Alkışlar Bir Zamanlar Çukurova’ya … Dizinin 10.bölümü Total’de 15.32 reyting, 33.66 share ile; AB’de 13.12 reyting, 31.30 share ile ve 20+ABC1’de 15.44 reyting, 32.71 share ile her üç kategoride de birinci…
Konuk yazarım Gözde dizinin 10. bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Bir Zamanlar Çukurova’da yine beklenmedik gelişmelerle dolu bir bölüm seyrettik. Fragmana göre çok başka şeyler bekliyordum doğrusu. Ancak senaristlerimiz beni yine aşırtacak sahneler yazarak bir kez daha gönlümü fethettiler. Yönetmenimiz Murat Saraçoğlu ise yine dört dörtlük rejisiyle şahane bir görsel şölen sundu bize. Özellikle final sahnesi muazzamdı.
9. Bölüm’ü şehir kulübündeki davette Züleyha’nın Yılmaz’ı görmesiyle noktalamıştık. Sevdiği adamın yaşadığını öğrenen Züleyha’nın ve özellikle Demir’in tepkisini çok merak ediyordum. Bölüm açılışında kullanılan Ahmet Özhan’ın seslendirdiği Duydum Ki Unutmuşsun şarkısı sahnenin ruhuna, Yılmaz’ın hislerine çok uygun seçilmişti. Zaten çok sevdiğim bir şarkıyla on numara bir giriş yaptık bölüme. Züleyha ilk şokla çok fazla konuşamadı ama gözleriyle öyle çok şey anlattı ki. Kana kana ağlayacak kadar yaş birikti gözlerinde, sadece “Yılmaz ölmemiş. Yılmaz yaşıyor.“ diyebildi. Demir O’nu yumuşak bir dille sakinleştirmekten çok öfkeyle susturmaya çalıştı. Geçen haftaki yazımda belirtmiştim bu gerçeği çoktan beri Züleyha’ya söylemesi gerekliydi. Olmadık bir yerde, olmadık bir zamanda böyle bir karşılaşmaya kendi zemin hazırladı. Demir yine hemen öfkesine yenilip Züleyha’yı hem korkuttu hem de öfkelendirdi. Züleyha hem şokun hem Demir’in bu tavrının etkisiyle belki beklenenden az tepki verdi kulüpte ama asıl tepkisini daha sonra öyle bir verdi ki yer yerinden oynadı.
Onların aksine Yılmaz çok sakindi. Olan biteni bıyık altından gülerek seyretti. O’nun bu tavrını çok takdir ettim; soğukkanlılığını korumalıydı, öyle de yaptı. Yılmaz’ın kim olduğunu Nihal çok merak etti, Züleyha ile ilk baş başa kaldıklarında öğrenebilir ve bu ZülMaz için bir umut olabilir. Cengo ise Demir’in O’na söylediği yalanların etkisiyle öfkesine hakim olamadı ve Yılmaz’ın üstüne saldırdı. Cengo gerçekleri öğrendiğinde Demir’e karşı da aynı öfkeyi duymalı kaç yıllık dostu olsa bile.
Züleyha ve Demir arabayla oradan ayrıldıktan sonra aralarında büyük bir yüzleşme gerçekleşti. Züleyha Yılmaz’ın ölmediği gerçeği kendisinden saklandığı için kızgındı. Bu tepkisinde sonuna kadar haklıydı. Demir ise onlarla ilgili gerçeği bilmenin etkisiyle adam akıllı hiçbir açıklama yapamadı, yapamazdı; tek yaptığı arabayı daha hızlı sürerek bir kazaya davetiye çıkarmak oldu. Züleyha kendisini indirmediği için arabadan atlamasaydı büyük bir kaza geliyordu. Demir dua etsin Züleyha o kadar hızla giden arabadan atladığı için hastanelik olacak kadar yaralanmadı. Züleyha kendine geldiğinde ise açıkçası O’ndan hiç beklemediğim bir şey yaptı ve Demir’e Yılmaz hakkındaki gerçeği söyledi.
“Ya sen daha anlamadın mı?! Anlamadın mı?! Yılmaz benim ağabeyim değil kocam, kocam!”
“ Biz Allah huzurunda evlendik, ben Yılmaz’ı seviyorum. Ölene kadar da O’nu seveceğim, anladın mı?!”
Gerçeği bilse bile bu sözlerin üstüne Demir’in hiçbir şey diyemeyeceğini düşünürdüm ama O ısrarla “Sus!” dedi. Bu itiraflarının üzerine yine bayıldı Züleyha. Sevgili senaristlerimiz Züleyha her heyecanlandığında bayılmasa mı artık? O’nun iki-üç bölümde bir bayılmaları biraz sıkıcı olmaya başladı tıpkı Sabahattin’in “Boşanalım Şermin.” repliği gibi.
Seyircimizin bir kısmı Züleyha ve Yılmaz’ın birbirleri için karım – kocam demesini nikahsız evliliğin meşrulaştırıldığına yoruyorlar. “Züleyha Demir’in resmen karısı, böyle söylemesi yanlış.” diyorlar. Haksızlar diyemem. Evet, Züleyha öyle hissetse de gerçek O’nun kocasının Demir olduğu. Ama senaristlerin meşrulaştırma gibi bir amacı olduğuna da inanmıyorum, hele ki üçü de kadınken. Hatırlarsınız Züleyha ve Yılmaz, Yılmaz’ın yakalanmasına sebep olacağı için resmen evlenmezlerdi. Sahte kimliklerini aldıktan sonra nikah kıyacaklardı ya da evliymiş gibi kimlikleri hazırlanacaktı. Onlar ne resmi ne dini nikahları olmamasına rağmen birlikte olmadan önce birbirlerine verdikleri sözle böyle hissediyorlar ve dillendiriyorlar diye asla bunun doğru olduğunu savunmuyorum, ama böyle demelerini de yersiz bulmuyorum. Dizide zaman zaman Demir Züleyha’ya şiddet (Daha çok psikolojik) uyguladığında bu meşrulaştırılmadığı gibi nikahsız evlilik de meşrulaştırılmıyor bana göre. Ve emin olabilirsiniz resmi nikah olmadan kıyılan dini nikahı bile destekleyen bir insan değilim.
Demir, Züleyha’yı eve getirdi ve Sabahattin tarafından muayene edilip evde pansuman ve ilaçlarla kendine geldi. Açıkçası ben arabadan kendini atınca hastanelik olacağını düşünmüştüm. Evdekilere merdivenden düştüğünü söyleseler de sinsi Şermin, Demir tarafından dövülmüş olabileceğini tahmin etti, Saniye ile Fadik’e Züleyha’nın dedikodusunu yapmaktan yine geri kalmadı. Şermin’in hiçbir fesatlığına şaşırmıyorum artık, iyi bir şey yaptığında da asla inanmayacağım.
Şermin kulüpteki yemeğe davet edilmedikleri için de hem kıskançlıktan hem de kocasının beğenilmemesinden deliye dönmüştü ama Sabahattin davetiye verildiğini ancak umursamadığını söylediğinde yüzünün şekli unutulmazdı. Şermin Sabahattin’i bu kadar küçümsemese iyi olacak. Sabahattin de aslında hoş bir adam. Boşanma davası açmak için gittiği avukat hanımı tavlarsa hiç şaşırmam. Bakalım boşanmayı sonunda kabul eden Şermin, Sabahattin’in resmi bir adım attığını duyduğunda ne yapacak? Buna karşı çıkan Demir’e rağmen boşanabilecekler mi?
Şermin Veli ile görüşmeye bu bölümde de devam etti. Veli’nin O’nunla birlikte olma sebebinin sadece Yamanlar Çiftliği’ne kapağı atmak olduğunu ne zaman anlayabilecek dersiniz? Açıkçası ben Veli’ye kendini kullandırmasından çok Yılmaz’la bir işbirliği yapmasından yanayım. Biliyorsunuz hem Demir’e hem de birçok mağazaya borcu olduğu için Demir O’na ait olan konağı satın almak istiyor. Çiftliğe yeni borç senetleri geldiğinde bu teklifini tekrarladı. Bence Şermin konağı Demir yerine Yılmaz’a satmalı. Yılmaz konakta oturmasa bile bu Demir’i öfkeden deliye döndürür ve Yılmaz’a mücadelesinde bir artı daha katar.
Bir de Demir’in Şermin ve Sabahattin’i hadsizlikle suçlaması çok abartılıydı. Şermin Yılmaz’la neden düşman olduklarını elbette merak edebilir. Sabahattin de O’na bir ağabey, bir dost gibi tavsiyeler verdiği, gerçekleri yüzüne vurduğu için bu şekilde itham edilemez. Kimse Demir’e tabii olmak, O’na maddi olarak muhtaç diye O’nun istediği şekilde düşünüp davranmak zorunda değil. Demir’in başkasını sevdiğini ve belki de ömür boyu seveceğini bile bile Züleyha’yla evlenmesinin öfkesini kimseden çıkarmaya hakkı yok. Aksine Sabahattin’in söylediklerini biraz ciddiye alsa keşke.
Demir, Cengo O’nun yalanları yüzünden davette kavga çıkardı diye de hiç suçluluk duymadı. Cengo en kısa zamanda bu yalanları öğrenip Demir’e sırtını dönsün, hatta Yılmaz’ın yanında yer alsın. Demir’in yaptığı hatalar ve kibri yüzünden yanında bir tek annesi kalsın. İnsan ne hata yaparsa yapsın dostuna yalan söylememeli.
Demir ve Cengo, Yılmaz’ın Adana’da neler yaptığına, nerde yaşadığına dair gerçeklere çarçabuk ulaştılar. Sosyal medyanın olmadığı 70’li yıllarda böyle büyük haberler çok hızla yayılıyor olmalı ki bu kadar çabuk bilgi edindiler. Fekeli’nin öldüğünü zanneden Demir, bakalım bunun yalan haber olduğunu ve O’nun Yılmaz’ın arkasındaki kişi olduğunu ne zaman anlayacak?
Yılmaz davetten döndüğünde kulüpteki soğukkanlı adam değildi, içi paramparçaydı. Gözyaşları içinde duygularını Fekeli ile paylaşırken benim de O’na akıl verip teselli edesim geldi. Züleyha hakkında “Çok mesuttu benim kurban olduğum.” derken ekrandan içeri girip “Yanılıyorsun.” demek istedim. Fekeli sözleriyle yine O’nun kara bulutlarla kaplı yüzünde Güneş açtırdı:
“Bilirim evlat bilirim. Yürek yanmadıkça gözyaşı akmaz. Belki onun da içi yanıyordur.”
“Züleyha’nın ne kadar yandığını sen nerden bileceksin? Sen O’nun içini gördün mü? Görmedin. Tıpkı O’nun senin içini görmediği gibi.”
Fekeli’nin sözleri Yılmaz’ın aklına yattı ama O da Demir gibi fevri davranıp hatalar yaptı. Yılmaz’ın Fekeli’nin bu ilkesini hiç aklından çıkarmaması şart: Uhuletle ve suhuletle (Sessiz ve sakin bir şekilde, yumuşaklıkla)
Yılmaz önce çiftliğe gidip Züleyha ile konuşmaya karar verdi. Fekeli’nin de dediği gibi bu imkansızdı. Evet, Züleyha ile Demir’in evlendiğini duyduğu günden beri, onca aydır içi yanıyordu ama yürek yangınını söndürmek için acele etmemeliydi. Züleyha öyle kolay ulaşabileceği bir yerde değil. Sadece Demir izin verdiğinde ve O’nun yanında çıkabiliyor çiftlikten. Çiftliğe girmekse öyle her zaman kolay değil, girse bile Züleyha’ya ulaşmak. Böyle yazınca Demir ve Hünkar’a bir kez daha kızdım. Resmen hapis hayatı yaşatıyorlar Züleyha’ya. Ne yapacağından ne düşüneceğine, bazen ne giyeceğine kadar dikte ediyorlar.
Evet, Demir Züleyha’ya gerçekten aşık, hem de çok. Ama aşk kişi karşısındaki çok seviyor diye sevdiğini esir etmek değildir. Aşk, illa karşılıklı olmak zorunda değildir. Aşk, gerektiğinde onu azat edebilmek, başkasını seviyorsa onunla mutlu olmasından bile mutlu olmaktır. Aşk, onun bir gülüşü için gerekirse ömür boyu ağlamaktır. Ama ne yazık ki Demir böyle bir aşık değil; bencil, kibirli, sevdiği kendinin olmayacaksa kimsenin olmasın diye düşünen… Züleyha O’nun istediği gibi davranmadığında O’nu incitmekten çekinmeyen… Açıkçası bu kadar uç noktaları olan bir karakteri başarıyla canlandırdığı için Murat Ünalmış’ı tebrik etmek lazım. Üstelik bugüne kadar oynadığı tüm karakterlerden bambaşka biri Demir.
[wp_ad_camp_1]
Kaza sonrası Züleyha önce Hünkar’ın sonra Sabahattin’in sözleriyle kendince bir plan yaptı ve Demir ile Hünkar’a yalan söyledi. İkisi de önce Adnan bebeği düşünmesi ve Demir’in Adnan’ın Yılmaz’ın çocuğu olduğunu öğrendiğinde neler yapabileceği konusundaki sözlerinde çok haklı bence. Bu sahnelerden sonra Demir’in bebekle ilgili gerçeği bilmediğinden emin oldum. Zaten Demir ve Adnan bebeğin sahnelerinde hiçbir şüphe kırıntısı bile yok Demir’den yana. Ama Hünkar’ın Züleyha’ya Yılmaz’ın parası pulu olmasına güvenmesi konusundaki ithamı çok kaba ve yanlıştı. Züleyha’nın buna değer vermeyen biri olduğunu bilmesi gerekirdi.
Züleyha önce Hünkar’dan, sonra Demir’den özür diledi. Hatta Demir’e gerçek sevdiğinin O olduğunu anladığını da söyledi. Ben de Hünkar gibi hemen Züleyha’nın bu sözlerinde zerre samimi olmadığını, ayıya dayı diyen bir tavır içinde olduğunu hemen anladım. Züleyha Demir’e böyle bir yalan söyleyip, O’na sarıldığı için de asla kızmadım. Sonuçta bunlar Yılmaz’a kavuşabilmek içindi. Ama Demir O’nun samimiyetine inanmayı tercih etti. Yalan da olsa bunu duymak O’nun için duyduğu en güzel cümle çünkü. O’nun da hatalar yaptığını ve Yılmaz’ın yaşadığını saklamaması gerektiğini söylemesi yerindeydi ama bu yaptığı tüm kötülükleri affettirmiyor.
Yılmaz, Fekeli’yi dinlemeyip düşünmeden hareket etti ve çiftliğe giderken çobanlık yapan bir çocuğa çarptı. Çocuğu hemen hastaneye götürdü ve ameliyat bitene kadar, sonra da odasında başında bekledi ama Hünkar hemen Yılmaz’ın bu hatasını kendi lehlerine kullandı. Gaffur çocuğun babasına para verdi ve huğlara gidip bambaşka şeyler söyletti. Ne yazık ki huğlardaki insanlar Yılmaz hakkında yanlış düşünmeye başladılar. Bu olanları uzaktan seyreden Nazire inanmadı elbette. Yakında bu olanları Yılmaz duyup gelecek ve tekrar ırgatların kendine güvenmesini sağlayacaktır. Bu insanların Yılmaz’a güvenmesini önemsiyorum çünkü işçilerin çiftliği terk edip bir başkasının yanına gitmesi geçici de olsa Yamanların itibarını düşürecektir. Hünkar’ın da böyle kötü, riskli durumları kendi lehine kolaylıkla çevirmesi yine hayranlık uyandırıcıydı. Zaman zaman merhametli de olsa Hünkar bencil bir karakter, dizinin kötülerinden ama O’nu ilk bölümden bu yana severek seyrediyorum.
Yılmaz’ın yaptığı ikinci hata ise çocuğun başında beklerken uyuya kalmasıydı. Odaya giren Fekeli başına silah dayadı. Bu silahı tutan el Demir’in olabilirdi ve Yılmaz ölebilirdi. Fekeli’nin Yılmaz’a ders verme şekli yine dört dörtlüktü. Yılmaz’a hatalarından dolayı kızması çok doğru, söylediklerinde sonuna kadar haklı. O’nunla konuşup ölmesinden korktuğunu söyleyip sarıldığı an o kadar duygulandım ki… Tam ağlamaya başlamıştım, araya reklam girdi ve baya öfkelendim. Tıpkı gerçek bir baba-oğul gibiydiler.
“Ben iki evlat kaybettim. Ben bir evlat daha kaybetmek istemiyorum, anlıyor musun? Oğlum.”
Ertesi akşam ikisinin karşılıklı şalgam içtikleri sahnede de şu diyaloglarına bayıldım:
Fekeli: Şalgam içsene. Yalnız acıdır, dikkat et.
Yılmaz: Ben alışığım acıya baba.
Bu bölüm dizide Fekeli ve Adnan Yaman’ın gençliğini de gördük. Fekeli’nin gençliğini Kerem Alışık’ın oğlu Sadri Alışık canlandırdı. Ancak sahne çok kısaydı ve açıkçası sadece aralarında geçen bir tartışma sonucu Fekeli’nin Adnan’ı vurduğunu anlayabildik. Sahneden tatmin olmadım. Bu tartışmanın, aralarındaki ilişkinin detaylarını çok merak ediyorum doğrusu.
Fekeli’ye artık düşünmeden hareket etmeyeceğini söyleyen Yılmaz, ne yazık ki Gülten aracılığıyla Züleyha’ya ulaşmanın yolunu denemeye devam etti. Gerçi planlı hareket edecek gibi görünen Züleyha’nın da Yılmaz’dan bir farkı yoktu. Yılmaz Gülten’den kendisini Züleyha ile buluşturmasını isterken, Züleyha da yazdığı notu Yılmaz’a vermesini istedi. Ah Züleyha, ah Yılmaz… Ne olurdu biraz sabretseydiniz… Önce Gaffur’un ağzından kaçırması sonucu onların eskiden sevgili olduğu gerçeğini öğrenen Saniye notu yakaladı. O bu gerçeği öğrenince olanlar olur demiştim, yanılmadım. Notu hemen Gaffur’a söyledi, bahşişin derdindeki Gaffur da Demir’e. Ama Gaffur uyanık bir adam, Demir’e Gülten’in korkup notu kendisine getirdiğini söylemeyi de ihmal etmedi. Demir, Gaffur ve Saniye’nin başına silah dayatıp Gülten’i korkuttu ve istediklerini yaptırdı. Not Yılmaz’a ulaştı, Züleyha’ya da Yılmaz’ın geleceği bilgisini verdi.
Demir beklediğim gibi Gülten’i kovmadı ama bence bu olaylardan sonra Gülten çiftlikten ayrılıp Yılmaz’ın yanına gidecektir. Yalnız Gülten, Yılmaz kendini buluşmak için çağırdığında sevinçle süslenip püslenirken hayal kırıklığına uğrayacak diye hiç üzülmedim. Yılmaz’ın hala Züleyha’yı sevdiğini bildiği halde heveslenip bu üzüntüyü kendi yarattı. Üstelik Züleyha’nın dostu gibi davranıp sakladığı onca şey de cabası. Yılan olayını Saniye’yi tehdit etmek için kullanacağına bunu da gerekli kişilere söylemeliydi.
Gaffur ise bu olayın Demir’le birlikte ikinci kazanını oldu ve bahşişi kaptı. Ancak bahşişi kapmak için kardeşini tehlikeye attı, Demir Gülten’i affetmeyebilirdi. Demek ki Yılmaz Demir’den daha çok para verse hiç düşünmeden O’nun tarafına geçecek Gaffur.
[wp_ad_camp_1]
Züleyha ile Yılmaz’ın buluşma vakti geldiğinde beklentim onlar buluştuğu anda Demir’in de ortaya çıkacağı şeklindeydi. Ama O, bir heves buluşma için hazırlanan, yüzünde umutla güller açan Züleyha’yı odadan çıkmadan yakaladı ve O’nunla yüzleşti. O’nu odaya kilitledi ve buluşmaya kendisi gitti. Tabii Züleyha da gidip Yılmaz’ı öldüreceğini hemen anladı ve kapıyı yumruklama başladı. Sesini duyan Hünkar buluşmadan haberdar oldu.
Züleyha Yılmaz’la Adana’ya kaçtıklarında giydiği kıyafetlerini giyip hazırlanmıştı. Ne kadar da ince bir düşünceydi bu: Yılmaz’ın Züleyha’sı olarak gidecekti buluşmaya. Benim fark edemediğim bu ayrıntıyı yakalayan ZülMaz‘a çok teşekkürler.
Ve Yılmaz ile Demir arasındaki büyük yüzleşme anı gelip çattı. Sahne için seçilen mekan atmosfer olarak çok iyiydi. Kapadokya’yı andıran bir havası vardı. Birbirlerine silah çektikleri andaki açılara ve kamera hareketlerine bayıldım. Çok klasik bir sahneydi ama hem mekan seçimi, hem de açılarıyla fark yarattı. Yılmaz’ın kostümünü çok beğendim. Demir’in gözlerindeki buğu da dikkatimi çekti. Yılmaz seri bir hamleyle Demir’in elindeki silahı yere düşürdü ama Fekeli’nin O’na dediklerini hatırladı ve Adnan bebeği düşünerek Demir’i vurmadı.
“Küçük bir can babasız kalmasın diye seni bırakıyorum.”
Ancak Demir ne yazık ki Yılmaz’ın bu asil davranışı anlayacak bir adam değil. O’na sırtını dönüp giden Yılmaz’ı diğer silahıyla arkadan vuracaktı yine. Ama Hünkar’ın gelmesiyle işler değişti ve Yılmaz Hünkar’ı vurdu, Demir de Yılmaz’ı. Sevgili senaristler Yılmaz daha kaç kere dayak yiyecek, yangında zarar görecek, yaralanacak acaba? Biraz da Demir’in canı yansa olmaz mı? Bu dizinin en bahtsızı Yılmaz olmasa mı artık?
Bence hiç kimse ölmeyecektir ama Demir’in Yılmaz’a olan öfkesi büyüyecek ve aralarındaki savaş daha da kızışacaktır.
Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.