Bir Zamanlar Çukurova Perşembe günü izlenme oranları arasındaki farkı yeniden açtı. 77. Bölümü ile Total’de 12,84 reyting, AB’de 8,59 reyting ve ABC1 11,55 reyting ile her üç kategoride de zirvede. Üçüncü sezonun 14. bölüm yazısı konuk yazarım Gözde ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar^^
Geçtiğimiz bölümü Züleyha ile Yılmaz, çocuklarıyla birlikte arabada uzaklara doğru yol alırken noktalamıştık. Tam ne güzel bu defa kaçmayı başardılar derken birden polisler önlerini kesti ve bir kaçma girişimi daha başarısız oldu. “Uyku ilacına rağmen ne gündüz ne gece beceremiyorlar kaçmayı. Böyle saçma iş mi olur? Bu insanlar hiç mutlu olamayacak mı? Bu ne biçim kader?” diye söverek seyrettim bölümü ilk reklama kadar. Ne seyrettiğimi tam anlamadım desem yeridir sinirden. Fragmanla alakası yoktu çünkü gördüklerimizin. “Herhalde hayal ya da rüyaydı o gördüklerimiz.” dedim.
Karakolda odaya girdiklerinde karşılarına yine Demir çıkacak derken Fekeli ve Müjgan çıktı. Meğer Müjgan, Kerem Ali’nin yokluğunu fark edip karakola haber vermiş. Fekeli, Yılmaz’a gereğinden fazla tepki gösterdi, Kerem Ali’yi de alıp gittiler. Önce Fekeli, ardından Demir’in gelişi Yılmaz için ağır yıkım oldu. İki çocuğu ve ardından Züleyha ellerinin arasından kayıp gitti. Züleyha’nın Yılmaz’la kalıp çocukları alabilmek için beklemeyeceği ve Demir ile konağa geri döneceği belliydi. Adnan öz evladı olmasına rağmen sırf nüfusu Demir’in üzerinde diye Yılmaz’ın kucağından alınışına üzüldüm en çok.
Yılmaz’ın kaçmadan önce yazıp postaya verdiği mektuplar bu bölüm sahiplerine ulaştı: Fekeli, Demir ve Müjgan. Her mektup ayrı ayrı o kadar gerçekçiydi ki. Üç sezon boyunca yaşananların bir özetini dinledik. Kelimesi kelimesine doğruydu tüm yazdıkları. Bunu mektupların sahipleri de kabul ettiler, yüz ifadelerinden belliydi. Demir gerçekler yüzüne çarpılınca öfkelendi haliyle. Bildiği, fakat kabul etmemek için direndiği gerçekleri hatırlatıp yüzüne çarptı Yılmaz. Fekeli, Yılmaz’a “Artık oğlum değilsin.” diyecek kadar aralarındaki bağı kopardığına pişman oldu. Müjgan ise oldukça duygulandı. Her ikisi de Yılmaz’ı anladı ve affetti. Müjgan ne hata yapmış olursa olsun çocuğu elinden alındığı için Yılmaz’a öfkelenmekte çok haklıydı zaten. Ama Fekeli’yi hiç anlayamadım. Torunu elinden alındı diye kızdığı kişi o çocuğun babası değil mi? Kendisi sevdasının peşinden gitmediği için Hünkar’sız kırk yıl yanmamış mı yüreği? Vedalaşsalardı engellemeyecek miydi onları, Züleyha’nın nerdeyse imkansız olan boşanmasını sabırla beklemesini söylemeyecek miydi?
Fikret, bu bölüm önceki bölümlere göre pasif kalmıştı ama yakın olduğu karakterlere dert ortağı olma halini sevdim. Fikret, empati duygusu yüksek bir karakter. Ve özellikle Fekeli, Yılmaz ve Müjgan’a karşı samimi, yalandan değil onlara olan yakınlığı. Öz amcası olmasa bile Fekeli’yle aralarındaki amca-yeğen ilişkisi gerçek. Yılmaz’la yaşananlara rağmen yeniden o eski kardeş hallerine dönmelerine sevindim. Yılmaz’ın derdini anlatabilecek pek kimsesi de yoktu. Yılmaz da ona aynı duyguları besliyor ki ona derdini açtı. Tıpkı mektubunda da anlattığı gibi ona karşı tüm yanlışlarını kabullenmiş ve pişman bir Yılmaz vardı. Hep dedim Yılmaz Müjgan’la bir ilişkiye başlamakla yanlış yaptı. Bu ilişkinin tek güzel yanı Kerem Ali oldu. O yüzden umarım Müjgan bir başkasıyla yeniden mutlu olur.
“Gene Züleyha’yı severdim. Ama aynı hataları yapmazdım. Müjgan’la evlenmezdim. Onun hayatını karartmazdım.”
Demir, uzun zamandır Züleyha’yı sevdiği için, yıllardır yaşadıkları ve yaşattıkları için pişmandı ama önce Züleyha’nın yine kaçmayı deneyeceğine dair sözleri, sonra Yılmaz’ın mektubundan sonra pişmanlığı doruğa çıktı.
“Yılmaz bana sevdiğini emanet etti. Ama ben yüreğime söz geçiremedim. Öyle sevdim ki. Hem yandım hem yaktım. Herkesi yaktım. Pişmanım Fekeli. Züleyha’nın dökülen her göz yaşı için pişmanım, her şey için. Kaderi değiştirebilirim sandım ama haddimi aştım.”
Demir, kendisi seviyor diye Züleyha’nın da onu seveceğini sandı. Bir kadının aşkını, ona duyduğu aşkın yanı sıra güzel sözler, kıyafetler, mücevherler, parayla kazanırım sandı. Ama Züleyha ile Yılmaz’ın aşkı o kadar büyüktü ki hiçbir şey bu aşkı bitiremedi, azaltamadı, öyle bir yangındı ki içlerindeki ateşi hiç sönmedi. Demir, Züleyha’ya hiç psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamasa bile aşkını kazanamazdı, sadece aralarında daha fazla saygı olabilirdi. Demir’in pişmanlığına inandım ben ama yaptıkları unutulabilecek, affedilecek gibi değil. Seyirci olarak onu affetmeyeceğim ve dizinin finalinde mutlu olamadığını görmek için bekleyeceğim.
Züleyha’nın yerinde olsam boşanmayı kabul ettiği için ben de çok sevinirdim elbette, ortak çocuğumuz için belki düşman da olmazdım ama yaşadıklarımı asla unutmazdım.
Yılmaz ile Demir’in buluşma sahnesi de oldukça sakin geçti. Geçen sezon Gülten ve Züleyha için düşmanlıklarını bitirdikleri zaman da onları böyle yan yana, barış içinde görmeyi sevmiştim. Demir’in pişmanlığı sonrasında fazla sakin bir hali vardı zaten. Onu bu kadar sakin görmeye hiç alışık olmadığım için altında bir şey aradım haliyle ve kazaya onun neden olacağını düşündüm bölüm sonuna dek.
Bu arada boşanmaya karar vermişken Demir’in hastaneye gelip Züleyha Yaman Çocuk Servisi tabelasını astırmaya kalkması garip geldi bana. Kadın birkaç güne Yaman olmayacakken anlamsız bir hareket. Yalnız Müjgan, Yılmaz’dan boşanmayı kendi isterken şimdi niye bir kabullenemeyiş içindeydi? O zamanlar nasılsa Züleyha’ya gidemeyecek ama şimdi Demir de boşanmaya karar verdi diye kesin. Hastanede karşılaştıklarında garip bir şekilde Demir olgunlukla durumu kabullenmişken, Müjgan onu vazgeçirmeye çalışıyor gibiydi. Tabii eğer Yılmaz diziden ayrılmayacak olsaydı Demir asla Züleyha’dan boşanmayı kabul etmezdi çok sevdiği annesinin vasiyetine rağmen.
Demir’in Leyla’nın onunla kalmasını istemesine normal diyebilirdim şayet Leyla iki-üç yaşlarında olsaydı. Ama şu an annesine ihtiyaç duyacak kadar küçük. Bebekler için ilk üç yaş anneyle bağ kurma açısından önemli diye biliyorum. Bir de zaten Demir bütün gün işte, eve geldiğinde de Leyla’yı ne kadar süre görebilir ki, o aylarda oldukça erken uyur bebekler. Her gün bu kadar süre gidip görebilirdi onu. Ben zamanla bu kararından vazgeçeceğini düşünüyorum.
Züleyha’nın Adnan’la birlikte konaktan ayrılma sahnesi çok duyguluydu. Leyla’dan mecburi ayrılışına, ayrılmak istemeyip yalvarışına ayrı, Demir’in Adnan’a vedasına ayrı, Züleyha arabayla uzaklaşırken Demir’in kucağında Leyla ile ağlayışına ayrı üzüldüm. Züleyha’nın yerinde olsam Leyla’yı Demir’e bırakma pahasına boşanmayı kabul eder miydim buna net bir cevap veremem. Ne bu kadar büyük bir aşk yaşadım ne de anneyim. Züleyha, Leyla’dan temelli ayrılmadı. Her gün gelip onu görebilecek. Bir de yolda giderken onu mutlaka alacağını söyledi. Hem çocukları için mutsuz bir evliliği sürdürse çocuklar da mutsuz olacak büyümeyecekler mi? Yılmaz’ın günahı ne peki, Adnan neden Demir’in yanında, ona baba diyerek büyüsün? Sahnede O Yar Gelir’in çalması ve Demir-Züleyha geçmiş sahnelere yer verilmesi çok doğruydu. Özellikle şarkıdaki şu sözler Demir’in hislerinin en net özeti değil mi sizce de?
“El kızını ben kendime yar sandım.”
Yalnız, Yılmaz’ın Züleyha ile Adnan’ı konak kapısından alması çok saçma değil miydi? Evli bir adam, yakında boşanıp evleneceği kadını şu an evli olduğu kocasından teslim alıyor. Züleyha, Adnan’la birlikte yürüyüp gitse, Yılmaz onu dış kapının oradan alsa daha doğru olurdu.
Züleyha ile Yılmaz yıllar sonra nihayet kavuştular ama buruk bir kavuşma oldu bu. Her ikisi de birer evladından ayrı kalarak bu kavuşmanın bedelini ödemiş gibilerdi. Yine de kavuştukları için onlar adına sevindim. Bir yandan da Yılmaz’ın öleceğini bildiğim için “Bu kavuşma kısa sürecek, neden birkaç bölüm onları böyle mutlu seyredemedik?” diye hayıflandım.
Yılmaz onları ilk olarak yeni evlerini yaptıracağı yere götürdü. Böyle şahane göl manzaralı bir yer. Evi yapacak mimarla buluşmalarında ev için planlanan detaylara bayıldım. Evin bahçesine çocuklar için bir park yaptırmak şahane bir fikir. Umarım bu ev tamamlanır ve Züleyha çocuklarıyla ömrünü burada tamamlar. Evin yapılacağı yerdeki ağaca salıncak kurmuş Yılmaz. Evlerinin ilk salıncağında kucaklarında Adnan’la sallanırken o kadar güzeldi ki Akkaya ailesi. Bölümde en çok bu sahneye kalbimi bıraktım. Tıpkı bir filmin kareleri gibiydi görüntüler.
Evleri yapılana kadar yaşayacakları eve de nedense hemen ısındım. Onların aşkı gibi sıcacık bir evdi. Yılmaz’ın resmen evlenene kadar orda devamlı onlarla yaşamayacak olması detayı güzel düşünülmüştü. Bu, Yılmaz’ın tüm yanlışlarına rağmen ne kadar ahlaklı bir adam olduğunu gösteriyor bence. Ayrıca Gülten’in de o evde onlarla yaşayacak olmasını düşünmesine de hayran oldum. Züleyha ve çocuklarının mutluluğu için her şeyi düşünmüş.
Demir ile Müjgan’ın Leyla ve Kerem Ali’yi onlarla görüştürmek için o eve götürmelerinde hiçbir anormallik yok. Ama beşi bir arada mutlu mesut vakit geçirirken evin bahçesindeki arabalarının içinde oturup onları gözlemeleri nedir Allah aşkına? Gidip bir yerde oturup çay içsenize. Ya da bırakın birkaç saat sonra gelip alın, bu nedir? Çocuklarla birlikte kaçacaklarından mı korktular acaba yine? Bu saatten sonra böyle bir şey olabileceğini düşünüyor olmamalılar… Yoksa o anları seyredip kendilerine eziyet etmek isteyen mazoşiştler misiniz? Her türlü tuhaf. Onları görmezden gelip mutlu ailenin güzelliğine odaklanalım en iyisi.
Züleyha ile dertleştikleri sahnede Sevda da kendi kaybettiği çocuğundan bahsetti. Acaba nasıl kaybetti çocuğunu? Adnan ya da Hünkar’ın bunda parmağı var mı? Ve tabii en önemlisi bu çocuk nerde, nasıl büyüdü? Sosyal medyada rastladığım bir teori var. Sevda’nın kayıp kızı Saniye diyorlar. Bu bölüm aralarındaki “Kızım yaşındasın.” repliğine bu açıdan dikkat çekiyorlar. Türk dizilerinde her şey olur diyerek bu teoriye de neden olmasın diyorum.
Saniye ile Sevda arasındaki bu bölümde de süren gerilimden çok sıkıldım doğrusu. Azalacağına artıyor. Ama Sevda da evin hanımı olma, Hünkar’ın yerine geçme çabasıyla yangına körükle gidiyor. Hünkar’a onca gözyaşı döktüren kadının onun yerine sefa sürüyor olması beni delirtiyor. Yine de Saniye’nin, sırf Sevda içinde vakit geçirmesin diye kamyonetle seraya dalması çok fazlaydı. Demir yenisini yaptırınca onu da mı yıkacaksın?
Tam Züleyha ile Demir boşanacak, Züleyha ile Yılmaz evlenecek ve evlerinde sonsuza dek mutlu yaşayacaklar derken Kerem Ali’nin hastanede olduğunu haberini aldı Yılmaz. Müjgan salağı (Ama bu yaptığı salaklık değil de nedir?!) Kerem Ali’yi tedbirsizce koltukta yatar vaziyette bırakıp su almaya gitti ve Kerem Ali pat diye yere düştü. Yılmaz’ın çırçırdan çıkıp arabasına binerken Çetin’e son bakışı tıpkı Hünkar’ın Saniye’ye son bakışı gibiydi. Aynı duyguyu hissettim, aynı burukluğu…
Yanlarından geçtiği arabanın içindeki Züleyha ile Demir’i bile fark etmeden hızla yolda giden Yılmaz, arabasının yoldan çıkmasıyla uçurumdan düştü ve araba takla attı. Açıkçası çok iyi çekilmiş bir sahneydi, çok inandırıcıydı.
Evet, Yılmaz telaştan arabayı hızlı kullanıyordu, ama o araba kesin bir arıza yüzünden yoldan çıktı. Başroller sıradan sebeplerle kaza yapıp ölmez. Üstelik Yılmaz, iyi araba kullanan biri, hatta Demir’in de eski şoförüydü bu nedenle. Ben hep kazaya Demir’in neden olacağını düşünmüştüm, şu an Behice’dir diyorum. Fekeli’ye gelip Yılmaz’ın boşanması ve mirasına üzerine yaptığı konuşmadan sonra şüphelim kesinlikle o.
Yılmaz’ın kaza yapmasına ayrı, Züleyha’nın o ana tanık olmasına ayrı üzüldüm. Şimdi Züleyha, Demir’den boşanamaz da. Keşke yine boşansa da her ikisi de aldıkları kararın arkasında dursalar. Bari boşanma gerçekleştikten, ZülMaz evlendikten, Adnan da hak ettiği gibi Yılmaz Akkaya adını soyadını aldıktan ve hayallerindeki gibi bir kızları daha olduktan sonra gerçekleşseydi bu kaza. Hayalini kurdukları hayatı biraz yaşayabilselerdi… Yeni evlerinin terasından dört çocuklarını birden izleyebilselerdi… Ama kaderlerinde ölüm varmış, ayrılık varmış…. Keşke olmasaydı..
Fragmanı Yılmaz’ın kaza sonrası hemen ölmüyor olmasından, hastanede geçen sahnelerin birçoğundan ve dizinin ilk ZülMaz sahnesinin Yamanlar Konağı’ndan çekilen yeni halinden dolayı beğendim doğrusu. Yılmaz’ın ölümünün hakkı da verilmez, geçiştirme olursa diye endişelenmiştim. Ancak o da diğer bir başrol olarak Hünkar’ınkinde olduğu gibi dokunaklı bir vedayı hak ediyor. Tabii Yılmaz’ın Demir’e hakkını helal etmesinden ve Züleyha ile Adnan’ı ona emanet etmesinden hoşlanmadım. Hapisteyken emanet ettiğinde ne olduğunu gördük zamanında… Bizi çok ağlayacağımız bir bölüm bekliyor besbelli…
Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz? Yorumlarda buluşalım.
Tweetleriyle yazıma renk katan İroş , M A V İ , ????? , ᴢüᴍʀüᴛ , Zeyzeyy. , Şüheda , Ekinin Umudu ‘na çok teşekkürler.
Bir Zamanlar Çukurova dizi yorumları için İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.