Bir Zamanlar Çukurova total kategorisinde 13,93 ; AB kategorisinde 11,12 reyting oranları ile her iki kategoride yine zirvede;
Konuk yazarım Gözde dizinin 22. bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Tam 4 bölümdür bölüm yazılarımı sizlere ulaştıramadım. Yoğundum ancak bölümler benim için o kadar hayal kırıklığı oluyordu ki, hele 21. Bölüm, fırsat yaratıp yazma isteği bile gelmiyordu içimden. Ancak bu haftaki bölüm benim için çok tatmin ediciydi.
Geçtiğimiz 4 bölümde özellikle Züleyha’nın heyelanda toprak altında kalan Demir’e minnet duyması yüzünden Yılmaz’a gerçeği anlatan mektubu verdirmemesi saç baş yolduracak cinstendi. Adnan’ın kendi çocuğu olmadığını bilseydi Demir, haydi bir derece derdim ama, insanın kendi canından bildiği evladını kurtarması kadar doğal ne olabilir ki? Ah Züleyha…
Peki, Yılmaz’ı sevdiğini tam anlamıyla idrak etmen ve daha tutarlı davranman için illa O’nu Müjgan’la görüp artık senden vazgeçeceğini, bir başkasıyla bir şeyler paylaştığını duyup görmen mi lazımdı Züleyha’cığım? Evet 70’li yılların filmlerinde sevdiği zarar görmesin diye onca şeye katlanırdı kadınlar, ama tutarlı olurlardı. Sadece tek bir aşka sadık kalır, yanında olmak zorunda kaldıkları erkeğe asla gülmez, ona arkadaşça bile iyi davranmazlardı. Mutsuzluklarını her fırsatta belli ederlerdi. Ama bizim Züleyha’mız maalesef o yılların filmlerinde görüp imrendiğimiz kadınlardan olmaktan uzak yazılmaktaydı ta ki bu bölüme kadar. BZÇ’ye pek çoğumuzun başlama nedeni eminim ki seyrettiği bu filmlerdeki ruhu görmek, böyle aşkının sonuna kadar arkasından duran kadın ve erkeği görmektir. Ama o ruh ilk bölümlerde varken, 22. bölüme doğru ara ara vardı maalesef.
Yılmaz’ın Müjgan’la ilişkisinin başlamasını da çok doğal karşıladım bu bölümlerde ancak 0’nu sevdiğini söyleyip dururken aslında kalbinde Züleyha’yı taşıdığını daha net hissettirmeliydi bize. Açıkçası Müjgan’la öpüşme sahnesinden aşırı rahatsız oldum ve iğrendim. Hatırlamak bile istemiyorum.
Esasında Demir’in Züleyha’ya olan saplantısı tıpkı o yıllardaki benzer karakterlerinki gibi. O adamların da nerdeyse hepsi bile bile bir kadını bir ilişkiye, bir evliliğe mahkûm ederdi. Ama genelde filmin sonunda sevenleri kavuşturan da o olurdu, herkese bir mezar kazan değil. Aslında Demir’e her bölüm kızıp dursam da karakter saplantılı âşık olarak çok doğru yazılmakta. Umarım O da dizinin finalinde sevenleri kavuşturan olur.
Yazamadığım bölümlerin bana göre en önemli ilk olayı Fekeli – Adnan Yaman cinayet gecesiyle ilgili gerçeğin ortaya çıkması ve Hünkar’ın da bunu öğrenip Hünkar – Fekeli aşkının alevlenmesi. Açıkçası son 5 bölümdür diziyi en çok onların aşkı için takip etmekteyim. Elbette Fekeli’nin haksız yere yirmi yıl içerde kalması ve ailesinin de vefatından dolayı ona bu iftirayı attıran Demir’den bir kat daha soğudum. Sait’in ölümünde de O’nun parmağı olduğuna çok emindim ama katil bambaşka biri çıktı. Huğları acımadan yakan, Yılmaz ve Fekeli’yi saatli bomba ile öldürmeye çalışan Demir’den Hünkar’ın da şüphelenmesi çok normaldi. Demir’in ise buna bozulup konağı Züheyla ile terk etmesi çok manasızdı. Demir annesinin kanatları altında olmadan uçamaz ki. O fazlasıyla bağımlı annesine. Yalnız Fekeli öyle adaletli bir adam ki, gerçeği ortaya çıkarıp Demir’i hapisten kurtardı. Demir’e olan nefretinden buna engel olmak isteyen Yılmaz’la bile çatıştı. Ve Yılmaz hastanede karşılaştığı bir olayın da etkisiyle herkesin içinde bu konuda Demir’i koruyacak hale geldi. İşte bu yüzden çok seviyorum Fekeli’yi ve adalet duygusunu.
Bu bölümlerin en önemli ikinci olayı ise hala ortaya çıkmayan Şermin’in konağını Yılmaz’ın satın aldığı gerçeği. Daha evvelki bölüm yazılarımda bunun olacağını söylemiştim ve yanılmadım. Ve Demir’le Hünkar’ın bunu öğrendiği an yüzlerinin alacağı şekli dört gözle bekliyorum.
Bu gelişmelerin ışığında vardık 22. bölüme. Geçtiğimiz bölümü attan düşmüş ve saatlerdir konağa dönmeyen Hünkar’ı arayan Demir ve çiftlik çalışanları ile bitirmiştik. Müjgan ise bilinmeyen bir nedenle Yılmaz’la yemek yiyeceği restorana gelmemişti.
Bölüm Züleyha ve Adnan bebek narenciye ağaçları arasında çimlerde piknik yaparlarken Yılmaz’ın onlara doğru geldiği bir sahne ile başladı. Hem çekimleri hem duygusu o kadar güzel hem de o kadar beklenen bir sahneydi ki bu, keşke Züleyha’nın oğluna anlattığı bir hayalden ibaret olmasaydı. ZülMaz ve oğullarının bir araya gelmesini bakalım daha ne kadar bekleyeceğiz?
Züleyha oğlunu ve Yılmaz’ı korumak için bu evliliğe mecbur kaldığını söylerken samimiyetine inandım. Tek beklentim bu çizgide tutarlı bir şekilde ilerlemesi karakterin. Minnet gibi bir gerekçeyle konakta kalmaması ve Demir’e gülücükler saçmaması.
Hünkar’ın attan düşmesi hem Hünkar- Demir hem de Hünkar- Fekeli cephelerinde güzel gelişmelere sebep oldu, iyi de oldu. Özellikle Fekeli’yle ilgili gerçeklerin ortaya çıkmasından sonra bu aşkın yeniden alevlenmesi, ikilinin ikinci baharlarını yaşamaları, yan yana geldikleri her an liseli gençler gibi hallerini seyretmek çok keyifli. Ben de onların sahnelerine Fekeli konağa geçmiş olsuna geldiğinde bıyık altından gülümseyen Saniye gibi bakıyorum:
Onlar geçmişlerine dair konuştuklarında, Fekeli neden Hünkar’ı istemeye gelemediğini anlattığında bu aşkın harcanmasına bir kez daha üzüldüm. Hünkar’ı Adnan Yaman’a verme konusunda da Haminne’ye hak verdim açıkçası. Ali Rahmet cesaretini toplayamayıp istemeye gelmeyince ne yapacaktı?
“Senin iyi olup olmadığını anlamak için, neredeysen oraya gelirim ben…”
Hünkar: Neden benden çok sonra evlendin?
Fekeli: Çünkü bir yürek bir tek sevgiyi içine anca sığdırabilir.
Hünkar’ın zaman zaman kaskatı halinin ve Demir’e bu aşırı düşkünlüğün sebebi iyice ortaya çıktı. Evliliğinde, kocasında gerçekten bulamadığı mutluluğu oğlunda, işlerde, çalışanlarıyla ilişkilerinde aramış besbelli. Ama keşke Züleyha’yı da kendisi gibi sevmediği bir adamla mutsuz bir evliliğe mahkûm etmeseydi. Kendi mutlu olabilmiş mi ki Züleyha’dan da bunu bekleyip duruyor? Bir gün, belki Fekeli ile görüşmeye devam ettikçe, karakter daha fazla grileştikçe bu büyük hatasını anlayacak ve Züleyha’nın sevdiğine kavuşmasını sağlayacaktır, kim bilir? İnsanlar değişebilir, hatasını anlayabilir, pişman olabilir neticede…
Demir ve Züleyha’nın da eve dönmesi isabet oldu. Dizinin şu an yeni bir ev mekanını kaldıracak durumu yok. Hem çiftlik, konak ve çiftlik çalışanları da dizinin bel kemiği. Hünkar’ın Demir’e dönsün diye yüz vermemesi, yaptığı yanlışı yüzüne vurma şekli kesinlikle çok iyiydi. Demir, Hünkar’sız tam değil bana göre ve bunu anlamak için burnunun sürtülmesi iyi oldu.
[wp_ad_camp_1]
Ama hepsinden öte mükemmel olan onlar eve dönsün diye feveran eden Haminne’mdi. Serpil Tamur o kadar iyi oynadı ki bu sahnede, kimse dayanamazdı O’nun Züleyha, Demir ve bebeğin eve dönmeleri yolundaki isteğine.
Müjgan’ın kaçırılmasını en başta çok gereksiz bulmuştum. Yılmaz evlenme teklif edemesin diye yapılan saçma bir hamle gibi gelmişti. Ama kaçırılmanın o bölgenin toplum yapısını gösteren olaylarla birbirine bağlanması güzel düşünülmüştü. Neticede döneme ait bu tip detaylar inandırıcılığı katlıyor. Tabii ki Müjgan’ı kurtaran kişi bir şekilde yerini öğrenen Yılmaz oldu. Eee Haminne’den, Gülten’e kadar zorda kalanları kurtaran Yılmaz’ın Müjgan’ı da kurtarmasına şaşmamalı. Çünkü Yılmaz = Hero ^^
Bu olaydan sonra Müjgan Yılmaz’a daha çok bağlanır, iyice yapışır, bırakmaz diyordum ama beni şaşırttı. Yılmaz’ın evlenme teklifini reddetti ve öyle gerekçeler sundu ki o an Müjgan’ı sevmeye başladım.
“Ben acele karar verip sonradan pişman olacağın bir şey yapmanı istemem. Beni sevdiğinden emin olunca takacağım bu yüzüğü.”
Ama sonra babası bu ilişkiye karşı çıkıyor diye inada bindirip yüzüğü parmağına takmasa iyiydi. Hani Yılmaz’ın yara bandı olmayacaktın Müjgan Hanım? Neden babana inat bu sözünü yedin? Müjgan bence bile bile lades diyor bu ilişkiye, sonunda terk edilecek bile olsa gidebildiği yere kadar gidecek. Babasına hak verdim elbette. Yılmaz’ı tanımadan koskoca doktor kızını lise mezunu bile olmayan, adam öldürmüş biriyle evlendirmek istemeyebilir. Herkes Fekeli değil ki insana bakış açısı böyle olsun:
“İnsanı insan yapan kalbidir. Kaf dağı kadar büyük olsan da bir kefene sığacak kadar küçüksün. Unutma bunu.”
“İnsanlık öyle makamla mevkiiyle falan olmuyor. Ne insanlar gördük üstünde kıyafet yok. Ne kıyafetler gördük içinde insan yok.”
Fekeli de ne yazık ki bu ilişkiyi destekliyor ve Müjgan’ı sevdi. Hatta Müjgan’ın babasını ikna etmeye bile çalıştı. Halbuki ben Züleyha’nın hislerinin doğrusunu öğrenmenin peşine düşecek sanmıştım. ZülMaz’ı O barıştıracak diye umutluydum. Galiba kendi aşkına odaklanmaktan bunu unuttu Fekeli.
Benim asıl emin olamadığım Müjgan’ın babasına Yılmaz’la ilişkisini anlatan mektubu kimin yazdığı? Evet mektuptaki yazı çok kötüydü, Gülten de Şermin telefonda Füsun’la bu konuyu konuşurken duymuştu bir şeyler, ama bu kadar da ileri gidebilir mi? Babasının adresini bulmayı becerebilir mi? Yılmaz haksız yere suçladı bence Gülten’i. Benim aklımdaki isim bu tip bir niyeti olduğunu açık açık dillendiren Şermin. Yazısı tanınmasın diye pekâlâ kötüleştirmiş olabilir.
Unutmadan, Yılmaz’ın Müjgan’la aşırı samimiyeti, boyuna O’na çok aşıkmışçasına halleri, sözleri beni deli ediyor. Bu kadar fazla olmamalıydı. Hele evlenme teklifi için yaptığı o hazırlık. Nerde Züleyha’ya sinemada evlenme teklifinin samimiyeti, nerde bunun anlamsız gösterişi? Seyrettiğimiz o Yeşilçam filmlerinde böyle olsa bile hep yalandan olurdu. Lütfen Yılmaz bu abartılı çok aşık görüntüsünden bir an önce kurtulsun. Yılmaz karakteri vazgeçilmez aşkıyla çelişmesin.
[wp_ad_camp_1]
Sabahattin de boyuna hastanede karşımıza çıkıyor son bölümlerde. Muayenehanesine ne oldu? Hastaneye nasıl transfer oldu bu adam? Ve neden nerdeyse yirmi dört saat hastanede çalışıyor gibi bir durum var senaryoda? Bana bayağı komik geliyor bu. Boyuna O’nu kullanmak yerine, hastaneye dizideki herkesin tanıdığı bir başka doktor karakter de eklense güzel olmaz mı sizce de? Tıpkı hastane mekanının ve birkaç yeni doktor, hemşirenin eklenmesi gibi. Ayrıca karakter ilk bölümlerine göre çok ruhsuzlaştı. “Boşanalım Şermin.” deyip durduğu o eski bölümleri özledim vallahi.
Benim Nihal – Züleyha arkadaşlığından ZülMaz’a dair ümitlerim vardı yazılarımı takip edenler hatırlayacaktır. Nihal’in sayesinde Yılmaz’la sık sık görüşebilen bir Züleyha hayal etmiştim. Ama Nihal, Cengo’dan öğrendiği gerçekleri ilk fırsatta Züleyha’ya karşı kullandı. Demir’le ortalık yüzünden para sıkıntısı çekiyorlarmış meğer ve borç paraya ihtiyacı olan kardeşi yüzünden Züleyha’ya bildikleri üzerinden şantaj yaptı. Gerçi ben Nihal’in bunları birileriyle paylaşacağına hiç ihtimal vermemiştim. Zaten pişman oldu ve gelip Züleyha’dan özür de diledi. Nihal, kocasından sevgi göremeyen bir kadın. Doğru dürüst arkadaşı da yok. Fevri davranışları olağan ancak böyle davranıp tek arkadaşını da kaybetti boş yere.
Cengo da elindeki tüm parayı Demir’le ortaklığı harcamış meğer ve paranın geri dönüşüne daha bir yıldan fazla varmış. Acaba maddi muhtaçlık mı Cengo’yu Demir’in uydusu haline getirdi? Böyle her yaptığını onaylaması, hatta kraldan çok kralcı olmasına başka bir gerekçe bulamıyorum. Ve ne yazık ki yan karakterlerden en az ilgi çekeni benim için Cengo ile Nihal. Sizde onları seyrederken benim kadar sıkılıyorsunuz, öyle değil mi? Tek ilgimi çeken Nihal’in mükemmel göz makyajıydı. ^^
Çiftlik çalışanlarını her zamankinden az gördük sanki bu bölüm. (Hele şükür!) Ama aynı tas aynı hamam gitmekte onların hikayeleri. Hiçbirinde net bir değişime, gelişime rastlamıyoruz. Gaffur, geçen bölümlerde Demir’in suçunu üstlenecekti ordan bir yere varabiliriz diye düşünmüştüm ama o da olmadı.
Belki Seher’in konağa gelişiyle bir şeyler değişmeye başlar. Geçtiğimiz bölümde huğlardan konağa geldiğinden beri Gaffur’a meyli çok belirgin. Gaffur da bu ilgisine karşılık vermeye başladı bile. Hani çok aşıktın Saniye’ye Gaffur Efendi? Ne olursa olsun Saniye’nin aldatılmasına göz yumamam. Züleyha’ya tüm yanlış tavırlarına rağmen Saniye’nin askerleriyiz, nokta.
Züleyha’nın Yılmaz’a olan kıskançlığı bölümler geçtikçe ve Yılmaz – Müjgan ilişkisi ilerledikçe daha da arttı. Şehir kulübünde nerdeyse gözleriyle yiyecekti adamı. Yılmaz ise Züleyha’nın burnunun dibinde bir türlü Müjgan’a tam olarak odaklanıp O’na kapanmayan yarasının sebebinin Züleyha olduğunu söyleyemedi. Neden Yılmaz, Züleyha’nın bu hallerini göre göre hala gerçeği anlayamıyor? Züleyha’nın sözlerine odaklanmak yerine biraz gözlerinin içine baksa artık. Demir de o ortamda Züleyha’nın halini, acısını göre göre nasıl kalabildi şaşıyorum. Bazen bu acınası halinden zevk aldığını düşünüyorum mazoşist gibi.
Yalnız Züleyha’nın şehir kulübünde olanlardan sonra Demir’le olan sahnesindeki yürek yemiş haline hem şoke oldum hem de görmek istediğim Züleyha olduğu için mest. Önce hala Yılmaz’ı sevdiğini ve bunu değiştiremeyeceğini haykırdı O’nun yüzüne, ardından Adnan bebeğin Yılmaz’ın oğlu olduğunu.
O an ben de Demir gibi dona kaldım. Açıkçası ben işler iyice karışacak, gerilim artacak diye beklerken Demir bu yalana inanmadığını söylemez mi? (Ben şok!)
Züleyha: Kalbimin sahibini değiştiremezsin Demir.
Demir: O zaman defol git Yılmaz’a, defol!
Züleyha: Oğlumu vermeyeceksin ama değil mi?
Demir: Adnan benim oğlum.
Züleyha: Adnan senin oğlun değil.
Açıkçası bu itirafın üstüne hiçbir şüphe kırıntısı bile göremedik Demir’de. Halbuki Züleyha’nın erken doğumla, gayet boyu kilosu yerinde bir bebek doğurmasından işkillenmeliydi. Ama eminim ki gelecek bölümlerde mutlaka şüphelenmeye başlayacak. Tabii eğer Züleyha’nın bu söylediği gerçek olsa Demir’in vereceği tepki yine kan donduran cinstendi.
“Demek Yılmaz’ı bu kadar çok seviyorsun. Öz oğlumun babası olmadığım yalanını söyleyecek kadar. Buna bir an bile inanmam. İnanırsam ne olur biliyor musun? İkinizin de mezarını kazarım. Hatta üçünüzün… Acımam. Bir mezar da kendim için kazarım.”
Bir aşık neden sevdiği bir başkasını seviyorsa onunla mutlu olsun istemez ki? İşte burada aşk saplantıya dönüşmüş demektir ve saplantı tehlikeye neden olur, oluyor da.
[wp_ad_camp_1]
Züleyha’yı tetikleyen bir diğer olay ise Şermin’den Yılmaz’ın Müjgan’ı kurtardığını duyması oldu. Ama Şermin bir konuda çok haklı değil mi? “Yılmaz bir tek seni kurtaramadı.” Gerçeği bilse kesin O’nu konaktan kurtarır elbette. Ama ya Adnan bebek? İşte burada kopuyor dananın kuyruğu. DNA testinin olmadığı yıllar, bebeğin nüfusu Demir’de. Adnan bebeği alsa bile Yılmaz, kaçırdı diye elinden alır Demir.
Züleyha’nın bu sahnede Şermin’i arabadan atması da tam duruma uygun bir hareketti. Bu sayede Şermin minibüse binmek zorunda kaldı ve yine o dönemin toplumsal hayatından kesitler gördük. Sindirella Şermin’e müstahaktı ama düştüğü hal. Horoz nasıl da atladı üstüne. ^^
Züleyha’nın Yılmaz’ı takip edip O’nunla konuşmak istemesi de uzun zamandır arzuladığım bir hareketti. Hep Yılmaz mı O’nun peşinden koşacaktı? Ama ne yazık ki bir ZülMaz sahnesi daha hayal kırıklığı oldu. Yine Yılmaz öğrenemedi gerçeği. Züleyha da artık kendinden vazgeçildiğini sandı. Yine vuslat başka bahara kaldı. Zaten biliyordum sezon finalinden önce Yılmaz bebeğini öğrenemez ama bari Züleyha’nın hala kalbinde kendisinin olduğunun farkına varsaydı…
“Ömrümün sonuna kadar senin peşinden koşup sürüneyim mi istiyordun? Yuva kurup beni unutan sen değil misin? Sen değil miydin kocamla çocuğumla mutluyum, bizi rahat bırak diyen? Ne hakla bunu soruyorsun şimdi? Ömrümü senin peşinden koşarak geçiremem. Sen mesutsun, bir yuvan var, şimdi sıra bende. Ben Müjgan’ı seviyorum. “
Ardından gelen sahnede Züleyha’nın arabayı durdurup ağladığı mekân muazzam güzeldi, çekimler de. Oranın neresi olduğunu bilen varsa lütfen yazsın.
Ve bölümün sonlarına doğru Adana’ya bir bomba düştü: Naime Yenge.
Yılmaz, İstanbul’daki ustasını ziyarete gitmiyor diye O’nu vefasızlıkla suçluyordum ama meğer ustamız ölmüş. Boşboğazlığıyla ünlü Naime Yenge de akraba ziyaretine geldiğinde şekeri düşüp hastanelik oldu ve orda hemşirelere Yılmaz’ı sorayım derken ZülMaz’la ilgili tüm gerçeği başta Müjgan olmak üzere herkesin duymasını sağladı.
“Eğer Yılmaz’ı tanıyorsan, Züleyha’yı da tanıyorsundur. Züleyha, O’nun nişanlısı. Evlendiler mi yoksa? Belki çocukları bile olmuştur.” (Yuh be teyzem!)
Hatırlarsanız ilk bölümlerde eve gelen Gaffur’a da her şeyi yumurtlamıştı kendileri. Ama bu defa bu yaptığı hoşuma gitti. Demir Bey öyle başkasının sevdiğini alıp, emanete hıyanet edip gerine gerine dolaşamayacak artık ortalıkta. Hatta eminim bu işin ucu zamanla “Adnan bebek kimin oğlu?” sorusuna kadar varacak eminim. Çünkü Adana küçük şehir. Nasıl Züleyha Yılmaz’ın eski sevgilisi dedikodusu hızla yayıldıysa bu kuşkuyu biri dillendirdiğinde o da hızla yayılacaktır. (Amin!)
Yalnız Yılmaz’ın yarasının Züleyha olduğunu öğrenen Müjgan’ın buna tepkisi çok aşırıydı. Kim olduğu ne fark ediyor? Züleyha ya da bir başkası her durumda yara bandı olmayacak mıydı Yılmaz’a? Kendini eve kapatmalar, ağlama krizlerine girmeler, Yılmaz’a kapıyı açmamalar… Ne kadar da çocukça değil miydi? Belki de o kişi Adana’da, gözlerinin önünde olunca asla unutamayacağını düşünüp bu hale geldi. Bu kadar abartılı tepkisinin tek mantıklı açıklaması bu.
Ve bölüm bakanın da katıldığı kombine süt tesisi temel atma töreninde birilerinin Züleyha ile Yılmaz eski sevgiliymiş diye konuştuğu sırada Demir’in bunu duymasıyla sona erdi. Büyük ihtimalle bu konudaki ihale Nihal ile Cengo’ya kalacak.
Fragmana göre bunun üzerine Demir hemen onları sorumlu tutup Cengo’ya kafa atıyor. Ve bakanın gözü önünde rezil olacak besbelli.
Yalnız yine Züleyha’yı Adnan bebekle tehdit ediyorlar. Artık kimse bir kadını bebeğiyle tehdit edip duran bir adamı savunmasın bana.
Ve elbette fragmandaki son sahne: Yılmaz Şermin’in konağının yeni sahibi olarak bahçede Demir’in karşısına çıkıyor. Güneş gözlüklerini çıkarırken inanılmaz karizmatik değil mi? ^^ O anı dört gözle beklemeye başladım bile.
Gelecek bölümde Züleyha’nın aşkına yine böyle sadık olduğu, mahkûm hayatı yaşadığını hissettirdiği, Demir’e yüz verip durmadığı ve Yılmaz’ın da biraz O’nun halinden gerçeği anladığını görmek dileğiyle….
*Tweet’leriyle yazımı renklendiren Deniz.R ve Aslı Ben. ‘e çok teşekkürler.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.