Bir Zamanlar Çukurova sezon devreden rakipleri yeni sezonuna başladığı halde ABC1’de 10.71 – Total’de 10.21 – AB’de 9.15 reyting alarak tüm kategorilerde en çok izlenen yapım oldu. Tebrikler…
Konuk yazarım Gözde dizinin 3.bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Züleyha ile Yılmaz’ın aşkı daha kaç tane sınavdan geçecek? Hayat onları daha ne kadar sınayacak? Günün birinde yeniden mutlu olabilecekler mi? Onları ayrılığa mahkûm eden kader bir gün kavuşmalarına izin verecek mi? Önce Yılmaz sevdiği kadının namusu için elini kana buladı. Sonra ikisi birlikte hiç bilmedikleri bir şehirde beş parasız hayata tutunmaya çalıştılar, ardından Yılmaz yakalandı ve hapse düştü. Şimdi de Züleyha, Yılmaz idama mahkûm olmasın diye karnında sevdiği adamın bebeğiyle Demir’le evlenmeye razı oldu. Kim bilir daha ne zorluklarla sınanacak sevdaları?
Bu bölüm Hünkar’ın planının adım adım nasıl başarıya ulaştığına tanık olduk. Tüm soğukkanlılığıyla oyunu kurdu, gerekli yerlerde hamlelerini yaptı ve sonunda Züleyha ile Demir’in evleneceği gün geldi çattı. Her ne kadar bu yaptıklarından dolayı Hünkar’a karşı öfkeyle dolsam da yine de kendisine hayran olmamak mümkün değil.
Hünkar’ın kaçak olduğunu jandarmaya ihbar ettiği Yılmaz, jandarma geldiği sırada odasında olmasa da yakalanmaktan kurtulamadı. Şükür o esnada sahte kimlikleri saklamıştı, eğer onlarla yakalansaydı Züleyha’nın da başı yanabilirdi. Jandarmanın çiftliği aradığı ve Yılmaz’ın yakalanıp götürüldüğü sahnelerde O’nu arayan ve peşinden koşarak ta karakola kadar yalın ayak giden Züleyha’ya çok üzüldüm. Aşkının büyüklüğüne, Yılmaz için her fedakarlığı yapabileceğine, O’nun için her şeye katlanabileceğine, ömür boyu O’ndan başkasını sevemeyeceğine bir kez daha inandım. Karakolun nezarethanesinin camından Yılmaz’la konuştukları ve ellerinin son kez buluştuğu sahne de çok duyguluydu. Acaba bir daha elleri ne zaman böyle kenetlenebilecek?
Jandarmanın Yılmaz’ı yakaladığında O’nu dövmesine bir anlam veremedim yalnız. Böyle bir şeye hakları var mı? Yılmaz’ın aranması ve yakalanması sırasında Gaffur’un tavırları tam da o yöreleri anlatan filmlerdeki, romanlardaki karakterler gibiydi. Çiftlik çalışanlarına jandarmayı başarısı için alkışlattı, katil olan Yılmaz’ı yuhalattı. Yılmaz’ı yollamayı başardığı için de haliyle gururluydu. Bildiklerini saklamaya devam ettiği için de sus payı olarak Hünkar tarafından Sarıkız isimli hamile bir inekle ödüllendirildi. Bakalım Gaffur, Yılmaz’la Züleyha’nın aslında sevgili olduğu gerçeğini saklamaya daha ne kadar devam edecek? Hünkar’dan daha fazla şey koparmak için bunu kullanacak mı? Yoksa aldığı inekle yetinecek mi?
Hünkar’ın bu yaşananlar karşısında hem Züleyha’ya hem de Yılmaz’a karşı olan tavrı dikkat çekiciydi. Yılmaz’ın peşinden karakola giden Züleyha’yı gidip konağa getirdi. Koskoca Büyük Hanım Züleyha’nın ayağındaki yaraları temizledi, O’na elleriyle çorba içirdi. Züleyha’yı konakta çalıştırmaya devam etti, Yılmaz’ın davasıyla ilgilenmesi için avukatına talimat verdi. Tabii ki tüm bunları sadece merhametinden ya da bu olaylarda Züleyha’nın bir suçu olmadığı için yapmadığını iyi biliyoruz. O’nun istediği tabii ki Züleyha’nın oradan gitmemesi, bebeğinin sağlıklı bir şekilde karnında büyümeye devam etmesiydi. Avukatın idam kararını otuz yıla indirtebileceğini söylemesiyle yıkılan Züleyha’ya verdiği öğütler de sırf bu yüzden. Çünkü biliyoruz ki asıl amacı Demir’in soyunun devam etmesini sağlamak. Ne demiş atalarımız: Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez.
Züleyha: Otuz yıl Büyük Hanım otuz yıl, bir ömür. Ben Yılmaz’sız otuz yıl nasıl yaşarım?
Hünkar: Bebeğin için de mi yaşayamazsın? Bana bak. Dik duracaksın, güçlü olacaksın, çocuğun için yaşayacaksın, anladın mı?
Hünkar Züleyha’ya bu kadar anlayışlı davransa da ne yazık ki O’nu tekrar huğlara göndermek zorunda kaldı. Hünkar’ın her ne kadar Züleyha ile ilgili planları olsa da bu davranışını yerinde buldum. Çünkü Saniye ile Fadik diğer çalışanlara ve Şermin’e Züleyha’nın neden hala burada olduğuyla ilgili konuşup duruyorlardı. Bir yandan da Züleyha eskisi kadar verimli çalışamıyordu. Bir tek Gülten hala iyiydi Züleyha’ya karşı. Hatta Züleyha huğlara gittikten sonra odasını toplarken yastığın içine sakladığı içinde Yılmaz yazan alyansı buldu ve Züleyha’ya götürdü. O’na Yılmaz’ı çok güzel sevdiğini söyledi ve birbirlerine sarıldılar. Ben “Gülten gerçeği öğrenince Züleyha’ya kötü davranmaya mı başlar, bunu herkese söyler mi?” diye düşünüyordum ama Gülten şimdilik susmayı tercih etti. Çünkü O, Saniye ve Fadik’in aksine temiz kalpli biri. Ama ilerde olayların akışıyla ne olur kestirmek güç. Yine de Saniye ile Fadik, Züleyha’ya karşı olumlu yönde değişmeyeceği için Gülten O’nun sırdaşı olmaya devam ederse iyi olacaktır. Unutmadan, Gaffur, Saniye ve Fadik’in, Züleyha ile Yılmaz’dan kurtulduk diye kebap eşliğinde yaptıkları kutlamaya bayıldım. Her ne kadar tavırlarıyla bölüm boyu sinirlerimi zıplatsalar da onlar göbek atarken eğlendim. Kebaplar da çok nefis görünüyordu, benim gibi bir kebap sever için iştah kabartıcı bir görüntüydü. ^^ Zaten Hünkar Züleyha’yı huğlara gönderirken hemen aklımdan şu geçti: Nasılsa Demir seyahatten dönünce gider Züleyha’yı konağa geri getirir. Demir ta oralardan telefon ettiğinde bile Züleyha ile Yılmaz’ı soruyordu annesine, döndüğünde bu duruma müdahale etmemesi imkansızdı.
[wp_ad_camp_1]
Demir’in seyahatten dönüşüyle beklenen oldu ve Demir hemen Züleyha’nın peşinden huğlara gidip O’nu konağa geri getirdi ve bundan böyle sadece Haminne’yle ilgileneceğini söyledi. Hatta bu kararıyla ilgili yorumda bulunan Saniye’nin de ağzının payını verdi ve açıkçası içimin yağları eridi. Demir’in Züleyha’nın ağzından olanları dinledikten sonra O’nu teselli etmek için sarılması pek normal bir davranış değildi; neticede Demir evin beyi, Züleyha ise hizmetçisi. Ama aşık bir adam için olağandı, beni şaşırtmadı.
“Sen yeter ki üzülme… Kıyamam senin gözyaşlarına…”
Yılmaz olay İstanbul’da yaşandığı için oradaki bir hapishaneye gönderilmişti. Hapishane hayatı o yıllarda şimdikinden çok daha zordu. Eğer döşeğin yoksa mukavva üstünde yerde yatıyordun ve onun için bile ödenecek para hiç de az değildi. Yılmaz için de en zorundan başlamıştı hapishane hayatı. Açıkçası Demir’in Yılmaz’ın davasıyla ilgilenmek için İstanbul’a gitmesi, oradan bir avukat tutması ve Yılmaz’la görüşmesi oldukça şaşırtıcıydı. O da Hünkar gibi Adana’daki kendi avukatlarının davayla ilgilenmesini isteyebilirdi. Ama Demir işini şansa bırakmak istememişti, sonuçta Yılmaz sevdiğini kadının ağabeyiydi.
Yılmaz – Demir görüşmesinin sonucunda büyük ihtimalle Demir gerçeği öğrendi. Sahnenin son kısmındaki müzik altı bölümdeki ve ardından gelen sahnedeki bakışları buna işaret ediyordu. Ancak döndüğünde bunu Züleyha ile Hünkar’a belli etmedi. Cengaver’le buluştuğunda silah talimi yaparkenki hali de öğrendiğini gösteriyordu. Demir sevdiği kadını kaybetmemek için gerçeği bildiğini gizlemeyi tercih etmiş olmalı.
Demir gitmeden Yılmaz’a döşek ve para da vermişti. Hatta Yılmaz o kadar iyi kalpli ki kendisiyle mukavvasını paylaşan arkadaşlarına da döşek ve yemek aldırttı. Ama bana kalırsa bunları yapan Demir, Yılmaz’ın Züleyha’ya yolladığı mektupların yerine ulaşmamasının da sorumlusu. Züleyha ise Gülten’le mektup yollamak istedi. Mektubu merak edip açan Gülten de okuduklarından sonra mektubu göndermemiş olmalı. Bir ihtimal gönderdiyse de Demir Yılmaz’ın eline geçmesini engellemiştir muhakkak. Gülten’in tavrından anladığıma göre Züleyha mektupta hamile olduğunu yazmıştı Yılmaz’a. Tabii haliyle Yılmaz bu mektubu okuyamayacağı için ilerde o çocuğu kolaylıkla Demir’den sanacaktır.
Demir’in geçen bölüm Züleyha’ya olan duygularını hızla belli ettiğinden söz etmiştim. Bu bölümde de aynı tavrını sürdürdü ve Hünkar’a Züleyha ile evlenmek istediğini söyledi. Hünkar göstermelik olarak itiraz etse de, bu karardan memnun değilmiş gibi davransa da Demir çok kararlıydı; Hünkar’ın da beklediği gibi. Zaten Züleyha’nın hamileliğinden dolayı bu evliliğin bir an önce gerçekleşmesi de gerekiyordu. O yüzden Demir’in bu acele kararı Hünkar’ın da isteyeceği bir şeydi.
“Onun her şeyini istiyorum. Aşkını, ruhunu, benliğini, bedenini, duygularını, aklına ne gelirse, her şeyini. Sonsuza dek. Öyle bugün, yarın değil. Anlıyor musun beni?”
Açıkçası Demir’in bu sözlerinden dolayı ilerde çocuğun kendinden olmadığını öğrenirse onu yine kendi evladı gibi sevip bağrına basacağını düşünüyorum.
Şirkette geçen bu sahnede ilk kez Adnan Yaman Holding binasını da görmüş olduk. Binanın içi ve Demir’in odasındaki sanat yönetimi çok başarılıydı. O yılların filmlerini seyrediyor gibi hissettim hemen. Bu mekanda daha çok sahne geçmeli kesinlikle.
[wp_ad_camp_1]
Züleyha – Demir evliliği için ilk plan onların baş başa bir akşam yemeğine çıkmasıydı. Ancak Demir’le ikisi baş başa evden çıkamayacağı için Hünkar’la birlikte çıktılar, önce Hünkar’ı başka bir yere bıraktılar, ardından restorana geçtiler. Hünkar, Züleyha’ya Demir’in aldığı şık bir gece elbisesi giydirmişti. Abiye çanta ve ayakkabılarla da elbise tamamlanmıştı. Zaten güzel olan Züleyha daha da göz kamaştırıcı olmuştu. O esnada konağın önündeki süs havuzunu temizleyen Saniye, Fadik ve Gülten’in Züleyha’yı görünce ağzı açık kaldı tabii. Zaten Saniye bölümün başından beri Hünkar’ın tavrından şüphelenmiş “Bu işte bir iş var görürsünüz.” demişti. Fadik ise bölüm boyu Züleyha ile Demir Bey’in arasında bir şeyler gelişeceğini söyleyip duruyordu. Sonunda haklı çıktılar. Saniye ile Fadik’in bu hallerini gördüğüme çok sevindim. Haksız yere Züleyha’ya kötü davranıp, O’nu üzüp duruyorlardı. Züleyha konağa hanım olduğunda ikisinin buna bozulan suratlarını görmek için sabırsızlanıyorum.
Demir yemekte Züleyha’ya evlenme teklif etmedi. Kendisiyle evlenince çok güzel bir hayat yaşayacağını belirten sözler sarf etti. O’na göz kamaştıran bir kolye hediye etti ve dans ettiler. Züleyha’nın Demir kolyeyi taktıktan sonra rahatsızlığını belli eden yüz ifadesi çok yerindeydi. Demir’in evlenme teklifi bile etmeden, Züleyha’nın fikrini bile sormadan ettiği bu cümlelere çok kızdım. Züleyha’nın doğru dürüst konuşmasına bile izin vermemesi çok yanlış bir hareketti. Zenginliğin sağladığı lüks ile O’nun gözünü boyamaya çalışıyor gibi bir hali vardı. Belki bunu amaçlamıyordu ama öyle hissettirdi.
Demir: Seni ilk gördüğüm an hayatımın kadını olacağını anlamıştım. Birlikte çok mesut olacağız inan bana.
Züleyha: Ama ben….
Demir: Sana rüya gibi hayat yaşatacağım diyorum. Öyle mesut olacaksın ki uyanmak istemeyeceksin.
Züleyha: Eee Demir Bey…
Demir: Züleyha ne dediğimin farkında mısın? Evleneceğiz diyorum.
Züleyha: Demir Bey siz daha beni tanımıyorsunuz bile.
Demir: Tanıdığım kadarı seni hayatımın kadını yapmaya yetiyor.
Tabii ki Züleyha bu evliliğe hemen razı olmadı ve Hünkar’la konuşmak istedi. Yaptıkları konuşmada Züleyha Hünkar’a Yılmaz’ı severken, O’ndan hamileyken başkasıyla evlenemeyeceğini söyledi. İstanbul’a gidip bir şekilde çalışıp geçinebileceğini belirtti. Züleyha’nın bu davranışı O’nun ne kadar karakter sahibi, ahlaklı biri olduğunu gösterdi. Başka bir kadın zengin bir hayat için hemen Yılmaz’ı silebilirdi. Ben O’nun bunu yapmayacağından emindim. Ancak Hünkar öyle şeyler söyledi ki Züleyha, Demir Yılmaz’ı ağabeyi sanmaya devam etsin ve sayesinde idam edilmesin diye bu evliliğe razı olmak zorunda kaldı. Hayatının belki de en zor kararını vermiş oldu böylece. Bence Yılmaz on beş yıla mahkum olacak ve en fazla birkaç sene sonra aftan yararlanıp hapisten çıkacak.
“Şimdi önünde iki yol var: Ya Demir’le evlenirsin, Demir karnındaki çocuğu kendinin sanır. Yılmaz da idamdan kurtulur. Ya da çeker gidersin. Ama Yılmaz idam edilir. Karar senin. O çok sevdiğin Yılmaz’ın hayatı senin ellerinde.”
Tabii evlilik haberi hızla yayıldı. Hünkar kulüpte verdiği davette Züleyha’yı bütün dostlarına ailesi fakir düşmüş, sadece bir büyük halası yaşayan biri gibi tanıttı. Ben bu davetten haberi olup gelen Şermin her şeyi açık edebilir diye bekliyordum ama O maddi olarak Hünkar ve Demir’e bağımlı olduğu için bunu yapmadı. Hatta düğün hazırlıklarında da hep yanlarında bulundu büyük bir coşkuyla. Halbuki birkaç gün önce Züleyha Demir’le birlikte olursa, eğer Demir kısır değilse ve çocuğu olursa kızlarına kalacak mirasın arkasından el sallarız diye dertleniyordu Sabahattin’e. Ama Sabahattin’in O’nun gibi mirasa ortak olma derdi yok. Üstelik Şermin gibi Züleyha huğlara gönderildi diye sevinmeyecek vicdanlı bir adam. Daha önce dediğim gibi Şermin’in yapacağını tahmin ettiğim kötülüklerin önünde güçlü bir şekilde durmasını bekliyorum O’ndan.
Yılmaz hiçbir şeyden habersiz hapishanede Züleyha’dan mektup gelmiyor, kendisini unutmuş olabilir mi diye dertlenirken düğün günü geldi çattı. Züleyha’nın kayık yaka gelinliği O’na çok yakışmıştı. Demir de smokin içinde çok yakışıklı görünüyordu. Ama aralarında aşk olmadıktan sonra bütün bunlar olsa ne yazar… Demir’in gelin odasında Züleyha’ya kolye takarken söylediği sözler yine emrivaki doluydu. Bana bu tavrının sebebi hem gerçekleri öğrenmesi, hem de Çukurova’nın en büyük beyi olmanın vermiş olduğu özgüven gibi geliyor. Ama böyle davranmamalı. Demir’in Züleyha’ya olan aşkını güzel bulsam da bu tavırları bana itici geldi. İstanbul’a gidip Yılmaz’la konuşmadan evvelki gibi daha naif bir aşık portresi görmek istiyorum yine.
“Sen de beni seveceksin Züleyha… Bugün değil belki… Yarın değil… Ama bir gün mutlaka. Çünkü ben seni çok seviyorum. Tahmin edemeyeceğin kadar çok.”
Bölüm herkes bahçede Züleyha’nın gelmesini beklerken O’nun kanalın oradaki köprüden kendini suya atmasıyla son buldu. Züleyha Yılmaz’sız yaşayamayacağını bize bir kez daha gösterdi. Ama bebeğinin canına da mal olacak bu hareketi yapmamalıydı bence.
“Haklıymışsın. Bu yolun sonunda ölüm varmış. Affet beni bebeğim.”
Bakalım Züleyha’yı kanaldan kim kurtaracak? İntihar girişimine Demir’in tepkisi ne olacak? Şu anda hamile olduğunu Hünkar ve Gülten’den başka biri öğrenecek mi? Yılmaz’ın hapishane günleri nasıl geçecek?
Bu bölüm Murat Saraçoğlu ve ekibine merhaba dedik. Bölüm çekimleri, oyunculukları, temposuyla ilk 2 bölümü aratmadı bana. Peki bu bölümü sizler nasıl buldunuz?
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA – 4. BÖLÜM FRAGMAN