Bir Zamanlar Çukurova AB’de 10.85 reytingle, total’de ise 12.51 reytingle en çok izlenen yapım oldu. Tebrikler…
Konuk yazarım Gözde dizinin 6.bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Bölüm yorumlarıma geçmeden önce sizlerle güzel bir haberi paylaşmak istiyorum: Bir Zamanlar Çukurova Cannes’da gerçekleştirilen Mipcom 2018 Fuarı’nda “Yılın En İyi ve Trend Draması” olarak anons edilmiş. Ayrıca listedeki tek Türk dizisiymiş. Bu başarı için tüm ekibi yürekten kutlarım.
Bu haftaki bölüm beklediğim gibi zaman atlamasıyla, yaklaşık altı ay sonrasından başladı. Züleyha’nın karnı burnunda, doğumu yaklaşmıştı. Yılmaz’ın öldüğünü sanıyor, O’nun için üzülüyordu. Ancak bir yandan da oradaki hayatına uyum sağlamış olması dikkatimden kaçmadı.
İlk sahnede balkonda “Yılmaz’ın evladını sıhhatle dünyaya getireyim.” diye dua ederken yanına gelen Demir’in bunu duyup duymadığından emin olamadım. Duyduysa da duymamış gibi davrandı ve Züleyha’ya sevgiyle sarıldı. Zaten duymuş olsa bile Züleyha’yı kaybetmemek için bu saatten sonra her şeyi kabullenmesi gerekiyor.
Demir, Ticaret Odası Başkanı seçilmiş ve şerefine bir davet verilecekti. Haliyle artık evli bir adam olduğu için davetlere annesiyle değil karısıyla gitmeye karar vermişti. Demir evden çıkarken Züleyha’ya belli bir saatte hazır olmasını söylediğinde Hünkar çok bozuldu, bu hali çalışanların da gözünden kaçmadı. Evli bir adam olsa da oğlunu hala küçük çocuk gibi görüyor Hünkar. Geçtiğimiz bölümlerden birinde Demir’e sofraya otururken ellerini yıkayıp yıkamadığını sormuştu mesela. İşlerin başında Demir var ama Hünkar, Demir’in O’na sadece danışmasını değil, işleri O’nun istediği şekilde yürütmesini istiyor. Bu bölümde de yine çatışma yaşandı aralarında. Demir boş bir araziye Cengaver’le ortak kombine tesis kurmaya karar vermişti ve Hünkar’a danışmamıştı. Demir yaşı ve eğitimi gereği yeniliklere açıktı; Hünkar ise eski kafalıydı, fazla toprak sahibi olmanın tek başına yeterli olduğunu düşünüyordu. Demir’in burada savunduğu tezi çok yerinde buldum. Eğer gelişmezlerse bu toprakların tek başına bir anlam ifade etmeyeceğini söyledi. Hünkar ortak iş yapması konusunda da babasının da aynı hataya düştüğünü belirtti. Demir babasının başka hatalar da yaptığını söyledi. Acaba bu hatalar ne olabilir? Öldürülmesini mi kastediyor? Hünkar’ın artık Demir’in bir yetişkin olduğunu kabullenmesi ve O’nun işlerine karışmaması, sadece gerektiğinde yardımcı olması gerekiyor. Demir’in de dediği gibi artık işleri değil torununu düşünmeli.
Davet saati geldiğinde heyecanla bu geceyi beklemiş olan Hünkar da hazırlandı ve Demir ve Züleyha ile birlikte davete gitti, eline geçen her fırsatta da bir şeylere karıştı. Ben Demir’in artık davetlere karısıyla katılmak istemesini haklı bulsam da kendi şerefine bir davet olduğu için annesini de götürmesi gerektiğini düşünüyorum. Şayet götürmemeye karar verdiyse de bunu o sabah değil, önceden kendisine söylemiş olması gerekirdi. Hünkar bu kararı öğrendiğinde elbisesinin hazırlanmasını istiyordu ve çalışanların önünde mahcup duruma düştü. Burada bir şeyi merak ettim: Acaba Demir Filiz’le evliyken bu durum nasıldı? Demir o zamanlar annesini de yanlarında götürüyordu da o yüzden mi Hünkar bu defa da aynı beklentiye girdi?
Geçtiğimiz bölümde Züleyha Saniye’ye haddini bildirmişti ancak Saniye ile Fadik hala O’nun arkasından ileri geri konuşmaya devam ediyorlardı. Mutfakta Züleyha’ya yakalandılar ve Saniye yüzüne karşı da hadsizliğini sürdürünce Züleyha haklı olarak ikisini de kovdu. Olaydan haberi olan Hünkar da Züleyha’nın arkasında durdu. Durumun ciddiyetini ilk Fadik kavradı ve Züleyha’nın ayaklarına kapanıp özür diledi. Evvelce yaptıklarından dolayı bunu hak etmişti, çok keyifle seyrettim bu sahneyi.
Saniye önce kendini çok önemsediği için Gaffur’a bu olayı çözmezsen boşanırım diye rest çekmeye kalktı ama baktı işler beklediği gibi gitmiyor, Gaffur bir de O’nu boşuyorum diyerek kapı önüne koyunca Saniye de Fadik gibi diz çöküp Züleyha’dan özür dilemek zorunda kaldı. Tabii ki Saniye’nin bu halini de keyifle seyrettim. Yemin ederim derken samimiyetine de hiç inanmadım.
Gaffur tabii beklendiği üzere önce durumu elindeki kozu kullanarak çözmek istedi ama Hünkar’dan Demir’in de her şeyi bildiğini ve kendisinin artık arkasında olmayacağını öğrenince sindi. Aslında Demir belki bebekle ilgili gerçeği bilmiyor ama Gaffur her şey deyince onu da bildiğini sandı. Yoksa hala elinde bir koz var diye sevinirdi. Gaffur da şımarmıştı, Hünkar’ın karşısında sindiği iyi oldu. Ama yine de o mektup parçası bir gün birinin eline geçecek ve olanlar olacak. Gaffur’un elindeki kozun işe yaramaması üzerine Saniye’yle olan kavgadaki sözleri de çok yerindeydi. Bulundukları yerdeki her şeyin Yamanlara ait olduğunu hatırlattı. Saniye, O’nun erkekliğine laf edip yüzüne tükürünce attığı tokat da yerindeydi. Hiçbir kadına şiddet uygulanması taraftarı değilim ama bir hizmetçi olarak fazla şımarmıştı ve Gaffur da o sözleri hak etmiyordu. Saniye özrünü dileyip konakta kalmaya devam etti ama Gaffur’a olan küslüğü bölüm boyu devam etti. Onların her sahnesini seyretmek büyük keyif. İki oyuncu da döktürüyor.
Gülten her zamanki gibi kimsenin arkasından konuşmayıp işini yapmaya ve Züleyha’yla dostluğunu, sırdaşlığını sürdürüyordu. Züleyha’nın Yılmaz’ı unutamadığını, bir an bile aklından çıkaramadığını söyleyebileceği bir tek Gülten vardı. Ama Gülten O’na unut diyordu. Peki kendisi Yılmaz’ı unutabilmiş miydi ki? Tahmin ettiğim gibi Gülten’i çiftlikte çalışan bir gençle evlendirmeye karar verdiler. Gülten önce dirense de kabul etmek zorunda kaldı ve söz kesildi. Durumu tıpkı Züleyha’ya söylediği gibiydi.
“Kim sevdiği ile evlenmiş ki? Sen sevdiğinle mi evlendin?”
Yine de Züleyha’nın mektuplarını Yılmaz’a göndermediği için Gülten’e hala kızgınım. Gerçi gönderseydi de hem yine Yılmaz’a ulaşmayacaklarını hem de Hünkar’ın bu durumu duyunca işinden olacağını düşündüğüm için Gülten’i anlamaya çalışıyor bir yanım.
Züleyha’nın Yılmaz’ın ölümünden kendisini sorumlu tutup ağladığı ve Yılmaz’la sinemadayken alyansları gördüğü günü hatırlayıp üzüldüğü sahnelerde benim de O’na sarılıp teselli edesim geldi. Keşke Yılmaz’ın yaşadığını öğrenebilse de bu kederi biraz olsun hafiflese…
Züleyha’nın Haminne ile olan sahnelerini de çok seviyorum. Tıpkı gerçek bir anneanne – torun gibiler yan yanayken.^^ Bu sahneleri görünce anneannemin hayatta olmasına şükrediyorum.
[wp_ad_camp_1]
Şermin’de yine en ufak bir değişim yoktu. Yine Züleyha ve Hünkar’ın yüzüne gülüyor, arkalarından konuşup duruyordu. Sabahattin’le de aralarında hiçbir düzelme olmadı. Hatta haftada bir gün ücretsiz hasta baktığını öğrenince kocasıyla gurur duyacağına -Hünkar gibi merhametli olmasını öveceğine- bu davranışını yerdi. O’ndan tek beklentisi eve para getirmesi. Sabahattin de haklı olarak Şermin’e çalışmasını tavsiye etti ama koskoca Şerafettin Yaman’ın kızı Şermin hiç çalışmaya yanaşır mı? O sadece hiçbir emek sarf etmeden hazırdan gelen parayı yesin. Sabahattin bu bölümde de boşanalım demeyi sürdürdü. Yalnız eğer boşanamayacaklarsa her bölüm aynı cümleyi duymak tat vermiyor. Şermin’in arkadaşı Pervin de aynı O’nun gibi kötü kalpli. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş. Şermin’e yine de ümidini kesmemesini, bebeğin ölü doğabileceğini söyledi ya, pes dedim!
Şermin Saniye’ye Züleyha’nın dedikodusu yaparken serada çiçeklerle uğraşan Züleyha O’nu duydu. Nihayet Züleyha’nın Şermin’in gerçek yüzünü fark etmesine sevindim. Ama kaç zamandır Sabahattin’in O’nu bu konuda uyarmış olmasını beklerdim doğrusu. Züleyha’nın bu konudaki hamlesi Demir’le Şermin hakkında konuşurken O’na akıl vermesi oldu. Şermin yine Paris’te okuyan kızı Betül için Demir’den ilave para istemişti. Demir Şermin’in yüzsüzlüğünden, müsrifliğinden, geçinememesinden şikayetçiydi. Züleyha para göndermemesini önerdi. Bu sahnede Demir Züleyha’ya ilk defa gerçek bir karı koca gibi, aile gibi hissettiğini söyledi. Kendisinin derdini paylaştığını, O’nun da dinleyip akıl verdiğini belirtti. Züleyha bunu duyduğuna pek memnun olmasa da acaba Züleyha ile Demir arasındaki bu tip sahnelerin devamı gelecek mi? Züleyha hala unutmadığı Yılmaz’ı bir gün unutup Demir’e karşı bir şeyler hissedecek mi, ne dersiniz? Ben o dönemlerin filmlerindeki unutulmaz aşklarla büyüyen biri olarak bunun çok zor olduğunu düşünüyorum. Yalnız bu sahnede Demir’in Şermin’in bebek için aldığı hediyeyi beğenmeyip benim çocuğuma bunu mu layık görmüş şeklindeki yaklaşımını sevmedim. Zaten bebekler hızla büyüyor, üstlerini pisletip duruyorlar; pahalı kıyafet olsa ne olur, olmasa ne olur…
Bu bölümde de birkaç kez Şermin’in kızı Betül’le telefon konuşmalarına şahit olduk. Sizce de artık Betül’ün yüzünü görme vaktimiz gelmedi mi? Betül’ü kimin canlandıracağını ve Yılmaz’la aralarında bir ilişki olup olmayacağını öğrenmeyi merakla bekliyorum.
Paranın yatmadığını öğrenen Şermin şirkete Demir’le konuşmaya gitti. Aralarındaki yüzleşmenin sonunda Demir’in oturdukları evi kendisine satmasını teklif etmesinin ardından Şermin Demir’e karşı iyice bilendi ve Saniye’yi iş birliğine ikna etti. Saniye’nin tarlalardan bulduğu yılanı bir şekilde Züleyha’nın odasına bıraktılar. Gülten bu iş birliğine şahit oldu ama nedense kimseye bir şey demedi. Gülten geçen bölüm de Yılmaz’ın çiftliğe geldiğini görmüş ama bunu Gaffur’dan başka kimseye dememişti. Aslında işinden başka bir şeyle ilgilenmiyor olması yerinde bir hareket olsa da bazı şeyleri de saklamamalı.
Yılmaz beklediğimiz üzere ölmemiş, hayati tehlikeyi atlatmıştı. İdam cezası müebbede çevrilmişti. İçinde intikam ateşi yanıyor, Demir’e karşı öfkesi yüzünden okunuyordu. O’nun yaşadığını duyan Demir hemen harekete geçti ve O’nu hapiste şişletmek için Sait’le anlaştı. Müebbet yemiş adamı öldürmeye çalışmak neden? Züleyha zaten Yılmaz’ı öldü bilmiyor mu? Acaba Demir bebekle ilgili gerçeği de biliyor da Yılmaz’ı öldürtecek kadar kininin sebebi bu mu?
Ama Demir’in bilmediği bir şey vardı. Yılmaz’ın koğuşuna Ali Fekeli gelmişti. Geçtiğimiz bölümlerde Hünkar’la Şermin arasında Fekeliler hakkında bir konuşma geçtiğinde aklımdan onlardan birini dizide görebileceğimiz geçmişti ancak yazımda bahsetmemiştim. Tahminimce Ali Fekeli, Demir’in babası Adnan Yaman’ı öldüren kişi. Kerem Alışık Fekeli rolüne çok yakışmış. Daha koğuşa ilk girdiği, sandalyeye oturup heybetini gösterdiği ilk sahneden hayran oldum kendisine.
Yılmaz önce Fekeli’nin dikine gitti. Herkes gibi elini öpüp para almayı da, getirttiği yemeği yemeyi de, lavaboda havlusunu tutmayı da reddetti ve nerdeyse kavga edeceklerdi. Fekeli O’nun bu davranışlarına kızsa da içten içe hoşuna gittiği belliydi. Ardından Yılmaz tam şişlenecekken Fekeli O’nu kurtardı ve aralarında bir baba – oğul ilişkisi başladı. Ben Yılmaz – Fekeli sahnelerinde aralarındaki enerjiyi çok sevdim. Çarçabuk gelişen dostluklarını da inandırıcı buldum. Yılmaz’la sohbetlerinde Fekeli’nin sözlerini de hayranlıkta dinledim. O’na bir baba gibi öğütler vermesi çok güzeldi.
“Senin kanatların yüreğinde. Eğer dönmezse açarsın kanatlarını uçar gidersin.”
“İntikam öyle öfkeyle, sinirle alınmaz; uhuletle ve suhuletle alınır. Çünkü intikam soğuk zehirli bir şeydir ve insan bir gün apansız akrep gibi kendi kendini sokabilir.”
Dizinin yönetmeni Murat Saraçoğlu’nu, ustası Hüseyin Karakaş’ın çektiği Kartallar Yüksekten Uçar dizisinde Sadri Alışık’ın canlandırdığı Banazlı İsmail’in repliğini oğlu Kerem Alışık’a söyletmesi de çok güzeldi.
Bu süreçte Yılmaz’ın da yararlanacağı genel af çıktı ve Demir bu defa da önce Yılmaz’ın hapishaneden kendisi gelmeden tahliye edilmesini önlemeye çalıştı, bunda da başarılı olamayınca önceden tanıdığı belli bazı tekinsiz adamlardan şehirden çıkmadan Yılmaz’ı bulmalarını istedi. Ancak Yılmaz kamyonla Adana’ya gittiği için başarılı olamadı. Buradan yola çıkarak Yılmaz’ın geçen bölüm hastaneden kaçtığında Adana’ya yine otostop çekerek geldiğine kanaat getirdim. Demir’in önce Sait’e silah çekmesi, sonra da İstanbul’da bu tekinsiz tiplerle iş birliği yapması O’nun ne kadar tehlikeli olduğunun bir göstergesiydi bana göre. Bir de hem daha önceki, hem de yerine gelen yeni cezaevi müdürünün Yamanlar’dan bu kadar korkmasından da hiç hazzetmedim. İsim her şey demek olmamalı.
Hünkar’ın da televizyondan genel af çıktığını ve Yılmaz’ın da yararlanacağını öğrendiğinde, sonra Demir İstanbul’a gittiğindeki korkusu görülmeye değerdi. Bence bunlar iyi günleri. Asıl Yılmaz güçlenip karşılarına çıktığında korkmalı.
Yılmaz hapisten ayrılmadan önce Fekeli’yle son konuşmasında O’na Adana’ya Demir Yaman’ın canını almaya gittiğini söylediğinde Fekeli’nin yüz ifadesi dikkat çekiciydi. Bunun sebebi Adnan Yaman’ı öldürdüğü için çocuğuna hasret kalması olmalı. Acaba Fekeli’nin çocuğunu da dizide görebilecek miyiz ve görürsek hikayemize ne gibi bir katkısı olacak? Bir de afla dışarı çıktığında pek Adana’ya dönmeye niyeti olmayan Fekeli bu kararından nasıl vazgeçecek acaba? Yılmaz’la tekrar nasıl bir araya gelip intikam için birlikte mücadele edecekler?
[wp_ad_camp_1]
Yılmaz önce kamyonla, sonra da arabayla Adana’ya çiftliğe gelmeyi başardı. Demir sabah ilk uçakla gelse de Yılmaz çiftliğe varmadan yetişemedi. Demir bir an hızla arabasını sürerken acaba Yılmaz karşısına çıkacak ve O’nu ezmeye kalkacak mı diye düşünmedim değil.
Şermin ve Saniye’nin ortak planıyla odasına koydukları yılanı sabah kalktığında fark etti Züleyha ve korkuyla koşarken merdivenlerden yuvarlanıp düştü. Haliyle kanaması oldu ve doğum başladı. Yılanı Gülten öldürüp getirdiğinde Haminne’nin söylediğine göre engerek yılanıymış ve öldürücüymüş. Şermin’in hem bunları planlayıp hem de pişkin pişkin yardımcı olmaya çalışan bir edayla ortalıkta gezinmesine sinir oldum. Neyse ki Hünkar doğum yapılan odadan dışarı çıkardı O’nu. Aslında bu olay biraz da iyi denk geldi. Çünkü bir gece evvel Züleyha “Bebek beklediğinden erken doğunca ya Demir gerçeği anlarsa?” diye endişe ediyordu. Şimdi düştü, kanaması oldu ve doğuma aldık diyecekler; kimse de şüphelenmeyecek.
Züleyha’nın doğum sahnesi çok gerçekçiydi. Bugüne kadar seyrettiğim en başarılı doğum sahnelerinden biriydi. Hilal Altınbilek’in performansı çok başarılıydı.
Tam doğum sırasında da Yılmaz çiftliğe girmiş, Züleyha’yı arıyordu ve bir süre sonra Züleyha’nın bağırışlarını duydu. Tam bebeği doğarken babasının yakınında olması çok ince düşünülmüştü, anlamlı bir tesadüftü ve beni çok duygulandırdı.
Bölüm bebeğin doğumuyla son buldu. Hünkar’ın yüzündeki ifadeden ölü doğum olduğu izlenimine kapıldım. Acaba bebek yaşıyor mu? Yılmaz’ın bebeğe karşı tepkisi ne olacak? Kendinden olduğunu anlayabilecek mi? Gülten Yılmaz’ı çiftlikte görecek mi? Yılmaz Demir’le karşılaşacak mı? ve daha birçok soruyla birlikte yeni bölümü merakla beklemeye başladım bile.
Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.