashback.)
Bunun üzerine hastanede hayal meyal gördüğü kişinin de Fekeli olduğunu anladı Hünkar. Tüm bunları Demir’e ağzından kaçırınca Demir’in küllenen intikam ateşi alevlendi ve Fekeli’yi ortadan kaldırmaya karar verdi. Hastanede annesine bir şey yapabileceğini aklına getirdiğine göre geçmişte aralarındaki aşktan haberi yok demek ki. Adalet zaten cezasını vermiş, yirmi yıl hapis yatmış, ailesini kaybetmiş; Demir neden bu davanın yargıçlığına soyunuyor? Bana göre bunun asıl sebebi Yılmaz’a arka çıkması. Eğer afla erken tahliye olduğunu duysa gidip nerde olduğunu bulmaya çalışır mıydı? Bence hayır.
Bu bölüm dizide ilk defa pavyonda geçen bir sahne gördük. O yıllarda yaygın olan pavyon mekanı dizide çoktan yer almalıydı. Demir ve Cengo bir süre yanlarında konsomatrislerle eğlendiler. Ama sonra Demir Cengo’ya karışınca aralarında kavga çıktı ve bozuştular. Ben tam ne güzel araları bozuldu diye sevinmiştim, meğerse bu plan dahilindeymiş. Ama hem Demir’in Fekeli’den intikamı için bu kadar hızlı harekete geçeceğini düşünmedim, hem ikisinin de davranışları çok gerçekçiydi.
Yılmaz hemen aralarının bozulduğuna inandı ve Cengo’ya gidip birlikte iş yapmayı teklif etti. Cengo önce oralı olmasa da bu teklifi kabul etti, Yılmaz ve Fekeli’yle bir depoda buluşmak için sözleşti. Nasıl bu işte bir numara olduğunu tahmin edemedi Yılmaz ile Fekeli hayret doğrusu. Haydi Yılmaz aşk acısından zaman zaman iyi düşünemiyor diyelim, ya Fekeli?
Yılmaz ile Fekeli depoya geldiklerinde Demir’in oraya saatli bomba yerleştirmiş olduğunu gördük. Demir ile Cengo da uzaktan arabanın içinde bekliyorlardı. Bu kadar zeki iki adamın hiçbir şeyden şüphelenmeden oraya gelmesi, tedbirsizliği normal değil. Biraz gecikmeli de olsa bomba patladı. Bence bir şey döndüğünden şüphelenip bomba patlamadan oradan ayrıldılar. Patlamanın gecikmesi de buna işaret. Cengo’nun patlama olduğundaki korkusu da çok doğaldı yalnız, Demir’in dostu da olsa tatlı bir adam. Yalnız planlayarak adam öldürmeye teşebbüs eden Demir istediği kadar zaman zaman hem Züleyha’ya, hem çevresindekilere güzel davransın; benim için dizinin en zalim, en tehlikeli karakteri.
Bakalım bu olaydan sonra Demir – Yılmaz mücadelesi ne kadar alevlenecek? ZülMaz tekrar bir araya nerde, nasıl gelebilecekler?
Yazıyı bir tweet’le noktalamak istiyorum. Sizce de hepi topu 13 bölümde Yılmaz’ın bu kadar ölüm tehlikesi atlatması biraz fazla olmadı mı?
[wp_ad_camp_1]
Sizin en sevdiğiniz karakter repliği hangisi? Yorumunuza eklemeyi unutmayın. ^^
*Tweet’leriyle yazımı renklendiren minimalisttgirl ve Aslı Ben. ’e çok teşekkürler.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.