Bir Zamanlar Çukurova yine Perşembe’nin lideri, Tebrikler… Dizinin 12.bölümü Total’de 14,08 reyting, 29,68 share ile; AB’de 10,79 reyting, 23,26 share ile ve 20+ABC1’de 13.94 reyting, 27,72 share ile her üç kategoride de birinci…
Konuk yazarım Gözde dizinin 12. bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Herkese merhabalar. Nihayet 3. Bölüm’den beri beklediğimiz ZülMaz buluşması gerçekleşti. Ama ne yazık ki sevincim kursağımda. Çünkü bu buluşmanın gerçekleşebilme sebebi her hatırladığımda öfkeyle dolmama sebep oluyor.
Geçtiğimiz bölümü Züleyha’nın başına silah dayaması ile noktalamıştık. Geçirdiği buhran sonucu Adnan bebeğe rağmen o tetiği çekeceğine emindim, öyle de oldu. Tahmin ettiğim gibi silah boştu. Zaten Demir’in bu durum karşısındaki fazla rahat tavırlarından buna ihtimal vermiştim. Sabah Züleyha odadan çıktığında silahtaki kurşunları çıkarmış.
Ben Züleyha’nın tetiği çekecek hale gelmesinden biraz olsun ders çıkarır Demir diyordum; O’na karşı daha anlayışlı, daha yumuşak olur, kendi kendine dışarı çıkmasına da artık izin verir diye düşünüyordum. Ama yanıldım, Demir daha da sertleşti, istediği yere gidebileceği söyleyip çiftlikten tek başına çıkmasına izin vermesi bu durumu değiştirmiyor. Adnan bebeği yine annesinden ayırıp bu defa da köylülere emanet etti. Üstelik bu, geçen seferki gibi kadar kısa da sürmedi, günlerce ayrı kaldı anne – oğul. Tabii ki oğlundan ayrılamayacağını çok iyi bildiği için Züleyha’ya gidebileceğini söyledi.
Züleyha’nın intihar etmeyi beceremeyip eve döndükten sonra her yerde bebeğini araması, bunun için çalmadık kapı bırakmaması, saatlerce konağın kapısının önünde oturup üşümesi, sağanak yağmur altında ıslanmış hali çok dokundu bana. Hilal Altınbilek öyle güzel oynamış ki bu sahnelerde yürekten hissettirdi Züleyha’nın acısını. Ardından günlerce bebeğinden ayrı bırakıldı ve devamlı bunu hak ettiği söylendi. Hangi anne ne yaparsa yapsın daha minnacık bebeğinden ayrı bırakılmayı hak etmiş olabilir ki? En namussuz anne bile asla evladından ayrılmayı hak etmez. Bunu Züleyha’ya reva gördüğü için, böyle bir yöntemle O’nu hizaya sokmaya çalıştığı için Demir’e karşı inanılmaz öfkeyle doluyum şu an. Bu yaptıklarından sonra Züleyha ve Adnan bebekten ayrılmasa ne olur? Gerçekten mutlu olabilir mi? Bir gün Züleyha O’nu sevebilir mi? Demir’in bu isteği artık imkansız. Evet, Züleyha Yılmaz’la görüşebilmek için Demir’e kendisini sevdiğine dair yalan söyledi, bu da doğru. Ama bu yalana kanmayabilirdi Demir. Yalan söylediği için de, evden kaçtığı için de bebeğinden ayrı kalma cezasını hak etmez hiç kimse. Annesinin kokusundan ayrı kalmasın diye Adnan bebeğe Züleyha’nın kıyafetini götürmesi de beni zerre yumuşatmadı Demir’e karşı.
Züleyha’nın bebeğini ararken Cengo’nun evine, Nihal’e gitmesini normal karşılasam da daha evvel hiç evlerine gitmemişti, nasıl buldu orayı? Ama bu olay eminim ki Züleyha – Nihal dostluğunun temelleri olacak ve Züleyha O’na gerçekleri anlatacaktır. Demir’in arkasından sesini duyuramadan “Senin değil o.” diyen Züleyha elbet bunu bir başkasına da söyleyecek geç olmadan. Bu yüzden Demir – Cengo dostluğunun bozulmaması iyi oldu ama gerçekleri bilen Cengo haksız yere Yılmaz hakkında sansürlenecek sözler sarf etmesin.
Gülten’in Züleyha kapının önünde beklerken kendini affettirmeye çalışan konuşması çok gecikmiş bir konuşmaydı. İşler bu hale gelmeden gelip her şeyi anlatıp özür dilemeliydi. Hem zaten hala birçok şey var söylemediği. Züleyha acaba bunu fark edip O’nu yanından temelli uzaklaştıracak mı artık?
Hünkar’ın Demir’in verdiği bu ceza karşısında hiçbir adım atmaması çok acımasızcaydı. Bir anne olarak nasıl Züleyha’nın bu acısına göz yumabilir? Kendisi, hatta Haminne bile bebeği özlerken O’nunkine nasıl kayıtsız kalabilir? Bebeğin gerçek babasını bilirken, Züleyha’ya muhtaçken nasıl O’na bu kadar kaba davranabiliyor? Yaşadıklarından sonra kaçmasını nasıl anormal karşılıyor? Bir de kalkıp kendisini Yılmaz’ın vurduğunu söylemez mi? Neden “Demir Yılmaz’ı sırtından vuracaktı, Yılmaz haklı olarak kendini korumak isterken yanlışlıkla beni vurdu.” demiyorsun Hünkar Hanım? Diyemezsin, çünkü sen sadece kendi lehine olacak şekilde konuşmayı bilirsin, insanların hayatlarıyla oynamak senin için çok doğal.
Hünkar aynı şekilde Yılmaz’la çırçıra gidip görüştü. O’na da yalanlar söyleyip canını yaktı hiç acımadan. Temyizini niye yırttığını söylerken ne kadar da rahattı. Hünkar’dan nefret etmekte sonuna kadar haklı Yılmaz. Züleyha’nın kendisi hapse girer girmez Demir’e aşık olduğunu, O’nunla birlikte olup hamile kaldığını duymak Yılmaz için ne kadar ağır olmalı. Hünkar bu görüşmede torununun ailesini parçalamamak çekip gitmesini de istedi. Yılmaz bunları Züleyha’dan duyarsa inanacağını, gideceğini söyledi. Bir de Hünkar hamile kalıp evlendiğini söylendiğinde açıkçası ben Yılmaz şüphelenir diye bekledim ama aklına bile gelmedi bu ihtimal. Acaba ne zaman bebeğin kendinden olabileceğine dair şüpheleri başlayacak? Bir an önce kavuşsun istiyorum baba – oğul. Öyle güzeldi onların sahneleri. Hünkar’ın bu konuşması çok akıllıcaydı yalnız bunu da kabul etmek lazım.
Bu görüşmeyi Fekeli ile paylaşan Yılmaz’ın her defasında Züleyha hakkında olumsuz düşünmeye hazır olmasına kızıyorum ama artık. “Onca zaman birlikte olduğun kadını hiç mi tanıyamadın?” diyorum. Büyük ihtimalle ümitlenip hayal kırıklığı yaşamamak için böyle düşünmeyi tercih ediyor, kendince haklı bir yerde. Tabii ki her bölüm olduğu gibi Fekeli yine sözleriyle Yılmaz’a ışık oldu:
“Seni sevmeyeni bal olsa da unut, seni seveni zehir olsa da yut.”
Keşke Fekeli’nin bu cümlesinde olduğu gibi Demir de kendini sevmeyen Züleyha’dan vazgeçip O’na özgürlüğünü verebilse, hem de oğluyla birlikte. Züleyha O’na “Sen beni böyle mi seviyorsun işkence ederek?” derken çok haklı. Ancak ne yazık ki Demir bunun farkında bile değil; sadece kendi yaşadıklarına, kendi sevgisine odaklanmış durumda. Züleyha’yı çok sevmesi, O ve oğlu için para harcaması önemli sanıyor karşısındakinin mutlu olması için. Keşke gerçek sevginin gerekirse sevdiğinden ayrı kalmak olduğunu anlayabilse.
[wp_ad_camp_1]
Fekeli’nin Yılmaz’a söylediklerinde kendi geçmişinin izlerini taşıdığını düşünüyorum. Ama bu geçmiş hakkında kaç bölümdür çok az şey öğrenebildik. Hünkar’la olan ilişkisinin detaylarını öğrenmek için sabırsızlanıyorum doğrusu. Umarım senaristler bizi daha fazla bekletmezler.
Bir yandan da Fekeli’nin ölmediğinin nasıl ve ne zaman ortaya çıkacağını merak ediyorum. Bunu ilk Hünkar öğrenecekmiş gibi geliyor. Ama yaptığı bu planla Yamanların aklını karıştırmak muazzam bir fikir. Demir şimdi de koğuşta birlikte 28 gün geçirdikleri için Yılmaz’ın arkasındaki kişinin başkası olduğunu düşünüyor. Bu konuyu araştırmak O’nu daha da meşgul edecek.
Yılmaz’ın bu konuşmada asla Demir ve Hünkar’ın canını almaktan yana olmadığını duymaktan da memnun oldum, Naci’yi mecburen de olsa öldürdüğü için devamlı vicdan azabı çeken bir adamdan böyle düşünmesini beklerdim. Umarım Demir de bir gün devamlı Yılmaz’ı öldürme isteğinden vazgeçer.
Hastaneden erken çıkmanın etkisiyle rahatsızlanan Hünkar, Sabahattin’in doğru teşhisi sayesinde vaktinde hastaneye yetişti ve ölümden döndü. Sabahattin’in ne kadar iyi bir doktor olduğunu bu sayede de olsa hatırlamaları güzel, ayrıca bundan hiçbir çıkar sağlama niyeti olmadığını görmeleri de. Bu sayede Demir geçen bölümlerdeki gibi O’na üstten bakmak gibi bir hataya tekrar düşmez belki.
Hünkar hastanedeyken Demir’in yanına geldiği ve O uyurken yaptığı konuşma bir şeyi tekrar gösterdi: O, annesiyle yaşamanın ve Hünkar’ın da tavırlarının etkisiyle hala büyüyememiş bir adam aslında. Karakterindeki bozuklukların temel sebebi de burada yatıyor.
Şermin’den boşanmaya kesin kararlı olan Sabahattin evi terk etti. Kendisi sanki kocasına değer veriyormuş, Veli’yle gizli gizli görüşmüyormuş gibi terk edildiği için küplere bindi Şermin. Tabii ki egosuna yediremedi bu durumu. Adamcağız “Boşanalım Şermin.” deyip dururken yeni birini buldum diye düşünüp kabul etmeyecekti hiç kusura bakmasın hanımefendi.
Aslında gözünü biraz açsa hem kocasının değerini anlar hem de Veli’den yine kazık yemezdi. Şermin’in on bin lira kaptırdığı yetmezmiş gibi bir de ailesinden kalma mücevherlerini kaptırdı ve iş ortaklığı yaptığını sandı Veli’yle. Artık bu yediği kazıktan sonra akıllanır umarım. Kötü bir karakter de olsa yaptıklarından pişman olup bundan sonra doğru bir insan olmaya çalışsa hiç fena olmaz.
Bir de Sabahattin davayı açtığı için çiftliğe boşanma celbi geldi ve Fadik’in eline geçti. Celbi hemen Hünkar’a götürdü ve üstüne boşboğazlık edip Gülten’le ilişkisi olduğundan bahsetti. Meğer Hünkar da onları görmüş ancak Yılmaz’la ilgili konuştuklarını tahmin etmiş.
Tabii bu durum Şermin’in de kulağına gitti ve Gülten’in üstüne saldırdı. Gülten bunu hak etmiyordu elbette ama bu süreç sonunda Gülten’le ilgili teorim nihayet gerçekleşti ve artık Yamanlar Çiftliği’nde değil.
Haliyle zaten tüm çiftliğin ve tarlalardaki ırgatların bile dilindeydi Gülten ve Sabahattin. Bu son olaydan sonra Gaffur O’nu yaşlı bir adamla evlendirmeye kalktı ve bunu duyan Gülten kapatıldığı ahıra gidip intihara teşebbüs etti. Bu dedikoduları duyan Yılmaz Gülten’le konuşmaya gittiğinde intihar edeceğini öğrenip O’nu kurtardı. Ben Gülten’i Yılmaz kurtarmasın istiyordum. Çünkü bu yüzden çiftliğine alıp sonra da evlilik olabilme ihtimali söz konusu. Gaffur kurtarsın, ağabeyi olarak pişman olsun istiyordum. Ama kardeşini ararken bile yüzünde Yılmaz kadar bile endişe yoktu doğrusu. Yılmaz’ın kurtarması nihayet beklediğim gibi Gülten’in artık onların çiftliğine gitmesine sebep oldu. Umarım orda Yılmaz’la değil Çetin’le evlenme süreci başlar.
Yılmaz’ın Gülten’i kurtardıktan sonra ahırda Gaffur’u bekleyip O’na tokat attığı sahnede içinin yağları erimeyen yoktur. ^^ Özellikle geçen hafta Gülten’e yaptığı işkenceden sonra bunu fazlasıyla hak etti. Yılmaz elini kana bulamayacak olsa boğazına dayadığı bıçakla O’nu öldürmesine de itirazım olmazdı.
Gaffur bir tokat da ırgatların Yılmaz’ın tarlasına gittiğini öğrenip kaç gündür sakladığı için Demir’den yedi. Yine de hata bile yapsa Demir’in kahyasına bunu yapmasını yanlış buluyorum. Şiddet yerine sadece sözle tepkisini göstermeliydi. Demir bu gerçeği Seher’den öğrendi. Ben Seher de Yılmaz’ın tarlasına gitti sanmıştım geçen bölüm. Keşke çekimler beni bu hataya düşürmeyecek şekilde yapılsaydı, O’nun huğlarda kaldığını net bir şekilde görseydik. Belki ilerde bu sadakatinden dolayı Yılmaz’ın tarlasına köstebek olarak gönderilir.
Demir esasında Gaffur ve ailesini çiftlikten de kovdu ancak şanslı Gaffur dört ayak üstüne düştü yine. Saniye hamileydi ve Demir bu yüzden kararından vaz geçti. İkisi de kötü karakter de olsalar bebek haberine sevindim. Her şeye rağmen onlar dizinin bana göre olmazsa olmazlarından. Onların cilveleştiği, tatlı diyaloglarının olduğu sahneleri keyifle seyrediyorum. Saniye’nin Gaffur’a bebek müjdesi verdiği sahnenin de diyalogları çok iyi yazılmıştı, çok keyiflendim. Saniye rolüyle ilk defa seyrettiğim Selin Yeninci bu bölümde de döktürdü, umarım yıllarca hep böyle başarılara imza atar.
[wp_ad_camp_1]
Sabahattin daha sonradan eve döndü ancak neden döndüğüne bir anlam veremedim. Hünkar’la konuşmaya geldiğinde O’na Züleyha ile ilgili gerçekleri bildiğini söylemesi de iyi oldu. Ama keşke susacağını söylemeseydi. Hünkar biraz korksa hiç fena olmazdı.
Yılmaz’ın çırçır için yaptıkları dikkat çekti. Demir sanayileşmek istiyordu, O’ndan önce Yılmaz bunun ilk adımını attı. Yeni makineler getirtti. Çalışma şekli, işçilere olan yaklaşımı da on numaraydı. Onlarla birlikte makineleri taşıdı, makineleri bozmaktan endişe eden usta başına işçilerinin daha değerli olduğunu söyledi, gece mesaide onlara yemek dağıttı ve birlikte yedi. Bütün bunları onlara gerçekten değer verdiği için yaptığı, derdinin sadece ses getirmek olmadığı ortada. Kendisine verilen işi layığıyla yapmak istiyor. Bu işçilerin yaşadığı hayattan geldiği için de onların yaşadığı zorlukları, çektiği sıkıntıları iyi biliyor ve aynısını onlar yaşamasın istiyor. Hem çırçırda, hem tarlalarla böyle davranmamasını söyleyen şehrin ileri gelenlerine de aynı şeyi tavsiye etmesi yerindeydi. Çalışanlar mutlu olursa daha verimli çalışırlar çünkü.
O, şehir kulübünde şehrin ileri gelenleriyle bir aradayken Demir de oraya geldi ve Yılmaz’ın konuşmalarını duydu. Duyduklarından dolayı öfkelenmesinden memnun oldum açıkçası. Çünkü Demir altında çalışanlara zaman zaman iyi davransa da üstten bakıyor. Demir ve Yılmaz’ı birbirinden ayıran en önemli farklardan biri bu kesinlikle. Eminim Yılmaz kısa sürede işleri büyütecek ve Demir’in en ciddi rakibi konumuna gelecek. Fekeli’nin parasıyla bile olsa bunu hak ediyor. Eğer O da iyi bir eğitim almış olsaydı çoktan daha iyi yerlere gelmişti.
Demir nihayet Züleyha’yı Adnan bebeğe götürmeye karar verdi. Ama meğerse sadece bebeği camdan göstermekmiş niyeti. Züleyha nasıl da umutlandı bebeğine giderken, nasıl sevindi onu görünce. Ama Demir ne yazık ki seviyorum dediği kadını yine üzdü, ağlattı ve Züleyha bir daha O’na yanlış yapmayacağına dair Demir’den özür dilemek zorunda bile kaldı. Demir buna rağmen bile anneyle bebeğini kavuşturmadı ve şart koştu. (Pes artık!) Valla benim de Züleyha gibi umutlarım söndü ekran karşısında. Demir’e öfkem de o kadar büyüdü ki bu son hareketiyle televizyona bir şey fırlatma seviyesine geldim. İnanıyorum ki ZülDem’ciler de Demir’in bu yaptıklarını asla onaylamıyorlardır.
Demir’in şartı meğerse Züleyha’nın Yılmaz’ı arayıp buluşmaya çağırmasıymış ve Hünkar’ın söylediklerini O’nun yüzüne karşı söylemesiymiş. Züleyha Yılmaz’a telefon ettiğinde, aylar sonra ilk kez konuştuklarında nasıl da heyecanlandılar, nasıl da titriyordu sesleri. Nasıl da hem sevinçten, hem korkudan dolu doluydu gözleri. Onlar için nasıl duygulandım, nasıl da güzel seviyorlar birbirlerini.
Züleyha telefon ederken Demir ve Hünkar başındaydı. Üstelik Züleyha’yı buluşmaya kendi elleriyle hazırladı Demir. Fragmanlar ışığında Züleyha’nın -hele de bu kadar aşırı süslenip püslenip- Yılmaz’la buluşmaya Demir ya da Hünkar’ın bilgisi dahilinde gideceğini tahmin etmiştim. Oğluna kavuşmak için bunu yapmak zorunda bırakılan Züleyha’ya o kadar acıdım ki. Herhalde O’nun yerinde ben olsam anneliğim bana da aynısını yaptırırdı.
Ve ZülMaz aylar sonra ilk defa şehir kulübünde bir araya geldiler. En son aynı yerde birbirlerini görmüşlerdi, şimdi ise birbirlerine dokunacak kadar yakınlardı. Yılmaz’ın beklerkenki hali, Züleyha’yı gördüğünde korkuyla karışık gülümsemesi, Züleyha’nın gözlerindeki yaşlar… Öyle dokunaklı bir buluşma sahnesiydi ki. Züleyha titreyen sesiyle “Merhaba Yılmaz.” diyebildi zar zor.
Bakalım gelecek bölümde neler konuşacaklar? Züleyha Yılmaz’a mecbur kaldıklarını mı söyleyecek, yoksa gerçekleri anlatacak ve birlikte mi mücadele edecekler? Züleyha Yılmaz’a yalan söylerse Yılmaz inanacak ve gitmeye karar verecek mi? Eğer gitmeye karar verirse O’nun yolundan ne döndürecek?
Aklımda birçok soru ve Züleyha’ya yaşatılanlardan dolayı öfke içinde ayrıldım ekran karşısından. Ancak yine dört dörtlük bir iş seyrettirdikleri için başta yönetmen Murat Saraçoğlu olmak üzere tüm ekibin ellerine sağlık diyorum.
Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Kapak fotoğrafı için teşekkürler bir_zamanlar_cukurova_55
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.