Bir Zamanlar Çukurova zirveyi kimseye kaptırmamaya niyetli, tebrikler… Dizinin 15.bölümünde de Total’de 15,10 reyting, 32,08 share ile; AB’de 11,29 reyting, 26,39 share ile ve 20+ABC1’de 14,12 reyting, 28,85 share ile her üç kategoride birinci…
Konuk yazarım Gözde dizinin 15. bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Züleyha ile Yılmaz’ın İstanbul’da başlayan aşkla dolu hikayesi Adana’ya uzanmış, sonra da yarım kalmıştı. Hiç ayrılmayacaklarına inanırken kader onları ayrılıkların en büyüğüne mahkum etmişti. Üstelik Züleyha şimdi Demir’in karısıydı, oğulları ise Demir’in oğlu olarak büyüyordu. Peki bir gün bu ayrılık son bulabilecek mi, ZülMaz’ın hikayesi oğullarıyla birlikte devam edebilecek mi? Yine hüzün dolu bir bölümden sonra tek dileğim bir gün bu hikayenin devam edebilmesi.
Geçtiğimiz bölümü Yılmaz ile Demir’i birbirlerine silah doğrultmuş, Züleyha’yı ise aralarında kalmış bir halde bırakmıştık. Ne yazık ki Züleyha Yılmaz’ın hayatını korumak için canını yakma pahasına Demir’i mutlu edecek sözler söyledi.
“Sana bir şey olsun istemiyorum. Ya mezara gireceksin ya hapse Demir. Seviyorum ben seni. Seviyorum. Benim sevgimin hiç mi kıymeti yok?”
“Sen de kabul et artık Yılmaz. Aramızda ne yaşandıysa bitti. Ben Demir’i seviyorum kabul et. Git buradan, git.”
Züleyha’ya kızamadım, Yılmaz bir kez daha acıların en büyüğünü yaşadı ama Züleyha da aynı durumdaydı. Nasıl da içi yandı o sözleri söylerken. Aslında Yılmaz’ın gözünün içine de bakamadı ama Yılmaz’ın bunu fark edebilecek hali kalmamıştı ki…
En azından arabada Demir’den Yılmaz kendisine silah doğrultmadıkça O’na silah doğrulmayacağına dair söz aldı Züleyha, tek tesellim bu.
Züleyha ve Demir oradan ayrıldıktan sonra Yılmaz bir anda hırsla cipine atladı ve onları takip etmeye başladı ancak birden bire başka yöne sapıverdi. İlk anda vazgeçti diye düşündüm açıkçası ama Fekeli O’ndan saatlerce haber alamayınca böyle olmadığı anlaşıldı.
Demir, Yılmaz’ın yanındaki sözlerinden sonra Züleyha’nın O’nu sevdiğine inanıp yeniden güvenmeye başladı ki iyi de oldu, bu Yılmaz’a silah çekmemesinin haricinde, Züleyha’nın rahat rahat çiftlikten çıkmaya devam etmesini sağlayacak. Ancak Hünkar hâlâ O’na güvenmiyor, temkinli davranmayı tercih ediyor. Çünkü Züleyha’nın kaçıp gitmeyi başarması bütün planlarının bozulmasına, itibarlarının sarsılmasına sebep olacak. Nazire gerçekten hastalandı mı diye hastaneye telefon etmesi, Züleyha’yı göremeyince nerede olduğunu soruşturması, O’nun huğlara gittiğini duyduğunda doğru mu diye takip etmesi hep bundan. Hatta Züleyha’ya açık açık Demir’e ihanet edip etmeyeceğini bile sordu. Züleyha bunun asla olmayacağını, öyle biri olmadığını dile getirdi. Adnan bebeği alıp kaçtığında Yılmaz’a değil İstanbul’a gitmesi demek ki bu yüzdenmiş.
Yılmaz kayıpken Fekeli’nin hali tıpkı öz oğlundan haber alamayan bir baba gibiydi. Üzüntüsü, endişesi, öfkesi Yılmaz’ı ne kadar sevdiğini bir kez daha gösterdi. Bazen birini çok sevmek için kan bağı gerekmez işte böyle. O’nu o kadar çok seviyor ki Yamanların konağını basıp Demir’in karşısına çıktı ve hesap sordu. Nihayet Murat Ünalmış ile onları karşılıklı seyredebildik. Kerem Alışık karşısında kim olursa olsun sahnenin enerjisini yükselten bir oyuncu kesinlikle. Bu sahnede de Demir ile Fekeli’nin karşılıklı nefretlerini sonuna kadar hissettirdiler bize. Demir’in çok önemli misafirlerinin yanında böyle bir olay yaşanması da iyi oldu, hem Yılmaz’la arasında bir husumet olduğu da başkaları tarafından bilinmeye başladı.
“Bana bak Yaman’ın Demir’i. Tehdit küçük adamların işidir. Fekeli tehdit etmez. Ya icabına bakıp hesabı keser ya da Allah’a havale eder. Ben senin babanı da Allah’a havale etmiştim. Ama o demin söylediğin sözü kendine yakıştırmayı tercih etti.”
Bu olaydan sonra Demir Haminne’nin sözleriyle Fekeli’nin geçen gün konağa geldiğini de öğrendi ancak Hünkar’ın çabalarıyla O’nu ciddiye almamayı tercih etti. Hem Fekeli’nin konağı bastığında söylediklerinden, hem de Haminne sayesinde Adnan Yaman’la Fekeli ilişkisine dair bir gerçeği daha öğrendik: Adnan Fekeli’ye silah çekip öldürmekle tehdit etmiş. Alzheimer olanlar genellikle eskiyi çok iyi hatırlarlar. Keşke bu sözlerini ciddiye alsalardı da hakikati öğrenselerdi. Özellikle Hünkar’ın öğrenmesini çok istiyorum. Belki Fekeli’nin ailesinin kazayla ölümünde bile parmağı var ve vicdan azabı çekmeli. Fekeli’nin daha sonra Demir’in bir şey yapmadığını öğrendiğinde arayıp Hünkar’dan özür dilemesi ise tam O’na yaraşır bir hareketti.
[wp_ad_camp_1]
Meğer Yılmaz kaza yapmış. Fekeli’nin olay yerine gidip O’nu bulduğu andaki, ardından hastanedeki acısı yürek dağlayacak cinstendi. Zaten iki evladını kaybetmiş hem de araba kazasında, bir kez daha aynı acıyı yaşadı. Kerem Alışık da güzel ağlayan adamlardan. Ama yine de Fekeli bir daha hiç acı yaşamasın.
Yılmaz’ın durumu ağırdı ve hayati tehlikesi vardı. Züleyha bunu Demir ve Hünkar’la birlikte kahvaltı sofrasında öğrendi. Duyar duymaz öyle üzüldü ki bunu gizleyemedi. Zaten ikisi de kalbinde Yılmaz olduğunu biliyor ve Züleyha’yı orada tutmak için bu gerçeği görmezden gelmeyi tercih ediyorlar. Demir de sanayi bakanından davet almıştı ve birkaç günlüğüne Ankara’ya gidecekti. Aklımdan hemen o Ankara’dayken Züleyha bir yolunu bulur Yılmaz’ı hastanede görmeye gider diye geçti.
Beklediğim gibi oldu ve Züleyha Sabahattin’den yardım istedi. Hünkar buna ihtimal verse de engel olamadı çünkü iyi bir plan yaptılar. Züleyha akşam Hünkar’ın ilacını uyku ilacıyla değiştirdi ve O’nu uyutup Sabahattin’le birlikte hastaneye gidip doktor ve hemşire kılığında Yılmaz’ın odasına girdiler. Fekeli o esnada orada değildi, keşke geldiklerini görseydi. Züleyha başucunda Yılmaz’a gerçekleri anlattı, O’nun elini tuttu, yüzünü sevdi ama ne yazık ki Yılmaz hiçbir şeyi fark etmedi. İsterdim ki Züleyha odadan çıktığında Yılmaz gözlerini açsın ve her şeyi duymuş olduğunu anlayalım. Ama ne yazık ki gerçekleri öğrenmesi başka bahara kaldı yine.
“Sen şimdi uyansan, ben sana her şeyi anlatsam. Gitsek buradan, oğlumuzu da alıp gitsek. Kimse bizi bulamasa…”
Züleyha ile Sabahattin’in dönüşte arabada konuştukları ışığında Züleyha’nın bu gerçeği uzun süre daha saklayacağını düşünüyorum. Çünkü Sabahattin gibi O da Yamanlardan ve özellikle Demir’in yapabileceklerinden çok korkuyor. Adnan’ın kendi oğlu olmadığını öğrenirse ikisini de yaşatmayabilir, doğru. Züleyha bir yandan da kendisini çok sevdiği için Demir’e acıyormuş. Demek bu yüzden O’na rahat rahat gülebiliyor, O’nunla sohbet edebiliyor. Şimdi diyeceksiniz ki psikolojik ve fiziksel şiddet görüyor, nasıl sevdiğini düşünüp O’na acıyor? Unutmamalıyız ki 70’lerde erkeğin kadına uyguladığı şiddet çok daha normal karşılanıyordu.
Yılmaz hayati tehlikeyi atlatıp gözlerini açtı. Zaten Züleyha’nın Adnan bebeğe söylediği gibi dayanıklıydı Yılmaz ve onları bırakmazdı. Başına bu kadar bölümde neler neler gelmedi ki, dayanıklı olmasa ayakta kalabilir miydi? Yılmaz gözlerini açtığında Fekeli’nin sevinci de öyle güzeldi ki. O’nun o coşkulu sevinci benim de sevincimi katladı yaşayacağından emin olduğum halde. Yalnız Uğur Güneş’in o ana kadar ki yokluğu ciddi bir boşluk yarattı. Oyunculuğunu, ses tonunu özletti. Bu arada Adnan bebek değişmiş. Eski tombik yanağı özleyeceğim. Ama bu yeni bebiş de çok güzel gülüyor ve “Aynı babası.” ^^
Fekeli, Yılmaz’ın arabasını Demir’in bozdurduğunu düşünüyordu ancak ustalar öyle olmadığını söylemişlerdi. Zaten Yılmaz da yaşadığı acının etkisiyle hızlı giderken direksiyon hakimiyetini kaybedip kaza yapmış. Kaza sahnesini çekimleri açısından da beğendim, inandırıcıydı.
Gaffur her zamanki gibi hayattaki en sevdiği iki şeyin peşindeydi bu bölüm: Yemek ve para. Bir tepsi baklavaya öyle iştahla yumuldu ki canım baklava çekti. ^^ Yılmaz’ın kaza geçirip hastanede yattığını da duydu ve O’nu öldürmeye karar verdi, böylece Demir’den yüklü bir bahşiş koparmayı hedefledi. Ama tam Yılmaz’ı yastıkla boğacakken doktor odaya girdi de Yılmaz ölümden bir kez daha döndü. Tabii Fekeli’ye yakalandı ve iyi bir dayak yedi. Yılmaz’a onca ettiğinden sonra bu dayağı hak etmişti. İçimin yağları eridi O’nun bu halini görünce. Yalnız konaktakilere anlattığı hırsız kovalama hikayesine gerçekten inanan var mıdır, hiç sanmıyorum. Yılmaz da bunu duyunca O’nun kendi başına iş çevirdiğini anladı tabii. Neyse ki Demir de kendi başına bu çevirdiklerini öğrenmedi yoksa bir posta da O’ndan dayak yerdi.
Saniye az kalsın Hünkar’la kadın doğumcuya gidecekti ama son anda o sabah adet gördüğünü söyleyerek yırttı. Züleyha bu durumdan tek şüphelenen oldu ve bunu Hünkar’la paylaşırken Saniye duydu. İnşallah Züleyha’dan bu yüzden intikam almaya kalkışmaz. Sonuçta günlerdir gerçeği fark ettiği halde yalan söylemeye devam eden kendisi. Gülten de yalan söylediğini öğrendi ancak işin aslını dinlemeden Saniye’ye sitem etmeye kalktı. Bir de bu yüzden Yılmaz’ın yanından ayrıldığını söylemez mi? Saniye haklı, sanki orda kalsa Yılmaz O’nu alacaktı.
Fadik’in de Demir ve Hünkar’a ZülMaz’ı gördüğünü söylemesi işe yaramamış olsa gerek kendisini değil konakta, bölüm boyunca hiç görmedik.
Hünkar, Saniye ve Gülten’le birlikte bahçeye gül dikti. Dikimin başında bulunmak istemesi normal ama koskoca çiftlikte bu işi yapacak bir bahçıvan yok mu? Neden her işe Saniye ve Gülten koşturuyor? Bir de Saniye yaprak sararken Züleyha ile birlikte O’na eşlik ettiler. Koskoca hanım da olsalar böyle yapmaları onların çalışanlar tarafından daha çok sevilmesini sağlıyor. Saniye hiçbir zaman Züleyha’yı sevmeyecek gibi, o ayrı bir konu.
Şermin Sabahattin’in çektirdiği fotoğrafların negatiflerini ele geçirmek için geceleyin gizlice muayenehanesine girdi ama başarılı olamadı. Sabahattin’in böyle bir hata yaptığını düşünmesine şaştım doğrusu. Boşanmayı kafasına koyan biri elindeki en büyük kozu güvenceye almaz mı?
Füsun da sonunda Veli hakkındaki gerçeği Şermin’den öğrendi. Ama benim istediğim gibi sattığı arsanın parasını kaptırmamıştı henüz. Kaptıracaktı ki daha fazla pişman olacaktı ve bir daha her önüne gelene inanmamayı öğrenecekti.
İkisi Veli ile yüzleşmeye karar verdiler ama Füsun’un misafirleri gelince yüzleşmeye Şermin tek başına gitti. Şermin kendi aptallığına bakmadan Veli’yi tehdit etmeye kalktı, paralarını alamadı ama dört ayak üstüne düştü ve Züleyha ile Yılmaz’ın aslında sevgili oldukları gerçeğini öğrendi.
Ne güzel Şermin bu kozu Hünkar’a karşı kullanacak, Hünkar kısa bir süre de olsa korku yaşayacak diye sevinmiştim ama Hünkar anında çözüm buldu ve fotoğrafların negatiflerinin elinde olduğunu söyledi. Açıkçası ben blöf yaptığını değil gerçeği söylediğini düşündüm, çünkü Hünkar bunu yapardı. Ama meğer o negatifler Adnan’ın fotoğraflarıymış. (Büyük Hanım olmak bunu gerektirir.)
Şermin haliyle ağzını kapalı tutmak zorunda. Ama ben yine de Füsun’a gerçeği söyleyeceğini ve böylece gerçeğin Adana’da duyulacağını düşünüyorum. Tabii ki Züleyha bundan dolayı Şermin terbiyesizinin dediği gibi kimsenin artığı falan değil ama bu gerçek Demir ile Hünkar’ın başına iş açabileceği için duyulsun istiyorum.
Günümüzde maalesef hâlâ böyle düşünen insanlar var. Hiçbir kadın birinin eski sevgilisi ya da karısı diye artık değildir. Herkesin mutsuz olduğu bir ilişkiden vazgeçmeye hakkı var, bu hak sadece erkeklere verilmiş bir hak değil. Erkek kadından üstün bir varlık değil, bunu artık kabul edelim.
Şermin bir de Hünkar’ın isteğiyle Gülten’e hırsız diye iftira attığı için tüm çalışanların önünde O’ndan özür dilemek zorunda kaldı. Gülten’in bu konuda aklanmasına sevindirici.
[wp_ad_camp_1]
Veli hem Züleyha’nın zümrüt kolyesini zorla aldığı, hem de kumar borçlarını ödemediği için iki posta dayak yedi. Züleyha’ya yaptıklarından ve O’nun kaderini değiştirdiği için o kadar sevindim ki bu duruma. Artık Adana’da barınamaz, İstanbul’a geri döner de herkes bir dolandırıcıdan kurtulmuş olur. Ya da belki Füsun’u tekrar kandırır kim bilir?
Hünkar’a Züleyha konusunda çok kızsam da, kolye olayında dolayı Veli’ye bu yaptığı, Saniye ve Gülten’e olan merhametli yaklaşımlarından dolayı O’ndan nefret edemiyorum yine de. Yalnız bu bölüm kendisi hâlâ güvenmediği ama Demir itimat ettiği için Züleyha’yı kıskandığı da dikkat çekti. Tipik erkek annesi, kayınvalide davranışını tekrar gördük.
Yılmaz hastaneden çıktıktan sonra çırçırdaki işçiler O’nu öyle bir sevinçle karşıladılar ki… Fekeli’nin de belirttiği gibi böyle bir sevgi kolay elde edilmiyor. Yılmaz işçilerine olan yaklaşımıyla bunu sonuna kadar hak etmiyor mu sizce de?
Yılmaz daha sonra huğlara Nazire’yi ziyarete gitti ve O’nunla ailesini de yanına aldı. Züleyha da bunu öğrendi ve bu yaptığı için Yılmaz’la gurur duydu. O’nun Yılmaz’ı böyle iyi yürekli bir adam işte. Nazire’nin kızını, huğlardan bir çocuğu ilk defa okula giderken gördük. Eğer daha evvel okula gitmiyorsa Yılmaz ve Fekeli bir kız çocuğunun geleceğini de değiştirmiş oldular.
Bu bölümde de o yılların toplumsal olaylarına dair bir şey göremedik. Sadece aşk ve intikam hikayesi değil, dönemin hikayesini de görmeliyiz. Bunlar doğru kullandığında da ana hikayeye de katkısı olacaktır, tıpkı anarşistler – patlama olayında olduğu gibi.
Demir Züleyha’ya kırmızı bir elbise hediye etti ve kulübü kapattırıp O’nu yemeğe götürdü. Benim ilk anda aklıma nişan gecesi söylediği gibi Züleyha ile sabaha kadar dans etmek istediği geldi ama meğer Züleyha’nın doğum günüymüş. Pasta geldiğinde Züleyha’nın aklına Yılmaz’la kutladığı bir doğum günü geldi ve yüzü düştü hemen.
ZülMaz’ın aşklarının geçmişine dair yeni bir sahne görmek güzeldi. Kaç bölümdür onları böyle görmeyi özleyen bizlere ilaç gibi geldi. Züleyha o gün mumları üflerken Yılmaz’dan hiç ayrılmamayı dilemiş. Eminim bu defa da O’na kavuşmayı diledi.
O esnada Yılmaz da Züleyha’nın yanında olamadığı için üzgündü. Fekeli ile dertleşti. Burada Fekeli’nin söylediği şu cümle sadece kendilerini değil Züleyha’yı da anlatıyordu:
“Acısı çok olanın gülüşü güzel olur. Bak bize.”
Demir Züleyha’ya doğum günü hediyesi olarak üstü açık kırmızı bir spor araba almış. Açıkçası burada da yine bir flashback görmeyi ve Yılmaz’ın aldığı ucuz, küçük bir hediyeyle bundan kat be kat mutlu olan Züleyha’yı görmek isterdim. Yalnız itiraf etmek gerekirse araba şahane. ^^
Hünkar da bu arabadan dolayı Züleyha rahatlıkla Adnan’ı da alıp kaçar diye düşünmekte çok haklı ama Züleyha yakalanmaktan kurtulamıyor, kaçmayı bir daha deneyeceğini sanmıyorum. En fazla belki ilerde Yılmaz gerçekleri öğrendiğinde O’nunla buluşmaya gider.
Fekeli’nin artık önüne bakması yönündeki sözlerini dinleyen Yılmaz işlerine yoğunlaştı ve kurduğu sanayi odasının başkanlık seçim günü geldi çattı. Tabii ki tek aday değildi, Demir de son anda gelip adaylığını koydu. Seçim sonuçları başa baş gitti. Eee yıllardır Demir’in de arzuladığı bir şeydi bu ama Yılmaz O’ndan daha hızlı davranmıştı. Bölüm son zarf açılacakken bitti.
Muhtemelen Yılmaz bir oy farkla başkan seçilip iş hayatında Demir’e karşı ilk ciddi zaferini kazanacak. Yıllardır Çukurova’ya ekmek kazandıran Demir kazanmalı diyenler olacaktır elbet, bu düşünceye katılmıyor değilim. Ama Yılmaz da başkanlığı hak ediyor, kısa sürede neler yapabileceğini gösterdi onlara.
Bölüm sonunda Yılmaz’ın zafer kazanacağına inançlı ama buruk bir sevinçle kalktım ekran başından. Çünkü bu güzel hikayenin kahramanları ZülMaz’ı sadece flashback’lerde mutlu görebiliyoruz artık. Onları yeniden mutlu görebilmek umuduyla haftaya yeni bölümde görüşmek üzere.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.