BİR ZAMANLAR ÇUKUROVA – Ölümün Nefesi Ensesinde

Bir Zamanlar Çukurova  setlere ara verilmişken yeni bölümü yayınlanan nadir dizilerden. Bu hafta bunun da etkisi ile total’de 17,69 ile birinci, AB’de 13,12 ile ikinci ve ABC’de 15,49 reyting ile birinci sırada.

Konuk yazarım Gözde ‘nin  izlenimleri ile 62. bölüm yazısı sizlerle… Keyifli okumalar ^^ (For my foreign followers, please go to select language section on the top right side of the screen for google translate.)

 

Bir Zamanlar Çukurova’da son birkaç haftanın aksine bu hafta daha temposuz, daha az heyecanlı bir bölüm seyrettik. İlk ve son dakikaların daha heyecanlı geçtiğini, arada kalan kısımlarda yer yer sıkıldığımı itiraf etmeliyim.

Geçtiğimiz bölümü birçok soru işaretiyle bırakmıştık. Fragmanlarda da bolca soru işareti vardı. En azından biri hariç tüm sorularımızın cevabını aldık, bu konular fazla uzatılmadı, bundan memnunum.

Bölüm Züleyha’nın zehirlenip hastaneye geliş görüntüleri ile açıldı. Ardından ahırda oturan Demir’in görüntülerine paralel olarak hastanede yatan Züleyha’yı iğnedeki bir ilaçla öldürmek isteyen hemşire kılığında bir kadının görüntüleri geldi. Hemşirenin tırnaklarındaki kırmızı ojelere vurgu yapılmıştı renk efektiyle. Demir’in bir adama bir şeyler söyleyip göndermesi ve bu kurgu Züleyha’yı Demir ya da Demir’le bağlantılı biri öldürmeye çalışıyor dedirtti bana. Bu merak uyandıran görüntülerin ardından geçtiğimiz bölüm kaldığımız yere döndük.

 

 

Birtakım adamlar asfalt yola yağ döktüklerini gördük. Haliyle o esnada İstanbul yolunda olan Yılmazlara suikast düzenlendiğini düşündüm ancak meğer o sırada yolda olan Fekeli’yeymiş bu düzenek.

Daha önceki bölümlerde Ankara’dan Çukurova’ya gelen Turgay ve Erol’un istediklerini elde etmek için Fekeli’ye bir kötülük yapacaklarını yazmıştım. Beklediğim gibi pusu kurup öldürtmeye çalıştılar. Ama o esnada arabada bulunan Çetin ve Fekeli tabii ki onlara ateş eden dört kişinin hakkından geldiler. Bu Ankaralıların, o yaşında bile böyle durumlardan sağ salim çıkabilen Fekeli’yi alt edebileceklerini sanmaları normal tabii. Ama bu hezimetten sonra bir daha boşuna böyle bir girişimde bulunmasalar iyi ederler, boşuna zahmet. Ama eğer Fekeli’nin Hünkar zaafını öğrenirlerse yeni hedefleri Hünkar’ı kaçırmak olabilir.

 

 

Fekeli haliyle Yılmaz’ın bu olayı öğrenip yolundan dönmesini istemediğinden Çetin’i de sıkı sıkı tembihledi. Ama Çetin bu durur mu, bir şekilde Yılmaz’a yetişmeyi başardı ve O’na bu haberi verdi. Yalnız Yılmaz’a yetişebilmesi için Yılmaz’ın hem arabayı yavaş kullanması, hem de o mola yerinde en az bir saat kalmış olmaları gerekirdi. Ama Yılmaz – Müjgan – Behice arasında geçen diyaloglar sanki daha geleli çok olmadan yeniden yola düşecekler gibiydi. Keşke bu açıdan daha inandırıcı olsaydı mola sahnesi. Yine de senaristlerin hakkını yemeyelim. Yılmaz’ın Çukurova’ya geri dönmesi için bulunan Fekeli’ye pusu bahanesi çok iyi düşünülmüş. Hem bu sebep Müjgan’ın trip yapabileceği bir durum da değildi.

Ben bu durumda “Biz önden İstanbul’a gidelim.” diyen Behice’ye hak verdim doğrusu. Yılmaz’ın düşündüğünün tersine Kerem Ali öyle de güvende olurdu. Eve geri döndükten sonra Müjgan’la konuşmasındaki analizleri de her zamanki gibi on numara beş yıldızdı Behice’nin. Acaba Müjgan ne zaman anlayacak Yılmaz’sız yaşayabileceğini? O’nu geri kazanmak için çabalamasa artık, ama nerdeee… Maalesef Müjgan yine hayal dünyasında yaşamaya başladı. Yılmaz boşanmaktan vazgeçti diye her şeyin eskisi gibi olacağını ve kendisini yeniden seveceğini sanmak ne büyük gaflet. Behice’yi biraz kaale alıp kenara para atsa bence de iyi eder.

 

Müjgan: Ben kocamı tekrar kazanacağım, beni yine sevecek… Eskisi gibi.

Behice (Müjgan odadan çıktıktan sonra): Seni ne zaman sevdi ki?

 

[wp_ad_camp_1]

 

Fekeli’ye kurulan pusu sayesinde Yılmaz ve Fekeli yeniden arazi sahipleriyle bir araya geldi ve adamların niyeti ile arazilerini satmama konusunda herkesi ikna ettiler. Bakalım herkesin birlik olmasından sonra Ankaralıların yeni hamlesi ne olacak? Sizce pes edip gidecekler mi yoksa Fekeli ve Yılmaz’a zarar verecek yeni adımlar mı atacaklar?

 

 

Savcı Jülide’nin görevden el çektirilmesine sebep olan tezgahı Şermin’in yaptığı Sabahattin tarafından hızla kanıtlandı. Az kalsın böyle iyi bir savcı istifa edecekti. Meğer Şermin kapıda kaldığını söyleyerek çilingire açtırmış evin kapısını. Bakalım Şermin baş savcının yanında söylediği gibi sözünü tutup Sabahattin ve Jülide’yi ayırma fikrinden vazgeçecek mi? Huylu huyundan vazgeçmez derler ama Şermin’in samimiyetine bu defa inandım ben.

Sabahattin Şermin’i konuşmaya ikna etmek için adı olup kendi bir türlü diziye gelemeyen Betül kozunu oynadı. Betül’ün şu an diziye ne tür bir ivme kazandıracağını bilemiyorum ama iki sezondur adını duyduğumuz karakteri mutlaka görmek isteyenlerden biriyim. Belki Betül’ün gelişiyle Şermin artık kimseye kötülük yapmayan, dedikoduyu bırakan, iyi bir karaktere dönüşür, neden olmasın?

 

 

Demir’in çocukları kimin evine götürdüğü bu bölümde de ortaya çıkmadı. Ama tesadüf eseri nasıl bir ev olduğunu Üzüm öğrendi.

Bu bölümde de yine bolca Üzüm sahnesi seyrettik. Tam niye bu gereksiz sahneleri seyrediyoruz derken bunun bir amacı olduğunu anladık çok şükür. Yine de bu sahnelerin biraz daha kısa tutulması gerekirdi.

Üzüm tam iki kere kayboldu bu bölümde de. (İçinden yine mi diyenlerdenim.) İlki Haminne’yle oynarken Demir ile Hünkar’ın tartışmasına tanık olup saklandığı için. Ama çocuk haklı, biz de korkuyoruz Demir’den. ^^ Yalnız Hünkar’ın kendisine anneanne demesini istemesi, Üzüm’den anneanne kelimesini duyması torunlarının yokluğunda güzel bir avuntuydu, tıpkı koğuşta Züleyha’ya anne diyen Mustafa gibi…

Üzüm ikinci olarak da saklambaç oynarken Züleyha’nın arabasının arka koltuğuna saklandı. Demir, o eve kendi arabasıyla gidecekken Hünkar da arabaya binip gitmekte diretince hışımla Züleyha’nın arabasına binip gitti, haliyle sesini çıkarmayan Üzüm de. Demir, Üzüm’ün arabada olduğunu ancak dönüş yolunda fark etti. Tabii Üzüm’ü fark eden Demir’in birlikte dürüm yeme, pamuk helva alma, sohbet etme sahnelerini gören biri O’nun zalim biri olduğunu düşünmez. Ben bile bu sahnelerde nerdeyse bu hallerine kanıp Demir’i sevecektim. Ama ne yazık ki bu gördüklerimiz Demir’in yaptığı ve yapacağı zalimlikleri değiştiremez. Sırf çocuğa güzel davrandı diye Demir’e iyi biri diyemem ben.

Çocukların yeri de Demir ile Üzüm arasında bir sır olarak kaldı ve Saniye bile Üzüm’ü kandırıp ağzından laf alamadı. Ama küçük bir çocuk uzun süre bu sırrı saklayamaz, mutlaka bir iki bölüme Üzüm sayesinde Hünkar çocukların yerini öğrenecektir. Çocuktan al haberi diye boşuna dememişler. ^^ En azından Demir’in çocukları götürdüğü kadını görsek iyi olur. Uzatılan gizemler beni bir seyirci olarak sıkıyor.

 

[wp_ad_camp_1]

 

 

Züleyha’nın çocuklarına duyduğu özlem, sürekli ağlayan hali bu bölümde de yeter artık dedirtti. Anne olmasam da bir kadın olarak bu haline ekran başında dayanmakta güçlük çekiyorum. Acaba bu sahneleri seyredip oh olsun diyenler var mıdır hala? Züleyha’nın hataları da olsa bir annenin bu çektiklerine içi parçalanmayanın insanlığından şüphe ederim. Züleyha çocuklarından haber almak için Hünkar’ı aradığında onları yakalayan Demir’in düşüncelerinin hiçbirine de asla katılmıyorum. Acaba ne zaman bu yaptıklarıyla aslında çocuklarına zarar verdiğini anlayacak kendileri? Yalnız “Çocuklar bu evdekinden daha iyi bakılıyor.” dediğinde Demir’e bir an katılmadım değil, malum Adnan konakta ikide bir bahçede başı boş kalıyordu. ^^

Yılmaz’ın yaptığı yardımlar sayesinde Züleyha’nın koğuşta hanım ağa ilan edilmişti. Ama ben sadece bundan dolayı değil, Züleyha’nın iyilik dolu kalbinden, yardımseverliğinden dolayı koğuştakiler tarafından sevildiğini hissettim. İlk geldiğinde O’na eziyet eden, nerdeyse öldüreceği kadına okuma yazma öğrettiği, annesiyle birlikte Mustafa’yı yıkadığı, koğuştakilerle hep birlikte yemek yediği anlar ayrı ayrı duygulandırdı. Fekeli hep ne der: Acısı çok olanın gülüşü güzel olur. Züleyha’nın da o güzel gülüşünü görmek istiyorum artık. Hapisten çıkmış, güçlü ve Demir’le mücadele eden bir Züleyha görmenin zamanı geldi de geçiyor.

 

 

Züleyha ile Yılmaz’ın birbirlerine olan aşkları elbette asla bitemez. İkisinin de yine anıları hatırlamasına, özlemine tanık olduk. Ama bir kez daha aynı sahnelerle… İlk bölümlerde gördüklerimiz dışında bu tip sahneler için başka sahneler neden çekilmiyor hala? Dön dolaş her bölüm aynı sahneler, ezberledik artık.

Züleyha’nın koğuşta zehirlenip hastaneye kaldırıldığını öğrenen Yılmaz elbette koşa koşa hastaneye gitti hemen. Koğuşta bir tek Züleyha zehirlendiği için akla ilk gelen birinin O’nu zehirlettiğiydi. O’na konulan yemeğin de ayrı tencereden olması dikkat çekiciydi. Ama zehirlenmeyi duyduğunda verdikleri tepkilerden bunu Hatip ya da Demir’in yaptırmadığı belli oldu. Ama tabii Hatip, Demir yaptırmış dedikodusunu ortaya yayınca bunu duyan Demir’den güzel bir dayak yedi. Bilirsiniz Hatip’i hiç sevmem, ellerine sağlık Demir.

Yılmaz ne yaptı ne etti Züleyha’nın yattığı odaya girip O’nu görmeyi başardı. Ama uyuduğu için Züleyha’nın bundan haberi olamadı ne yazık ki… Keşke uyanıp Yılmaz’ı görebilseydi. Yılmaz’ın “Kurban olduğum.” deyişine bir kez daha kalbimi bıraktım. Bakalım bu olaydan sonra Yılmaz Züleyha’dan uzak durmayı başarabilecek mi? Ben söylediklerinden dolayı bunun imkansız olduğunu düşünüyorum. Zaten İstanbul’a gitmeye muvaffak olsaydı bile bir şekilde geri dönmenin yolunu bulacağından emindim.

 

“Ben geldim Züleyha. Aç gözünü ne olur. Aç gözünü ölmeyeceğim de. Seni bırakmayacağım de. Sana bir şey olursa ben dayanamam. Senin nefes almadığın bir dünyada ben nasıl yaşarım? Aç gözünü. Ya birlikte öleceğiz ya da birlikte yaşayacağız. Kader alacaksa bizi aynı anda alacak Züleyha.”

 

Peki bu sahneyi görünce kimlerin aklına 15. Bölüm’de Yılmaz vurulduğunda Züleyha’nın hemşire kılığında kaldığı odaya girip O’nu uyurken görüp konuştuğu sahne geldi?

 

 

[wp_ad_camp_1]

 

 

Tabii Hatip’in söyledikleri yüzünden Yılmaz Züleyha’yı zehirlediğini düşündüğü Demir’i öldürmek istedi ve her zamanki gibi Fekeli engel oldu O’na. Böyle zamanlarda devamlı Fekeli’nin ortaya çıkıp Yılmaz’a engel olması da artık komik olmaya başladı. Yılmaz ne zaman silahı eline alsa hooop Fekeli orda. Ama çok haklı Yılmaz’a engel olmak istemekle. Evet, Demir bir şekilde ZülMaz’ın arasından çekilip yaptıklarının cezasını çekmeli ama bu ölümle olacaksa Züleyha ya da Yılmaz’ın elinden olmamalı. Hem Yılmaz Demir’i öldürünce ne olacak? Hapse girince Züleyha da, Kerem Ali de senelerce ondan ayrı kalmayacaklar mı?

 

 

Hünkar da hastanede Züleyha’yı ziyaret edebildi. Züleyha bu defa uyandı ve konuştular. Kendine bir şey olursa Adnan’ı O’na emanet etti. Ben Züleyha’ya katılıyorum, Demir Adnan’ı seviyor ama bir süre sonra olayların hıncını bu bebekten çıkarmaya çalışabilir. Yalnız Züleyha neden Hünkar’dan böyle bir durumda Adnan’la ilgili gerçeği Yılmaz’a söylemesini istemedi? Demir, gözden çıkardığı Adnan’ı Yılmaz’a yine vermez diye mi düşündü? Bence Hünkar’dan asıl istemesi gereken şey bu olmalıydı.

 

 

Demir bu yaşadıklarından dolayı üzülüyor ama Züleyha’yı o kadar gözden çıkarmış ki zehirlendiğini duyunca kılını kıpırdatmadı, hastanenin yakınından bile geçmedi. Tabii bu olayın en büyük şüphelisi O olduğu için akşam savcılık tarafından ifadeye çağrıldı. Şanslıymış ki o esnada koğuştaki 15 mahkum daha zehirlendi. Yalnız haber geldiğinde Demir’in tepkisi çok iyiydi. ^^

“Onları da mı ben zehirlemişim?”

Meğer kalaylanmamış bakır kazan yüzünden zehirlenmişler. Tam Demir ifadeye çağrılmadan önce Hünkar bu olaylar zincirini başlatan filmi yaktı. Böylece Demir’in mahkeme göstermesine engel olabilecek. Görüntülerin olmaması Züleyha’nın cezasının azalmasını ya da tutuksuz yargılanmasını sağlayabilir.

 

 

Yılmaz hastaneye Züleyha’yı görmeye geldiğinde görevine geri dönmüş olan Müjgan uzaktan O’nu gördü. Daha bir gün önce İstanbul’a gitmekte olan Müjgan istifa etmemiş miydi ki böyle hemen görevine geri dönebildi?

Boşanmasalar da devamlı buz gibi olan bir adamla bir arada olan, bir de üzerine bunu gören Müjgan için elbette üzülüyorum ama yapması gereken şey belli: Boşanmak. Ama Müjgan boşanacağına, kendine eziyet etmeye devam ediyor bu evliliği sürdürerek. Ve maalesef Züleyha’nın ölmesini diliyor ve bunu dilerken kendinin kötü kalpli bir insana dönüştüğünün bilincinde. Ama Behice’nin de dediği gibi bu çok insani bir şey, Hipokrat yemini de etse böyle düşünebilmesi bana da normal geliyor.

 

“Züleyha ölse, Demir onu öldürmekten hapse girse bütün dertlerimiz bitecekmiş gibi geliyor.”

 

Bence Müjgan’ın bu düşüncelerinden daha anormal olan şey Behice’nin Müjgan’ın bu isteğini gerçekleştirmek için harekete geçmesi. Demir savcıya ifade verirken Behice de kendini gizleyerek hastanedeydi. Hastanede sadece nöbetçi doktorların olmasının da avantajıyla rahatlıkla giysi ilaç odasından kendine bir önlük seçip Züleyha’yı öldürecek bir ilacı iğnenin içine enjekte etti. Önlüklü ve maskeli haliyle Uma Thurman’ın başrolünü oynadığı Kill Bill filminden fırlamış gibiydi Behice. Jandarmaları odanın önünden uzaklaştırmak için bulduğu fikir yaratıcıydı, alt kata maytap fırlattı.

Behice’nin Züleyha’yı öldüremeyeceği kesin. Çünkü malum başroller ancak finalde ölür. ^^ Ama benim asıl merak ettiğim bu esnada “Yeminimi bozdurdun bana Züleyha.” demesine sebep olan şey. Daha önce bir cinayet işlemiş olmalı. Peki kimi, niye öldürmüş olabilir? Birkaç hafta önce Hünkar, bir adamdan Behice’yi araştırmasını istemişti, bence bu araştırmadan öğrenecekleri bu yeminle alakalı çıkacak.

 

[wp_ad_camp_1]

 

 

Bir de bölümün ortalarına doğru bu sahnelerden kesitlere paralel kurgulanmış yüzü az gösterilen ve kırmızı ojesine dikkat çekilen bir kadının görüntülerini gördük. Piyano çalıyor, içki içiyor, kolyesine dokunuyordu. Açıkçası hem bölümün başında, hem ortasında yaratılan bu gizemli, gerilimli hava çok iyi düşünülmüş. Bence bu görüntüler yemine sebep olan olay gününe ait. Bu görüntülerin devamını ve olayı Züleyha’nın nasıl ölmeyeceğinden daha çok merak ediyorum doğrusu.

Bölüm sonunda gelecek haftaki bölümün fragmanı da yayınlandı. Koronavirüs sebebiyle setlere ara verilmesine rağmen, daha önceden fazlasıyla stok bölüm çekilmiş olmasının avantajını kullanıyor BZÇ. Fragmana göre Züleyha’nın Yılmaz’a Adnan’ın oğlu olduğunu yazdığı mektup Müjgan’ın eline geçiyor. Ve Müjgan, hapisten çıkmış olan Züleyha’ya gece yarısı ormanda silah doğrultuyor. “Züleyha hapisten nasıl çıktı? Mektup Müjgan’ın eline nasıl geçecek? Züleyha ile Müjgan bu ormanda ne şekilde bir araya geldiler? Bir şekilde Yılmaz da oraya gelecek mi?” vb. birçok soruyla yeni bölümü beklemeye başladım bile.

Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?

 

*Tweet’iyle yazıma renk katan nyks_t2 ‘e çok teşekkürler.

 

Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz  İzledim / Bir Zamanlar Çukurova  kategorisini ziyaret edebilirsiniz.

 

Bir Zamanlar Çukurova 63. Bölüm Fragmanı

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce