Bir Zamanlar Çukurova tam da total’de zirveye çıkmışken yine Mucize Doktor’un gerisine düşüverdi. Total 15,80 ile ikinci, AB’de 12,67 ve ABC1’de 13,76 ile üçüncü sırada…
Konuk yazarım Gözde ‘nin izlenimleri ile 61.bölüm yazısı sizlerle… Keyifli okumalar ^^ (For my foreign followers, please go to select language section on the top right side of the screen for google translate.)
Geçtiğimiz bölümü Müjgan bileklerini kesip intihar ederken noktalamıştık. Aynı anda Züleyha’nın duruşmasında Demir ifade vermeye gelmişti.
Müjgan’ı biberonları unuttuğu için eve geri dönen Behice bulup kurtardı. Kendisi tıpkı bir cankurtaran gibi valla; önce Fekeli, şimdi de Müjgan. Müjgan’ın ölmeyeceğini tahmin ediyordum. Zaten hemşire Mercan’ın da dediği gibi atardamarlarını kesmiş, bir doktor olarak nereye kesik atarsa öleceğini iyi bilmesi gerekir. Kesinlikle Müjgan, Yılmaz’ın ilgisini çekip kendine geri dönsün diye intihar etti. Evet, Yılmaz’sız yaşayamayacağını zannediyor, buna inanıyor ama intiharı göstermelik olabilir.
Behice ve Fekeli’nin Müjgan gözlerini açtıktan sonra O’na söylediği bilumum yalanlara çok sinirlendim. Neden kadını kandırıyorsunuz ki? Behice, Yılmaz’ın gelip hastanede baş ucunda ağladığını söyler; Fekeli evliliklerinin devam edeceğini. Haaa, Yılmaz vaktinde duysa koşa koşa hastaneye gelirdi. Ama ağlamak mı? O kadar da değil. Zaten Müjgan gazetede çıkan duruşma haberi sayesinde bütün bu yalanları da öğrendi.
Yalnız kaç bölümdür nerdeyse devamlı Yılmaz’dan taraf olan Behice intihardan sonra birden 180 derece döndü ve Müjgan’dan taraf oluverdi. Daha önce umursadığı Züleyha’yı da umursamaz hale geldi. Öz yeğenini kaybetme korkusu yaşayınca böyle düşünmesini çok doğal karşıladım ben. Yılmaz’dan gelecek parayı kaybetme korkusu gibi bir art niyet de aramadım açıkçası. Ama kalkmış Sabahattin’e “Züleyha iradesine sahip çıksaydı da Demir’i vurmasaydı.” diye akıl vermesi saçma sapandı. O zaman kendi yeğeni Müjgan da iradesine niye sahip çıkmamış da intihar etmiş, bunu niye düşünmüyor acaba?
Bir de tekrar Fekeli’nin evine dönünce kendini o evin hanımıymış gibi çalışanları tehdit etmesi de çok yanlıştı. Yalnız Nazire bunu Fekeli’ye söyleyince nasıl da kıvırdı ama. ^^ Oh oh yandan yandan. ^^
Demir, mahkemede Züleyha lehine bir ifade vermedi. Aksine oldukça ağır sözler sarf etti. Demir’in aşkı gibi kini de uç noktada. Eğer hapishanede Züleyha ile Yılmaz’ı el ele görmese, duruşma salonunda Yılmaz’ı görmese aksi olur muydu? Sanmıyorum. Çünkü Demir görüntüleri seyrettikten sonra nefreti aşkının önüne geçti.
Bence Yılmaz duruşmaya gelmemeliydi. Demir’in duruşmaya gelme ihtimali varken, O’nu bile bile daha çok kızdırmamalıydı. Kimse neden uyarmadı ki Yılmaz’ı?
Fekeli’nin Hünkar’a, Sabahattin Jülide’ye Demir hakkında söyledikleri şeyler çok doğru. Maalesef Demir kibrinin esiri olmuş durumda.
“Benim şerefime bu lekeyi süren ve canımı kasteden bu kadının hür olmaya da çocuklarını görmeye de hakkının olmadığını düşünüyorum hakim bey. Şerefime bu ağır lekeyi süren ve beni öldürmeye kasteden bu kadının en ağır şekilde cezalandırılmasını yüce mahkemenizden talep ediyorum.”
Demir’in sözleri karşısında Yılmaz kendine hakim olamayınca ortalık karıştı; önce Demir, sonra Yılmaz silahına davranınca hem duruşma ertelendi, hem ikisi de nezarethaneye atıldı. Tabii olan yine Züleyha’ya oldu. Demir lehinde bir ifade verseydi tutuksuz yargılanabilirdi. Haaa, ama gidip çocuklarını görebilir miydi, Demir onları gösterir miydi? Benim cevabım maalesef hayır. Hapisten çıkıp yine de onları göremeyişinden zevk alırdı çünkü.
Yalnız bu sahnede büyük bir hata yapıldı. O yıllarda sadece hakim, savcı ve polisler ruhsatlı silahlarıyla girebiliyormuş adliyeye. Silah çekmeselerdi, sadece birbirlerine yumruk atsalardı da aynı etki olurdu zaten. Senaryo yazılırken danışmanlık alınmıyor mu bu konularda, nasıl böyle bir hata yapılabiliyor?
[wp_ad_camp_1]
Şükür ki Yılmaz ile Demir ayrı nezarethanelere konuldular. Aslında ikisi de daha uzun kalsa iyi olurdu. Demir, belki böylece çocuklarından ayrı kalmak neymiş anlardı diyen yorumlara rastladım. Ama O daha önce de uzun süre hapis yatmıştı, bunun bir faydası olmazdı. O’nun nefretten bütün iyi duyguları körelmiş, sadece kendini düşünür hale gelmiş. Yılmaz ise ne olursa olsun sakin kalamamasının cezasını çekmiş olurdu.
Yılmaz Müjgan’ın intihar haberini tesadüf ederi nezarette öğrendi ve tabii ki hemen yanına gitti. Müjgan’ın mektubunu okuyunca elbette etkilendi, Fekeli’nin sözlerinden de. Ardından Müjgan’la yüzleştiler ama Yılmaz’ın boşanma kararında bir değişiklik olmadığı, aksine aklının hala Züleyha’yı kurtarmakta olduğu besbelliydi. Hep dediğim gibi Müjgan haklıyken Demir’e kaseti göndermekle haksız duruma düştü. Yaptıklarından gerçekten pişman olduğuna ben inandım. Ve bu hale nasıl geldiğini anlatırken O’nu çok daha iyi anladım. Ama hiçbir aşk gururdan da, onurdan da büyük olmamalı. Hele ufacık oğlunu bırakıp hayatına kıyacak kadar saplantı haline gelmemeli. Bir de böyle bir kadın hala Yılmaz’dan aşk dilenmemeli. Sandığı gibi bu yükü tek başına kaldıramayacak bir kadın değildi Müjgan. O eski güçlü, Yılmaz’a sevgiliyken posta koyup Adana’dan gidebilen Müjgan’ı geri istiyorum artık.
Hatip’in senetlerini istemeye geldiği sahnede Gaffur’un O’ndan korkmayan, cesur tavrını; onları gören Saniye’nin Hatip’in karşısına dikilmesini, yine oraya gelen Naciye’nin kocasının açıklarını örtmeyen, dürüst, güçlü duruşuna bayıldım. Hatip nasıl da korkup kaçtı ama. ^^
Ardından gelen sahnede ise Naciye Hünkar’la konuşurken iki oğlundan bahsetti. Acaba bu oğulları dizide görebilecek miyiz?
Hatip’in 61. Bölüm’de diziden çıkacağı iddia edilmişti. Ama henüz Cengaver davasıyla ilgili yeni bir gelişme olmadı. Raşit de kayıplarda. Acaba bu iş ne zaman çözülebilecek? Senet işi de kapandığına göre artık Hatip’ten kurtulmanın vaktidir.
Savcı Jülide de tam bu sıra görevinden el çektirildi. Evinde rüşvet olarak aldığı iddia edilen paralar bulundu. Besbelli Sabahattin’in de dediği gibi bu Şermin’in işi. Peki Şermin nasıl Jülide’nin evine girip paraları yerleştirdi? Herhalde yardım istediği Behice bir adam tutup yaptırmış olmalı.
Halbuki Jülide’nin savcısı olması Züleyha’nın davası için avantajdı. O’nun Züleyha’dan taraf olması önemliydi. Şermin, istemeden Züleyha’ya da zarar vermiş oldu. Hem bu yüzden Jülide ile Sabahattin ayrılmaz ki, çok saçma bir plan bu.
Gülten ve Çetin’in evlilikleri ertelendi ama aşıklar hala çok mutlu. Hatta Çetin’in annesi onlar için yastık bile işlemiş. Valla ayrılacaklar diye ödüm kopmuyor değil. Umarım senaristler artık onları üzmez.
Sabahattin’in ilk bölümlerden beri Züleyha’ya desteğini, ağabeylik etmesini çok seviyorum. Ancak bu kadar pısırık olmasına deli oluyorum. Başhekim olabilmesi, Şermin’den boşanabilmesine bravo valla bu pısırıklıkla. Koskoca ilk sezon Yılmaz’dan Züleyha’nın zorla evlendiğini, aslında hala O’nu sevdiğini sakladı; şimdi de Adnan’ın oğlu olduğunu saklamaya devam ediyor. Ama Züleyha’yı ziyarete gittiğinde Adnan’ın başına bir şey gelirse artık Yılmaz’a gerçeği söylemesini istedi Züleyha. Zaten Müjgan artık hiç bu sırrı Yılmaz’la paylaşacak gibi durmuyor, Fekeli desen ağzı kilit. Sana güveniyorum Sabahattin.
Haminne bu bölümde de dizide etkisizdi ama varlığı yeter. ^^ Yalnız bu bölüm meşhur sütlacını yemek istemedi. Haminne sütlaç yemiyorsa dizide kötü şeyler oluyor diyebilir miyiz acaba? ^^
Züleyha ile Yılmaz artık hiç ayrılmayacak, sonunda kavuştular derken onların payına yine ayrılık düştü. Züleyha, Yılmaz’dan vazgeçtiğini söyleyip bir daha gelmemesini istedi. Haklıydı, bu aşk bitmediği sürece Demir’in insafa gelip çocukları görmesine izin vermesi imkansız. Hiçbir aşk evlat sevgisinden, hasretinden daha üstün değil. Züleyha da bunun canlı bir örneğini gösteriyor bize. Çocuğum yok ama evlat sevgisi nasıl bir şey öyle güzel hissettiriyor ki Hilal Altınbilek oyunculuğuyla, yine bu hafta da alkışlar O’na.
“Madem çocuklarını bu kadar seviyordu, niye kaç defa Yılmaz’la gizli saklı görüştü, en sonunda da gidip sarıldı.” diyenler olacaktır. Evet, bu konuda ikisi de yanlış yaptı, ama kalplerine söz geçiremediler ki… Hem her zaman diyorum her ne sebeple olsun bir anneyi çocuklarından ayırarak cezalandıramazsınız. Züleyha hapiste bile olsa çocuklarını görmek O’nun hakkı, hatta yasal olarak da buna izni olması gerekiyor.
[wp_ad_camp_1]
Yılmaz’ın Züleyha’nın söylediklerine rağmen O’ndan vazgeçmeyişi, hatta Fekeli’yi bile çiğneyip cezaevine O’nu görmeye gitmesi bana göre doğru bir hareketti. Züleyha’dan kolay kolay vazgeçmemesi gerekiyordu artık. Müjgan intihar etti diye mutsuz bir evlilikte ömür tüketmesi gerekmiyor.
Ben bölüm boyunca Fekeli’nin tavırlarına sinir oldum. En az Demir kadar sinirlendirdi beni. Müjgan’a Yılmaz adına evliliğinin devamı sözü verdiği yetmedi, Yılmaz’a bölüm boyunca resmen mahalle baskısı yaptı. Tamam, Müjgan canına kıyacak kadar Yılmaz’ı çok seviyor, oğulları Kerem Ali var. Ama Adnan da Yılmaz’ın oğlu değil mi? Kan dökülmesin diye bu adam ömür boyu oğlundan ayrı mı kalacak? Ya Yılmaz’ın hissettikleri, bunun bir önemi yok mu? Fekeli kendisi de aşık olmadığı bir kadınla evlenmiş diye Yılmaz da aynısını mı yapmalı? Hem Fekeli bunu yapmış da büyük aşkı Hünkar’ı unutabilmiş mi sanki?
Yılmaz Fekeli’yi çiğneyip görüşe geldi ama Züleyha artık görüşe çıkmayacağını bildirip O’na bir mektup bırakmış meğer. Mektubu okuyan Yılmaz’ın Züleyha’dan vazgeçip yeniden Müjgan’la evliliğine devam edip Fekeli’nin tavsiyesine uyup İstanbul’a gitme kararı alması kaçınılmazdı.
“Sen hayatımda olduğun müddetçe Demir çocuklarımı benden uzak tutacak, yüzlerini bile göstermeyecek. Buna dayanamam Yılmaz. Evlat hasretiyle yaşamaya katlanamam. Sana yalvarıyorum benden vazgeç. Ziyaretime gelme. Beni düşünme, adımı bile anma. Beni evlatlarımın hasretiyle yaşamaya mahkum etme. Çocuklarımdan ayrılmama sebep olma. Sen de oğlundan ayrılma. Kendini evladına ada, evladının mutluluğuyla mutlu ol. Ömrünün geri kalanında saadeti Kerem Ali’de ara. Elveda.”
Ben Yılmaz’a kızmadım. Züleyha istemedikten sonra ne yapabilirdi? Züleyha’nın çocuklarından ayrı kalmasına sebep olmaktansa kaderini yine kabullenmesi en doğrusuydu. İstanbul’a gitmese bir süre sonra Züleyha’ya gitmekten kendini alıkoyamayacağı da ortadaydı. Ama Züleyha’yı asla unutamaz, kalbinden silemez, düşünmekten vazgeçemez, ondan hiç şüphem yok.
Demir’in kini o kadar büyük ki kalkıp Hünkar gizlice çocukları Züleyha’ya gösterirse ne yapacağına dair bir plan bile yapmış. Zaten Tarsus’ta işim var deyip konaktan uzaklaşırken tavırlarından anlamıştım bunun bir oyun olduğunu.
Hünkar tabii hemen uzun süre eve dönmeyecek diye çocukları alıp Saniye ve Gülten’le birlikte cezaevine gitti. Tam Züleyha ne güzel çocuklarının yüzünü parmaklıklar arkasından da olsa görüyor derken Demir ve iki tane adamı gelip çocukları götürdüler. Demir’in Züleyha’ya beş dakika bile müsaade etmemesi, çocukları getirmeleri için Saniye ile Gülten’i Çukurova’da barındırmam diyerek tehditler savurması tam O’nun zalimliğine yaraşır hareketler. Çocukları annesiz kalmış, anne sevgisinden mahrum kalmış, annelerini ölü bilip yıllarca acı çekecek bunlar umurunda bile değil. Yeter ki Züleyha acı çeksin. Adam resmen acıdan besleniyor. Hem madem Züleyha’yı sildi, neden boşanma davası açmıyor? Çünkü boşanırsa Züleyha’nın Yılmaz’la bir araya gelme ihtimali tavan yapacak diye deli oluyor.
Peki mahkeme için ya da çocuklarını görmek için neden Züleyha, Adnan’ın Demir’in oğlu olmadığı kozunu kullanmıyor? Demir, bunun Çukurova’ya yayılması tehdidi karşısında geri adam atmaz mı?
Birçok yorumda Yılmaz, Adnan’ı öğrense Demir’e bırakmaz diyenleri gördüm. Ancak o yıllarda DNA testi yokken nasıl kanıtlayabilir ki Yılmaz bunu? Mahkeme annenin beyanını esas alır mı? Ancak Demir’in Adnan’dan vazgeçmesi, insafa gelmesi ya da ölmesiyle mümkün bu.
Demir, çocukları cezaevinden götürürken Adnan’ın son anda annesine el salladığı an ise bölümün en yürek yakan anıydı benim için. Zaten önceki sahnelerde de annesini özleyip konağın bahçesinde hüngür hüngür ağlayan hali de içimi parçaladı. Bu kadar küçük bir çocuğun bu kadar duygu hissettiren oyunculuğu gerçekten çok takdir edilesi. Ama lütfen artık Züleyha ve çocuklarının ayrılığı son bulsun, daha fazla ne kadar dayanabilirim bilmiyorum her bölüm ekran karşısında gözyaşı dökmeye… Koğuştaki Hasan gibi Adnan’ın da bir gün tekrar anne dediğini duyacağı anı dört gözle bekliyorum Züleyha’nın.
Bu olay üzerine Demir yanındaki iki sevimsiz adamla birlikte çocukları konaktan götürdü. Züleyha’ya yardım ettiği için annesini de cezalandırıp torunlarından ayrı bırakmaktan çekinmedi. Sadece Züleyha’ya değil, Züleyha’ya iyilik yapan herkesi, annesi bile olsa harcayacak kadar büyük bir kin ancak hastalıklı bir psikolojide olabilir. Zaten Demir’in dizinin başından beri böyle bir psikoloji içinde olduğunu, işler O’nun istediği gibi gittiğinde melek, gitmediğinde ise tam bir Şeytan olduğunu hepimiz biliyoruz.
[wp_ad_camp_1]
Şermin, hapiste Züleyha’yı ziyarete geldi. Ben bu Şermin’i cidden çözemiyorum. İyi mi, kötü mü? Dengesiz mi? Anlayan varsa bana da anlatabilir mi bir zahmet? Züleyha, Müjgan’ın intiharını da O’ndan öğrendi. Ama Şermin’in bu intihara yorumu tam isabetti:
“Bence Yılmaz’ı kendine bağlamak için yaptı.”
Şermin fotoğraf almak için eve gittiğinde Demir’in çocukları götürdüğüne de tanık oldu. Hünkar’dan fotoğraf alırken, bu gördüklerini Züleyha’ya söylemeyeceğine söz verdi ama Şermin bu, hiç durabilir mi? Dedikodu hayat kaynağı. Resmen ayaklı gazete gibi; her türlü dedikodu, olay bir şekilde önüne düşüyor. ^^
Ama bu gerçeği Şermin şimdi söylemese önünde sonunda bir şekilde Züleyha öğrenecekti. Böyle bir şeyi ne kadar uzun süre gizleyebilirlerdi ki?
Dizinin son 5 dakikası yine her zamanki gibi şarkılı bir klip eşliğinde geçti. Ama bugüne kadar seyrettiğim en iyisi olabilir. Şarkı seçimi ve anlatılmak istenen duygu öylesine iyi verilmişti ki, bölüm sonu içime bir öküz oturdu. İbrahim Tatlıses’in Yalan şarkısı eşliğinde Züleyha’nın çocuklarının fotoğrafına bakarkenki acısı; Yılmaz ve Müjgan’ın hazırlık aşaması, İstanbul’a gidişleri; Hünkar’ın evde yalnız başına torun özlemi; Demir’in çocukları bir eve götürmesi; Züleyha ve Yılmaz’ın eski görüntüleri eşliğinde mektuptan satırlar ile Fekeli’nin ZülMaz’la ilgili cümlelerini dinledik.
Demir çocukları siyah saçlı bir kadının yaşadığı müstakil bir eve götürdü. Ben hem diziye geleceğine dair haberlerden, hem geçen bölümde Hünkar’ın anlattıklarından, hem de evin oldukça klasik döşenmiş tarzından dolayı bu kadının Nazan Kesal’ın oynayacağı söylenen Sevda olduğunu düşündüm. Yani, Demir’in babası Adnan Yaman’ın metresinin. Eğer öyleyse Demir bu kadını ne zamandan beri tanıyor? Çocuklarla gidecek kadar nasıl güveniyor?
Yılmaz, Müjgan, Behice ve Kerem Ali de arabayla İstanbul yolundaydı. Dizininin bana göre net kazananı olan Behice arka koltukta kurum kurum kurulmuştu. Bir şekilde yine amacına ulaştı ya, bravo vallahi. Ama mutlu olması gereken Müjgan hiç öyle değildi. Acaba ilerde bu evliliğini süründürmekten vazgeçip boşanma kararı alacak mı?
Fekeli’nin şarkıya ve uyumlu cümleleri ise çok iyi yazılmıştı:
“Rabbim seni bana yazmışsa benden kaçışın yok. Ama kader seni benden almışsa da ağlamanın lüzumu yok.”
Gerçekten de ne kadar da doğru bir söz. Züleyha ve Yılmaz’ı Allah birbirine yazmışsa eğer mutlaka yeniden bir araya geleceklerdir. Peki Yılmaz nasıl geri dönecek Çukurova’ya? Züleyha ile Yılmaz nasıl bir araya gelecekler? Acaba Sabahattin, Demir’in çocukları götürdüğünü öğrenince bir şekilde Yılmaz’a ulaşıp Adnan’ın oğlu olduğunu söyleyecek mi?
Bölüm resmen sezon finali gibiydi. Pek çok soru işareti bıraktı kafamda sonlanırken. Yazıştığımız arkadaşlardan kesin zaman atlaması olacak diyenler vardı.
Yayınlanan fragmana göre Züleyha hapishanede zehirlenip hastaneye kaldırılıyor ve Yılmaz bir şekilde yoldan geri dönüp soluğu hastanedeki Züleyha’nın yanında alıyor. Onlar odada uyurken içeri giren biri onlara zarar vermeye çalışıyor. Sizce Züleyha’yı kim zehirledi? Onlara zarar vermeye çalışan kim? Yorumlarınızı bekliyorum. Haftaya yeni bölümde görüşmek dileğiyle…
*Tweet’iyle yazıma renk katan Yosun Kalender ‘e çok teşekkürler.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.